Category

Cemre Fonu

Derin Yoksulluk Ağı ile Mobil Gıda Bankası Projesi ile Yaptıkları Çalışmaları Konuştuk

By | Cemre Fonu

Açık Alan Derneği’nin bir girişimi olan ve derin yoksulluk ile mücadele etmek amacıyla hayata geçirilen Derin Yoksulluk Ağı (DYA), derin yoksulluğun sürdürülemez koşullarını görünür kılmak ve yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmak için çalışmalar yürütüyor. Derin Yoksulluk Ağı, #EvdenDeğiştir kampanyası ile pandeminin başından beri bağışçılarla derin yoksulluk koşullarında kişileri temel ihtiyaç desteği sağlamak için bir araya getiriyor. Cemre Fonu kapsamında hibe desteği sağladığımız DYA, Temel İhtiyaç Derneği ile ortak yürüttükleri Mobil Gıda Projesi’ni tamamladı.  

Derin Yoksulluk Ağı ile yaptığımız röportajda; DYA’nın 2022-2023 planlarını, Medya Yoksulluk Gündemi raporunu ve proje kapsamında yürüttükleri faaliyetler hakkında konuştuk. 

Vakfımızı takip edenler Derin Yoksulluk Ağı’nı ve çalışmalarını önceki hibe desteklerimizden tanıyorlar. Derin Yoksulluk Ağı 2022-2023 döneminde hangi konulara öncelik verecek? Yoksulluk yaşayan kişilere temel ihtiyaç desteği sağlamak amacıyla yürüttüğünüz çalışmaların yanı sıra geliştirmeyi planladığınız savunuculuk faaliyetlerinden de bahseder misiniz?

Temel hak ve ihtiyaçlarına erişemeyen kişilerin uğradıkları hak ihlallerini tespit ederek kişilerin güçlenmesine yönelik çalışmalar içerisindeyiz. Kişilerin beslenme, barınma, eğitim, sağlık gibi temel haklarına erişimlerini desteklemek için işbirliği içinde olduğumuz sivil toplum kuruluşlarını (STK) ve ilgili paydaşları genişletmeyi hedefliyoruz.  Özellikle kadın ve çocukların kamusal alanda bulunmalarını ve iyi olma hallerini etkileyen hak ihlallerini görünür kılmaya ağırlık vermeye devam edeceğiz. Aynı zamanda, yazılı ve görsel medyada yoksulluk kavramının kullanım biçimlerine ve yoksulluk içinde yaşayan kişilere yönelik önyargıların ortadan kalkmasına katkı sağlamak için medya izleme çalışmalarına devam edeceğiz.

Medyada Yoksulluk Gündemi raporunu yakın zamanda yayımladınız. Raporun amacından ve öne çıkan bulgularından bahseder misiniz? Medyada yoksulluk nasıl resmediliyor? 

Derin Yoksulluk Ağı olarak faaliyetlerimize başladığımız günden beri araştırma raporlarıyla, günlük insan hakları hikayeleriyle ve Hikâyenin Yok Hali gibi kitap çalışmasıyla yoksulluğun kişilerin hayatlarındaki yansımalarını görünür kılmak için çaba gösterdik. Derin yoksulluğun kavramsallaştırılması, kişilerin temel haklarına erişimi bağlamında yoksulluğun gündem olması bizler önemliydi. Ancak bu gündemin medya kanalları aracılığı ile ‘nasıl’ oluşturulduğu ve neyin merkeze aldığı incelendiğinde; yoksulluğun ekonomik göstergelere odaklı, yoksul dışlayıcı ve/veya suçlayıcı gibi çeşitli perspektifle ele alındığını ve haberlere işlediğini gözlemledik. Hedef kitlesi değişse bile yazılı, basılı ve dijital medya kanalları okuyucularının algısını ve fikrini şekillendiriyor. Son yıllarda pandemi ve ekonomik krizin etkileri ile birlikte artan yoksulluk, yoksullukla mücadele yöntemlerine dair yapılan haberlerin sayısı gittikçe artmasına da neden oldu. Tam da bu dönemde, medyada yer bulan ve yoksullukla ilişkilendirilen haberlerde; yoksulluğa karşı ne tür önyargılar beslendiğini, nasıl bir ‘yoksul’ resmi çizildiğini, ne tür söylem stratejilerinin tercih edildiğini araştırmak ve iyi örnekleri göstermek üzere bir medya izlemesi çalışmasına başladık.

Raporun bulgularına göre, yoksulluğa dair haberler yapılırken konuyu veya olayı gerçeklikten uzaklaştıran, kişileri çaresiz ve zayıf gösteren, okuyucuda öncelikle duyguları harekete geçirmeye çalışan veya yaşananları magazinleştiren, çarpıtan söylemler öne çıkıyor. Bu söylem stratejileri bir yandan okuyucunun yoksulluğa neden olan faktörleri, yoksulluğun kişilerin hayatlarına etkisini ve kişilerin yoksullukla mücadelesine dair objektif ve kapsamlı bir şekilde bilgi edinmesini etkilerken öte yandan yoksulluk koşullarında yaşayan kişilere dair algısını da şekillendirebiliyor. Hak ihlallerinin boyutlarını görünmez kılabiliyor, kişileri ve yaşamlarını nesneleştirebiliyor. Bu durum da yoksulluğu kişilerin sorununa indirgeyip politik ve toplumsal bağlamdan koparabiliyor.

Sosyal desteklere dair yapılan haberler analiz edildiğinde ise haberlerin oldukça çarpıtma ve yanlış bilgi içerdiğini, hatta bazı durumlarda bir propaganda aracı gibi kullanıldığı ortaya çıkıyor. Bu haberlerde desteklere dair nicel ve toplamı yansıtan verilerin öne çıkarıldığını, rutin desteklerin yeni uygulamalar gibi gündemleştirildiği görülüyor.

Cemre Fonu ile sağladığımız hibe desteğiyle Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) ile birlikte geliştirdiğiniz Mobil Gıda Bankası projesini hayata geçirdiniz. Derin Yoksulluk Ağı olarak proje kapsamında yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz? TİDER ile geliştirdiğiniz işbirliğinin çalışmalarınıza katkılarından bahdeser misiniz?

TİDER ile birlikte tamamladığımız projede bir sene boyunca doğrudan odak bölgelerde çalışma imkânı bulduk. Çalışmalarımız temel haklara erişim odağında ilerledi. Çalıştığımız mahallelerde hanelerdeki yetişkin ve çocukların özel ihtiyaç ve durumlarına yönelik hangi temel hak ve kamusal hizmetlere erişemediklerini tespit ettik. Ayrıca, çalıştığımız bölgelerde yaşayan bireylerin bütünsel ihtiyaçlarını da tespit edip, çözüme dair çevredeki etkin kurumlarla irtibata geçtik. Bölgeye çok yakın olan Özyeğin Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi ile yapılandırılmış bir işbirliğine başlandık. Bu işbirliği kapsamında Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencileri, mentor avukatlar eşliğinde sahadan doğan ihtiyaca göre bilgi notları hazırladı, atölyeler düzenledi ve kişilerin hukuksal ihtiyaçları için danışmanlık hizmeti sağladı. Bu çalışmalara hali hazırda devam ediyoruz.  

Hanelerin temel gıda, fatura, kira, bebek bezi, mama, kıyafet, ayakkabı, kitap, kırtasiye, ilaç, mobilya taleplerini TİDER ve başka işbirlikleri aracılığı ile karşılamaya çalıştık.

Projeyle TİDER’ den gelen 1360 adet gıda kolisini, toplamda 8 ay boyunca düzenli dağıtım ile hanelere ulaştırdık. Gelen koli desteğinin yanı sıra destek içeriğinin hanelere uygun olarak çeşitlendirilmesi için farklı bağışçı ve STK’lar ile işbirliği yaparak giysi, hijyenik ped, kırtasiye, sıcak yemek, okul beslenmesi, genel hijyen, deterjan malzemeleri dağıtımı gerçekleştirdik. 

Projenin bir ayağı da sosyal hizmet çalışanı tarafından hanelerin sosyal hizmet mekanizmaları hakkında bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ve başvuru sürecinin takibinin sağlanmasıydı. Toplam 380 haneden bir yetişkin ile bireysel görüşme gerçekleştirdik. Belirlenen risklerin azaltılması ve ihtiyaçların giderilmesi için yapılan tüm planlamalara ve alınan kararlara danışanlar dahil edilip, birlikte planlı müdahale süreçleri yürütüldü. Sosyal hizmet çalışmaları, projenin ilk altı ayında tanışma, ön görüşme ve bilgilendirme ile ilerlerken ikinci altı ayda hassas durumda olduğu belirlenen hanelere ziyaret edilerek, hanelerin içinde bulunduğu risk durumu ile ilgili çalışmalar yürütüldü.

Sosyal hizmet çalışmaları kapsamında kişilerin kamusal kaynaklara erişmelerini sağlamak amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) yanı sıra Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı ilçe Sosyal Hizmet Merkezlerine, kaymakamlıklara bağlı Sosyal Yardımlaşma Vakıflarına (SYDV) yönlendirmeler yapıldı. İBB’nin gıda kartı, yeni doğan kiti, istihdam ofisi, engelliler müdürlüğünün destekleri gibi hizmetlerine yönelik bilgi verildi ve 144 kişinin bu hizmetlere erişmesi sağlandı. 

Sancaktepe ve Çekmeköy Sosyal Hizmet Müdürlükleri tarafından sağlanan engelli bakımı, engelli maaşı, yaşlılık maaşı, sosyal ekonomik destek hizmetlerinden yararlanması için yönlendirilen 53 kişinin 22’si destek almaya başladı. İlçe Kaymakamlıklarına ve SYDV’ye bağlı kurumlardan alınabilecek soba, kömür, elektrik faturası ve nakdi destekler üzerine hanelere bilgi verildi ve 54 kişi bu desteklere yönlendirildi. 

Cemre Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Yoksulluk alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli?

Mobil Gıda Bankası projesi çalıştığımız mahallelerde sistemli ve detaylı sosyal çalışma yürütmemize imkân sağladı. Proje kapsamında, çalıştığımız kişi ve hanelerden alınan verilerin dijitalleşmesi konusunda İhtiyaç Haritası bize destek verdi. İhtiyaç Haritası’yla ortak yürüttüğümüz bir yıllık sürecin sonunda hane kayıt, takip ve destek sistemini içeren bir veri tabanı oluşturduk.  Bu veri tabanında, kişilerin temel bilgilerinin yanı sıra haklarına ne derece erişebildiğini gösteren izleme verilerinin de tutulması savunu ayağını güçlendirdi. Öte yandan. İhtiyaç Haritası’yla gerçekleştirdiğimiz bu ortaklık hem ayni destek çalışmalarındaki operasyonel süreçleri çok kolaylaştırdı hem de bilgilere hızlıca ulaşma, gerekli bilgiyi kolayca ayıklama ve görselleştirme konusunda kolaylık sağladı. Dernek içerisinde manuel yürüyen pek çok süreç böylece dijitalleştirildi.

Mahalle çalışmalarımız sonucunda okula devam eden öğrencilerin ortaya çıkan ihtiyaçlarını karşılamak için TOKTUT işbirliği ile bu öğrencilere toplam 11000 adet beslenme desteğini sağladık. Hala devam eden Askıda Beslenme Kutusu kampanyasının pilot çalışmasını uyguladık. Mahalle çalışmamıza paralel olarak okul beslenmesi ve çocukların güvenli gıdaya erişimi konusunda savunu çalışmaları yürüttük. Saha çalışması deneyimimiz savunu çalışmalarımızı besledi. Okul çalışmaları kapsamında; çocuk hakları alanında çalışan farklı STK’ların da katılımıyla mahallenin imkanlarının güçlendirilmesi odağında sürdürülebilir bir çalışma planını ortaya koyduk ve ilgili partnerlerle iletişim sürecine başladık.

Çalışma süresi boyunca hem farklı bireysel bağışçılarla hem de STK’larla yapılan işbirlikleri yoksulluk meselesinin gündelik hayatın çok farklı yönlerini etkileyen, çok boyutlu bir yapısı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermesi nedeniyle önemliydi. Bu durumda DYA olarak yoksulluk kavramını tek boyutlu bir şekilde dezavantajlı bir grubun maddi yoksunluğu olarak tanımlamak yerine hem ekonomik anlamda dezavantajlı durumda kalmanın yarattığı sosyal, psikolojik ve kültürel problemleri incelemek hem de ilgili STK’larla aktif işbirlikleri geliştirerek saha çalışmalarıyla tespit edilen bu sorunlara hızlı çözüm önerileri getirmeyi amaçladık. Bu anlamda farklı bağışçılar tarafından desteklenmek DYA’nın daha kapsamlı sonuçlar etmesine ve çözüm odaklı proje geliştirebilmesine katkı sağladı.

 

Derin Yoksulluk Ağı ve Temel İhtiyaç Derneği ile Mobil Gıda Bankası Projesini Konuştuk

By | Cemre Fonu, Uncategorized

Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) desteklediği gıda bankaları ağı ile Türkiye’de hem gıda israfının önlenmesine yönelik çalışmalar yapıyor hem de dezavantajlı kesimlerin bu bankalardan yararlanmasına destek olarak farklı bir dayanışma modelinin yaygınlaşmasına katkı sağlıyor.

Kent yoksulluğu alanında yoksul mahallerde hak temelli çalışmalar yürüten Derin Yoksulluk Ağı (DYA), acil durum müdahalesi olarak #EvdenDeğiştir modeli ile derin yoksulluk yaşayan kişilere temel ihtiyaç desteği sağlıyor. Cemre Fonu kapsamında hibe verdiğimiz TİDER ve DYA bir araya gelerek Mobil Gıda Bankası projesi ile ilk kez ortak bir projeyi hayata geçirecekler. Proje kapsamında İstanbul’un Ataşehir, Çekmeköy, Ümraniye, Sancaktepe, Pendik, Şişli, Beyoğlu, Fatih ve Esenyurt mahallelerinde açlık sınırı altında yaşayan, pandemi koşullarından dolayı gelir elde edemeyen, sosyal güvencesi bulunmayan ve devlet yardımlarından faydalanamayan derin yoksulluk koşullarında yaşayan 300 aileye bir yıl boyunca her ay gıda ve temizlik kolileri dağıtılacak. Bu ihtiyaçlar hibe desteğiyle satın alınacak olan mobil gıda aracı üzerinden ihtiyaç sahiplerine bizzat ulaştırılacak. Proje kapsamında istihdam edilecek sosyal hizmet uzmanı ise ailelerin eğitim, istihdam, sağlık bilgilerini tespit ederek mevcut sosyal hizmet mekanizmaları ile eşleşmelerini sağlayacak.

DYA Proje Koordinatörü Selen Yüksel ve TİDER Genel Koordinatörü Duygu Bekiroğlu ile yaptığımız röportajda; Cemre Fonu kapsamında geliştirdikleri işbirliğini, Mobil Gıda Bankası projesini, yoksulluk ve derin yoksulluk kavramlarını ve pandeminin kırılgan gruplar üzerindeki etkisini konuştuk. 

Yoksulluğu nasıl tanımlıyorsunuz? Çalışma yürüttüğünüz gruplar özelinde yoksulluğun boyutları ve bu grupların öncelikli ihtiyaçları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Yoksulluğu; kişilerin temel hak ve ihtiyaçlarına erişimlerinin kısıtlanmasının yanında ekonomik, sosyal, politik ve kültürel haklarına ulaşımlarının da engellendiği çok boyutlu bir olgu olarak ele alıyoruz. Derin yoksulluğu ise yoksulluk koşullarına sosyal dışlanmanın da eklendiği bir durum olarak görüyoruz. Çalışma yürüttüğümüz gruplar; günlük, güvencesiz işlerde çalışan; gıdaya erişim ve gıda güvenliği de dahil olmak üzere temel hak ve ihtiyaçlarına erişimde zorluklarla karşılaşan kişilerden oluşuyor. Derin Yoksulluk Ağı’nın verilerine göre; çalışılan hanelerin %41’inin herhangi bir sağlık güvencesi yok, %85’i yeterli besine ulaşamıyor, %74’ü bebek maması ve bezi almakta zorlanıyor, %38,7’sinde neredeyse her gün öğün atlanıyor, %10’u baraka veya çadırda yaşıyor ve %38,8’i en az bir kez evini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığını söylüyor. Gıdaya, bebek bezi ve mamasına, güvenli barınma koşullarına erişim kişilerin öncelikli akut ihtiyaçları olarak ortaya çıkıyor.

COVID-19 salgınının neden olduğu olumsuz ekonomik gelişmeler yoksulluk ile mücadeleyi daha da zorlu hale getirdi. Bu durum toplumun en kırılgan gruplarını ve sosyal hizmet sistemini nasıl etkiledi?

Pandemi öncesinde de günlük ve güvencesiz işlerde çalışan kişiler pandemi ile birlikte işlerini ilk ve tamamen kaybeden grup oldular. Sokağa çıkma yasakları günlük çalışan kişilerin günlük kazançlarını da kaybetmelerine sebep oldu. Bu koşullar temel ihtiyaçlara erişim konusunda bir kriz durumu yarattı. Derin yoksulluk koşullarında yaşayan kişiler; açlık, hastalık ve evlerini kaybetme riskleriyle karşı karşıya kaldılar. Yerel yönetimlerin ve kamu kurumlarının sosyal hizmet sistemleri COVID-19 pandemisinin yarattığı kriz durumuna hazırlıksız yakalandı. Pandemi İle birlikte artan ihtiyaca karşılık verecek yeterli kaynak ve insan gücü olmadığından desteklerin ulaştırılması uzun zaman aldı. Kamunun sosyal hizmet sisteminden destek alabilmesi için ev ziyaretinin yapılmış olması gerekliliği sebebiyle, önlemler alınarak ev ziyaretleri yapılmaya başlanana kadar uzun bir süre destek başvurusu yapan kişiler hiçbir destek alamadı. Salgın sebebiyle işlerini kaybeden kişileri desteklemek üzere verilen işsizlik maaşı gibi hizmetlerden güvencesiz çalışan kişiler faydalanamadı. 

Cemre Fonu kapsamındaki hibe desteğimizle Mobil Gıda Bankası projesini hayata geçireceksiniz. Bu projenin amacından veyapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Yaptığımız çalışmalarda, yoksulluk koşulları altında yaşayan ailelerin temel ihtiyaçlarına erişimlerinin ve güvenli gıdaya ulaşımlarının pandemi süreciyle birlikte daha fazla risk altında olduğunu gözlemliyoruz. Derin Yoksulluk Ağı’nın takip ettiği ailelerin ihtiyaçlarına erişmek için market çöplerinden gıda toplamak, öğün atlamak, bebeklerini şeker ve suyla beslemek, tek tip beslenmek gibi stratejilere başvurduğu gözleminden hareketle düzenli gıda desteğinin önemi ortaya çıktı. Temel İhtiyaç Derneği ve Derin Yoksulluk Ağı’nın ortak amacı olan kişilerin ihtiyaçlarına adil ve eşit bir şekilde ulaşabilmesi hedefi projenin temelini oluşturdu. Derin yoksulluk koşullarında yaşayan kişilerin; ayrımcılık, kimliksizlik, ikametlerinin yokluğu, ulaşım bütçelerinin olmaması gibi sebeplerle sosyal marketlere erişimlerinin kısıtlı olması sebebiyle temel ihtiyaçlarını hanelerin doğrudan evlerine ulaştırmanın gerekliliği görünür hale geldi. Bu deneyimden hareketle; proje kapsamında Çekmeköy ve Sancaktepe bölgesinde bulunan, Derin Yoksulluk Ağı’nın takip ettiği en az 300 haneye mobil gıda bankası aracıyla düzenli temel ihtiyaç desteği iletirken hanelerin eğitim, istihdam, sosyal refah destekleri ve psikolojik destek alanlarında takiplerini yaparak gerekli yönlendirmeleri yapacağız.

Mobil Gıda Bankası projesi ile Derin Yoksulluk Ağı ve Temel İhtiyaç Derneği ilk kez birlikte geliştirdikleri bir projeyi hayata geçirecek. Bu işbirliğinin kapsamından ve çalışmalarınıza katkılarından bahseder misiniz?

İşbirliğimiz kapsamında; Derin Yoksulluk Ağı yoksulluk koşullarında yaşayan aileleri tespit edip ihtiyaç tespiti ve ailelerin takibi sürecini yürütürken, Temel İhtiyaç Derneği ihtiyaçların teminini yaparak, desteklerin ailelere ulaştırılmasına ilişkin operasyonu yürütecek. Temel İhtiyaç Derneği’nin israfı azaltarak temel ihtiyaç ürünlerini temin etme konusundaki deneyimi, Derin Yoksulluk Ağı’nın saha deneyimi ile birleşerek iki sivil toplum kuruluşunun da çalışmalarını besleyecek. İki STK’nın da ortak amacı olan yoksulluğa karşı sürdürülebilir çözümler bulmak hedefi üzerinde de işbirliği içinde çalışmalar yürütmek iki kurumun da bu alandaki deneyimine katkı sağlayacak. 

Proje kapsamında istihdam edeceğiniz sosyal hizmet uzmanının yapacağı çalışmalarla destek vereceğiniz ailelerin gıda dışında kalan ihtiyaçlarını da tespit etmeyi hedefliyorsunuz. Bu çalışma sonucunda ne tür ihtiyaçlarla karşılamayı bekliyorsunuz? Bu ihtiyaçların giderilmesi için yapmayı planladığınız ek çalışmalar var mı?

Yoksulluk veya derin yoksulluk koşullarında yaşayan kişilerin gıda erişimi dışında barınma, sağlık hizmetlerine erişim, kamu hizmetlerine erişim, korunma, adalete erişim, psikolojik destek, eğitime erişim ve eğitime devamlılığını da içeren birçok konuda hizmetlere erişimde engellerle karşılaştıklarını; desteğe ihtiyaç duyduklarını gözlemliyoruz. Bu alanlardaki ihtiyaçların tespiti için ailelerle birebir görüşmeler yaparak çalışacak sosyal hizmet uzmanımızın kişileri alabilecekleri kamu, yerel yönetim ve sivil toplum düzeyindeki hizmetlere yönlendirerek, ihtiyaç duydukları noktada bu hizmetlere erişimde destek vermesi planlanıyor. İhtiyaçların tespiti ve ailelerin ihtiyaçları konusunda hizmetlere erişimlerinin takibi sonucunda, sürece dair bir değerlendirme yapılarak kişilerin ihtiyaçlarına yönelik ek çalışmalar yapmayı hedefliyoruz.

 

Temel İhtiyaç Derneği ile Sıfır İsraf Sıfır Yoksulluk Projesini Konuştuk

By | Cemre Fonu

Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) desteklediği gıda bankaları ağı ile Türkiye’de hem gıda israfının önlenmesine yönelik çalışmalar yapıyor hem de dezavantajlı kesimlerin bu bankalardan yararlanmasına destek olarak farklı bir dayanışma modelinin yaygınlaşmasına katkı sağlıyor. Cemre Fonu kapsamında hibe verdiğimiz TİDER, bu destekle gıda bankacılığı ağının tedarik zincirini güçlendirmek amacıyla Sıfır İsraf Sıfır Yoksulluk projesini hayata geçiriyor. TİDER proje kapsamında gıda bankaları ağında yer alan İstanbul Küçükçekmece Belediyesi Gıda Bankası, Bursa Mustafa Kemal Paşa Belediyesi Gıda Bankası, İzmit Belediyesi Gıda Bankası, İzmir Karşıyaka Belediyesi iktisadi İşletmesi Gıda Bankası (Kent Market), Samsun Atakum Belediyesi Gıda Bankası, Adana Seyhan Gıda Bankası, Malatya Belediyesi Gıda Bankası ve Elazığ Belediyesi Gıda Bankası’ndan hizmet alan toplam kişi saysını (67.200) %20 oranında, bu gıda bankalarında sunulan ürün çeşitliliğini ise %100 oranında (9 temel ürünü 18’e çıkartmak için) arttıracak.

TİDER Genel Müdürü Nil Tibukoğlu ile yaptığımız röportajda gıda bankacılığını ve bu modelin yoksullukla mücadeledeki rolünü, COVID-19’un birlikte çalıştıkları hedef kitleler üzerindeki etkilerini ve Sıfır İsraf Sıfır Yoksulluk projesi kapsamında yapacakları çalışmaları konuştuk.

TİDER gıda bankacılığı konusunda Türkiye’de öncü bir rol oynuyor ve bir çatı kuruluş olarak da faaliyet gösteriyor. Bize gıda bankacılığı modelinden ve bu modelin yoksulluk ve israfla mücadeledeki rolünden bahseder misiniz?

2010 yılında gıda sektöründe çalışan ve gıda bankacılığının israf ve yoksullukla mücadelede önemli bir araç olduğuna inanan 9 kurucu üyemiz ile birlikte Gıda Bankacılığı Derneği adı altında faaliyetlerimize başladık. Gıda bankacılığı hakkındaki bilgi ve deneyimlerimizi yeni kurulan gıda bankalarına aktardık. Gıda bankalarını ve bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarını bağışlar ile destekledik.

2014 yılında insanların kendi yetkinlik ve yeteneklerine uygun işlerde çalışabilmesinin de en temel ihtiyaçlardan biri olduğundan hareketle çalışmalarımıza istihdam ve kalkınma projelerini de katarak Temel İhtiyaç Derneği adını aldık. Bununla birlikte küresel gıda bankacılığı ağı olan ve 44 ülkede faaliyet gösteren The Global Food Banking Network (GFN)’ün sertifikalı ve Türkiye’deki tek üyesi olarak dünyadaki gıda bankacılığı çalışmalarını ve deneyimlerini de ağımızdaki gıda bankalarına aktarıyoruz.

Gıda Bankası, ihtiyaç fazlası, satılabilir olmayan ve diğer herhangi bir şekilde bağışlanmış ve/veya satın alınmış gıda, hijyen, temizlik ürünleri, kıyafet ve yakacak ürünlerini toplayan ve bu ürünleri düşük gelirli kişilere, ailelere ve/veya ürünleri ihtiyaç sahiplerine sağlayacak sivil toplum temelli yardım kuruluşlarına dağıtan kâr amacı gütmeyen bir yardım kuruluşudur. 

Gıda bankacılığı bir toplumdaki ya da ülkedeki israfa çözümde bir numaralı sırayı almakla birlikte yoksulluğun çözümü değil ancak büyük bir desteğidir. Toplumun üç farklı kesiminden kamu sektörü (devlet – tüm düzeylerde), özel sektör (iş çevreleri – gıda endüstrisi ve medya dahil) ve gönüllü sektör (STK topluluğu) önemli temsilcilerin, yalnızca dezavantajlı kişilerin gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik ciddi bir işbirliğini temsil etmektedir. 

Gıda bankacılığı modelinin tüm Türkiye’de gelişmesi amacıyla gıda bankası kurmak isteyen sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle işbirlikleri kurarak bu kurumlara çeşitli destekler sağlıyorsunuz. Bu çerçevede oluşturduğunuz gıda bankaları ağından ve desteklerinizin kapsamından bahseder misiniz?

AB Sivil Toplum Sektörü II. Dönem Hibe Programı tarafından desteklenen “Türkiye’de Gıda Bankacılığının Kapasitesinin Geliştirilmesi” başlıklı projemiz sonucunda 12 yeni gıda bankasının açılmasına öncülük ettik. Gıda bankacılığının Türkiye’de yaygınlaşması ve doğru şekilde yapılması ile ilgili çalışmalarımıza kararlılıkla devam ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’nin 7 bölgesinde 32 ilde desteklediğimiz 57 gıda bankası aracılığıyla yoksulluk sınırı altında yaşayan insanların temel ihtiyaçlarına ulaşmalarını sağlıyoruz. Direkt israftan kurtardığımız, ayni bağış olarak aldığımız veya gelen fon ya da nakdi bağışlar ile bağış olarak almakta zorlandığımız için satın alımını yaptığımız temel ihtiyaç maddesi ürünlerini ağımızdaki gıda bankaları ile paylaşıyoruz. Sadece ürün desteği vermiyor aynı zamanda danışmanlık rolünü de üstleniyoruz. Yeni açılacak bir gıda bankası ise uygun mekanın tespitinden, gıda bankasının iç düzenlemesine, ihtiyaç sahibi tespit yönteminden, tüm stok ve lojistik yönetimine, doğru prosedür ve süreçlerin oluşturulmasına kadar danışmanlık desteği veriyoruz. Kurulu bir gıda bankası ise, süreçlerini geliştirmek ve daha işlevsel bir hale getirmek üzere destek sağlıyor ve bağış aldığımız ürünleri tüm gıda bankaları ile destek bulutu sistemimiz üzerinden paylaşıyoruz. 2020 verilerimize göre gıda bankacılığı sistemi ile bugüne kadar 4402 ton ürünü 626.280 ihtiyaç sahibi kişiye ulaştırdık.

COVID-19 salgını ve alınan tedbirler ile beraber dünya genelinde yoksulluk oranlarının arttığını görüyoruz. Bu bağlamda düşündüğünüzde, salgın Türkiye’yi nasıl etkiledi? Birlikte çalıştığınız hedef kitlenin sayısı ve ihtiyaçlarında bir değişim yaşandı mı?

Ağımızdaki gıda bankalarından aldığımız verilere göre başvuru yapan ihtiyaç sahibi sayısı neredeyse %100 arttı. Değerlendirme ve incelemeler sonrasında yararlanıcı sayısına dönüşenleri baz alırsak yaklaşık %40 oranında bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Tabii bu sayının artmasında küçük işletmelerin kapanması, kayıt dışı işsizlikte yer alan kişilerin de gündelik işlerde çalışamaması gibi sebeplerin etkisi oldu. Pandemi döneminde temel ihtiyaç maddelerine erişimin ne kadar önemli olduğu tüm kesimlerde hissedildi.  Bu da israfla mücadelenin sürekli kılınmasının açlık, yoksulluk ve hatta afet dönemlerinde ne kadar güçlü bir çözüm yolu olduğunu hepimize gösterdi.

Cemre Fonu kapsamındaki hibe desteğimizle Sıfır İsraf Sıfır Yoksulluk projesini hayata geçiriyorsunuz. Projenin amacından ve bu kapsamda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Bu projede öncelikli amacımız TİDER’in Gıda Bankacılığı Ağı’ndaki 8 gıda bankasının ürün çeşitliğini ve fayda sağladığı kişi sayısını artırmak. Projenin 1. yılında; hizmet alan 67.200 kişi sayısını %20 artırmayı ve gıda bankalarına yaptığımız ürün bağışlarının çeşitliliğini %100 artırmayı amaçlıyoruz. Projenin 2. yılında ise aynı 8 gıda bankasının ulaştığı kapasitede kalmasını sağlamayı ve hizmet alan kişi sayısını ve ürün çeşitliliğini kalıcı olarak artırmayı hedefliyoruz. Fonun sağladığı destek ile ekibimize katılan tedarik zinciri uzmanının çalışmalarıyla bağışçı ilişkilerimizi güçlendirmek ve yeni bağışçılar kazanmak için çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Bu kapsama ek olarak, Sivil Toplum için Destek Vakfı’nın verdiği kurumsal gelişim ve mentorluk desteği ile mevcut gönüllülerle çalışma kapasitemizi ve gönüllü sayımızı artırmayı hedefliyoruz.

Bu projenin Türkiye’de yoksullukla mücadele alanında yapılan çalışmalara ve derneğinize nasıl bir katkısı olmasını bekliyorsunuz? Cemre Fonu’nu destekleyen bağışçılarımızla bu bağlamda paylaşmak istediğiniz bir mesaj var mı?

Projedeki gıda bankalarını özellikle Türkiye’nin 7 farklı bölgesinden ve yeni kurulmuş gıda bankaları arasından seçmeye özen gösterdik. Söz konusu gıda bankaları yeni kurulmuş olmaları sebebiyle yoğun başvuru alıyor. Yine yeni oldukları için ürün miktarı ve çeşitliliğinde sıkıntı yaşıyorlar. Bu sıkıntı gelen başvurulara olumlu dönmelerine engel oluyor. Fon sayesinde verilecek destek ile bölgelerindeki yoksullukla mücadele çalışmalarına hız kazandırmış olacağız. Diğer yandan, bu destek sadece israftan kurtarılmış ürünlerle sağlanacağı için gıda bankacılığını anlatırken en fazla altını çizdiğimiz konulardan biri olan israfla mücadelenin yoksulluğun çözümüne ne kadar önemli bir destek olduğunun da örneğini sergilemiş olacağız. Projenin başarıyla tamamlanmasının, gıda bankacılığı sisteminin özel sektör tarafından daha fazla dikkate alınıp, desteklenmesine vesile olacağını umuyoruz.

Gıda bankacılığı sisteminin başarılı olabilmesi için kamu, özel sektör ve sivil topum kuruluşlarının işbirliği büyük önem taşıyor. Gıda bankacılığı sistemine, israf ve yoksullukla mücadelemize ve Temel İhtiyaç Derneği’ne inandığı ve desteklediği için tüm Cemre Fonu paydaşlarına çok teşekkür ederiz.

 

Cemre Fonu Ön Başvuruları Sona Erdi

By | Cemre Fonu

Sivil toplum kuruluşlarının (STK) yoksullukla mücadele alanında yapılan çalışmalarının desteklenmesi yoluyla toplumsal ihtiyaçların karşılanması, ortaya çıkacak modellerin diğer sivil toplum ve kamu paydaşları tarafından benimsenmesi ve bu alandaki deneyimin artırılması amacıyla kurulan Cemre Fonu’nun ön başvuru süreci sona erdi.

Fona toplam 63 kuruluş tarafından başvuru yapıldı, teknik elemeyi geçen başvuru sayısı ise 52 oldu. Yapılan başvuruların 43’ü dernek, 5’i vakıf, 3’ü kooperatif ve 1’i sendika tüzel kişiliğine sahip kuruluşlar tarafından yapıldı.

Cemre Fonu Değerlendirme Komitesi tarafından yapılacak ön değerlendirmenin ardından ayrıntılı başvuru formu doldurması beklenen STK’larla önümüzdeki günlerde iletişime geçilecektir.

Cemre Fonu Ön Başvuru Çağrısı Açıldı

By | Cemre Fonu

Türkiye’de yoksulluk sorununa yönelik çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarını (STK) desteklemek amacıyla kurulan Cemre Fonu’nun ön başvuru çağrısı açıldı.

Yoksullukla mücadele alanında yapılan sivil toplum çalışmalarının desteklenmesi yoluyla toplumsal ihtiyaçların karşılanması, ortaya çıkacak modellerin diğer sivil toplum ve kamu paydaşları tarafından benimsenmesi ve bu alandaki deneyimin artırılmasını amaçlayan Cemre Fonu kapsamında STK’ların çalışmaları desteklenecek. Fon kapsamında hibe almaya hak kazanan kuruluşlara ayrıca kaynak ve uzmanlık aktarımı yoluyla da destekler sağlanacak. Cemre Fonu ile ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

İki kademede değerlendirilecek fonun ilk aşamasında aşağıdaki kriterlere uyan STK’ların ön başvuruları kabul edilecek:

• Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kar amacı gütmeyen
• 2019 veya daha öncesinden beri sahada aktif olarak çalışan,
• 2019’daki gelirleri 30.000 TL üstünde olan kuruluşlar.

STK’ların önerdikleri proje fikirlerinin bütçesinin en fazla 150.000 TL olması gerekir.

Doğrudan yoksullukla mücadele alanında çalışmasa da çalıştıkları hedef kitle çerçevesinde kurumsal bir uzmanlık geliştirmiş olan STK’ların, bu yeni dönemin oluşturduğu ihtiyaçlar kapsamında yoksulluk alanında yapmak istedikleri projelerle fona başvurmaları teşvik edilmektedir.

Cemre Fonu’na başvuru yapmak isteyen kuruluşların başvuru formunu eksiksiz şekilde doldurarak 23 Aralık 2020 Çarşamba günü saat 10:00’a kadar göndermeleri gerekmektedir.

Fon hakkında detaylı bilgiye (ön başvuru formu, değerlendirme kriterleri ve fon takvimi) buradan ulaşabilirsiniz.

Bağışçılarımıza Yönelik Çevrimiçi Etkinlik Serimiz Güzel İşler’in İlk Etkinliği Gerçekleşti

By | Cemre Fonu, Güzel İşler

Bağışçılarımıza yönelik olarak düzenlediğimiz yeni çevrimiçi etkinlik serimiz Güzel İşler’in ilk buluşmasını Türkiye’de Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele başlığıyla 11 Kasım’da gerçekleştirdik. Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu’ndan Doç. Dr. Volkan Yılmaz ve Derin Yoksulluk Ağı’ndan Hacer Foggo’nun konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, Türkiye’de yoksulluğun durumunu, COVID-19 salgını ve ekonomik krizin yoksulluk üzerindeki etkilerini ve sivil toplum kuruluşlarının yoksullukla mücadele alanındaki çalışmalarını yapılan araştırmalar ve sahadaki deneyimler üzerinden konuştuk.

Etkinlikten öne çıkan başlıkları aşağıda görebilirsiniz:

    • Temel ihtiyaçlara erişim üzerinden ölçümlenen “mutlak yoksulluk” ile bir toplumda yaygın olarak kabul gören yaşam standardını sürdürememek ile ilişkilendirilen “göreli yoksulluk” arasında fark bulunuyor. Göreli yoksulluk ülkeden ülkeye değişiyor.
    • Yoksulluğun etkilerini azaltmak için gereken devlet politikaları -gelirden bağımsız olarak- kaliteli eğitim ve sağlık sistemlerine erişim, kapsayıcı sosyal sigortalar ve ekonomik büyümenin hane gelirlerine yansımasıdır.
    • COVID-19 salgını halihazırda yoksul olan kişileri etkiledi. Ayrıca önceki dönemde orta gelirli olan ancak salgın dolayısıyla işini kaybeden ya da ücretsiz izin verilen kişiler bu dönemin “yeni yoksulları” olarak ortaya çıkıyor.
    • Kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşları arasında “yapıcı gerginlik” yaklaşımı doğrultusunda hareket etmek gerekiyor. Bu bağlamda, sivil toplum kuruluşlarının odaklanabileceği temel alanlar olarak sosyal sigorta sistemlerinden faydalanamayan bireylere ya da gruplara verilecek destekler ve bu alanda yapılan çalışmalara yönelik izleme-değerlendirme çalışmaları ile desteklenen savunuculuk faaliyetleri önem teşkil ediyor. Sivil toplum aktörlerinin yoksullukla mücadeledeki bir diğer rolü ise, salgın döneminde daha da görünür hale gelen ve özellikle eğitime erişim konusunda internet erişimi problemi gibi, toplumun değişen temel ihtiyaçlarını gözlemlemek ve bu ihtiyaçların giderilmesine katkı sağlamak için yapılacak çalışmalar olarak ortaya çıkıyor.
    • Mahalle düzeyinde ve farklı kurumları (belediyeler, sivil toplum kuruluşları, okullar vb.) dahil ederek geliştirilecek modeller ve pilot çalışmalar önemli. Yoksullukla mücadele alanında yapılan çalışmalarda merkezi ve yerel düzeydeki kamu kurumlarının dahil edilmesi kritik rol oynuyor.
    • “Derin yoksulluk” nesilden nesle aktarılıyor ve devamlılık gösteriyor.
    • Çalışmalarına salgın döneminde başlayan Derin Yoksulluk Ağı (DYA) destekçilerle ihtiyaç sahibi aileleri eşleştirerek 2.000 ihtiyaç sahibi ailenin bebek bezi, mama ve gıda başta olmak üzere temel ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak sağladı. Bu kapsamda, Derin Yoksulluk Ağı ekibi bizzat sahada ziyaretler yaparak ailelerin ihtiyaçlarını tespit ediyor, bu ihtiyaçlar listelenerek destekçilere iletiliyor ve destekçilerin sanal marketlerden yaptığı alışveriş yoluyla ihtiyaç sahiplerine yardım ediliyor.
    • DYA birlikte çalıştığı ailelerin profiline ilişkin bir araştırma üzerinde çalışıyor. İstanbul’un Ataşehir, Beyoğlu, Çekmeköy, Fatih, Şişli, Ümraniye, Esenyurt ve Avcılar ilçelerinde toplamda 103 hanede gerçekleştirilen araştırmaya göre, hanelerin %64’ü gelirlerini hurda toplayıcılığı, tekstil işçiliği, temizlik görevlisi, seyyar satıcılık gibi güvencesiz günlük işlerden elde ediyor. Ailelerin aylık gelirleri 700-800 TL arasında ve en büyük gider kalemi 400-450 TL ile kira giderleri.
    • Yerel ve merkezi yönetimlerin salgın sırasındaki destekleri, standart gıda kolisi ile sınırlı. Oysa her hanenin ihtiyacı yaşayanların durumuna göre (bebekler, çocuklar, hastalar, yaşlılar vb.) farklılaşıyor.
    • Salgının en temel etkisi eşitsizlikleri arttırarak yoksulluğu derinleştirmesi. Salgın sürecince ertelenen faturalar ya da işten çıkartma yasakları sorunu ortadan kaldırmıyor, sadece erteliyor. Salgın sonrasında evsizlik, okul terki ve çocuk işçiliği, gıdaya erişememe gibi önemli sorunların daha da artması bekleniyor.