Monthly Archives

Nisan 2023

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu Kapsamında Desteklenecek STK’lar Belirlendi

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu‘nu Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli şekilde etkileyen depremlerin ardından sahada aktif olarak faaliyet gösteren ve bölgeye destek sağlamak üzere çalışmalarına başlayan sivil toplum kuruluşlarının (STK) uzun vadeli projelerini desteklemek amacıyla Dalyan Foundation ve Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdik. Fon kapsamında 19 STK‘ya toplam 43.453.500 TL hibe desteği sağlayacağız.

Desteklenen projelerle ilgili özet bilgileri aşağıda görebilirsiniz:

Defne Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi, sağladığımız 2.288.800 TL hibe desteğiyle Defne Yeniden projesini hayata geçirecek. Kooperatif proje ile Defne/Hatay’da bulunan kooperatif binasını yenileyecek ve üretim kapasitesini arttıracak ekipmanları temin edecek. Kooperatif bu amaç doğrultusunda, depremden etkilenen kadınların hem ekonomik hem de sosyal olarak güçlenmesine katkı sağlamayı hedefliyor.

Eşitlik için Dayanışma Derneği, sağladığımız 2.437.400 TL hibe desteğiyle Deprem Göçü Alan İllerdeki STK’lar için Çocuk Odaklı Kapasite Geliştirme Programı projesini hayata geçirecek. Dernek proje kapsamında deprem bölgesinden yoğun göç alan üç ilde bulunan ve depremden etkilenen çocuklarla beraber çalışan altı STK’nın hak temelli çocuk çalışmaları kapasitesini güçlendirmek amacıyla çalışmalar yürütecek.

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği, sağladığımız 1.557.000 TL hibe desteğiyle Afet Sonrası Dönemde Çocuk Hakları Temelli Psiko-sosyal Destek Çalışması projesini hayata geçirecek. Dernek Adıyaman’da yürüteceği proje kapsamında; yaşanan depremlerin çocuklar üzerinde yarattığı travmatik etkiyi en aza indirmek amacıyla çalışmalar yürütecek. Bu amaç doğrultusunda dernek, Adıyaman Yenimahallede bulunan konteyner kentte çocuklara ve bakım verenlerine yönelik 12 haftalık bireysel ve grup psiko-sosyal ilk yardım programları uygulayacak. Aynı zamanda deprem sonrası çocuklara yönelik yapılan çalışmaları, hizmetleri, politikaları ve hak ihlallerini çocuk hakları odaklı izleyerek, raporlaştıracak.

Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği, sağladığımız 2.018.000 TL hibe desteğiyle Dokunan Hayatlar projesini hayata geçirecek. Dernek, Arsuz/Hatay’da yaşayan kadınların ekonomik olarak güçlendirlemesine katkı sunmak ve bölgedeki geleneksel el sanatları arasında yer alan ipekçiliği yeniden canlandırılmak amacıyla çalışmalar yürütecek. Bu amaç doğrultusunda dokuma atölyesi kuracak olan dernek, 3 ay süreyle 60 kadına dokuma sanatı ile ilgili teorik ve pratik eğitimler verecek. Aynı zamanda kadınların ürettikleri ürünleri satabileceği bir kooperatif kurmasına ve çeşitli platformlar üzerinde de üretilen ürünlerin satılmasına destek olacak.

İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı, sağladığımız 2.290.800 TL hibe desteğiyle Depremden Etkilenen Çocukların Sağlık Hakkına Erişimlerinin Desteklenmesi projesini hayata geçirecek. Hatay merkez ve ilçelerinde faaliyet yürütecek olan dernek, depremden etkilenen çocukların psiko-sosyal olarak güçlenmesine destek olmak amacıyla çalışmalar yürütecek. Bu bağlamda çocukluk dönemi aşı takviminin sağlıklı bir şekilde uygulanması, solunum yolu enfeksiyonları, gastrointestinal hastalıklar, vektörle bulaşan hastalıklar ve yaralanmalara bağlı gelişen enfeksiyon risklerinin azaltılması amacıyla çalışmalar yürütecek.

Kadın Dayanışma Vakfı, sağladığımız 2.499.100 TL hibe desteğiyle Depremden Etkilenen Kadınlarla Dayanışma Kurmak projesini hayata geçirecek. Vakıf proje kapsamında Adıyaman, Diyarbakır, Hatay ve deprem sonrası göç alan Ankara ve Mersin’de şiddete uğrama riski bulunan ve/veya şiddete maruz kalan kadınlara yönelik çalışmalar yürütecek. Bu doğrultuda vakıf sosyal çalışmacı, psikolog ve avukat eşliğinde kadınlara yönelik güçlendirme toplantıları düzenleyecek. Aynı zamanda kadınların temel gıdaya ve hijyen ürünlerine erişimini desteklemek için ihtiyaç kitleri dağıtacak.

KAMER Kadın Merkezi Eğitim Üretim Danışma ve Dayanışma Vakfı, sağladığımız 2.395.000 TL hibe desteğiyle Dayanışma Yaşatır projesini hayata geçirecek. Vakıf proje kapsamında Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’da çadır kentlerde yer bulamayan ve sokakta barınmak zorunda kalan kadınların ve çocukların gıdaya ve hijyen ürünlerine erişimini desteklemek aynı zamanda depremden etkilenenlere yönelik psiko-sosyal ve hukuki danışmanlık sağlamak amacıyla çalışmalar yürütecek.

Kırkayak Kültür Sanat ve Doğa Derneği, sağladığımız 2.148.000 TL hibe desteğiyle MutfakNa projesini hayata geçirecek. Dernek, kadınların ekonomik olarak güçlenmesine destek olmak amacıyla Gaziantep’te yaşayan Türkiye’den ve Suriye’den kadınların bir arada çalışacağı MutfakNa (Bizim mutfağımız) adı altında fiziksel mutfak ve mobil mutfak açacak. Sekiz kişinin istihdam edileceği proje kapsamında günlük 150-200 kişiye yemek hazırlanacak.

Köy Okulları Değişim Ağı Derneği, sağladığımız 2.500.000 TL hibe desteğiyle Afet Sonrası Kırsalda Destek Programı projesini hayata geçirecek. Dernek proje kapsamında deprem sonrası eğitimin sekteye uğradığı 70 köy okulundaki köy öğretmenlerinin bire bir mentorluk ve eğitimler yoluyla güçlendirilmesi amacıyla faaliyetlerini yürütecek. Aynı zamanda aile eğitimleri ve sosyal duygusal öğrenme programları aracılığıyla köylerdeki çocukların evde ve okulda aldıkları eğitim niteliğinin iyileştirilmesi amacıyla çalışmalarını yürütecek.

Kültürhane Bilim, Sanat, Müşterekler ve Ekolojik Yaşam Dayanışma Derneği, sağladığımız 1.719.000 TL hibe desteğiyle Kültür Mecrası projesini hayata geçirecek. Proje kapsamında dernek, Mersin’de depremden etkilenen kişilerin sosyal yaşamının güçlenmesini desteklemek amacıyla içerisinde toplantı salonu, çocuk, sanat, tamir atölyeleri ve bir eşya kütüphanesinin bulunacağı faaliyet alanı kuracak.

Medikal Arama Kurtarma Derneği, sağladığımız 2.212.000 TL hibe desteğiyle Afetlerde Cinsel ve Üreme Sağlığının Desteklenmesi projesi hayata geçirecek. Adıyaman, Diyarbakır ve Malatya’da yaşayan kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığı kapasitesini güçlendirmek aynı zamanda bölgedeki sağlık kuruluşlarının SRH kapasitesinin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla çalışmalar yapacak.

Nesin Vakfı, sağladığımız 6.191.600 TL hibe desteğiyle Aziz Dede’nin Gezgin Atölyesi projesini hayata geçirecek. Vakıf proje kapsamında Hatay’da ikamet eden çocukların ve gençlerin iyi olma halini desteklemek amacıyla psiko-sosyal destek çalışmaları yürütecek. Aynı zamanda deprem bölgesinde psiko-sosyal çalışmalar yürüten eğitimcilerin ve genç gönüllülerin bu alandaki kapasitesini güçlendirmek amacıyla çalışmalar yapacak.

Öğretmen Ağı, sağladığımız 2.359.400 TL hibe desteğiyle Yaşamın İnşasında Öğretmen Var projesini hayata geçirecek. Proje kapsamında öğretmenlerin deprem bölgesine ilişkin belirledikleri ihtiyaçlara çözüm üretebilecekleri içerikler üretmesine, deprem sonrası okula uyum sağlamak üzere insan kaynağını düzenli ve sürdürülebilir kılınmasına ve yerelde öğretmenlerin oluşturdukları dayanışma topluluklarını desteklemesine yönelik çalışmalar yürütecek.

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, sağladığımız 1.148.600 TL hibe desteğiyle Afet Bölgesinde Yaşayan Kadınların ve Çocukların Güçlendirilmesi projesini hayata geçirecek. Adıyaman ve Hatay’da yürütülecek proje kapsamında, depremden etkilenen kadınların ve çocukların şiddetten, cinsel taciz ve istismardan koruması için ilgili mekanizmalara ve bilgiye erişimini desteklemek amacıyla çalışmalar yürütecek. Dernek kadınların ve çocukların iyi olma halini desteklemek amacıyla çeşitli psiko-sosyal destek atölyeleri düzenleyecek.

Robot El Derneği, sağladığımız 1.900.000 TL hibe desteğiyle Robotel Afet projesini hayata geçirecek. Dernek proje kapsamında başta çocuklar olmak üzere deprem nedeniyle uzuv kaybı yaşayan yaklaşık 1000 kişiye protez uzuv desteği sağlayacak.

SistersLab – Bilim ve Teknolojide Kadın Derneği, sağladığımız 1.103.300 TL hibe desteğiyle Afetten Etkilenen Yazılımcı Gençlerin Güçlenmesi ve İstihdama Erişimi projesini hayata geçirecek. Dernek proje kapsamında başta kadınlar olmak üzere üniversitelerin yazılımla ilgili bölümlerinde okuyan veya yeni mezun olan gençlere yönelik yazılım akademileri ve uzaktan eğitim sistemi sunacak. Aynı zamanda depremden etkilenen gençlerin teorik ve pratik bilgi seviyelerini arttırmak ve istihdam süreçlerine katılımlarını desteklemek amacıyla çalışmalar yürütecek.

Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı, sağladığımız 1.630.300 TL hibe desteğiyle Afet ve Kriz Durumlarında Ergenlerin Desteklenmesi projesini hayatını geçirecek. Vakıf proje kapsamında depremden etkilenen bölgelerde ikamet eden ergenlik dönemindeki çocukların ve gençlerin cinsel ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet türleri başta olmak üzere ergenlik dönemi risklerine karşı korunması aynı zamanda okul terkinin önlenmesi amacıyla çalışmalar yürütecek.

Yaşam için Toprak Derneği, sağladığımız 2.279.200 TL hibe desteğiyle Tarımla Onaralım: Sağlıklı Topraklardan Dirençli Topluluklara projesini hayata geçirecek. İslahiye/Gaziantep’te yürütülecek proje kapsamında Türkiye tarımsal ekonomisinde önemli payı bulunan fakat ekonomik kriz, deprem ve beklenen kuraklık nedeniyle kırılganlığı artmış afet bölgelerinin ekolojik, ekonomik ve sosyal dönüşümünü kapsayan bölgesel dirençliliklerinin geliştirilmesi, bireylerin afetler karşısındaki dayanıklılık, uyum ve çözüm üretme kapasitesinin güçlendirilmesi amacıyla çalışmalarını yürütülecek.

Yuva Derneği, sağladığımız 2.238.000 TL hibe desteğiyle Depremden Etkilenen Çocuklar için Okul Öncesi Eğitimi projesini hayata geçirecek. Dernek proje kapsamında Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta bulunan iki çardır kentteki 3-6 yaş arası çocuklara yönelik okul öncesi eğitim verilmesi aynı zamanda çocuklara ve ailelerine rehberlik ve psiko-sosyal destek sağlanması amacıyla çalışmalarını yürütecek.

Türkiye Alzheimer Derneği Alzheimer Hastalarına Bakım Veren Kadınların Sertifikalı Eğitimi Projesini Tamamladı

By | Her Yaşta Fonu

Türkiye Alzheimer Derneği kişilerin, Alzheimer hastalığı ve bakımı konusunda bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve bu hastalıktan muzdarip kişi ve ailelerin yaşam kalitesinin artırılması amacıyla çalışmalar yürütüyor. AgeSA  Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu’nun 2021 döneminde Alzheimer Hastalarına Bakımveren Kadınların Sertifikalı Eğitimi projesini hayata geçirdi. Dernek proje kapsamında bakım veren kadınların akrabalarına bakarken edindikleri becerilerin tasdiklenmesi ve belgelendirilmesi ve demans mağduru ailelerin sorunlarını ele almak üzere kampanya ve bilinçlendirme yoluyla toplumda yaygın olan sosyal damgalamayla mücadele etmek için çalışmalar yaptı. Proje kapsamında 1 psikolog, 1 sosyal hizmetler uzmanı, 1 fizyoterapist, 1 hemşire ve 1 doktor tarafından yapılacak ön toplumsal araştırma sonrasında tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda bakım verenlere teorik ve uygulama bölümleri içeren bir çevrimiçi eğitim paketi hazırladı.

Türkiye Alzheimer Derneği Genel Sekreteri Füsun Kocaman, Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Bedia Samancı ve Sosyal Hizmet Uzmanı/Gündüz Yaşam Evi Sorumlu Müdürü Gizem Akpınar ile yaptığımız röportajda; Alzheimer hastalığında erken tanının önemi, 12. Ulusal Alzheimer Kongresi, proje kapsamında yürütülen faaliyetler ve Her Yaşta Fonu kapsamında sağlanan desteğinin çalışmalarına sağladığı katkılar hakkında konuştuk.

Birçok hastalıkta olduğu gibi Alzheimer hastalığında da erken tanının önemli olduğunu biliyoruz. Alzheimer gibi hastalıkların erken teşhis edilmesi hasta bakımına ve bakım verenlere etkilerinden bahseder misiniz?

Alzheimer hastalığı; erken, orta ve ileri olmak üzere üç evrede ele alınabilir. Erken evre bulguları genellikle ihmal edilebilecek kadar hafif olabilir ve tanı zorlaşabilir. Oysaki hastalığın erken dönemde teşhis edilmesi ve buna bağlı olarak tedaviye başlanması hastalık sürecini yavaşlatabilir.

Alzheimer hastalığının tedavisi kesin olarak mümkün olmasa da hastalık sürecini yavaşlatmak ve semptomları azaltmak mümkündür. Aynı zamanda erken tanı sonucunda tedaviye başlamak, semptomların şiddeti azaltılarak alzheimer hastasının yaşam kalitesi arttırılabilir ve sosyal işlevselliği korunabilir.

Erken tanı Alzheimer hastasının, bakım verenlerin ve hastanın içinde bulunduğu ailenin yaşam kalitesini arttırır. Alzheimer hastasının yaşadığı ve yaşayabileceği tıbbi, psikolojik, davranışsal ve sosyal sorunlar bakım verenlerin bakım yükünü de arttırıyor. Bu noktada erken tanı ile bakım sürecinde ortaya çıkan bakım yükü ve bakım sorunlarıyla baş etme konusunda bakım verenlere verilecek destek çok önemlidir. Bakım verenlerin Alzheimer hastasının uyku, beslenme ve hijyen düzeni aynı zamanda hastalarla iletişim, yasal ve sosyal haklar konusunda bilinçlendirilmesi ve farkındalığının geliştirilmesi bakım yükünü azaltılması için çok önemlidir. Ayrıca Alzheimer hastalarına ve bakım verenlere yönelik önemli destek mekanizması görevi gören Gündüz Yaşam Evleri de Alzheimer hastalarının sosyalleşmesi açısından oldukça önemlidir. Alzheimer hastalarının sosyalleşmesi hem hastalığın ilerlemesini durdurmakta hem de bakım verenlerin desteklenmesi noktasında önem arz eder.

Yakın zamanda 12. Ulusal Alzheimer Kongresi’ni hayata geçirdiniz. Bu kongre sonucunda ne tür öneriler ortaya çıktı? Bu önerilerin hayata geçirilmesi için önümüzdeki dönemde ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

2022 yılında düzenlenen 12. Ulusal Alzheimer Kongresi’nin ilk gününde Davranış Nörolojisi Kursu yapıldı. Bu kursla demans alanı ile ilgilenen tıp öğrencilerine ve uzmanlara yönelik anatomi, semptom, laboratuvar gibi pek çok konu hakkında eğitimler düzenlendi. Aynı gün paralel olarak düzenlenen Aile Hekimlerine Yönelik Demans Kursu başlıklı oturumda aile hekimlerinin demansa yaklaşımı, demans hastalarının takibi ve yönlendirilmesi konularında bilgilendirmeler yapıldı. Kongrenin ana oturumunda ise demanslarda görüntüleme, genetik, vücut sıvısı biyo-belirteçleri, tedavi yaklaşımları gibi pek çok konuda güncelleme yapıldı. Aynı zamanda çevrimiçi beyin egzersizleri, demanslı hastada psikiyatrik ve geriatrik durumlara yaklaşım konuları ele alındı. Psikiyatri ve Geriatri birimleri ile multidisipliner çalışmalar planlandı. Son dönemde oldukça gündemde olan transkranyal manyetik stimülasyon (TMS) ve transkranyal pulse stimülasyonun (TPS) demanstaki yeri detaylıca tartışıldı ve henüz verilerin yetersizliği nedeniyle şu aşamada klinik kullanımının doğru olmadığı vurgulandı.

Son bir yılda klinik kullanıma girmiş olan mekanizma temelli tedavilerin Türkiye’de ulaşılabilirliği ve kullanılabilirliği görüşüldü. Nörolojide oldukça önemli yeri olan ancak demans alanında gözden kaçabilen beslenme konusu bir oturum olarak ayrıca ele alındı. Demans hastalarında beslenme sorunları ve başa çıkma yöntemleri anlatıldı. Türkiye Alzheimer Derneği bünyesinde bu yıl içerisinde kurulmuş olan Nütrisyon Çalışma Grubu hakkında bilgi verildi ve demanslı hastalarda beslenme ile ilgili bir rehberin hazırlık aşamasında olduğu aktarıldı. Kongre her yönüyle oldukça doyurucu ve verimli geçti.

Hibe desteğimizle hayata geçirdiğiniz Alzheimer Hastalarına Bakım Veren Kadınların Sertifikalı Eğitimi projesi kapsamında yürüttüğünüz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Proje kapsamında, bakım verenlere yönelik pilot eğitim düzenlendi. Hazırlamış olduğumuz eğitim modülleri Sosyal Garaj Platformu’na eklenerek giriş derslerinin içeriği, kurs bilgileri ve içerik hakkında gerekli bilgilendirmeler yapıldı. Daha sonrasında katılımcıları bilgilendirmek ve platform kullanım denemesi yapmak amacıyla bir toplantı düzenlendi. Platformun ve eğitim içeriğine yönelik geri bildirimleri almak amacıyla anket çalışması uygulandı.

Proje sürecinde Alzheimer hastalarının, yakınlarının ve profesyonel bakım verenlerin ihtiyaçlarını anlamak ve önerilerini dinlemek amacıyla çeşitli anketler düzenlediniz. Bu çerçevede hem profesyonel bakım verenlerin hem de hasta yakınlarının öne çıkan ihtiyaçlarından ve bu ihtiyaçları karşılamak için yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Alzheimer’da her bireyin hastalık süreci birbirinden farklı olup hastalık bireyin yaşadığı sürece göre şekil alıyor. Alzheimer hastalığında yaşanan süreç bireyin kişiliği, yaşantısı, sosyalizasyonu gibi faktörlerle şekilleniyor. Örneğin, birey hastalığa yakalanmadan önce sosyal çevresiyle uyumlu bir ilişki ve yaşam sürdürüyorsa Alzheimer hastalığına yakalandıktan sonra büyük oranda bu ilişkilerini koruyabiliyor ve davranışlarını sürdürebiliyor. Ancak ilerleyen dönemlerde birey başkasına bağımlı hale de gelebiliyor.

Alzheimer hastalığı sadece hasta olan kişiyi değil tüm aileyi, sosyal çevreyi ve en çok da hastaya bakım veren kişiyi etkileyen bir süreçtir. Hastalıkta birey zamanla bakım veren kişinin desteğine daha çok ihtiyaç duyar hale geliyor. Bu süreç bakım verenlerin yükünü artırıyor ve çeşitli sorunlar yaşamalarına neden oluyor. Bu süreçte bakım veren aile üyeleri fiziksel, ruhsal, sosyal ve ekonomik olarak sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Alzheimer hastasının bakımını üstlenen kişilerde sosyal ilişkilerden uzaklaşma, toplumdan kendini izole etme, ekonomik kayıplara uğrama, fiziksel ve ruhsal olarak sağlıkta bozulma ve depresyon gibi sorunlar görülüyor. Alzheimer hastası bireylerin yaşadığı en büyük ihtiyaç, hastalık nedeniyle yaşam kalitesinin düşmesi ve buna bağlı olarak kendi hayatını tam anlamıyla idame ettirememesi ve bakıma gereksinimi duymasıdır.

Bakım verenlerin ihtiyacı ise bakım konusunda desteklenmektir. Alzheimer hastası bireye bakım verenler gayrı resmi olarak bakım sürecini sürdürmekte, bakım emekleri hem yakın çevreleri hem de toplum tarafından görülmemektedir. Bu kapsamda projemizin ana amacı Alzheimer veya diğer demans türlerinden birinin tanısını almış kişiler ve ailelerinin karşılaştıkları zorluklar hakkında farkındalık yaratmak; aile üyeleri de dahil olmak üzere fiziksel veya sağlık sorunlarına dayalı ayrımcılığı önleyerek bu hastalıktan mustarip kişilerin ürün ve hizmetlere erişimini arttırmak; sağlıklarını, sosyal ve çalışma haklarını korumak; hastalık mağduru ailelerin sosyal dışlanmasını azaltmak ve gayri resmi bakıcıların yaşlı veya hasta akrabalarına bakarken edindikleri becerilerin tasdiklenmesi ve belgelendirilmesi için bir mekanizma geliştirmek, desteklemek ve demansla ilgili sorunların ele alınmasına yönelik siyasi katılım ve iradeyi artırmaktı. Öncelikli hedef, gayri resmi bakıcı kadınların akrabalarına bakarken edindikleri becerilerin tasdiklenmesi ve belgelendirilmesi aynı zamanda sosyal ve ekonomik dışlanmanın üstesinden gelmelerine destek olmaktır. İkincil hedef demans mağduru ailelerin sorunlarını ele almak üzere siyasi katılımı ve iradeyi artırmak için kampanya ve bilinçlendirme yoluyla yaygın sosyal damgayla mücadele etmekti. Ayrıca projenin Türkiye’de artan paramedikal ve bakım personeli açığına cevap vereceği ve yalnızca nihai yararlanıcıların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına değil aynı zamanda ülkenin işgücü piyasası talebi için de fayda sağlayacağı öngörülmektedir.

Her Yaşta Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Yaşlanma, yaşlılık alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli?

Her Yaşta Fonu’ndan aldığımız hibe desteği, derneğimize çok değerli bir eğitim paketi hazırlama olanağı sundu. Hibe desteği öncesi bu eğitimler parçalar halinde ve yalnızca metin olarak mevcuttu. Fakat, hibe desteği kapsamında yaptığımız çalışmalar sayesinde bu belgelerin hepsini bir araya getirdik aynı zamanda varsa eksik ya da bağlaç görevi görecek parçaları ürettik ve çok zengin bir kitaplık oluşturduk. Sonra bu kitaplığı çevrimiçi eğitim formatına uygun bir hale getirmek için görsel ve destek materyalleriyle genişletip, herkesin mekândan ve zamandan bağımsız olarak ve hastasını yalnız ya da bir başkasına bırakmak zorunda kalmadan yararlanabileceği bir forma soktuk. Şu anda Türkçe konuşabilen herkesin bulunduğu yerden erişip düzenli aralıklarla bizlere canlı sohbet odalarında ulaşabileceği, sorularını sorabileceği ve katkılarını sunabileceği bir alan yarattı. Böylece daha geniş kitlelerin farkındalığının artabileceği aynı zamanda bakım eğitimi ve meslek sahibi olma imkânı sunabileceğimiz bir çalışma şekline dönüştük.  Yaşlılık alanında yapılan çalışmaların desteklenmesi son derece önemlidir çünkü birçok sosyal ve sağlık faktörü nedeniyle insan yaşamı uzadı. TÜİK’in yayımlamış olduğu verilere göre yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2016 yılında 6 milyon 651 bin 503 kişi iken son beş yılda %24 artarak 2021 yılında 8 milyon 245 bin 124 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2016 yılında %8,3 iken, 2021 yılında %9,7’ye yükseldi. Yaşlılık çok daha fazla sayıda kişinin yaşama şansı yakalayacağı bir durum oldu. Ancak uzun yaşamanın avantajları kaliteli bir yaşam sürmek için gerekli tedbirler alınırsa hayata geçirilebilir. Bu nedenle yalnızca yaşamı uzatmak için değil yaşlılıkta da saygın ve kaliteli bir yaşam sürmek için araştırmalar, çalışmalar ve hazırlıklar yapılması son derece önemlidir.

Kahramanmaraş Depremi Doğrudan Destekler Fonu’nun Üçüncü Aşamasında Desteklenecek STK’lar Belirlendi

By | Acil Destek Fonu

Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi merkez üssünde 6 Şubat 2023 Pazartesi günü meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli şekilde etkileyen depremin ardından, sahada aktif olarak faaliyet gösteren ve bölgeye destek sağlamak üzere çalışmalarına başlayan sivil toplum kuruluşlarının (STK) bölgede tespit ettiği ihtiyaçların giderilmesi, deprem bölgesinde yaşanan tahribatın giderilmesi ve depremin bölgede yaşayan farklı gruplar üzerindeki etkilerinin azaltılması amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kahramanmaraş Depremi Doğrudan Destekler Fonu’nun üçüncü aşamasında desteklenecek STK’lar belirlendi. Fon kapsamında Çocuk Çalışmaları Derneği (ÇocukÇA)’ne, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)’na, Kırkayak Kültür Sanat ve Doğa Derneği (Kırkayak Kültür)’ne, Lotus Kadın Dayanışma ve Yaşam Derneği (Lotus Kadın)’ne, Mimoza Kadın Derneği’ne, Rengarenk Umutlar Derneği (RUMUD)’ne ve Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’ne toplam 4.554.000 TL hibe desteği sağlıyoruz.

– Çocuk Çalışmaları Derneği sağladığımız 734.400 TL hibe desteğiyle Yeni Yaşam İnşasında Çocukçayız, Hep Beraberiz projesini hayata geçirecek. Adıyaman merkezde yürütülecek proje kapsamında ÇocukÇA, depremden etkilenen ve barınma sorunu yaşayan 240 çocuğa yönelik psiko-sosyal destek atölyeleri düzenleyecek. Destek çalışmaları öncesinde anadilde psiko-sosyal destek, çocuk algısı, çocuk güvenliği, modüllerin aktarımı, ilke ve değerler başlıklarında üç günlük eğitici eğitimi düzenlenecek olan ÇocukÇA, 12 ay süreyle tam zamanlı Çocuk Gelişim Uzmanı ve Sosyal Çalışmacı istihdam edecek.

– İstanbul Kültür Sanat Vakfı, Enstrüman Destek Fonu’na sağladığımız 500.000 TL hibe desteğiyle, deprem bölgesinde veya yaşanan afet nedeniyle taşınarak başka şehirlerde ikamet eden, güzel sanatlar liseleri ve konservatuvarların müzik bölümlerinde eğitim gören ve depremde enstrümanı hasar gören öğrenciler ile ilgili bölümlerde görev yapan eğitmenlerin enstrüman ihtiyacını karşılamak amacıyla çalışmalar yürütecek.

– Kırkayak Kültür Sanat ve Doğa Derneği sağladığımız 600.000 TL hibe desteğiyle Dezavantajlı Toplulukları Destekleme projesini hayata geçirecek. Gaziantep ve Adıyaman’da gerçekleşecek proje kapsamında depremlerde tüm birikimlerini kaybeden dezavantajlı grupların temel gıdaya ve hijyen ürünlerine erişimini desteklemek amacıyla 400 adet 1000 TL değerinde alışveriş kartı dağıtacak. Aynı zamanda 2 yaş altı 300 çocuğa mama ve çocuk bezinden oluşan çocuk kitleri dağıtacak.

– Lotus Kadın Dayanışma ve Yaşam Derneği sağladığımız 600.000 TL hibe desteğiyle Afet Bölgesindeki Kadınların Güçlenmesi projesini hayata geçirecek. Lotus Kadın, Kahramanmaraş Pazarcık ilçesine bağlı Söğütlü Köyü’ndeki üretici kadınların üretimlerini devam ettirebilmelerini desteklemek amacıyla kurutmalık sebze, meyve vb. köyde üretim için gerekli malzemeleri temin edecek. Kahramanmaraş, Adıyaman ve deprem nedeniyle Kocaeli’ne giden kadınların ve çocukların iyi olma halini desteklemek amacıyla psiko-sosyal destek etkinlikleri düzenleyecek olan Lotus Kadın, bu illerdeki kadınların ve çocukların devam eden hijyen ve eğitim malzemeleri, kıyafet ve ayakkabı gibi ihtiyaçlarını temin etmek amacıyla çalışmalar yürütecek. Son olarak, depremden etkilenenlerin ihtiyaçlarının devam ettiği ve afetlere yönelik önleyici çalışmaların önemine dair kamuoyu oluşturmak farkındalık çalışmaları yürütecek. Dernek hibe kapsamında 3 ay süreyle Proje Koordinatörü, Eğitmen, Sosyal Medya Sorumlusu ve Psikolog istihdam edecek.

– Mimoza Kadın Derneği sağladığımız 600.000 TL hibe desteğiyle deprem sonrası Mersin’e göç etmek zorunda kalan kadınların ekonomik olarak güçlenmesine destek olmak amacıyla Deprem Sonrası Kadınların Güçlenmesi projesini hayata geçirecek. Bu amaç doğrultusunda dernek, 6 ay süreyle 65 kadına 1000 TL değerinde alışveriş kartı dağıtacak. Aynı zamanda, kadınların iyi olma haline destek olmak ve toplumsal hayata yeniden katılımını desteklemek amacıyla danışmanlık hizmeti verecek. Dernek hibe kapsamında 6 ay süreyle tam zamanlı Proje Koordinatörü ve Sosyal Çalışmacı istihdam edecek.

– Rengarenk Umutlar Derneği sağladığımız 722.000 TL hibe desteğiyle Yan Yana Yeni Bir Yaşama projesini hayata geçirecek. RUMUD proje kapsamında Adıyaman merkezideki Narlıkuyu çadır kentte ve farklı yaşam alanlarında yaşayan 5-18 yaş arası çocuklara yönelik psiko-sosyal destek çalışmaları yürütecek. Bu amaç doğrultusunda çocukların öneri ve sorunlarını dile getirebileceği güvenli ve özgür alanlar tesis edecek olan RUMUD aynı zamanda çocukların ve bakım verenlerin ihtiyaçlarına uygun bilgilendirme ve farkındalık çalışmaları yürütecek.

– Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği sağladığımız 798.000 TL hibe desteğiyle Hatay’da yaşayan 15-30 yaş arası gençlerin temel ihtiyaçlara erişimini ve gençlerin iyi olma halini desteklemek amacıyla Gençlik Destek projesini hayata geçirecek. Proje kapsamında 2000 kadının menstrual ürünlere erişimi desteklemek amacıyla hijyenik pedler ve 500 genç kadına iç çamaşırı desteği sağlayacak. Cinsel sağlık, üreme sağlığı ve hakları konusunda farkındalık çalışmaları yürütüleceği bir çadır kuracak olan Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği, 1500 kadına gebelik testi dağıtacak. Bölgede yaşayanların temiz giysiye erişimini desteklemek amacıyla çamaşırhane kuracak olan dernek, 6 çamaşır makinası ve 3 kurutma makinası satın alacak. Son olarak bölgede yaşayanların düzenli olarak temiz suya erişimini desteklemek amacıyla 2 su tankı satın alacak olan dernek, 1000 kişiye temiz su taşıma kovası dağıtacak.

Turquoise Coast Environment Fund-Turkey 2023 Dönemi Başvuruları Açıldı

By | Turquoise Coast Environment Fund

Kara ve denizle bağlantılı adalar, kıyısal bölgeler ve sulak alanlar da dahil olmak üzere, Türkiye’nin güney ve/veya batı kıyı bölgelerinde; doğa ve biyoçeşitlilik, deniz ve kıyı koruma konularında aktif olarak çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) çalışmalarını desteklemek amacıyla Conservation Collective işbirliği hayata geçirdiğimiz Turquoise Coast Environment Fund-Turkey (TCEF)’in 2023 dönemi başvuruları açıldı.

Fonun 2023 döneminde de Türkiye’nin güney veya batı kıyı bölgelerindeki doğal çevrenin korunması ve yenilenmesi amacıyla çalışmalar yürüten STK’ların projeleri desteklenecektir. Bu amaç doğrultusunda proje fikirlerinde aşağıda detayları paylaşılan üç temel öncelik alanından en az bir tanesinin yer alması beklenir:

  • Sürdürülebilir gıda sistemlerini teşvik eden projeler:

Mevcut gıda-tarım bağını koruyarak, sürdürerek ve yeniden inşa ederek gıda sistemlerinin geleceğini yansıtan projeler bu başlık altında değerlendirilecektir. Bu başlık altında desteklenecek projelerin, onarici tarim stratejileri ve gıda üretim sistemlerinin her türlü etkilerini dikkate almak ve yönetmek gibi bütünsel bir yaklaşım geliştirilmesi beklenecektir.

  • Biyoçeşitliliğin korunması için ekosistem tabanlı yönetim yaklaşımına sahip projeler:

Karasal ve denizel biyoçeşitliliği ele alan projeler, küçük ölçekli balıkçılık ve diğer kaynaklar dahil olmak üzere, kıyı kullanımının bütünsel, sektörler arası, yerelden ulusala, şeffaf, uyarlanabilir, kapsayıcı ve katılımcı yönetimini teşvik eden yenilikçi yaklaşımlar bu başlık altında değerlendirilecektir.

  • Koruma alanında çalışan STK’larının yasal ve kurumsal olarak desteklenmesini ve güçlendirilmesini amaçlayan projeler:

Savunuculuk, ağ oluşturma ve koruma eylemini harekete geçirmek istedikleri ilgili alanlar çerçevesinde doğru veri ve bilgilere erişme yeteneği geliştirme dahil olmak üzere çeşitli tematik alanlarda yerel kuruluşların kapasitelerinin güçlenmesini amaçlayan projeler desteklenecektir.

Aşağıda yer alan başvuru kriterlerine uyan ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar hibe programına başvurabilirler:

  • Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşlar,
  • En az bir senedir sahada aktif olarak çalışan kuruluşlar*,
  • 2022 gelirleri 30.000 TL ve 3.000.000 TL arasında olan kuruluşlar,
  • İlgili alanda deneyim, kurumsal kapasite ve vizyona sahip kuruluşlar.

Turquoise Coast Environment Fund-Turkey kapsamında STK’lara dağıtılacak hibenin toplam tutarı en az 1.250.000 TL‘dir. Başvuru yapan STK’lar hibe programından en fazla 220.000 TL talep edilebilir.

Fona başvurmak isteyen kuruluşların başvuru formunu eksiksiz şekilde doldurarak 31 Mayıs Çarşamba günü saat 18:00’e kadar göndermeleri gerekir.

Turquoise Coast Environment Fund-Turkey hakkında detaylı bilgilere (başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve proje takvimi) ve başvuru formuna ulaşabilirsiniz.

Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Derneği ile Kurumsal Destek Fonu Kapsamında Yapacakları Çalışmaları Konuştuk

By | Kurumsal Destek Fonu

Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Derneği (DEMOS), toplumsal cinsiyet bakış açısını merkeze alarak barış çalışmaları etrafında araştırmalar, analizler ve çeviriler yapıyor. Hak özneleri, toplumsal barış mücadelesi veren STK’lar, aktivistler ve araştırmacılar için ve onlarla beraber eleştirel ve erişilebilir bilgi üreterek, basılı ve dijital yayınlar, podcast’ler üretiyor; konferanslar, atölyeler ve seminerler düzenliyor.  Kurumsal Destek Fonu’nun 2022 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla sağladığımız hibe kapsamında etki ölçümü kapasitesini güçlendirmek için çalışmalar yapacak olan DEMOS yarı zamanlı bir Etki Değerlendirme Uzmanı istihdam edecek.

DEMOS Genel Koordinatörü Dilan Elveren ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; barış kavramı, toplumsal hafızanın afetlerle ilişkisi, dijital medyanın toplumsal mücadelelere getirdiği fırsatlar ve kısıtlamalar, derneğin faaliyetleri ve hibe kapsamında yürütecekleri çalışmalar hakkında konuştuk. 

DEMOS Kurumsal Destek Fonu kapsamında Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

2015 yılında, sosyal bilimler alanında çalışan ve bilgi üretimini ortaklaştırmayı amaçlayan kişiler tarafından Ankara merkezli olarak kurulduk. Kurulduğumuz günden bugüne geniş anlamıyla barış çalışmaları etrafında, toplumsal cinsiyet bakış açısını merkeze alan araştırmalar yapıyor, Türkiye ve dünyadan örnekleri inceliyoruz. 

Herkes için eşitliğin olduğu barışçıl bir toplum inşa etmeyi hayal ediyoruz. DEMOS çalışanları, gönüllüleri olarak Türkiye’de barış ve uzlaşma, geçiş dönemi adaleti, toplumsal hafıza ve çatışma dönüşümü konularında araştırma, bilgi ve deneyim paylaşımı faaliyetleri yürütüyor; izleme ve savunuculuk üzerine yeni çalışmalar planlıyoruz. Bu faaliyetlerin çıktılarını basılı ve dijital yayınlar, podcast’ler, konferanslar, atölyeler, seminerler vb. aracılığıyla paylaşıyor, yaygınlaştırıyoruz. Böylece hak öznelerini ve tabanda toplumsal barış mücadelesi veren örgütleri güncel tartışmalardan, eleştirel yaklaşımlardan ve alandaki uluslararası gelişmelerden haberdar ediyor, özneler için ve onlarla birlikte güçlenmeye gayret ediyoruz. 

Toplumsal cinsiyeti ayrı bir çalışma alanı olmaktan ziyade, DEMOS’un tüm çalışmalarını kesen bir temel eksen olarak ele alıyoruz. Kadın ve/veya LGBTİ+ barış inşacılarının, feminist ve LGBTİ+ örgütlerinin barış ve geçiş dönemi adaleti mekanizmalarına katılımını desteklemeyi hedefliyor, karar vericilerin yanı sıra sivil toplum ve barış hareketi içerisinde toplumsal cinsiyete duyarlı bir barış ve demokrasi anlayışını savunuyoruz.

Barış kelimesini nasıl tanımlarsınız? “Savaş olmaması”, barış ile aynı anlama geliyor mu? Barışın inşa edilmesinde ve sürdürülebilir olmasında sivil toplum kuruluşlarının ve kamu kurumlarının rolünden bahseder misiniz? 

DEMOS barış kavramını hem doğrudan, yapısal ve kültürel şiddetin sona ermesini hem de çatışmayı besleyen ve yeniden ortaya çıkarabilecek eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını kapsayan bir tahayyül olarak ele alır. Dolayısıyla barışın fiziksel bir çatışmasızlık halinden daha fazlası olduğunu söylemek yanlış olmaz. Barış, toplumsal ilişkilerin tabandan yukarı dönüştürülerek yeniden düzenlenmesi; çatışmanın nedenlerinin ortadan kaldırılmasını içeren meşakkatli ve uzun süreç. DEMOS’a göre bu sürecin başarıya ulaşması için geçmişte yaşanan hak ihlalleri ve bugün karşı karşıya olduğumuz toplumsal eşitsizliklerle yüzleşilmesi gerekiyor. Bu da hakikatin ortaya çıkarılması, ihlallerin kaydedilmesi ve hafızalaştırılması, hesap verilebilirliğin sağlanması, mağdur/hayatta kalanların onarıma erişmesi ve bu ihlallerin tekrarlanmaması için güvenceler sağlanmasını içeriyor. Ancak savaşı yaratan sebeplerin ortadan kaldırıldığı bir senaryoda kalıcı, sürdürülebilir bir barış inşasından söz edilebilir. 

Sivil toplumun resmi barış ve geçmişle yüzleşme süreçlerine etkin katılımı sürecin şeffaflığını ve toplumda uyandırdığı güveni, dolayısıyla bu süreçlerin etkinliğini olumlu etkiliyor. Türkiye’de sivil toplum, çeşitli toplumsal hareketler ve siyasi partilerle birlikte Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünü hedefleyen süreçler başta olmak üzere barış süreçlerini hedefleyen çalışmalar gerçekleştirdi. Olası bir çatışmasızlığa geçiş/barış müzakeresi sürecinin kendisine ve mekanizmalarına dair önemli deneyimler kazandı. Bu deneyimlerden faydalanılabilecek yeni bir döneme girme ihtimali ise canlı bir şekilde karşımızda duruyor. Bu sebeple, önümüzdeki seçim ile olası bir barış sürecinin tekrar masaya gelebileceği ihtimalinden yola çıkarak sivil toplumun geçmişte biriktirdiği bu deneyimi kullanabileceği alanlar açmak, sivil toplumun barış süreçlerine katılımını desteklemek önem arz ediyor. Öte yandan, bugüne kadarki resmi barış süreçleri ve geçmişle yüzleşme çerçevesinden değerlendirilebilecek resmi mekanizmalara (Örneğin, 5233 sayılı Tazminat Kanunu) baktığımızda devletin bu süreç ve mekanizmaların tasarlanması, uygulanması ve izlenmesinde sivil toplum katılımına alan açmadığını, hatta barış mücadelesinin içinde yer alan sivil toplum örgütleri (STÖ) ve kişilerin yargı tacizine uğradığını, barış talebinin kendisinin dahi kriminalize edildiğini görüyoruz. Gelecekte yaşanacak barış süreçleri için sivil toplum katılımını güvenceye alacak yasal düzenlemelere ihtiyaç var. 

DEMOS olarak toplumsal hafıza üzerine çalışmalar yapıyorsunuz. Toplumsal hafıza nedir? 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de etkileyen depremlerle beraber düşündüğünüzde toplumsal hafızanın afetlerle nasıl bir ilişkisi bulunuyor? 

Toplumsal hafızayı, yaşadığımız çevrede meydana gelen toplumsal, kültürel ve siyasal dönüşümden ayrı düşünemeyeceğimiz; toplumu bir arada tutan ve birleştiren bir mekanizma olarak konumlandırıyoruz. Bize göre hafıza toplumsal ve politik olarak inşa ediliyor. Bu çerçevede hafıza ile ilgili yürüttüğümüz çalışmaları çatışma dönüşümü ve barış inşası süreçleri ile ilişkilendiriyoruz. Ulusal tarih yazımı gibi, iktidarın söylemini yeniden üreten ve yukarıdan aşağıya örülen hafızalaştırma pratiklerinin karşısına hafızayı dinamik bir mücadele alanı olarak ele alan, özne odaklı bir hafıza anlayışını yerleştiriyoruz. Her toplumsal grubun farklı toplumsal hafızalara sahip olduğu gerçeğinden yola çıkarak çoklu, homojen olmayan bir hafıza anlayışının altını çiziyoruz. Hafızayı, daha doğrusu hafıza çalışmalarını, bu perspektifle ele almanın toplumsal barışın inşası sürecinde bize geniş bir alan, kapsamlı bir bakış açısı sunacağını düşünüyoruz.

Kişilerin, toplumsal grupların deneyimleri ile değişen, dönüşen toplumsal hafızaya 6 Şubat depremleri de eklendi. Yaşanılan depremlerden hareketle toplumsal hafızanın afetlerle nasıl bir ilişkisi olduğunu toplumların felaketi deneyimleme, hatırlama ve yorumlama biçimleri üzerinden düşünmek mümkün. Afetin toplumsal hafızasının belgelenmesi afetin yıkıcılığını artıran ihmallerin ve afet dönemi gerçekleştirilen insan hakları ihlallerinin cezasız kalmaması, hayatta kalanların ve depremden etkilenenlerin onarım taleplerinin karşılanması, gelecekte benzer bir yıkımın yaşanmaması için gereken önlemlerin alınması ve politikaların yürütülmesi için elzem. Toplumun kendini maddi anlamda onarabilmesi için devletin bu kolektif travmadan hareketle etkili bir afet yönetimi politikası belirlemesi gerekir. Diğer yandan felaketlere bağlı duygusal ve psikolojik hasarların onarılabilmesi için kolektif bir dayanışma, birbirini anlama ve duyma süreçlerine ihtiyaç var. 

Toplumsal mücadele ve insan hakları alanlarında çalışmalar yapan bir dernek olarak dijital medyanın toplumsal mücadeleye getirdiği fırsatlardan ve kısıtlamalardan bahsedebilir misiniz? 

Dijital medya, kullanıcılara sunduğu araçlar ve platformlar sayesinde bireylerin ve toplulukların seslerini duyurmalarına ve sözlerini yaygınlaştırmalarına alan açıyor ve hedefledikleri kitleleri harekete geçirmeye yönelik çalışmalarını güçlendiriyor. Gün geçtikçe sayısı çeşitlenen ve kapasitesi genişleyen dijital medya kanalları hak temelli, politik ve sosyal konularda yürütülen farkındalık çalışmalarının daha fazla insana ulaşabilmesi için oldukça elverişli. Ana akıma alternatif ve öznelerin doğrudan kendilerinin ürettiği ve temsil edildiği bilgi üretimini mümkün kılan dijital medyanın elbette kimi riskleri ve sınırlılıkları da var. Günümüz dijital iletişiminin hızlı akışı içerisinde yanlış bilgilerin dolaşıma girmesi oldukça kolay ve herhangi bir kişi ya da grup yanlış ve/veya manipüle edilmiş bilgilerle etkileyebilir ve/veya kararları üzerinde belirleyici olabilir. Örneğin, bu gibi manipüle edilmiş bilgiler nedeniyle kadınlar, LGBTİ+lar gibi toplumdaki kırılgan gruplar dijital alanda hedef gösterebiliyor ve taciz edebiliyor. Platformların kimi ayrımcılık ve nefret söylemi karşıtı, eşitlikçi politikaları olsa da genelde bu şikayetlere herhangi bir olumlu geri dönüşte bulunulmuyor. Nitekim bu politikaları belirleyen de çeşitli şirketler yahut otoriteler olduğu için dijital alanın özneler ve hak mücadelesi yürüten aktivistler için kolaylıkla güvensiz bir ortama dönüşebildiği bir gerçek. Bu sebeple, dijital medya kanallarının ve platformlarının ne ölçüde bağımsız olduğu/olabileceği de tartışılıyor. Bu sebeple, dijital medyayı kullanan hak savunucuları, aktivistler ve STÖ’lerin ürettikleri ve yaygınlaştırdıkları bilgilerin doğru ve teyitli olması, açık ve şeffaf bir iletişim politikasının yürütülmesi, hedef kitlelerine sundukları dijital alanın ayrımcılıktan, hedef göstermeden ve nefret söylemlerinden arındırılmış olması gibi birçok değişkeni dikkate almaları gerekiyor.

Kurumsal Destek Fonu’nun 2022 döneminde sağladığımız hibe ile odaklanacağınız kurumsal gelişim başlığı ne olacak? Bu kapsamda ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Temel çalışma alanlarımız olan barış ve uzlaşma, çatışma dönüşümü, geçiş dönemi adaleti ve toplumsal hafıza üzerine faaliyetlerimizin stratejik hedeflerimize etkisini daha verimli ve etkili şekilde izlemek, ölçmek ve bu etki ölçümünü sürdürülebilir kılmak amacıyla ölçme ve değerlendirme alanına odaklanacağız. 

Çalışmalarımızın etkisini ölçebilmek amacıyla toplumsal cinsiyete ve çoğulcu katılıma duyarlı ve nitel veri ağırlıklı bir ölçme ve değerlendirme modeli geliştirmeyi hedefliyoruz. Geliştireceğimiz bu modelin, mevcut çalışmalarımızın geliştirilmesine ve yeni faaliyetlerimizin planlanmasına katkı sunmasını amaçlıyoruz. Bir araştırma derneği olarak ürettiğimiz bilginin neden ve nasıl kullanıldığını veya kullanılmadığını, ne kadar erişilebilir olduğunu verilere dayanarak ortaya koymayı ve paydaşlarımızdan çalışmalarımıza dair geri bildirim almayı önemsiyoruz. Bu doğrultuda geliştirdiğimiz modelle faaliyetlerimizi, dijital iletişimimizi var olan ve planlanan kaynaklarımızı da gözden geçirmeyi amaçlıyoruz.

 

Sulukule Gönüllüleri Derneği ile Eğitim Hakkı için Beslenmeye Erişim Projesini Konuştuk

By | Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Fonu

Tüm çocukların eğitime adil ve eşit şekilde erişimini sağlamak amacıyla çalışmalar yapan Sulukule Gönüllüleri Derneği (SGD), risk altında, dezavantajlı ve ayrımcılığa maruz kalmış gruplarla, öncelikli olarak okulu terki önlemek, kadınlara ve çocuklara hakları konusunda farkındalık kazandırmak amacıyla hak temelli çalışmalar yapıyor. Latro Kimya işbirliğiyle hayata geçirdiğimi Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Fonu’nun 2022 döneminde hibe desteği sağladığımız SGD, hayata geçireceği Eğitim Hakkı için Besleneme Erişim Hakkı projesi ile İstanbul Karagümrük bölgesinde bulunan bir ortaokul ve bir ilkokuldaki 20 öğrenciye beslenme desteği sağlayacak. Aynı zamanda öğretmenleri ve bakım verenleri beslenme desteğinin çocukların bütünsel gelişim hakları bağlamında gerekliliği konusunda bilgilendirmek amacıyla atölye çalışmaları düzenleyecek.

Sulukule Gönüllüleri Derneği Proje/İletişim Sorumlusu ve Atölye Kolaylaştırıcısı Şefika Kübra Kalender ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; derneğin gönüllülerle geliştirdiği işbirliği, derinleşen yoksulluk koşullarının okul terkine etkisi, beslenme desteğinin önemi ve proje kapsamında yürütecekleri çalışmalar hakkında konuştuk.

Vakfımızı takip edenler derneğinizin risk altında, dezavantajlı ve ayrımcılığa maruz kalmış gruplarla, öncelikli olarak okulu terki önlemek, kadınlara ve çocuklara hakları konusunda farkındalık kazandırmak amacıyla çalışmalar yürüttüğünü biliyor. Bu öncelikler doğrultusunda, 2023 yılında ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

2023 yılı faaliyetlerimizi çocukların iyi olma hallerini destekleyecek ve çocukla temas halindeki yetişkinleri (öğretmen, okul yöneticileri, bakım verenler) güçlendirecek şekilde kurguladık. SGD’nin çalışma sistemini geliştirmek, etkisini artırmak ve yaygınlaştırmak istiyoruz. Bu kapsamda; çocuklara ve gençlere yönelik dernek mekânında ve okul alanında yıl boyunca devam edecek oyunla öğrenme metotlarının kullanıldığı atölyeler ile birlikte psiko-sosyal destek çalışmaları yürüteceğiz. Aynı zamanda vaka çalışmaları ile okul terki riski olan ya da okul sisteminin dışında kalmış çocuk ve gençleri faaliyetlerimize dahil edeceğiz. Eğitim bursu, beslenme desteği gibi sosyal desteklere de devam edeceğiz. Bakım verenler için okuma pratiğini ve kadınların iyi olma halini destekleyecek temalarda (özgüven, öz bakım, iletişim, sosyal haklar vb.) güçlendirici atölyelere devam edeceğiz. Öğretmenler ve bakım verenlere yönelik ise Latro Kimya ve Sivil Toplum için Destek Vakfı desteğiyle devam ettiğimiz projemiz kapsamında beslenme desteği konusunda farkındalık düzeylerinin arttıracak atölyeler yapacağız.

Derneğimizin hedef kitlesine uygun etkili bir ihtiyaç analizi yöntemi geliştirmeyi hedefliyoruz. İzleme&değerlendirme süreçlerinde çocuk odaklı tasarım yapmak istiyoruz. Bu doğrultuda, derneğimizin paydaşlarının modele katkı sunmasını sağlayacak çalıştaylar düzenlenmeyi ve modeli yazılı hale getirerek, yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz.

Yakın zamanda düzenlediğiniz gönüllü oryantasyon eğitimiyle 2022-2023 gönüllülerinizle bir araya geldiniz. Gönüllülerin Sulukule Gönüllüleri Derneği’nde üstlendiği görevlerden ve gönüllülerle birlikte çalışırken dikkate aldığınız ilkelerden bahseder misiniz?

Risk altında ve dezavantajlı gruplarla uzun dönemli çalışmak gerekiyor. Bu sebeple atölyelerimiz bir okul dönemi boyunca devam ediyor. Gönüllülerimizi, çalışmalarımıza düzenli katılması şartı ile kabul ediyoruz.

Gönüllüler, saha çalışmalarına katılmadan önce iki gün süren oryantasyon eğitimine katılıyorlar. Bu eğitimde, derneğimizin çalışma prensipleri aktarılırken risk altındaki kadınlar ve çocuklarla çalışma yöntemleri, çocuk güvenliği ve koruma gibi başlıklar üzerinde duruyoruz.

Tüm çalışanlar ve gönüllüler, derneğimizin Çocuk Güvenliği Politikası ve Prosedürleri’ne uymakla yükümlüdür. Bu politika kapsamında davranış kuralları mevcuttur. Derneğimizin çalışmalarında yer alan tüm yetişkinler, çocuğun üstün yararını gözeterek, çocukların katılımı ile sürdürmeyi taahhüt eder.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayımladığı rapora göre Türkiye’de sürekli yoksulluk oranı 2021 yılında arttı. Türkiye’de her geçen gün daha da zorlaşan ekonomik koşulların okul terkine etkisiyle ilgili gözlemlerinizi paylaşabilir misiniz? Toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlik nedeniyle çok boyutlu dezavantaj yaşayan kız çocuklarından, çocuklardan ve bakım verenlerden nasıl geri bildirimler alıyorsunuz?

Bulunduğumuz bölgedeki üç okulun okul psikolojik danışmanları, öğretmenler, okul yöneticileri ve kantin görevlileriyle düzenli temas halindeyiz. İletişimde olduğumuz bakım verenlerden beslenme ve kırtasiye için destek talebini çok sık duymaya başladık.

Okul döneminde atölyelerimize katılan çocuklar -özellikle 10-14 yaş arası çocuklar- işe girmek zorunda kaldıkları için atölyelerimize devam edemedi. Ne yazık ki ekonomik zorluklar çocuklarla çalışmayı her geçen gün zorlaştırıyor. Özellikle lise çağındaki çocukların açık okula kaydolma eğilimlerindeki artış dikkat çekiyor. Okul sisteminden dışlanan, ayrımcılığa uğrayan çocuklar çalışmayı tercih edebiliyor. Açık okul sistemi çocuğu koruyan ve eğitime devam edebilmesine olanak tanıyan bir yapıya sahip değil.

Kız çocukları özelinde baktığımızda ise bu durum çocuk yaşta erken ve zorla evliliklerin artması ihtimalini bize gösteriyor. Açık okula geçen kız çocuklarının bakım emeği yükü de artıyor.

Sulukule Gönüllüleri Derneği olarak 13 yıldır İstanbul Karagümrük Mahallesi’ndeki farklı okullarda öğrencilere yönelik beslenme desteği uyguluyorsunuz. Beslenme desteğinin öneminden bahseder misiniz? Faaliyet yürüttüğünüz bölge özelinde düşündüğünüzde beslenme desteğinin çocukların eğitim hayatına sağladığı etkilerden de bahsedebilir misiniz?

Okullarda öğrencilere yönelik beslenme desteğinin birçok olumlu etkisi bulunuyor. Bunlardan birisi de çocuğu okul sistemi içerisinde desteklemek için önemli bir araç olması. Beslenme desteğinin sınıf tekrarının azalmasına ve akademik performansın iyileşmesine olumlu bir etkisi bulunuyor. Aynı zamanda çocuk işçiliğinin ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın önlenmesine de katkı sunuyor.

Öğrencilere yönelik beslenme desteği sunmak için okul yönetimi, okul psikolojik danışmanları, öğretmenler, okul aile birliği, bakım verenler ve katin görevlileriyle işbirliği halinde çalışıyoruz. Okul psikolojik danışmanları çocukları takip ediyor, çocuğun başka bir sorunu olduğunda erken fark ederek müdahale edebiliyor. Kantin aracılığıyla çocuğun okula gidip gitmediğini öğrenme fırsatını yakalıyoruz.

Beslenme desteği alan çocuklar derneğin diğer faaliyetlerinden de yararlanabiliyor. Çalıştığımız okulda öğretmenler ve bakım verenler de beslenmeye katkı sunuyor. Beslenme desteği bu şekilde okullar tarafından sahipleniliyor.

Hibe desteğimizle Eğitim Hakkı İçin Beslenmeye Erişim projesini hayata geçireceksiniz. Projenin amacından ve proje kapsamında yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Proje kapsamında, Karagümrük bölgesinde okuyan ve maddi güçlükler nedeniyle yeterli beslenemeyen çocukların beslenme haklarına erişimini desteklemeyi amaçlıyoruz. Aynı zamanda öğretmenlerin ve bakım verenlerin, okul beslenmesi konusunda hak temelli bir bakış geliştirmelerini hedefliyoruz. Bu yöntemle, okul ikliminde olumlu bir değişiklik yaratmayı amaçlıyoruz. Okuldaki paydaşlarımızın eğitimde yoksullukla mücadele edebilmeleri için desteklenmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Bu amaç doğrultusunda proje kapsamında bir ortaokul ve bir ilkokulda 20 çocuğa beslenme desteği sağlayacağız. Bununla birlikte öğretmenler ve bakım verenlere atölyeler düzenleyeceğiz. Atölyeleri, beslenme desteğinin çocukların eğitime erişim ve bütünsel gelişim hakkını merkeze alacak şekilde kurgulayacağız.

Kökler ve Filizler Derneği ile Kurumsal Destek Fonu Kapsamında Yürütecekleri Çalışmaları Konuştuk

By | Kurumsal Destek Fonu

Kökler ve Filizler Derneği (Roots & Shoots Turkey – R&S TR), çocukların ve gençlerin ihtiyaç duydukları alanlarda bilgi ve becerilerinin güçlenmesine katkı sağlamak amacıyla buluşmalar, çevrimiçi ve çevrimdışı atölyeler, etkinlikler ve eğitimler düzenliyor. Dernek, çocukların ve gençlerin maruz kaldığı zorbalık, özel hayatın korunmasının ihlali, ticari istismar ve tokenizm gibi risklerin önüne geçmek için çocuk haklarının bilinirliği konusunda da çalışmalar yürütüyor.  R&S TR Kurumsal Destek Fonu’nun 2022 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla sağladığımız hibe kapsamında, kaynak çeşitliliğini artırmak ve derneğin finansal sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla çalışmalar yürütecek. Bu kapsamda kaynak geliştirme çalışmalarından sorumlu yarı zamanlı bir kişi istihdam edecek.

Kökler ve Filizler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Aslıhan Niksarlı ve Yönetim Kurulu Üyesi Banu Binbaşaran Tüysüzoğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; Türkiye’de gençlerin ve çocukların karar alma mekanizmasına katılımı, iklim krizinin sivil toplum gündemindeki yeri, derneğin faaliyetleri ve hibe kapsamında yürütecekleri çalışmalar hakkında konuştuk. 

Roots & Shoots Türkiye Kurumsal Destek Fonu kapsamında Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş̧ amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? 

Roots & Shoots 1991 yılında Dr. Jane Goodall tarafından çocuk ve gençlerin çevre, hayvanlar ve insanlar için çalışarak, içinde bulundukları topluluğa ilham vermeleri ve değişime öncülük etmeleri amacıyla başlatılan küresel bir hareket. Biz de Roots & Shoots Türkiye olarak “yaşama, tüm çeşitliliğiyle ev sahipliği yapan bir gezegen” düşüyle 2021 yılında kurulduk. Kurulduğumuz günden beri de yaşadığımız krizler çağında sorunları fark eden ve bu konularda pozitif değişim yaratmak isteyen çocuk ve gençlere destek olmak; çocuk ve gençlere farklı disiplinlerden insanlarla buluşabileceği, gerekli becerileri edinebileceği ve projeler geliştirebileceği alanlar yaratmak için çalışıyor ve projeler üretiyor.

Bu projeleri çocuk ve gençlerin güçlenmesine yönelik ihtiyaç duydukları alanların ve metotların tespit edilmesi için katılım gözetilmesi ilkesiyle gerçekleştiriyoruz. Çalışmalarımızın bazılarına örnek verecek olursak yaşadığımız krizler çağında çocuklara ve gençlere ulaşmak, bu sorunları konuşmak ve yaşadıkları çevreyi öğrenmelerine yardımcı olmak için “Radix: Ekosistem Serüveni” kutu oyununu, öğretmenlere yönelik Biyoçeşitlilik Köyü Etkinlik Rehberi gibi farklı öğrenme materyalleri geliştiriyoruz. Özellikle iklim ve doğa alanında harekete geçen çocukların iyi olma hallerini desteklemek ve çocuklarla çalışan yetişkinlerin çocuk hakları temelli yaklaşıma dair güçlendirilmesi için çalışıyor; bunun için Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi ortaklığında ve Sabancı Vakfı Hibe Programları desteğiyle Katılımcı ve Güvenli Gençlik Aktivizmi projemizi yürütüyoruz. 

Bilimsel bilginin yaygınlaştırılması, çocuk ve gençlerin bilimi yakından deneyimlemelerini sağlamak adına çocuk ve gençlerin farklı disiplinlerden insanlarla bir araya getiren kuş gözlemi, doğa gözlemi gibi çeşitli çevrimiçi ve çevrimdışı aktiviteler ve atölyeler düzenliyoruz. İsveç Konsolosluğu işbirliğinde lise öğrencilerinin medya okuryazarlığı, kaynak eleştirisi ve sosyal medya kampanyacılığı alanlarında kapasitelerini geliştirmek amacıyla projelere odaklanıyoruz. R&S TR Liseli ve Üniversiteli Grupları’ndan gençlerle birlikte, tartışmak ve yaygınlaştırmak istedikleri konularda çeşitli içerikler geliştiriyor ve yaygınlaştırıyor; R&S TR Üniversite grubunu projelerini gerçekleştirmeleri için aktif olarak destekliyoruz. Bunların yanı sıra Türkiyeli çocuk/gençlerin, gezegenin diğer ülkelerindeki akranlarıyla etkileşim içinde olmalarını kolaylaştırmak için R&S TR’nin küresel ağıyla buluşmalar düzenliyoruz. 

Türkiye’de gençlerin, çocukların ve bu alanda faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının karar alma mekanizmalarına katılımı ne ölçüde sağlanıyor. Gençlerin ve çocukların karar alma süreçlerine katılımının garanti altına almak ve güçlendirmek için neler yapılması gerekiyor? 

Türkiye’de karar alma mekanizmalarında büyük ölçüde çocukları, gençleri ve STK’ları maalesef görmüyoruz. Halbuki STK’lar toplumu temsil eder, toplumdan güç alır ve bu gücü karar mekanizmalarının güçlü işlemesine katkı olarak aktarabilir. Çocukların ve gençlerin, onları doğrudan ilgilendiren konularda karar mekanizmasına dahil olması, ihtiyaçların tespit edilmesini kolaylaştırır; yenilikçi çözümler üretilmesini sağlar.. Hem STK’lar hem de çocuklar ve gençlerin süreçlere ve karar mekanizmalarına dahil edilmeleri bir köprü işlevi görür. Bunların yanı sıra herkesin harekete geçtiği ve geçmek istediği konuyu sahiplenmesine alan açar ve motivasyonlarını yükseltir. 

Çocukların ve gençlerin karar alma süreçlerine dahil olmalarını sağlamak için halihazırda çocuk hakları, çocuk katılımı alanında çalışan kuruluşlardan destek almanın; çocukların seslerini yetişkinlere ve akranlarına duyabilecekleri mekanizmalar geliştirilmesinin karar alma süreçlerinde çocukların kendilerini ifade edebilmeleri için güvenli alanlar oluşturulması oldukça kritik. 

Burada hem STK’lara hem akademisyenlere ve uzmanlara hem de karar vericilere bir pay düşüyor. Çocuk ve gençlerin katılımını garantiye almak için tüm paydaşlar arasında işbirliğinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. 

Çevre ve ekoloji alanındaki hak mücadelesi ve yapılan çalışmalar toplumun tamamını ilgilendiriyor ve önemli ölçüde destek buluyor. İklim değişikliğinin yarattığı tehdidin büyüklüğü ve aciliyeti düşünüldüğünde, sizce bu konular sivil toplum kuruluşlarının gündeminde yeterince yer alıyor mu? Bu konuda atılabilecek adımlar var mı?

İklim değişikliği yaşadığımız krizler çağında acil eylem alınması gereken bir kriz. Bu nedenle son yıllarda birçok STK çalışmalarının yönünü iklim değişikliğiyle mücadeleye çevirdi; bunun yanı sıra sadece bu alanda çalışan STK’lar kuruldu. 

STK’lar da birlikte çalışmalar yürütmeye, faaliyetlerini paylaşmaya başladı.  Bu konuyla ilgili STK’lar tarafından yüksek bir farkındalık var ve farkındalık halk arasında da yaygınlaştırılıyor. Tabii ki böylesi büyük bir tehdit karşısında bu mücadelede STK’ların bu konuları gündemlerine alması ve harekete geçmesi yetersiz kalabiliyor. Karar vericilerle yeterince işbirlikleri yapılmadığı zaman harekete geçmek zor olabiliyor, azaltım ve uyum süreçleri yavaşlayabiliyor ve hatta tıkanabiliyor. Bu nedenle hem STK’lar arasındaki etkileşimlerin hem de karar vericilerle olan etkileşimlerin artması ve işbirlikleri ile güçlerin birleştirilmesi gerekiyor. STK’ların karar mekanizmalarında yer almalarını destekleyecek her türlü alanın açılması gerekiyor. 

İklim değişikliği kaynaklı tehditlerin giderek daha görünür hale gelmesiyle bu alandaki eylemler ve farkındalık çalışmaları da hız kazanıyor. Özellikle gençlerin liderliğini yaptığı bu tür eylemler şirketlerin ve devletlerin dikkatini çekmekte başarılı oluyor. Sizce Türkiye’de bu konuda gerekli adımları atılıyor mu? 

İklim değişikliği sorununun ülkelerin, karar vericilerin gündemine girmesinde gençlerinin rolü göz ardı edilemez. Jasilyn Charge, Gretha Thunberg gibi isimlerin harekete geçmesiyle tüm dünyada küresel bir hareket başladı. Bu hareket çok kısa sürede Türkiye’de de yerini buldu. Türkiye’nin farklı illerinde gençler topluluklar oluşturdular. 2018 yılından beri krizin ne olduğunu, onları nasıl etkilediğini ve taleplerini anlatıyorlar, kampanya yapıyorlar, eğitim veriyorlar. Bunun yanı sıra katılım mekanizmalarını zorluyorlar. Çocuk ve gençlere söz ve katılım haklarının sağlanmasını, karar alma mekanizmalarına dahil olmayı, çocuk ve gençlerle bu alanda ihtiyaca yönelik çalışmalar yapılması taleplerini her fırsatta dile getiriyorlar. 

Çocuklar ve gençlerin bu hareketi hiç şüphesiz ki şirketlerin, devletlerin, karar alıcıların, STK’ların, bireylerin dikkatini çekiyor; ancak gençlerin burada desteklenmesi gerekiyor. İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarına şimdiden maruz kalıyorlar ve bundan sonrasında da giderek daha fazla mücadele etmek zorunda kalacaklar. Uzun soluklu ve yıpratıcı bir mücadele bu. Hem bilgi beceri bakımından donanımlı olmaları hem de eko kaygı gibi yıkıcı süreçlerden korunmalarını desteklemek, onların yanında olmak gerekiyor. Bundan sonrasında iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarını görmezden gelmek zaten mümkün olmayacak, mecburi azaltım çalışmaları ve uyum süreçlerinin harekete geçmesi kaçınılmaz. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu yönde adımlar atılıyor. Bizler de gençlerin ve STK’ların işbirliğinde ve takipçiliğinde sürecin hızlanacağına inanıyoruz. 

Kurumsal Destek Fonu’nun 2022 döneminde sağladığımız hibe ile odaklanacağınız kurumsal gelişim başlığı ne olacak? Bu kapsamda ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz? 

Derneğimizin ikinci yılını doldurmaya yaklaştığı bugünlerde finansal sürdürülebilirlik konusunu önceliğimiz olarak belirledik. Aldığımız hibeyle birlikte finansal gücümüzü gittikçe artan oranda destekçilerimizden almayı, böylelikle derneğimizin vizyon ve misyonuna uygun projeleri kendi kaynaklarımızla ve bağımsız olarak yapabilmeyi hedefliyoruz. Düzenli destekçi programı sayesinde finansal planlamamızın daha tutarlı ve sürdürülebilir olacağına, dolayısı ile derneğimizin organizasyon yapısının güçleneceğine inanıyoruz. Bu kapsamda finansal sürdürülebilirliğimizi sağlayabilmek için kaynak geliştirme uzmanlarının danışmanlığı eşliğinde bireysel ve düzenli bağış desteğinden oluşan bir finansal model yaratmayı planlıyoruz. 

 

Kahramanmaraş Depremi Küçük Destek Fonu’na Yapılan Başvurulara Dair Değerlendirme Metnimiz Yayımlandı

By | Kahramanmaraş Depremi Küçük Destek Fonu

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli şekilde etkileyen depremler sonrası, sahada aktif olarak faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının (STK) bölgede tespit ettiği acil ihtiyaçların karşılanması, deprem bölgesinde yaşanan tahribatın giderilmesi ve depremin bölgede yaşayan tüm canlılar üzerindeki etkilerinin azaltılması amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kahramanmaraş Depremi Küçük Destek Fonu’nun başvuru ve seçim süreçleri tamamlandı.

STK’ların ve bölgenin bu süreçte öne çıkan ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla yapılan başvuruların yoğunlaştığı konulara, başvuru yapan kuruluşların genel durumu ve ihtiyaçlarına dair değerlendirmelerimizin yer aldığı açıklama metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İZ Derneği İZ Bırakıyoruz Projesini Tamamladı

By | Her Yaşta Fonu

Toplumsal barışa hizmet edecek önleyici ruh sağlığı hizmetlerinin toplumun her kesimi tarafından erişilebilir olması için çalışmalar yapan Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İZ Derneği (Bir İZ) başta kadınlar, mülteciler, çoçuklar ve yaşlılar olmak üzere bireyi güçlendirmeyi merkeze alan projeler yaparak ruh sağlığı hizmetlerinin tüm toplum için erişilebilir olmasına katkı sağlıyor. AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu kapsamında İZ Bırakıyoruz projesini hayata geçirdi.

Bir İZ Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Melek Mumcuoğlu ile yaptığımız röportajda; proje kapsamında yürüttükleri faaliyetler, yaşlıların öz yaşam hikayelerini paylaşmalarının önemi, projenin gençlere katkısı ve derneğin gelecek dönem planları hakkında konuştuk.

Hibe desteğimizle hayata geçirdiğiniz İZ Bırakıyoruz projesi kapsamında yürüttüğünüz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

İZ Bırakıyoruz projemizle, izole olmuş ve toplumun geri kalan birçok kesimine göre dezavantajlı bir grup olan 65 yaş üstü bireylerin hikâyelerini anlatarak yaşamlarını gözden geçirmelerini, anlamlı bir bütünlük hissine ulaşmalarını ve psikolojik iyi oluş düzeylerinin artmasını amaçladık. Ayrıca anlatılan hikâyelerin topluma ilham olmasını da hedefledik.

Kasım 2021 itibarıyla başlayan ve 65 yaş üstü bireylerin hikâyelerinin kayda geçirilerek toplumsal hafızaya kazandırılmasını amaçlayan projemiz 2022 yılının Haziran ayında tamamlandı. Hedef grup ile yapılandırılmış görüşmeleri yürütmek için Sosyal Hizmet, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik, Psikoloji, Tıp ve Gerontoloji bölümlerinden 30 genç yapılan açık çağrı ile projeye dahil oldu. Görüşmeleri yürütecek gönüllülerin belirlenmesinin ardından 2 günlük kapasite güçlendirme eğitimleri organize ettik. Proje gönüllülerine, yaptıkları her görüşmenin ardından süpervizyon verilmesini ve yapılan görüşmelerin etik ilkeler çerçevesinde desteklenmesini sağladık. İleri yetişkin bireylerin psikolojik iyi oluş hâlinin desteklenmesi için 3 oturumluk grup çalışmaları yaptık. Aynı zamanda katılımcıların hikâyelerini yeniden yazmalarının desteklenmesi, psikolojik iyi oluş düzeylerinin artırılması, izole olma hissinin yerini kuşaklar arası dayanışma hissinin almasını arzuladık.

Genç yetişkin ve ileri yetişkin bireylerin birlikte oluşturduğu yaşam öykülerini proje için hayata geçirdiğimiz İz Bırakıyoruz internet sitesi üzerinden kamuoyuyla paylaştık. Ayrıca proje kapsamında uzman ekimizle beraber İzleme ve Değerlendirme Raporu hazırlayıp, paylaştık.

65 yaş üstü kişilerden aldığınız geri bildirimlerle beraber düşündüğünüz de yaşlıların öz yaşam hikayelerini anlatmaları neden önemliydi? Kendi hayat hikayelerini paylaşıyor olmak yaşlıların duygu ve düşünce dünyasına nasıl bir katkı sağladı?

65 yaş üstü bireyler hayata dair pek çok konuda tecrübeli oluyorlar. Ancak bu tecrübeleri paylaşabilecek ortam ve ağ pek kalmıyor. Öncelikle, anlatma ihtiyacı artarken aktarılabilecek ortamın azalması çok çarpıcıydı. Hem kendi çevremiz hem de psikoloji alanında çalışan ekibimiz ve pandeminin etkisi hepimize bu ihtiyacı daha fazla gösterdi. Boş yuva sendromu (empty nest) pek çok yaş almış bireyi etkilerken eğer bu kişiler yaşlı dostu ortamlarda değillerse, oluşan bu boşluk daha fazla depresyona neden oluyor. Görüştüğümüz bireylerde, bunun geri dönüşlerini adeta duygu seliyle aldık. “Çünkü herkesi hayatı değerlidir, seninki de değerlidir. O zaman anlat dinleyelim, kayda geçelim ve yıllarca kalsın, görülür olsun.” dedik aslında onlara. Her bir yaşam öyküsü biricikti, özeldi. Onu anlatanlar da acısı ve tatlısıyla anarak adeta temize geçtiler hayatlarını. Anıları temize çekmek, onları sahiplenmeyi ve kabullenmeyi de kolaylaştırdı. 60 kişinin iyilik halini artırdığını düşündük ekipçe. Bu da bize çok iyi geldi.

Bu proje ile psikolojik danışmanlık ve rehberlik, tıp, psikoloji ve sosyal hizmetler bölümlerinde okuyan 30 üniversite öğrencisi 65 yaş üstü kişilerin öz yaşam hikayelerini kayıt altına aldı. Görüşmeleri yapan öğrencilerin geri bildirimlerini de düşündüğünüzde, bu hikayeleri dinlemiş olmanın gençlerde ne tür farkındalıklar yarattığını ve mesleki becerilerine nasıl bir katkısı olduğunu düşünüyorsunuz? 

 Bu proje asla tek taraflı olmadı. Bunun karşılıklı büyük ve anlamlı bir alışveriş olduğunu fark ettik. Gençler yaşlanmaya ve ihtiyaçlarına dair müthiş bir farkındalıkla çıktılar bu projeden. Bazı görüşülen bireyler genç arkadaşlarımızı zorladılar. Kuşak farkı, iletişim vs. üzerinden oluşan yol kazalarıyla başa çıkmak bile çok öğretici oldu. Bir dönem her hafta yaptığımız süpervizyonlarla bu süreçlerini güçlendirdik. Bir koca ömrün kazanımları, pişmanlıkları, mutlulukları, kayıpları, yasları yani insana dair her şeyi bir insanın hayatından dinlemek müthiş bit tanıklık oldu. Bazen bu tanıklıklarla başa çıkmak da zor oldu genç meslektaşlarımız için ama yaptıkları işin neye dokunduğunun o kadar bilincindeydiler ki her zaman bir çözümleri oldu.

65 yaş üstü bireyler de gençlere kendi hayatlarını anlatırken yaşamlarının başındaki gençlere bir çeşit mentorluk yaptıklarının farkındaydılar. Yani “İZ Bırakmak” karşılıklı oldu. 32 genç de “Hayatımda yaptığım en anlamlı şey” diyebildi. Sanırım bu projenin en sihirli kelimesi “anlam” oldu.

Her Yaşta Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Yaşlanma, yaşlılık alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli?

Bu projeye kadar derneğimiz bu yaş grubu ile hiç çalışmamıştı. Önleyici ve koruyucu ruh sağlığı çalışırken belli bir yaş grubunu ihmal ettiğimizi fark ettik. Pandeminin en başında 65 yaş grubunun evde olması zorunluluğu hepimizi çok düşündürtüyor ve “Bir şey yapmalı” dedirtiyordu bizlere. Dolayısıyla İZ Bırakıyoruz, derneğimiz için bir ilk oldu. Oldukça düşük bütçeli bir proje olduğu için özkaynaklarımızı, gönüllü ağımızı en fazla kullandığımız proje olarak da bir ilkti. Süpervizyonlar ve eğitimlerle gençleri desteklemek çok önemliydi. 2021 yılı itibarıyla 8 milyon 245 bin 65 yaş üstü bireyin olduğu bir ülkedeyiz ve git gide yaşlanıyoruz. Bu tür projelerin hızla artması, çeşitlenmesi, iyilik halini artırıcı programların yapılması gerekiyor.

Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İZ Derneği’nin gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz?

Bu proje duygusal olarak bizi çok etkiledi. Okulunu bitirmek üzere ya da bitirmiş genç arkadaşlarımızın kazanımları, konuştukları kişilerden hayata dair aldıkları öğretiler, dersler hiçbir yerde elde edilemeyecek muazzam bir öğreti. Bir kısmı hala o kişileri ziyaret ediyor ya da arayıp soruyor. Muazzam bir bağ oluştu karşılıklı, neden devam etmesin.

İnsan kaynağı ve finansal kaynakları kısıtlı, küçük bir derneğiz. Ama başla bitir projeleri bize yeterli gelmiyor. Projelerin sürdürülebilir olması değişim yaratabiliyor. 60 + 32 kişi neden 2023’te 100 olmasın? Dolayısıyla aynı projenin sürdürülebilirliği için bazı hastane ve ilaç firmaları ile görüşmek üzere proje dosyamızı hazırlıyoruz. Ayrıca bu yaş grubuna ve projeye yeni bir tuğla ekleyelim diye Harita65+ Projemizi hazırladık ve uygulamaya başlıyoruz. Yine Sivil Toplum için Destek Vakfı iş birliğiyle, Her Yaşta Fonu kapsamında gerçekleştireceğimiz projemizle 65 yaş üstü bireyler için sosyal-psikososyal destek hizmetlerine mevcut erişim durumunun tespit edilmesini ve savunuculuk çalışmaları yoluyla yaşlı haklarına dikkat çekilmesini, destek hizmetlerinin yaygınlaştırılmasını ve kapsayıcı bir yaklaşım geliştirilmesini katkı sunmayı amaçlıyoruz. Özel olarak, yaşlı bireylere yönelik sosyal ve psiko-sosyal hizmetlere dair ihtiyaç analizi ve hizmet haritalandırma çalışması yapılarak yaşlılara yönelik servislerin geliştirilmesine katkı vermeyi hedefliyoruz.

Tüm destekleri için Sivil Toplum için Destek Vakfı’na ve Her Yaşta Fonu sağlayıcısı AgeSA’ya teşekkür ederiz.