Doğa Koruma Merkezi Vakfı (DKM), bilimsel yaklaşımları temel alarak biyolojik çeşitliliğin etkin şekilde korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi amacıyla çalışmalar yapıyor. Turkey Mozaik Foundation, Actecon ve 212 işbirliğiyle bireysel ve kurumsal bağışçıların finansal desteği ile hayata geçirdiğimiz Orman Yangınları Acil Destek Fonu kapsamında DKM, Yangınlar Sonrası Akdeniz Ormanları ve Makiliklerinin Geri Gelişinin İzlenmesi ve Bulguların Kamuoyu ile Paylaşılması projesini hayata geçirdi.
DKM ile gerçekleştirdiğimiz röportajda ekosistem onarımı kavramı, çevreyle uyumlu ve sürdürülebilir yaşam alanları, hibe kapsamında yürüttükleri çalışmalar ve vakfın gelecek dönem planları hakkında konuştuk.
Ekosistem onarımı nedir? Ekosistem onarımının iklim değişikliği üzerindeki etkilerinden bahseder misiniz?
Ekosistem onarımı, herhangi bir sebepten tahrip olmuş bir alanın tür kompozisyonu, yapısal özellikleri, ekosistem dinamikleri ve ekosistem hizmetleri açısından orijinal haline dönüştürülmeye çalışılması olarak tanımlanabilir. Kamuoyu, hatta birçok uzman da ekosistem onarımı denince ekosistemin bütün bileşenlerini göz önünde bulunduran bütüncül bir yaklaşım yerine sadece ağaçlandırma çalışması algılayabiliyor. Toprak onarımı da bu kapsamda toprak ekosisteminin yapısının, işlevlerinin, mikro organizmalarının zenginliğinin, besinlerin yoğunluğunun ve karbon düzeyinin iyileştirilmesine yönelik yapılan uygulamalardır. Toprak onarımı uygulamaları, toprağın karbon tutma kapasitesinin artırılmasına doğrudan katkı verdiği için önemli iklim değişikliği azaltım araçlarından biridir.
6 Şubat’ta meydana gelen depremlerle beraber çevreyle uyumlu ve sürdürülebilir yaşam alanlarının önemi bir kez daha tartışılmaya başlandı. Çevreyle uyumlu ve sürdürülebilir yaşam alanlarının öneminden bahseder misiniz?
6 Şubat depremleri sonrasında gündeme gelen konulardan biri de kentlerin yeniden inşaat sürecinin planlanmasının, çevreyle uyumlu ve sürdürülebilir yaşam alanlarının önemi ile ilgiliydi. Bu konuları tartışırken deprem, sel-taşkın gibi afetlerin dışında, Türkiye’yi önemli ölçüde etkileyecek iklim değişikliğini de göz önüne almak büyük önem taşıyor. Bu kapsamda şehirlerde atılabilecek birçok adım bulunuyor. Modern şehirler iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltacak ve dayanıklılığı artıracak şekilde oluşturulabilir. Dünya’da genelinde bu konuyla ilgili birçok iyi örnek bulunsa da Türkiye’nin bu konudaki karnesi ne yazık ki zayıf. Doğa Temelli Çözümler, Ekosistem Tabanlı Uyum, Ekosistem Hizmetlerinin Haritalanması gibi yaklaşımlar, küresel ölçekte şehirleri doğal afetlere karşı hazırlıklı, iklim değişikliğinin etkilerine karşı önlemlerle donatılmış hale getiriyor.
Doğaya karşı değil, doğa ile birlikte çalışarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin ve afet riskinin azaltılması, biyolojik çeşitliliğin korunması, gıda ve su güvenliğinin sağlanması ile insan sağlığının korunmasına katkıda bulunan Doğa Temelli Çözümler, değişen ve değişmesi öngörülen iklim koşullarının oluşturduğu etkileri dönüştürmekte bir araç olarak kullanılabilir. Ekosistem onarımı çalışmaları, doğal alanların, suyu tutacak şekilde planlanması, bu şekilde yerleşimlerde sel-taşkın kontrolünün sağlanması, yağmur hasadı yöntemleriyle (teraslama, hendekler, vb.) toprağın su tutma kapasitesinin artırılması, tarımsal uygulamalarda su kaynaklarının etkin kullanımı, verimli ulaşımda temiz enerji kaynaklarının tercih edilmesi gibi uygulamalar, çevreyle uyumlu ve sürdürülebilir yaşam alanlarının oluşturulması için kentlerde yapılabileceklere örnek olarak verilebilir.
Hibe desteğimizle gerçekleştirdiğiniz Yangınlar sonrası Akdeniz Ormanları ve Makiliklerinin Geri Gelişinin İzlenmesi ve Bulguların Kamuoyu ile Paylaşılması projesini tamamladınız. Proje kapsamında yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz?
Yangınlar sonrası Akdeniz Ormanları ve Makiliklerinin Geri Gelişinin İzlenmesi ve Bulguların Kamuoyu ile Paylaşılması Projesi’nin iki temel hedefi vardı: 2021 yılında Antalya, Mersin ve Muğla’da yanan alanlar ile ilgili kamuoyunun bilgilendirilmesi ve vatandaş bilimi yöntemi kullanarak izleme çalışmalarının yürütülmesi. Proje kapsamında 2021 ve 2022 yılında Akdeniz Bölgesi’nde yaşanan yangınlarla ilgili detaylı mekânsal ve biyolojik çeşitlilik verileri toplandı. Böylelikle bu alanlarda yalnızca ne kadar alanın yandığı değil, hangi önemli canlı türleri ve habitatların yandığıyla ilgili veri bir araya getirildi. Bu veriler, kamuoyuna açık bir internet sayfasında interaktif araçlarla paylaşılabilir hale getirildi. Projenin önemli bir diğer ayağı da bölgedeki farklı paydaşlarından bilgi toplamak ve projeyle ilgili bilgi paylaşmak oldu. Bu kapsamda görüşmeler ve toplantılar hayata geçirildi. Projenin odağında tek taraflı bir bilgi üretmek değil, bu alanların vatandaş bilimi doğrultusunda hazırlanan internet sayfası aracılığıyla katılımcı şekilde izlenmesi vardı. Bu yüzden vatandaşların yanan alanların biyolojik çeşitlilik unsurları ile değişimini izleyip paylaşabilecekleri arayüzler internet sayfasına entegre edildi. Proje ve internet sayfası, yerelde yapılan toplantılarla kamuoyuna tanıtıldı ve proje kapatıldı. Proje tamamlanmış olsak da internet sayfasının ve dolayısıyla proje misyonunu sürdürmeye devam edecek.
Orman Yangınları Acil Destek Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? İklim değişikliği, çevre, ekosistem gibi alanlara yönelik yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli?
Proje ile orman yangınları ile ilgili katılımcı, kamuoyunu izleme ve karar alma mekanizmalarını odağına koyan bir çalışma ilk kez hayata geçirildi. Farklı resmî kurumlarla ve ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) irtibatlar kuruldu, görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerle orman yangınları çalışmalarında kamu kurumları, STK’lar ve vatandaşların işbirliği geliştirmesi konusunda görüş birliği sağlandı ve kurulan ilişkilerin sürdürülmesinin önemi belirlendi. Bu gibi projelerin, özellikle de iklim afetlerinin arttığı günümüzde, desteklenmesi büyük önem taşıyor. Türkiye’yi ve doğasını iklim krizlerine hazır bir ülke haline getirebilmenin yolu, iklim değişikliği, ekosistem onarımı ve katılımcı çalışmaların desteklenmesinden geçiyor.
Doğa Koruma Merkezi Vakfı’nın gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz?
DKM olarak, odağımıza doğal ekosistem korunması ve ekosistem onarımı konularını koyarak çalışmalarımızı gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Önem verdiğimiz en temel konular arasında, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir doğal kaynak kullanımı konusunda uygulayıcılarla bir arada çözümler oluşturmak geliyor. Bunun için de hem kamu kurumları hem özel sektör hem de vatandaşlarla çalışmaya devam edeceğiz. Tüm Dünya’da olduğu gibi ekosistem onarımı konusu da bizim için öncelikli. Son olarak, yalnızca doğal alanlar değil, sürdürülebilir kentlerin planlanması ve oluşturulması, bu şekilde afetlere karşı daha dirençli toplumlar oluşturulması için çalışmaya devam edeceğiz.
Son Yorumlar