Monthly Archives

Temmuz 2023

Her Yaşta Fonu’nun 2023 Dönemi Başvuruları Sona Erdi

By | Her Yaşta Fonu, Her Yaşta Fonu

Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler sonrası depremden etkilenen yaşlıların iyi olma halini destekleyen, yaşlılık ve yaşlanma alanlarıyla kadın, sağlık, eğitim gibi bu alanı çevreleyen konularda faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini desteklemek amacıyla Vakfımız koordinasyonunda AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu’nun 2023 dönemi başvuruları sona erdi.

Fona teknik kriterlere uyan toplam 14 STK başvuruda bulundu. Başvuruların 11’i dernek, 1’i vakıf ve 2’si kooperatif tüzel kişiliğine sahip kuruluşlar tarafından yapıldı. Fona Adana, Ankara, Bartın, Denizli, Hatay, İstanbul, Mersin, Osmaniye ve Şanlıurfa olmak üzere 9 ilden başvuru alındı. Her Yaşta Fonu’ndan talep edilen toplam hibe tutarı 2.794.368 TL oldu.

Sanat Tarihçileri Derneği ile Eğitim için Sosyal Bilimler: Arete Projesini Konuştuk

By | Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Fonu

Sanat Tarihçileri Derneği (SATAD), Türkiye’de kültür ve sanat tarihi bilincini arttırmak amacıyla projeler geliştiren ve eğitimler düzenleyen SATAD, Türkiye’deki kültür varlıklarının bilinirliğini arttırılması ve bu varlıkların korunması amacıyla çalışmalarını yürütüyor.SATAD hibe desteğimizle, Sürdürülebilir Eğitim için Sosyal Bilimler: Arete projesini hayata geçiriyor. Dernek, proje ile eğitimden uzak kalmış veya hali hazırda eğitime devam edemeyen 15-24 arası çocukların ve gençlerin sürdürülebilir, bilimsel ve uygulamalı bir eğitim programına ücretsiz olarak erişmesini sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor.

Sanat Tarihçileri Derneği’nden Dr. Hüseyin Sami Öztürk ile yaptığımız röportajda; derneğin faaliyetleri, sanat tarihi kavramı, dijitalleşen dünyada sanatın dönüşümü, açık erişim kaynakların eğitim yoksulluğuyla mücadeledeki rolü ve proje kapsamında yürütecekleri çalışmalar hakkında konuştuk.

Sanat Tarihçileri Derneği Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Fonu kapsamında Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Sanat Tarihçileri Derneği, 2016 yılında İstanbul merkezli olarak kurulan mesleki ve bilimsel faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşudur. Kurulduğumuz günden bugüne Boğaziçi Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi gibi birçok üniversitede konuşma ve etkinlikler düzenledik. Aynı zamanda Kadıköy Belediyesi, Üsküdar Belediyesi gibi yerel yönetimlerle işbirlikleri geliştirerek sanatı, kültürel mirası, tarihi ve hafızayı destekleyen onlarca etkinlik düzenledik. Ayrıca sosyal ve bilimsel projelere sürekli bir katılım ve destek mekanizması olarak fayda sağlıyoruz.

Dernek olarak, bilimsel anlamda üniversitelerde bir disiplin olan sanat tarihi ve ilişkili bilimleri daha fazla toplumsal alana yayarak, bilgiyi anlaşılabilir hale getirmeyi ve toplumsal bir katkı sağlamayı amaçlıyoruz.  Bu sayede definecilik, kültürel soykırım, sanata olan ilgisizlik, kültürel politikalar gibi hususlarda bir farkındalık durumu oluşturmayı hedefliyoruz.

Sanat tarihi kavramından bahsedebilir misiniz? Sanat tarihi hem toplumlar için hem de bireyler için neden önemlidir?

Sosyolog Ali Akay’ın da sanat tarihini “sıra dışı bir disiplin” olarak tanımlar çünkü konu resim, heykel, grafik baskı, mural, video, fotoğraf, tipografi gibi insan üretimi olan her şey. Burada konu yazılı bir dil ile ifade edilmediği için görsel okuryazarlığın devreye girdiği bir alandır. Bu nedenle bir sanat tarihçisi; tarihsel metinlere, arkeolojik buluntulara, antropolojik teoremlere, sosyolojinin alan çalışmalarına ihtiyaç duyar ve bir psikanaliz uzmanı gibi işin/eserin ve sanatçının izini sürer. Sanat tarihçileri için metodoloji anlamında çok fazla kullanıma açık olan disiplinler var. Eski sanat tarihi yazımında formun üretimi ve biçimini ön plana alarak bunun üzerine form evrimini tartışmak bir modaydı. Fakat günümüzde sadece görülen formun evrimini incelemek sanat tarihi için arkaik bir metot olarak kalıyor. Tam da bu nedenle beşerî bilimlerden yavaşça çıkarak sosyal bilimlerin sahasına giren bir sanat tarihi yazımı başlıyor.

Eğer ki birey ya da toplum, estetik bir göze sahip olmak, iyi fotoğraflar çekmek, güzel giyinmek, balkondaki saksılarını güzel bir biçimde yerleştirmek istiyorsa sanatsal beğeni duygusuna sahip olmak durumundadır. Örneğin İstanbul’dan Anadolu’ya doğru giden bir otoyolda aracınız ile yola çıkarsanız, şehirlerin her birini tabelalara dahi bakmaksızın birbirleriyle karıştırabilirsiniz çünkü mimari anlamda bir beğeni kaygısı güdülmeden yapılmış olan binalar topluluğu karşınıza çıkacak. Toplum ya da birey fark etmeksizin herkesin sanat tarihi ve kültürel miras üzerine eğitimler alması, hatta bunun ilkokulda başlayan bir süreç olması gerekiyor. Anadolu’yu düşündüğünüzde belki de dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayacak kadar kültürel miras çeşitliliği görüyoruz. Göbeklitepe-Çatalhöyük, Medler, Assurlular, Hititler ve Geç Hititler, Antik Yunan ve Roma, Bizans, Haçlılar, Rumi Selçuklular, Memlükler, Artuklular, Beylikler, Osmanlılar ve ardından Türkiye… Bu kadar birbirinden farklı mimari ve sanatsal formun bir arada olduğu tek coğrafya modern Türkiye coğrafyası aslında. Üstüne sadece şu an majörlerini anmış durumdayız. Bu dünyanın hiçbir yerinde yok, işte bizim ödevimiz bunu Türkiye’ye ve dünyaya anlatarak, bir arada yaşamı, estetik beğeniyi, aslında çaresi bizde olan formülleri açığa çıkarmak.

Gelişen teknoloji, sanat eserlerinin ortaya çıkış sürecinin değişmesine ve yeni kavramların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bunlardan birisi de son dönemlerde sıklıkla duyduğumuz veri bilimi ile yapay zekâyı buluşturan yapay zekâ sanatı. Gün geçtikçe daha da dijitalleşen bir dünyada sanat nasıl bir dönüşüm yaşıyor?

Teknolojinin hızla ilerlemesine paralel önce yeni mecralar açılıyor ve ardından ‘insan bunun neresinde?’ bağlamına ait sorular yükseliyor. Bazı sanat tarihçi için 1980’lerden sonra Türkiye’de de hızlıca gelişen çağdaş sanat formlarından beri bir sanat deneyimi yok aslında. Biz bu gruba klasikçiler, insan emeğine âşık olanlar diyebiliriz. Diğer yandan yeniliğe açık ve bunun da günümüzün getirdiği yeni bir alan olduğunu iddia eden NFT, yapay zekâ işlerini destekleyen gruplar mevcut. Aslında biz Dada akımından beri neredeyse hiç bir sanatsal üretime “eser” demiyoruz. Bunun yerine “artwork/iş” anlamına gelen bir terim kullanmayı tercih ediyoruz. Bu noktada üretilen işlerle birlikte sanat tarihi bilimi de değişmeye başlıyor. Çok daha iletişim biliminin alanına giriyor ve görsel kültür dediğimiz yeni bir alan oluşmaya başlıyor. Bu alan tüm teknolojik koşulları ve ilerlemeyi kabul ederek ziyadesiyle felsefe ve sosyolojiden fayda eden, bu tür bilimlerin takım çantasını taşıyan bir alana dönüşüyor. Gelecekte, teknolojinin ilerlemelerini ve ona sanat tarihinin düşeceği şerhleri birlikte izleyeceğiz.

Avrupa Birliği 2018 yılını “Avrupa Kültürel Miras Yılı” ilan etmişti. Buradaki hedef; yeni jenerasyonun geçmiş kültür birikimini sahiplenmesi ve onu anlamasına yönelmesiydi. 2018 yılında Sanat Tarihçileri Derneği olarak bizler de çeşitli kültürel miras etkinliklerine katılarak Brüksel’den bir temsil aldık. Sanat tarihi, elindeki verileri korumak ve bu verileri yeni jenerasyonlara aktararak yeni yollar açmaktan sorumludur. Turizmin yıkıcı etkilerini onararak sürdürülebilir bir turizmin varlığı ortaya çıkarmalıdır. Sanat bir yandan dijitalleşirken hem onu anlamak, yapay zekayı tanımak hem de geçmiş birikimleri yeniden tanıtmak durumunda hissediyoruz. Her şey çok hızlı değil mi?

Hibe desteğimizle Sürdürülebilir Eğitim İçin Sosyal Bilimler Projesi: Arete projesini hayata geçireceksiniz. Bu proje fikri nasıl ortaya çıktı? Proje kapsamında ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

 Arete, 2020 yılında hem Türkiye’de hem de Dünya’da giderek daha yaygın ve daha yıkıcı bir fenomen haline gelen ve özellikle COVID-19 ve onun geride bıraktığı ekonomik, kültürel ve toplumsal etkilerle hızlanan öğrenme yoksulluğu alanında yenilikçi, sürdürülebilir ve kapsamlı bir eğitim programı sunma amacı ile ortaya çıktı. Bu proje kapsamında özellikle 16-24 yaş arası eğitime erişemeyen gençler hedefleniyor; ancak bunun yanı sıra, arkeoloji, eskiçağ tarihi ve sanat tarihi gibi alanlara meraklı farklı yaş ve eğitim sınıflarının da yararlanması amaçlanıyor. Bu doğrultuda;

  1. Eğitim programlarının sürdürülebilir olması amacıyla ders kayıtları, röportajlar ve özel içeriklerin kamuya açık hale getirilmesi için bir Arete YouTube kanalının yayına alınması,
  2. Eğitim programının yalnızca işitsel olarak kamuya açık hale getirilebilmesi için Spotify üzerinden yayın yapacak bir podcast kanalının oluşturulması ve bu hizmetlerin sağlanabilmesi amacıyla nitelikli ses kayıt alt yapısının oluşturulması,
  3. Twitter, Instagram, Facebook, Linkedin ve Twitch için kurumsal kimlik çalışmasının gerçekleştirilmesi, bir tanıtım dilinin oluşturulması ve bir stok paylaşım havuzu yaratılması,
  4. Verilen derslerin, öğrenim kitapçıkları haline getirilmesi ve internet sitesi aracılığıyla e-kitap formatında kamuoyunun kullanımına sunulması.

Proje kapsamında üreteceğiniz dersler ve farklı içerikler açık erişim kaynağı olarak sunulacak. Özellikle sanat tarihi öğrencileri için çeşitli kaynak listeleri de hazırlayan bir kuruluş olarak sizce açık erişim kaynakların sayısının artması eğitim yoksulluğu ile mücadelede etkili bir yöntem olabilir mi?

Bu soruya cevabımız kesinlikle evet olacaktır. İnternet bilgiye hızla ulaşabileceğimiz birçok veri kaynağını önümüze sunuyor. Sosyal medya başta YouTube ve Spotify olmak üzere Instagram, Twitter ve buna benzer platformlar geliyor. Ayrıca, birçok kitabın veya makalenin, okuyuculara ücretsiz olarak sunulduğu siteler de mevcut. İşte, günümüzde eğitim düzeyi ya da ekonomik durumu ne olursa olsun herkes söz konusu bu platformlardan veya sitelerden birini, günde en az bir kez dahi olsa takip ediyor, kullanıyor ve istediği bilgiye ulaşıyor. Giderek artan bir takipçi grubuna sahip bu platform ve siteler, doğru kullanıldığında, insanların eğitim açlığını ya da eksikliğini giderecek niteliktedir. Hatta insanlar yolda, otobüste, işte, tatilde veya evde herhangi bir iş yaparken dahi bu platformları kullanarak eksikliğini hissettikleri ya da öğrenmek istedikleri konuları dinleyerek/okuyarak birçok bilgiye ulaşabiliyor. Böylece ister işte ister tatilde olsun, insanlar kendi gündelik rutinlerini aksatmadıkları gibi, istedikleri bilgilere sahip olabiliyor. Bu da eğitim ve kültürel hayatta herkese bir fırsat eşitliği sağlıyor.

Dijital Dönüşüm Fonu’nun 2023 Dönemi Başvuruları Sona Erdi

By | Çevresel Sürdürülebilirlik Alanında Dijital Dönüşüm Fonu

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli bir şekilde etkileyen depremlerin ardından bölgede yaşanan tahribatın giderilmesi ve depremden etkilenenlerin iyi olma halinin desteklenmesi amacıyla sahada aktif olarak faaliyet gösteren ve/veya bölgeye destek sağlamak üzere çalışmalarına başlayan sivil toplum kuruluşlarının (STK) dijital dönüşüm süreçlerini kapasite güçlendirme programları ve hibelerle desteklemek amacıyla European Bank for Reconstruction and Development (EBRD) ve Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz Dijital Dönüşüm Fonu’nun 2023 dönemi başvuruları sona erdi.

Fona, teknik kriterlere uyan 26 STK toplam 27 dijital dönüşüm planıyla başvuruda bulundu. Başvuruların 24’ü dernek ve 3’ü kooperatif tüzel kişiliğine sahip kuruluşlar tarafından yapıldı. Fona Adana, Ankara, Antalya, Balıkesir, Denizli, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Mersin ve Şanlıurfa olmak üzere 13 ilden başvuru alındı. Dijital Dönüşüm Fonu’ndan talep edilen toplam hibe tutarı 3.052.828 TL oldu.

Koruyucu Aile Fonu Başvuruları Sona Erdi

By | Koruyucu Aile Fonu, Uncategorized

Devlet koruması altında bulunan çocukların güvenli ve sevgi dolu bir aile ortamında hayata hazırlanması ve aile temelli bir bakım altında büyümesi için koruyucu aile ve evlat edinme sistemlerinin yaygınlaştırılması hedefiyle çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarının projelerini desteklemek amacıyla Merve ÜretmenKRM Yönetim Danışmanlık ve Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Koruyucu Aile Fonu’nun başvuruları sona erdi.

Teknik kriterlere uyan toplam 10 STK’nun başvurusu alındı. Başvuruların tamamı dernek tüzel kişiliğine sahip kuruluşlar tarafından yapıldı. Fona Ankara, Burdur, Çanakkale, Denizli, İstanbul, Karabük ve Tokat olmak üzere 7 ilden başvuru alındı. Koruyucu Aile Fonu’ndan talep edilen toplam hibe tutarı 1.663.000 TL oldu.

Uçan Süpürge ve İletişim Araştırma Derneği ile Bilim ve Teknolojide Kız Çocuklar Projesi Kapsamında Yapacakları Çalışmaları Konuştuk

By | Çocuk Fonu

Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği (Uçan Süpürge Derneği), toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve bu eşitsizliğin kadınların ve kız çocuklarının yaşamında hangi olumsuzluklara neden olduğunu görünür kılınması amacıyla eğitim hakkı, erken yaşta ve zorla evlilikler, hak temelli medya okuryazarlığı başta olmak üzere ulusal ve uluslararası düzeyde araştırma ve çalışmalar yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle bireysel ve kurumsal bağışçıların finansal desteği ile hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu’nu 2022 döneminde sağladığımız hibe desteğiyle Bilim ve Teknolojide Kız Çocukları projesini hayata geçiriyor. Uçan Süpürge Derneği, proje ile bilim ve teknoloji alanlarında var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğin ortadan kalkmasına katkı sunmayı, kız çocuklarının pozitif bilimlere yönelmesine destek olmayı ve kız çocuklarını bilim ve teknoloji alanlarında üretim yapmaya teşvik etmeyi amaçlıyor.

Uçan Süpürge Derneği ile yaptığımız röportajda; derneğin faaliyetleri, proje kapsamında yürütülecek çalışmalar, STEM alanında kariyer yapmak isteyen kız çocuklarının karşılaştığı zorluklar, Kahramanmaraş depreminin kız çocukları üzerindeki etkisi ve çocuk evlilikleriyle mücadele etmek için geliştirilebilecek politikalar hakkında konuştuk. 

Sivil Toplum için Destek Vakfı’nı takip edenler Uçan Süpürge Kadın ve İletişim Araştırma Derneği’ni ve çalışmalarını yakından tanıyorlar. Derneğinizle ilk kez tanışacak olan okuyucularımız için Uçan Süpürge Derneği’nin kuruluş hikayesinden ve çalışmalarından kısaca bahseder misiniz?

Uçan Süpürge Derneği; toplumsal cinsiyet eşitliğinin her alanda sağlanması, kadınların ve kız çocukların insan haklarının korunması ve geliştirilmesi hedefiyle 2008 yılının sonunda kuruldu. Feminist bilinç, şiddetsizlik, cinsiyet demokrasisi, kadının insan hakları ve sürdürülebilirlik değerleriyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kurulduğumuz günden bu güne ağırlıklı olarak kız çocukların güçlenmesine yönelik projeler geliştiriyor, farklı kentlerde sivil diyaloğu geliştirmeye öncelik veriyoruz. Uzmanlıklarımız üç temel alanda yoğunlaşıyor: Çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi, kız çocuklarının eğitimde ve meslek seçiminde bilim ve teknolojiye yönlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet odaklı eleştirel medya okuryazarlığının geliştirilmesi. 2021 yılı itibarıyla engelli kadınlar ile/için çalışmayı da yol haritamıza dahil ettik. Hak temelli savunuculuk ve iletişim ana başlıklarındaki deneyimlerimizi, üye olduğumuz ağlar ve platformlarda aktif rol alarak yeni işbirliklerine dönüştürme gayretimiz var. İnsan hakları odağından ayrılmadan yenilikçi ve yaratıcı fikirler geliştirerek alandaki deneyimlerimizi çoğaltıyoruz. Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesi Ortaklık Ağı, Engelli Çocuk Hakları Ağı ve Eşitlik İzleme Merkezi’nin aktif üyesiyiz. Ayrıca, çocuk evliliklerinin önlenmesi için 100 ülkede 1600 örgütün bulunduğu küresel bir ağ olan Girls not Brides’ın Türkiye’deki ilk üyesiyiz. 

Çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi ve kız çocuklarının eğitim içerisinde kalması için ülke genelinde Sabancı Vakfı, Global Fund for Women, UN Women gibi kurumların desteğiyle çeşitli projeleri içeren Çocuk Evlilikleriyle Mücadele Programını yürüttük. Okullarda STEM (bilim-teknoloji-mühendislik-matematik) seminerleri ve deney uygulamalarının yapıldığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Avrupa Birliği, Ford Otosan gibi kurumların çeşitli zamanlarda desteklediği Bal Arıları Mühendis Oluyor, Bilim ve Teknolojide Kız Çocuklar projelerini 81 ilde uyguladık. Devamında STEM atölyelerimize mülteci kız çocuklarını ve engelli kız çocuklarını da dahil etti. Kadınların medyada temsilini güçlendirmek için toplumsal cinsiyet bakış açısıyla haber üretimi, hak temelli medya izleme ve kadın haber ağları için Demokrasi Yayında, Kadınların Postası, Kırmızı Kalem ve Medyada Engelli Kadınların Temsilinin İzlenmesi gibi birçok proje ürettik ve uyguladık. Diyarbakır’dan RadioJin’le birlikte kadınlar için/ile podcast üretmek amacıyla stüdyo kurduk, eğitimler düzenledik. Şu sıralar Vakfınız desteğiyle yürütmekte olduğumuz projenin yanı sıra, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (United Nations Population Fund-UNFPA) ve Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin desteğiyle çocuk evlilikleriyle mücadele temalı yeni bir çalışma başlatıyoruz. 

Hibe desteğimizle Bilim ve Teknolojide Kız Çocuklar (Girls Can STEM) projesini hayata geçireceksiniz. Projenin amacından ve yapacağınız faaliyetlerden bahseder misiniz?

Proje lise çağındaki kız çocuklarına STEM meslekleri hakkında bilgi sağlamak, katılımcıları rol modellerle buluşturmak ve meslek seçiminde toplumsal cinsiyete dayalı kalıp yargıları sorgulatmak amacıyla bir dizi eğitim ve atölye çalışmalarını içerecek şekilde planlandı. Hedef kitlemiz 14-17 yaş arası kız çocukları. Uygulama yeri olarak seçtiğimiz kentlerin ikisi 6 Şubat depreminden etkilenen bölgede kaldığı için projemizin uygulama planını güncelleyeceğiniz. 

Projemizi geliştirirken göçmen, mülteci, engelli kız çocuklarını dışarıda bırakmadan, kesişim alanlarındaki ayrımcılıklara ve hak ihlallerine dikkat çekmek ve aynı zamanda ihmal edilmiş tüm kesimlerden kız çocukların güçlenmesi için alan açmak istedik. Mesleklerin cinsiyetlendirilmiş olması ve bazı mesleklerden kadınların dışlanması kız çocuklarının eğitim ve meslek seçiminde kararlarını etkiliyor ve potansiyellerini kullanamamalarına sebep oluyor. STEM projemizle buna dair farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz ve toplumsal cinsiyet klişelerine göre değil kız çocuklarının hayallerine ve yeteneklerine göre mesleğe yönlendirilmesini istiyoruz. Proje kapsamında 500 kız çocuğa ve yetişkine ulaşmayı hedefliyoruz.

Farklı yaş gruplarıyla yaptığınız çalışmalardan edindiğiniz deneyimleri düşündüğünüzde, STEM alanında eğitim veya kariyer yapmak isteyen, özellikle düşük gelirli topluluklardan gelen kızların karşılaştığı en büyük zorluklar neler?

Kız çocuklar sadece biyolojik cinsiyetleri değil, etnik kökenleri, vatandaşlık durumları, inançları, konuştukları dil, cinsel yönelimleri, fiziki görünüşleri, giyimleri gibi birçok nedenle birden fazla ayrımcılığa maruz kalıyor. Gelir durumunun yarattığı koşullar ise bu ayrımcılığın derinleşmesine sebep oluyor. Gelir durumu düşük ailelerin kız çocukların eğitimiyle ilgili öncelikleri; meslek edinmesi kolay olduğu düşünülen, mezun olur olmaz iş bulabilme imkânı görece rahat olan ve çalışma saatlerinin ev içinde bakım işlerini yapmayı engellemeyecek şekilde yürütülen alanlar. Kadınların istihdamının belirli sektörlerle sınırlı olması bu durumu destekleyen bir faktör olarak da karşımıza çıkıyor.  

Bilim, teknoloji, mühendislik, matematik alanlarına dair mesleklerin oğlan çocuklar için uygun olduğu düşüncesinin yerleşik olduğu kültürel kalıplar, ekonomik durumun yetersizliğiyle birleşince kız çocukların karşılarında duran duvarı daha da kalınlaştırıyoruz. Toplumsal cinsiyetle ilgili kalıp yargılara dair farkındalık kazanma, sağlanan imkanlar, kamu politikalarının uygulanması ve STEM alanında bilinçlendirme çalışmalarına erişimle mümkün. 

6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş depremi kırılgan grupların daha da dezavantajlı olmasına neden oldu. Kız çocuklar özelinde çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarından biri olarak depremden etkilenen kız çocuklar için gözetilmesi gereken önceliklerden bahseder misiniz? 

Kadınlar ve kız çocuklar afet durumlarında en hassas gruplar arasında. Doğa olaylarının afete/felakete dönüştüğü durumlarda bunların sonuçlarından kadınlar ve erkekler farklı biçimlerde etkileniyor. Kadınların yaşamı genellikle ev içi ile sınırlandırıldığından depreme evde yakalanıyorlar ve hayatta kalma şansı azalıyor. Ayrıca, örneğin deprem anında kendilerinden çok çocuklarının korunmasına odaklanıyorlar. Depremde hayatını kaybeden kadınların önemli bir bölümü, gündelik bakım işlerinin gerektirdiği araçlar, giysi veya gıda almak için hasarlı binalara giren kadınlardı. Toplumsal cinsiyet rolleri kadınların afet durumunda da en korunaksız, risklere en açık hale gelmesine neden oluyor. Afet sonrası süreçte kadınların ve kız çocukların özgün ihtiyaçlarının yanı sıra bir de güvenlik sorunu var. Barınma alanlarının onların güvenliğini sağlayacak şekilde oluşturulması, cinsel istismar ve şiddetten korunmaları, hijyen ihtiyaçlarının karşılanması da gerekiyor. Gelişim süreçlerinin desteklenmesi ve kesintiye uğrayan eğitimlerine devam edebilmeleri için gerekli şartların oluşturulması da lazım. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin afet durumlarında daha da belirginleştiğini Kahramanmaraş depremiyle bir kez daha gördük. Afet yönetimi bilgisinin herkes için erişilebilir olması, afet sonrasında verilen desteklerin kadınların ihtiyaçları ve öncelikleri gözetilerek planlanması çok önemli. Medyanın sorumluluğuna da dikkat çekmek istiyoruz; çocukların fotoğraf ve görüntüleri paylaşılmamalı, özellikle insan kaçakçılarının olası girişimlerini önlemek adına, kurtulan kız çocukların görüntüleri medyada rastgele kullanılmamalı. 

Birleşmiş Milletler’in 2021 yılında yayımladığı rapora göre 10 yıl içerisinde çocuk yaşta evli kız çocuklarının sayısının 10 milyonu bulması bekleniyor. Çocuk evlilikleriyle mücadele etmek amacıyla ulusal düzeyde geliştirilmiş bir strateji ya da politikası bulunuyor mu? Bu tür bir çalışmanın hayata geçirilmesi için hangi paydaşlar tarafından neler yapılması gerekiyor? 

Çocuk evliliklerinin iklim kriziyle ilişkisine de kafa yoran bir kadın örgütü olarak, doğa olaylarının yol açtığı yıkımlardan sonra görece güvenli bölgelere göçle birlikte çocuk evliliklerinin de ‘taşındığını’ öngörebiliriz. Bu, ülkenin batısında çocukların evlendirildiği vakalar olmadığı ve bu toplumsal sorunun doğu illerinden göç ettiği anlamına gelmesin çünkü bu doğru bir bilgi olmaz. Çocuk yaşta evlendirmeler depremlerden önce de Suriyeli insanlar buraya gelmeden önce de vardı, halen var. Dinamikleri değişiyor sadece. Deprem bölgesinden ayrılıp başka kentlere yerleşen kişiler bu yeni yaşama uyum sağlamaya çalışırken birçok sosyo-ekonomik ve kültürel sorunla karşılaşacak. Yoksulluk, yabancılık ve uyum sürecinin zorlukları kız çocukların evlendirilmesini hızlandırabiliyor. Yaşadığımız ülkede kapsamlı, sürdürülebilir ve insan hakları temelinde bir çocuk politikası yok. Toplumsal cinsiyet eşitliği sosyal politikaların bir izleği değil. Dolayısıyla, kız çocukları ihmal ve istismardan, cinsel saldırı ve ev içi şiddetten, çocuk satışı ve evliliğinden koruyacak bir mekanizma da yok. Hak temelli anlayış yerine himayecilik bir politika olarak benimseniyor, oysaki hak ihlallerinin olmadan önlenmesi için stratejiler geliştirilmeli. Çocukların evlendirilmesi yasal olmadığı halde toplumda geniş bir kesim tarafından kabul edilebilir görülüyor. Var olan yasaların yetmediği yerde Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri esas alınmalı, bu anayasanın bir gereği. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ülkemizde de yürürlükte olmasına rağmen çocuklar korunamıyor çünkü sözleşmenin hükümleri uygulanmıyor. Cezasızlığın kültüre dönüştüğü yerde hak öznelerini korumak ve ihlalleri olmadan önlemek zaten çok zor. Çocuk evliliklerini önleyebilmek için hukukun etkin biçimde uygulanmasının yanı sıra normların da değişmesi gerekiyor. Kız çocukları için güvenli alanlar yaratmak, eğitimin içinde kalmalarını sağlamak ve evliliğin sadece yetişkinler için bir hak olduğu, çocuk yaşta evlendirmenin suç olduğu bilgisini yaygınlaştırmak gerekiyor. 

 

Medikal Arama Kurtarma Derneği ile Kurumsal Destek Fonu Kapsamında Yürüttükleri Çalışmaları Konuştuk

By | Kurumsal Destek Fonu

Medikal Arama Kurtarma Derneği (MEDAK) deprem, yangın, sel gibi afetlerde, büyük kazalarda, toplumsal ayaklanmalarda, dağ ve doğa koşullarında meydana gelen kaybolma ve kaza olaylarında, eğitimli ve organize olmuş tıbbi personelin olay yeri ve çevresinde aktif saha hizmeti yapabilmesi için gereken koordinasyonunu sağlamak ve bu personele bu gibi acil durumlarda kendi hayatını idame ve hayat kurtarma görevleri için gereken tüm eğitimi vermek amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Kurumsal Destek Fonu’nun 2022 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla sağladığımız hibe desteği kapsamında kaynak çeşitliliğini artırmak ve derneğin finansal sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla çalışmalar yürütüyor.. Bu kapsamda tam zamanlı Kurumsal Kapasite Geliştirme Danışmanı istihdam ediyor.

MEDAK Yönetim Kurulu Başkanı/ HERA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Aral Sürmeli ve MEDAK Saha Direktörü Nurdan Terzioğlu ile yaptığımız röportajda; derneğin faaliyetler, HERA Digital Health’in amacı ve vakfın yürüttüğü çalışmalar, MEDAK’ta gönüllülük süreci ve Kahramanmaraş depremi sonrasında sahada yürüttükleri faaliyetler hakkında konuştuk. 

Medikal Arama Kurtarma Derneği Kurumsal Destek Fonu kapsamında Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

MEDAK’ın amacı, deprem, yangın, sel gibi afetlerde, büyük kazalarda, toplumsal ayaklanmalarda, dağ ve doğa koşullarında meydana gelen kaybolma ve kaza olaylarında, eğitimli ve organize olmuş tıbbi personelin olay yerinde ve çevresinde aktif saha hizmeti yapabilmesi için gereken koordinasyonu sağlamak ve bu personele bu gibi acil durumlarda kendi hayatlarını idame ettirmeleri ve hayat kurtarma görevleri için gereken tüm eğitimi veriyor.

Oldukça geniş bir yelpazeyi kapsayan üyeleri sayesinde MEDAK; doktorlar, dağcılar, acil tıbbi müdahale ekipleri, ameliyat teknisyenleri, ameliyat hemşireleri, acil hemşireleri, klinik psikolog, ambulans ekibi, veteriner hekimler, ilk yardım eğitmenleri ve eğitmen eğitmenleri, amatör telsiz operatörleri, itfaiyeciler ve saha deneyimli tıp öğrencileri dahil üyeleriyle derin bir deneyime ve uluslararası standartlara uygun faaliyet kapasitesine sahiptir. MEDAK, afetlere hazırlık ve müdahale kapsamında gerçekleştirdiği eğitimlere yönelik bu uluslararası standartlardan ve üye deneyimlerinden faydalanıyor.. Eğitmen, üye ve gönüllü kadrosunun dahil olduğu ulusal ve uluslararası kuruluşları aşağıda görebilirsiniz:

MEDAK, faaliyetlerinde yerel koşul ve ihtiyaçlara, kültürel ve ekonomik gerekliliklere uygun eğitim faaliyetleri yürütür. 

MEDAK, afet ve acil durum senaryolarında saha sağlık hizmetleri sunmak için çalışmakta, ayrıca acil olmayan durumlarda hassas grupların (mülteci kadınlar, mevsimlik tarım işçileri, çocuklar vb.) sağlık hakkına erişimine yardımcı olmak için çalışıyor. Hassas gruplarla yürütülen projeler, sağlık profesyonelleri tarafından detaylı bir şekilde tasarlanır ve en iyi uygulamalar sunulur.

Mülteci nüfusu dikkate alındığında, mülteci kadınların kademeli bir savunmasızlığı söz konusudur. Çoğu zaman evde ve sınırlı bir sosyal ilişki içinde yaşayan bu kadınlar hem kendi sağlık riskleri hem de aile bireylerinin sağlık riskleri konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Ayrıca sağlık sisteminin anlaşılamaması, sağlık kontrollerinin takibi konusunda bilgi eksikliği, sağlık kayıtlarının tutulmaması ve sağlık hizmetlerini kullanırken karşılaşılabilecek ayrımcılık, mülteci kadınların sağlık sisteminden uzaklaşmasına neden oluyor.

Kadınların sağlık hakkına erişimlerinin güçlendirilmesi, toplumsal kırılganlıkları ve riskleri azaltacaktır. Bu varsayımdan hareketle daha fazla kadına ulaşmak, bu kadınların sağlık okuryazarlığına erişmelerini ve doğru bilgilendirilmelerini ve sosyal hayata katılamadıkları için sağlık riski altında olan kadınların bilgi ve eylem bağlamında güçlendirilmesini sağlayacaktır.

MEDAK, son beş yılda aşağıdaki alanlarda faaliyet göstermiş ve bu faaliyetler sonucunda aşağıdaki kazanımlar elde etti:

  • Tıbbi Kurtarma Faaliyetleri: Dernek bünyesinde rutin olarak kurum içi eğitimler yapılıyor, afet ve acil durumlar için gönüllü potansiyeli oluşturmaya çalışılıyor. Bu kapsamda AKUT Arama Kurtarma Derneği ile protokol imzalandı. Ayrıca MEDAK, UMKE tarafından Türkiye Afet Müdahale Planı’nda paydaş olarak belirlendik.
  • Sağlık Okuryazarlığı Programı: 2050 yılında 250 milyon kişinin mülteci olacağı öngörülüyor. Böyle bir durumun riskleri ekonomik, kültürel ve sosyaldir. Mültecilerin sağlık sistemlerine entegre edilmemesi halk sağlığını olumsuz etkiliyor ve mevcut sağlık hizmetlerinin sürekliliğini bozma riski taşıyor. Sağlık okuryazarlığının gelişimi, risk altındaki hassas gruplara sağlık sistemi ile uyumlu bilgi ve rehberlik sağlamakla mümkündür. Bu kapsamda MEDAK’ın hayata geçirdiği SOSyria ve HERA projeleri ile bugüne kadar 5000’den fazla mülteci kadına ulaşılmış ve projeye katılan mülteci kadınların aşılama oranlarında artış gözlemlendi. 
  • Bilimsel Literatür: MEDAK, sağlık alanında olması nedeniyle bilimsel çalışmalara önem veriyor ve güncel literatürü takip ederek bilimsel işbirliklerini destekliyor. MEDAK’ın çalışmaları Dünya Aile Hekimleri Birliği (World Organization of Family Doctors -WONCA) tarafından değerlendirilerek, WONCA’da sunuldu. Aynı zamanda İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde mevsimlik tarım işçilerine yönelik yürütülen çalışmalar sunulmuş ve bilimsel işbirlikleri öngörüldü.
  • Hassas Grupların Sağlık Hizmetlerine Erişimine Yönelik Uzun Vadeli Saha Projeleri: MEDAK, proje çalışmaları ile hassas gruplara yönelik çalışmalar yürütmüştür. 2016 yılı itibari ile Suriyeli mülteci kadınlara yönelik hazırlanan proje International Medical Corps tarafından finanse edilmiş ve bu projenin ilk aşamasında altı aylık bir çalışma yapıldı. Bu eğitimler sonucunda 2000 kişiye ulaşıldı. 2018 yılında hayata geçirilen HERA Projesi ile 3000 kadına gebelik ve gebelik sonrası aşı takvimi hakkında bilgilendirme ve uygulama kullanımı eğitimi verildi. Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından deprem bölgesindeki sağlık kuruluşlarının ve kapasitelerinin belirlenmesi amacıyla Afet Sağlık Haritası projesi başlatıldı. Projede, sağlık kurumlarının, mobil ekiplerin ve sahra hastanelerinin WhatsApp üzerinden chatbot ile harita üzerinde tanımlanabilmesi hedeflendi. Bu sayede acil durumda veya sağlık müdahalesine ihtiyaç duyanlar, en yakın sağlık kurumuna ilişkin güncel verilere kolayca erişebiliyor. 

HERA Digital Health’in amacından ve bu kapsamda gerçekleştirdiğiniz faaliyetlerden bahseder misiniz?

Sağlık kayıtları uygulaması anlamına gelen HERA, hamile kadınlar için koruyucu sağlık hizmetlerinin alımını artırmayı ve iki yaşın altındaki çocuklara aşı yaptırmayı amaçlayan açık kaynaklı bir mobil sağlık (mhealth) platformudur. Platform, bir mobil uygulama aracılığıyla, kullanıcıların sağlık hizmeti randevu hatırlatıcıları almasına, sağlık bilgileri almasına, merkezi tıbbi kayıtları saklamasına, acil servislerle iletişim kurmasına ve ev sahibi ülkenin sağlık sisteminde birden çok dilde gezinmesine olanak tanır. Uygulama şu anda Arapça, Türkçe, İngilizce ve Dari dillerinde mevcuttur.

HERA Dijital Sağlık Mobil uygulaması yerinden edilmiş toplulukların, dünyanın neresine giderlerse gitsinler sağlık öykülerini yanlarında götürebilmelerini ve sağlık hizmetlerine hızlı ve zorlanmadan erişebilmelerini sağlıyor. Bu kapsamda uygulamanın yaygınlaştırılması amacıyla MEDAK olarak eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Afetlerde tecrübeli olan MEDAK ekibi Kahramanmaraş depremlerinin ilk gününden itibaren HERA uygulamasını bölgenin kullanımına açmış, bölgedeki yıkılmamış ve aktif bulunan sağlık kurumlarının tespitini yapmış ve HERA uygulamasından yayınladı. Uygulamaya çeviri özelliği getirdik böylece afetten etkilenen farklı toplulukların bölgede çalışan uluslararası kuruluşlardan hizmet alırken dil bariyerini ortadan kaldırmayı hedefledik. 

6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş depremi sonrasında sahada faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarından biri olarak yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Sahadaki deneyimlerinizden yola çıkarak, deprem sonrasında yapılan müdahale çalışmalarının koordinasyonu, kırılgan grupların sağlık hizmetlerine erişimine yönelik çalışmaların etkisi konusundaki görüşleriniz nedir?

Durum tespit çalışması: MEDAK saha ekibi 17 Şubat-31 Mart tarihleri arasında depremden etkilenen Adana, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Mersin ve Osmaniye illerinde, ilçelerinde ve köylerinde sağlık sisteminde yaşanan aksaklıkların giderilmesi konusunda atılan adımlara destek sağlamak; orta ve uzun vadede oluşacak ihtiyaçları belirlemek aynı zamanda ihtiyaç̧ analizi çalışması sonucunda ortaya çıkan sonuçlara uygun bir eylem planının oluşturmak amacıyla hızlı durum tespiti ve değerlendirmeye yönelik bir saha çalışması gerçekleştirdi. Bunun sonucunda Depremden Etkilenen İllerde Cinsel Sağlık Üreme Sağlığı Durum Değerlendirme yayımladık. Raporun İngilizcesi ’ne ulaşabilirsiniz. 

MEDAK/HERA Operasyon Merkezi: Depremin üçüncü haftasında Seyhan Belediyesi’nin Gürselpaşa bölgesinde tahsis ettiği bir alana konteyner operasyon merkezi kurduk ve deprem bölgesindeki çalışmalarını buradan yürütüyoruz. 

afetsaglikharitasi.org: 7 Şubat itibariyle, MEDAK ve HERA teknik birimleri Afet Sağlık Haritası hazırlayarak, afetsaglikharitasi.org adresinden yayımlanmaya başladık. Sağlık hizmeti veren kurumların güncel durumları, en yakın sağlık birimlerinin mevcut konumları, kurulan sahra hastanelerinin verdiği hizmetler anlık güncellemeler ile deprem bölgesindeki halkın kullanıma açıldı. Afet sağlık haritasının kullanımını artırmak için Türkiye genelinde ve afet bölgeleri özelinde Facebook, Instagram gibi dijital kanallar aracılığıyla yaygınlaştırma çalışmaları yapıldı. Bunun yanı sıra saha ziyaretleri yapılan il ve ilçelerde kurumsal görüşmeler ile yaygınlaştırma çalışmaları yürütüldü. Haritanın geliştirilme sürecinde yaklaşık olarak 40 gönüllü̈ görev almıştır. Sahadan veri toplama, veri işleme ve veri doğrulama yönergeleri oluşturularak çalışmalara başlandı. Afet sağlık haritası aynı zamanda çeviri özelliği ile afet bölgesinde bulunan kullanıcıların ana dillerinde sesli ve yazılı olarak hizmet veriyor. 

WhatsApp Chatbot Destekli Afet Haritası: helpbot.heradigitalhealth.org afet bölgelerinde insani yardım hizmeti veren sivil toplum kuruluşlarının (STK), WhatsApp chatbot üzerinden, 18 farklı kategoride, çok hızlı şekilde sundukları hizmetleri ekledikleri, herkesin kullanımına açık bir haritadır. WhatsApp chatbot özelliği ile hızlı şekilde afet bölgesinde istenen bütün hizmet merkezleri/ noktaları eklenebilir. 18’den fazla merkez veya noktayı haritaya eklemek bir dakikadan daha kısa sürüyor. Haritada yer alan kategoriler özelleştirilebilir. Haritaya girilen servis/yardım merkez veya noktaları son hizmet tarihinin dolması ile otomatik olarak haritadan siliniyor. 

STK’ların İç Koordinasyonu için WhatsApp Chatbot Destekli Harita: ngo.heradigitalhealth.org, MEDAK ve HERA geçmiş̧ afet tecrübesinden yola çıkarak -afetin boyutu da düşünüldüğünde- depremin ilk gününden itibaren, kuruluşlar arası iletişim ve koordinasyon sorunu yaşanmasının yüksek olasılığını öngörmüştür. Deprem bölgesinde faaliyet gösteren kuruluşların ekip içi koordinasyonunu kolaylaştırmak ve STK’ların gerekli gördükleri desteği mükerrer desteklerin önüne geçmek için afetsaglikharitasi.org haritasına ekleyebilecekleri, kaynakları verimli kullanabilmek ve STK’lar arası koordinasyonunun sağlanması için WhatsApp chatbot üzerinden hızlıca konum ekleme ve koordinat bazlı ve gerçek zamanlı tek bir harita üzerinden görüntülemeye olanak sağlayan bu platformu geliştirdik. Saha ekipleri anlık durumlarını WhatsApp chatbot üzerinden haritaya ekledikleri yönetilebilir bir sistem yöneticisi paneline sahiptir. Sadece STK’lara özeldir. Yönetilebilir ve özelleştirilebilir bir sistem yöneticisi paneline sahiptir. Hızlı şekilde toplu işlem ve raporlama yapılabilir. WhatsApp chatbot özelliği üzerinden hızlı şekilde kaynak eklenebilir. 

HERA Dijital Sağlık Mobil Uygulaması: HERA Dijital Sağlık Mobil Uygulaması, afetten etkilenen nüfusun kullanımına açılmış olup, Afet Sağlık Haritasında yapılan güncellemeler HERA uygulamasına eş zamanlı olarak entegre edilmiştir. Aynı zamanda, HERA Dijital Sağlık Mobil Uygulamasını kullanmadan önce kadınlara hamilelikte ve sonrasında önerilen bakımlar ve riskli durumlar, aşının çocuklar için önemi ve kurallara uygun olmayan aşılamanın potansiyel sonuçları hakkında bilgilendirme yapılmaktadır. Hatay Merkez, Antakya, Altınozü ve Samandağ ilçelerinde gerçekleştirilen ziyaretlerde, aile ve göçmen sağlığı merkezi çalışanlarına uygulama tanıtılmış ve nasıl kullanılacağı konusunda eğitim verilmiştir. HERA uygulaması hakkında daha detaylı bilgiye heradigitalhealth.org internet sitesi üzerinden erişilebilir.

Kadın Hijyen Kiti Dağıtımı ve HERA Dijital Sağlık Mobil Uygulamasının Deprem Bölgesinde Yaygınlaştırılması: Afetlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı (CSÜS) için Asgari Sağlık Hizmet Paketi (MISP) çerçevesinde hazırlanan kadın hijyen kitleri, MEDAK saha ekibi tarafından düzenli olarak deprem bölgesinde kırsal alanlarda yaşayan kadınlara dağıtılmaktadır. Aynı zamanda, HERA Dijital Sağlık Mobil Uygulamasının tanıtımı da gerçekleşiyor.

Deprem bölgesinde yaptığımız tespit çalışmaları sonucunda yayınladığımız raporda belirtildiği gibi, depremle birlikte cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile ilgili hizmetler bölgede kesintiye uğramıştır.

Hastanelerin çoğunun hasar alması ve kullanılamaz hale gelmesi, kurulan geçici sağlık hizmet noktalarının ise akut sağlık ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla tasarlanmış olması, hem hamile kadınların takibinde aksaklıklara yol açmış hem de bebekler için koruyucu-önleyici sağlık hizmetlerinin sınırlanmasına neden olmuştur. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetleri için sahra/gezici sağlık tesislerine ve dolayısıyla gerekli tıbbi ekipmana olan ihtiyaç artmıştır. Ayrıca gebelik önleyici ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar için koruyucu materyallere erişimin bölgede son derece zor olduğu görülmüştür. Depremin ilk 30 gününde yeterli ekipmanın bölgede bulunmadığı, sonrasında ise sınırlı sayıda ekipmanla hizmetlerin sunulduğu gözlemlenmiştir. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetleri için saha/gezici sağlık tesislerine ve dolayısıyla gerekli tıbbi ekipmana ihtiyaç olduğu, sağlık otoriteleri ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından açıklanmıştır.

Bölgede birçok STK faaliyet gösteriyor, ancak bu kuruluşlar arasında koordinasyon ve iletişim sağlanamadığından hizmetlerin tekrarlanması ve kaynak israfının oluşmasına neden oluyor. Depremden etkilenen insanların bazıları hizmetlerden yeterince faydalanırken bazıları hala hizmetlere erişim sağlayamamıştır; bu durum ciddi bir koordinasyon sorununa işaret ediyor. Deprem bölgesinin genişliği ve hasarın derinliği, kırılgan grupların özel ihtiyaçlarını görünmez kılıyor. Örneğin, LGBTI+’lar ve mülteci kadınlar için sınırlı sayıda hizmet bulunmakta ve bu da fiziksel ve cinsel şiddet ile ilişkili sağlık sorunlarının ölümcül sonuçlarına yol açıyor. Bölgede, kamuya dahil olmak üzere hiçbir kurumda cinsel şiddetin ardından koruyucu-önleyici sağlık malzemelerine rastlanmıyor.

Ne yazık ki Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs-UNOCHA) her hafta düzenlediği sağlık sektörü toplantılarına katılım sayısı düşmekte bu da sağlık alanında çalışan STK’ların kapasite ve kaynak yetersizliği nedeniyle bölgeden çekilmeye başladığını gösteriyor. AFAD ve sağlık alanında çalışan devlet kurumlarının şeffaf olmaması çadır ve konteyner kentlerde sağlık müdahalelerinin izlememesine yol açıyor. Bölgede çalışan STK’ların etki alanının artması için desteklenmesi gerekiyor. 

MEDAK medikal alt yapılı arama-kurtarma çalışmalarını gönüllülerin desteğiyle gerçekleştiriyor. MEDAK’ın gönüllülük sürecini ve gönüllülerin çalışmalarınıza katkıları anlatır mısınız?

MEDAK’ın kuruluşundan bu yana temel amacı afet ve insani krizlerde sağlık hizmeti sunmaktır. Bu amacı arama kurtarma ve medikal kurtarma faaliyetleriyle yerine getiriyoruz. Sağlık alanında deneyimi olan çoğunlukla sağlık çalışanlarından oluşan gönüllüler, belirli eğitimleri tamamlayarak sahada görev yapabilecek duruma getiriliyor. Dolayısıyla asıl hedefimiz, sağlık bilgisine sahip olan kişilere bir afet durumunda nasıl davranmaları ve çalışmaları gerektiğini aktarmaktır.

Yaşadığımız son depremler ve önceki afetlerde, önceden eğitim almış olan gönüllülerimiz, diğer arama kurtarma dernekleri ile işbirliği içinde, afetin akut döneminde sahadaki çalışmalara katılıyor. Bu afette de, daha önce eğitim almış kişiler, birçok arama kurtarma ekibinin çalışmalarına katılmış ve afetin ilk haftasından itibaren sahada görev yapmıştır. Bu görevler, lojistik destek sağlama, koordinasyon faaliyetleri, sağlık hizmeti sunma ve sağlık hizmeti sunucularını haritalama gibi birçok aktiviteyi içeriyor.

Buna ek olarak yaşanan afetin boyutu düşünüldüğünde, arama kurtarma dışında da birçok desteğe ihtiyaç oldu. Bunlardan birisi teknoloji ve yazılım mühendisliğiydi. Bunun sebebi MEDAK’ın bir yandan sahadaki sağlık durumu, sağlık hizmeti sunan merkezlerin aktif olup olmadığını anlamak ve popülasyona bunu bildirmek. Bunun için neredeyse 30 gönüllü arkadaş hem uzaktan hem de bölgede çalışmalar yürütüp bu bilgileri toparladı ve basit bir harita üzerinden bölgedeki afetzedelerin hizmetine aldı.

Kurumsal Destek Fonu’nun 2022 döneminde sağladığımız hibe ile odaklanacağınız kurumsal gelişim başlığı ne olacak? Bu kapsamda ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Kurumsal Destek Fonu ile MEDAK’ın finansal sürdürülebilirlik ve dernek yönetimi konularında kapasite geliştirmeyi planlıyoruz. Bu iki konu, MEDAK’ın sahada etkili olabilmesi için uzun vadeli olarak ihtiyaç duyduğu en önemli unsurlardır. Bu şekilde gelecekte alacağımız fonları garanti altına almayı ve kalıcı bir bağışçı kitlesi oluşturmayı amaçlıyoruz. Bunun yanı sıra, derneğimizin yönetimsel işlerini düzenlemeyi ve daha sistematik ve profesyonel bir yapıya kavuşturmayı hedefliyoruz.

Bu iki konuda kurumsal olarak gelişebilmek için dışarıdan danışmanlık desteği almayı ve personel alımını planlıyoruz. Bu sayede bilgi edinme imkânı buluyor ve bu bilgiyi içselleştirerek kurumsal hafızamıza yerleştiriyoruz. Amerika’da bulunan kardeş kuruluşumuz HERA ile ilişkilerimizi güçlendirmek ve uluslararası bağışçılarla ilişkilerimizi geliştirmek için çaba gösteriyoruz. Bu kapsamda danışmanımız HERA ile işbirliği yaparak yaptığımız çalışmaları geliştiriyor ve bu çalışmaları bağışçılara raporluyor ve sosyal medya aracılığıyla duyuruyoruz. Ayrıca, Türkiye’de meydana gelen depremle birlikte saha odaklı çalışmalara da önem veriyoruz. Bu şekilde yaptığımız çalışmaları daha fazla duyurabiliyor, potansiyel ve mevcut bağışçılara çalışmalarımızı aktarabiliyor ve bağış toplayabiliyoruz.