Monthly Archives

Haziran 2022

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu 2022 Dönemi Fon Başlangıç Raporu Yayımlandı

By | Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu

Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) yenilikçi projelerini, kurumsal gelişimlerini, kampanya ve savunuculuk çalışmalarını desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu’nun 2022 dönemi fon başlangıç raporu yayımlandı. Fon kapsamında; Kadın Dayanışma Vakfı’na, Konuşmamız Gerek Derneği’ne, Lezbiyen Gey Biseksüel Trans Artı Bireylerin Aileleri ve Yakınları Derneği’ne ve Mimoza Kadın Derneği’ne 462.000 TL hibe desteği sağlıyoruz.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu 2022 döneminin yapısı, desteklediğimiz STK’lar ve yapacakları çalışmalara dair bilgilerin yer aldığı raporumuza buradan ulaşabilirsiniz.

Dijital Bilgi Derneği ile Vikipedi’yi Yazıyoruz! Projesini Konuştuk

By | Yarınlara Uçuyoruz Projesi

Dijital Bilgi Derneği, internette açık lisanslı eğitim içeriği ve bilgi paylaşımını geliştirmek ve zenginleştirmek, bilişim okuryazarlığını ve dijital becerileri artırmak, bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimdeki ve bilgi paylaşımına katılımdaki toplumsal, bölgesel ve cinsiyete bağlı eşitsizliklerle mücadele etmek amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Vakfımız yürütücülüğünde Pegasus Hava Yolları tarafından hayata geçirilen Yarınlara Uçuyoruz Projesi kapsamında Vikipedi’yi yazıyoruz! projesini hayata geçirecek olan dernek; hibe kapsamında, 15 farklı üniversiteden 500 gence ulaşacak. Dernek, aynı zamanda, Vikipedia ve kardeş projeler üzerinde çalışmak amacıyla düzenlenecek 5 Vikimaraton ile 100 kişiye ulaşacak. Son olarak 1 “photowalk” etkinliği düzenleyecek olan Dijital Bilgi Derneği, 10 kişi ile 400 özgür lisanslı fotoğraf üretecek.

Dijital Bilgi Derneği Proje Yöneticisi Başak Tosun ile yaptığımız röportajda; derneğin faaliyetleri, açık lisans kavramı, yanlış bilgi ile mücadelede açık lisans kaynakların önemi, bilişim okuryazarlığı ve dijital beceri kavramları ve proje kapsamında yürütülecek faaliyetler hakkında konuştuk. 

Dijital Bilgi Derneği, Yarınlara Uçuyoruz Projesi hibe programı kapsamında vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Derneğimiz, internet kullanıcısı herkesin dijital bilgi ve içerik üretimine katılabilmesini amaçlar. İnternet kullanıcılarının bilgi birikimlerini çevirimiçi ortamda paylaşmasına, herkesin serbestçe erişeceği nitelikli içeriklerin çoğalmasına destek vermek için çalışıyoruz.  Dernek olarak Türkiye’de Vikipedi başta olmak üzere wiki-tabanlı sitelere (Vikiveri, VikiSöz, VikiKaynak gibi) katkı veren, yazmayı, üretmeyi tutkuyla seven dijital bilgi gönüllüleri tarafından kuruldu. Çok sevdiğimiz bu uğraşı yaygınlaştırmak, dijital becerileri ve eleştirel okuma alışkanlıklarını geliştirmek için çalışıyoruz. Yoğun olarak yaptığımız çalışma; Türkiye’nin farklı illerinden üniversiteli gençlerle buluşarak onlara kitle kaynaklı mecralara nasıl katkı sağlayabileceklerini ve bu mecralardaki bilgileri tüketirken nelere dikkat etmeleri gerektiğini göstermek. Bu buluşmaları bazen gençlerin dersleri kapsamında bazen de ders-dışı aktiviteler aracılığı ile- Eğitimler, atölye çalışmaları vb.- yapıyoruz.  Bir diğer çalışmamız ise müzelerin, kütüphanelerin, arşivlerin dijital varlıklarının ve bilgi birikimlerinin wiki mecraları aracılığıyla daha geniş internet okuru kitlesi ile buluşmasına destek vermek. Sivil toplum kuruluşları (STK) ile ortak düzenlediğimiz ve Vikimaraton adını verdiğimiz etkinliklerde birlikte içerik üretiyor, STK’ların farkındalık yaratmak ve yaygınlaştırmak istedikleri konuları görünür kılmaya çalışıyoruz. En çok, kadınların görünürlüğünü artırmak için kadın biyografileri oluşturmak ve cinsiyetçi ifadeleri ayıklamak üzere Vikimaratonlar düzenliyoruz. Madde yazma ve fotoğraf yarışmaları düzenliyor, açık lisansla paylaşılan kaliteli içeriklerin artması için uğraşıyoruz.

Açık lisans nedir? Çevrimiçi platformlarda karşılaştığımız içerikleri yeniden kullanmadan önce açık lisans olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?  

Açık lisans fotoğraf, yazı, video, grafik, veri seti gibi üretimlerin sahiplerinin bu ürünlerini başkalarının paylaşması, yeniden kullanması, uyarlamasına izin verdiğini açıkça belirtmesidir. Bir içeriği yeniden kullanmaya sahibinin izin verip vermediğini anlamak için sahibini bulmak, ona ulaşmak ve ondan yanıt almak kuşkusuz çok zor ve uzun hatta kimi zaman imkânsız. Ancak çevrimiçi ortamda paylaşılan bir içerik hak sahibi tarafından logo ve lisans kodları ile yerleştirilmiş ise içeriğin kullanımına izin verilip verilmediği, izin verildiyse hangi şartlarda verildiği gibi lisans durumunu özetleyen o ifadelere ve kodlara bakarak açık lisans olup olmadığını anlarız. Eğer sitenin altında “Her hakkı saklıdır.” yazıyorsa açık lisans olmadığı anlaşılır. Ne yazık ki ülkemizde hemen her internet sitesinin altına bilinçsizce “Her hakkı saklıdır.” ibaresi yerleştiriliyor.  Bu yüzden, sitede paylaştığı içeriklerin başkalarınca kullanılıp yaygınlaşmasını aslında sahibi arzuluyor olsa bile içeriğin yeniden kullanılması yasadışı hale geliyor. “Her hakkı saklıdır.” ifadesinin bulunmaması da o içeriğin açık lisanslı olduğunu ifade etmez.  Paylaşıma izin verildiğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Örneğin Vikipedi sitesinde sayfanın altında CC-BY-SA 3.0 lisansı ile lisanslanmış olduğu yazar. Bu da atıf vermek ve aynı lisansla paylaşmak şartı ile içeriği paylaşmakta ve uyarlamakta herkesin serbest olduğunu ifade eder.

Özellikle COVID-19 salgını ile beraber dezenformasyon, mezenformasyon, yanlış bilgi gibi kavramlar yeniden tartışılmaya başlandı. İnternet kullanıcılarının açık bilgi üretimine katılması amacıyla çeşitli eğitimler düzenleyen bir kurum olarak sizce açık lisans yanlış bilgi ile mücadelede etkili bir yöntem olabilir mi?

Açık lisans, yanlış bilgi ile mücadelede etkili bir yöntem olabilir. Günümüzde bilgi üreticisi olan, bilgiyi saklayan ve sunan kurumlar çalışmalarını dijital ortama aktarmak için büyük emek ve zaman harcıyorlar. Ancak dijitalleştirmek yetmiyor. Bu birikimlerin ve hızla değişen bilgilerin, yanlış bilgiden çok daha büyük hızla yaygınlaştırılması gerekiyor ki kullanılabilsin ve insanlar tüketim tercihlerini, siyasi kararlarını vs. bu bilgilere dayanarak yapabilsin. Bilgiyi dijitalleştirip bir internet sitesinde yayımlamakla onu herkes için erişilir kılmış olduğu varsayılamaz. Bu şekilde bilgiyi dipsiz bir kuyuya atmış gibi olursunuz; ama açık lisanslarla paylaşmışsanız internet kullanıcılarının çoğaltıp yaygınlaştırması mümkün olur ve yanlış bilginin yayılma hızına yetişme şansı doğar. 

Son dönemlerde sıklıkla karşımıza çıkan bilişim okuryazarlığı ve dijital beceri kavramları nedir? COVID-19 salgınının gençlerin bilişim okuryazarlığı ve dijital becerisi üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz? 

Bilişim okuryazarlığı, kişilerin yapmak istedikleri işleri bilgi teknolojisi araçlarını kullanarak yapabilmesi için gerekli bilgi ve becerilere sahip olmasıdır. Biz, eğitimlerimizde okurluk ve yazarlık kavramlarını ayrı ayrı ele alarak vurgulamayı önemli buluyoruz. Şöyle ki: E-ticaret sitelerinde istediğiniz seçip buluyor, satın alabiliyor, sinemada görmek istediğiniz filmle ilgili film eleştirilerini internette bulup okuyabiliyor, tanıdıklarınızın sosyal medya hesaplarını okuyor, yemek tarifi videoları izliyor, günlük haber sitelerini okuyor musunuz? Öyleyse siz bir “Dijital okursunuz”. E-ticaret sitesinde, satın aldığınız ürünle ilgili yorum yapıyor, izlediğiniz filmlerle ilgili tanıtım yazısı yazıp film sitesinde yayımlıyor, sosyal medyada başkalarına yorum yapıyor ve kendi hesabınızda paylaşımlar yapıyor, video çekip paylaşıyorsanız “Dijital okur yazarsınız.”.  Bizim yaptığımız da insanları hem okur hem yazar olmaya davet etmek. Herkesi internette ulaştığı bilgi ve içeriklerin sadece pasif bir tüketicisi olmamaya, eleştirel bir gözle değerlendirme ve içeriklerin üreticisi olmaya yüreklendirmek istiyoruz. COVID-19 salgını toplumda özellikle daha önce dijital becerilerini geliştirme ihtiyacı hissetmemiş, ileri yaştaki bireyleri etkiledi ve onları dijital becerilerini geliştirmeye yöneltti. COVID-19 salgını sırasında yüz yüze sosyalleşme imkanı bulamayan gençler, çevrimiçi platformlar aracılığı ile sosyalleşerek dijital ortamlarda sosyal normlar oluşturma ve uygulama becerilerini geliştirdi. Bu süreçte, dijital göçmenler video-konferans uygulamalarını açıp kapamayı öğrenmeye çabalarken, gençler çevrimiçi ortamdaki bir toplantıda söz alma-tepkisini ifade etme gibi konularda çok fazla yol aldı.

Hibe desteğimizle Vikipedi’yi Yazıyoruz! projesini hayata geçireceksiniz. Bu projenin amacından ve proje kapsamında yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Vikipedi’yi Yazıyoruz! projesi, derneğimizin yürütmekte olduğu ve şimdiye kadar olumlu sonuçlar aldığı programları sürdüren bir devam projesi. Bu kapsamında; Vikipedi ve kardeş projelerine katkı verme yoluyla gençlerin yazma ve eleştirel okuma becerilerini, dijital yetkinliklerini geliştirme, açık bilgi kaynaklarına katkı verme kültürünü yaygınlaştırma ve Türkçe’de iyi kaynaklandırılmış kaliteli içeriklerin geliştirilmesini amaçlıyoruz. Proje kapsamındaki etkinliklerin bir bölümü üniversiteli gençleri ile yapılacak atölye çalışmalarını içeriyor. Atölyeler, katılımcıların akademik kaynaklardan yararlanarak, genel internet okurlarına hitap eden Vikipedi maddeleri üretmesini içeriyor. Katılan gençler böyle derslerinde öğrendiklerini, kendi kelimeleri ile ifade ederek açık bilgi kaynaklarına aktarma fırsatını elde edecek. Bu, dünyada çok yaygın bir uygulama, biz de şimdiye kadar uyguladığımız kurumlarda çok olumlu geribildirimler aldık. Proje kapsamında yürüteceğimiz bir diğer etkinlik ise sivil toplum, kültür ve araştırma kurumları ile düzenlenecek Vikimaratonları içeriyor. Vikimaratonlarda katılımcılar kısa bir eğitimin ardından önceden belirlenmiş bir tema ile ilgili madde içerikleri üreterek birkaç saat birlikte çalışıyor; o konuda farkındalığı artmasına ve internet kullanıcılarının zengin ve iyi kaynaklandırılmış Türkçe içeriğe ulaşmasına katkı veriyorlar; ortaklık yapan kuruluşun arşivindeki doküman ve görsellerin açık lisansla paylaşılıp kullanılması, görünürlüğünün artırılması sağlanıyor.

 

Yarınlara Uçuyoruz Projesi Fon Başlangıç Raporu Yayımlandı

By | Yarınlara Uçuyoruz Projesi

18-29 yaş arası gençlerin toplumsal, ekonomik ve sosyal hayata katılımı alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının (STK) çalışmalarını desteklemek amacıyla Vakıfımız yürütücülüğünde Pegasus Hava Yolları tarafından hayata geçirilen Yarınlara Uçuyoruz Projesi fon başlangıç raporu yayımlandı. Fon kapsamında; Dijital Bilgi Derneği, Sosyal İklim Derneği ve S.S. Yaren Fikri Mülkiyet Hakları ve Proje Danışmanlığı Kooperatifi‘ne toplam 240.000 TL hibe desteği sağlıyoruz.

Yarınlara Uçuyoruz Projesi hibe programının yapısı, desteklediğimiz STK’lar ve yapacakları çalışmalara dair bilgilerin yer aldığı raporumuza buradan ulaşabilirsiniz.

Barış Çocuk Orkestrası Koruma ve Geliştirme Derneği ile Şartlı Destek Fonu Kapsamında Yürüteceği Çalışmaları Konuştuk

By | Şartlı Hibe

İzmir’de faaliyet yürüten Barış Çocuk Orkestrası Koruma ve Geliştirme Derneği, mümkün olduğu kadar fazla çocuğa karşılıksız müzik eğitimi olanağı sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Şartlı Destek Fonu kapsamında Turkey Mozaik Foundation finansmanı ile hibe desteği sağladığımız dernek sağladığımız hibe desteğini enstrümanların bakımı, yeni enstrüman alımı ve insan kaynağı giderlerini karşılamak için kullanacak.

Barış Çocuk Orkestrası Koruma ve Geliştirme Derneği kurucusu Selmin Günöz ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; derneğin yürüttüğü faaliyetler, dünyaca ünlü sanatçılar ile verilen konserlerin çocuklar ve aileler için önemi, müziğin birlikte çalışma yürüttükleri çocuklar üzerindeki etkisi, çalışma yürüttükleri bölgenin özellikleri ve hibe kapsamında yürütecekleri faaliyetler hakkında konuştuk. 

Barış Çocuk Orkestrası Koruma ve Geliştirme Derneği Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Barış Çocuk Orkestrası projesi, kurulduğu semtin dokusuyla birleşerek sanata katılım hakkı önündeki engelleri kaldırmayı hedefler. Derneğin kurulum amacı da bu projeyi desteklemektir. 

Projenin temel hedefi mümkün olan en fazla sayıda çocuğa karşılıksız müzik eğitimi olanağı sağlamak ve bu çocukları sokaktaki tehlikelerden korumaktır. Bu projede” MÜZİK”, gücüne çok inandığımız, barış, özgürlük ve adaleti en iyi şekilde ifade eden araçtır. Çok etkili bir araç. Müzik, barışçıl bir yaşam biçimi yaratmakta en büyük destektir.  Bu inançla ve bu hedefle, bize başvuran her çocuğu hiçbir yetenek sınavına tabi tutmaksızın kabul ederiz. Bazısı çabuk öğrenir, bazısı da yıllarca aynı seviyelerde kalır; fakat asla çocuklara bu işe uygun olmadıkları söylenmez, hissettirilmez. Dernek merkezimizde çocukların seviyelerine göre belirlediğimiz gruplara yönelik nitelikli eğitmenler eşliğinde müzik eğitimi veriyoruz. 7-17 yaş arası çocuklardan oluşan bu gruplar haftanın 2 günü bu eğitimlerden yararlanabiliyor. Cumartesi günleri ise tüm orkestra bir araya gelerek prova yapıyor. Yılda 1 veya 2 defa çocuklarımızın sahne üzerinde eşlik edebileceği uluslararası bir sanatçıyı davet ediyoruz ve hep beraber bir konser veriyoruz. 

İzmir’de suça sürüklenen çocuk oranının yüksek olduğu mahallelerde faaliyetlerinizi yürütüyorsunuz. Birlikte çalıştığınız çocukların durumundan ve bu grupla çalışmayı tercih etmenizin nedenlerinden bahseder misiniz?

Çalıştığımız bölge İzmir’in alkol, sigara, uyuşturucu gibi bağımlılık yapan maddelerinin en fazla tüketildiği, en fazla göç almış bölgelerinden birisidir. Özgüven eksikliği fazlasıyla fark edilir durumda. Günün her saatinde bir sokak çatışmasına tanık olabilirsiniz. Aileler, hava kararmaya başladığında sokağa çıkmaya çekiniyorlar. Tüm bu nedenlerden dolayı bu bölgeyi özellikle seçtik. Buradaki amaç çocukları bu tehlikelerden müzik aracılığıyla korumak. Bölgedeki uyuşturucu kullanımı çok küçük yaşlara kadar inmiş durumda. Yoksulluk gözle görülebilecek durumdadır. Kısacası, bu proje için en ideal yer burası. 

Yaptığınız çalışmaların çocuklar üzerindeki etkilerinden bahseder misiniz? Geçmiş yıllarda birlikte çalıştığınız çocuklar özelinde düşündüğünüzde, müzik çocukların iyi olma hallerini nasıl etkiliyor? 

Öncelikle özgüvenlerinin artması konusunda son derece başarılı bir sonuç gözlemlemekteyiz. Müzik eğitimi dışında dernek amacımızı destekleyen farklı faaliyetler de yürütüyoruz. Örneğin; çocuklar için felsefe atölyeleri düzenleyen bir gönüllü öğretmen, İngilizce dersi veren bir gönüllü öğretmen, sorunlarını rahatlıkla görüşebilecekleri gönüllü bir psikolog var. Anneler de psikolog desteğinden yararlanabiliyor. Bu bağlamda hem müzik eğitimi hem destekleyici çalışmalar sayesinde başlangıçta kavga, gürültü, küfür gibi sıkıntılı durumlarla çok iç içe olan çocuklar – hatta ceplerinde çakı, bıçak gibi tehdit edici aletlerle dolaşırlarken (Bu aletleri kendilerini korumak amacıyla taşıdıklarını ifade ediyorlardı.) – şimdi çok daha huzurlu ve sakinler. 

Vakıf olarak geliştirdiğiniz işbirlikleri ile Barış Çocuk Orkestrası’nın dünyaca ünlü sanatçılarla konserler vermesine olanak sağlıyorsunuz. Bu konserlerin Vakıfınız, orkestrada yer alan çocuklar ve aileleri açısından öneminden bahseder misiniz?

İzmir’in en mükemmel, Avrupai standartlarındaki salonunda Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM) dünyaca ünlü sanatçılarla birlikte sahne almak birlikte faaliyet yürüttüğümüz çocukların en büyük mutluluğu. İzleyici tarafından ayakta alkışlanmanın getirdiği mutluluk, ”BAŞARDIM” duygusu, bu işi nitelikli müzikle yapıyor olmanın verdiği keyif, sözcüklerle anlatılır gibi değil. Çocuklarla beraber aileler de süreç içerisinde dönüştü. Aileler zamanla kendilerine yabancı gelen bu müzik türüne alıştı. Ailelere yönelik çok sesli müziğin ne olduğunu ve çocuklarının beyinsel ve kişilik gelişimine nasıl katkı koyduğunu anlatan programlar yaptık. Pandemi boyunca zoom platformu üzerinden çevrimiçi devam ettiğimiz çalışmalarımızda sadece çocuklara yönelik değil anneler için de eğlence içerikli çalışmalar yaptık. Şimdi anneler çocuklarını izlerken yaşadıkları gururu bizlerle paylaşıyor. 

Şartlı Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteği ile yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz

Öncelikle bir adet korno satın aldık. Öğretmen giderimiz bir hayli fazla. Sağladığınız hibe desteği öğretmenlere yaptığımız ödemelerin karşılanmasına katkı sağlıyor. Desteğiniz için teşekkür ederiz!

 

Turquoise Coast Environment Fund Başvuruları Açıldı

By | Uncategorized

Kara ve denizle bağlantılı adalar, kıyısal bölgeler ve sulak alanlar da dahil olmak üzere, Türkiye’nin güney ve/veya batı kıyı bölgelerinde; doğa ve biyoçeşitlilik, deniz ve kıyı koruma konularında aktif olarak çalışan yerel sivil toplum kuruluşlarının (STK) çalışmalarını desteklemek amacıyla Conservation Collective işbirliği ile hayata geçirdiğimiz Turquoise Coast Environment Fund (TCEF) başvuruları açıldı.

Turquoise Coast Environment Fund kapsamında, Ege ve Akdeniz bölgesindeki başlıca çevresel zorluklar ve fırsatlar göz önünde bulundurularak doğal çevreyi korumayı ve yenilemeyi hedefleyen yerel STK’ların projeleri desteklenecek. Fonun 2022 dönemi kapsamında yapılacak başvuruların aşağıda belirtilen üç tematik alanı ve bu alanlarla uyumlu konuları  önceliklendirilmesi bekleniyor:

  1. Sürdürülebilir Gıda Sistemlerini teşvik etmek
  2. Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri teşvik etmek
  3. Koruma alanında çalışan yerel STK’larının yasal ve kurumsal olarak desteklenmek ve güçlendirilmek

Bunlarla beraber desteklenecek çalışmaların odağında aşağıda açıklanan öncelik alanlarının da olması bekleniyor:

  • Projelerin yerel ölçekte açık, net ve ikna edici olması,
  • Ölçülebilir ve sürdürülebilir uzun vadeli etkileri ve sistem değişikliği potansiyeli sağlaması,
  • Kapasite oluşturma ve yerel topluluklar arasında çok çeşitli paydaşları dahil etme fırsatları gibi, tekrarlanabilirlik ve ölçeklendirme fırsatları aranacaktır.

Projeye başvuracak STK’ların ve yapılacak başvuruların aşağıdaki kriterleri sağlaması bekleniyor:

  • Tüzel kişiliğe sahip, kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olması (dernek, vakıf, kooperatif. vb.)
  • Türkiye’de doğa ve biyoçeşitlilik, deniz ve kıyı koruma konularında aktif olarak çalışıyor olması
  • 2021 yılı gelirleri 3.000.000 TL’den az olması

Turquoise Coast Environment Fund kapsamında STK’lara dağıtılacak hibenin toplam tutarı en az  540.000 TL‘dir. Başvuru yapan STK hibe programından en fazla 180.000 TL talep edilebilir.

Fona başvurmak isteyen kuruluşların başvuru formunu eksiksiz şekilde doldurarak 30 Temmuz Cumartesi günü saat 18:00’e kadar göndermeleri gerekir.

Turquoise Coast Environment Fund hakkında detaylı bilgilere (başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve proje takvimi) ve başvuru formuna buradan ulaşabilirsiniz.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu 2022 Döneminde Yapılan Başvurularla İlgili Değerlendirme Metnimiz Yayımlandı

By | Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu

Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) yenilikçi projelerini, kurumsal gelişimlerini, kampanya ve savunuculuk çalışmalarını desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu’nun 2022 dönemi başvuru ve seçim süreçleri tamamlandı.

STK’ların bu süreçte öne çıkan ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla Fonun bu dönemi için yapılan başvuruların yoğunlaştığı konulara, başvuru yapan kuruluşların genel durumu ve ihtiyaçlarına dair değerlendirmelerimizin yer aldığı açıklama metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Rengarenk Umutlar Derneği ile Şartlı Destek Fonu Kapsamında Yürütecekleri Çalışmaları Konuştuk

By | Şartlı Hibe

Rengarenk Umutlar Derneği (RUMUD), Diyarbakır’da dezavantajlı hale getirilen mahallelerde yaşayan, risk altındaki, ayrımcılığa maruz kalmış çocukların fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla hak temelli faaliyetler yürütüyor. Şartlı Destek Fonu kapsamında Turkey Mozaik Foundation finansmanı ile hibe desteği sağladığımız RUMUD, hibe kapsamında Temmuz 2021’de hazırladığı İletişim Strateji Belgesi’ni uygulayacak tam zamanlı İletişim Uzmanı istihdam edecek ve ofis giderlerini karşılayacak. 

Rengarenk Umutlar Derneği Genel Koordinatörü Yeter Erel Tuma ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; ekonomik krizin birlikte faaliyet yürüttükleri gruplar üzerindeki etkisi, Diyarbakır’da yaşayan risk altındaki çocukları desteklemek amacıyla yürütülen çalışmalar, çocukların çevreye ve çevre sorunlarına dair farkındalıklarını arttırmak amacıyla yürüttükleri faaliyetler, derneğin 2022 planları ve hibe kapsamında yürütecekleri faaliyetler hakkında konuştuk. 

Rengarenk Umutlar Derneği’nin 2022 yılı için planlarından ve öncelik vereceği çalışmalardan bahseder misiniz?

RUMUD olarak, 2022-2024 Yılı için stratejik planımızı oluşturduk. Stratejik planımız doğrultusunda toplam 8 ana hedefimiz bulunuyor: 

  1. Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi,
  2. İnsan ve doğal kaynaklı krizlerin yönetiminde çocuk hakları odaklı bir ağ oluşturulması,
  3. Barış köyü kurulması,
  4. Erken Çocukluk Eğitim merkezinin oluşturulması (Geliştirilen programa uygun olarak),
  5. Çocuk hakları akademisinin geliştirilmesi,
  6. Çocuk hakları izleme merkezinin oluşturulması,
  7. İzleme çalışmalarının yapılması,
  8. Uluslararası ortaklıklar

Bu ana başlıklar aracılığıyla gelmek istediğimiz noktayı ise şöyle tanımlayabiliriz: Çocuk hakları alanında kurumsal kapasitemizi daha fazla geliştirerek yerel işbirlikleri ve ortaklıklar kurmak ve çocuk hakları meselesini bölgenin gündemine sokmak. Erken çocukluk eğitim merkezi, barış köyü ve çocuk hakları akademisi gibi çalışmalar yürüterek çocuk hakları ihlallerine karşı etkili savunuculuk geliştirmek ve bu bağlamda izleme, raporlama ve belgeleme çalışmalarını sürdürmek.

Salgın koşullarının yanı sıra yaşanan ekonomik kriz de hali hazırda kırılgan olan grupları daha savunmasız bir hale getirdi. Bu durum faaliyet yürüttüğünüz bölgedeki çocukları ve ailelerini nasıl etkiledi? Bu çerçevede birlikte çalıştığınız grupların ihtiyaçlarında yaşanan değişimlerden v bahseder misiniz?

Pandemi, mevcut çocuk ihlallerinin yanı sıra yeni ihlal alanları yarattı. Dijital fırsat eşitsizliğinin daha fazla görünür olduğu süreçte çocukların farklı ve niteliksiz işgücüne informal bir şekilde eklemlendiğini söyleyebiliriz. Pandemide Artan Çocuk İşçiliği Araştırma Raporu Diyarbakır Örneği raporumuzda da açıkça görüleceği üzere eğitime erişememe çocukların çalıştırılmasının önünü açtı. Yeteri kadar işletilmeyen denetim mekanizmaları salgın sürecinde çocuk işçi sayısını artmasına neden oldu. Bir yandan salgının çocuk işçiliği üzerindeki etkisi öte yandan ortaya çıkan ekonomik kriz, çocukların okullarını  terk etmesine ve çalışmaya devam etmesine neden oldu. Her geçen gün artan çocuk yoksulluğu meselesi ile ilgili etkili savunu araçları geliştirmeye ve yerel aktörler ile işbirliği içerisinde olmaya devam ediyoruz.

COVID-19 salgının etkisi ile risk altında yaşayan çocuklar tanımlamasına uyan çocuk sayısı her geçen gün artıyor. Diyarbakır’da yaşayan risk altındaki çocukları desteklemek amacıyla ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?

Her ne kadar çocuklar COVID-19 salgınının mağdurları arasında görünmese de aslında salgının en büyük mağdurlarından birisidir. En azından bugüne kadar COVID-19’un çocukların fiziksel sağlığı üzerinde önemli bir etki yaratmadığı gözlense de salgının çocukların iyi oluş hali üzerinde ciddi etkileri olduğu biliniyor. Her yaştan ve tüm ülkelerden çocuklar, krizin sosyo-ekonomik etkilerine maruz kalıyor. Bazı durumlarda da çocuklar yarardan çok zarar veren, hafifletici tedbirlerden etkilenmektedir ve ne yazık ki bu etkiler çok uzun yıllar sürecek gibi görünüyor.

Maalesef ki, COVID-19 salgının zararlı etkileri eşit bir şekilde dağılmıyor. Yoksul ülkelerde, yoksul mahallerde yaşayan ya da hali hazırda dezavantajlı durumda olan çocuklar üzerinde salgının çok daha zararlı etkileri olduğundan bahsetmek mümkün. 

Çocuklar bu krizden üç şekilde etkileniyor: Doğrudan virüsün bulaşması, salgını durdurmaya yönelik tedbirlerin kısa vadeli sosyo-ekonomik etkilerinin hissedilmesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni uygulama sürecindeki gecikmenin uzun vadedeki olası sonuçları.

RUMUD olarak çalışma sahamız olan Diyarbakır’ın Sur ilçesinde eşitsizliğin ve yetersiz tedbirlerin çocuklar üzerinde ki etkilerini görünür kılmak için çeşitli çalışmalar yürütüyoruz: Raporlar,basın açıklamaları ve  kampanya. Aynı zamanda, dernek merkezinde yürüttüğümüz atölyelere katılım sağlayan çocuklar ve bakım verenleri için bilinç yükseltme, çocukların akademik devamlılığı ve güçlendirme çalışmalarımız devam ediyor.

Çocuklarla beraber geri dönüşüm malzemelerini farklı şekillerde kullandığınız birçok çalışma yürütüyorsunuz. Gerçekleştirdiğiniz bu çalışmaların amaçlarından bahsedebilir misiniz?  Bu faaliyetler çocukların çevreye ve çevre sorunlarına bakış açısında nasıl bir dönüşüme neden oldu? 

Sürdürülebilir bir çevre için politika belgemizi hazırladık. Bu belgede aldığımız tüm kararlar derneğin tüm çalışma alanlarına entegre edilmiş durumda. Ancak bu farkındalığı geliştirmek ve çocukların çevreye duyarlılığını arttırmak için çeşitli faaliyetler de yürütmeye devam ediyoruz. Bunlardan biri de “İleri Dönüşüm Atölyesi”dir. Düzenlediğimiz atölye ile geri dönüşüm bir malzemeyi hammaddesine dönüştürmek, artık kullanılmayan bir malzemeyi başka bir şeye dönüştürmek gibi faaliyetler yürütüyoruz. Bu atölye aracılığı ile çocuklar evlerinde artık kullanılmaya, çöp olarak tanımlanabilecek malzemeleri oyuncağa dönüştürüyor. Temel hedefimiz elbetteki çocukların farkındalığını arttırmak ama bu yöntemle aynı zamanda çocukların yaratıcıkları, el becerileri ve hayal dünyaları da gelişiyor.

Turkey Mozaik Foundation finansmanı ile sağladığımız Şartlı Destek Fonu kapsamında Temmuz 2021’de hazırladığınız İletişim Strateji belgenizi uygulamayı hedefliyorsunuz. Çocuk hakları alanında faaliyet yürüten bir dernek olarak iletişim stratejinizi belirlerken nelere öncelik verdiniz? Hibe desteğimizle bu kapsamda ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Bir sivil toplum örgütü olarak görünürlülüğün çok önemli olduğunun farkındayız. Son dönemlerde yürüttüğümüz savunuculuk ve kampanya çalışmaları bir kez daha gösterdi ki dijital platformlar bu faaliyetlerin oluşturduğu etkide çok önemli bir rol oynuyor. Fakat bizim için önemli olan bu iletişim faaliyetlerini yürütürken çocuk güvenliğini sağlayabilmek. Bu nedenle stratejimizi; çocuk hakları odaklı, çocukları ajite etmeyen, tüm çocukların eşit haklara sahip olduğu ve olması gerektiği söylemi üzerine kurguladık. 

Turkey Mozaik Foundationdan aldığımız destekle istihdam ettiğimiz İletişim Uzmanı; başta çocuk koruma politakımız olmak üzere, RUMUD’un tüm ilkeleri ile harmanlanmış olan iletişim stratejimizi uygulayacak. Çocuk güvenliği odağa alınmış iletişim modelimiz ile çocuk hakları alanında çalışan diğer örgütlere örnek olmayı hedefliyoruz.

 

Derin Yoksulluk Ağı ile Kurumsal Destek Fonu Kapsamında Yürütecekleri Çalışmaları Konuştuk

By | Uncategorized

Açık Alan Derneği’nin bir girişimi olan ve derin yoksulluk ile mücadele etmek amacıyla hayata geçirilen Derin Yoksulluk Ağı (DYA), derin yoksulluğun sürdürülemez koşullarını görünür kılmak ve yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmak için çalışmalar yürütüyor. Derin Yoksulluk Ağı, #EvdenDeğiştir kampanyası ile pandeminin başından beri bağışçılarla derin yoksulluk koşullarında kişileri temel ihtiyaç desteği sağlamak için bir araya getiriyor. Turkey Mozaik Foundation ve Dalyan Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kurumsal Destek Fonu’nun 2021 döneminde Derin Yoksulluk Ağı, savunu ve izleme-değerlendirme kapasitesini güçlendirmek amacıyla çalışmalar yapacak.

Derin Yoksulluk Ağı Araştırma ve Savunu Koordinatörü Selen Yüksel ile yaptığımız röportajda; Yoksulluğun Suç Olmaktan Çıkarılması raporu, Medyada Yoksulluk Gündemi başlığı altında gerçekleştirdikleri faaliyetler, son dönemlerde yürüttükleri savunu faaliyetleri ve hibe kapsamında hayata geçirmeyi planladıkları çalışmalar hakkında konuştuk. 

Yoksulluğun Suç Olmaktan Çıkarılması raporunu yakın zamanda yayımladınız. Raporun öne çıkan bulgularından ve sunduğunuz çözüm önerilerinden bahsedebilir misiniz?

Yoksulluğun Suç Olmaktan Çıkarılması raporunu, Birleşmiş Milletler Yeterli Barınma Özel Raportörü ve Birleşmiş Milletler Aşırı Yoksulluk ve İnsan Hakları Özel Raportörünün “Evsizlik ve Aşırı Yoksulluğun Suç Olmaktan Çıkarılması” ortak raporuna katkı çağrısına yönelik olarak hazırladık. Raporda öne çıkan bulgulardan bahsedecek olursak; ; amacı “toplum düzenini, genel ahlâkı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak” olarak belirtilen Kabahatler Kanunu kapsamında yoksulluk sebebiyle kamusal alanlarda dilenmek, yemek yemek, uyumak, kişisel hijyen faaliyetlerinde bulunmak ve seyyar satıcılık yapmak yasaklanmaktadır. Bu kanunun yapısı ve uygulamalarını incelediğimizde, kişilerin herhangi bir yargılama olmadan gözaltı ve para cezası gibi uygulamalara izin vermesi ve yoksulluğu önlemek yerine yasadışılaştırdığını görüyoruz. Aynı zamanda bu uygulamalar; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. Maddesi, Kişisel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 2. Maddesi; Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 8. ve 11. Maddesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesine aykırı. Bunun yanında, 2014 yılında Başbakanlık tarafından yayımlanan genelgeyle dilencilik yapan göçmenlerin geri gönderilmesi talimatının verilmesi ve 2021 yılında İstanbul Valiliği’nin basın açıklamasıyla kâğıt toplayıcılığının suç olarak görülmeye başlanması kişilerin çalışma hakkını ihlal etmekle birlikte cezaların keyfi olarak uygulanamayacağını belirten Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırı uygulamalardır. Bu duruma yönelik çözüm önerimiz; kamusal alanda dilenmek, seyyar satıcılık yapmak, uyumak, kâğıt toplayıcılığı gibi ruhsatsız işler yapmak gibi faaliyetleri cezalandırmak ve suç olarak ele almak yerine yoksulluğun göstergeleri olarak ele alınması ve yoksulluğu önlemeye yönelik yeterli hizmetler geliştirilmesidir. 

Haftalık olarak yaptığınız medya taramalarını Medyada Yoksulluk Gündemi başlığı ile yayımlıyorsunuz. Çalışmanın amacından ve kapsamından bahsedebilir misiniz? Yoksulluğun daha da derinleştiği bu dönemde en sık karşılaştığınız haberler neler? 

Haftalık medya taramaları ile Türkiye’de yoksulluk gündemini takip etmeyi ve görünür kılmayı hedefliyoruz. Yoksulluğun sebep olduğu hak ihlallerinin, yoksulluk alanında yapılan çalışmaların ve yoksulluğun medyaya yansımalarının yaygınlaşması amacıyla haber kaynaklarından haberleri derliyor ve internet sitemizde düzenli olarak paylaşıyoruz. Son dönemlerde ısınma, elektrik ve su da dahil olmak üzere temel ihtiyaçlara gelen zamlar, yeterli yaşam koşullarına erişemeyen işçilerin yaptığı grevler, her gün yükselen yoksulluk ve açlık sınırları ve yoksulluk koşullarında yaşayan kişilerin öznesi olduğu intihar haberleri en sık karşılaştığımız haberler arasında yer alıyor. 

Yoksulluk konusuna dikkat çekmek için son dönemde yaptığınız savunuculuk çalışmalarından bahseder misiniz? Bu alanda savunuculuk yapmak neden önemli?

Son dönemde; Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’ne Türkiye’de çocuk yoksulluğu konusunda raporlar ilettik. Bu raporlarla birlikte sosyal medya ve basın aracılığıyla, çocuk yoksulluğunu çocuk hakları perspektifinden görünür kılmaya çalıştık. Bu savunu çalışmalarımız sonucunda, beslenmeye erişimi olmadığı için okula devam edemeyen çocuklar mecliste gündem oldu. Milletvekili Gülistan Kılıç tarafından okullarda beslenme desteği sağlanması hakkında bir kanun teklifi sunuldu. Bunun yanında, “Hikâyenin Yok Hali” kitabı ile yoksulluğu deneyimleyen kişilerin hikayelerinin ve yaşanan hak ihlallerinin görünür olmasını hedeflediğimiz bir çalışma yürüttük. Kâğıt toplayıcılara yönelik artan baskı ve cezalandırma süreçlerine karşı bir bilgi notu yayımlayarak milletvekillerine, yerel yönetimlere ve basın kurumlarına ilettik. 

Kurumsal Destek Fonu’nun 2021 döneminde sağladığımız hibe ile odaklanacağınız kurumsal gelişim başlığı ne olacak? Bu kapsamda ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Odaklanacağımız kurumsal gelişim başlığı savunuculuk ve izleme-değerlendirme olacak. Savunu başlığı kapsamda; Derin Yoksulluk Ağı’nın savunu çalışmaları için planlama yapmayı, karar vericilere yönelik yoksulluğu önlemeye yönelik talep ve önerilerini içeren dokümanlar hazırlamayı, lobi faaliyetleri için iletişim listesi oluşturmayı, yerel yönetimlerin ve merkezi yönetimin yoksulluk alanındaki uygulamalarını izlemeye yönelik planlama yapmayı, düzenli bilgi notları yayınlamayı, yoksulluk konusunun insan hakları çerçevesinde görünürlüğü artırmaya yönelik savunu çalışmaları yapmayı hedefliyoruz. İzleme-değerlendirme başlığı kapsamında ise Derin Yoksulluk Ağı’nın faaliyetlerinin etkinliğini değerlendirmek amacıyla izleme çalışması yürütmeye başlamayı ve ardından faaliyetlerin değerlendirmesini yapmayı planlıyoruz. 

Vakfımızın Kurumsal Destek Fonu’ndan farklı bir başlık altında ikinci kez hibe ve kapasite gelişim desteği alıyorsunuz. Geçmiş dönemdeki deneyimlerinizi de düşündüğünüzde iki sene üst üste bu tür bir kurumsal destek almanın derneğinize ne tür katkıları olacağını düşünüyorsunuz?

Geçen sene aldığımız kurumsal hibe ve  kapasite gelişim desteği sayesinde derneğimizin finansal sürdürebilirliğini sağlamak yolunda önemli adımlar attık. Kaynak geliştirme alanında kapasitemizin gelişmesiyle desteklediğimiz hane sayısı arttı. Bu sene alacağımız destek ile, derneğin savunu ve izleme-değerlendirme kapasitesini arttırma, yoksulluk alanında oluşacak politikalara katkı sağlama, çözüm önerileri sunma, yoksulluk konusunda karar vericilere yönelik etkili savunu stratejileri geliştirme ve yoksulluğun sebep olduğu hak ihlallerini görünür kılma alanlarında güçleneceğimize inanıyoruz. Bu desteğin, derneğin önemli bir faaliyet alanı olan savunu çalışmalarının temelinin güçlenmesi ve sürdürebilirliğinin sağlanması anlamında önemli olduğuna inanıyoruz. İki sene üst üste Kurumsal Destek Fonu’ndan yararlanmamızın; Açık Alan Derneği’nin kurumsallaşma sürecinde sağlam temeller kurması, faaliyetlerini ve etki alanını genişletmesi yönünde önemli bir kaynak olduğunu düşünüyoruz.

 

Türkiye Alzheimer Derneği ile Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi Projesini Konuştuk

By | Şartlı Hibe

Türkiye Alzheimer Derneği kişilerin, Alzheimer hastalığı ve bakımı konusunda bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve bu hastalıktan muzdarip kişi ve ailelerin yaşam kalitesinin artırılması amacıyla çalışmalar yürütüyor. Şartlı Destek Fonu kapsamında hibe desteği sağladığımız dernek, Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi projesini hayata geçirecek. Proje kapsamında Şişli Gündüz Yaşam Evinde; 16 kişilik gruplar halinde toplam 32 hastaya, gruplar için belirlenen günlerde 8 saat rehabilitasyon ve sanat terapisi sağlayacak. Sanat terapisi kapsamında haftada iki kez ikişer saatlik müzik dinleme, şarkı söyleme ve dans etme faaliyetleri gerçekleştirecek olan dernek; bir yandan da resim, ebru, kil, mandala, seramik gibi hastaların ince kaslarını çalıştırmalarına ve zihinsel becerilerini korumalarına destek olmayı amaçladığı atölyeler gerçekleştirecek.

Türkiye Alzheimer Derneği Genel Sekreteri Füsun Kocaman, Sosyal Hizmet Uzmanı/Gündüz Yaşam Evi Sorumlu Müdürü Gizem Akpınar, Prof. Dr. Başar Bilgiç Başkan ve dernek Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nil Tekin ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; her yıl daha da yaşlanan Türkiye nüfusunu sağlık hizmetlerine erişim açısından bekleyen riskler, hava kirliliğinin bunama hastalığına etkileri, Türkiye’de demans hastalarını desteklemek amacıyla geliştirilen stratejiler ve proje kapsamında yürütecekleri çalışmalar hakkında konuştuk. 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun yakın zamanda yayımladığı rapora göre, Türkiye’de yaşlı nüfusu son 5 yılda %24 arttı. Her geçen gün artan yaşlı nüfus göz önüne alındığında yaşlanmakta olan nüfusu özellikle sağlık hizmetlerine erişim açısından ne tür riskler bekliyor? 

Yaşlanmakta olan nüfusu sağlık hizmetlerine erişim açısından bekleyen riskler şu başlıklar altında özetlenebilir:

  • Kapasite yetersizliği nedeniyle tedavi için uzun süre beklemek zorunda kalınması, 
  • Yoksulluk sebebiyle sağlık hizmetlerine (hastane, ameliyat, ilaç vs) erişilememesi,
  • Çok yaşlı olan ve/veya yalnız yaşayan hastaların sağlık kuruluşlarına gidememesi.

Yaşlı nüfusun artması kamusal sağlık hizmetlerinin yetersiz kalma ihtimalini doğurmaktadır. Nüfus yoğunluğu sağlık hizmetlerin yavaşlamasına ve imkanların yetersiz kalmasına neden olabilir. Yatak kapasiteleri ya da bakım evlerinin kapasitesi yaşlı nüfusa yetmeyebilir. Bu sebeple yaşlı nüfus aktif yaşlanma sürecini tamamlayacak sağlık hizmetlerinden yoksun kalabilir. 

Bir diğer sorun ise yoksulluk sebebiyle sağlık hizmetlerine (Hastane, ameliyat, ilaç vs) erişememe. Ülkemizde kayıt dışı çalışanların ve sigorta kapsamı dışında kalanların oranı bir hayli fazla. 

65 yaş üstü 851 bin kişinin %92’si kayıt dışı çalışıyor. Türkiye’de bakımı üstlenenlerin yarısından fazlası da kadınlardan oluşuyor. Evde bakım vb. devlet destekleri ancak belirli bir gelir düzeyinin altında kalan kişilere veriliyor. Bu nedenle bakım sağlayan kesim bu görevi ücretsiz olarak yerine getiriyor ve çalışma imkanına erişemiyor. Bu da yaşlanmayla birlikte yoksulluğun giderek artacağını gösteriyor. Yoksullukla birlikte öz bakım ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında karşılaşılacak sorunlar ve kısıtlar, sağlığa ihtiyacı daha da artıracak. Bu da sağlığa erişim sorunu daha da büyüyecek. 

Çok yaşlı olan ve/veya yalnız yaşayan hastaların sağlık kuruluşlarına erişimi çok zor hatta kimi durumlarda imkânsız. Bu da evde sağlık uygulamalarını gündeme getiriyor. Yaşlıların sağlığa erişimini sağlamak için sağlık ve sosyal hizmet uygulamaları bir arada düşünülmeli.

Türkiye’de Alzheimer hastalarını desteklemek amacıyla geliştirilmiş ulusal düzeyde bir stratejik plan veya politika bulunuyor mu? Bu tür bir çalışmanın hayata geçirilmesi için hangi paydaşlar tarafından neler yapılması gerekiyor?

Demans, en sık görülen formuyla Alzheimer Hastalığı (AH) yaşla birlikte görülme riski artan, hastada oluşturduğu engellilik durumu, mortalite oranları, bakıcı yükü ve bakım maliyeti ile toplumu etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Demans dünya genelinde 50 milyon kişiyi etkilemektedir ve her 3 saniyede yeni bir demans olgusu ortaya çıkmaktadır. Bu artış hızıyla 2030 yılında 82 milyona, 2050 yılında ise yaklaşık 152 milyona ulaşacağı öngörülmektedir.  Son zamanlarda Türkiye’de 800.000 kişinin bu hastalıkla mücadele ettiği düşünülmektedir.  Her geçen yıl daha da artan ve şu anda nüfusun %9.1’ini oluşturan yaşlı nüfusu ile beraber düşünüldüğünde demansın Türkiye’de görülme oranı da artacaktır. 

Yaşlanan Türkiye’de demans hastalığı hakkında daha fazla farkındalık ve bilgi sahibi olmak büyük önem taşımaktadır. Demans hastalığında korunma, erken tanı, bilgilendirme, kaliteli bakımın sağlanması, hastanın ve ailelerinin yaşam kalitesinin arttırılması için verilecek destek hizmetlerini içeren planlamalara gereksinim giderek artmaktadır.  Kesin tedavisi olmayan, ilerleyici, kronik bir hastalık olarak tanımlanan demans hastalığına yönelik olarak özellikle gelişmiş ülkelerde stratejik planlar oluşturulmasıyla tüm dünyada ülkelerin kendilerine has planların yapılma gereksinimi ortaya konmuştur. Alzheimer’s Disease International (ADI) küresel bir eylem planı oluşturmaya, bu eylem planına daha fazla ülke ve bölgeyi dâhil etmeye çalışmaktadır.

Hızla yaşlanan Türkiye’de giderek daha sık görülmeyen başlayan Alzheimer ve diğer demans tiplerine yönelik bir ulusal stratejik planın oluşturulması önem taşımaktadır. Koordinasyon, bilgi paylaşımı ve işbirlikleri, kaynakların etkin kullanımı, finansman modelleri, sürdürülebilirlik, değişen gereksinimlerin doğru şekilde değerlendirilmesi ve bütünleşik bakımın sağlanması için tüm Dünya’da Alzheimer derneklerine önemli görevler düşmektedir.  ADI üyesi de olan Türkiye Alzheimer Derneği bünyesinde Ulusal Demans Stratejik Plan Çalışma Grubu tarafından Ulusal Demans Stratejik Planı (2020-2025) oluşturulmuştur. Oluşturulan plan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’na sunulmuştur.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı öncülüğünde yaşlılara yönelik ulusal eylem planları yapılıyor olsa da Alzheimer özelinde ulusal bir plan mevcut değildir. 

Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı(2007 Kalkınma Ba- kanlığı Devlet Planlama Teşkilat)

Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı Uygulama Programı(2013-2015-2016 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı) 

Bakım Hizmetleri Stratejisi ve Eylem Planı(2011-2013 Aile ve SosyalPolitikalarBakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü) 

Türkiye Sağlıklı Yaşlanma Eylem Planı ve Uygulama Programı(2015-T.C. Sağlık Ba- kanlığı)

Hava kirliliğinin bunama hastalığı üzerinde ciddi etkileri olduğu biliniyor. Hava kirliliği bunama hastalığını nasıl tetikliyor? Bunun önüne geçmek için ne tür çalışmalar yapılması gerekiyor?

Hava kirliliği görülme oranı artan küresel bir sorundur. Kalp hastalığı, felç ve kanser dahil olmak üzere birçok bulaşıcı olmayan hastalıkta bilinen bir nedensel faktördür. Demans (bunama) da ilerleyici, engellik yaratan, bulaşıcı olmayan bir hastalık olarak hızla büyüyen küresel bir sorundur. Hava kirliliği ile bunama veya bilişsel bozulma arasında ilişki olduğunu düşündüren çalışmalar mevcuttur. 

Temel olarak hava kirliliğine, özellikle de havada yer alan ince partiküllü maddelere maruz kalmanın, hipertansiyon, hiperlipidemi, ateroskleroz, oksidatif stres, insülin direnci, endotelyal disfonksiyon, pıhtılaşma eğiliminde artış, iltihaplanma ve inme riskini artırdığı ve bunların hepsinin aynı zamanda zihinsel işlevleri de bozduğu düşünülmektedir. 

Genel olarak, uzunlamasına kohort çalışmalarından elde edilen kanıtlar, hava kirliliğinde, özellikle küçük partiküller olan PM2.5, NO2/NOx ve O3 kirleticilerine maruz kalmanın, bunama riskini arttırdığını ve zihinsel işlevleri bozduğunu göstermektedir. Solunduğunda, partikül yüzeyinden desorbe edilen gaz, partiküller veya materyalin inflamatuar yanıtları, mikroglial aktivasyonu, reaktif oksijen türlerinin üretimini ve Aβ peptitlerinin artan üretimini ve birikimini indüklemek üzere hareket ettiği varsayılmaktadır. Bir çalışmada ikamet yeri ile en yakın ana yola olan mesafe arasındaki ilişkiye bakarak kirliliğe maruz kalmanın bir temsili ölçüsü kullanılmış, sonuçlarda konut ana yola ne kadar yakınsa demans riski o kadar yüksek bulunmuştur.

“2017 yılında “Lancet Demans Önleme, Müdahale ve Bakım Komisyonu” demans için potansiyel risk faktörleri listesine hava kirliliğini de dahil etmiştir. 2018 yılında da özellikle yaşlılarda havada asılı küçük partiküller ve bunama için nedensellik kanıtlarının arttığını belirtmiş ve ortaya çıkan nedensel bağlantıların araştırılması için daha fazla araştırma yapılması çağrısında bulunmuştur. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olduğu bilinirken, bilişsel işlev üzerindeki etkisini değerlendirmek için gereken uzunlukta klinik çalışmalar yapmak gerekmektedir.”

Demans için belirlenmiş risk faktörlerinin çoğunda olduğu gibi hava kirliliği, tek başına zihinsel işlevleri etkilemez. Aksine, biri demans olan birden fazla bulaşıcı olmayan hastalık riskini artırır. Bununla birlikte, yerleşik bunama risk faktörlerinin çoğunun aksine, hava kirliliğinden kaynaklanan risklere maruz kalma üzerinde kişisel kontrol imkânı düşüktür. Hava kirliliği yaygın, küresel, yaşam boyu sürer ve sağlığa zararlıdır. Maruziyetin azaltılması, potansiyel olarak demans riskini azaltmak da dahil olmak üzere sağlık yararı ve maliyet tasarrufu için büyük bir potansiyele sahiptir.

Bunama için risk yaratan havadaki bu küçük zararlı partiküllerin ana kaynağı petrol türevlerini kullanan içten yanmalı motorlar, termik santraller ve ağır sanayidir. Bu nedenle bunama açısından hava kirliliği kaynaklı riski azaltmak için ülke politikası olarak çevreci bir yaklaşım benimsenmeli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmelidir. Ayrıca içten yanmalı motorların yerine elektrikli araçların yaygınlaşması, ikamet edilen yerlerin otoyol, termik santral ve ağır sanayi alanlarından uzak yapılandırılması da özellikle yaşlı nüfusta hava kirliliği kaynaklı bunama riski azaltacak yaklaşımlardır.  

Türkiye Alzheimer Derneği olarak COVID-19 salgını döneminde; Dijital Torunum, Dijital Çay Saati, Bana Bir Hikâye Anlat gibi faaliyetler yürüttünüz. Pandemi kısıtlamalarının kalkması ile yüz yüze faaliyetler yeniden başladı. Dernek olarak bu dönemde edindiğiniz tecrübeleri ilerleyen dönemlerde nasıl kullanmayı planlıyorsunuz? Dijital etkinlikler yapmaya devam edecek misiniz? 

Hem hastalarımızın – hatta birçok hasta yakınımız – riskli yaş grubu içerisinde yer alması hem de Gündüz Bakım Evi, Evde Bakım ve Eğitim hizmetlerimize uzun süre ara vermiş olmamız,  pandemi koşullarının yarattığı olumsuz etkileri çok ciddi bir şekilde hissetmemize neden oldu. Gündüz Yaşam Evimizde faaliyetleri yaklaşık 18 ay aradan sonra 1 Eylül 2021 itibari ile tekrar başladık. Ancak, bazı aksaklıklar nedeniyle ve pandemi koşullarında henüz yeterli serbesti sağlanamadığı için şu anda hastalarımızı “üçer kişi-yarımşar gün” kabul edebiliyoruz. 1 Mart 2022 tarihinden itibaren tekrar eski düzende çalışabilmenin ilk adımlarını attık. Buna göre dünya standartlarına göre üst sınır kabul edilen 16 hastayı pazartesi, çarşamba ve cuma, diğer 16 hastadan oluşan ikinci grubu da salı ve perşembe günleri kabul ediyoruz. Yani, toplam 32 hastaya günde 8 saat rehabilitasyon ve terapi sağlayacak şekilde pandemi öncesi hizmet modelimize geri dönmek için gerekli planlamaları yapıyoruz. 

Gündüz Yaşam Evimizde sunduğumuz yüz yüze danışmanlık, aylık bilgilendirme seminerleri, aylık grup psiko-terapi seansları, hasta ve hasta yakınlarına canlı müzik eşliğinde birlikte eğlenme imkânı sunan Çay Saati programlarımızı pandemi döneminde telefon üzerinden ve dijital platformlar aracılığı ile devam ettirdik. Böylece, hastalarımıza ve ailelerine sağladığımız destekleri hiç aksatmamış olduk. Aynı zamanda pandemi döneminde, tüm danışma hatlarımızı evlerimize yönlendirerek telefon, görüntülü görüşme ve sosyal medya platformları aracılığı ile hasta yakınlarına psiko-sosyal destek vermeye devam ettik. Mayıs 2021’den itibaren her perşembe saat 15:00’da çevrimiçi bilgilendirme toplantıları yapmayı ve acil ihtiyaç duyan ailelere evde bakım hizmeti sağlanmayı sürdürdük. Ayrıca pandemi döneminde hayata geçen Dijital Torun projesiyle gençler, kendileriyle eşleştirilen hastalarla belirlenen gün ve saatlerde görüntülü görüşerek moral vermeye ve iletişim becerilerini kaybetmelerini önlemeye çalıştılar ve bu görüşmeler halen devam etmekte.

Pandemi hepimize dijitalleşmenin önemini ve kolaylaştırıcılığını gösterdi. Mekandan bağımsız olarak dünyanın herhangi bir yerinden herhangi bir ulaşım sorunu ve masrafı yaşamadan ve özellikle hasta yakınları için hastalarını yalnız bırakmak ya da birine emanet etmek zorunda kalmadan her türlü bilgilendirme, dayanışma, eğlence, vb. etkinliğe katılma imkanı sundu. Dijitalleşme iletişimi yaygınlaştırdı. Ayrıca pandemi dönemi hem bizim hem hizmet sunduğumuz hasta yakınlarımız dijital becerilerini geliştirdi.

Bu dönemde hizmet verdiğimiz hedef kitlemizden aldığımız geri dönüşlere dayanarak, yüz yüze faaliyetlerimizin yanında dijitalde de çalışmalarımıza devam etmeye karar verdik. Örneğin ABKOSE – Alzheimer Hastalarına Bakımveren Kadınlar için Online Sertifikalı Eğitim Programı Geliştirme projesini hayata geçirdik. ABKOSE projesiyle, Alzheimer hastalarının, ailelerinin ve profesyonellerin doğrudan katılımı ve eğitimi üzerine biricik ve yenilikçi bir dijital eğitim programını tasarlıyoruz. Projeyle gayri resmi bakımveren kadınların akrabalarına bakarken edindikleri becerilerin yapılandırılmasını, eksiklerinin tamamlanmasını ve belgelendirilmesini, kadınların sosyal ve ekonomik dışlanmanın üstesinden gelebilmesi için güçlendirilmesini amaçlıyoruz. Eğitimle Türkiye’de artan paramedikal ve bakım personeli açığına cevap verileceği ve yalnızca nihai yararlanıcıların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda ülkenin işgücü piyasası talebi için de fayda sağlayacağı öngörülmektedir. Eğitim, Alzheimer ve demans hastalarına bakımveren kadınlara bakım teknikleri ve teknolojilerini sunarak kişisel güçlenmelerini destekleme ve meslek sahibi yapma noktasında katkı sağlayacak.

Özetle, bundan böyle yüz yüze etkinliklerimizi dijital kanallar aracılığıyla sunacağımız etkinliklerle destekliyor olacağız.

Şartlı Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi projesini hayata geçireceksiniz. Projenin amacından ve bu kapsamda gerçekleştirmeyi planladığınız faaliyetlerden bahseder misiniz?

Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi projesi ile hastalarımıza canlı, dinamik, keyifli ve saygın bir yaşam sunmayı ve onlara moral, motivasyon desteği vermeyi amaçlıyoruz. Özellikle pandemi sürecinin hasta ve yakınlarında yarattığı zihinsel durgunluğu ve psikolojik yorgunluğu atmak için bu tarz aktivitelere geçmişe oranla çok daha fazla ihtiyaç duyulmakta. Bu amaçla haftada iki kez ikişer saat müzik ve sanat terapistleri gerçekleştiriyoruz. Projemiz 1 Mart 2022 tarihinde başladı. Önceki dönemlerde de beraber çalıştığımız ve hastalarımızla çok güzel diyaloglar kuran müzik terapisti eşliğinde; dinleme, şarkı söyleme ve dans etme faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Tüm bu faaliyetler hastalara hem zihinsel hem ruhsal hem fiziksel olarak iyi geliyor. Proje kapsamında yürüttüğümüz bir diğer faaliyet ise Psikolog ve Sanat Terapisti uzmanımız eşliğinde gerçekleşen resim, ebru, kil, mandala, seramik gibi hastaların hem ince kaslarını çalıştırmalarına hem zihinsel becerilerini korumalarına yarayan çalışmalar. Aynı zamanda bu çalışmalar sayesinde yeniden üretmeye başlayan hastalar hem moralman daha da güçleniyor hem de bakımverenleri ile birlikte çalışma yaparak aralarındaki iletişim sağlamlaşıyor. 

Hibe desteğiniz sayesinde pandemi döneminde yaşanan tüm maddi sıkıntılara rağmen Gündüz Yaşam Evi Sanat Terapisi projemizi yeniden hayata geçirebildik. Proje ile beraber 24 hafta boyunca hastalara yönelik atölye çalışmaları (Atölyeler 1 ile 3 haftada tamamlanabilemektedir.), canlı müzik ve dans terapisi sunma imkânı elde ettik.

 

Kültür Sanat Fonu’nun 2022 Dönemi Başvuruları Açıldı

By | Kültür Sanat Fonu

Kültür-sanat kurumlarının ve/veya kültür-sanat alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini ve kurumsal kapasitelerini güçlendirmelerini desteklemek amacıyla  Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kültür Sanat Fonu’nun 2022 dönemi başvuruları açıldı.

Fonun 2022 dönemi kapsamında desteklenecek çalışmaların odağında Türkiye’de kültür-sanat alanını geliştirmeye yönelik aşağıda yer alan prensiplerden en az bir tanesinin yer alması bekleniyor:

  • Kurumsal destek: İlgili kültür-sanat kurumunun varoluşunun, temel faaliyetlerinin ve/veya kurumsal ihtiyaçlarının desteklenmesi,
  • İşbirliği: Sivil paydaşların (sanatçılar, kurumlar, kültür çalışanları, vb.) arasındaki yerel iletişim, etkileşim, dayanışma, örgütlenme, işbirliği vb. biçimlerinin desteklenmesi,
  • Alanın güçlendirilmesi: Kültür-sanat alanının dayanıklılığının ve güncel gelişmelere uyumunun sağlanmasını hedefleyen altyapı güçlendirme çalışmaları.

Aşağıdaki başvuru kriterlerine uyan ve bir tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar fona başvurabilir:

  • Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kar amacı gütmeyen tür, (Bir ağ ya da girişim gibi tüzel kişiliğe sahip olmayan birlikteliklerin başvurularını tüzel kişiliğe sahip ev sahibi kuruluş aracılığıyla yapmaları gerekir. Bu durumda ev sahibi kuruluşun başvuru kriterlerini karşılıyor olması ve kurulan ortaklığa ilişkin başvuru aşamasında  iyi niyet sözleşmesinin sunulması gerekir).,
  • En az bir senedir sahada aktif olarak çalışan,
  • 2021 gelirleri 30.000 TL ile 2.000.000 TL arasında olan,
  • Kültür-sanat kurumları ve/veya kültür-sanat alanında faaliyet gösteren STK’lar.

Kültür Sanat Fonu kapsamında STK’lara dağıtılacak hibenin toplam tutarı en az 390.000 TL’dir. Başvuru yapan STK hibe programından en fazla 130.000 TL talep edebilir. Eş finansman mümkündür ve bununla ilgili bir kısıt bulunmamaktadır.

Fona başvurmak isteyen kuruluşların başvuru formunu eksiksiz olarak doldurarak 4 Temmuz 2022 Pazartesi tarihinde saat 18:00’kadar göndermeleri gerekir.

Kültür Sanat Fonu 2022 dönemi hakkında detaylı bilgiye (başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve fon takvimi) ve başvuru formuna buradan ulaşabilirsiniz.