Category

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği ile Afet Sonrası Dönemde Çocuk Hakları Temelli Psikososyal Destek Çalışması Projesi Hakkında Konuştuk

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) çocuk haklarının korunması ve hayata geçirilmesi amacıyla, çocuk ihmali ve istismarı, çocuk işçiliği, ayrımcılık, çocuk katılımı, çocuk ve göç, engellilik ve eğitim alanlarında proje ve programlar yürütüyor. Mayıs 2019’da FİSA bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Merkezi ise Türkiye’de özellikle çocukların maruz kaldığı hak ihlallerinin görünür kılınmasına, bu ihlal alanlarıyla ilgili bütüncül ve hak temelli politikaların ve uygulamaların geliştirilmesine, bu süreçlere sivil toplumun ve çocukların katılımı ile müdahale becerilerinin güçlenmesine yönelik çalışmalar yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Afet Sonrası Dönemde Çocuk Hakları Temelli Psikososyal Destek Çalışması projesini hayata geçiriyor. Adıyaman’da yürütülen proje kapsamında; yaşanan depremlerin çocuklar üzerinde yarattığı travmatik etkiyi en aza indirmek amacıyla çalışmalar yürütülüyor. Aynı zamanda deprem sonrası çocuklara yönelik yapılan çalışmaları, hizmetleri, politikaları ve hak ihlallerini çocuk hakları odaklı izleyerek, raporlaştıracak amacıyla faaliyetler gerçekleştiriyor.

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; derneğin çalışmaları, hibe kapsamında yürütülecek çalışmalar, afetler sonrası çocuklarla yapılacak çalışmalarda dikkat edilmesi konular ve derneğin gelecek dönem planları hakkında konuştuk.

Türkiye’de çocuk hakları alanında karşılaşılan zorluklar göz önüne aldığınızdan bahseder misiniz? FİSA olarak, bu sorunların çözümüne katkı sağlamak amacıyla ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?

Türkiye’de çocuk hakları alanında yaşanan sorunlar dünyada yaşanan küresel ve çoklu krizlerin yarattığı sorunlardan maalesef muaf değil, asla da dışında yer almıyor.

Çocuklar bir yandan küresel sorunların etkilerini yaşarken öte yandan da Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-politik, ekonomik, kültürel süreçlerin etkileri ile değişen yaşam pratiklerinin yarattığı algıdan kaynaklı sorunlarla karşı karşıya kalıyor.

Bütüncül, demokratik, çocuğu politik bir aktör ve hak sahibi özne olarak gören, özgürlüklerine saygı duyulan ve her türlü kriz durumlarında onları önceleyecek “hak temelli bir çocuk politikasının” eksikliği ve önemi son dönemlerde daha çok anlam kazanıyor. Çünkü her geçen gün çocukların maruz kaldığı hak ihlalleri, yaşadıkları şiddet, yaşamak zorunda kaldıkları derin yoksulluk, ayrımcılığa maruz kalarak ötekileştirilmeleri, değersizlik ve yok sayılmaları çocukların hayatlarını olumsuz etkiliyor, ciddi hak kayıplarına yol açıyor. Birçok çocuk önlenebilir nedenlerden dolayı yaşamını kaybediyor, birçok çocuk temel haklarına ve ihtiyaçlarına erişmek konusunda engellerle karşılaşıyor ve çok sayıda çocuk mutlu ve gelişimsel özelliklerinin ihtiyaçlarının karşılanabildiği yaşamları maalesef sürdüremiyor. Kısaca Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu bu şekilde değerlendirebiliriz. Bu çerçevede FİSA Çocuk Hakları Merkezi (FİSA ÇHM) olarak bu zor koşullarda çocukların yaşadıkları hak ihlallerini tespit etmeye, önlemeye, görünür kılmaya ve çözüm önerilerine vesile olacak model üretmeye yönelik çalışmalarımıza devam ediyoruz. Özellikle çocuk haklarının ve hak temelli yaklaşımın temel algısını oluşturan “çocuğun katılım hakkını” hayata geçirmeye yönelik planlamalar ve uygulamaları hayata geçirmeye çalışıyoruz. Zor zamanlardan geçerken çocukların seslerinin duyurulmasının ve maruz kaldıkları güçsüzleştirme politikalarının ortadan kaldırmasının yolunun, çocukların birer özne olarak yaşamın her alanına doğrudan katılımlarını sağlamak olduğunu düşünüyoruz. Potansiyellerini ortaya çıkarmak ve deneyimlerini çoğaltmak temel yaklaşım olarak benimsenmesi gerekiyor.

Bu çerçevede özellikle kriz durumlarında, çocukların yaşadıkları travmaların altına çizmeden psikososyal destek süreçlerini işletmek oldukça önemli. Çocukların güçlenerek yaşamlarının kurucu dinamikleri olmaları sağlanmalıdır. Yaşadıkları krizin olumsuz etkilerinden çıkarak seslerini ve ihtiyaçlarını duyurmanın yaşamlarının hızlı bir şekilde normalleşmesine önemli bir katkı sağladığını görüyoruz.

FİSA ÇHM olarak özellikle travmanın altını çizmeden sanat ve medya çalışmaları aracılığıyla psikososyal destek çalışmaları yapmaya; bunu çocuklarla beraber planlama, uygulama ve değerlendirmeye olanak yaratacak modeller geliştirerek sürdürülebilir olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra krizin yarattığı etkilerin düzenli izlenmesine ve raporlanmasına dair çalışmaların sıklıkla yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle yereldeki STK’lar, kişi ve kurumlarla birlikte yaşanan hak ihlallerinin izlenmesi ve raporlanması bu süreç içerisinde oldukça önemli.

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Afet Sonrası Dönemde Çocuk Hakları Temelli Psikososyal Destek Çalışması projesini hayata geçiriyorsunuz. Projenin amacından ve yürüttüğünüz faaliyetlerden bahseder misiniz?

Saha çalışmasından önce yaptığımız tespitlerin ve öngörülerimizin ne kadar gerçek olduğunu uygulamalar sırasında görmüş olduk. Bu denli büyük bir afetin ardından çocukların seslerinin duyulmasının ihmal edileceğini, çok sayıda çocuğun temel hakları dahil olmak üzere haklarına erişme konusunda engelle karşılaşacağını, çocukların şiddet ve kötü muameleye maruz kalacağını tahmin ediyorduk. Gelinen aşamada bu konularda bazı iyileştirmeler gerçekleşmiş olsa da bunun yeterli olmadığını söyleyebiliriz. FİSA ÇHM olarak karşılaşacağımız tablonun bu olduğunu bilerek sahaya giderken hak temelli ve çocuk odaklı bir programın çocuklara çok iyi geleceğini bilerek gittik ve gerçekten de öyle oldu. Sahadaki en büyük etkilerimizden birisi, temas ettiğimiz yetişkinlerde ve kurumlarda çocuk algısında yarattığımız değişim oldu. Çalışmalarımızın her aşamasında çocukları merkeze alan ve katılımlarını sağlayan bir yaklaşım benimsedik. Başlangıçta bu yaklaşım yerel düzeyde tam olarak anlaşılmasa da zamanla çocuklardaki olumlu değişime tanık oldukça bunun neye hizmet ettiğini kavradılar. Tabii ki, yaptığımız tek şey çocuklar üzerinden değişim sağlamak değildi; aynı zamanda yerelde çocuklarla temas eden ve erişebileceğimiz tüm kişi ve kurumlara çocukları, çocuk haklarını, çocukların insan olduklarını ve neden onların seslerini duyurmaya ihtiyaç olduğunu anlatmamız oldu.

Günün sonunda dönüp geçen bir yıla bakınca hiç tanımadığımız bir ilde geniş bir ağa sahip olduk ve bu ağı hep çocukların desteklenmesi için kullanmaya çalıştık. Küçük bir ekip olarak büyük insani yardım örgütleri gibi belki binlerce çocuğa ulaşmadık ama eriştiğimiz çocuklarla derinlemesine temas kurma ve çalışma şansına sahip olduk. Ekibimizin küçük olmasından kaynaklı eksikliğimizi yereldeki örgütleri de işin içine dahil ederek, ekipten olmayan ama gönüllü çalışmalar yürütme konusunda istekli olan uzmanları sahaya getirerek kapatmaya çalıştık.

Diğer birçok STK’dan farklı olarak çocuklara yönelik destek çalışmalarının yanı sıra Adıyaman’da çocuk haklarının izlenmesi ve raporlanmasına yönelik de çalışarak hak ihlallerinin görünür olmasını sağladık. Hak ihlallerine yönelik çalışmalarımıza diğer örgütleri ve yereldeki demokratik kitle örgütlerini de dahil ederek kurumların gündemlerine çocuk haklarını almalarına vesile olduk.

Yaptığımız tüm çalışmalar, bu çalışmaların çıktıları, kriz ne kadar büyük olursa olsun çocuklarla çalışırken hak temelli bir yaklaşımın mümkün olabileceğine dair inancımızın devam etmesini sağladı.

Afet dönemlerinde birçok kuruluş ve kurum, çocuklarla çalışma konusunda istekli olsa da bu süreç bazen tartışmalara yol açabiliyor. Sizce afet sonrası çocuklarla yapılacak çalışmalarda hangi etik ve profesyonel yaklaşımlara öncelik verilmelidir? Bu konuda doğru bir yol izlemek için nasıl bir desteğe ihtiyaç duyulmaktadır?

Hem afet döneminde hem de afet dışı dönemlerde sivil örgütlenmelerin çocuklara yönelik çalışma motivasyonlarının hep daha yüksek olduğuna sahada şahit olduk. Söz konusu afet olunca ve afetlerden en çok etkilenen gruplar arasında çocuklar bulununca bu motivasyonun daha da arttığını görebiliyoruz. Çocuklarla çalışma yapmadan önce hatta planlamadan önce üzerinde ciddiyetle durulması gereken hususlar var: Öncelikli söz konusu çalışmanın neden yapılmak istendiği başlamadan önce sorulması gereken bir etik sorudur. Bu sorunun cevabının mutlaka çocuğa veya çocuklara fayda sağlamak olması gerekiyor, ancak zaman zaman yapılan çalışmaların temel amacının çocuklara değil kurumlara fayda sağlamak olduğuna şahitlik ediyoruz. Bu türden kurum ve kuruluşların çocukların bulunduğu bir sahada çalışma yürütecek olması çocuklara fayda sağlamayacağı gibi zarar verme olasılığı da bulunuyor. Amacın fayda sağlamak olduğu bir durum da bir kuruluşun veya kurumun çocuklarla çalışabilmesi açısından yeterli değildir. Çocuğa temas edecek, hele de afet gibi bir durum sonrası kırılganlığı ve zarar görebilirliği artmış olan çocuklara temas edecek kuruluşların/kurumların çocuk algılarının hak temelli olması, çocukların değişen kapasiteleri ve gelişim evreleri konusunda uzmanlığının olması, çocukla eşitler arası ilişki kurabilecek bir dünya görüşünün olması, çocuğu hak sahibi bir özne olarak görüyor olmasını bekleriz. Bu beklentiler Türkiye’deki kurum ve örgütler üzerinden düşünüldüğünde tabii ki gerçekçi bir durum yansıtmıyor.

Çocuğun kendisinden çıkalım ve çocukla çalışmaya ekolojik sistem teorisi üzerinden bakalım. Bir çocukla çalışmak demek onun ebeveyneler ile, öğretmenleri ile, çocuğa hizmet sunan yerel veya merkezi otoriteler ile, arkadaşları yani kısaca çocuğu çevreleyen mikrodan makroya sistemin tüm öğeleri ile çalışmak demektir. Türkiye’deki kurumların ve örgütlerin bu konudaki kapasiteleri halen zayıf olmakla birlikte kendisini çocuklarla çalışma konusunda güçlendirmiş pek çok örgütün olduğunu da biliyoruz ki bu da umut verici.

Biz de FİSA ÇHM olarak yaşanan bu krizin hem kendi hacminin büyüklüğü hem de yukarda saydığımız sorun alanlarından kaynaklı zaman zaman zorlanmalar yaşadık. Yapmak istediğimiz çalışmaların hayata geçmesi için alanda olmak, alanı izlemek ve süreci özneleriyle birlikte kurgulamak gerektiğini gördük. Ve bu sürecin çocuk haklarına ilişkin deneyim ve bilgi edinmemiz açısından oldukça öğretici olduğunu söyleyebiliriz. Yaklaşık 14 aydır alanda olan bir kuruluş olarak bazı şeylerin standart bir şekilde akut iyileştirmeler olarak uygulanmasının önemini gördük. Bunun yanı sıra krize özgü olarak, yerelin özelliklerine, nüfusa ve çocuk topluluğuna özgü yeni yaklaşımlar ve gereklilikleri gözlemledik.

En temel yaklaşımın hak ihlallerinin tespiti ve ortadan kaldırılması için çocuk hakları temelli bir yaklaşımın benimsenmesi olduğunu gördük. Bunun yanı sıra örgütlerin gözden kaçırmaması gereken ve kapasiteleri ölçüsünde hayata geçirmeleri gereken unsurlar şöyle sıralanabilir:

  • Bu süreçte krizin özneleriyle dayanışma içinde olmak ve programları beraber kurgulamak (çocuklar, ebeveynler, öğretmenler vb.)
  • Yerel ve merkezi iş birliklerine açık olmak,
  • Süreci farklı disiplinlerden uzmanlarla birlikte kurgulamak,
  • Sürece mutlaka yerel ve merkezi gönüllü ekibini dahil etmek ve gönüllü ekipleri güçlendirmek.
  • Travmanın altını çizmeden yeniden güçlendirmeye yönelik psikososyal destek mekanizmaları kurmak,
  • Yerel sistemde hala işleyen mekanizma var ise ihtiyaca göre yenileyebilmek ve mekanizmayı alanda bulunan her aktör için erişilebilir kılmak.
  • Yerelin ihtiyaçlarını yerinde ve özneleriyle birlikte belirlemek,
  • Tüm sürece yerel örgütlenmeleri dahil etmek ve katılımcı, kapsayan bir yönetişimle dayanışma ağları kurmak,
  • Yapılan çalışmaların ve verilen desteklerin kalıcılığını ve yerelden sürdürülebilir olmasına sağlamak,
  • STK, sendika, yerel özgülenmeler, belediyeler ve kamu idaresiyle iş birlikleri ve dayanışma olanakları kurmak.

FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

FİSA Çocuk Hakları Merkezi olarak çocuk haklarının korunması ve geliştirilmesi yönündeki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde de ne yazık ki kriz durumları ve ihlallerin devam edeceğini öngörüyoruz. Bu nedenle çocukların yaşadıkları hak ihlallerini görünür kılmak için izleme ve raporlama yapmaya ve kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz.

Yine çocuk işçiliğinin önlenmesiyle ilgili çalışmalarımız devam edeceğiz. Bu dönem özellikle çocuk işçilerle görüşmek istiyoruz ve bu süreci olanlarla birlikte değerlendirmeye yönelik çalışmalar yapmayı hedefliyoruz.

Adıyaman merkezde 15 aydır devam ettirdiğimiz çalışmaları bir yıl daha sürdürmeye yönelik planlamalar yapıyoruz. Yeni dönemde sanat ve medya çalışmalarıyla yaptığımız psikososyal destek programlarını geliştirirken daha fazla sayıda çocuğa ulaşmayı hedefliyoruz. Çocukların seslerini duyurmak üzere çocukların ürettiği blok, bülten, kitap, video müzik üretimlerini yaygınlaştırmak ve görünür kılmak istiyoruz. Hukuk yoluyla savunuculuk çalışmalarımız, yani dava takipleri ve stratejik davalamalar sürecine devam ediyoruz.

Özellikle yaşam hakkı, eğitim hakkı ve çocukların örgütlenmesine odaklanmış durumdayız. Çocuklarla daha çok bir araya gelmek, onlarla birlikte olan biteni anlamak istiyoruz. Bu konuda da düzenli bir araya gelişleri kurgulamaya çalışıyoruz.

Çocuk hakları alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli? Yerel Güçlenmeye Destek Fonu’nu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi çocukların ve çocuk hakları hareketinin güçlenmesini sağlayacaktır. Çocukların hak ve özgürlüklerine erişmeleri açından önemli bir güç yaratacağını; çocuk hakları meselesine dair farkındalığın artmasını ve değişim için hareket gücü sağlayabileceğini söyleyebiliriz.

Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation, bizim için her zaman diğer bağışçılardan farklı bir yerde duruyor. Bunun en önemli nedeni, bizimle alan-veren ilişkisi kurmak yerine, hak sahiplerinin güçlenmesi için yan yana gelen ekip arkadaşları gibi bir ilişki kurmaları. Bu, bağışçı ile uygulayıcının aynı amaç için bir araya gelen bir ekibin üyeleri gibi hissedebildiği ender ilişkilerden biri. Bu nedenle, bağışçılarımıza çalışmalarımıza duydukları güven ve kurdukları dayanışma için çok teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da çocukların yaşamlarında değişime yol açabilecek ve onların mutlu bir yaşam sürmelerini sağlayacak çalışmalarımıza devam edeceğimizi söyleyebiliriz.

Kadın Merkezi Eğitim, Üretim, Danışma ve Dayanışma Vakfı ile Dayanışma Yaşatır Projesini Konuştuk

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Diyarbakır’da faaliyet yürüten KAMER Kadın Merkezi Eğitim Üretim Danışma ve Dayanışma Vakfı (KAMER), cinsiyetçi değerlerin biçimlendirdiği kültür ve geleneklerin kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalarını tespit etmek, alternatiflerini geliştirmek ve uygulanabilir olmalarına katkı sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında Dayanışma Yaşatır projesini hayata geçiren KAMER; Hatay’da  Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi kurdu. Aynı zamanda Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’da çadır kentlerde yer bulamayan ve sokakta barınmak zorunda kalan kadınların ve çocukların gıdaya ve hijyen ürünlerine erişimini destekledi. 

KAMER ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; vakfın faaliyetleri, afet dönemlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle çalışma yürütme prensipleri ve vakfın gelecek dönem planları hakkında konuştuk. 

KAMER, Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? 

KAMER olarak, Diyarbakır’da cinsiyetçi değerlerin biçimlendirdiği kültür ve geleneklerin kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalarını tespit etmek, alternatiflerini geliştirmek ve uygulanabilir olmalarına katkı sağlamak amacıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz. KAMER olarak amacımızı “yaşadığı şiddetten kurtulmayı başarmış, topluma etkin katılım sağlamış kadınların sayısını çoğaltmak” olarak tanımlayabiliriz. 

KAMER olarak 1997 yılında kurulduk. Her zaman ve her yerde olduğu gibi KAMER aleyhine de pek çok olumsuz yaklaşım söz konusuydu. Bu propagandaların en önemlisi “KAMER’in ve Türkiye’deki diğer kadın kuruluşlarının gizli hedefi Türkiye’deki kültürel yapıyı erozyona uğratmak. Onlar kadınları değiştirerek kültürümüze zarar vermeye, toplumu değiştirmeye çalışıyorlar.”şeklindeki yargılardı. Geliştirdiğimiz yöntemle hem bu tarz olumsuz propagandalar ile baş etmek hem katılımcılığı, kapsayıcılığı ve dolayısıyla toplumsallaşmayı sağladık.  

Bugüne kadar mücadele ettiğimiz alanlar kadınlarla beraber belirlendi. Kadınlar şiddetten yakındığı için şiddete karşı mücadele ettik. Ama elbette ilk çabamız şiddeti, olumsuz etkilerini, şiddetten kurtulmak için çıkarılmış yasaları, mevcut hizmetleri, hiç kimsenin hiçbir sebep ile şiddet uygulama hakkı olmadığı konusunda kadınların farkındalığını artırmak oldu. 

Başlık parası, kuma evliliği, kan bedeli evlilik, kayın evliliği, erken yaşta ve zorla evlilikler, eğitim hakkından yararlanmak ve buna benzer pek çok konu başlığı kadınlarla birlikte tespit edildi, kadınlarla birlikte çalışıldı ve çalışılmaya devam ediliyor. Kadınlar, kendilerine ve çocuklarına zarar veren uygulamaları tespit ediyorlar ve alternatifleri birlikte geliştiriyoruz. Daha sonrasında da uygulanabilir olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bunları yaparken insan haklarını ve Türkiye’nin de imza koyduğu sözleşmeleri baz alıyoruz.

Son iki yıldır ağırlıklı olarak çalıştığımız İklim Etkisi ve Toplumsal Cinsiyet Boyutu ya da Yerinden Yönetimin Önemi gibi çalışmalar da kadınların soruları, talepleri ile gündeme geldi. Kadınların belirlediği konular KAMER tarafından çalışılır, edinilen bilgiler kadınlarla paylaşılır, birlikte mücadele etme süreci başlar.

Hiç kimsenin, diline, inancına, kılık kıyafetine müdahale edilmez. KAMER’de çok dilli bir çalışma yürütüyoruz. Kültürel yapıyı bozmak için değil, kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalara karşı mücadele ettiğimiz yıllar sonra anlaşıldı. Ayrıca KAMER toplumsallaşmayı başaran bir kadın kuruluşu oldu. Bu yöntemin etkisi önemli oldu. KAMER’i büyütüp geliştirenler kadınlar oldu. 

Hibe desteği ile Dayanışma Yaşatır projesini hayata geçiriyorsunuz. Projeniz tamamlanma aşamasındayken proje kapsamında yürüttüğünüz çalışmalar, çalışmanın çıktıları ve alana etkisi hakkında bilgi verir misiniz?

KAMER, Bingöl, Van ve Elazığ depremlerinden sonra yaşanan bina felaketlerinde, Batman sel felaketinde afetlerden etkilenenlerde beraber çalıştık. Bu nedenle Kahramanmaraş depremleri sonrası hızlıca aksiyon alabildik.

Depremler sonrası ilk aşamada ihtiyaçlar çok netti: Temel ihtiyaçlara erişim, temiz su, hijyen malzemeleri, kış ise ısınma sağlayacak giysiler vb. Bunlar ihtiyaç tespiti yapılmadan da tespit edilebilecek önceliklerdi. Ancak aradan birkaç ay geçtikten sonra ihtiyaçlar hızla değişti. Bu nedenle depremlerden etkilenenler için sağlanan hibe programlarının belirlenen planlarına ve bütçesine bağlı kalmak oldukça zordur. 

Dayanışma Yaşatır projemiz 2023 Haziran ortasında başladı. Adıyaman’da, Malatya’da, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta, Hatay’da çadır ve konteyner kentlerde çalıştık. Bu da ihtiyaçların yerinden, ihtiyaç sahiplerinden ve hızla belirlenmesini kolaylaştırdı. 

Dayanışma Yaşatır Projesi için öncelikle çok boyutlu yoksulluk yaşayan kadınlara ulaşmaya çalıştık. Daha önce gidilmediğini düşündüğümüz mahallelere ve köylere giderek ihtiyaçları tespit ettik. Projenin kaynakları, hızlı değişen ihtiyaçlar belirlenerek desteklere ulaşma imkanı sınırlı olan kadınlar için kullanıldı. 

Kadınlara yapılan ziyaretler sırasında ihtiyaçları kayıt altına almak üzere bir form kullandık. Bu formda yer alan sorulardan biri de daha önce herhangi bir kurum, kuruluş ya da sivil toplum kuruluşu (STK)  tarafından ziyaret edilip edilmediğini sorduk, ve % 62,8’si daha önce hiç kimse tarafından ziyaret edilmediğini belirtti. 

Sağlanan destekleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Dayanışma Yaşatır projesi kapsamında konteynerlar yaptırdık. Hatay’da Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi olarak kullanılacak bir yerleşke hazırladık.
  • Kadınlara hukuki danışmanlık desteği sağladık. Bu destek sağlanırken iki farklı yöntem kullanıldı. Kadınların almak istediği danışmanlık konusu kendi yaşamlarıyla ilgili ise bireysel danışmanlık sağlandı. Ortaklaşılan konularda danışmanlık desteği gerekli ise grup danışmanlığı sağladık. Belirlenen bu iki yöntem kullanılarak 160 bireysel danışmanlık, 263 kişiye grup danışmanlığı desteği olmak üzere 423 danışmanlık desteği sağladık.
  • Depremlerden etkilenen her birey için 5 kere ile sınırlı olmak üzere, çok dilli çevrimiçi psikolojik danışmanlık desteği sağlandı. 372 kadın ile toplam 1860 görüşme yapıldı. 
  • 5580 kadın Psiko-eğitim gruplarına katıldı. Her biri ortalama 15 kişiden oluşan ve toplam 5 görüşme yapılan bu gruplarda kadınlarla dayanışarak, güçlenmelerine katkı sağlandı. 

Gerçekleştirilen bu çalışmaların elbette alana olumlu etkisi oldu. Proje tamamlandığı halde hem günlük temel ihtiyaçları hem de yasal ve psikolojik danışmanlık desteği için başvuran kadın sayısı oldukça fazla. Projenin kadınlar üzerinde çok belirgin bir etkisi oldu. Hem temel ihtiyaçlara ulaşabildiler hem de güçlendiler. 

Deprem bölgesinde kadınlara yönelik hem temel ihtiyaçlara erişim hem de psikososyal desteği kapsayan bir çalışma yaptınız. Bu ve benzeri çalışmalarda sizce dikkat edilmesi gereken hususlar neler?

Özellikle Dayanışma Yaşatır projesiyle fark ettiklerimizi anlatmaya çalışacağım. COVID-19 sonrası belirginleşen yoksulluk, Kahramanmaraş depremleri sonrası daha da derinleşti.  KAMER olarak hedef grubumuzu “çok boyutlu yoksulluk yaşayan, fırsatlardan, hizmetlerinden yararlanamayan” kadınlar olarak belirledik. Afet dönemlerinde de öncelikle bu hedef gruba ulaşmaya çalıştık. Bu kadınlara ulaştığımız zaman, bir kısmının tamamen durmuş olduğunu fark ettik. Artık ayağa kalkıp bir yudum su, bir lokma ekmek arayacak güçleri, yaşamak için hevesleri kalmamıştı. Bir kısmı ise açıkça şiddet yaşadığı halde bunu önemsemiyor, temel gıdaya erişebilmek için mücadele ediyordu. Zaten zor hayatlar yaşayan kadınlar depremlerle birlikte sahip oldukları her şeyi kaybetmişti. Günlük temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlardı. Yoğun bir çaresizlik ya da öfke yaşıyorladı ve kendileriyle ilgili hiçbir ihtiyacı önemsemiyorlardı. Bu aileler tek tek tespit ettik. Hazırlanan gıda paketleri, hijyen malzemeleri, giysileri doğrudan ulaştırdık. Her aile için bu destekler belli aralıklarla devam etti. 

Bir süre sonra bu durumdaki kadınlarla iletişim kurabildik.

Öncelikle dikkate etmemiz gereken şey; “Kadınlar yaşadıkları kayıplar, zorluklar nedeniyle çaresiz hissediyorlar. Kendileri ile ilgili şiddet, sağlık sorunu gibi sorunları öteliyorlar.”

Sahada çalışan kadın kuruluşlarının bu aileler ile farklı tarzda çalışmaları, insani yardım ve hak temelli çalışmaları birlikte yürütmeleri gerekiyor. Tam bu noktada da dikkat etmemiz gereken şey iki çalışmanın iç içe geçmesini engellemektir. KAMER olarak bunu sağlayabilmek için insani yardım çalışmaları için çeşitli yöntemler geliştirdik. Herşey bir yana, en acil durumlarda bile mümkün olduğu kadar depremlerden etkilenenlerin destek almak için birbiri ile yarıştığı ortamlar yaratmaktan ve izdihama sebep olacak yöntemlerden kaçınmak gerekiyor.

KAMER’in gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

Deprem bölgesi ilan edilen 11 ilin 8’inde örgütlüyüz. Yani aslında KAMER olarak bizler de depremlerden etkilendik. Yıkılan ofis binalarımız yerine konteyner ofisler kurduk. Buralarda çalışmaya devam ediyoruz.

Dayanışma Yaşatır projesinin sağladığı kaynak ile Hatay’da Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi olarak kullanılacak bir yerleşke hazırlandık. Hatay’da depremler nedeniyle engelli olmuş kadınlara ve engelli kadınların bakımları ile ilgilenen kadınlara ulaşmaya, durumlarını tespit etmeye, seslerini duyurmaya ve gücümüz yettiğince ihtiyaçlarını karşılamaya çalışacağız.

Kadınların güçlenmesi alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kadınlar her şeye rağmen güçlenmeye devam ediyor. Kadınların güçlenmesi, şiddet ile baş etmeye başlaması, topluma etkin katılım sağlamak için çaba harcaması hem Türkiye için hem de dünya için umut yaratıyor.

Kadınların güçlenmesi, değişip dönüşmesi çocukların da değişmesini sağlıyor. Şiddetsiz, eşitlikçi, doğaya dayalı bir yaşam özlemi giderek büyüyor. Bunun devamını sağlamak gerekiyor. Bence bağışçılar bunu görmeli ve desteklemeli. Sağlanmakta olan güçlenme kesintiye uğramadan devam etmelidir. 

Eşitlik için Dayanışma Derneği ile Deprem Göçü Alan İllerdeki STK’lar için Çocuk Odaklı Kapasite Geliştirme Programı Projesi Hakkında Konuştuk

By | Acil Deprem Fonu, Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Eşitlik için Dayanışma Derneği, İstanbul’un kırılgan bölgelerinde yaşayan insanların haklarına erişimini güçlendirmek, haklarına erişim araçlarına yönelik bilgilerin yaygınlaşmasını desteklemek, bu bölgelerde yaşayan özellikle kadın ve çocuklar için güvenli alanlar yaratmak, yoksulluk ve ayrımcılıkla mücadele etmek için çeşitli izleme çalışmaları ve araştırmalar yapıyor. Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Deprem Göçü Alan İllerdeki STK’lar için Çocuk Odaklı Kapasite Geliştirme Programı projesini hayata geçiriyor. Dernek proje kapsamında deprem bölgesinden yoğun göç alan üç ilde bulunan ve depremden etkilenen çocuklarla beraber çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) hak temelli çocuk çalışmaları kapasitesini güçlendirmek amacıyla çalışmalar yürütüyor. 

Eşitlik için Dayanışma Derneği ile yaptığımız röportajda; derneğin faaliyetleri, proje kapsamında yürütülen çalışmalar ve derneğin gelecek dönem faaliyetleri hakkında konuştuk. 

Eşitlik için Dayanışma Derneği, Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Kadınlar ve çocuklar krizlerden en fazla etkilenen grupta yer alıyor ve eşitsizliği daha derinden yaşıyorlar. Kadın ve çocukların haklara ve hizmetlere erişimini kolaylaştırmak için kurulmuş bir derneğiz. Bu alanda çalışan örgütlerin işlerinin niteliklerini arttırmak için çalışmalar yapıyoruz.

Hibe desteğimizle Deprem Göçü Alan İllerdeki STK’lar için Çocuk Odaklı Kapasite Geliştirme Programı projesini hayata geçiriyorsunuz. Projenin amacından ve yürüttüğünüz faaliyetlerden bahseder misiniz?

Projenin temel hedefi 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler sonrası göç alan illerde çocuklarla çalışma yürüten STK’ların çalışmalarını sürekli hale getirebilmektir. Çocuk güvenliği, çocuk katılımı, şiddetsiz örgütlenmeyi ise alt başlıklar olarak sıralayabiliriz. Bu başlıklarda kapasite güçlendirme çalışmaları yürütüyoruz. Bursa, İzmir ve Mardin olmak üzere üç ilde beş STK ile çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bu üç ilde beş günlük hak temellilik ve şiddetsiz örgütlenme yaklaşımlarıyla çocuk güvenliği bireysel güçlenme programı gerçekleştirdik. Programın amacı ise o ildeki çocuk çalışmalarını canlandırılmasına katkı sağlamaktı. 

Uzun süre çalıştığımız STK’larla faaliyetlerimize mentor atayarak devam ediyoruz. Başta çocuk güvenliği politikası olmak üzere ihtiyaç duydukları alanlarda çalışma yürütüp sürecin sonunda da işleyen bir çocuk güvenliği politikası ve mekanizmaları kurmalarına destek oluyoruz.

Projenin sürdürülebilirliğini sağlamak adına neler yapılabilir? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

Buradaki temel hedeflerden bir tanesi ‘Bu çalışma bir model olabilir mi? Uygulanabilir mi?’ sorusuna cevap aramaktır. Bu sebeple programda bağımsız bir etki değerlendirme uzmanı ile birlikte çalışıyoruz. Ekiple birlikte saha ziyaretleri yapıp katılımcı gözlem raporları hazırlıyor. Başlangıç noktasında ne durumda olduğu ve sürecin sonunda nereye vardığını ölçmeye çalışıyoruz. Böylelikle uzun vadedeki etkisini görmüş olacağız. 

Eşitlik için Dayanışma Derneği’nin gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

Kurulduğumuz günden bu güne, hem kendi kapasitemizi güçlendirmek hem de başka kuruluşlara bu konuda destek vermek üzerine çalışmalar yapıyoruz. Desteğinizle yürüttüğümüz proje bu anlamda büyük ve yol gösterici bir katkı sağladı. Ayrıca, derneğin kuruluş hedeflerinden bir diğeri olan alandaki boşlukları tespit edip o boşlukları dolduracak içerik, model ve mekanizmalar oluşturmasını sağladı. Kişisel olarak da katkıları olduğunu söylemek mümkündür. Birbirimizin eksiklerini kapatma ve yeni deneyimlerimizi aktarma fırsatı bulduk. 

Hak temelli çalışma alanı ve hak temelli çalışabilen STK sayısı giderek azalıyor. Bu STK’lar da aslında daha kapalı, daha ‘sahadan uzak’ çalışıyorlar. Gelecek hedeflerimizin arasında bunu araştırmak ve ‘kafa yormak’ bulunuyor. 

Yeni bir STK olduğunuzda birikim var, niyet var, istek var ancak maalesef kaynak olmadan bunların hiçbiri hayata geçmiyor. Bu noktada, desteğiniz güçleri birleştirmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.

 

Öğretmen Ağı ile Yaşamın İnşasında Öğretmen Var Projesi Hakkında Konuştuk

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Sabancı Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Eğitim Reformu Girişimi’nin yürütücülüğünü üstlendiği Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Turkey Mozaik Foundation iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenme Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Yaşamın İnşasında Öğretmenler Var projesini hayata geçiriyor. Ağ proje kapsamında öğretmenlerin deprem bölgesine ilişkin belirledikleri ihtiyaçlara çözüm üretebilecekleri içerikler üretmesine, deprem sonrası okula uyum sağlamak üzere insan kaynağını düzenli ve sürdürülebilir kılınmasına ve yerelde öğretmenlerin oluşturdukları dayanışma topluluklarını desteklemesine yönelik çalışmalar yürütüyor.

Öğretmen Ağı ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; Ağ’ın yürüttüğü faaliyetler, proje kapsamında yapılan çalışmalar, projenin uzun vadeli etkileri ve Ağ’ın gelecek dönem faaliyetleri hakkında konuştuk.

Öğretmen Ağı olarak, öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve iş birliği ağı içinde çalışmalar yürütüyorsunuz. Çalışma alanınızın var olan durumu hakkında neler söylersiniz?

Öğretmen Ağı’nın ilk günden itibaren kılavuzu “Öğretmenler adına değil, öğretmenlerle birlikte.” ifadesi oldu. Bu ifade şu yüzden önemli: Bunca yıl öğretmenler için çalışmalar üreten çok fazla kurum oldu. Eğitim alanında öğretmeni özne olarak görerek üretilen çalışmalar ise bir elin parmaklarını geçmiyor. Çalışma alanımızın -yani eğitimin- daha nitelikli olması için eğitimin en önemli paydaşlarından olan öğretmeni özne olarak görmenin önemini anlatmaya çalışıyoruz. Mevcut durum ise bunun tam aksi. Öğretmenlerin çalışma alanında kendini özgür hissetmediğini, yenilikçi çalışmaları paylaşacak alanlarının oldukça sınırlı olduğunu gözlemliyoruz.

Hibe desteğiyle Yaşamın İnşasında Öğretmen Var projesini hayata geçiriyorsunuz. Proje kapsamında yürüttüğünüz çalışmalar, çalışmanın çıktıları ve alana etkisi hakkında bilgi verir misiniz? (Elinizde varsa verilerle destekleyebilir misiniz?)

Deprem bölgesinde öğretmenlerin paylaştığı ihtiyaçlar doğrultusunda hazırladığımız Yaşamın İnşasında Öğretmen Var projesi temelde üç aşamadan oluşuyordu. İçerik üretimi, deneyim paylaşımı ve saha yaygınlaştırması temelinde faaliyetlerimizi planladık. İçerik üretimi için Öğretmen Ağı’nda sıkça kullandığımız Yaratıcı Problem Çözme Programı’nı evirerek, Adana’da iki günlük bir program gerçekleştirdik. Deprem bölgesinden öğretmenlerin katılımı ve Değişim Elçisi öğretmenlerin kolaylaştırıcılığında 19-20 Haziran 2023 tarihlerinde iki tam günlük “Yaratıcı Problem Çözme Programı: Açık Alan” etkinliğini gerçekleştirdik. Etkinliğe deprem bölgesindeki illerden 39 öğretmen katıldı. Etkinlik sonunda dört gruptan öğrencilere, öğretmenlere ve velilere yönelik dört yaratıcı çözüm önerisi geliştirildi. Buna ek olarak Değişim Elçileri tarafında geliştirilen Mobil Psikososyal Destek Programı’na daha fazla içerik eklemek için bir çalıştay gerçekleştirdik. Bu çalıştay sonucunda Değişim Elçileri,  Afet Sonrası Destek Çalışmaları Programı El Kitabı’nı ortaya çıkardılar.

Programın deneyim paylaşımı kısmında afet çalışmaları yürüten uzmanları ağırladığımız etkinlikler hayata geçirdik. Ek olarak Öğretmen Ağı Yaz Buluşması’nda farklı illerden öğretmenlerin deneyimlerini paylaştıkları oturumlar gerçekleştirdik.

Saha uygulaması kısmı için de bir gönüllü havuzu oluşturduk. Değişim Elçisi öğretmenlerden oluşan bu gönüllü havuzuna 45 tane öğretmenimiz dahil oldu. Bu 45 öğretmene sahaya çıkmadan önce gerekli aktarımlar yapıldı. Sahada dikkat etmeleri gerekenlere ve psikolojik olarak hazır bulunuşluklarını artırmaya yönelik uzman görüşmesi sağladık. Gönüllü havuzundaki 39 öğretmen şimdiye kadar Adıyaman, Kahramanmaraş ve Hatay’da toplam yedi merkezde akademik ve psikososyal destek çalışmaları odaklı faaliyetler yürüttü. Bu faaliyetlerde toplam 735 çocuğa ve 71 veliye ulaşıldı.

Bu çalışmaların alana etkisini en güzel özetleyen şey öğretmenlerin uygulamaları yaptıkları merkezlerde öğrencilerin “Bir daha ne zaman geleceksiniz?” sorusu oldu. Özellikle Yaşamın İnşasında Öğretmen Var projesi kapsamında uyguladığımız Afet Sonrası Destek Çalışmaları Programı çocukların ihtiyaçlarına doğrudan katkı sunduğu için etkisi yüksek oldu. Bunun ötesinde bölgede çalışma yürütmek isteyen öğretmenlere sunulan alan, bölgenin ihtiyacına doğrudan karşılık verdi.

Projenizin öğretmenlerin deprem bölgesindeki ihtiyaçlara çözüm üretme kapasitesini nasıl artıracağını düşünüyorsunuz?

Yaşamın İnşasında Öğretmen Var projesini tasarlarken öğretmenlerin ihtiyaçlarını toplayarak bir ihtiyaç analizi gerçekleştirdik. Proje uygulama adımları da öğretmenlerle birlikte gerçekleştirildi. Dolayısıyla yaptığımız diğer çalışmalarda olduğu gibi öğretmenlerin özne olduğu, her aşamaya dahil oldukları bir süreç yürüttük. Öğretmenlerden projeyi geliştirirken duyduğumuz temel ihtiyaç, sahada gönüllü insan sayısının az olmasıydı. Proje temelde bu soruna yanıt oldu. Bölgedeki öğretmenlerimizle bölge dışından desteğe giden öğretmenler bir araya gelerek çalışmalar üretti. Bölgeye dayanışma desteği sağlanmış oldu. Buna ek olarak öğretmenler bölgenin ihtiyaçlarına yönelik içerik ürettiler. Gördükleri sorunlar üzerine düşünerek çözümler ürettiler. Bu da üretim kapasitelerini artırdığı gibi doğrudan sorunun muhatapları tarafından çözüm üretilmesine alan sağladı.

Deprem sonrası okula uyum sağlamak için insan kaynağını düzenli ve sürdürülebilir kılma konusunda ne gibi stratejiler izlenebilir?

Projenin temelini oluşturan strateji buydu. Hayata geçirdiğimiz çalışmalarda da özellikle sürdürülebilirlik adına öğretmenlerin esenliğini gözeten bir program yaptık. Gönüllü öğretmenler ayda maksimum iki kere sahaya gitti. Saha sürecinde ya da sonrasında ihtiyaçları olması hâlinde psikolojik destek sağlayabileceğimiz alanlar yarattık. Çalışmalara başladıktan sonra bölgeye yeni öğretmen atamaları yapıldı. Bu atamalardan sonra da yeni atanan öğretmenlere yönelik etkinlikler planladık. Bu etkinliklerle öğretmenlerin bölgedeki ihtiyaçlarını karşılamayı planladık.

Bir diğer önemli stratejimiz ise özellikle yeni atanan öğretmenlere ulaşabilmek için Hatay İl Millî Eğitim Müdürlüğü ile protokol yapmak oldu. Protokol kapsamında yine sahayı güçlendirmek için Sabancı Vakfı ana desteği ve Bank ABC katkılarıyla açtığımız Öğretmen Dayanışma Alanı’nda gerçekleştirdiğimiz etkinlikleri, il genelindeki öğretmenlere ulaştırıyoruz. Ayrıca İl Millî Eğitim Müdürlüğünün gördüğü ihtiyaçlara yönelik de istişare ederek güncel ihtiyaçları görebiliyor; çalışmalarımızı buna yönelik planlayabiliyoruz.

Projenizin deprem bölgesindeki eğitim sistemine uzun vadeli etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Öğretmen Ağı’nın çalışmalarının temeli; eğitim sistemini iyileştirmenin yolunun, eğitimin öznesi öğretmenden geçtiği üzerine kuruluyor. Bu projeyle de bölgedeki öğretmenlerin iyi olma hâline katkı sağlamak için bir gönüllü havuzu oluşturduk. Gönüllüler hem oradaki öğretmenlere destek oldu hem de kendileri bölgeye giderek katkı sağladı. Öğretmenler, kendi ihtiyaçları doğrultusunda programlar gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye de devam ediyorlar.

Bölgede yaptığımız paydaş görüşmelerinde duyduğumuz en önemli ihtiyaç, öğretmenin sosyalleşme ihtiyacıydı. Özellikle yeni atanan öğretmenlere yönelik etkinliklerle bu ihtiyacı Öğretmen Dayanışma Alanı’nda gidermeyi hedefledik. Bu alanın, öğretmenlerin iyi olma hâlini destekleyen, dayanışma ve iş birliği ruhunu yaşatacak bir yer olmasını umuyor, öğretmenlere ait alanların çoğalmaya devam etmesini diliyoruz.

Öğretmen Ağı’nın gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

6 Şubat ile birlikte bölgedeki öğretmenleri desteklemek için kurum olarak iki önemli proje hayata geçirdik. Yaşamın İnşasında Öğretmen Var projesi, deprem bölgesinde uyguladığımız iki büyük projeden biri. Diğer projemiz de Öğretmen Dayanışma Alanı. Bu iki proje kısa vadeli hedeflerimizin sac ayakları oldu. Önümüzdeki süreçte deprem bölgesinde Öğretmen Dayanışma Alanı projesiyle öğretmenlerin sosyalleşme ihtiyaçlarını, kendilerini yalnız hissetmemelerini sağlamaya yönelik; yine öğretmenlerle birlikte faaliyetler gerçekleştireceğiz. Yaşamın İnşasında Öğretmen Var Projesi bu hedeflere ulaşabilmek için önemli bir kaldıraç noktası oldu. Proje kapsamında hayata geçirmeyi planladığımız İl Millî Eğitim protokolünü geliştirerek diğer projelerdeki çalışmalarımızın da uygulanabileceği alanlar oluşturduk.

Bağış kültürünün yeniden yapılanmaya başladığı bu dönemde bağışçılara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Bu soruyu öğretmen bağlamında yanıtlamak isterim. Öğretmen Ağı’nda şimdiye kadar zorlandığımız da bir konu. Çünkü yaptığımız çalışmaların bağışçılarda doğrudan bir karşılığı olamayabiliyor. Bağışçının görmek istediği somut çıktılar var. Bu çıktılar da genellikle nicel çıktılar. Elbette nicel çıktı önemli bir ölçme değerlendirme verisi. Yapılan çalışmaların etkisinin göstergesi adına da önemli bir gösterge. Ancak tek gösterge değil. Çünkü hiçbir nicel veri, depremden etkilenen bir çocuğun “Bir daha bekliyoruz” hissi kadar etkiyi göstermeye yetecek düzeyde olamıyor. Doğrudan çocuklarla yapılan çalışmalarda, nicel veri, ulaşılan çocuk sayısı elbette önemli. Biz bunun yanında öğrenciye, çocuğa etki eden en önemli faktör olan öğretmenin iyilik hâlinin de eş değerde önemli olduğuna inanıyoruz. Öğretmenin iyilik hâlini artırdığımız zaman çocuğun da iyi olmasını sağlayacağımızı düşünüyoruz. Burada da göstergemiz nicelden çok nitel göstergeler. Bir öğretmenin uzun süre burada gönüllülük yaparak pek çok alanda beceri geliştirmesi, inisiyatif alması, yaratıcı düşünmesi, eleştirel bakması bizim için çok daha önemli oluyor.

STDV aracılığıyla bağış yapan herkese teşekkür etmek isteriz. Onlar sayesinde deprem bölgesinde pek çok öğretmen kendisine bir sığınak buldu. Pek çok çocuk ve veli öğretmenleriyle farklı bir iletişimin mümkün olabileceğini fark etti. Bunun da ötesinde bir trajediden birlikte çıkan bireyler olarak dayanışmanın önemini hissettiler. Bunu hissettirmeye devam etmek için biz çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sizlerden de desteğinizi sürdürmenizi dileriz.

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II’ye Yapılan Başvurularla İlgili Değerlendirme Metnimiz Yayımlandı

By | Acil Deprem Fonu, Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli şekilde etkileyen depremlerin ardından bölgede yaşanan tahribatın giderilmesi ve depremden etkilenen bireylerin iyi olma halinin desteklenmesi amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II’nin başvuru ve seçim süreci tamamladı. Fon kapsamında, sahada faaliyet yürüten ve/veya bölgeye destek sağlamak üzere çalışmalarına başlayan sivil toplum kuruluşlarının (STK) uzun vadeli projelerini destekliyoruz.

Fonun bu döneminde çocuk haklarının ve refahının geliştirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlendirilmesi ve depremden etkilenenlerin kültür-sanat faaliyetlerine erişiminin artırılması amacıyla yürütülecek çalışmaları önceliklendirdik.

STK’ların bu süreçte öne çıkan ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla fona yapılan başvuruların yoğunlaştığı konulara, başvuru yapan kuruluşların genel durumu ve ihtiyaçlarına dair değerlendirmelerimizin yer aldığı açıklama metnine buradan ulaşabilirsiniz.

 

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II Kapsamında Desteklenecek STK’lar Belirlendi

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli şekilde etkileyen depremlerin ardından çocuk hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kültür-sanat alanlarında çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) uzun dönemli projelerini desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliği ve desteğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II kapsamında desteklenecek STK’lar belirlendi. Fon kapsamında 11 STK’ya 21.788.275 TL hibe desteği sağlayacağız.

Desteklenen STK’lar ve çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bilgileri aşağıda görebilirsiniz:

Defne Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi (Defne Kadın Kooperatifi) (Yeniden Defne Projesi, 1.978.800 TL), Hatay
Hatay’da faaliyet gösteren Defne Kadın Kooperatifi, kadın emeğinin değerlendirilmesi ve kadınların sosyal yönden güçlendirilmesi amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Hataylı kadınların ürettikleri ürünler kooperatifin internet sitesindeki çevrimiçi satış portalı üzerinden satışa sunuluyor.  Defne Kadın Kooperatifi sağladığımız 1.978.800 TL hibe desteğiyle Yeniden Defne projesine devam edecek. Kooperatif projenin ikinci aşamasında depremlerde zarar gören üretim alanını onarmaya devam edecek. Kapasite güçlendirme çalışmaları yürütecek olan Defne Kadın Kooperatifi; ürünlerini iyileştirmek ve yeni ürünler geliştirmek amacıyla danışmanlık desteği alacak. Daha çok kadına ulaşmak ve kadınların istihdama katılımını teşvik etmek amacıyla üç farklı atölye düzenleyecek ve 100 kadına ulaşacak. Son olarak üretime devam edebilmek amacıyla 10 ton domates ve 5 ton biber alınacak olan Defne Kadın Kooperatifi; 640 kg kuru domates, 5000 kavanoz domates sosu ve 450 kg biber salçası üretilecek. Projenin ilk dönemiyle ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA), (Adıyaman Psikososyal Destek Çalışması Projesi, 2.000.000 TL), Ankara
Ankara’da faaliyet yürüten FİSA, çocuk haklarının korunması ve hayata geçirilmesi amacıyla, çocuk ihmali ve istismarı, çocuk işçiliği, ayrımcılık, çocuk katılımı, çocuk ve göç, engellilik ve eğitim alanlarında proje ve programlar yürütüyor. FİSA sağladığımız 2.000.000 TL hibe desteğiyle Adıyaman Psikososyal Destek Çalışması projesine devam edecek. FİSA proje kapsamında 250 çocuğa ve 300 bakım verene yönelik psikososyal destek atölyeleri organize edecek. Aynı zamanda ulaşılan çocuk sayısını artırmak ve çocuklara yönelik çalışmaların kalıcı hale gelmesine katkı sağlamak amacıyla yereldeki 20 gence, 40 STK’ya ve 100 öğretmene yönelik güçlendirme seminerleri, izleme ve raporlama eğitimleri verecek. Son olarak Adıyaman özelinde bir yıllık İzleme ve raporlama çalışması yürütecek.

Hatay Senfoni Orkestrası Kültür-Sanat Derneği (HSO), (Sanat Kozası Projesi,1.997.000 TL), Hatay
HSO, Hatay ve çevresinde kültür-sanat alanında bir dönüşüm yaratmak amacıyla çeşitli konserler, projeler ve eğitim atölyeleri gerçekleştiriyor. HSO, sağladığımız 1.997.000 TL hibe desteğiyle Sanat Kozası projesini hayata geçirecek. Dernek proje kapsamında kültür-sanat yaşamına katılım/erişim hakkını desteklemek ve bölgedeki müzisyenlere ulaşmak amacıyla çalışmalar yürütecek. Bu amaç doğrultusunda depremlerden etkilenen 100 müzisyene ulaşılacak olan HSO; müzisyenlerin yeniden müzik üretim süreçlerinde yer almasına katkı sağlamak amacıyla Hatay Senfoni Orkestrası’nda davet edecek. Proje kapsamında gerçekleştirilecek konserlere hazırlık amacıyla üç ay süreyle eğitim ve repertuar çalışmaları yürütülecek. Dernek orkestraya yeni katılan müzisyenlerle beraber ayda iki kere çeşitli konteyner kentlerde hazırladıkları repertuarı sergileyecek ve 20.000 kişinin kültür-sanat hakkına erişimine katkı sağlayacak.

Herkes için Mimarlık Derneği (HİM), (Antakyaʼnın Yaşayan Mirasını Canlandırmak: Katılımcı Mimarlık ve Planlama Yoluyla Toplum Öncülüğünde Yeniden Yapılanma,2.000.000 TL), İstanbul
HİM, topluma fayda sağlayan, alternatifleri teşvik eden ve sosyal sorunlara çözüm üreten bir mimarlık anlayışının gelişmesine katkı sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor.  HİM, sağladığımız 2.000.000 TL hibe desteğiyle Antakyaʼnın Yaşayan Mirasını Canlandırmak: Katılımcı Mimarlık ve Planlama Yoluyla Toplum Öncülüğünde Yeniden Yapılanma projesini hayata geçirecek. Architecture Sans Frontières UK ve Hatay Deprem Dayanışması iş birliğiyle yürütülecek proje kapsamında dernek; yeniden yapılanma süreçlerinin yerel katılım öncülüğünde daha etkili bir şekilde gerçekleşmesi amacıyla yeni uygulama modeli geliştirecek, test edecek, belgeleyecek ve kamuoyuyla paylaşacak. Defne’ye bağlı Çekmece Mahallesi sakinlerinin katılımıyla tasarlanacak bu model sonucunda bir toplanma yeri olarak hizmet verecek ortak bir alan inşa edilecek. Ayrıca Çekmece Mahallesi’nin yeniden inşası ve yaşayan mirasının korunmasına yönelik ilke ve seçenekleri ortaya koyan bir Topluluk Eylem Planı geliştirecek. Son olarak, HİM, bu girişimlerin desteklenmesi, belgelenmesi ve kilit paydaşlar arasında yaygınlaştırılması amacıyla çalışmalar yürütecek.

İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı (İNSEV), (Hatay Limon Ağacı Çocuk Danışma Merkezi Projesi,1.934.625 TL), İstanbul
 İNSEV kentlerin sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerinde toplumu sağlık ve eğitim konularında bilinçlendirmek, doğrudan sağlık ve eğitim hizmetleri sunmak, bu konularda araştırmalar ve yayınlar yapmak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. İNSEV sağladığımız 1.934.625 TL hibe desteğiyle Hatay Limon Ağacı Çocuk Danışma Merkezi projesini hayata geçirecek. İNSEV proje kapsamında Antakya ve Defne’de depremlerden etkilenen, destek mekanizmalarına ulaşamadığı için depremlerin yarattığı olumsuz sonuçlar ile baş edemeyen, ruh sağlığında kalıcı hasarlar oluşmaya başlayan ve davranış problemleri yaşayan çocuklara yönelik uzman ekiple birlikte profesyonel danışmanlık ve terapi desteği sağlayacak. Aynı zamanda Hatay İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri iş birliğiyle ulaşılacak 300 çocuğa yönelik oyun ve sanat atölyeleri düzenleyecek.

İstanbul Mor Dayanışma Derneği (Mor Dayanışma), (Güçleniyoruz, Kadınlarla Yeniden Ayağa Kalkıyoruz! Projesi, 1.872.000 TL), İstanbul
Mor Dayanışma kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kent hakları sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yürütüyor. Psikososyal, hukuk ve sağlık hakkında danışmanlık desteği sağlayan Mor Dayanışma; kültür-sanat, sosyal medya ve çeviri komisyonları ile sorun alanlarına yönelik feminist politikalar üretiyor. Mor Dayanışma sağladığımız 1.872.000 TL hibe desteğiyle Güçleniyoruz, Kadınlarla Yeniden Ayağa Kalkıyoruz! projesini hayata geçirecek. Bu doğrultuda dernek; Antakya Serinyol Mahallesi’nde yaşayan ve çeşitli nedenlerle hukuki ve psikososyal destek çalışmalarına erişemeyen kadınlara yönelik çalışmalar yürütecek.  Şiddete maruz kalan ve/veya rezerv alan kararnamesi nedeniyle sorun yaşayan kadınlara yönelik hukuki destek sağlayacak.  Ayrıca psikososyal destek hizmetlerine erişemeyen kadınlar için danışmanlık, yönlendirme ve bilinç yükseltme çalışmaları yürütecek.

Kolektif Araştırmalar Derneği (CORE) (Çocuklar ve Kadınlar için Depremin Bir Yılı: Hafıza, Etki ve Yol Haritası Projesi, 1.958.200 TL), İstanbul
CORE, tarafsız, güvenilir, şeffaf ve nesnel bilgi üretimini artırmak, veriyi herkes için erişilebilir kılmak ve Türkiye araştırma evrenini geliştirmek amacıyla çalışmalar yürütüyor. CORE sağladığımız 1.958.200 TL hibe desteğiyle Çocuklar ve Kadınlar için Depremin Bir Yılı: Hafıza, Etki ve Yol Haritası projesini gerçekleştirecek. CORE projeyi olası büyük depremler sırasında ve sonrasında depremlerden en fazla etkilenen gruplar arasında yer alan çocukların ve kadınların ihtiyaçlarını daha koordineli ve iş birliği içerisinde karşılayabilmek; Kahramanmaraş depremlerinin birinci yılında kadınların ve çocukların devam eden ihtiyaçlarını nitelikli bir şekilde anlayabilmek ve yürütülen çalışmalara stratejik katkıda bulunmak amacıyla hayata geçirecek. Bu doğrultuda Adıyaman ve Hatay’da kadın ve çocuk alanlarında yapılan veya yapılmayan çalışmaların, yaşanan sorunların ve sivil toplum deneyiminin hafızasını oluşturmak amacıyla çalışmalarını yürütecek. Vakıf proje çıktılarını yaygınlaştırmak amacıyla “Depremden Kalanlar” adlı bir program serisi, “Data Talk” özel serisi ve Adıyaman ve Hatay’daki gazetecilerle gerçekleştirilecek toplantılar gibi etkinlikler düzenleyecek. Ayrıca dernek Sivil Toplum Yol Haritası Çalıştayı düzenleyecek.

Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı (KBGV), (Malatya’da Kültür ve Sanat ile Rehabilitasyon Projesi, 1.981.800 TL), İstanbul
Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı, kültürel çeşitliliği ortak insanlık mirası olarak gören, benimseyen, sahiplenen, paylaşan ve bunları gelecek kuşaklara doğru ve sağlıklı bir şekilde aktarmak için toplumsal duyarlılık oluşturmak ve kültür bilincini geliştirmek amacıyla çalışmalar yürütüyor.  Vakıf sağladığımız 1.981.800 TL hibe desteğiyle Malatya’da Kültür ve Sanat ile Rehabilitasyon projesini hayata geçirecek. Vakıf Kentsel Gelişim Derneği iş birliğiyle gerçekleştireceği proje kapsamında 10-24 yaş arası çocukların ve gençlerin iyi olma halini desteklemek amacıyla kültür-sanat faaliyetleri yürütecek. 10-14 ve 15-24 yaş arası iki farklı gruba yönelik uygulanacak sanat atölyeleri aracılığıyla çocukların ve gençlerin becerilerini geliştirecek sanat faaliyetleri ve aidiyet duygularını arttıracak kültür bilinci eğitimleri düzenleyecek. Bu atölyeler yerel eğitimciler ve KBGV uzmanları rehberliğinde eğitim alacak olan depremden etkilenmiş 20 ‘Genç Kültür Gönüllüsü’ tarafından gerçekleştirilecek. Ayrıca bölgede kültür-sanat alanında faaliyet gösteren 10 STK’nın kapasitesini güçlendirmek ve sanat terapisi yöntemini çalışmalarına entegre etmelerine destek olmak amacıyla çalışmalar yapacak.

Roman Hafıza Çalışmaları Derneği (Romani Godi), (Dom, Abdal ve Roman Kadınların Adalete Erişiminin Güçlendirilmesi Projesi, 1.994.000 TL), İstanbul
Romani Godi, Romanların toplumsal hafızasının güçlendirilmesi ve eşitsizliğin ortadan kaldırılması için hak temelli çözümler üretilmesine katkı sağlamak amacıyla izleme, araştırma ve raporlama çalışmaları yürütüyor.  Sağladığımız 1.994.000 TL hibe desteğiyle Dom, Abdal ve Roman Kadınların Adalete Erişiminin Güçlendirilmesi projesini hayata geçirecek olan Romadi Godi; proje kapsamında Gaziantep ve Hatay’da Dom, Abdal ve Romanlara yönelik faaliyet yürüten STK’ların kapasitelerini güçlendirmek ve Dom, Abdal ve Roman kadınların hak ihlallerine karşı hukuki aksiyon alabilme yeteneklerinin güçlenmesine yönelik bilgilendirme ve farkındalık çalışmalar yapacak. Hedef kitlesi olan STK’ların toplumsal cinsiyet eşitliği, kadının insan hakları, adalet ve eşitlik mekanizmalarını konularında güçlendirmek amacıyla atölyeler organize edecek. Aynı zamanda Katılımcı STK’ların kendi bünyelerinden seçecekleri temsilcilere, adalet ve eşitlik mekanizmalarına başvuru yolları ve adli yardım konularında detaylı eğitim, mentorluk ve danışmanlık sağlayacak.

Talebeyiz Biz Derneği, (Gençlerin Kültür-Sanata Erişimi ve Aktif Katılımı: Toplum Tabanlı Bir Model Önerisi Projesi, 1.996.650 TL), İstanbul
Dernek daha adil, eşit ve özgür yaşam alanlarının inşa edilmesine genç katılımı ve sanat yoluyla katkı sunmak amacıyla çalışmalar yürütüyor. Talebeyiz Biz Derneği sağladığımız 1.996.650 TL hibe desteğiyle Gençlerin Kültür-Sanata Erişimi ve Aktif Katılımı: Toplum Tabanlı Bir Model Önerisi projesini hayata geçirecek. Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği ortaklığında ve Ali İsmail Korkmaz Vakfı, Arsuz Belediyesi, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İskenderun Güney Eğitim Vakfı ve Arsuz Kent Konseyi Gençlik Meclisi iş birliğiyle hayata geçirilecek proje kapsamında Hatayʼda sürdürülebilir mekanizmalar yoluyla gençlerin kültür-sanata erişimini ve alana aktif katılımını sağlayarak gençlerin travmatik deneyimlerle baş etme kapasitelerini artırmak amacıyla çalışmalar yapacak. Aynı zamanda Hatay Arsuzʼda kültürel miras niteliğindeki bir mekân doğrudan genç katılımıyla tasarlanarak, gençlerin kullanımına ayrılacak. Bu mekandaki tüm etkinlikler “Genç Sanat Elçileri” tarafından tasarlanıp, organize edilecek.

Tomurcuk Derneği (İyi Olma Hali için Destek Çemberi Projesi,2.075.200 TL), Hatay
Hatay’da faaliyet yürüten Tomurcuk Derneği, Serinyol’da çocukların iyi olma haline destek olmak amacıyla çalışmalar yürütüyor. Tomurcuk Derneği sağladığımız 2.075.200 TL hibe desteğiyle İyi Olma Hali için Destek Çemberi projesini hayata geçirecek. Dernek proje kapsamında Serinyol’da yaşayan, depremlerden etkilenmiş ve haklarına erişimde zorluk yaşayan 10-18 yaş arası 120 çocuğun akranlarıyla güvenli alanlarda bir araya gelmesi amacıyla çalışmalar yapacak. Bu doğrultuda Akran buluşmaları, çocuk hakları atölyeler, çocuk habercilik atölyeleri hayata geçirecek olan Tomurcuk Derneği; çocukların psikososyal iyi olma halini desteklemek amacıyla da birebir görüşmeler gerçekleştirecek. Dernek aynı zamanda çocuğun ekosistemindeki en önemli paydaşlardan birisi olan kadınları güçlendirici faaliyetler gerçekleştirecek. Kadınlarla Dayanışma Vakfı ortaklığıyla gerçekleştirilecek atölye çalışmalarında 150 kadına yönelik çocuk hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ebeveynlik konularında farkındalık çalışmaları yapacak. Ayrıca Günebakanlar’ın da maddi desteğiyle gerçekleşecek saha faaliyetleri kapsamında çocuklara yönelik çocuk hakları ve habercilik atölyeleri gerçekleştirecek.

Kahramanmaraş Depremleri Sonrası Neler Yaptık?

By | Genel, Kahramanmaraş Depremi Küçük Destek Fonu, Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli bir şekilde etkileyen depremlerin üzerinden bir yıl geçti. Acı ve kayıpların gölgesinde, bir kez daha birlikteliğin ve dayanışmanın gücüne tanıklık ettiğimiz bu zorlu süreçte, dayanışmanın güçlenmesi ve umudun çoğalması için ilk günden itibaren tüm imkanlarımızla bölgeyi ve depremden etkilenenleri desteklemeye devam ediyoruz.

Türkiye’nin son yüzyılında kaydedilen en güçlü depremleri arasında yer alan Kahramanmaraş depremlerinin uzun soluklu bir dayanışma gerektirdiği bilinciyle depremlerin farklı alanlar ve gruplarda ortaya çıkardığı ihtiyaçları en doğru ve etkili bir şekilde anlayabilmek, sürecin getirdiği değişikliklere uyum sağlayabilmek, çeşitlenen veya yeni ortaya çıkan kısa, orta ve uzun vadeli ihtiyaçları tespit edebilmek amacıyla ilk günden itibaren sahada faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarıyla (STK), alanda çalışan uzmanlarla ve paydaşlarımızla işbirliği içerisindeyiz. Geliştirdiğimiz işbirlikleri sayesinde ilk hibemizi depremin ertesi günü, 7 Şubat’ta vererek, ilk günden itibaren sahada çalışan STK’ların faaliyetlerini destekleme ayrıcalığına sahip olduk.

Aradan geçen bir yılda; bağışçılarımızla birlikte depremlerin yarattığı etkinin azaltılması ve depremden etkilenenlerin iyi olma halinin desteklenmesi amacıyla hayata geçirdiğimiz sekiz hibe programı kapsamında 73 sivil toplum kuruluşunu (STK) toplam 84.904.964 TL ile destekledik. Arama-kurtarma, beslenme, gıda güvenliği, barınma, temiz suya ve hijyenik alanlara erişim, temiz giysiye erişim, psikososyal destek, sağlık hakkına erişim, ekonomik gelişim, eğitim hakkı, kültür-sanat gibi birçok alanda 1.5 milyondan fazla kişinin ihtiyaçlara erişimine katkı sağladık.

Bugün, Kahramanmaraş Depremleri Sonrası Neler Yaptık?; depremlerin ardından bağışçılarımızla birlikte hayata geçirdiğimiz fonların ve desteklediğimiz STK’ların yürüttüğü çalışmalara dair bilgileri ve hibe veren bir kurum olarak acil dönemlerde izlediğimiz hibe stratejimizi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

Görüşleri, önerileri, kaynak ve uzmanlık destekleri ile çalışmalarımıza yön veren ve fonlarımızı hayata geçirmemizi sağlayan bağışçılarımıza, danışma toplantılarında bir araya geldiğimiz uzmanlara ve sahadan güncel bilgileri bizlerle paylaşan STK’lara en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. 2024 yılında da bölgenin ve depremden etkilenenlerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve umudu birlikte çoğaltmak amacıyla var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için Başvuruları Sona Erdi

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli şekilde etkileyen depremlerin ardından bölgede yaşanan tahribatın giderilmesi ve depremden etkilenen bireylerin iyi olma halinin desteklenmesi amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için başvurular sona erdi.

Fonun bu döneminde başvuru yapan kuruluşların üç tematik alana odaklanması beklendi. Bu doğrultuda; çocuk haklarının ve çocuk refahının geliştirilmesine yönelik 42 toplumsal cinsiyet eşitliği alanında 23 ve kültür ve sanat yaşamına katılımın, erişimin ve katkı sağlamanın geliştirilmesine yönelik 40 başvuru alındı.

Başvuruların 81’i dernek, 2’si federasyon, 10’u kooperatif, 2’si sendika, 9’u vakıf ve 1’i vakıf üniversitelerinin araştırma ve uygulama merkezi tüzel kişiliğine sahip kuruluşlar tarafından yapıldı. Fona Adana, Adıyaman, Ankara, Antalya, Batman, Bolu, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Elâzığ, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kırklareli, Kilis, Konya, Malatya, Mersin, Osmaniye, Şanlıurfa ve Şırnak olmak üzere 24 ilden başvuru alındı. Fondan talep edilen toplam hibe tutarı 173.176.939 TL oldu.

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II Başvuruları için Son Gün Yarın!

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli şekilde etkileyen depremlerin ardından bölgede yaşanan tahribatın giderilmesi ve depremden etkilenen bireylerin iyi olma halinin desteklenmesi amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için başvuruları devam ediyor.

Fon kapsamında, sahada aktif olarak faaliyet gösteren veya bölgeye destek sağlamak üzere çalışmalarına başlayan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projeleri desteklenecektir.

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için yapılacak başvuruların aşağıda belirtilen üç tematik alandan birine odaklanması beklenir:

  • Çocuk haklarının ve çocuk refahının geliştirilmesi,
  • Toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi,
  • Kültür ve sanat yaşamına katılma, erişme ve katkı sağlama hakkının geliştirilmesi.

Odaklanılan tematik alan veya alanlarla beraber depremden etkilenenlerin deprem bölgesinde veya gittikleri/transfer edildikleri şehirlerde;

  • Yaşam koşullarını oluşturulan yeni hizmet ve olanaklarla destekleyen,
  • Kamu hizmetlerine erişimlerini geliştiren,
  • Psikolojik destekler dahil olmak üzere güçlenmelerini sağlayan ve haklarını aramalarını kolaylaştıran,
  • Ekonomik açıdan güçlenmelerini sağlayan,
  • Yeniden inşa sürecinin izlemesini ve raporlamasını sağlayan,
  • Deprem bölgesinde kurulacak (yeni) yaşam alanlarının çevreyle uyumlu ve sürdürülebilir şekilde tasarlanmasına yönelik yapılacak faaliyetler gibi çalışmaları içermesi beklenir.

Aşağıdaki başvuru kriterlerine uyan ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar hibe programına başvurabilirler:

  • Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler, sendikalar, vakıf üniversitesi uygulama ve araştırma merkezleri, federasyonlar/konfederasyonlar,
  • Depremin tüm canlılar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya ve ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlere aktif olarak katkı sunmayı hedefleyen kuruluşlar,
  • Hibe desteğini hayata geçirmeye hazır olan, çalışma için gerekli izinleri temin edecek kurumsal kapasiteye ve konuyla ilgili kanıtlanabilir kurumsal tecrübeye sahip kuruluşlar,
  • 2022 yılı gelirleri 40.000 TL – 4.000.000 TL arasında olan kuruluşlar (2023 yılında kurulan kuruluşlar için bir bütçe kısıtı bulunmamaktadır.).

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için başvuru yapacak olan STK’lar en fazla 2.000.000 TL talep edebilirler. Fona başvurmak isteyen STK’ların başvuru formunu 1 Şubat 2024, saat 18.00’e kadar eksiksiz şekilde doldurmaları gerekir.

Fon ile ilgili detaylı bilgiye (hibe süreci, kurumsal gelişim bileşeni, başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve takvim) ve başvuru formuna ulaşabilirsiniz.

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için Başvurular Açıldı

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli şekilde etkileyen depremlerin ardından bölgede yaşanan tahribatın giderilmesi ve depremden etkilenen bireylerin iyi olma halinin desteklenmesi amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için başvurular açıldı.

Fon kapsamında, sahada aktif olarak faaliyet gösteren veya bölgeye destek sağlamak üzere çalışmalarına başlayan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projeleri desteklenecektir.

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için yapılacak başvuruların aşağıda belirtilen üç tematik alandan birine odaklanması beklenir:

  • Çocuk haklarının ve çocuk refahının geliştirilmesi,
  • Toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi,
  • Kültür ve sanat yaşamına katılma, erişme ve katkı sağlama hakkının geliştirilmesi.

Odaklanılan tematik alan veya alanlarla beraber depremden etkilenenlerin deprem bölgesinde veya gittikleri/transfer edildikleri şehirlerde;

  • Yaşam koşullarını oluşturulan yeni hizmet ve olanaklarla destekleyen,
  • Kamu hizmetlerine erişimlerini geliştiren,
  • Psikolojik destekler dahil olmak üzere güçlenmelerini sağlayan ve haklarını aramalarını kolaylaştıran,
  • Ekonomik açıdan güçlenmelerini sağlayan,
  • Yeniden inşa sürecinin izlemesini ve raporlamasını sağlayan,
  • Deprem bölgesinde kurulacak (yeni) yaşam alanlarının çevreyle uyumlu ve sürdürülebilir şekilde tasarlanmasına yönelik yapılacak faaliyetler gibi çalışmaları içermesi beklenir.

Aşağıdaki başvuru kriterlerine uyan ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar hibe programına başvurabilirler:

  • Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler, sendikalar, vakıf üniversitesi uygulama ve araştırma merkezleri, federasyonlar/konfederasyonlar,
  • Depremin tüm canlılar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya ve ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlere aktif olarak katkı sunmayı hedefleyen kuruluşlar,
  • Hibe desteğini hayata geçirmeye hazır olan, çalışma için gerekli izinleri temin edecek kurumsal kapasiteye ve konuyla ilgili kanıtlanabilir kurumsal tecrübeye sahip kuruluşlar,
  • 2022 yılı gelirleri 40.000 TL – 4.000.000 TL arasında olan kuruluşlar (2023 yılında kurulan kuruluşlar için bir bütçe kısıtı bulunmamaktadır.).

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu II için başvuru yapacak olan STK’lar en fazla 2.000.000 TL talep edebilirler. Fona başvurmak isteyen STK’ların başvuru formunu 1 Şubat 2024, saat 18.00’e kadar eksiksiz şekilde doldurmaları gerekir.

Fon ile ilgili detaylı bilgiye (hibe süreci, kurumsal gelişim bileşeni, başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve takvim) ve başvuru formuna ulaşabilirsiniz.