Monthly Archives

Ekim 2021

Her Yaşta Fonu Başlangıç Raporu Yayınlandı

By | Her Yaşta Fonu, Her Yaşta Fonu

Yaşlılık alanında çalışmalar yapan ya da toplumsal cinsiyet, sağlık, engellilik, eğitim gibi alanlarda biriktirmiş olduğu tecrübeyi çalıştığı hedef kitle nezdinde yaşlılarla genişletmeyi hedefleyen STK’ları desteklemek amacıyla AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu’nun yapısı, desteklediğimiz STK’lar ve yapacakları çalışmalara dair bilgilerin yer aldığı raporumuz yayınlandı. Fon kapsamında Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İZ Derneği(Bir İZ), Hayat Boyu Hayat Dolu Derneği, Türkiye Alzheimer Derneği ve Senex|Yaşlanma Çalışmaları Derneği’ne toplam 360.970 TL hibe desteği sağlıyoruz.

Her Yaşta Fonu’nun yapısı, desteklediğimiz STK’lar ve yapacakları çalışmalara dair bilgilerin yer aldığı raporumuza buradan ulaşabilirsiniz.

Mardin Kültür Derneği Tiyatro Hepimiz için / Online Projesini Tamamladı

By | Kültür Sanat Fonu

Eğitim, kültür, sanat, kültürel miras, bilim ve teknoloji gibi farklı alanlarda özellikle toplumsal cinsiyet, gençlik çalışmaları, toplumsal barış ve insan hakları temaları üzerinden projeler geliştiren Mardin Kültür Derneği (Mardin Kültür), eğitim alanında farklı disiplinleri bir araya getirerek bölgenin kültürel çoğulcu yapısıyla uyumlu ve yenilikçi çalışmalar yürütüyor. Kültür Sanat Fonu’nun 2020 döneminde hibe desteği sağladığımız Mardin Kültür, hibe kapsamında Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) ile beraber hayata geçirdiği Tiyatro Hepimiz projesini çevrimiçi platformlara taşıyarak, Shakespeare ve Moliere’in oyunlarını gençlerin katılımı ile beraber günümüze uyarladı. Bu süreçte, gençleri atölye çalışmalarına davet etmek için 2 adet tanıtım videosu ve 6 adet eğitim videosu hazırlayan dernek, proje sonunda 16 atölye katılımcısı genç ile beraber de Romeo ve Juliet ve Cimri Dijital (Zoom) oyunlarını sergiledi.

Mardin Kültür Derneği Proje Koordinatörü Gülcan Kılıç ile yaptığımız röportajda, hibe desteğimizle gerçekleştirdikleri Tiyatro Hepimiz/Online projesini, derneğin Sisters Science Bridge: Arizona to Mardin projesi kapsamındaki işbirliklerini ve gelecek dönem planlarını konuştuk. 

Kültür Sanat Fonu’nun 2020 döneminde sağladığımız hibe desteğiyle  gerçekleştirdiğiniz Tiyatro Hepimiz İçin / Online  projesini yakın zamanda tamamladınız. Projenin amacından ve bu kapsamda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? 

Tiyatro Hepimiz İçin projesi 2014 yılında kurduğumuz Mardin Kültür’ün başlangıç projesiydi. Bu projedeki ortağımız Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) Tiyatro birimi ile birlikte Mardin ve ilçelerinde 2000’den fazla gence ulaşarak tiyatro klasiklerinden Shakespeare, Moliere ve Müsahip Zade Celal’in hayatını, oyunlarını ve dönemini anlatan ders niteliğindeki gençlik oyunlarını sergilemiş, gençlerle toplumsal meseleleri tiyatro aracılığıyla ele alan atölyeler yürütmüştük. Aynı zamanda, proje sürecini anlatan bir belgesel hazırlamıştık. Tiyatro Hepimiz İçin / Online projesi ise salgın döneminde gençlere evlerinden ulaşarak daha önce canlı yaptığımız eğitim çalışmalarını çevrimiçi platformlara  taşımayı ve gençlerle çevrimiçi bir şekilde tiyatro klasiklerini bugünden yorumlamayı amaçlıyordu. Bu kapsamda BGST Tiyatro’dan eğitmenlerimiz Aysel Yıldırım ve İlker Yasin Keskin, Shakespeare ve Moliere üzerine dijital eğitim materyalleri ve günümüzde bu klasikleri nasıl yorumlayabileceğimize dair videolar hazırladılar. Gençler ilk önce bu eğitim materyalleriyle buluştular. Sonrasında ilk dönem Shakespeare’in Romeo ve Juliet oyunu üzerine; ikinci dönem ise Moliere’in Cimri oyunu üzerine atölye çalışmalarına çevrimiçi bir şekilde katıldılar. Toplu atölyelerin ardından birebir provalar ve ses-görüntü kaydının alındığı çalışmalar yapıldı. Kurgu ve montaj çalışmalarından sonra Romeo ve Juliet’ten ve Cimri’den birer bölüm kısa video olarak hazırlandı ve dijital ortamda paylaşıldı. Yayınlanan videolarla yaklaşık 2000 kişiye ulaşıldı.  

Proje ile daha önce yüz yüze gerçekleştirdiğiniz gençlere yönelik tiyatro çalışmalarını, atölye faaliyetlerini ve sergilediğiniz oyunları ilk kez çevrimiçi ortama taşıdınız. Bu süreçteki deneyimlerinizden, bu çalışma yönteminin olumlu ve olumsuz yanlarından bahseder misiniz?

Tiyatro tabii ki canlı ve yüz yüze yapılması gereken bir faaliyet. Ancak, bu projeyle herkesin eve kapandığı, sosyal hayata tek bağlanma yolunun internet olduğu pandemi koşullarında da tiyatro yapılabildiğini deneyimlemiş olduk. Çalışma sonunda yaptığımız değerlendirmede gençler “keşke yüz yüze olabilseydik” dediler. Ama diğer bir taraftan çalışmanın çevrimiçi olması sayesinde çok farklı yerlerden ve koşullardan kişiler katılımcı olabildiler ve çevrimiçi buluşmanın olanaklarıyla eğitmenlerimizle daha fazla çalışma yapabilme fırsatı buldular. Diğer bir taraftan, salgın koşullarından bağımsız olarak internet artık özellikle gençlerin hayatının çok önemli bir parçası. Dijital alan içinde gençlere ulaşmanın ve kültürel, sanatsal ve entelektüel çalışmalar yapmanın değerli olduğunu düşünüyoruz. 

Mardin Kültür olarak gençlerin ve kadınların topluma katılımını arttırmak amacıyla çeşitli çalışmalar yapıyorsunuz. Bu çalışmalardan birisi de Arizona Üniversitesi öğrencileri ile Mardin’de yaşayan lise öğrencilerini bir araya getirdiğiniz Sisters Science Bridge: Arizona to Mardin projesi. Arizona Üniversitesi öğrencileri ile nasıl bir araya geldiniz? Proje kapsamında ne tür faaliyetler yürütüyorsunuz?

Mardin Kültür olarak 2016 yılında bilim-teknoloji alanında çalışmalar yapmaya başladık. Özellikle kız çocuklarının bu alanda güçlenmelerine katkı sunacak projeler gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. 2018 yılında Sisters’ Lab projesi kapsamında Sabancı Vakfı’nın desteğiyle Prof. Dr. Feryal Özel Mardin’e geldi ve proje yürüttüğümüz kızlarla buluştu. O tanışmadan sonra Feryal Hanım’la iletişimde kalmaya devam edip Sisters Science Bridge: Arizona to Mardin projesini  geliştirdik. Proje kapsamında Mardin, Midyat ve Kızıltepe Fen Liselerinden  30 kız öğrenci robotik ve kodlama eğitimleri alıyorlar. Aynı zamanda Feryal Hanım’ın Arizona Üniversitesi’ndeki 5 doktora öğrencisinden ve  Sisters’ Lab projesinden mezun, şu an Brown Üniversitesi’nde okuyan 1 öğrenciden mentörlük desteği alıyorlar. Eğitimleri devam eden proje kapsamında robotik ve kodlama eğitiminden yola çıkarak her okul kendi projesini geliştirecek ve bunu akranlarıyla paylaşacaklar.    

Kültür Sanat Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesaj var mı?

Gençlerin kültür-sanat alanına dahil olmalarının özellikle kişiliklerinin şekillendiği bu dönemde tiyatro ile tanışmalarının çok değerli olduğunu yaptığımız çalışmalarda gözlemliyoruz. Tiyatro, gençlere yaşadıkları topluma ve kendilerine dair farklı bir bakış açısı geliştirmelerini sağlıyor. Özellikle pandemi koşullarında, eşitsizliklerin arttığı ve imkanların daha da kısıtlandığı bir dönemde böyle bir projeyi gerçekleştirebilmenin gençlerin (hem atölye katılımcılarının hem de izleyicilerin) hayatına olumlu bir katkısı olduğunu düşünüyoruz. 

Mardin Kültür’ün  gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Şu an kültür-sanat ve bilim-teknoloji alanında devam eden çalışmalarımız var. Farklı disiplinleri bir araya getiren ve gençlerin güçlenmelerine, kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerine katkı sunacak yenilikçi çalışmalara devam etmeyi ve daha fazla gence ulaşmayı planlıyoruz. 

 

Türkiye Alzheimer Derneği ile Alzheimer Hastalarına Bakımveren Kadınların Sertifikalı Eğitimi Projesini Konuştuk

By | Her Yaşta Fonu, Her Yaşta Fonu

Türkiye Alzheimer Derneği kişilerin, Alzheimer hastalığı ve bakımı konusunda bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve bu hastalıktan muzdarip kişi ve ailelerin yaşam kalitesinin artırılması amacıyla çalışmalar yürütüyor. AgeSA  Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu kapsamında Alzheimer Hastalarına Bakımveren Kadınların Sertifikalı Eğitimi projesini hayata geçirecek olan dernek, proje ile bakım veren kadınların akrabalarına bakarken edindikleri becerilerin tasdiklenmesi ve belgelendirilmesi ve demans mağduru ailelerin sorunlarını ele almak üzere kampanya ve bilinçlendirme yoluyla toplumda yaygın olan sosyal damgalamayla mücadele etmek için çalışmalar yapacak. Proje kapsamında 1 psikolog, 1 sosyal hizmetler uzmanı, 1 fizyoterapist, 1 hemşire ve 1 doktor tarafından yapılacak ön toplumsal araştırma sonrasında tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda bakımverenlere yönelik  360 saatlik  teorik ve uygulama bölümleri içeren bir çevrimiçi eğitim paketi hazırlanacak.

Türkiye Alzheimer Derneği Genel Sekreteri Füsun Kocaman ile yaptığımız röportajda hastalığın belirtilerini,  COVID-19 salgını sürecinde Alzheimer hastalarının ve bakımverenlerinin yaşadıkları zorlukları ve proje kapsamında yapacakları çalışmaları konuştuk.

Türkiye Alzheimer Derneği, Her Yaşta Fonu kapsamında vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Türkiye Alzheimer Derneği, hasta yakınları ve Alzheimer hastalığı konusunda uzman hekimler tarafından 1997 yılında kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür ve Türkiye genelinde 15 şubesiyle hizmet veriyor. Bu şubelerden iki tanesi İstanbul’un iki yakasında yer alıyor. Ayrıca,, Ankara, İzmir, Mersin, Eskişehir, Denizli, Samsun, Kayseri, Bursa, Karabük, Adana, Manisa, Konya ve Antalya’daki şubelerimiz toplam 1500 üyeyle faaliyet gösteriyor. Alzheimer hastalığı ve bakımı konusunda hasta yakınlarına ve sağlık personeline eğitimler düzenlenmesi, psiko-sosyal destek hizmeti verilmesi ve Alzheimer hastalığı konusunda toplumda farkındalığın geliştirilmesi gibi hizmetlerle yerel yönetimler, kamu kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve gönüllülerle işbirliği halinde tüm faaliyetlerini ücretsiz olarak yürütüyor. Bu bağlamda Türkiye Alzheimer Derneği:

  • Alzheimer Hastalığı (bunama) olan hastaların teşhisini, tedavi ve rehabilitasyonu sağlayıcı girişimlerde bulunuyor;
  • Alzheimer Hastalığının bilinirliğini artırmak amacı ile belediyeler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve gönüllüleri ile bilinçlendirme faaliyetleri yürütüyor;
  • Hastaların kısa ve uzun süreli kaliteli vakit geçirmeleri ve bakımları için gündüz bakımevleri, yatılı bakımevleri, ve rehabilitasyon merkezleri oluşturma çabası içerisinde: Okmeydanı’nda bir model olarak “Gündüz Yaşam Evi’ni” hayata geçirmiş olup, şehrin ve ülkenin başka bölgelerinde de gündüz bakımevleri açılması için liderlik faaliyetlerini sürdürüyor;
  • Alzheimer Hastalığı konusunda uzman hekimlerin ve gönüllülerin desteğiyle Alzheimer hastalarına ve hasta yakınlarına her türlü sosyal destek ve eğitimler veriyor;
  • Alzheimer hastalarının hastalık sürecinde doğru ve kaliteli bakılabilmeleri için doktor, hemşire ve sağlık personellerini eğitiyor;
  • Alzheimer hasta yakınlarına, uzman psikologların yönetiminde psikolojik destek ve dayanışma toplantıları düzenliyor;
  • Alzheimer hastalığıyla ilgili özel dal merkezleri açıp bu merkezler için alt yapı, tıbbi araç ve gereçler, cihazlar, rehabilitasyon gereçleri ve personel temin ediyor;
  • Açılacak olan huzurevi/bakımevlerine kalite danışmanlığı veriyor.

Derneğin çalışmaları 3 başlıkta ele alınabilir. Bunlar; 

1.Farkındalık ve Eğitim Çalışmaları: Alzheimer hastalığı konusunda toplumda farkındalık ve bilinç kazandırmak amacıyla halka açık kongre, seminer ve konferanslar yüz yüze ve sanal ortamlarda düzenleniyor. Her yıl Ulusal Alzheimer Kongresi yapılıyor. Hastalık konusuyla ilgili afiş ve broşürler düzenleniyor. Çalışmalar için pankartlar asılarak duyuruluyor. Her sene 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü etkinlikleri kapsamında basın toplantıları düzenleniyor. Eğitim ve farkındalık çalışmaları için birkaç örnek;

  • Personel eğitimi
  • Polislerin eğitimi
  • Okullar (ilkokul, ortaokul, lise, üniversite)
  • Medya aracılığı ile farkındalık çalışmaları
  • Dijital Torun
  • Kim Alzheimer’i Tanıyor Yarışması

2. Gündüz Yaşam Evleri: Gündüz Yaşam Evlerimizin amacı, yapılan etkinliklerle bu hastalığın pençesindeki kişileri yaşama bağlamak, yaşam enerjisi vermek, kaliteli zaman geçirmelerini sağlamak ve zihinsel rehabilitasyon çalışmaları ile hastalığın evre atlamasını geciktirmektir. Hastalarla ilgili çalışmaların yanı sıra, Alzheimer hastalarına bakımveren kişilere bir nebze nefes aldırmak ve omuzlarındaki yüklerini biraz olsun hafifletmek temel amacımızdır. Yapılan etkinliklerle Alzheimer hastalarının keyifli ve kaliteli zaman geçirmelerini sağlamayı; hastalıklarının gerektirdiği rehabilitasyon hizmetleri ile hastalığın seyrini yavaşlatmayı; hasta yakınlarını bakım konusunda bilgilendirmeyi; uzmanlarla buluşturmayı; bu zor görevi yaparken rahatlama ve dinlenme sağlamayı; hasta yakınları arasında dayanışmayı artırmayı; kısacası hasta ve hasta yakınlarının yaşam kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda program dahilinde zihinsel aktiviteler, psiko-motor aktiviteler, bedensel egzersizler, sanat aktiviteleri, müzik aktiviteleri, ev ziyaretleri, manevi aktiviteler, özel gün kutlamaları ve gezi programları yürütüyoruz. 

3. Evde Bakım Hizmeti: Alzheimer hasta yakınlarının bakımında zorlandıkları, yatağa bağımlı olan hastalara evlerinde ücretsiz bakım hizmeti veriyoruz. Her hastaya 4 kez ve ücretsiz olarak sağlanan bu hizmet, hastaların günlük ihtiyaçları olan hijyenik bakımı, ilaçların düzenlenmesi, uzun süreli yatağa bağımlı hastalarda görülen yaraların tedavisi, nefes egzersizleri vb. hemşirelik ve hasta bakıcılık hizmetlerini kapsıyor. Ayrıca, bakım için hastanın evine giden deneyimli personel hasta yakınlarının bu işleri daha sonra kendi başlarına yapabilmeleri için gerekli eğitimleri de veriyor.

Yaptığınız çalışmalarda yerel yönetimler ile çeşitli işbirlikleri geliştiriyorsunuz. Bu işbirliklerinden birisi de belediyelerle ortak yürüttüğünüz Gündüz Yaşam Evleri. Gündüz Yaşam Evleri kapsamında  geliştirdiğiniz işbirliklerinden ve bu evlerde yürütülen faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?

Türkiye Alzheimer Derneği, ülkemizde Alzheimer hastalarına özel keyifli ve kaliteli zaman geçirmelerini sağlayacak gündüz yaşam evleri olmadığı için, bu alandaki ihtiyacın bilinci ile ve örnek teşkil etmesi amacıyla 2011 yılında Şişli Alzheimer Gündüz Yaşam Evi’ni oluşturdu.  Halen haftada 5 gün ve ücretsiz olarak hizmet veren yaşam evimiz, ülkemizde Alzheimer hastalarına odaklı ilk yaşam evidir. Gerek İstanbul gerekse diğer illerdeki belediyelere de bu hizmeti vermeleri için davetler yapıyor ve görüşmelerimizi sürdürüyoruz. 

2016 Ekim ayında Konya-Karatay Belediyesi ve Derneğimiz Konya Şubesinin işbirliği ile açtığı Gündüz Yaşam Evi, yine aynı ay içinde Mersin Büyükşehir Belediyesi ve Derneğimiz Mersin Şubesinin işbirliği ile açtığı Gündüz Yaşam Evi ile ülkemiz 2 yeni Yaşam Evi daha kazandı. 21 Eylül 2017 tarihinde İstanbul Kadıköy Belediyesi ve Haziran 2021 tarihinde İzmit Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü birer Gündüz Yaşam Evi açtı, böylece Şişli’de yaratılan model ülkemizin diğer bölgelerinde de yayılmaya başladı. Bu kapsamda Denizli Merkezefendi Belediyesi’yle de gündüz yaşam evi kuruluş çalışmaları başlatıldı.

Türkiye Alzheimer Derneği belediyelerle işbirlikleri kapsamında;

  • Gündüz yaşam evleri açılmasında öncülük ediyor;
  • Aktif yaş alma merkezleri açılmasına katkı sağlıyor;
  • Alzheimer hastalığı konusunda danışmanlık veriyor;
  • Gündüz yaşam evimiz model örnek olarak yeni açılacak gündüz yaşam merkezlerine kuruluşları öncesi ve kuruluş aşamalarında danışmanlık hizmeti sağlıyor. Gündüz yaşam evimiz bugüne kadar Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi, Kağıthane Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlara danışmalık hizmeti verdi.
  • Bunlara ek olarak, belediyelerin düzenlemiş olduğu çalıştay, konferans, kongrelere katılım sağlıyor;
  • Belediyelerin Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü bünyesinde olan öğrencilere staj imkanı sağlıyoruz. 

Gündüz Yaşam Evinde yapılan tüm aktivitelerde ana amaç, hastaların zihinsel, duygusal ve sosyal olarak desteklenmesi, günlük yaşam becerilerinin artırılması ve korunması, kaliteli zaman geçirmelerinin sağlanması ve zihinsel rehabilitasyon çalışmaları ile, hastalığın evre atlamasını geciktirmektir. Hastalarla ilgili çalışmaların yanı sıra, Alzheimer hastalarına bakımveren kişilere bir nebze nefes aldırmak ve omuzlarındaki yüklerini biraz olsun hafifletmektir.

Yaratıcı sanat terapileri ve psikodrama çalışmalarının yanı sıra gazete okuma, şiir okuma, aylık takvim yapma, yemek yapma, hikaye yazma, mikado oynama, tavla oynama, dans etme, bulmaca çözme gibi genel etkinlikler aşağıdaki aktivitelerle destekleniyor:

  • Zihinsel aktiviteler,
  • Psiko-motor aktiviteler, 
  • Bedensel egzersizler, 
  • El sanatları terapisi, 
  • Müzik aktiviteleri, 
  • Ritim çalışmaları, 
  • Gezi programları yürütülüyor,
  • Özel gün kutlamaları
  • Hasta yakınlarına Alzheimer hastalığıyla ilgili eğitimler ve psikolojik destek toplantıları düzenleniyor.

Demans ve alzheimer hastalıkları sıklıkla birbirine karıştırılıyor. Alzheimer hastalığından ve  belirtilerinden bahseder misiniz? Türkiye’de alzheimer hastaları ve bakımverenleri ne tür hizmetlerden faydalanabiliyor?

Demans tek bir hastalık ismi olmayıp bellek ve benzeri zihinsel yeteneklerin bozukluğu ile oluşan durumun genel adıdır. Demansa yol açan hastalıkların hepsi beyinde hücre ölümüyle yola çıkar ve beyinde birtakım değişikliklere neden olur. Alzheimer hastalığı ise en sık görülen demans (bunama) hastalıklarından biridir. 

Alzheimer hastalığı, genellikle yakın geçmişi unutmayla başlayan ve kognitif bozukluk, duygusal ve davranışsal değişiklikler, fiziksel ve fonksiyonel gerilemeler gibi belirtilerle seyreder ve sonuç olarak Alzheimer hastalığı beyin işlevlerindeki bozukluklara bağlı olarak zihinsel işlevlerde gerileme, davranış sorunları ve işlevsellikte azalma ile görülen dejeneratif ilerleyici bir hastalıktır.

Alzheimer hastalığı belirtileri;

  • Unutkanlık,
  • Yol bulma sorunları,
  • Zaman şaşırma,
  • Kelime haznesinin azalması,
  • Karar verme sorunları,
  • Muhakeme yeteneğinin kaybolması,
  • Kişilik ve huy değişiklikleri,
  • Çeşitli davranış değişiklikleri,
  • Olaylara ilgi azalması,
  • Günlük yaşam becerilerini yerine getirmekte güçlüktür.

Alzheimer hastalarına ve bakımverenlere yönelik hizmetler incelendiğinde Türkiye’de hasta ve yakınlarına yönelik götürülen hizmetleri 3 grupta incelemek mümkün:

  • Yatılı Kurum Bakımı ve Gündüz Bakım hizmeti
  • Kurum Bakımı Dışı Yöntemler (Evde bakım, evde sağlık hizmeti, bakım eğitimleri vb)
  • Yasal ve Sosyal Haklar (Vergi indirimi, evde bakım maaşı, araç alımı vb.)

Türkiye’de Alzheimer hastaları ile ilgili olarak özel bir kanun ve yasa bulunmuyor. Alzheimer hastaları süreğen engelli grubunda sayılıyor ve 2022 sayılı “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşları ile Engelli ve Muhtaç Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik” ve 5378 sayılı “Engelliler Hakkında Kanun”dan yararlanıyorlar.

Alzheimer hasta ve yakınlarının yasal ve sosyal hakları şu şekilde sıralanabilir:

  • Sağlık hizmetlerinden yararlanmak,
  • Bakım hizmetlerinden yararlanmak,
  • Erken emeklilik ve malulen emeklilik,
  • Ekonomik destek alma hakkı (Engelli maaşı, Alzheimer hasta yakınları için evde bakım aylığı, yaşlı aylığı),
  • ÖTV’siz araç alma hakkı,
  • Vergi indirimleri ve çeşitli indirimler (Medikal malzeme temini, ulaşım indirimi, emlak vergisi ve vergi indirimleri, telefon hattı indirimleri)

COVID-19 ile beraber eski rutinlerimizin yerine yeni rutinler oluşturmak zorunda kaldık. Alzheimer hastaları için bir rutin içerisinde yaşamanın  önemli olduğunu biliyoruz. Bu süreçte hem Alzheimer hastalarının hem de bakımverenlerinin en sık karşılaştığı zorluklar nelerdi?

Pandemide yaşlıların sokağa çıkma yasağı süresince davranış bozukluklarının (ajitasyon, agresyon) arttığı gözlemlendi.  Bu nedenle aile içinde çatışmalar baş gösterdi. Evde kalmalarından dolayı yaşadıkları psikolojik bunalım nedeniyle bağışıklık sistemlerinde, kas sisteminde bozulmalar görüldü. Bilişsel yetersizlikler daha da arttı. Uyku bozuklukları baş gösterdi. COVID-19 kapsamında alınan önlemleri uygulamakta hasta ve hasta yakınlarının zorlandığı; buna bağlı olarak ilaç kullanım raporlarındaki sıkıntılar ve doktor randevularına gidememe sonucunda Alzheimer hastalığında ilerleme gözlemlendi. Yaşlı bireyler her ne kadar ev içi egzersizleri  yapmaya gayret etseler de açık havada yaptıkları egzersiz motivasyonunu yakalamakta zorlanmışlardır.

Bakımverenler; stres, depresyon, anksiyete, uyku sorunları, sosyal olarak dışlanma, bağışıklık sistemlerinin zayıflaması, sağlık sorunlarının görülmesi, maddi güçlükler, iş kayıpları ve mahalle baskıları (binadan atılma durumu) gibi sorunlar yaşamışlardır. 

Hibe desteğimizle Alzheimer Hastalarına Bakımveren Kadınların Sertifikalı Eğitimi projesini hayata geçireceksiniz. Bakımverenlere yönelik olarak bir çalışma yapmayı tercih etmenizin nedeni nedir? Bu projenin amacından ve proje kapsamında yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Bu çalışmayla ilgili amaçlarımızı şu şekilde sıralayabiliriz: 

  • Alzheimer veya diğer demans türlerinden birinin tanısını almış kişiler ve ailelerinin karşılaştıkları zorlukları tanımlamak ve bunlar hakkında farkındalık yaratmak, 
  • Aile üyeleri de dahil olmak üzere fiziksel veya sağlık sorunlarına dayalı ayrımcılığı önleyerek bu hastalıktan mustarip kişilerin ürün ve hizmetlere erişimini arttırmak, sağlıklarını, sosyal ve çalışma haklarını korumak, 
  • Hastalık mağduru ailelerin sosyal dışlanmasını azaltmak ve gayri resmi bakıcıların yaşlı veya hasta akrabalarına bakarken edindikleri becerilerin tasdiklenmesi ve belgelendirilmesi için bir mekanizma geliştirmek-desteklemek ve demansla ilgili sorunların ele alınmasına yönelik siyasi katılım ve iradeyi artırmak.

Proje, ilk adımda bu sorunlarla mücadele eden kişilerin görüş, ihtiyaç ve talepleri alındıktan sonra, bu veriler ışığında hazırlanacak eğitim paketinin yine onların değerlendirmesine sunulması ve geri bildirimleri doğrultusunda geliştirilmesi şeklinde ilerleyecek; sosyal ve ekonomik katılımın sağlanması için strateji ve politika geliştirme kampanyaları yürütülecek.

Kültürel faktörler nedeniyle, Türkiye’de birincil bakıcı rolünü üstlenen ve dolayısıyla bakım yükünü üstlenen, psikolojik sorunlar yaşayan ve sosyal, ekonomik yönden zorluklar yaşayan çoğunlukla kadınlar oluyor. Yani bu konunun bariz bir toplumsal cinsiyet boyutu da var. Bakım rolü toplumsal cinsiyete dayalı olarak kadının sorumluluğuna bırakılıyor, Alzheimer ve diğer demans türlerinin etkisi ile birleşince kadınların üstündeki yük ciddi anlamda artıyor. 2008 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yapılan araştırmalar  bakımverenlerin %70’ inin kadın ve bu kadınların %45’inin hastanın kızı ya da %30’unun eşi olduğunu gösteriyor. Kadınların %90’ı daha önce hiç hasta bakmadıklarını, %85’i 7/24 bakım verdiklerini, %65’i kendilerine yardım edecek kimseleri olmadığını, %43’ü 5 yıldan uzun süredir bu görevi yürüttüklerini belirtiyor.

Yapılan bilimsel araştırmalarda bakımverenlerin kalp damar, bağışıklık sistemlerinde olan bozulmalar durumunda enfeksiyona yakalanma risklerinin artması, depresyon (majör) görülmesi ön görüldüğünden, ayrıca bakım vermenin sürekli bir uğraş olması nedeniyle bu görevi üstlenen kadınların çalışma hayatından çekilmeleri gerektiği gerçeğinin kadınlara fizyolojik, psikolojik, ekonomik ve sosyal yönden zorluklar getirdiği göz önünde bulundurulursa bu eğitimle kadınları güçlendirmenin ne kadar önemli olduğu görülecektir.

 

Orman Yangınları Acil Destek Fonu’na Yapılan Başvurularla İlgili Değerlendirme Metnimiz Yayınlandı

By | Orman Yangınları Acil Destek Fonu

28 Temmuz 2021 tarihinde başlayan ve Türkiye’nin farklı illerinde sayısı 100’den fazla olan yangınlar sonrasında sahada faaliyet gösteren STK’ları ve çalışmalarını desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation, ACTECON ve 212 işbirliğiyle bireysel ve kurumsal bağışçıların finansal desteği ile hayata geçirdiğimiz Orman Yangınları Acil Destek Fonu’nun başvuru ve seçim süreci tamamlandı.

STK’ ların bu süreçte öne çıkan ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla Orman Yangınları Acil Destek Fonu’na yapılan başvuruların yoğunlaştığı konulara, başvuru yapan kuruluşların genel durumu ve ihtiyaçlarına dair değerlendirmelerimizin yer aldığı açıklama metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Kültür Sanat Fonu 2021 Dönemi Başvuruları Açıldı

By | Kültür Sanat Fonu

Kültür-sanat kurumlarının ve/veya kültür-sanat alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının (STK) kurumsal kapasitelerini güçlendirmelerini ve projelerini hayata geçirmelerini desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliği ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı Kültür Politikaları Çalışmaları bölümünün içerik ortaklığında, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kültür Sanat Fonu’nun 2021 dönemi başvuruları açıldı. 

Pandemi sonrası kısmi normalleşme süreciyle birlikte kültür-sanat alanının geleceği yeniden şekillenirken, kültür-sanata erişim için yeni yollar açmak ve farklı paydaşlar arasındaki işbirliklerini güçlendirmek amacıyla, Fonun bu döneminde kültür-sanat kurumlarının, STK’ların, sanatçıların, aktivistlerin ve gönüllülerin, dayanışmayı temel alan ve teknolojinin imkânlarından faydalanan yeni işbirliği modelleri yaratmalarına ve önümüzdeki dönemin ihtiyaçlarını karşılayacak bir yaklaşımın önünü açacak çalışmalarına destek sağlanacak.Desteklenecek projelerin odağında aşağıda yer alan prensiplerden en az bir tanesinin yer alması bekleniyor:

  1. COVID -19 salgını sürecinde kültür-sanat alanının sürdürülebilirliği için sanatsal üretim gerçekleştirmeyi ve/veya üretim için gerekli koşulları oluşturmayı hedeflemesi,
  2. İçerik tasarımında ve/veya sanatçı pratiklerinde kültür-sanata erişim imkânlarını geliştiren dijital araçların yaratıcı biçimlerde kullanımını odağına alması,
  3. Kültür-sanat alanında kişiler veya kurumlar arası dayanışma ve disiplinler arası ortak çalışmayı teşvik eden işbirliği modelleri geliştirmesi.

Bu çerçevede, desteklenecek kuruluşların aşağıda örnekleri sunulan alanlarda proje fikirleri sunması ya da kurumsal kapasitelerini geliştirmesi beklenmektedir:

– Salgın döneminin koşullarına uygun kurgulanan yeni etkinlikler ve/veya formatlar (evden erişilebilen, sosyal mesafe kurallarına uyumlu vb.),

– Kültür-sanat profesyonellerinin (sanatçılar, yöneticiler, aktivistler vb.) salgın dönemi ve sonrasında da üretim ve paylaşımlarını sürdürebilmeleri için gerekli fiziksel ve/veya teknolojik araçlara erişiminin sağlanması ve bu araçların kullanımına yönelik eğitim faaliyetleri,

– Kültür-sanat alanında uzun dönemli etkileşim, ortak çalışma ve işbirliklerinin önünü açacak yerel, ulusal ve uluslararası ağların oluşturulması veya sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik faaliyetler/projeler,

– Yukarıdaki maddeler dışında kalan ancak benzer alanları içeren ve sanatsal üretimin sürdürülebilirliğini ve alandaki dayanışmayı önceliklendiren türdeki faaliyetler.

Kültür Sanat Fonu kapsamında STK’lara dağıtılacak hibenin toplam tutarı en az 300.000 TL’dir. Başvuru yapan STK’lar hibe programından en fazla 100.000 TL talep edebilirler.

Aşağıdaki başvuru kriterlerine uyan ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar hibe programına başvurabilirler:

– Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kar amacı gütmeyen tüzel kişiliğe sahip kurumlar

–2020 yılından beri sahada aktif olarak çalışan,

– 2020 yılı gelirleri 30.000 TL ile 2.000.000 TL arasında olan,

–Kültür-sanat kurumları ve/veya kültür-sanat alanında faaliyet gösteren STK’lar

Kültür Sanat Fonu’na başvurmak isteyen STK’ların aşağıdaki bağlantıda yer alan formu eksiksiz şekilde doldurarak 19 Kasım 2021 saat 18:00’ye kadar başvurularını yapmaları gerekir.

Kültür Sanat Fonu hakkında detaylı bilgiye (başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve fon takvimi) ve başvuru formuna buradan ulaşabilirsiniz.

 

Senex|Yaşlanma Çalışmaları Derneği ile Her Yaşta Fonu Kapsamında Yürütecekleri Projeleri Konuştuk

By | Her Yaşta Fonu

Odağına yaşlılık çalışmalarını alan Senex|Yaşlanma Çalışmaları Derneği, insan haklarına özenli, toplumsal cinsiyeti ana akımlaştıran bir yaklaşımla; öğrenme programları, savunuculuk ve akademik çalışmalar, bilimsel araştırmalar, sanat faaliyetleri ve izleme çalışmaları programları geliştiriyor. AgeSA  Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu kapsamında iki farklı projesine hibe desteği sağladığımız Senex,  SOLIS-e: Yaş Dostu Mekanları ve Hak Temelli Hizmetleri Planlamak projesi ile yaşlılara hizmet sunan ve yaş dostu çevre geliştirilmesi konusunda çalışan kişi ve kurumlara yönelik olarak hak temelli yaş dostu çevrelerin ve hizmetlerin nasıl oluşturulabileceği konusunda bilgilendirici ve yaratıcı eğitimlerden oluşan çevrimiçi bir öğrenme programı hazırlayacak. Senex İzleme: Yaşlılara Yönelik Şiddet ve İhlallerin İzlenmesi projesi ile ise  yaşlılara yönelik şiddet, istismar, ihmal, ihlal ve ayrımcılıkla ilgili izleme ve raporlama çalışmaları yapacak. Dernek proje kapsamında Türkçe ve İngilizce dillerinde 2  genişletilmiş rapor hazırlayacak ve çalışmanın bulgularını yaygınlaştırmak üzere 2 atölye çalışması düzenleyecek. 

Senex Yaşlanma Çalışmaları Derneği Başkanı Doç. Dr. Özgür Arun, Proje Koordinatörleri Öğr. Gör. Banu Karademir Arun ve Seda Kocabıyık ile yaptığımız röportajda hibe desteğimizle yürütecekleri projeleri, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının yaşlılık ve yaşlanma alanında hayata geçirdiği çalışmaları ve  yaş ayrımcılığı konusunu konuştuk. 

Senex: Yaşlanma Çalışmaları Derneği, Her Yaşta Fonu kapsamında vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Senex: Yaşlanma Çalışmaları Derneği 2019 yılında kuruldu. Senex, toplumsal yaşlanma süreci ve yaşlılık dönemine ilişkin bilimsel çalışmalar gerçekleştiriyor. Elde ettiği bilimsel bilgileri yüksek öğrenim alanından başlayarak genişleyen bir halkada toplumun tüm kesimleri için kamu yararına kullanmak üzere yaygınlaştırmak, ulusal ve uluslararası düzeyde kongre, konferans, sempozyum, eğitim, forum ve benzeri bilimsel faaliyetler düzenlemek, farkındalık oluşturmak, alandaki lisans ve lisansüstü programlarının kalite standartlarını yükseltip akreditasyon süreçlerini yönetmek, sivil toplum faaliyetlerinin etkinleştirilmesi ve geliştirilmesi için çalışmalar yapıyor.

Küresel düzeyde olduğu gibi yaş ayrımcılığı Türkiye’de de yaşlılık konusunda en önemli sorunlardan biri. Özellikle salgın sürecinde yaşlılara yönelik kısıtlamalar ve kapatılma yaş ayrımcılığını pekiştirdi. Her türlü ayrımcılıkta olduğu gibi yaş ayrımcılığı da bir hak ihlalidir. Bu nedenle, Senex Dernek yaşlılara karşı ayrımcı tutum ve uygulamaların dönüştürülmesi için araştırmalar, , izleme ve savunuculuk çalışmaları yapıyor. Yaşlılara karşı yaş ayrımcılığı başta olmak üzere yapılan her tür ayrımcılık izleme çalışmaları ile tespit edildikten sonra şiddet, ihlal, istismar ve ayrımcılığı önlemek üzere yerel yönetimlerden başlayarak genişleyen bir halkada kamu kurumlarıyla ortak çözümler geliştirmeyi hedefliyoruz.

Senex Dernek’in bir diğer önemli faaliyet alanı “yaş dostu çevreler ve hizmetler”. Türkiye’de yaş dostu çevreler ve hizmetler göz ardı edilen bir alan. Farklı yaş gruplarının farklı ihtiyaçları olduğu gibi aynı yaş grubu içerisinde yer alan insanların da farklı ihtiyaçları var. Bunların belirlenmesi ve toplumsal yaşam başta olmak üzere hayatın her alanındaki mekân ve hizmet tasarımlarının bu farklılıklar göz önüne alınarak planlanması bir gereklilik. Yaşlılar için değil, yaşlananlarla birlikte tasarımlar gerçekleştirilmeli. Kapsayıcı mekanları ve hak temelli hizmetleri oluşturmak için kolektif biçimde çalışmalara ihtiyacımız var. Bu alana yönelik derneğimiz bünyesinde yapılan çalışmalar ve bu çalışmalar kapsamında kamuoyu ve ilgili kurumlarla paylaştığımız raporlar ve rehber kitaplarımız bulunuyor. Yaş dostu çevrelerin oluşturulmasına yönelik gerçekleştirilen bilimsel araştırmalardan elde edilen sonuçlar ışığında uluslararası ve ulusal düzeyde çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmalardan elde edilen deneyimlerle yerel yönetim çalışanları ve ilgililer için SOLİS-e öğrenme programları geliştirdik. Hak temelli hizmetlerin ve yaş dostu çevrelerin nasıl oluşturulabileceği konusunda bilgi, görgü ve deneyimleri paylaştığımız SOLIS-e öğrenme programımız 2021 yılı Kasım ayında başlayacak. 

Öte yandan değişen iklim, doğa ve insan üzerindeki etkileri tüm insanlığın ortak sorunu. Ancak bu sorundan etkilenme biçimleri farklılıklar gösterebiliyor. Senex Dernek, iklim krizi bağlamında yaşlıların ne tür hak kayıpları yaşadıklarını araştırıyor. İklim krizinin yaşlı hakları üzerine etkilerini inceleyen Türkiye raporumuz Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ne gönderildi. Senex’in Türkiye raporu 2021 yılı Ocak ayında BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından kabul edildi.  Temmuz 2021’de gerçekleştirilen BM’nin 47. oturumunda raporumuz tartışıldı. 

Ayrıca, yaşlılık ve yaşlanma Türkiye’de akademik ve uygulama alanında oldukça sınırlı düzeyde çalışılan konular. Hem akademik hem de uygulama alanındaki önemi her geçen gün artan bu alanda çalışmak isteyen genç araştırmacıların çalışmalarını paylaştıkları ve alanda duayen olan bilim insanları ile buluştukları Senex Kongre, Senex Dernek tarafından destekleniyor. Buna ek olarak yaşlanma çalışan genç araştırmacıların alana girmesini teşvik etmek üzere, Yaşlanma Çalışmalarında Üstün Başarı Tez Ödülleri veriliyor. Senex Dernek hem Senex Kongre’yi hem de tez ödüllerini destekliyor.  

Yaşlanma konusu COVID-19 salgınıyla birlikte sivil toplumun gündeminde de daha görünür hale geldi.  Genel olarak bakıldığında, sivil toplum kuruluşları yaşlılık ve yaşlanma alanında ne tür çalışmalar yapıyor? Bu çalışmaların daha etkin hale gelmesi için neler yapılabilir?

Türkiye’de sivil toplum yaşlanma ve yaşlılık meselesine oldukça yabancı. Hem yaşlanma çalışmaları hem yaşlılar sivil toplumun ilgisinden uzak kalmış. COVİD-19 pandemisi sırasında da yaşlıların yaşadığı hak ihlallerine karşı sivil toplumdan derli toplu bir ses gelmemesi bu ilgisizliğin ve yabancılığın göstergesi. 21 Mart 2020 tarihinde yayımlanan yaşlılara yönelik sokağa çıkma yasaklarının hak ihlallerine yol açacağına dair Senex Dernek bir bildiri paylaştı. Türkiye’de ne yazık ki sivil toplum alanındaki kuruluşlar ısrarla yaşlılara ellerini yıkamalarını, maske takmalarını ve sokağa çıkmamalarını söylemekle yetindiler. Bu nedenle, COVID-19 pandemisinde Türkiye’de sivil toplum iyi bir sınav veremedi. Oysa yaşlanma çalışmaları ve yaş ayrımcılığı Türkiye sivil toplumunun daha fazla ilgi göstermesi gereken alanlardan birisi. Şiddetin, ihmalin, istismarın ve hak ihlallerini yoğun olarak yaşandığı bir alan. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınlar, engelli yaşlılar, yoksul yaşlılar, tek başına yaşayan ve yaşlanan insanlar, demans/Alzheimer hastaları ve onların bakımveren aile üyeleri yaşlılar içindeki en incinebilir kesimleri oluşturuyorlar. Öte yandan eğitimli, varlıklı ve sosyal yaşama etkin biçimde katılan yaşlıların ürettiği değer Türkiye toplumunu güçlendiriyor. Yaşlılık dönemi, tıpkı yaşamın diğer evreleri gibi çeşitlilik içeren bir dönem. Yaşamın olağan ve doğal bir süreci. Kategorik olarak yaşlanma ya da yaşlılık sorun değil, yaşlılar sorunlu insanlar değil. Yaşlılar homojen bir toplumsal grup değiller. Türkiye’de sivil toplum alanı yaşlanma sürecine, yaşlılık dönemine ve yaşlılara ilişkin bu gerçekleri kabul ederek çalışmalar yapmalılar. Ancak böylesi bir paradigmayla üretilecek bilimsel bulguyla donatılmış çalışmalar Türkiye’nin toplumsal yaşlanma sürecini anlamlı bir hale dönüştürecektir.

Özellikle COVID-19 salgınının ilk dönemlerinde ayrımcılık türlerinden birisi olan yaşçılık daha da derinleşerek, çok daha fazla görünür hale geldi. Salgın süreci ve bu dönemde üretilen söylemler özellikle 65 yaş üstü vatandaşları nasıl etkiledi? Bu söylemeler ile mücadele etmek amacıyla ne tür çalışmalar yapılmalı?

Aslında “ageism” ve yaşlı nefreti yeni bir şey değildi. Biz bunu çalışmalarımız sırasında sahada görebiliyorduk. Ancak belirttiğiniz gibi salgın dönemiyle beraber yaş ayrımcılığı meselesi görünür hale geldi, tartışılan bir mesele oldu. Senex Dernek olarak salgın döneminde Etkiniz AB programı desteğiyle “Covid-19 Gündeminde Yaşlılara Yönelik Hak İhlalleri ve Ayrımcı Uygulamalar” adlı bir medya izleme raporu hazırladık. Raporda da belirttiğimiz gibi sınırsız, denetimsiz ve süresiz sokağa çıkma yasağı yaşlıların hayatlarını olumsuz bir şekilde etkiledi ve birçok hak ihlaline neden oldu. Seyahat özgürlüklerinin engellenmesi, adalete erişim hakkının engellenmesi, çalışma hakkının engellenmesi, medeni haklarının engellenmesi, sağlık ve bakım hakkının engellenmesi gibi yaşamın birçok alanında hak ihlalleri yaşadılar. Öte yandan yaşlılar, yaşlı nefreti ile karşı karşıya kaldılar. Bu süreçte “yaşlı ihbar hattı” kuran, yaşlılar oturmasın diye banklarını kaldıran yerel yönetimler gördük. Sosyal medyada gençlerin yaşlılara karşı ayrımcı tutumlarına, nefret söylemlerine şahit olduk.  Bu söylemler hem yeniden yaş ayrımcılığının üretilmesine sebep oldu hem de yaşlı nefretini tetikledi. Yaşlılar evlerinin içerisinde otururken bu söylemlerle gerek medyada gerek gündelik yaşamlarında kendi çevrelerinden işitir hale geldiler ve dolayısıyla olumsuz etkilendiler. Yaşlılarla yaptığımız birebir görüşmelerde kendilerinin yok sayıldığını, salgının suçlusu pozisyonuna düştüklerini ve ötekileştiklerini hissettiklerini dile getiriyorlardı. Ayrımcı uygulamalar ve söylemler yaşlılarının bedensel ve ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkiledi. Ayrımcılığın diğer türlerinde olduğu gibi yaş ayrımcılığı ile de mücadele etmemiz gerekiyor. Senex Dernek olarak bu alanda kanıta dayalı hak savunuculuğu yapmaya çalışıyoruz. Yaş ayrımcılığı ile mücadele etmek için yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. İzleme ve değerlendirme çalışmalarının artması, elimizde şeffaf verilerin olması etkin mücadelede önemli diğer bir nokta.  Bu alanda yapılan araştırmaların ve çalışan sivil toplum örgütlerinin desteklenmesi gerekiyor. Son olarak ise ulusal ve uluslararası  işbirliklerinin güçlenmesi ve bağımsız olarak alandaki politikaları izleyen bir mekanizmanın olması için Türkiye’de Ulusal Yaşlanma Enstitüsü’nün kurulması gerekiyor.

Her Yaşta Fonu kapsamında Senex’in iki ayrı projesini destekliyoruz. Bunlardan ilki SOLIS-e: Yaş Dostu Mekanları ve Hak Temelli Hizmetleri Planlamak. Projenin amacından ve  bu kapsamda gerçekleştirmeyi planladığınız faaliyetlerden bahseder misiniz?

SOLIS-e: Yaş Dostu Mekanları ve Hak Temelli Hizmetleri Planlamak, hak temelli yaş dostu çevrelerin ve hizmetlerin nasıl oluşturulabileceği konusunda bilgilendirici ve yaratıcı eğitimleri içeren, açık erişim, hem çevrimiçi hem çevrimdışı katılımlı bir öğrenme programıdır. Bu öğrenme programı yaşlılara hizmet sunan ve yaş dostu çevre geliştirilmesi konusunda paydaş olacak, yerel yönetimler, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve inisiyatifleri, akademideki araştırmacılar ile ilgili olan herkes için planlandı. SOLIS-e içerikleriyle, yaşlanan topluma yönelik kent hizmetleri sunan uzmanlara, araştırmacılara ve ilgililere; yaş dostu çevre, yaş dostu hizmetler, kapsayıcılık, erişim, hak temelli hizmetler, yaş ayrımcılığıyla mücadele gibi temel başlıklarda donanım kazandırmayı amaçlıyor. SOLIS-e öğrenme modüllerinde kapsayıcı mekanlar ve hizmetlerin planlanması ve uygulanması için, toplumsal yaşama katılımın teşvik edilerek, hiç kimsenin geride bırakılmaması temel ilke olarak gözetiliyor. Bu hedefler doğrultusunda geliştirdiğimiz SOLIS-e; öğrenme programı, her dönemi 15 hafta olacak şekilde 2021-2022 yılları süresince 2 dönem olarak gerçekleştirilecek.

Hibe desteğimizle hayata geçireceğiniz bir diğer proje olan Senex İzleme: Yaşlılara Yönelik Şiddet ve İhlallerin İzlenmesi projesi kapsamında ne tür çalışmalar yapacaksınız? Bu alanda izleme çalışması yapılması neden önemli?

Senex Dernek tarafından yapılan araştırmalar sırasında Türkiye’de yaşlılara karşı sergilenen şiddet, ihmal ve istismarın tekil vakalardan oluşmadığını fark ettik. Çoğu zaman istisna olarak görülen şiddet ve ihlaller oldukça yaygındı. Hatta belirli bir döngü içinde gerçekleşiyordu. Bu gözlemler Senex İzleme çalışmasını gerçekleştirmek için bizi harekete geçiren en önemli nedenler oldu. Senex: Yaşlanma Çalışmaları Derneği olarak 2021 yılı Ocak ayından başlayarak yaşlılara yönelik gerçekleştirilen şiddet, istismar, ihmal, hak ihlali ve ayrımcılık vakalarını yıl boyunca izlemek ve kamuoyuna sunmak üzere “Senex İzleme” çalışmasını başlattık. Senex İzleme medyaya yansımış haberlerin günlük olarak taranması ile elde edilmiş verilerin analizlerine dayanıyor. Şiddet, istismar, ihmal, hak ihlali ve ayrımcılık olmak üzere yaşlılara yönelik tüm ihlaller raporlanmakta. Analiz birimi haberlerden değil, vakalardan oluşuyor. Her ay başında düzenli olarak raporlar Senex internet sitesinde  yayımlanıyor. Nisan ayından beri raporlarımızı Türkçe ve İngilizce olarak yayımlamaya başladık. 

Senex İzleme, Her Yaşta Fonu’nun da amaçlarında sıraladığı gibi, yaşlıların günlük hayatta karşılaştığı izolasyon, ayrımcılık ve şiddet gibi temel konularda yaşanılan sorunların çözümlerini teşvik etmeyi amaçlıyor. Yürütülen çalışma neticesinde kanıta dayalı olarak hak savunuculuğu yapılması; sivil toplum, özel sektör, kamu kurumları ve yerel yönetimlerin işbirliğiyle yaşlıların lehine ortak ve kalıcı çözümler üretmelerinin desteklenmesini hedefliyoruz. Gelecek 12 ay süresince, Her Yaşta Fonu desteğiyle aylık raporlarımızı düzenli bir şekilde Türkçe ve İngilizce olarak yayınlamaya devam edeceğiz. Aynı zamanda açık erişimli bir internet portalı oluşturarak haritalandırma çalışması gerçekleştireceğiz. Böylece vakalara dair haberlere ulaşmak isteyen herkes Senex İzleme internet sitesi sayesinde haberlere erişebilecek. Hangi şehirde hangi ihlal türleri olduğuna veya hangi ihlal türlerinin hangi bölgelerde yoğunlaştığını analiz edebilecek. Tüm bu bilgilere ve analizlere Senex İzleme internet sitesi üzerinden açık erişim ve ücretsiz bir şekilde ulaşılabilecek. 

Yaşlılara yönelik şiddet ve ihlallerin ulusal olarak izlenmesi ve raporlanması var olan durumu tespit etmek, ortaya koymak açısından önemli. Nitekim, Türkiye’de yaşlıların karşı karşıya kaldığı şiddet, hak ihlali ve ayrımcılığa yönelik bir izleme çalışması bulunmuyor. Bu nedenle Senex İzleme’nin düzenli olarak devam etmesi hak temelli çalışan sivil toplum ve hak savunucularını güçlendirecek. Yaşlılık alanında kanıta dayalı savunuculuk yapılmasını sağlayacak. Böylece, merkezi ve yerel yönetimlerin kapsayıcı hizmet planlaması ve yaşlılara yönelik şiddete dair farkındalık oluşturulması da desteklenmiş olacak. 

 

Hayat Boyu Hayat Dolu Derneği ile Demans Simülatörü: Demansı Anlamanın İnteraktif Yolu Projesini Konuştuk

By | Her Yaşta Fonu, Her Yaşta Fonu

Hayat Boyu Hayat Dolu Derneği, yaşlanmakta olan kişilerin günlük yaşam kalitelerini artıracak bilişsel ve psikososyal yöntemleri hayata geçirmek, aktif yaşlanma sürecine destek olmak ve bu sürece katkı sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu kapsamında  Demans Simülatörü: Demansı Anlamanın İnteraktif Yolu projesini hayata geçirecek olan dernek, proje kapsamında Demans Simülatörü uygulaması ile ilgili bir eğitim modülü hazırlayacak ve bir ölçme değerlendirme sistemi oluşturacak. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji bölümü 3. ve 4. sınıf lisans öğrencilerinden oluşan toplam 100 öğrenci ile gerçekleştirilecek olan simülasyon çalışması ile demanstan en çok etkilenen yaşlı bireylerin gereksinimleri ve ihtiyaçlarını karşılayacak, yaşam kalitelerini artıracak etkin çözümlerin ve uygulamaların hayata geçirilmesine katkı sağlanacak. 

Hayat Boyu Hayat Dolu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Çağla Aktaş Aytöre ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Gerontoloji Öğretim Üyesi Psikiyatr Sera Çetingök ile yaptığımız röportajda, demans hastalarının faydalandıkları hizmetleri, COVID-19 sürecinde demanslı hastaların yaşadıkları zorulukları, gerontoloji bölümü öğrencilerinin bu alandaki çalışmalara katılımlarının önemini ve proje kapsamında yapacakları çalışmaları konuştuk. 

Hayat Boyu Hayat Dolu Derneği, Her Yaşta Fonu kapsamında vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Ülkemizde, yaşlılığa hastalık ve engellilik odaklı bir yaklaşımın olduğu görülüyor. Bu nedenle de mevcut hizmetler ağırlıklı olarak yaşlı bireylerin genel bakımına ve sağlıklarının korunmasına yönelik olan tıbbi uygulamalara odaklanıyor. Yaşlı bireylerin genel sağlık durumu ve iyi olma halleri, tıbbi müdahalelerin yanı sıra günlük yaşam aktivitelerinin niteliğinden de etkileniyor. 

2018 yılında “Yaşanan yıllara hayat katmak” felsefesiyle kurulan derneğimiz yaşlanmaya bakış açısını yaşlı bireylere bakım sağlama boyutundan ileriye götürerek, yaşlılarımızın hayatı tüm yönleriyle sağlıklı aynı zamanda da anlamlı olarak sürdürmelerini, toplumun içinde ve aktif olarak yaşamlarına devam etmelerini ve yaşam kalitelerini korunmalarını hedefleyen bir yaklaşımın geliştirilmesi için çalışıyor.

Derneğimizin adından da anlaşılacağı üzere “Hayat Boyu Hayat Dolu” diyerek yaşlılığın sadece fiziksel boyutuyla değil, bilişsel, sosyal ve ruhsal açıdan da iyi olma halinin psikososyal boyutlarını da içeren bütünsel bir yaklaşım ile değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu vizyon ile öncelikle yaşlılarımızın hayatlarına doğrudan dokunan saha çalışmalarımızı uygulamayı ve yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda, yaşlılar ve toplumun farklı kesimleri arasında köprü oluşturacak, farkındalık yaratacak, birbirimizi daha iyi anlamayı ve empati kurmayı destekleyecek çalışmalar ve projeler üreterek, toplumun her kesiminde özellikle de genç kuşaklar arasında var olan yaşlanma ve yaşlılık ile ilgili önyargıları ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. 

Derneğimizin başlıca faaliyeti, huzurevlerinde uyguladığımız psikososyal destek programıdır. Psikososyal destek programımız, İngiltere başta olmak üzere 29 farklı ülkede uygulanan,  “Cognitive Stimulation Therapy” esaslarına dayanarak ülkemize adapte etmiş olduğumuz bir programdır. Bu program, yaşlılarımızın günlük yaşam rutinleri ile bütünleşen, sosyalleşmelerine imkan sağlayan, fiziksel, zihinsel  ve duyusal becerilerini kullandıkları, ve aynı zamanda bilişsel uyarımı destekleyen farklı yapılandırılmış aktivitelerden oluşuyor. Yaşlanma ve yaşlılık konusunda toplumda özellikle empati yoluyla farkındalık yaratmak için derneğimiz üniversiteler, diğer sivil toplum kuruluşları (STK) ve gençler ile birlikte  ortak proje ve faaliyetler yürütüyor. 

Üniversiteler ile gerçekleştirdiğimiz farkındalık çalışmalarımız kapsamında, İstanbul Üniversitesi Gerontoloji Bölümü  ve Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğrencileri ile demans farkındalığına yönelik Demans Simülatörü uygulamamızı ve Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü 3. Sınıf öğrencileri ile  dönem bitirme projesi  olarak  “yaş ayrımcılığı” konusunda yaptıkları mini araştırma sonrası davranış değiştirmeye yönelik kampanya çalışması gerçekleştirdik. 

Eğitim faaliyetlerimiz arasında, İstanbul Üniversitesi gerontoloji öğrencilerinin mesleki eğitimleri kapsamında  yaşlılar ile iletişim, bilişsel aktiviteyi destekleyen uygulamalar ve saha gözlemlerimizi aktardığımız eğitimlerimizi çevrimiçi olarak gerçekleştirdik.

Diğer STK’lar ile olan işbirliğimiz kapsamında ise Değiştiren Adımlar Derneği’nin Renkli Kampüs projesi ile 13 üniversite öğrencisi ile huzurevindeki yaşlılar ile kuşaklar arası etkileşimi kapsayan, “Köklerime Sahip Çıkıyorum” projesini hayata geçirdik.

Derneğimiz ayrıca, yaşlılık alanında eğitim gören ve ileride yaşlılar ile etkileşimde olacak öğrencilere, sahadaki faaliyetlerimizde yaşlılar ile birebir çalışma imkanı sunarak bu alanda tecrübe edinmelerine katkı sağlayarak, bu yönde mesleki gelişimlerine destek oluyor. 

Türkiye’deki sağlık kurumları ve kuruluşları demans hastalarına ne tür hizmetler sunuyor? COVID-19 salgını ve bu süreçte alınan tedbirler bu hizmetlere erişimde bir zorluğa veya demans hastalarının hayatında bir değişikliğe neden oldu mu?

Demans hastalarına bakım hizmeti genel olarak evde bakım ve kurumsal bakım olarak sunuluyor. Ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi demanslı bireylere bakım ağırlıklı olarak aile üyeleri tarafından veriliyor. Söz konusu bireylerin bakımlarının  yer değişikliğinin yol açacağı oryantasyon bozuklukluları ve buna bağlı gelişebilecek delirium gibi ek hastalıklar açısından kendi evlerinde yapılması, hastalığın tedavisinde istenilen ve tercih edilen yöntem. Fakat, özellikle Azheimer hastalarının özel bakıma ihtiyaçları bulunuyor ve bu aile bireyleri için son derece zorlayıcı olabiliyor. Bu kapsamda, Sağlık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı demanslı bireylere ve ailelerine evde bakım hizmeti sunarak destek oluyor. 

Türkiye’de kurumsal bakım hizmetleri Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, belediyeler, kamu kurumları, STK’lar ve özel sektörlere bağlı huzurevleri, yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezleri, yaşlı yaşam evleri ve gündüzlü yaşam merkezleri tarafından sunuluyor. Bu kurumlarda tüm yaşlılara hizmet veriliyor ve demans özelinde ayrım yapılmıyor. Bazı huzurevleri ve yaşlı bakım evlerinde belli kat ya da bölümler demanslı hastalara ayrılmış durumda. Bu kurumlarda, demanslı bireylerin yemek yeme, banyo yapma gibi günlük kişisel ihtiyaçlarını ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hizmetler veriliyor. Yalnızca demans hastaları özelinde hizmet veren kurum sayısı son derece az. Ancak son yıllarda  yerel yönetimler ve ilgili STK’lar tarafından özellikle demansın en yaygın görülen türü olan Alzheimer hastalarına yönelik  bakım evi ve gündüzlü yaşam merkezleri hizmete açılıyor. Bu merkezlerde, demanslı bireylerin günlük ihtiyaçlarının karşılanması ile beraber zihinsel rehabilitasyon çalışmaları ve psikososyal destek hizmetleri sunuluyor. Ayrıca demans hastası aile yakınlarına da eğitimler ve destek hizmetleri veriliyor.

Pandemi koşulları, demanslı bireylerin bakım süreçlerini ve ihtiyaç duydukları hizmetlere olan erişimlerini olumsuz yönde etkiledi. Demans hastaları büyük çoğunlukla 65 yaş üzeri olduğu için COVID-19 kapsamında yüksek risk grubunda yer aldılar. COVID-19 salgını ve beraberinde uygulanan kısıtlamalar nedeniyle , gündüzlü yaşam merkezleri hizmeti verilemedi.  Huzurevleri ve bakımevlerinde ise olağanüstü önlemler alındı. Kurumlar ziyarete uzun bir süre kapatıldı ve zorunlu haller dışında sakinlerin dışarı çıkmaları kısıtlandı. Kurum içinde gerçekleştirilen birçok faaliyete ve sosyalleşme imkanlarına ara verildi. Benzer şekilde evde bakım alan demanslı bireyler de uzun bir süre sosyal izolasyon yaşadılar, tedavi ve sağlık hizmetlerine ulaşmada zorluk çektiler.  

Alınan önlemler COVID-19 hastalığının bulaşmasını ve hastalanma riskini azaltsa da başka çok ciddi  sıkıntılara yol açtı. Sosyal etkileşim ve fiziksel aktivitenin sınırlanması tüm yaşlıların ve özellikle demanslı bireylerin fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlıklarını olumsuz yönde etkiledi. Sosyalleşme ve dış dünyayla bağlantılarının kesilmesi nedeniyle yaşanan izolasyon demansın ve var olan diğer zihinsel yetersizliklerin ilerlemesine ve ağırlaşmasına, kaygı, korku, öfke, yalnızlık ve terk edilmişlik gibi duygusal sorunlara; hareketsizlik ise kas zayıflaması ve düşme gibi fiziksel sağlık sorunlarının artmasına neden oldu.

Demans konusundaki sosyal farkındalığın ve bilginin artırılması amacıyla ne tür çalışmalar yapılması gerekiyor?

Demans hastalığının görülme sıklığının önümüzdeki yıllarda giderek artacağı öngörülüyor, dolayısıyla  toplum olarak demanslı bireyler ile etkileşimimiz de artacaktır. Hepimizin ailesinde yaşlı bir birey mevcut ve en önemlisi hepimiz yaşlanıyoruz. Ancak yaşlanmaya ve yaşlılığa karşı önyargıları, olumsuz tutum ve davranışları maalesef halen görüyor ve yaşıyoruz. Bu davranışların altında yatan en önemli sebep hem yaşlanma hem demans konusunda toplum olarak yeterli farkındalığa ve bilgiye sahip olmamamız ve yeterince anlayamamız. Bu konuda akademik ve tıbbı olarak birçok önemli çalışma yapılıyor,ancak edilen bilgiler topluma yeterli derecede ve anlaşılabilir bir şekilde aktarılamıyor. Toplum farkındalığın arttırılması adına yapılması gereken en temel faaliyet, bu bilgilerin toplumun tüm kesimlerine ulaştırılarak yaygınlaştırılması. Bunun gerçekleştirilmesinde kilit role sahip uzmanlar ve STK’ların bir araya gelerek toplumsal bilincin geliştirilmesi, özellikle gençlerin bu konuda duyarlılıklarının ve farkındalıklarının artırılmasını sağlayacak ve destekleyecek faaliyetler ve çalışmalar yürütmeleri gerekiyor. Söz konusu çalışmaların teori  ya da sadece bilgi aktarımı şeklinde değil, sahada, kuşakları bir araya getirecek, karşılıklı diyaloğu ve iletişimi güçlendirecek, duygu ve davranışları anlamayı artıracak ve empati oluşturacak faaliyetleri içermesi önemli.  

Hibe desteğimizle Demans Simülatörü: Demansı Anlamanın İnteraktif Yolu projesini hayata geçireceksiniz. Demans Simülatörü’nün ne oluğundan ve proje kapsamında yapacağınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Demans Simülatörü, Almanya’da demans konusunda uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından geliştirilmiş, derneğimiz tarafından da ülkemize uyarlanmıştır. Simülatör, demanslı bireylerin davranışlarını, hissettiklerini daha iyi anlamak ve bu sayede empati oluşturmak için geliştirilmiş bir interaktif simülasyon uygulamasıdır.

Unutkanlıktan daha da ötesini yaşayan demanslı bireylerin iç dünyalarında neler hissettiklerini anlamak ancak yaşadıklarını birebir deneyimleyerek mümkün olur. Demans Simülatörü; giyinmek, sabah kahvaltısını hazırlamak, şehirde dolaşmak, yemek yemek gibi farklı günlük yaşam aktivitelerini simüle eden 8 ayrı istasyondan oluşuyor. Her bir istasyonda demansın farklı semptomları öne çıkıyor. Katılımcı, bir moderatör eşliğinde her bir istasyondaki görevleri yerine getirmeye çalışırken demanslı bir bireyin günlük yaşamına adım atmış ve iç dünyasında hissettiklerini deneyimlemiş oluyor. Katılımcıdan her bir aktivite sonrası nasıl bir deneyim yaşadığını ve neler hissettiğini paylaşması isteniyor. Daha sonrasında da katılımcıya söz konusu istasyonda demanslı bireylerin hangi semptomlarını deneyimledikleri hakkında bilgi veriliyor. Simülasyon yolu ile demansın semptomları ve demanslı bireylerin duygusal dünyasına ait teorik bilgilerin ötesine geçilerek empati duygusunu güçlendiren etkileyici bir deneyim kazandırılıyor.

Nitelikli uzmanların yetiştirilmesinde teorik eğitimlerin simülasyon gibi aktif öğrenmeye yönelik uygulamalı eğitimler ile desteklenmesinin eğitimi alan öğrencilerin bilgi, farkındalık ve empati seviyelerini geliştirmelerinde etkin bir yöntem olduğu biliniyor. Biz de “Demans Simulatörü: Demansı Anlamanın İnteraktif Yolu” projemizi bu noktadan hareketle oluşturduk.  Projemizin amacı Demans Simülatörü uygulamamızı bir eğitim modülü olarak geliştirmek ve aynı zamanda, bilimsel ölçüm metodları kullanarak eğitim modülünün etkinliğinin kanıta dayalı bir veri haline gelmesini sağlamak. Demansın yaşlı nüfusta en sık görülen beş hastalığın içinde yer alması nedeniyle projemizi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji (yaşlılık ve yaşlanma bilimi) bölümü öğrencileri ve akademisyenleri ile gerçekleştireceğiz. 

Bu bağlamda eğitim verilen gruba demans stimülatörü deneyimi öncesi ve sonrasında bilimsel ölçekler uygulanarak simülatörün öğrenciler arasında demans hastalığı açısından farkındalık, duyarlılık, empati geliştirme etkinliği araştırılacak ve bizlerin pratikte gördüğü, farkettiği bu etki akademik yazına dönüştürülerek bilimsel veri oluşturulacak. Elde edilen sonuçlara göre gerontolog, yaşlı bakım elemanı vb.  yetiştiren fakülte ve disiplinlerde demans stimülatörü uygulanmasının yaygınlaştırılması, müfredata yerleştirilmesi değerlendirilebilir. Oluşturmayı hedeflediğimiz bu eğitim modülü ile eğitimi alan öğrencilerin, demanslı bireylerin gereksinimlerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak, yaşam kalitelerini artıracak etkin çözümleri ve uygulamaları hayata geçirebilmelerine destek olmak istiyoruz.

Demans Simülatörü uygulamasını daha önce İstanbul Üniversitesi Gerontoloji Bölümü öğrencileri ile beraber uyguladığınızı biliyoruz. Bu uygulamanın gerontoloji öğrencileri için uygulanması neden önemli? Bu kapsamda elde ettiğiniz sonuçlardan bahseder misiniz?

İleride demanslı hastalar ile çalışacak olan Gerontoloji bölümü  öğrencilerinin, demanslı bireylerin duygu ve davranışlarını anlayabilmeleri, etkili iletişim kurabilmeleri ve duyarlı olabilmeleri için empati becerilerini geliştirmeleri önemlidir. Demans simülatörü uygulaması sayesinde öğrenciler demans ile ilgili teorik bilgilerini pratiğe dökme imkanı elde ediyor. Bu öğrenciler, farklı demans semptomlarının simüle edildiği şartlar altında belirtilen görevleri yerine getirerek,  demanslı bireylerin günlük hayat içinde karşılaştıkları zorlukları birebir deneyimleyerek ve tecrübe ederek demansın nasıl bir his olduğunu anlayabiliyor. Daha önce simülasyon uygulamasına katılan öğrenciler, demanslı bireylerin son derece basit görünen rutin işleri yerine getirmelerinin ne kadar zor olduğunu anladıklarını, çaresizlik, öfke, pes etme, yetersizlik, utanç duyma gibi duyguları hissettiklerini; koordinasyon, algılama ve anlama gibi becerilerini yönetmede zorluk yaşadıklarını ifade ettiler. Diğer önemli bir  sonuç ise, öğrencilerin demans olmamak, aktif ve sağlıklı bir yaşlanma için yapılabilecekler konusunda bilgi edinme ve öğrenme isteğinin oluşmasıdır.

Demans simülatörü uygulamamızı İstanbul Üniversitesi Gerontoloji Bölümü öğrencileri dışında Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğrencileri, farklı kurum çalışanları, dernek üyelerimiz ve gönüllülerimiz de deneyimlemiştir.

 

Kurumsal Destek Fonu 2021 dönemi başvuruları sona erdi

By | Kurumsal Destek Fonu

Sivil toplum kuruluşlarının kurumsal kapasitelerinin güçlenmesini desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation ve Dalyan Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kurumsal Destek Fonu’nun 2021 dönemi başvuruları sona erdi. 

Fona toplam 120 STK başvuruda bulundu. Başvuruların 102’si dernek, 9’u vakıf, 7’si kooperatif ve 1’i birlik tüzel kişiliğine sahip kuruluşlar tarafından yapıldı. Fona Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Batman, Bursa, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Hakkari, Isparta, İstanbul, İzmir, Karabük, Kırşehir, Malatya, Mardin, Mersin, Rize, Şırnak, Tekirdağ, Tunceli ve Van olmak üzere 29 ilden başvuru alındı. Kurumsal Destek Fonu 2021 döneminde talep edilen toplam hibe tutarı 9.825.228 TL oldu.

Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İZ Derneği ile İZ Bırakıyoruz Projesini Konuştuk

By | Her Yaşta Fonu

Toplumsal barışa hizmet edecek önleyici ruh sağlığı hizmetlerinin toplumun her kesimi tarafından erişilebilir olması için çalışmalar yapan Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İZ Derneği (Bir İZ) başta kadınlar, mülteciler, çoçuklar ve yaşlılar olmak üzere bireyi güçlendirmeyi merkeze alan projeler yaparak ruh sağlığı hizmetlerinin tüm toplum için erişilebilir olmasına katkı sağlıyor. AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu kapsamında İZ Bırakıyoruz projesini hayata geçirecek olan dernek, 65 yaş üstü toplam 60 kişinin öz yaşam hikayelerini anlatı yolu ile kayda geçirerek, psikososyal iyilik hallerini güçlendirecek. Tıp, psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümlerinden 30 öğrenci tarafından yapılacak bu görüşmeler öğrencilerin görüşme becerilerinin gelişmesine de katkı sağlayacak. Proje kapsamında 6 otobiyografik görüşme, 3 grup çalışması ve 30 öğrencinin gerçekleştirdiği görüşmelerin değerlendirildiği 6 adet süpervizyon toplantısı düzenlenecek. Bir İZ, proje için oluşturulacak internet sitesi ve hazırlanacak rapor ile hazırlanan hikayelerinin ve proje bulgularının daha geniş bir kitleyle paylaşılmasını sağlayacak.

Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İZ Derneği Genel Koordinatörü Ayberk Çelikel, Yönetim Kurulu Üyesi Klinik Psikolog İnanç Sümbüloğlu ve İz Bırakıyoruz Proje Sorumlusu Mert Ongun ile toplumsal ruh sağlığının önemini, COVID-19 salgınının ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ve proje kapsamında yapacakları çalışmaları konuştuk. 

Bir İZ Derneği, Her Yaşta Fonu kapsamında vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Bir İZ olarak 2013 yılında bir grup aktivist ruh sağlığı uzmanı, eğitimci, sivil toplum ve özel sektör danışmanı tarafından kurulduk. Çalışmalara başladığımız günden bugüne, toplumsal barışa hizmet edecek önleyici ruh sağlığı hizmetlerinin okullardan cezaevlerine, özel sektör kurumlarından sivil toplum örgütlerine kadar toplumun her kesimi tarafından erişilebilir olması hayalini ve umudunu diri tutmayı amaçladık. Kuruluşumuzdan bu yana kadın, çocuk ve mülteciler başta olmak üzere bireyi ve toplumu güçlendirmeyi merkeze alan projeler geliştiriyor; eğitsel kutu oyunları, materyaller ve programlar üretmeye devam ediyoruz. Son olarak, 2019 Aralık ayında 2. fazı Avrupa Birliği tarafından fonlanan ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile işbirliğinde yürütülen YanYana ‘Türkiye’nin Her Yerinde projemiz kapsamında geliştirilen psikososyal destek programlarını, 10 farklı şehirde uygulayıcı psikolojik danışmanlarımız ile öğrenci ve velilerle buluşturuyoruz. 

Yürüttüğünüz çalışmalarla toplumun ruh sağlığına duyarlı yaklaşımlar geliştirdiğinizi biliyoruz. Toplumsal ruh sağlığı nedir ve toplumun parçası olan bireyler üzerinde nasıl etkileri vardır?

Bir İZ Derneği olarak sağlıklı olma halini sadece hastalıkların olmadığı bir süreç olarak tanımlamıyor, sağlığı tüm sosyal bileşenleri ile birlikte değerlendiriyoruz. Bireyin ruh sağlığının içinde yaşadığı toplum ve topluma ait olan sosyolojik, politik, sosyal, ekonomik ve ekolojik bileşenler ile yan yana olduğunun farkındayız. Bu nedenle bireyin ruh sağlığını etkileyen tüm sosyal bileşenleri gözeten çalışmalar yapabilmeyi hedefliyoruz. Ayrımcılık, göç ve mülteci olma deneyimi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çocuk ihmal ve istismarı, kadın ve çocuklara yönelik şiddet, erken yaşta evlilikler, afetler, intihar, bağımlılık gibi bireyin ruh sağlığını doğrudan etkileyen tüm toplumsal başlıkları toplum ruh sağlığı alanında çözüm bekleyen sorunlar olarak ele alıyoruz. Vikram Patel’in de dediği gibi tüm ülkelerin ruh sağlığının geliştirilmesi alanında gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer aldığına inanıyoruz. Ruh sağlığının fiziksel sağlığın ve yaşam kalitesinin en önemli kaynağı olduğunun farkında olarak, toplumsal düzeyde ruh sağlığı yaklaşımını ruh sağlığını teşvik etmek, gelecekteki olası ruh sağlığı sorunlarını önlemek ve ruh sağlığı sorunları oluştuğunda tedavi ve izlemi uygulamak olarak tanımlıyoruz. 

Yaptığınız çalışmalar doğrultusunda, COVID-19 salgını ve bu kapsamda alınan önlemlerin bireyler üzerinde ne tür sosyal ve psikolojik etkileri olduğunu gözlemliyorsunuz? Ortaya çıkan bu etkileri iyileştirmek amacıyla ne tür destekleyici önlemler alınması gerekiyor?

COVID-19 salgınının ruh sağlığı alanında farklı başlıklarda olumsuz sonuçlar doğurduğunu gözlüyoruz. Çocukların psikososyal gelişimi, 65 yaş üstü bireylerin topluma katılımı ve iyi hissetmeme halinde artış, mültecilerin deneyimlediği yoksunluklar, psikiyatrik hastalıkları olan kişilerin tedaviye erişiminde yaşanılan sorunlar, madde kullanımı ve duygu durum bozukluklarında artış, sağlık çalışanları özelinde tükenmişlik gibi psikososyal sağlık sorunlarını hızlıca sayabiliriz. 

İnsan sosyal, ilişkisel, spontane ve eylem açlığı içinde yaşayan bir varlık olması nedeni ile toplumsal etkileşimlere ihtiyaç duyuyor, topluma katılmak ve üretken olmak istiyor. En temel ihtiyacımız, anlamlı ve işlevsel hissetmek. Belirsizlik ise insan beyninin baş etmekte çok zorlandığı bir deneyim. Bu nedenlerle COVID-19, insan olma yolculuğumuzda müdahale bekleyen ciddi psikolojik sonuçlar yaratıyor.

Risk altında olan bireyler (çocuklar, 65 yaş üstü bireyler, mülteciler) öncelikli olmak üzere farklı başlıklarda bireyin ve toplumun ruh sağlığının geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Okul odaklı psikososyal sağlığı geliştiren çalışmalara ihtiyaç olduğunu gözlüyoruz. 65 yaş üstü bireylerin yaşamda anlamlı ve işlevsel hissetmesine ilişkin çalışmaları önceliyoruz. Sağlık çalışanlarının ve çalışma yaşamı içinde olan tüm yetişkinlerin tükenmişliklerini ve verimliğini artıracak çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Toplum ruh sağlığı alanında kronik ve uzun süredir çözüm bekleyen sorunların yanı sıra COVID-19 döneminde ebeveynlerin çocukları ile ilişkilerini geliştiren, salgın koşulları nedeniyle edindikleri yeni sosyal rolleri içselleştirmelerinin ve aynı evde geçirilen zamanın artmasıyla çift ilişkilerinde açığa çıkan sorunlara yönelik ihtiyaçlarının önem kazandığı görüşündeyiz. 

Hibe desteğimizle İZ Bırakıyoruz projesini hayata geçireceksiniz. Bu projenin amacından ve proje kapsamında yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

İnsan, hikâye anlatan bir varlıktır. Her birey kendinde ve çevresinde gördüğü, deneyimlediği olayları bir hikâye örgüsü içinde anlatır. Bu anlatılan hikâye kişide belirli duygular ve düşünceler uyandırır. Kişinin kendi yaşam hikayesini anlatması belki de yaşamamızda en önemli hikayelerden biri olarak değerlendirilebilir. Psikolog Erik Erikson, 1963 yılında insanların belirli yaş aralıklarında spesifik yaşam görevleri olduğundan ve bu görevlerin başarıyla yerine getirilmesi durumunda sosyal ve duygusal açıdan bir kazanç elde edeceğinden bahseder. Psikososyal gelişim dönemleri olarak adlandırılan teoride; yeni doğan bir çocuk için en önemli görev annesiyle sağlıklı bir bağ kurmak, bir ergen için sağlıklı bir kimlik geliştirebilmek, bir yaşlı yetişkin birey içinse yaşamının acı-tatlı bir anlama ve bütünlüğe erişme duygusu olduğu ifade edilir. Yaşlı yetişkinlik evresinde bireyler özellikle bu gelişim dönemine özgü olarak geriye dönüp yaşadığı hayata dair bir değerlendirme yapar. Geriye dönüp bakmanın doğal bir sonucu olarak yaşam yeniden gözden geçirilir. Bu gözden geçirmenin ardından olumlu bir değerlendirme hayata ve kendine dair bütünlük hissinin sağlanması anlamına gelirken, olumsuz bir değerlendirme umutsuzluk ve depresif duygular oluşturabilir. Tam bu noktada özellikle salgın dönemindeyken birçoğumuz gibi yaşlı yetişkinlerin toplumsal hayattan izole olmaları; hikayelerin anlatılmasını, yaşamın değerlendirilmesini ve bu hikayelerdeki tecrübelerin başka insanlarla paylaşılmasını etkiledi. Bununla birlikte yaşlı yetişkinlerin gelişimsel dönemlerini sağlıklı bir şekilde yaşamaları zorlaştı.

Proje kapsamında yaşlı yetişkinlerin sistematik sorularla yaşamlarını yeniden gözden geçirmelerini, acı-tatlı tüm yönleriyle anlamlı bir bütünlük hissini oluşturabilmelerini, hikayelerini yeniden yazarak hayata yeni bir anlam katabilmelerini ve iyi oluş hallerini desteklemeyi aynı zamanda da bu hikayelerin anlatılarak toplumsal hafızaya kazandırılmasını amaçlıyoruz. Amaçlarımız kapsamında hikayelerin, projemizdeki faaliyetlerin yer alabileceği bir internet sitesi, görüşmelerin yapılabilmesi için psikolojik danışmanlık, psikoloji ve tıp okuyan 30 üniversite öğrencisine kapasite geliştirme eğitimi verilmesi, 60 yaşlı yetişkinin otobiyografilerinin yazılı kayda geçirilmesi, yaşlı yetişkinlerin grup desteğinden faydalanmaları için 3 ayrı grup çalışması yapılması, görüşmecilerin süreci etik ilkeler çerçevesinde daha sağlıklı ve işlevsel yürütmesi için 6 süpervizyon toplantısı yapılması, proje çıktılarının paylaşılması için kapanış toplantısı yapılması ve sürece, çıktılara dair değerlendirme raporu yazılması hedefleniyor.

Proje kapsamında 65 yaş üstü kişilerin öz yaşam hikayelerini kayda geçirmek için anımsama terapisi tekniğini uygulayacaksınız. Öncelikle anımsama terapisi tekniğinden bahsedebilir misiniz? Bu tekniği kullanmanın ve öz yaşam hikayelerini kayıt altına almanın yaşlılık alanında yapılan çalışmalara nasıl bir katkısı var?

Gerontolog ve psikiyatrist Robert N. Butler yaşamı gözden geçirme kavramını ilk ortaya atan kişidir. Yaşamı gözden geçirmenin bir gereksinim olduğunu; insanların yaşadıklarını, hissettiklerini, aklından geçenleri onları dinlemeye istekli olan kişilere anlatmanın kişinin yaşantısını yeniden anlamlandırmak, yeniden bütünleştirmek açısından faydalı olduğunu ifade eder. Bu sayede kişi hayatında yeni anlamlar üretebilir. Ülkemizde 65 yaş üstü kişiler bazında düşünüldüğünde yaşamın farklı bir evresinde olan bireyler emeklilik hayatına geçmekte, önceden olduğu kadar aktif ve üretken bir hayat sürmekte zorlanabilirler. Bu noktada hikayelerin anlatılması 65 yaş üstü bireylerin değişimlere uyumunu sağlayabilir. Yaşamı gözden geçirme tekniği uygulanırken kişinin çocukluk, ergenlik, gençlik ve yetişkinlik gibi yaşam dönemleri üzerinden ilerleyerek birey için dönüm noktalarının, önemli yer tutan olayların, eğitim hayatının, aşk hayatının, kariyerin, hayatın amacının, kişisel değerlerin anlatılmasını teşvik ederek içgörü kazanmayı, bütünlük hissine ulaşmasını aslında yaşamı pişmanlık olmadan olduğu gibi kabul edebilmeyi amaçlar. Her bir görüşme sorularla yapılandırılarak ilerler ve en sonunda ortaya çıkan hikâye bütünleştirilir. 

Yaşamı gözden geçirme ile ilgili yapılan çalışmaları incelediğimizde bu yöntemin özellikle 65 yaş üstü bireylerle kullanıldığını görüyoruz. Yapılan çalışmalarda yaşamı gözden geçirme yönteminin 65 yaş üstü bireylerin yaşam doyumu, psikolojik iyi oluş, öz-saygı, kendini kabul düzeylerinde anlamlı bir artış sağladığı görülürken; inkâr, umutsuzluk, çaresizlik ve izolasyon temalarında anlamlı bir azalma olduğu bulunmuştur. 

Yaşamı gözden geçirme yönteminin uygulanmasının ülkemizdeki, nüfusun yaşlandığını da göz önüne alırsak, 65 yaş üstü bireyler için faydalı olacağına; anlatılan hikayelerin toplumsal hafızada yer alarak kazanılan tecrübelerin nesilden nesile aktarılabileceğine ve bu hikayelerin başka insanlara ilham olacağına inanıyoruz.(

Destekleri için Sivil Toplum için Destek Vakfı ve AgeSA’ya teşekkürlerimizle…

 

Çocuk Fonu Kapsamında Desteklenecek STK’lar Belirlendi

By | Çocuk Fonu

Çocukların ihtiyaçlarının giderilmesi ve haklarının tesis edilmesi için 0-15 yaş arası çocuklarla çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini ve kurumsal gelişimlerini desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu’nun 2021 döneminde desteklenecek STK’lar belirlendi. Fon kapsamında 4 STK’ya toplam 359.000 TL hibe desteği sağlayacağız.

Desteklenen STK’lar ve çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bilgileri aşağıda görebilirsiniz:

Bilim Kahramanları Derneği (Bilim Kahramanları): Bilim, bilimsel düşünce ve bilimsel farkındalığın yayılması ve teşvik edilmesi amacıyla çalışmalar yürüten Bilim Kahramanları, çeşitli ulusal ve uluslararası projeler ile 4-19 yaş arasındaki çocukların ve gençlerin erken yaşta bilimle buluşmalarını amaçlıyor. Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla 91.000 TL hibe desteği sağladığımız Bilim Kahramanları, kız çocuklarının bilim, teknoloji, matematik ve mühendislik becerileri (STEM) kazanması; kodlama, proje geliştirme, takım çalışması, sunum yapma gibi alanlarda deneyim elde etmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalıklarının arttırılması amacıyla Kızlar Bilimle Buluşuyor projesinin 4. fazını hayata geçirecek. 2018 yılından beri Vakfımız tarafından desteklenen projenin 4. fazına 20 devlet okulundan 120 kız çoçuğu ve 40 koç katılacak. Bilim Kahramanları projenin bu fazının görünürlülüğünün ve bilinirliliğinin arttırılması amacıyla kız takımları ile beraber bir dijital gazete hazırlayacak. 

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği(FİSA): FİSA, çocuk haklarının korunması ve hayata geçirilmesi amacıyla, çocuk ihmali ve istismarı, çocuk işçiliği, ayrımcılık, çocuk katılımı, çocuk ve göç, engellilik ve eğitim alanlarında proje ve programlar yürütüyor. Mayıs 2019’da FİSA bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Merkezi ise Türkiye’de özellikle çocukların maruz kaldığı hak ihlallerinin görünür kılınmasına, bu ihlal alanlarıyla ilgili bütüncül ve hak temelli politikaların ve uygulamaların geliştirilmesine, bu süreçlere sivil toplumun ve çocukların katılımı ile müdahale becerilerinin güçlenmesine yönelik çalışmalar yapıyor. Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla 90.000 TL hibe desteği sağladığımız dernek, bu kapsamda Çocuk Hakları Krizi Değil! Yerel Yönetimler İçin Çocuk Hakları Temelli Kriz Yönetimi projesini hayata geçirecek. 12 ay süreyle devam edecek proje kapsamında FİSA, yerel yönetimlerin olağan koşulların yanı sıra yangın, salgın, sel gibi çeşitli kriz durumlarında da çocukların yaşam, sağlık, eğitim, barınma, beslenme, katılım hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerinin yerine getirilmesini sağlayacak ve ihlalleri önleyecek yerel politikalar ve uygulamalar geliştirmesine destek olacak. Bu amaç doğrultusunda dernek, Yerel Yönetimler için Çocuk Hakları Temelli Kriz Yönetiminde Minumum Standartlar El kitabını hazırlayacak ve farklı yerel yönetimlerle paylaşacak. ÇiğliBelediyesi, Sultanbeyli Belediyesi ve Fındıklı Belediyesi için çocuk hakları temelli kriz yönetimi eğitimleri düzenleyecek olan FİSA, bu eğitimlerin ardından katılımcı 3 belediyenin kriz durumlarına ilişkin çocuk hakları temelli bir stratejik plan hazırlamasına ve uygulamasına destek olacak. Aynı zamanda yerel yönetimler için çocuk hakları temelli kriz yönetimi konulu çevrimiçi seminerler düzenleyecek.

Sulukule Gönüllüleri Derneği (SGD): Tüm çocukların eğitime adil ve eşit şekilde erişimini sağlamak amacıyla çalışmalar yapan SGD, risk altında, dezavantajlı ve ayrımcılığa maruz kalmış gruplarla, öncelikli olarak okulu terki önlemek, kadınlara ve çocuklara hakları konusunda farkındalık kazandırmak amacıyla hak temelli çalışmalar yapıyor. SGD, Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla sağladığımız 85.000 TL kurumsal hibe desteği ile derneğin finansal sürdürülebilirliğini geliştirmek ve bireysel bağışçılara erişimini artırmak amacıyla çalışmalar yapacak. Bu kapsamda, kaynak geliştirme çalışmalarından sorumlu olacak bir kişiyi istihdam edecek.

Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD): 2008 yılından beri engelli bireylerin karşılaştığı hak ihlallerinin giderilmesi üzerine çalışmalar yapan TOHAD, bu çerçevede 2015 yılından beri engelli çocuklarının sorunlarını görünür kılmak ve engelli çocukların katılım hakkını desteklemek amacıyla faaliyetler yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla 93.000 TL hibe desteği sağladığımız dernek, Çocuğun Sesi Ortaklık Ağı – Çocuk Bakışıyla İnsan Hakları projesini hayata geçirecek. TOHAD ve Boğaziçi Üniversitesi’nden uzman ekipler tarafından 5 ay boyunca yürütülecek proje kapsamında, farklı şehirlerden STK’ların ve Gençlik Merkezleri’nin desteği ile belirlenecek 50 çocuk ile ön görüşmeler yapılacak. Daha sonra bu çocuklar arasından belirlenecek olan 7-15 yaş arasındaki 30 çocuk için Boğaziçi Üniversitesi’nde 5 gün sürecek 2 ayrı kış okulu düzenlenecek.  Projeye katılacak çocukların en az %30’un engelli ve dezavantajlı gruplardan olmasına öncelik verilecek. Kış okulu dahilinde hem öğrenme hem de tartışma zemininde buluşacak olan çocuklar, yaratıcı drama ve felsefe gibi eğitimlerin yanı sıra düzenlenecek atölye oturumlarında ev, sokak ve mahalle gibi çevrelerde yaşadıkları sorunları ve güncel insan hakları konularını tartışacak. Projenin ikinci ayağında ise atölyeye katılan çocuklar en az 6 farklı okulu ziyaret ederek, edindikleri bilgi ve deneyimleri akranlarına aktaracak.