Açık Alan Derneği’nin bir girişimi olan ve derin yoksulluk ile mücadele etmek amacıyla hayata geçirilen Derin Yoksulluk Ağı (DYA), derin yoksulluğun sürdürülemez koşullarını görünür kılmak ve yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmak için çalışmalar yürütüyor. Derin Yoksulluk Ağı, #EvdenDeğiştir kampanyası ile pandeminin başından beri bağışçılarla derin yoksulluk koşullarında kişileri temel ihtiyaç desteği sağlamak için bir araya getiriyor. European Bank for Reconstruction and Development (EBRD) ve Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz Dijital Dönüşüm Fonu kapsamında desteklediğimiz DYA, proje kapsamında Kahramanmaraş depremleri sonrası İstanbul’a gelen ailelerin ve üniversite öğrencilerinin yaşadıkları yoksulluk durumunu takip etmek ve bu konuda farkındalık oluşturmak amacıyla çalışmalarını yürütecek. Bu amaç doğrultusunda İstanbul’un afet yoksulluğu haritasını çıkaracak olan DYA, yoksulluğun nasıl deneyimlendiği ve ihtiyaç duyulan destek türleri ile ilgili veri üretecek. Üretilen veriler alanda çalışan farklı paydaşlarla paylaşacak.
Derin Yoksulluk Ağı ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; yoksulluk kavramı, afetlerin yoksul bireyler üzerindeki etkisi ve proje kapsamında yürütecekleri çalışmalar hakkında konuştuk.
Derin Yoksulluk Ağı’nın yoksullukla mücadelede benimsediği yaklaşımdan bahseder misiniz?
Derin Yoksulluk Ağı’nın yoksullukla mücadelede benimsediği yaklaşım, yoksulluğu çok boyutlu bir sorun olarak ele almayı ve bu soruna insan hakları perspektifinden yaklaşmayı içerir. Bu yaklaşım, yoksulluğun sadece ekonomik bir eksiklik olmadığını aynı zamanda sosyal, kültürel ve ekonomik haklara erişim engelleriyle bağlantılı olduğunu vurgular. Derin Yoksulluk Ağı, yoksulluğun yalnızca gelir yetersizliği ile sınırlı olmadığını, bunun yanında eğitim, sağlık, konut gibi temel yaşam standartlarına erişim eksikliklerini de içerdiğini kabul eder ve bu eksikliklerin insan hakları ihlalleri olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunur.
Derin Yoksulluk Ağı yoksullukla mücadele stratejilerini, saha çalışmaları ve toplumsal etkileşim üzerine kurar. Bu çalışmalar, yoksulluk koşullarında yaşayan bireylerin gerçek ihtiyaçlarını ve deneyimlerini doğrudan anlamayı amaçlar ve bu bilgilere dayanarak sürdürülebilir ve hak temelli çözümler geliştirmeyi hedefler. Özellikle kadın ve çocuklar gibi dezavantajlı grupların yaşadığı özel sorunlara odaklanarak, sosyal dışlanma, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim gibi konularda politikalar geliştirilir.
Toplumsal farkındalığı artırmak ve politika yapıcıları etkilemek için yapılan lobi çalışmaları ve savunuculuk kampanyaları, Derin Yoksulluk Ağı’nın stratejilerinin merkezi unsurlarıdır. Bu yaklaşım, yoksulluğun sadece maddi yetersizliklerle değil, aynı zamanda geniş yoksunluk ve insan hakları sorunları olarak ele alınmasını sağlamak için kesişimsel ve çok yönlü çözümler sunar. Bu çerçevede, coğrafi bölge, etnik köken, göçmenlik statüsü gibi toplumsal kilit özellikler dikkate alınarak özel politikalar geliştirilir, bu da yoksulluğun her birey ve grup üzerinde farklı etkiler yaratabileceği gerçeğini göz önünde bulundurur.
Dijital Dönüşüm Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle İstanbul’da Afet Yoksulluğunun Verileştirilmesi ve Verilerin Paylaşımı projesini hayata geçiriyorsunuz. Projenin amacından ve yürüttüğünüz faaliyetlerden bahseder misiniz?
İstanbul’da Afet Yoksulluğunun Verileştirilmesi ve Verilerin Paylaşımı projemiz, 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler sonrasında İstanbul’a tahliye edilen aileler ve afetten dolayı kayıpları olan üniversite öğrencilerinin yaşadığı yoksulluk sorunlarını izlemek ve bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla tasarlandı. Proje kapsamında, depremden etkilenen bu grupların dağınık durumdaki verilerini toplamayı, bu verileri derinlemesine analiz etmeyi ve bir veri tabanına entegre etmeyi hedefliyoruz. Analiz sonuçlarının afet sonrası yoksulluğun coğrafi dağılımı, deneyimleme biçimleri, ulaşılan ve ihtiyaç duyulan destekler hakkında detaylı bilgiler sağlayacağını düşünüyoruz. Veri tabanı çalışmasında hane içini ve bireyi en iyi şekilde tanımlamaya dair soruların hazırlık aşaması tamamlandık ve yoksulluğun kesişimselliği üzerine birçok farklı kırılım başlıkları oluşturduk. Saha çalışmaları, hane ziyaretleri, bireysel mülakatlar aracılığı ile verileri bu sisteme yüklüyoruz. İhtiyaç Haritası geçmiş veri tabanı çalışmamızı güncelleyerek ve yeni eklemelerle bu konuda bizim yine en büyük destekçimiz oldu.
Elde ettiğimiz bu verileri ve deneyimleri diğer sivil toplum kuruluşları (STK), yerel yönetimler ve ilgili aktörlerle paylaşacağız. Umuyoruz ki bu paylaşımlar, koordinasyonu artırarak daha etkili destek modellerinin geliştirilmesine olanak tanıyacak. Aynı zamanda, elde edilen verilerin görselleştirilmesi ve analizi için yapay zeka araçlarından yararlanılacak böylece verilerin anlamlandırılması kolaylaşacak ve daha geniş bir kullanıcı kitlesi tarafından erişilebilir olacak.
Projenin uygulanması, sahada yürütülen ayni destek programı ile gerçekleştirilecek. Bu, araştırmaların saha ile olan ilişkileri güçlendirerek sürdürülebilir bir etki yaratmasını sağlayacak. Ayrıca, dijital dönüşüm ile veri toplama ve paylaşım süreçlerinin daha etkin yönetilmesini hedefliyoruz. Dijital platformların kullanımı sayesinde, projenin diğer aktörlerle olan iletişimi ve koordinasyonu güçlendirilecek böylece afet sonrası yoksullukla mücadelede daha kapsamlı bir yaklaşım benimsenecek. Bu çalışma sonucunda, afet bağlamında dezavantajlı gruplar için yürütülen destek ve savunuculuk çalışmaları bilgiye dayalı ve koordine bir şekilde ilerleyecek.
İstanbul’un afet yoksulluğu haritasını çıkarmak için nasıl bir metodoloji izliyorsunuz? Bu harita hangi bilgileri içerecek ve hangi amaçlarla kullanılacak?
İstanbul’un afet yoksulluğu haritasını çıkarmak için izlediğimiz metodoloji, kapsamlı ve çok yönlü bir veri toplama ve analiz sürecine dayanıyor. Bu süreçte, depremden etkilenen ve İstanbul’a tahliye edilen aileler ile İstanbul’daki üniversitelerde okuyan öğrencileri kapsayarak mevcut veri tabanımızı genişletiyoruz. Veri tabanımızı düzenli olarak güncelleyerek ve sürekli yenileyerek, dahil olan kişilerin aldıkları diğer destekleri ve destek kanallarını da ekliyoruz.
Yapılan görüşmelerde aşağıdaki bilgileri topluyoruz:
- Genel Hane Bilgisi,
- Beslenmeye dair bilgiler,
- “Geçmişe göre daha mı iyi, daha mı kötü besleniyorsun?” gibi sorular,
- Hanede engelli var mı?
- Hanede varsa çocuk, yaş grupları?
- Ayni ve nakdi destek durumu,
- Borç/Kredi durumu,
- Oturduğunuz evin depreme dayanıklı olup olmadığı,
- Psikolojik desteğe ihtiyaç duyan ve yardım alan var mı?
- Afette doğrudan sizi etkileyen bir kayıp oldu mu?
- Acil ihtiyacınız nedir?
Öğrencilere yönelik sorular:
- Bakmak zorunda olduğu hane halkı var mı?
- İstediği okulda mı okuyor?
- Okulda ne sıklıkla öğün atlıyor?
- Okula devam edemezse bunun nedeni nedir?
- Eğitiminde hangi malzemenin eksikliğini yaşıyor?
- Spor yapabiliyor mu?
- Kendi odası var mı?
- Neler yaparak eğleniyor?
- En son hangi eğlence için harcama yaptı?
Bu ve bunlara benzer sorularla hanenin ve bireyin yaşadığı yoksunlukları en doğru şekilde tanımlamaya çalışıyoruz. Aldığımız adres bilgileri ile oyun ve park alanlarına, kreş ve bakım merkezlerine, sağlık hizmetlerine, yeşil alana, toplu taşımalara erişebilme olanaklarını da yapay zeka çalışması ile raporlamayı hedefliyoruz.
Afetlerin genellikle yoksul bireyleri daha fazla etkilediği gözlemleniyor. Bu durumun arkasındaki sebepleri ve bu kesimlerin afet sonrası nasıl desteklenmesi gerektiğini değerlendirir misiniz?
Afet sonrasında toparlanmak için destek mekanizmalarına sahip olmak oldukça önemli. İstanbul ve farklı illere tahliye olan ailelerin, akraba, arkadaş desteği ile hızlıca bölgeden ayrılabildiklerini gözlemledik. Yeni bir şehre yerleşmek, iş ve eğitim olanaklarından faydalanmak için güçlü bir sosyal ağınızın olması gerekli. Her hanenin böyle bir imkânı olmuyor. Yaşadığımız çoklu krizler çağında çalıştığımız hanelerin temel gıdaya, sağlık hizmetlerine, güvenli konuta, nitelikli eğitime erişimde yaşadıkları zorluklar afetlerde daha da derinleşiyor.
Derin Yoksulluk Ağı’nın gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?
Verilerin görselleştirilmesi projesi gelecekte çalışmak istediğimiz, ihtiyaç ve destek sistemlerinin bir harita üzerinde görselleştirilmesi çalışmasıyla oldukça paralel ilerliyor. Kentin imkanlarına ve diğer sosyal destek alanlarına erişebilirlik üzerinden doğrudan ve dolaylı şekilde gerçekleşen, özellikle kadın ve çocukların yaşadıkları ayrımcılık ve hak ihlallerini haritalamak istiyoruz. Yaşanılan semtteki gece aydınlatması, toplu taşıma pratikleri, yeşil alana uzaklık, kreş hakkı, istihdam olanakları gibi bölgenin sosyoekonomik yapısını anlamak ve görselleştirmek sonucunda da yerel ve kamu hizmetlerini bu alanlara yönlendirmek için savunu çalışmalarını hedefliyoruz.
Bağış kültürünün yeniden yapılanmaya başladığı bu dönemde bağışçılara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Derneğimiz bu sene valilik onaylı yardım toplama iznini aldı. Bireysel kampanyalar, kermesler ve tiyatro-konser gelirleri gibi çeşitli alanlarda, özellikle koşu, yüzme ve bisiklet maratonları gibi etkinliklerle, bağışçılarımızla buluşma imkânımız arttı. Bu sene Adım Adım Platformu’nda da kampanyalarımızı başlattık. Gönüllü destekçilerimizin emeği ile oluşturulan dayanışma çemberleri modeli sayesinde bağışçılık kültürünün yaygınlaşacağına inanıyoruz. Sosyal medyanın gücünü kullanarak, özel günler ve savunu çalışmaları için fenomenlerden destek alıyoruz. Bağışçı haklarını koruyan Açık Açık Platformu’nun bir üyesiyiz. Bireysel ve kurumsal bağış alma oranlarımız oldukça iyi; çalışma ilkelerimiz olan hesap verebilirlik ve şeffaflığı her çalışmamızda önceliklendiriyoruz. Tüm bunlarla eş zamanlı olarak Dijital Dönüşüm Projesi kapsamında Kerem Çiftçioğlu’ndan mentor desteği almaya başladık. Bağışçılarla olan ilişkilerimizi, ayni bağışların kabul süreçlerini ve bağış kampanyalarını kurumsal bir çerçeve içinde ele alacağız.