NATURA Doğa ve Kültür Koruma Derneği ile Akdeniz Habitatlarının Son Yaban Kedileri Projesini Konuştuk

NATURA Doğa ve Kültür Koruma Derneği (NATURA), dünyada sadece Güneybatı Anadolu’da yaşayan ve günümüzde parçalanmadan dolayı yok oluşun eşiğinde olan Sığla (Günlük) orman toplulukları arasında koridor oluşturarak, parçaların birleştirilmesi ve bu orman topluluklarının yok oluş sürecinin tersine çevrilmesi için çalışmalar yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation, Actecon ve 212 işbirliğiyle bireysel ve kurumsal bağışçıların finansal desteği ile hayata geçirdiğimiz Orman Yangınları Acil Destek Fonu kapsamında NATURA, Akdeniz Habitatlarının Son Yaban Kedileri  projesini hayata geçirecek. Dernek, proje kapsamında yanan alanlarda yaban kedisi popülasyonunun mevcut durumunu ortaya çıkarmak amacıyla 10 foto-kaplan ile 100 km²’lik alanda tarama yapacak. Yaban kedisinin yanmış ve yanmamış alanlardaki habitat kullanım durumunu ortaya çıkarabilmek için 2 GPS vericisini yaban kedisine ve 1 GPS vericisini ise karakulakaya takacak olan NATURA, Yaban Kedisi Tür Koruma Eylem Planı oluşturmak amacıyla bir çalıştay düzenleyecek.

NATURA kurucu üyesi Özlem Parlar Ürker ile yaptığımız röportajda; proje kapsamında yürütecekleri çalışmaları, orman yangınlarının yaban hayat üzerindeki etkisini, Sığla Ormanlarının orman ekosistemi içerisindeki önemini ve proje kapsamında kullanacakları uydu vericisi yöntemini  konuştuk.

NATURA Doğa ve Kültür Koruma Derneği, Orman Yangınları Acil Destek Fonu kapsamında vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından  tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Derneğimiz bünyesinde yer alan doğa koruma uzmanları esasen yaklaşık on yıldır Türkiye doğasının korunmasına yönelik farklı alanlarda çalışmalar yürütmekteydi. Ancak son yıllarda hem ülkemiz hem de dünya genelinde doğa koruma alanında yaşanan gelişmelere bağlı olarak farklı stratejilerin farklı mecralarda tatbik edilebilmesi fırsatları ortaya çıktığı için ülkemizde de bu fırsatları değerlendirebilecek yeni özgün kurumsal kimliklere ihtiyaç duyulmuştur. Derneğimiz de bu ihtiyaç doğrultusunda; ülkemizde doğa koruma alanında savunuculuk yapabilecek vatandaşların yönlendirilmesine katkıda bulunmak, gönüllü ve profesyonel doğa korumacıların yetişmesine destek olmak ve ortaya çıkan yeni doğa koruma stratejilerini uygulayabilmek amacıyla 2015 yılının sonlarında Ankara’da kurulmuştur.

NATURA, doğa korumayı ülkenin ana gündemlerinden biri haline getirmeyi amaçlıyor ve en güçlü aktivizmin bilim yapmak olduğuna inanıyor. NATURA’nın doğa koruma çalışmalarındaki temel hedefleri; satın alma ve özel mülkiyet oluşturma yollarıyla özel koruma alanları oluşturmak, Yaban Hayatı Araştırma projelerini yönetmek, bilinçlendirme projeleri, doğal yaşam alanlarının korunmasına yönelik projeler, yerel korumacılar ve üniversite öğrencileri gibi koruma gönüllülerini eğitmek, bölgesel/ulusal/uluslararası organizasyonlar yapmak ve işbirlikleri geliştirmek.

Ormanlarda meydana gelen yangınların doğrudan ya da dolaylı olarak yaban hayat üzerindeki  etkileri nelerdir? Bu etkileri belirleyen faktörlerden bahseder misiniz?

Cumhuriyet tarihinin en büyük orman yangını. Çok büyük bir kütle yandı. Bu derece orman kaybı kızılçam ormanlarının bile kendini yenileyebilme yeteneğini zorlayacak seviyede. Yanan bölgenin çoğu “basralı”. Arıların çam balı yapabileceği alanlar. Basra, çam pamuklu koşnili adında bir böcek tarafından salgılanıyor. Arılar bu salgıyı kullanarak çam balı yapıyorlar. Basra Türkiye’de her kızılçam ormanında olmuyor, en fazla olduğu yer Marmaris ormanlarıydı. Basralı alanların yanmış olması dünya çam balının %92’sini üreten ülkemiz için büyük bir kayıp ve telafisi için en az 30 yıl gerekiyor. Birçok uçamayan böcek türü yandı. Yanan alanlarda yangının hasar bırakmadığı yerler belli bir derinlikteki toprak altı ve burada yaşayan/sığınabilen canlılar. Bölgede Marmaris semenderi var. Yangının çok şiddetli olduğu yerlerde birçoğu ölmüş olabilir. Yine toprak altına hemen giremeyen/ saklanamayan sürüngen türlerinden kara kaplumbağalarında çok fazla ölüm var. Diğer sürüngen türleri toprak altında belli bir derinlikte kendini koruyabiliyor. Kuşlar yangın ilk başladığı anlarda alandan uzaklaştılar. Uçuş güzergahlarında duman soluma sonucu ölümler olmuş olabilir. Yine aynı şekilde karada, yangından kaçan canlılardan örneğin memeli hayvan türlerinde duman sonucu ölümler gerçekleşebilir. Memelilerde bazı türler hariç ciddi bir kayıp olmadığını değerlendiriyoruz. Memeliler kuşlar gibi duyuları çok keskin canlılar ve çevredeki değişkenlere hemen cevap verebiliyorlar. Dumanı ve sıcaklığı fark ederek uzaklaşan türleri gözlemledik. Yaban keçisi, karakulak, yaban domuzu, tilki, kaya sansarı gibi canlılar yangının aksi yönünde alandan uzaklaştı. Aynı şekilde bozayılardan da bir kaybımız yok. Özellikle yaban domuzlarında can kayıpları yaşandı. Bu kayıplar rüzgarın ani yön değiştirmesi ve iki ateş arasında kalma şeklinde yanarak ve duman zehirlenmesi ile gerçekleşti. Kaçabilen memelilerin ulaştıkları alanda tekrar hayatlarına devam edebilmeleri için besin ve barınma ihtiyaçlarını karşılaması kolay. Her şeye rağmen yanmamış saha yeteri kadar fazla. Ancak bazı türler var ki ulaşabildikleri yanmamış alanlarda ciddi bir adaptasyon sorunu yaşayacaklar. Örneğin yaban kedisi bu stresi yaşayacak. Çünkü en uygun habitatları artık yok. Ancak bölgedeki yaban kedisi popülasyonunun tamamen ortadan kalkacağını düşünmüyorum. İlk etapta alanda gözlemlediklerim özetle bu şekilde. Eğer bu kızılçam ekosisteminin doğal karakterine kavuşmasını samimi olarak istiyorsak yapılacak şey çok basit: Yeniden ağaçlandırma konusunda uzmanların görüşleri mutlaka alınmalı. Bundan 200 yıl öncesi olsaydı, bu yanan alanlar flora ve fauna anlamında 20 yıl içinde tamamen aynı karaktere kavuşabilirdi. Mevcut dönemde maalesef bu kadar iyimser olamıyoruz. Her canlı, ağaç ve maki türü kaybında, ekosistem üzerindeki insan baskısı ve yükünden dolayı çok zorlanıyor.

Marmaris Belediyesi Çevre Çalışma Grubu ile beraber Anadolu Sığla Ağacı Tür Koruma Eylem Planı’nı hayata geçirdiniz. Öncelikle sığla ormanlarının, orman ekosistemi içerisindeki öneminden bahseder misiniz? Bu eylem planının amacından ve uygulanma yönteminden bahsedebilir misiniz?

NATURA, Anadolu üzerinde çeşitli doğa koruma çalışmaları yapsa da ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz Havzası için endemik olan tersiyer (60 milyon yıl) kökenli relikt (kalıntı) ve dünya ölçeğinde tehdit altındaki bir akarsu orman ekosistemi olan Anadolu Sığla Ormanlarının (Liquidambar orientalis Miller) korunmasına odaklanıyor.

Oldukça hassas ve özel bir orman ekosistemi olan, yüksek derece parçalanmış ve yok oluşun eşiğine gelmiş Anadolu Sığla Ormanı gibi korunan alanlarda sürekli ve gönülden yönetim büyük önem taşıyor. Bununla beraber parçalanmış ve işgal edilmiş sığla orman parçaları günümüzde tapulu veya 2B statüsünde tarım alanı olarak kullanıldığından, bu alanların devlet eliyle yönetilmesi de mümkün olamıyor Bu bağlamda NATURA, parçalanmış sığla ormanlarını yeniden bir araya getirebilmek amacıyla işgal edilmiş orman alanlarının kazanılmasına yönelik ‘koridor metodolojisi’ yoluyla özel orman mülkiyeti oluşturma ve özel ağaçlandırma çalışmaları yapmayı da hedefliyor. Dünya’da genellikle bu tarz metotlar tatbik edilirken, parçalanmış ve işgal edilmiş orman dokuları geri kazanılırken, daha çok satın alma yoluyla kazanılacak işgal edilmiş orman alanlarının ağaçlandırılması ve yönetilmesi planlanıyor.

Biz de benzer biçimde Anadolu Sığla Ormanları içerisinde oldukça parçalanmış ve işgal edilmiş orman dokularını yeniden kazanabilmek adına ülkemiz için yeni sayılabilecek “Özel Korunan Alanlar Ağı” yöntemini uygulamayı hedefliyoruz. Öte yandan, bu araştırmaları yürütürken, bölgenin doğal ekosistemleri, habitatları, flora ve fauna elemanlarına yönelik gerçekleşen farklı doğal (yangın, sel, taşkın, erozyon, deprem vb.) ve antropojenik sınırlayıcılar/baskılara (HES, baraj, maden ocakları, tarımsal işgaller, yerleşim, turizm ve endüstri baskısı, yol ağları vb.) yönelik de zaman zaman araştırma çalışmaları yürüterek koruma pratikleri geliştiriliyor.

Bu konu özelinde kurulduğu 2015 yılından bu yana – Marmaris Kent Konseyi Çevre Çalışma Grubu’nun esas itici gücü teşkil ettiği- yaklaşık 30 farklı kurum ve kuruluşun iş birliğinde Güneybatı Anadolu’da Sığla Ormanları Eylem Planı’nın hayata geçirilmesi ve uygulanmasında ana paydaş olarak çalışmalarını Marmaris, Köyceğiz, Fethiye, Dalaman, Ortaca bölümlerinde yoğunlaştırıyor. İlgili eylem planı 2017-19 yılları arasında tamamen gönüllü biçimde hazırlanmış olup, 2019-24 dönemini kapsayan 19 ana faaliyeti içeriyor. Faaliyetlerin yerine getirilmesi de yine kurumların gönüllü işbirliğine dayanıyor.

Vakfımızın sağladığı hibe desteği ile Akdeniz Habitatlarının Son Yaban Kedileri  projesini hayata geçireceksiniz. Bu projeye neden ihtiyaç duydunuz ve proje kapsamında ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Bölgede önceden yaşadığını tespit ettiğimiz yaban kedisi habitatları olan yaşlı ve çevresine göre nispeten nemli kızılçam ormanları 2021 yazında meydana gelen orman yangınları sırasında maalesef tamamen yandı. Bu habitatlar Akdeniz havzasında bulunan ender nemli kızılçam habitatlarıydı ve Akdeniz havzasının en sağlıklı yaban kedisi popülasyonlarına ev sahipliği yapıyordu. Bu habitat kaybolunca yaban kedilerinin bir kısmının yangına bağlı öldüğünü, bir kısmının ise yangından etkilenmemiş alanlara geçtiğini düşünmekteyiz. Ancak gittikleri alanlarda istedikleri nemli habitat ve bu habitatta besleneceği başta sincap (Sciurus anomalus) olmak üzere avlarını bulamama ihtimali de bir hayli yüksek. Ayrıca özellikle yanmış sahaların kuzeyinde kalan habitatta karakulak türünün bulunması yaban kedisini bu türle yüksek oranda rekabete sokacaktır. Bu durumda, yaban kedisi ciddi bir stres altında kalabilecek, sonucunda Akdeniz habitatlarının en nadir yaban kedisi popülasyonu tümüyle yok olabilir. Bu bilgiler ışığında bu proje kapsamında aşağıdaki 3 başlık altında çeşitli araştırma, koruma ve farkındalık artırma faaliyetleri yapmayı planlıyoruz.

  • Yaban kedisinin Marmaris yangınlarından sonra bölgedeki durumunun ortaya çıkarılması,
  • Yaban kedisi popülasyonu üzerinde yangın sonrası ortaya çıkan doğal ve insan kaynaklı stresin ortaya çıkarılması,
    • Doğal stres: Habitat kaybı derecesinin araştırılması, Yaban kedisi ile rekabete girecek diğer türler (karakulak) ile ilişkinin ortaya çıkarılması,
    • İnsan kaynaklı stres: Yanlış yönlendirilebilecek yeniden ağaçlandırma maksatlı ormancılık uygulamaları başta olmak üzere her türlü insan aktivitesi,
  • Proje öncesinde ve süresince oluşturulan olumlu kamuoyu desteği ile bölgede yetkili resmî kurumlar ile koordinasyonun geliştirilmesi, başta bölge yaban hayatı ve biyolojik çeşitliliğini gözeten faaliyetlerin planlanmasına yönelik Yaban Kedisi’ni merkeze alan bir Tür Koruma Eylem Planı’nın hazırlanması.

Projenizi hayata geçirirken yaban kedilerini takip etmek için uydu vericisi kullanacaksınız. Bu yöntemi tercih etmenizin nedenlerinden ve bu yöntemin yapacağınız çalışmalara katkısından bahseder misiniz?

Uydu vericileri ile takip uçabilen veya karasal omurgalı canlıların ekosistem içindeki durumlarını değerlendirmek için araştırmacılara çok önemli veriler sağlıyor. Bunlar:

  • Habitat tercihi
  • Gün içinde ve yıl içindeki aktivite özelliklerinin ortaya çıkarılması
  • Başka türler ile ekosistem içindeki ilişkisi (rekabet vs gibi)
  • Çalışılan türün göç, dispersal, yetişkinliğe ulaşan bireylerin hangi yeni alanlara yerleştiklerinin ortaya çıkarılması
  • Günlük yer değiştirme hızı ve harcanan enerji

Bu proje kapsamında da yangın sonrasında alanda kalan yaban kedilerine ve karakulaklara uydu vericileri takmayı planlıyoruz. Böylece yaban kedisinin yangın sonrasında bölgedeki habitat kullanma tarzı, ekosistem içinde rekabete girebileceği karakulaklar ile olan ekolojik ilişkisini ortaya çıkarmayı hedefliyoruz . Tabi yaban hayvanları ile ilgili çalışmalar her zaman planlandığı gibi olmuyor.

Hedefimiz bu proje kapsamında en az 3 GPS vericisi hedef türlerimiz olan yaban kedisi ve karakulaka takmak. Ancak arazideki şartlar, yaban kedilerinin popülasyonundaki kayıp derecesi (yangın sonrasında ölen bireyler fazla olabilir ve bu da bireyleri yakalama olasılığımızı düşürebilir) gibi faktörler onları yakalama ve verici takma olasılığımızı düşürebilir.  Öncelikle onları fotokapanlarla takip edeceğiz. Mevcut durumu ortaya çıkaracağız. Yakalama olasılığının en yüksek olduğu noktalara yoğunlaşacağız. Belki proje sonlanma tarihinden sonra örneğin; 15. ayda yakalamayı başarabileceğiz. Bu da bir olasılık.  Bu durumda da anlık olarak bilgilendirme yapmayı hedefliyoruz. Çünkü bu proje sayesinde aldığımız ekipmanlar uzun soluklu tekrar tekrar araştırmalarda kullanılabilecek ekipmanlar. Örneğin fotokapanlar yıllarca kullanılabiliyor. Halen araştırmalarımızda kullandığımız 10 yaşında foto-kapanlar var. Yine GPS tasmaları pillerindeki enerji bitince düşüyor ve yedek enerji kaynağından gönderdiği radyo sinyallerini takip ederek arazide cihazın bulunması ve tekrar kullanılması mümkün olabiliyor.