Türkiye Alzheimer Derneği kişilerin, Alzheimer hastalığı ve bakımı konusunda bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve bu hastalıktan muzdarip kişi ve ailelerin yaşam kalitesinin artırılması amacıyla çalışmalar yürütüyor. Şartlı Destek Fonu kapsamında hibe desteği sağladığımız dernek, Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi projesini hayata geçirecek. Proje kapsamında Şişli Gündüz Yaşam Evinde; 16 kişilik gruplar halinde toplam 32 hastaya, gruplar için belirlenen günlerde 8 saat rehabilitasyon ve sanat terapisi sağlayacak. Sanat terapisi kapsamında haftada iki kez ikişer saatlik müzik dinleme, şarkı söyleme ve dans etme faaliyetleri gerçekleştirecek olan dernek; bir yandan da resim, ebru, kil, mandala, seramik gibi hastaların ince kaslarını çalıştırmalarına ve zihinsel becerilerini korumalarına destek olmayı amaçladığı atölyeler gerçekleştirecek.
Türkiye Alzheimer Derneği Genel Sekreteri Füsun Kocaman, Sosyal Hizmet Uzmanı/Gündüz Yaşam Evi Sorumlu Müdürü Gizem Akpınar, Prof. Dr. Başar Bilgiç Başkan ve dernek Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nil Tekin ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; her yıl daha da yaşlanan Türkiye nüfusunu sağlık hizmetlerine erişim açısından bekleyen riskler, hava kirliliğinin bunama hastalığına etkileri, Türkiye’de demans hastalarını desteklemek amacıyla geliştirilen stratejiler ve proje kapsamında yürütecekleri çalışmalar hakkında konuştuk.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun yakın zamanda yayımladığı rapora göre, Türkiye’de yaşlı nüfusu son 5 yılda %24 arttı. Her geçen gün artan yaşlı nüfus göz önüne alındığında yaşlanmakta olan nüfusu özellikle sağlık hizmetlerine erişim açısından ne tür riskler bekliyor?
Yaşlanmakta olan nüfusu sağlık hizmetlerine erişim açısından bekleyen riskler şu başlıklar altında özetlenebilir:
- Kapasite yetersizliği nedeniyle tedavi için uzun süre beklemek zorunda kalınması,
- Yoksulluk sebebiyle sağlık hizmetlerine (hastane, ameliyat, ilaç vs) erişilememesi,
- Çok yaşlı olan ve/veya yalnız yaşayan hastaların sağlık kuruluşlarına gidememesi.
Yaşlı nüfusun artması kamusal sağlık hizmetlerinin yetersiz kalma ihtimalini doğurmaktadır. Nüfus yoğunluğu sağlık hizmetlerin yavaşlamasına ve imkanların yetersiz kalmasına neden olabilir. Yatak kapasiteleri ya da bakım evlerinin kapasitesi yaşlı nüfusa yetmeyebilir. Bu sebeple yaşlı nüfus aktif yaşlanma sürecini tamamlayacak sağlık hizmetlerinden yoksun kalabilir.
Bir diğer sorun ise yoksulluk sebebiyle sağlık hizmetlerine (Hastane, ameliyat, ilaç vs) erişememe. Ülkemizde kayıt dışı çalışanların ve sigorta kapsamı dışında kalanların oranı bir hayli fazla.
65 yaş üstü 851 bin kişinin %92’si kayıt dışı çalışıyor. Türkiye’de bakımı üstlenenlerin yarısından fazlası da kadınlardan oluşuyor. Evde bakım vb. devlet destekleri ancak belirli bir gelir düzeyinin altında kalan kişilere veriliyor. Bu nedenle bakım sağlayan kesim bu görevi ücretsiz olarak yerine getiriyor ve çalışma imkanına erişemiyor. Bu da yaşlanmayla birlikte yoksulluğun giderek artacağını gösteriyor. Yoksullukla birlikte öz bakım ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında karşılaşılacak sorunlar ve kısıtlar, sağlığa ihtiyacı daha da artıracak. Bu da sağlığa erişim sorunu daha da büyüyecek.
Çok yaşlı olan ve/veya yalnız yaşayan hastaların sağlık kuruluşlarına erişimi çok zor hatta kimi durumlarda imkânsız. Bu da evde sağlık uygulamalarını gündeme getiriyor. Yaşlıların sağlığa erişimini sağlamak için sağlık ve sosyal hizmet uygulamaları bir arada düşünülmeli.
Türkiye’de Alzheimer hastalarını desteklemek amacıyla geliştirilmiş ulusal düzeyde bir stratejik plan veya politika bulunuyor mu? Bu tür bir çalışmanın hayata geçirilmesi için hangi paydaşlar tarafından neler yapılması gerekiyor?
Demans, en sık görülen formuyla Alzheimer Hastalığı (AH) yaşla birlikte görülme riski artan, hastada oluşturduğu engellilik durumu, mortalite oranları, bakıcı yükü ve bakım maliyeti ile toplumu etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Demans dünya genelinde 50 milyon kişiyi etkilemektedir ve her 3 saniyede yeni bir demans olgusu ortaya çıkmaktadır. Bu artış hızıyla 2030 yılında 82 milyona, 2050 yılında ise yaklaşık 152 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Son zamanlarda Türkiye’de 800.000 kişinin bu hastalıkla mücadele ettiği düşünülmektedir. Her geçen yıl daha da artan ve şu anda nüfusun %9.1’ini oluşturan yaşlı nüfusu ile beraber düşünüldüğünde demansın Türkiye’de görülme oranı da artacaktır.
Yaşlanan Türkiye’de demans hastalığı hakkında daha fazla farkındalık ve bilgi sahibi olmak büyük önem taşımaktadır. Demans hastalığında korunma, erken tanı, bilgilendirme, kaliteli bakımın sağlanması, hastanın ve ailelerinin yaşam kalitesinin arttırılması için verilecek destek hizmetlerini içeren planlamalara gereksinim giderek artmaktadır. Kesin tedavisi olmayan, ilerleyici, kronik bir hastalık olarak tanımlanan demans hastalığına yönelik olarak özellikle gelişmiş ülkelerde stratejik planlar oluşturulmasıyla tüm dünyada ülkelerin kendilerine has planların yapılma gereksinimi ortaya konmuştur. Alzheimer’s Disease International (ADI) küresel bir eylem planı oluşturmaya, bu eylem planına daha fazla ülke ve bölgeyi dâhil etmeye çalışmaktadır.
Hızla yaşlanan Türkiye’de giderek daha sık görülmeyen başlayan Alzheimer ve diğer demans tiplerine yönelik bir ulusal stratejik planın oluşturulması önem taşımaktadır. Koordinasyon, bilgi paylaşımı ve işbirlikleri, kaynakların etkin kullanımı, finansman modelleri, sürdürülebilirlik, değişen gereksinimlerin doğru şekilde değerlendirilmesi ve bütünleşik bakımın sağlanması için tüm Dünya’da Alzheimer derneklerine önemli görevler düşmektedir. ADI üyesi de olan Türkiye Alzheimer Derneği bünyesinde Ulusal Demans Stratejik Plan Çalışma Grubu tarafından Ulusal Demans Stratejik Planı (2020-2025) oluşturulmuştur. Oluşturulan plan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’na sunulmuştur.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı öncülüğünde yaşlılara yönelik ulusal eylem planları yapılıyor olsa da Alzheimer özelinde ulusal bir plan mevcut değildir.
“Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı” (2007 Kalkınma Ba- kanlığı Devlet Planlama Teşkilat)
“Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı Uygulama Programı” (2013-2015-2016 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı)
“Bakım Hizmetleri Stratejisi ve Eylem Planı” (2011-2013 Aile ve SosyalPolitikalarBakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü)
“Türkiye Sağlıklı Yaşlanma Eylem Planı ve Uygulama Programı” (2015-T.C. Sağlık Ba- kanlığı)
Hava kirliliğinin bunama hastalığı üzerinde ciddi etkileri olduğu biliniyor. Hava kirliliği bunama hastalığını nasıl tetikliyor? Bunun önüne geçmek için ne tür çalışmalar yapılması gerekiyor?
Hava kirliliği görülme oranı artan küresel bir sorundur. Kalp hastalığı, felç ve kanser dahil olmak üzere birçok bulaşıcı olmayan hastalıkta bilinen bir nedensel faktördür. Demans (bunama) da ilerleyici, engellik yaratan, bulaşıcı olmayan bir hastalık olarak hızla büyüyen küresel bir sorundur. Hava kirliliği ile bunama veya bilişsel bozulma arasında ilişki olduğunu düşündüren çalışmalar mevcuttur.
Temel olarak hava kirliliğine, özellikle de havada yer alan ince partiküllü maddelere maruz kalmanın, hipertansiyon, hiperlipidemi, ateroskleroz, oksidatif stres, insülin direnci, endotelyal disfonksiyon, pıhtılaşma eğiliminde artış, iltihaplanma ve inme riskini artırdığı ve bunların hepsinin aynı zamanda zihinsel işlevleri de bozduğu düşünülmektedir.
Genel olarak, uzunlamasına kohort çalışmalarından elde edilen kanıtlar, hava kirliliğinde, özellikle küçük partiküller olan PM2.5, NO2/NOx ve O3 kirleticilerine maruz kalmanın, bunama riskini arttırdığını ve zihinsel işlevleri bozduğunu göstermektedir. Solunduğunda, partikül yüzeyinden desorbe edilen gaz, partiküller veya materyalin inflamatuar yanıtları, mikroglial aktivasyonu, reaktif oksijen türlerinin üretimini ve Aβ peptitlerinin artan üretimini ve birikimini indüklemek üzere hareket ettiği varsayılmaktadır. Bir çalışmada ikamet yeri ile en yakın ana yola olan mesafe arasındaki ilişkiye bakarak kirliliğe maruz kalmanın bir temsili ölçüsü kullanılmış, sonuçlarda konut ana yola ne kadar yakınsa demans riski o kadar yüksek bulunmuştur.
“2017 yılında “Lancet Demans Önleme, Müdahale ve Bakım Komisyonu” demans için potansiyel risk faktörleri listesine hava kirliliğini de dahil etmiştir. 2018 yılında da özellikle yaşlılarda havada asılı küçük partiküller ve bunama için nedensellik kanıtlarının arttığını belirtmiş ve ortaya çıkan nedensel bağlantıların araştırılması için daha fazla araştırma yapılması çağrısında bulunmuştur. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olduğu bilinirken, bilişsel işlev üzerindeki etkisini değerlendirmek için gereken uzunlukta klinik çalışmalar yapmak gerekmektedir.”
Demans için belirlenmiş risk faktörlerinin çoğunda olduğu gibi hava kirliliği, tek başına zihinsel işlevleri etkilemez. Aksine, biri demans olan birden fazla bulaşıcı olmayan hastalık riskini artırır. Bununla birlikte, yerleşik bunama risk faktörlerinin çoğunun aksine, hava kirliliğinden kaynaklanan risklere maruz kalma üzerinde kişisel kontrol imkânı düşüktür. Hava kirliliği yaygın, küresel, yaşam boyu sürer ve sağlığa zararlıdır. Maruziyetin azaltılması, potansiyel olarak demans riskini azaltmak da dahil olmak üzere sağlık yararı ve maliyet tasarrufu için büyük bir potansiyele sahiptir.
Bunama için risk yaratan havadaki bu küçük zararlı partiküllerin ana kaynağı petrol türevlerini kullanan içten yanmalı motorlar, termik santraller ve ağır sanayidir. Bu nedenle bunama açısından hava kirliliği kaynaklı riski azaltmak için ülke politikası olarak çevreci bir yaklaşım benimsenmeli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmelidir. Ayrıca içten yanmalı motorların yerine elektrikli araçların yaygınlaşması, ikamet edilen yerlerin otoyol, termik santral ve ağır sanayi alanlarından uzak yapılandırılması da özellikle yaşlı nüfusta hava kirliliği kaynaklı bunama riski azaltacak yaklaşımlardır.
Türkiye Alzheimer Derneği olarak COVID-19 salgını döneminde; Dijital Torunum, Dijital Çay Saati, Bana Bir Hikâye Anlat gibi faaliyetler yürüttünüz. Pandemi kısıtlamalarının kalkması ile yüz yüze faaliyetler yeniden başladı. Dernek olarak bu dönemde edindiğiniz tecrübeleri ilerleyen dönemlerde nasıl kullanmayı planlıyorsunuz? Dijital etkinlikler yapmaya devam edecek misiniz?
Hem hastalarımızın – hatta birçok hasta yakınımız – riskli yaş grubu içerisinde yer alması hem de Gündüz Bakım Evi, Evde Bakım ve Eğitim hizmetlerimize uzun süre ara vermiş olmamız, pandemi koşullarının yarattığı olumsuz etkileri çok ciddi bir şekilde hissetmemize neden oldu. Gündüz Yaşam Evimizde faaliyetleri yaklaşık 18 ay aradan sonra 1 Eylül 2021 itibari ile tekrar başladık. Ancak, bazı aksaklıklar nedeniyle ve pandemi koşullarında henüz yeterli serbesti sağlanamadığı için şu anda hastalarımızı “üçer kişi-yarımşar gün” kabul edebiliyoruz. 1 Mart 2022 tarihinden itibaren tekrar eski düzende çalışabilmenin ilk adımlarını attık. Buna göre dünya standartlarına göre üst sınır kabul edilen 16 hastayı pazartesi, çarşamba ve cuma, diğer 16 hastadan oluşan ikinci grubu da salı ve perşembe günleri kabul ediyoruz. Yani, toplam 32 hastaya günde 8 saat rehabilitasyon ve terapi sağlayacak şekilde pandemi öncesi hizmet modelimize geri dönmek için gerekli planlamaları yapıyoruz.
Gündüz Yaşam Evimizde sunduğumuz yüz yüze danışmanlık, aylık bilgilendirme seminerleri, aylık grup psiko-terapi seansları, hasta ve hasta yakınlarına canlı müzik eşliğinde birlikte eğlenme imkânı sunan Çay Saati programlarımızı pandemi döneminde telefon üzerinden ve dijital platformlar aracılığı ile devam ettirdik. Böylece, hastalarımıza ve ailelerine sağladığımız destekleri hiç aksatmamış olduk. Aynı zamanda pandemi döneminde, tüm danışma hatlarımızı evlerimize yönlendirerek telefon, görüntülü görüşme ve sosyal medya platformları aracılığı ile hasta yakınlarına psiko-sosyal destek vermeye devam ettik. Mayıs 2021’den itibaren her perşembe saat 15:00’da çevrimiçi bilgilendirme toplantıları yapmayı ve acil ihtiyaç duyan ailelere evde bakım hizmeti sağlanmayı sürdürdük. Ayrıca pandemi döneminde hayata geçen Dijital Torun projesiyle gençler, kendileriyle eşleştirilen hastalarla belirlenen gün ve saatlerde görüntülü görüşerek moral vermeye ve iletişim becerilerini kaybetmelerini önlemeye çalıştılar ve bu görüşmeler halen devam etmekte.
Pandemi hepimize dijitalleşmenin önemini ve kolaylaştırıcılığını gösterdi. Mekandan bağımsız olarak dünyanın herhangi bir yerinden herhangi bir ulaşım sorunu ve masrafı yaşamadan ve özellikle hasta yakınları için hastalarını yalnız bırakmak ya da birine emanet etmek zorunda kalmadan her türlü bilgilendirme, dayanışma, eğlence, vb. etkinliğe katılma imkanı sundu. Dijitalleşme iletişimi yaygınlaştırdı. Ayrıca pandemi dönemi hem bizim hem hizmet sunduğumuz hasta yakınlarımız dijital becerilerini geliştirdi.
Bu dönemde hizmet verdiğimiz hedef kitlemizden aldığımız geri dönüşlere dayanarak, yüz yüze faaliyetlerimizin yanında dijitalde de çalışmalarımıza devam etmeye karar verdik. Örneğin ABKOSE – Alzheimer Hastalarına Bakımveren Kadınlar için Online Sertifikalı Eğitim Programı Geliştirme projesini hayata geçirdik. ABKOSE projesiyle, Alzheimer hastalarının, ailelerinin ve profesyonellerin doğrudan katılımı ve eğitimi üzerine biricik ve yenilikçi bir dijital eğitim programını tasarlıyoruz. Projeyle gayri resmi bakımveren kadınların akrabalarına bakarken edindikleri becerilerin yapılandırılmasını, eksiklerinin tamamlanmasını ve belgelendirilmesini, kadınların sosyal ve ekonomik dışlanmanın üstesinden gelebilmesi için güçlendirilmesini amaçlıyoruz. Eğitimle Türkiye’de artan paramedikal ve bakım personeli açığına cevap verileceği ve yalnızca nihai yararlanıcıların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda ülkenin işgücü piyasası talebi için de fayda sağlayacağı öngörülmektedir. Eğitim, Alzheimer ve demans hastalarına bakımveren kadınlara bakım teknikleri ve teknolojilerini sunarak kişisel güçlenmelerini destekleme ve meslek sahibi yapma noktasında katkı sağlayacak.
Özetle, bundan böyle yüz yüze etkinliklerimizi dijital kanallar aracılığıyla sunacağımız etkinliklerle destekliyor olacağız.
Şartlı Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi projesini hayata geçireceksiniz. Projenin amacından ve bu kapsamda gerçekleştirmeyi planladığınız faaliyetlerden bahseder misiniz?
Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi projesi ile hastalarımıza canlı, dinamik, keyifli ve saygın bir yaşam sunmayı ve onlara moral, motivasyon desteği vermeyi amaçlıyoruz. Özellikle pandemi sürecinin hasta ve yakınlarında yarattığı zihinsel durgunluğu ve psikolojik yorgunluğu atmak için bu tarz aktivitelere geçmişe oranla çok daha fazla ihtiyaç duyulmakta. Bu amaçla haftada iki kez ikişer saat müzik ve sanat terapistleri gerçekleştiriyoruz. Projemiz 1 Mart 2022 tarihinde başladı. Önceki dönemlerde de beraber çalıştığımız ve hastalarımızla çok güzel diyaloglar kuran müzik terapisti eşliğinde; dinleme, şarkı söyleme ve dans etme faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Tüm bu faaliyetler hastalara hem zihinsel hem ruhsal hem fiziksel olarak iyi geliyor. Proje kapsamında yürüttüğümüz bir diğer faaliyet ise Psikolog ve Sanat Terapisti uzmanımız eşliğinde gerçekleşen resim, ebru, kil, mandala, seramik gibi hastaların hem ince kaslarını çalıştırmalarına hem zihinsel becerilerini korumalarına yarayan çalışmalar. Aynı zamanda bu çalışmalar sayesinde yeniden üretmeye başlayan hastalar hem moralman daha da güçleniyor hem de bakımverenleri ile birlikte çalışma yaparak aralarındaki iletişim sağlamlaşıyor.
Hibe desteğiniz sayesinde pandemi döneminde yaşanan tüm maddi sıkıntılara rağmen Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi projemizi yeniden hayata geçirebildik. Proje ile beraber 24 hafta boyunca hastalara yönelik atölye çalışmaları (Atölyeler 1 ile 3 haftada tamamlanabilemektedir.), canlı müzik ve dans terapisi sunma imkânı elde ettik.
Son Yorumlar