Monthly Archives

Ekim 2016

Sivil Toplum için Destek Vakfı İnovasyon Konferansında

By | Vakıf Haberi | No Comments

Yönetim Kurulu üyemiz Yörük Kurtaran 27 Ekim günü “Her Yönüyle İnovasyon” başlıklı konferansta Sivil Toplum için Destek Vakfını “inovasyon” kavramı çerçevesinde anlattı.

Boğaziçi Üniversitesi İnovasyon ve Rekabet Odaklı Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Actecon’un ortaklaşa düzenlediği toplantıda iş dünyasından, sivil toplumdan ve akademiden uzmanlar inovasyondan ne anladıklarını masaya yatırma ve tartışma fırsatı buldu.

Konferansın programına ve diğer konuşmacılara aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

http://innovationcenter.boun.edu.tr

Mavi Kalem’in Hibe Süreci Sona Erdi

By | Kurumsal Destek Fonu | No Comments

Kurumsal Program dahilinde ilk hibe desteğini alan Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği hibe sürecini tamamladı.

Mart 2016 – Ekim 2016 tarihleri arasında devam eden hibe dahilinde, Mavi Kalem’in ofis koordinatörünün maaşı, derneğin kirası, bilgisayarların bakımı ve çeviri masrafları karşılandı.

Hibe, Mavi Kalem’in yeniden yapılanma sürecinde temel giderlerin karşılanmasına destek oldu. 

Böylece derneğin temel ihtiyaçlarının karşılanması, kurumsal kimliğinin güçlendirmesi, kaynak geliştirme, projelere başvuru süreçlerinde ve diğer çalışmalarda güçlü adımlar atmasına önemli bir katkı sağlandı. Ayrıca devam eden ya da uygulanması için çalışılan fikir ve projelerin üzerinde daha verimli çalışılması sağlandı. 

Sivil Toplum için Destek Vakfının hibe programlarından yararlanan STK’ların dilerlerse tekrar başvuru yapabiliyorlar.

Çocuk Hakları Fonu Hibe Süreci

By | Proje Destek Fonu | No Comments

Üyelerimizden Ali Karabey’in doğum günü bağışları ve ANY İstanbul’un desteğiyle oluşan Çocuk Hakları Fonu,

Mayıs-Ekim 2016 tarihleri arasında Tarlabaşı Toplum Merkezini destekledi.

Sağlanan hibe ile Tarlabaşı Toplum Merkezinde 3 farklı atölye çalışması gerçekleşmiştir. 

Ritm, sanat ve yaratıcı drama atölyeleri haftada 1 kez olmak üzere toplamda 6 ay boyunca devam etmiştir. 

Atölyelere toplam 106 çocuk katılmıştır. Atölyelerdeki 2 eğitmen Tarlabaşı’nda yaşayan ve daha önce Tarlabaşı Toplum Merkezinden hizmet alan bireylerdir.

Atölyeler çocukları konsantrasyon, doğaçlama ve işbirliği konularında güçlendirmeyi amaçlamaktadır. 

Çocuk Hakları Fonunu oluşturan Ali Karabey’e, doğum günü bağışçılarına ve ANY İstanbul’a çok teşekkür ederiz.

Depo: Akıl Hastanesinde Hayat

By | Proje Destek Fonu | No Comments

RUSİHAK / www.rusihak.org 

Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi (RUSİHAK), ruh sağlığı alanında toplumsal, hukuki ve kurumsal anlamda gerçekleşen hak ihlalleriyle mücadele eden bir sivil toplum örgütü. Kurucuları, yönetim kurulu üyeleri ve çalışanlarının büyük kısmı, ruh sağlığı sorunu yaşayan bireyler ya da yakınlarından oluşan RUSİHAK, ruh sağlığı sorunu yaşayan bireylerin ve yakınlarının toplumsal hayata eşit ve tam katılımını benimsiyor. Dernek, başta Birleşmiş Milletler Engelli Bireylerin Haklarına Dair Sözleşme (BM EHS) olmak üzere, uluslararası ve bölgesel sözleşmeler ve temel insan hakları prensipleri ışığında çalışmalarını sürdürüyor.

RUSİHAK, “Depo İlleri Dolaşıyor!” projesi kapsamında Sivil Toplum için Destek Vakfından hibe desteği alacak.

2012-2013 yıllarında çekimi tamamlanan ve ilk gösterimi 2014’te yapılan Depo: Akıl Hastanesinde Hayat belgeseli Türkiye’de kapalı psikiyatri kurumlarının koşullarını belgeleyen ilk ve tek belgesel olma özelliğini taşıyor. Dolayısıyla kurum koşulları ilk kez bu belgeselin gösterimiyle bu kadar açık bir şekilde kamuoyuyla paylaşılıyor. Proje süresince 2 ilde Depo: Akıl Hastanesinde Hayat belgeselinin gösterimi ardından söyleşi yapılması planlanıyor. Gösterim ve söyleşiler; ilgili bölümlerdeki öğrenci ve akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarında çalışanlar kişilerin, ruh sağlığı alanında çalışan, ruh sağlığı alanında sorun yaşayan bireyler ve yakınlarının katımlarıyla gerçekleştirilecek. Söyleşilerin; RUSİHAK’tan iki konuşmacı, ilgili bölümlerden bir akademisyen ve akıl hastanesine yatış deneyimi olan ve/veya alanda faaliyet gösteren yerel örgütün temsilcisi bir kişiyle gerçekleştirilmesi planlanıyor.

“Depo, İlleri Dolaşıyor!” projesi 30 Ekim 2016 – 30 Nisan 2017 tarihleri arasında toplam 12.295 TL hibe desteği alacak.

Belgeselin fragmanına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Türkiye’de Devlet Koruması Altında Yetişen Çocuklar

By | Uzman Görüşü | No Comments

Hayat Sende Derneği / www.hayatsende.org 

Bu yazıyı sonuna kadar okuyacağını düşündüğüm insanlardansınız.

Ve ”yuvaların kapatıldığı, devlet koruması altında yetişen çocuk ve gençlerin hayata sevgi dolu ailelerde eşit ve güçlü bir şekilde atıldığı bir dünya” hedefini kuran ve bunu gerçekleştirmek için ”Koruma altındaki çocuk ve gençler ile korumadan ayrılan gençlerin hayatlarına yenilikçi çözümler getirmeyi” kendine misyon edinen Hayat Sende Derneği ile umarım bir gün tanışırsınız.

Türkiye’de yaklaşık 17.000 çocuk devlet korumasında yaşıyor. Bunlardan sadece 4.800 kadarı koruyucu ailede yetişiyor. Kalanı, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında büyüyor. Bu yurt ve yuvalarda cinsel istismar, personel şiddeti, akran zorbalığı nadir görülen şeyler değil. Çocuklar, neyin hak neyin hak ihlali olduğunu bilmiyor ve bilse de bu tip hadiselerle karşılaştığında hangi merciye güvenip başvurabileceği bilgisinden yoksun. Başka bir deyişle haklarına erişemiyor. Bunu zaten tahmin edebilirsiniz. Ancak işin bir de az bilinen, mevzuya daldıkça öğrendiğimiz bir kısmı var.

3 yaşından küçük çocuklar, günde 18 saatini karyolaların arkasında geçiriyor. Ya da 5 yaşındaki bir çocuğa, fotoğrafını çekip kendisini gösterdiğinizde, çocuk kendini tanıyamıyor. Çünkü kurumdaki aynalar çalışanların boyuna göre asılmış durumda oluyor. Yurtlara gönderilen gönüllü dişçiler çocukların dişlerinin bir türlü uyuşmadığını söylüyor çünkü tahminlere göre neredeyse yarısı anti-depresan bağımlısı olmuş durumda. Okul çağına geldiğinde çocuk, askere gider gibi kısa kesilmiş saçıyla ve tek tip kıyafetlerle okula gittiğinde, “kimsesiz”, “yetim fare”, “bakımsız”, “yurt çocuğu” gibi sözlerle etiketleniyor ve ötekileşiyor. Diğer öğrencilerin aileleri zaten onları istemiyor; öğretmenlerin ise yurtta yetişen çocuklardan beklentisi yerleşik yargılar sebebiyle az oluyor. Yalnızlaşan ve kendilerinden başarı umulmayan bu çocukların çok büyük kısmı liseyi bile bitiremiyor. Kanuna göre, yüksek öğrenimi kazanamamış olan çocuk, 18 yaşını doldurduğunda yurdu terk etmeye zorlanıyor. Yurttan ayrılan gençlerin, %70’i devlet kurumlarında hizmetli yani temizlikçi, odacı vs. olarak işe giriyor. Ayrıca 18 yaşına kadar bakkala gidip ekmek bile almamış olan bu çocukların para ile ilişkisi de sorunlu oluyor. Çoğu parayı yönetmeyi bilmediğinden borç içinde hayat mücadelesi veriyor ve hayata tutunamıyor.

Bağlanma kuramına belki hakimsinizdir… Çocukların çoğu sürekli değişen “anne”lerle yetiştikleri ve güvenecek birini arkalarında hissetmedikleri için, “kaygılı bağlanma” denilen şeyi yaşıyor ve bakım sonrası hayatlarında da ilişki kurdukları kişilere ya fazla kolay bağlanma veya hiç bağlanamama gibi sorunlar yaşayıp sağlıklı ve suçtan uzak hayatlar sürdüremiyor. Uluslararası istatistiklere göre, yurt bakımından çıkan gençlerin yüzde 10’u intihar ediyor, yüzde 20’si suça, yüzde 15’i de fuhuşa sürükleniyor. Türkiye’de zaten bu konuda tutulmuş ne bir istatistik ne de yeterli farkındalık var.

İşte benim de dahil olduğum, Hayat Sende’nin gündeminde bunlar gibi kimsenin gündeminde olmayan dertler var. İlk bakışta görünmeyen ama aslında birtakım gençlerin “hayatı” anlamına gelen meseleler.

Hayat Sende, yurttan ayrılmış bir grup idealist genç tarafından kurulmuş Ankara merkezli, uluslararası ödüllü bir dernek. Derneğin esas derdi, yurtları kapatmak. Tamamen kapatmak. Bu, radikal bir söylem olarak görünse de, bu radikallik, yurtlarda yaşanan çeşitli olumsuzluğu ancak karşılıyor. Bu ideale ancak “Koruyucu Aile” ve “Evlat Edinme” pratikleri yaygınlaştırılarak ulaşılabilir. Dernek, bununla uğraşıyor. Tabii, bu kolay ve kısa vadede ulaşılabilecek bir hedef olmadığından bu süreçte devlet kurumlarının şartlarının iyileştirilmesini dert ediyor. Ve bunu Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının düştüğü “çocuklar gelsin, yüz boyayalım” ve “hayır bahşetme” tavrıyla değil, hak temelli bir anlayışla yürütüyor. Çocukların kendisini, bizim kendi çocuklarımızı gördüğümüz gibi, değişim ve dönüşümün öncüleri olarak görüyor ve potansiyellerini gerçekleştirme haklarını teslim ediyor.

Bu anlamda, çocukları eğitim, iş ve staj konularında yönlendiriyor. Yurtta yetişen gençlere kamplar, eğitimler düzenliyor, iş olanakları sağlıyor. Söz gelimi, bugüne kadar uygulanmayan ama yasada olan “yurttan ayrılan çocuğun SGK priminin 5 sene boyunca devlet tarafından ödenmesi” pratiğini kurumlara hatırlatıyor. Gelecek projelerinden biri, kurumların üst düzey yöneticilerinin bu çocuklara mesleki “mentor”luk yapabilecekleri bir internet platformu oluşturmak. Bir diğeri, çocukların alışveriş, yemek yapmak, bütçe çıkarmak gibi temel yaşam bilgileri edinebileceği, sosyalleşebileceği, eğitim görebileceği bir kafe açmak. Eğitimleri sadece çocuklara değil, sosyal görevlilere ve ülke çapında öğretmenlere de veriyor.

Toplumda ve medyada, yurtta yetişen çocuklara yönelik, ayrımcı söylemle mücadele ediyor. Medyada yurtlarla ilgili çıkan haberlerin %98’i olumsuz ve bu haberler sansasyona dönük görseller ve başlıklarla dolu. Toplumda diyelim koruyucu aile olmayı düşünen kimselere yönelik söylenen “Başına bela mı alacaksın?” “Büyüsün de seni kessin” gibi yaklaşımlara yabancı değiliz. Türkiye’de toplum, yurtta yetişen çocuklara 12 yaşına kadar acıma duygusuyla yaklaşırken, 12’sinden sonra onları potansiyel suçlu olarak görüyor ve korkuyla yaklaşıyor. Yurttan ayrılan gençlerin geçmişlerini saklama, toplumdan genel olarak saklanma korunma taktiklerine cevap olarak, yürüttüğü “Sosyal Duvarları Yıkalım” projesiyle iyi örnekleri ön plana çıkartmaya çalışıyor. “Doğru Sözlük” projesindeyse, dilimizdeki ayrımcı ifadelerle mücadele etmeyi amaçlıyor. 

Çocukların haklarını gözetecek politikalar üretiyor. Bir anlamda devlete danışmanlık yapıyor, yönlendirici oluyor ve mevzuat değişiklikleri yapılmasına çağrıda bulunuyor. Örneğin devlet, 2015 sonunda aldığı kararla, koğuş bakımı denilen uygulamanın sona ermesi gerektiğine nihayet ikna oldu ve tüm yuva ve yurtları 6 – 16 kişilik çocuk ya da sevgi evlerine dönüştürüyor. Ancak bunu yaparken bu kurumların binalarını şehir merkezlerinin uzaklarına kuruyor. Hayat Sende, çocukların iyice toplumdan izole edilmesi anlamına geldiği için buna karşı çıkıyor. Veya önceki kampanyalarından (“Kardeşler Ayrılmasın”) birinde çok kardeşli çocukların farklı yurt veya yuvalara gönderilmemesine dikkat çekiyor, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bu konuda mevzuat değişikliği yapmasını sağlıyor. Yine son olarak “18 Yaş Çok Erken” isimli kampanyayla çocukların 20 yaşını doldurana kadar yurttan kendi istekleri dışında çıkarılmamasına dair uygulamanın başlamasını başardı. Ayrıca devlete sürekli olarak yetiştirme kurumlarını sivil denetime açması, şeffaflaşması yönünde baskıda bulunuyor. Önerdiği ve uygulamaya geçmesini umduğumuz projelerden biri, ayda 1.500 TL gibi bir paraya çalışan bakıcı annelere, nefes almaları ve kendilerini değerli hissetmeleri için ayda iki defa sinema biletleri sağlanması.

Peki siz bu yazıyı okuduktan sonra ne yapabilirsiniz?

– Yazıyı konuyla ilgileneceğini düşündüğünüz herkese yollayabilirsiniz.

– Hayat Sende’nin Facebook ve Twitter sayfalarını “beğenebilirsiniz.”

– Dilerseniz bizimle iletişime geçerek yurttan ayrılma sürecindeki bir gence, aylık burs sağlayabilirsiniz.

– Hiç olmazsa Hayat Sende’ye bir defalık bağış yapabilirsiniz.

– Kurumsal bir yerde çalışıyorsanız, çalıştığınız yerin kurumsal iletişim bölümüne, sosyal sorumluluk anlamında, derneğe bağışta bulunmasını söyleyebilir, bu bağış karşılığında gelip koruyucu ailelik ve evlat edinme üzerine bilgilendirici bir konuşma yapmamızı talep edebilirsiniz. (Ayrıca şirketlerle başka türlü ortaklıklar kurmamız için toplantılar da düzenliyoruz. Bunlardan biri son olarak masalara konulan Amerikan servislerine bilgilendirici metinler yazmak üzere bir fast-food zinciri olmuştu. Beraber düşününce son derece yaratıcı ortaklıklar çıkabiliyor.)

– Etrafınızdaki medya kuruluşlarında çalışan kimselere, Hayat Sende’yi takibe almalarını ve uygun zamanlarda/dönemlerde yer vermelerini söyleyebilirsiniz.

– İşe birini alacakken, yurttan ayrılan bir gencin 5 senelik SGK priminin devlet tarafından ödendiğini aklınızda tutabilirsiniz.

– Sevdiklerinize ya da kurumsal müşterilerinize Hayat Sende’nin tebrik kartlarından (yılbaşı, anneler/babalar günü, doğum günü vs.) gönderebilirsiniz. Bu hem bağış yapmak hem de bu işlerin bilinirliğini artırmak bakımından iyi olur. Doğum gününüzde etrafınıza “Bana hediye almak yerine Hayat Sende’ye bağışta bulun” diyebilirsiniz.

– Hayat Sende’yi daha yakından tanımak için Necatibey Cad. No: 27/11 Kızılay/Çankaya/ANKARA  adresine gelip bir çayımızı içebilirsiniz.