İzmir Depremi Acil Destek Fonu kapsamında Turkey Mozaik Foundation ve Kahane Foundation eş finansmanı ile hibe desteği sağladığımız Türk Psikologlar Derneği (TPD) İzmir Şubesi psikoloji biliminin topluma katkısını artırmayı hedefleyerek kamu yararını gözeten psikolojik destek çalışmaları gerçekleştiriyor. Dernek hibe kapsamında 30 Ekim 2020 Ege Denizi depremi sonrası depremden doğrudan ve dolaylı biçimde etkilenen kişilere akut ve uzun dönemde psikolojik destek sağlamak amacıyla hayata geçirdiği Depremden Etkilenenler için Psikolojik Destek projesini tamamladı. Proje kapsamında 344 gönüllü psikolog 2.315 kişiye 3.785 seans seanslık akut ve uzun dönemli terapi desteği sağladı.
Türk Psikologlar Derneği İzmir Şubesi’nden Psikolog Esma Çetin ile yaptığımız röportajda; pandeminin toplum sağlığı üzerindeki etkisi, yoğun ve hızla değişen Türkiye gündeminin toplum psikolojisi üzerindeki sonuçları, TPD İzmir Şubesi’nin 2022 planları hakkında konuştuk.
COVID-19 salgınında ikinci yılı geride bırakmaya hazırlanırken yarattığı toplumsal ve bireysel etkilerinin daha da hissedildiğini ve yaşananların birçok duygu durum bozukluğuna neden olduğunu gözlemliyoruz. COVID-19 sürecinde psiko-sosyal destek veren bir dernek olarak, pandeminin toplum sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili gözlemlerinizi paylaşır mısınız?
Bizler yaşadığımız dünyaya dair belki de üzerine hiç düşünmediğimiz ama hepimizde var olan bazı düşünce ve inançlara sahibiz. Bunların en önemlilerinden birisi yaşadığımız dünyanın güvenli bir yer olmasına dair var olan inancımızdır. Fakat yaşadığımız travmatik olaylar, doğal afetler, insan eli ile gerçekleştirilen saldırılar ve salgınlar sonucu dünyanın güvenli bir yer olduğuna dair inancımız sarsılır. Gerçekleştirdiğimiz çalışma içerisinde hem toplumsal olarak gözlemleyebildiğimiz hem de görüşme yaptığımız kişilerden aldığımız bilgiler doğrultusunda pandemi süreci kişiler üzerinde umutsuzluk, çaresizlik, kaygı duygularını, çeşitli stres faktörlerini, zorlukları ve belirsizlik duygusunu da beraberinde getirdi.
Küresel bir kriz olan COVID-19 pandemisinin ilk aylarında bulaş kaygısı ve ölüm korkusu en yoğun hissedilen duygu ve düşüncelerdendi. İlerleyen süreç içerisinde salgın sürecinin ne kadar devam edeceğine ya da ne zaman sonlanacağına dair söz konusu olan belirsizlik sosyal ve bireysel hayatlarımıza da tezahür etti. Bunların getirisi olarak yaşam biçimimizin değişmesi, maddi zorluklar ve daha nicesi stres faktörü olarak yerleşen duygular ve bazı önlenemeyen düşüncelere sebebiyet verdi. Pandemi sürecine dair var olan kaynaklar ve geçmiş yıllara dayanan benzer durum ve olaylara dair yaptığımız araştırmalar ve gerçekleştirdiğimiz çalışma bize gösterdi ki pandemi süreci diğer travmatik olaylarda olduğu gibi benzer tepkiler doğurdu. Stres tepkileri bireylerde yaygın olarak görülmekte ve belli bir düzeyde ve sürede yaşanan stres tepkilerini deneyimlemek ‘’olağan’’ olarak nitelendirilir. Tabii ki bu tepkilerin süresi, şiddeti ve zaman içerisinde azalması ilerleyen zamanlarda bunların kronikleşmemesi adına oldukça önemli kriterler.
Yaptığımız çalışmayı sürdürüken ve sonucunda gördük ki zaman içerisinde yaşanan salgın sürecine ve değişen koşullara karşı bir şekilde uyum sağladık. Bununla birlikte yaşam ihtiyaçlarımız farklılaşsa da bu ihtiyaçları giderdik ve gidermeye devam ediyoruz. Bizler bu konuda zorluk çeken kişilere öncelikle nasıl bir süreç içerisinden geçtiğimize dair bir bakış sağlamak adına psikososyal destek verdik. Travmatik olay nedir, olay süresi içerisinde ve sonrasında verdiğimiz tepkiler, bu tepkilerin hangilerinin olağan olarak nitelendirebileceğini paylaştık. İçinden geçmekte olduğumuz bu zorlu süreç hepimize önemli ölçüde öğrenimler sağladı ve bizler de bu öğrenimleri deneyim çantalarımıza ekledik.
Türkiye’de gündem çok hızlı bir şekilde değişiyor. Sadece son iki yıla baktığımızda; salgın, depremler, yangınlar, seller, ekonomik kriz, kadın cinayetleri ve insani krizler bu gündem başlıklarından yalnızca birkaçı. Böylesine yoğun ve hızlı değişen gündem toplumun psikolojisini nasıl etkiliyor?
Türkiye’de gündem oldukça hızlı bir şekilde değişmekte ve değişimin içerisinde yaşayan bizlerin hayatları da bu gündeme bağlı olarak hızlı bir şekilde farklılaşmakta. Bizler değişimi genellikle olumlu olarak nitelendiririz fakat bazı değişimlerin hem kendisi hem de sonucu olumsuz durumlar ve duygular yaşatabilir.
Yaşanan bu değişimlerin bireylerin hayatlarında nerede durduğu ne derece önem arz ettiği, ne gibi etki ve sonuçlarının olduğu oldukça kişisel çıkarımlar da olsa topluma etki eden tarafından baktığımızda bu değişimlerin bizlerin hayatlarını olumsuz olarak etkilediği aşikar bir sonuçtur.
Yaşanan zorlayıcı deneyimler bireylerin baş etme becerisine göre çok farklı sonuçlar doğurabilir. Fakat farklı türlerde ve fazla sıklıkta gerçekleşen olumsuz deneyimlere karşı baş etme becerilerimizi kullanmakta ya da uygulamakta bile güçlük çekmeye başlayabiliriz. Toplum içerisinde yaşayan bireyler olarak kendimizi toplum içerisinde ayrı bir noktada düşünmemiz ve değerlendirmemiz oldukça güçtür. Özellikle bazı temel inançlarımızı temelden sarsan olaylar (doğal afetler, insan eli ile gerçekleştirilen saldırılar ve salgınlar) sonucunda, bireysel bazda olayı deneyimlemesek de ikincil travma olarak adlandırdığımız travmatik yaşantıdan kaçınmak günümüz şartlarında neredeyse imkansızdır. İkincil travma, travmatik yaşantıya doğrudan maruz kalan kişiler değil, dolaylı olarak maruz kalmak demektir. Buna yakınlarımızın olayı yaşaması veya televizyondan ya da sosyal medyadan o konu ile ilgili bilgimizin olması da dahildir. Yapılan araştırmaların sonucunda görüyoruz ki ikincil travmatik stres belirtileri ile birincil travmatik stres belirtileri arasında oldukça benzerlik görülmekte. Bu da bize yaşanan olumsuz bir olayı kendimiz yaşamasak bile ne denli etkilendiğimizi gösteriyor.
Tüm bu yaşanan olumsuz değişimler sonucunda bireysel olarak artan stres faktörleri ve daha yoğun kaygı yaşama halimiz toplumsal olarak de etkilerini gösteriyor. Toplumsal olarak daha mutsuz, gergin, tedirgin, tahammülsüz olmak gibi olumsuz duyguları hissetmemiz maalesef kaçınılmaz bir sonuç oldu. İçinde bulunduğumuz durumun diğer bir tarafından bakmak gerekir ise, bu gibi olumsuz duygularla baş etme becerisini desteklemek adına toplumsal olarak verdiğimiz reaksiyonlar bizleri daha yakın ve daha anlaşılır kılmakta.
Hibe desteğimizle gerçekleştirdiğiniz Depremden Etkilenenler için Psikolojik Destek Projesini yakın zamanda tamamladınız. Salgın sürecinde projede çeşitli değişiklikler yapmak zorunda kaldığınızı biliyoruz. Projenin amacından ve bu değişiklikler sonrasında gerçekleştirdiğiniz çalışmalardan bahseder misiniz?
Gerçekleştirdiğimiz proje ile 30 Ekim 2020 Ege Denizi depremi sonrası depremden doğrudan ve dolaylı biçimde etkilenen kişilere akut ve uzun dönemde psikolojik destek sağlamayı amaçladık. Fakat depremin, pandemi süreci içerisinde gerçekleşmesi nedeniyle deprem için planladığımız çalışmanın içerisine COVID-19’dan etkilenen kişileri de dahil etmeye ve iki çalışmayı birlikte yürütmeye karar verdik.
30 Ekim 2020 Ege Denizi depreminin gerçekleştiği akşam vakti itibariyle çalışmalarımıza başladık. Geçmiş yıllarda Türkiye’de yaşanan depremler ve diğer psikososyal destek çalışmalarda yer alan deneyimli meslektaşlarımız ile ilk etapta ihtiyaç belirleme çalışmaları yaptık ve faaliyetlerimizi nasıl bir şekilde yürütmemiz gerektiğine dair şemamızı oluşturduk.
1 Kasım 2020 tarihi itibariyle sosyal medyadan psikososyal destek çalışması için gönüllü psikolog çağrısına çıktık. 8 Kasım tarihinde yoğun başvurudan dolayı gönüllü başvuru sürecini sonlandırdık. Toplamda 2.460 öğrenci ve meslektaşımız, deprem sonrası psikososyal destek çalışması için gönüllü olmak istediklerini bildirdi. İlk haftadan itibaren, Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında yetkili kuruluş olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinatörlüğünde sahada yürütülen afet çalışmalarına destek sağlamak adına resmi başvurularımızı gerçekleştirdik ve bakanlığın İzmir İl Müdürlüğü ile bir protokol imzaladık. Bunun yanı sıra yine TAMP çerçevesinde yetkili kuruluşlardan birisi olan Türk Kızılay ile geçmiş afet çalışmalarında olduğu gibi işbirliği içerisinde hareket ettik.
Depremden sonra ilerleyen günlerde COVID-19 vaka sayılarının artması nedeniyle hem çadır alanlarında bulunan depremzedeleri hem de gönüllü olarak destek veren uzmanlarımızı riske atmamak adına ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sahadaki kısıtlamalarını da dikkate alarak deprem sahasındaki fiziki uzman sayılarımızı azaltma kararı aldık. Bununla birlikte psikolojik destek çalışmalarının önemli bir kısmını pandemi sürecinin başlaması ile tanıştığımız ve deneyim kazandığımız çevrimiçi bir platforma çekme kararı aldık. Platform, TPD İzmir Şube tarafından pandemi sürecinde halka yönelik uzaktan psikolojik destek sağlamak amacıyla deprem öncesi hayata geçirilmiş bir ücretsiz destek hattıdır. Böylece çalışmalarımızı kısa bir süre hem sahada kısıtlı bir şekilde hem de çevrimiçi olarak sürdürdük.
Yürüttüğümüz bu çalışma içerisinde çalışmaya gönüllü olarak destek veren ve vermek isteyen meslektaşlarımıza yönelik kısa ve uzun süreli eğitimler planladık ve uyguladık. Çalışmamızın pandemi süreci içerisinde gerçekleşmiş olması nedeniyle yürüttüğümüz daha önceki çalışmalarımızda afet, travma ve krize müdahale durumlarında uyguladığımız protokollerin dışına çıkmak ve bu sahaya uygun bir çalışma organize etmek durumunda kaldık. Bu sebeple Travma, Afet ve Kriz Birimi olarak değişen şartlar ve uygulanabilirliğini bizlerin de içinden geçerek deneyimlediğimiz çevrimiçi çalışma koşulları nedeniyle güncel duruma uygun ‘’Travma, Afet Eylem Planı’’ oluşturmak adına 24-26 Eylül 2021 tarihinde travma alanında deneyimli uzmanlarımızla 2 günlük bir çalışma düzenledik. Bu çalışma içinde yer alan uzmanlarımız belirlenen başlıklara yönelik gerekli verileri topladı ve değerlendirdi. Her başlık hem yüz yüze hem de çevrimiçi olarak düzenlendi. Şu anda çalışmayı bir rehbere çevirmek için gerekli düzenlemeleri yapıyoruz.
Destek talebinde bulunan kişiler ile ortalama 5-8 hafta süren görüşmeler yapıldığı için projenin bitiş tarihini göz önüne alarak 16 Kasım tarihi itibariyle sabit hattımızı sosyal medyadan duyurarak kapattık. Şu an halen devam eden görüşmelerimiz mevcut.
Proje kapsamında yürüttüğümüz bu çalışmanın sonucuna bakacak olursak;
- Çalışma içerisinde 344 meslektaşımız gönüllü olarak destek verdi.
- 3 Kasım 2020 – 15 Aralık 2021 tarihleri arasında toplamda 2.315 kişi ile 3.785 seans görüşme yapıldı.
- Tüm çalışma boyunca 11 uzmanımız, çalışma içerisinde destek veren uzmanlarımıza 98 süpervizyon grup oturumu ve 8 özbakım grup çalışması düzenledi.
- 26 ayrı oturum ile 2.608 meslektaşımıza eğitim verildi.
- Süreç içerisinde 13 oturum TPD İzmir Şube- Afet, Travma ve Kriz Birimi Koordinasyon ekibi toplantısı yapıldı.
İzmir Depremi Acil Destek Fonu kapsamında aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz mesaj var mı?
Bu çalışmanın sonucunda TPD İzmir Şube olarak çalışmayı koordine eden bizler önemli kazanımlar elde ettik. Öncelikle Türk Psikologlar Derneği Travma, Afet ve Kriz Birimi, 1999 Marmara depreminden sonra kurulmuştur. O tarihten bugüne aktif olarak ülkemizde gerçekleşen her türlü afet ya da kriz durumunda psikososyal destek çalışmaları ile devam etmiştir. Elde ettiğimiz verilere göre travma birimimizin en kalabalık gönüllü ağı ile en fazla destek verilen kişi sayısına ulaşılan çalışması ‘’Ege Denizi Depremine ve Koronavirüse Yönelik Psikososyal Destek Çalışması’’ oldu.
Afet sonrası yayınladığımız gönüllü çağrısına oldukça yüksek oranda geri dönüş aldık. Gelen başvurular sonrası gönüllü olarak destek vermek isteyen meslektaşlarımızın önemli bir çoğunluğunun daha önce travma eğitimi almamış ya da travma ile çalışmamış olması bizler için önem teşkil etmekteydi. Bu sorunu ortadan kaldırmak için TPD İzmir Şube, Travma Afet ve Kriz Birimi olarak geniş kapsamlı bir travma eğitimi düzenledik. Özellikle ilk teması sağlayan triaj ekibinde yer alan gönüllülerin gönüllülük sürelerini, kişisel yaşantılarını etkilemeyecek düzeyde tutmaya çalıştık. Bu eğitimler sayesinde, bundan sonra meydana gelecek afet ve kriz durumlarına psikososyal müdahalede eğitimli ve deneyimli meslektaş havuzumuzu genişletmiş olduk.
Önceki çalışmalarda deprem konusunda TPD Travma, Afet ve Kriz Birimi olarak deneyime sahip olsak da pandemi sürecinde çevrimiçi olarak yürüttüğümüz ilk deprem çalışmasını gerçekleştirdik. Çalışma içerisinde bulunan tüm gönüllü meslektaşlarımız için çok yeni olsa da oldukça deneyim dolu bir süreç oldu.
Değişen yeni düzene uygun oluşturduğumuz güncel format ve bunun deneyimi sonucunda elimizde var olan eylem planlarını yenilemek için gerçekleştirdiğimiz ‘’Travma, Afet Eylem Planı Çalışması’’ hem bu çalışmanın en önemli çıktısı hem de bundan sonra oluşabilecek çalışmalar için oldukça kıymetli bir kılavuz ve kaynak görevi görecektir.
Çalışma içerisinde gerçekleştirdiğimiz değerlendirme görüşmelerini yaparken, destek alan kişilerden ve meslektaşlarımıza eğitimler için açtığımız katılım formlarına, bizler için oldukça kıymetli ve anlamlı geri dönüşler ve mesajlar aldık. Bu mesajlar öncelikle süreç içerisinde gönüllü destek veren meslektaşlarımıza, çalışmayı koordine eden TPD İzmir Şube Travma, Afet ve Kriz Birimi Koordinasyon ekibine sonrasında böyle bir çalışma sürdürebilmemize olanak sağlayan Sivil Toplum için Destek Vakfı’na ve Turkey Mozaik Foundation’a gönderilmiştir.
Hepimiz için oldukça sarsıcı pandemi süreci içerisinde yaşanan bir afet sonrası yürüttüğümüz psikososyal destek çalışmasını bu denli işbirliği içerisinde devam ettirip sonlandırabilmemizdeki katkılarından dolayı ayrıca Sivil Toplum için Destek Vakfı çalışanlarına teşekkürlerimizi sunarız.
Türk Psikologlar Derneği İzmir Şubesi’nin 2022 yılı için öncelik vereceği alanlar ve çalışmalar neler olacak? Derneğin önümüzdeki dönem için planlarından bahseder misiniz?
Türk Psikologlar Derneği İzmir Şubesi olarak derneğimizin 6 ayrı alt birimi mevcuttur. Bunlar Travma, Afet ve Kriz Birimi, LGBTİQ Birimi, Çift ve Aile Çalışmaları Birimi, Meslek Özlük Hakları Birimi, Spor ve Egzersiz Psikolojisi Birimi, Psikoloji Öğrencileri Birimi, Çocuk ve Ergen Çalışmaları Birimi ve Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Birimi’dir.
Yaşanan doğal afetler ve salgın nedeniyle 2020-2022 çalışma yılı içerisinde Türk Psikologlar Derneği İzmir Şube’nin en aktif birimi, Travma, Afet ve Kriz Birimi oldu. Oldukça yoğun geçirdiğimiz 2 yıl içerisinde ihtiyaç dahilinde diğer birim ve şubelerde görev alan meslektaşlarımız Travma, Afet ve Kriz birimi olarak yürüttüğümüz çalışmalara gönüllü olarak destek verdi.
Her birimimizin ayrı bir oluşum amacı ve çalışma planı var. Bu çalışma planları 2022 yılında faaliyetlerine devam edecek şekilde organize edildi. Birimlerin aktiviteleri dahilinde çeşitli dernek ve kurumlarla ortak projeler planlanmaya ve yeni proje çalışmaları arayışlarımıza devam ediyoruz. Özellikle STDV ile yürüttüğümüz ‘’30 Ekim Ege Depremi ve Koronavirüse Yönelik Psikososyal Destek Çalışması’’ çıktılarına baktığımızda oldukça etkili ve verimli bir çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışma sonucunda dernek olarak daha fazla proje temelli ilerlemeyi, planladığımız çalışmaları sivil toplum kuruluşlarının desteği ile hayata geçirmeyi istiyoruz ve bunu için çalışıyoruz. Sadece ülkemizde yaşanan afetlere yönelik değil çocuklara ve kadınlara yönelik planladığımız çalışmaları da projeleştirip daha kalıcı ve kapsamlı hale getirmek en temel amaçlarımız arasında yer alıyor.
Her yıl düzenlediğimiz travma sempozyumunu geçtiğimiz yıl hem pandemi hem de Travma, Afet ve Kriz Birim’nin yoğunluğu nedeniyle gerçekleştiremedik fakat 2022 yılı içerisinde 4. Travma Sempozyumu’nu gerçekleştirmek için çalışmalarımız devam ediyor. Proje dahilinde gerçekleştirdiğimiz ‘’ Travma, Afet Eylem Planı’’ çalışmasının çıktısı olarak bir rehber hazırlıyoruz. 2022 Ocak-Şubat ayları içerisinde bu rehberi basım aşamasına getirip meslektaşlarımızla paylaşmak istiyoruz. Bunun yanı sıra güncel konularımızdan bir diğeri de Meslek Özlük Hakları Birimi tarafından sürdürülen meslek yasası çalışması. Meslek yasası taslağımızın onaylanmasına dair gerekli faaliyetler ve bilgilendirme toplantıları yapıyoruz.
Kısacası pandemi nedeniyle kısıtlamak zorunda kaldığımız birçok faaliyeti 2022 yılı içerisinde sağlıkla gerçekleştirebilmeyi amaçlıyoruz. Bu nedenle de bizleri oldukça yoğun bir yılın beklediğini şimdiden söyleyebiliriz.
Son Yorumlar