Monthly Archives

Ağustos 2016

Türkiye’de Yaşayan LGBTI Bireylerin Sorunlarına Genel Bakış

By | Röportaj | No Comments

Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) / http://www.spod.org.tr

SPoD ve çalışmaları ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek için aşağıdaki röportajı okuyabilirsiniz. Sivil Toplum için Destek Vakfı, Kurumsal Program dahilinde SPoD’a hibe desteği sağlıyor. 

“LGBTI bireyler çalışma hayatı, barınma, sağlık, eğitim gibi her alanda ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Özellikle trans bireylere yapılan ayrımcılık ve şiddet büyük bir nefretle birleşerek öldürülmeye kadar gidiyor. Türkiye LGBTI’lere karşı yapılan nefret suçlarında Avrupa’da birinci sırada olan bir ülke. Temel haklar düzeyinde sorunlarla karşılaşıyoruz.”

Sivil Toplum için Destek Vakfı (DV): SPOD ne zaman kuruldu? Genel olarak SPOD’un etki alanından ve çalışmalarından bahseder misiniz? 

SPoD: 2011 yılından beri lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks bireylerin sorunlarına kalıcı ve kapsamlı çözümler bulmaya çalışan bir derneğiz. Derneğimiz kurulduğu yıldan beri yaptığı kampanya, etkinlik ve projelerle birçok kişinin aklına kazındı çünkü sadece LGBTI’lere yönelik değil, birçok alanda çalışan uzman kişiler ve kurumlar için faaliyetler yapıyoruz. LGBTI’lerin hayatlarını değiştirebilecek her türlü kişi ve kurumları hedef kitlemize koyuyoruz ve onlarla çalışıyoruz. Uzman eğitimlerimiz, belediyeler ve TBMM ile çalışmalarımız, kurumsal işbirliklerimiz sayesinde LGBTI’lere daha iyi hizmet ve politika üretilmesini sağlıyoruz. Aslında LGBTI’ler için ittifak ağları yaratıyoruz denilebilir. Bu ittifaklar sayesinde hem LGBTI hareketi hem de mücadelemiz büyüyor. 

DV: LGBTI bireylerin haklarına erişimi konusunda Türkiye’deki durum nedir? SPOD bu alandaki çalışmalara nasıl katkı sağlıyor? 

SPoD: LGBTI’leri koruyucu hiçbir yasa yok ülkemizde. Bu nedenle cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim nedeniyle yapılan ayrımcılıkların kanıtlanması ve ceza alması neredeyse imkansız. Oysa ki LGBTI’ler hem sosyal, hem ekonomik birçok alanda sadece bu kimlikleri nedeniyle ayrımcılık ve şiddetle yüzleşiyorlar. Birçok LGBTI öncelikle ‘açılamıyorlar’, yani kendi cinsel yönelimlerini veya cinsiyet kimliklerini çevresindeki insanlara söyleyemiyorlar, gizlemek zorunda kalıyorlar. Bu nedenle istemediği hayatı yaşayan, zorla evlenen çocukları olan kişilere dönüşüyorlar, büyük psikolojik baskı altında yaşıyorlar. Eğer açılabiliyorlarsa da çalışma hayatı, barınma, sağlık, eğitim gibi her alanda ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Özellikle trans bireylere yapılan ayrımcılık ve şiddet büyük bir nefretle birleşerek öldürülmeye kadar gidiyor. Türkiye LGBTI’lere karşı yapılan nefret suçlarında Avrupa’da birinci sırada olan bir ülke. Temel haklar düzeyinde sorunlarla karşılaşıyoruz.

SPoD olarak bu sorunlara kalıcı çözümler üretmeye çalışıyoruz; hukuk ve adalete erişim, sosyal ve ekonomik haklar, akademi ve siyasi temsil alanlarını önceliklendiriyoruz. Hukuki danışmanlık ve stratejik davalamalar yapıyoruz, ruh sağlığı uzmanları, sosyal hizmet uzmanları, avukat, belediye çalışanları gibi birçok uzmana eğitimler veriyoruz, ücretsiz ya da düşük ücretli ruh sağlığı hizmeti veriyoruz, büyük araştırmalar yaparak LGBTI’lerin sorunlarını somut olarak göstermeye çalışıyoruz. Sakatlar, mülteciler, mahpuslar için özel çalışmalar yürütüyoruz, LGBTI’lerin siyasete katılması için kampanyalar düzenliyoruz. Tüm bunları birçoğu gönüllü emek olmak üzere yarattığımız ağlar, ittifaklar ve paydaşlarımızla birlikte yürütüyoruz.

DV: Siyasi temsil konusunda belediyeler ile yaptığınız çalışmaları açıklar mısınız? 

SPoD: LGBTI’ler siyaseten en az temsil edilen sosyal gruplardan birisi. Aslında 2015 yılına açık LGBTI kimliği ile seçilmiş hiç politikacı yoktu. Yerel Seçimler döneminde yaptığımız kampanya sayesinde derneğimizin o dönem yönetim kurulu başkanı olan Sedef Çakmak Beşiktaş Belediye Meclis’ine seçildi. Bu örnek hariç, şu anda Türkiye’de LGBTI’lerin siyasette kendi sözlerini üretebildikleri alan çok kısıtlı. Oysa ki hayatımızı etkileyen hizmet ve politikaların kararlarını kendimiz almamız gerekiyor. Yerel seçimler döneminde, bu ihtiyacı düşünerek, hem LGBTI’lerin aday olmaları için çalıştık, hem de belediye başkan adaylarına LGBTI Dostu Belediyecilik Protokolü’nü imzalattık. Protokolü imzalayan Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Mersin Akdeniz belediyeleri seçildi ve hızlıca çalışmalara başladı. Biz, SPoD olarak, seçim döneminde LGBTİ’lerin isteklerini belediyelere ilettik, şu anda da onlarla yaptığımız toplantılarda istek ve beklentileri iletmeye devam ediyoruz. Ayrıca belediye çalışanlarına eğitimler veriyoruz. Belediye çalışanları ve karar alıcılar bu eğitimler sayesinde LGBTI’lere daha iyi hizmet verebilmek için çalışmalar yapıyorlar.

Şişli ve Beşiktaş’ta Eşitlik Birimleri kuruldu ve LGBTI’lere hizmet vermeye başladılar, Şişli’de LGBTI’lere ücretsiz anonim HIV testi hizmeti başladı, Akdeniz’de trans bir kadın istihdam edildi, Mersin’deki dernekle etkinlikler düzenlenmeye başladı, İstanbul’daki belediyeler Onur Haftasını desteklemeye başladılar. Biz de yeni belediyeler nasıl çalışabilir, diye halen düşünüyoruz. Sarıyer, Bursa Nilüfer, İzmir Konak gibi belediyelerle ilişkiler kurmaya başladık. Yakında da LGBTI Dostu Kentler Endeksi çalışmasına başlayıp belediyelerin LGBTI çalışmalarını izlemeye ve raporlamaya başlayacağız. Bu şekilde belediyeler arasında bu konuda rekabetin de artacağını düşünüyoruz.

DV: Bu yılki çalışmalarınızın odak noktası nedir? 

SPoD: Türkiye’deki politik krizler, LGBTI hareketinin durgunlaşması gibi sebeplerle bu sene LGBTI camiasını güçlendirici çalışmalara öncelik veriyoruz. Sosyal, kültürel ve psikolojik destek ağlarımızı artırıyoruz, bir arada daha fazla olabileceğimiz etkinlikler düzenliyoruz. Her pazar Açılma Toplantıları yapıyoruz, mülteciler kendi aralarında buluşmalarına devam ediyor, sakat LGBTI toplantıları yapıyoruz. 2016 sene sonuna doğru LGBTI hareketine girmek isteyenler için Aktivizim Okulu yapacağız, ruh sağlığı alanındaki çalışmaları çoğaltıyoruz… 

DV: Sivil Toplum için Destek Vakfından aldığınız hibe size nasıl bir katkı sağlayacak? 

SPoD: Kurumsal desteğiniz sayesinde SPoD’un kaynaklarının sürdürülebilir olması için çalışmalar yapacağız. Projelere ve fonlara çok bağımlı kalmadan maddi kaynaklarımızı asgari düzeyde üretebilmek için bir strateji oluşturup adımlar atacağız. 

DV: Başta Sivil Toplum için Destek Vakfı olmak üzere sivil toplumu hibelerle destekleyen diğer kurumlar sizce hangi konuları finansal açıdan desteklemeli? Bu konuda gördüğünüz ihtiyaç nedir? 

SPoD: LGBTI hareketinin halen güçlendirici çalışmalara ihtiyacı var. Sosyal etkinlikler LGBTI camiası için büyük önem taşıyor. Bu nedenle LGBTI’leri güçlendirici, kendilerinin üretip kendilerini ifade edebilecekleri alanlar yaratmak çok önemli. Bu tür projelerin halen destekleniyor olması gerekiyor.

İkinci önemli konu da, raporlamalar üzerine; LGBTI’lere karşı yapılan ayrımcılıklar sistematik ve sürdürülebilir şekilde raporlanabiliyor olması gerekiyor. Hak ihlalleri raporlamaları yapmak için LGBTI örgütleri sürekli desteklenmeli. Sadece ‘yenilikçi’ projeler değil, devam projeleri de bu nedenle hibe veren kurumlar tarafından destek almalı ki devamlı raporlamalar yapılabilsin. 

Toplumsal Travmalar ve Psikolojik Destek

By | Uzman Görüşü | No Comments

Kurumsal Program dahilinde desteklediğimiz Türk Psikologlar Derneği İzmir Şubesinden uzman psikolog Nevin Küçük, toplumsal travmalarda ortaya çıkan tepkileri ve psikolojik destek sürecini anlattı. Yazının tamamını aşağıda okuyabilirsiniz. 

Toplumsal Travmaların Psikolojik Etkileri İle Başa Çıkma Yolları 

Acil durumlar ve afetler her bireyi farklı biçimde etkiler. Yine de genel olarak herkes stres ve travma yaşar. Bu durum; insanda halsizlik yaratan ve sonuçta çeşitli fonksiyonlarını yerine getirmesini engelleyen hafif bir endişe durumundan ağır psikolojik sorunlara kadar bir dizi belirtiyi ortaya çıkartabilir. Bu noktadan hareketle Psikososyal destek hizmetleri; bireylerin, ailelerin ve toplumların doğal afet/savaş/terör/mülteci akını sonrası yardım sürecinde etkin bir katılımcı olarak rol almalarını kolaylaştırarak iyileşme sürecine katkıda bulunan sistemlerdir. Toplumsal travmalar; toplumdaki yerleşik düzen duygusunu ve toplumsal dengeyi sarsarak, korku ve dehşet oluşmasına yol açar.

Terör olaylarının ve toplumsal travmaların ardından yaşanan korku, varlığımızı tehdit eden olaylar karşısında gösterdiğimiz gerçekçi tepkilerdir. Bu tür olayların ardından, olaya doğrudan ya da dolaylı olarak tanık olan herkeste çeşitli stres tepkileri görülmesi olasıdır. Bazı tepkiler herkes için ortak olmasına karşın ( üzüntü, endişe, korku gibi), her birimiz bu tepkileri farklı biçimde ortaya koyabiliriz. Genel olarak, duygusal açıdan olayın içinde ne kadar olursak, tepkimiz de o derece yoğunlaşır. Olayı doğrudan yaşayıp dehşeti hissedenler, olay sırasındaki görüntülere ve seslere doğrudan tanık olanlar daha fazla etkilenebilir ve daha yoğun stres belirtileri gösterebilirler. Bunun yanı sıra, yakınları olaya doğrudan maruz kalmış kişiler de aynı yoğunlukta tepkiler verebilirler. Ancak, olayı yalnızca duymak, yayın organlarından izlemek bile duygusal açıdan yeterince sarsıcı olabilir.

Bu tür olayların ardından yaşanabilecek olan tepkiler;

Duygularımızdaki değişiklikler 

Geçici bir şok yaşayabilir, korku, öfke, suçluluk, kaygı, çaresizlik ve umutsuzluk duygularını hissedebiliriz. Yaşadığımız dünyaya ve çevremizdeki insanlara güvenimizi yitirebiliriz.

Zihinsel düzeyde ortaya çıkan belirtiler- Biz istemesek de, olayla ilgili görüntüler sürekli aklımıza gelebilir; olayı sanki tekrar yaşıyormuş gibi hissedebiliriz; olayı hatırlatan en ufak bir şey bizi yeniden o ana götürebilir. Zihnimiz sürekli bu olayla meşgul olduğundan, dikkatimizi bir işe yöneltmek ve karar vermede zorluklar yaşayabiliriz.

Fiziksel tepkiler; Gerginlik, yorgunluk, uyku sorunları (uykuya dalamama, çok uyuma, kabuslar nedeniyle sık sık uyanma), iştahta bozulma, bedensel ağrılar, kalp artışlarında düzensizlik, ani irkilmeler gibi bedensel sıkıntılarımız olabilir. 

Sosyal alanda değişiklikler

Olay nedeniyle yaşamakta olduğumuz gerginlik sosyal ilişkilerimize yansıyabilir. Olayı yaşamamış ya da olaydan bizim gibi etkilenmemiş kişilerin tepkileri, bizimkinden farklı olabilir ve bu, anlaşılmadığımızı hissetmemize neden olabilir. İş yaşamında, okulda, arkadaşlık ve aile içi ilişkilerimizde sorunlar yaşayabiliriz. Huzursuzluk, güvensizlik, kendini reddedilmiş ya da yalnız bırakılmış gibi hissetme, aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma, her şeyi kontrol altında tutma isteği, çevremize ve olaylara yönelik ilgimizde azalma gibi durumlar ortaya çıkabilir.

Tüm bu stres tepkileri, yaşamımızı derinden sarsan olağandışı bir olaya verdiğimiz normal tepkilerdir. Bunların neler olduğunu bilmek, üstesinden gelmemizde yardımcı olacaktır. Çoğumuz kısa bir süre sonra bunlardan büyük ölçüde kurtuluruz, hatta eskisine göre daha da güçleniriz. Bu sıkıntıların üstesinden daha kısa sürede gelebilmek için bazı ipuçları yardımcı olabilir.

Kendinize ve Ailenize Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz? 

  • Olumlu düşünmeye çalışın. Toparlanmak için kendinize zaman tanıyın. Bu dönemde, duygularınızda iniş-çıkışlar olması normaldir. Zaman içinde her şey daha iyiye gidecektir.

  • Olayı yaşayan diğer kişilerle duygularınızı paylaşın.

  • Bu olayın, gündelik yaşantınızı ve düzeninizi tamamen bozmasına izin vermeyin. Koşullar elverdiğince, alışagelmiş olduğunuz gündelik işlerinizi ve düzeninizi sürdürmeye özen gösterin.

  • Yazılı ve görsel basında olayla ilgili verilen haberleri seçici olarak izleyin. Kendinizi korumaya yönelik bilgileri takip edin. Ancak, sizi ve ailenizi daha fazla sarsacak görüntü ve yorumlara tanık olmamaya çalışın.

Zaman içinde bu belirtilerin azalmadığını ve gündelik yaşantınızı zorladığını fark ederseniz bir uzmana danışabilirsiniz.

Travmatik Olayların Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Çocukların tehdit içeren yaşam olayları karşısında verdikleri tepkiler, birbirininkiyle oldukça benzerdir. Bir başka deyişle, tüm çocuklar hemen hemen aynı tepkileri gösterirler. Bununla birlikte, çocuğun yaşına ve kişisel özelliklerine bağlı olarak, yaşamakta olduğu duyguları ve stres belirtilerini dışavurma biçimi değişiklik gösterebilmektedir.

Okul Öncesi Dönem Çocukları (0-6 yaş)

Okul öncesi dönem çocukları, bakım ve korunmaları için yetişkinlere gereksinim duyarlar. Tehdit edici bir durumla karşı karşıya kaldıklarında çaresizlik yaşarlar. Bu nedenle, kendilerini yeniden güvende hissedebilmeleri için tehdit yaratan durumdan kurtulabilmeleri için yetişkinlerin desteği çok önemlidir. Küçük yaştaki çocuklar, zorlu yaşantıları önleyecek ya da bunların üstesinden gelebilecek yollar üretme becerisine sahip olmadıklarından, kendilerini çoğunlukla savunmasız hissederler. Bunun sonucunda da kaygı ve güvensizlik yaşarlar. Tehdit içeren yaşantılar sonrasında küçük çocuklar sessiz ve içe çekilmiş durabilirler. Bu sessizlik, olayı unuttukları anlamına gelmez.

Küçük çocuklar, bir süre geçtikten sonra, güvendikleri kişilere olayı ayrıntılarıyla anlatabilmektedirler. Diğer yandan, bu olayın bazı yönleri çocuğun oyunlarında kendisini gösterebilmektedir. Oyun aracılığıyla çocuk, yaşadığı olayı bazen defalarca canlandırarak, bu olaya bir anlam vermeye, neler olup bittiğini anlamaya çalışır. Anne-babalarını ve kendilerinden büyük kardeşlerini, kendilerini rahatlatacak ve güven verecek kaynaklar olarak görürler. Sarsıcı yaşantılar sonrasında, sıklıkla ayrılık korkusu yaşarlar, anne-babalarından ayrı kalmak onları kaygılandırır. Kabuslar ve uyku sorunları sık gözlenen durumlardır. Uyurgezerlik, uykuda sayıklama ve kabuslar, bu yaş grubunda sık rastlanan durumlardır. Genellikle anne-babalarına yapışır, yalnız başlarına kalmak ve tek başlarına uyumaktan korkabilirler. Küçük çocuklar, yaşlarına uymayan bebeksi davranışlar da (örneğin; altını ıslatma, parmak emme gibi) gösterebilirler.

Tüm bu stres belirtileri, çocukların gündelik yaşantılarındaki düzenin ve önceden güvenli olduğuna inandıkları dünyalarının altüst olması karşısında yaşadıkları kaygının doğal bir sonucudur. 

Okul Çağı Çocukları (6-11 yaş) ve Ergenler (12-18 yaş)

Okul çağından itibaren çocuklar, şiddet olaylarının kendilerine ve çevrelerine yönelik tehditlerini daha iyi anlamaya başlarlar. Özellikle ergenlik dönemi ile birlikte olayları çok daha iyi kavrar duruma gelirler. Olup bitenin daha fazla farkında olmaları, aynı zamanda, zihinlerinin sürekli olarak yaşanan olayla ilişkili düşünceler ve yakınlarına zarar geleceğine yönelik korkularla meşgul olmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle dikkatlerini diğer şeylere yoğunlaştırmakta güçlük yaşayabilmekte; bu da okul başarılarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Oyun yoluyla olayı yeniden canlandırma ilkokul çağı çocuklarında daha gelişmiştir. Bu yaştaki çocukların yaşadıkları kaygı, baş ağrısı, karın ağrısı ve diğer fiziksel sorunlar gibi bedensel olarak da kendini gösterebilir.

Uyku ve iştah sorunları, sosyal etkinliklere yönelik ilgi kaybı, yetersizlik, çaresizlik ve suçluluk duyguları gibi stres belirtileri de hem okul çağında hem de ergenlik kendini gösterebilir.

Ergenler, sarsıcı bir olayın ardından, yeniden kötü bir şey olacağı beklentisi içine girebilirler. Bu yaşlarda, gelecek planları yapamama ya da geleceğe karamsar bakma eğilimi gösterebilirler. Dünyaya ve insanlara yönelik güvenlik sarsılabilir.

Çocuklarınıza Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz? 

Anne-Baba ve Öğretmenler için Öneriler

Çocuğunuzun/öğrencilerinizin sarsılan güven duygusunu onarmaya çalışın: Bu tür olayların ardından çoğu çocuk (ve yetişkin), korkmuş durumdadır. Yaşanan olay tüm toplumda güven duygusunu sarsacak niteliktedir. Çocuğunuz/öğrencileriniz kişisel güvenliği kadar, çevresindeki yetişkinlerin güvenliği konusunda da endişelenir. Çocuğunuzun güvenini tazelemeye çalışın. Evlerimiz ve içinde yaşadığımız toplum güvenlidir. Bazı konularda da güvenliği arttırmak için yeni önlemler alınmaktadır. 

Güvenli bir ortam yaratma: Çocuğunuzun güvende hissetmesini sağlamak atacağınız ilk ve en önemli adımdır. Tanıdığı, güven duyduğu bir ortamda, kendisine yakın hissettiği kişilerle bir arada bulunmasına özen gösterin. Çocuklar için alıştıkları, tanışık oldukları düzenin devam etmesi oldukça rahatlatıcıdır. Bu nedenle, çocuğunuzun gündelik düzenini mümkün olduğunca korumaya çalışın.

Gerekli duygusal desteği verin: Yetişkinler, çocukların zihinlerini meşgul eden soruları rahatlıkla sorabilecekleri ve duygularını çekinmeden paylaşabilecekleri ortamlar yaratılmalıdırlar. Çocuğunuzla/öğrencinizle konuşurken olayla ilgili düşünce ve duyguları anlamaya çalışın. Çocuğunuza olayla ilgili nelere tanık olduğunu ya da neler duyduğunu ve bunlarla ilgili neler hissettiğini sorabilirsiniz. Çocuklar çoğu zaman böyle büyük olayların nedenleriyle  ilgili yanlış varsayımlarda bulunabilirler. Bu yanlış varsayımlar, çocuğun korkusunun büyümesine ve başa çıkılması güç duygusal ve davranışsal sorunlar geliştirmesine yol açabilir. Bu varsayımları basit ve çocuğun yaşıyla uyumlu açıklamalarla düzeltin. Çocuğunuza, artık güvende olduğu ve onun yanında olacağınız güvencesini verin.

Çocuklarınızla/öğrencilerinizle olayla ilgili konuşmaktan kaçınmayın: Böyle olayların ardından olayı düşünmemek ya da bunu zihinlerinden atmak çocuklar için yararlı değildir. Yaşanan olayla ilgili konularda çocuklarınıza/öğrencilerinize karşı açık, dürüst ve anlaşılır olun. Onlara olayla ilgili olarak doğru bilgileri verin; ancak bunun yaşlarına uygun ve anlayabilecekleri düzeyde olmasına dikkat edin. Konuşmayı çocuğun sorularıyla yönlendirmesine izin vermek, onun bilgileri daha kolay özümsemesini sağlayacaktır.

Çocuklar sizin başkalarıyla yaptığınız konuşmalara tanık olabilir. Ayrıca; olan biteni ve yapılan yorumları televizyondan izleme olanağı da vardır. Bu nedenle, çocuklarla özel olarak konuşarak, alacağı bilgiler konusunda bir filtre görevi de üstlenmeniz gerekmektedir. Okul ortamında da, öğretmenin yönlendirdiği açık ve anlaşılır tartışmalar yararlı olacaktır.

Kendinizi tüm yanıtları bilmek zorunda hissetmeyin: Yaşanan olayın bazı yönleri hiçbir zaman tam olarak anlaşılamayabilir. Yanıt bulamadığınız sorular karşısında çocuğunuza bunu açıkça söyleyin ve bazı olayların nedenlerinin bilinemeyebileceğini anlatmaya çalışın. Sizin açıklama çabalarınızı görmesi, çocuğun da anlama çabasını arttıracaktır. Ayrıca, sizin hala onu koruduğunuzu görmesi bazı yanıtları bilmeseniz de, kendisini daha güvende hissetmesini sağlayabilir.

Çocuğunuzun basında yer alan haber ve yorumların tümünü izlemesine izin vermeyin: Çocuğun olayla ilgili görüntüleri tekrar tekrar izlemesinin hiçbir yararı yoktur. Özellikle küçük çocuklar için bu çok zarar verici olabilir. Altı yaşından küçük çocuklar, bu görüntülere tanık oldukça, sürekli benzer olayların yaşandığını sanabilirler. Çocuğunuzun izlediği haberleri onunla birlikte izleyin ve açıklamalarda bulunun. Amaç, bu görüntülerin sarsıcı etkilerini azaltmaktadır. 

Evdeki yaşantının bir an önce normale dönmesini sağlayın: Çocuklar için gündelik yaşamın rutinleri ve alışkanlıklar önemlidir. Evdeki düzen ne kadar çabuk eski haline dönerse çocuk da o kadar çabuk güvende hissetmeye başlar.

Bazı çocuklar diğerlerinden hassas olabilir: Bu olaylara tüm çocukların tepkisi aynı olmayacaktır. Bazı çocuklarda belirgin hiçbir olumsuz durum ortaya çıkmazken bazıları ciddi tepkiler gösterebilirler. Olayın gerçekleştiği mekana daha yakın olan, bir yakını yaralanan ya da ölen çocukların daha fazla sıkıntı duyması çok normaldir.

Çocuğunuzda/öğrencilerinizde çeşitli stres tepkileri gözlenebilir: Bu tür olayların ardından çocuklarda çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir: kaygı, korku, üzüntü, dürtüsellik, dikkat ve uyku sorunları, saldırganlık. Bu sorunlar, doğru yaklaşımlarla zaman içinde azaltılabilir. Çocuk güvende hissettikçe yeniden yaşına uygun biçimde davranmaya başlar.

Sizin tepkileriniz çocuğunuzun/öğrencilerinizin tepkileri üzerinde etkilidir: Küçük çocukların stres karşısında verdikleri tepkiler anne-babalarının tepkileri ve olayla ne şekilde baş ettikleri ile yakından ilişkilidir. Çocuğunuz sizin duygusal tepkilerinizden ve açıklamalarınızdan doğrudan etkilenir. Küçük çocuklar sizin üzülmemeniz için gerçekte hissettiklerini göstermeyebilirler. Bu durumda en iyi yol sizi rahatsız eden şeyle ilgili çocuğunuzla doğrudan konuşmanızdır. Çocuklar için, olumsuz duyguları yalnız kendilerinin yaşamadığını anlatmak yararlı olur.

Olayla ilgili olarak sizin de endişeleriniz sürüyor olabilir. Yine de, çocukların bu tür olayların sık rastlanılan olaylar olmadığını bilmeye ihtiyaçları vardır.  Bu tür travmatik olayların her gün herkesin başına gelen olaylar olmadığını ve dünyanın genel olarak güvenli bir yer olduğunu hem kendinize hem de çocuğunuza hatırlatmanızda yarar vardır.

Yardım almaktan kaçmayın: Eğer çocuğunuzun/öğrencilerinizin olaydan sonra göstermeye başladığı tepkilerle başa çıkamayacağınızı hissederseniz bir umandan yardım almaya çalışın.

Çocuklar ve Ergenler için Öneriler

Arkadaşların, öğretmenlerin ve anne-babanla zaman geçir: Üzüntü verici olaylar hakkında birbirimizle konuşmak bizim için yararlı olur. Her birimiz bu olaydan farklı biçimlerde etkilenebiliriz. Yakın ilişkilerimiz aracılığıyla kendimizi daha iyi hissetmek için destek bulabiliriz. Yaşamında yer alan, sana yakın kişilerle konuş. Olanlara anlam vermekte güçlük çekiyorsan, yaşamında senin için önemli olan şeyleri düşünmek için bu iyi bir zaman olabilir.

Olanları tekrar tekrar televizyonda izlememeye çalış: Olayla ilgili görüntüleri defalarca izlemen, olanları anlamana ya da bir anlam vermene yardımcı olmayacaktır. Bu görüntüler korkutucu olmalarına karşın ilgimizi çeker. Bu durum hemen herkes için böyledir. Bu görüntüleri tekrar tekrar izlemek, her defasında yeniden sarsılmana neden olacaktır.

Bu yaşananların, sana, evinde ya da okulunda güvende olmadığın duygusunu yaşatmasına izin vermek:Evin ve okulun hala güvenli. Ayrıca, her şeyin daha güvenli olması için çalışmalar devam ediyor.

Eğer olanları aklından çıkaramıyorsan endişelenme: Zihninin inanılması güç olaylarla sürekli meşgul olması çok normal. Olaya ilişkin görüntülerin aklına gelmesi, rüyalar görmen ya da bazı ses ve görüntülerin sana yeniden olayı hatırlatması doğal. Zamanla, bunlar düzelecektir. 

Olayın yaşandığı yerden çok uzakta olmasına karşın, olanlarla ilgili çok güçlü/yoğun duygular yaşıyor olman seni endişelendirmesin: Olanların televizyondan izlemek ya da bununla ilgili başkalarıyla konuşmak, kendini olaya yakın hissetmene neden olabilir. Yaşananlar çok kötüydü. Bu nedenle kendini üzüntü, korku, karmaşa ve kızgınlık içinde bulabilirsin. Bu normaldir. Zaman geçtikçe, bu duygular da giderek azalacaktır.

Duyguların sık sık değişebilir: Kendini bu olayları düşünüp ağlarken bulabilirsin. Uykuya dalmakta zorluk çekebilirsin. Bir an çok iyiyken, başka bir zaman çok üzgün, bir başkasında da çok kızgın olabilirsin. Duygularınızdaki bu değişiklikler yorucu olabilir ve kendini bitkin hissedebilir ya da dikkatini toplamakta zorlanabilirsin. Bu durum geçicidir.

Eğer kendini çok üzgün, korkmuş ya da öfkeli hissedersen, öğretmenin ya da anne-babanla paylaş:Bazen olanlar çok fazla gelebilir. Eğer duygularının çok yoğun olduğunu fark edersen güvendiğin bir büyüğüne bunu anlat. Yardım istemekten çekinme.

Unutulmaması gereken nokta; bu tepkilerin anormal olaylara verilen normal tepkiler olduğudur. Bu bilinçle olaylara yaklaşıldığında sorunların üstesinden gelmek daha kolay olacaktır.