
Açık Alan Derneği’nin bir girişimi olan ve derin yoksulluk ile mücadele etmek amacıyla hayata geçirilen Derin Yoksulluk Ağı (DYA), derin yoksulluğun sürdürülemez koşullarını görünür kılmak ve yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmak için çalışmalar yürütüyor. Derin Yoksulluk Ağı, #EvdenDeğiştir kampanyası ile pandeminin başından beri bağışçılarla derin yoksulluk koşullarında kişileri temel ihtiyaç desteği sağlamak için bir araya getiriyor. 30 Kasım 2021 tarihinde ilk kez çevrimiçi olarak gerçekleştirdiğimiz Destekle Değiştir etkinliğine katılan sivil toplum kuruluşundan birisi olan DYA, sağladığımız hibe desteği ile Derin Yoksulluk Koşullarında Yaşayan Yalnız Annelere Temel İhtiyaç Desteği projesini hayata geçirecek. Proje kapsamında; 36 kadına 8 ay süreyle temel gıda ve hijyen ürünleri desteği sağlayacak. Aynı zamanda DYA, birlikte çalıştığı kadınların psiko-sosyal ve hukuki destek hizmetlerine erişimini sağlamak ve istihdama katılımını teşvik etmek amacıyla çeşitlik etkinlikler ve atölyeler düzenleyecek.
Derin Yoksulluk Ağı Açık Alan Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Derin Yoksulluk Ağı Araştırma ve Savunu Proje Koordinatörü Şevval Şener ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; pandemi ve daha da derinleşen ekonomik kriz ile beraber derin yoksulluğun nasıl değiştiği, birlikte çalıştıkları ailelerin ihtiyaçlarında yaşanan değişim, sağladıkları yardımlar, Destekle Değiştir etkinliği ve proje kapsamında yürütecekleri faaliyetler hakkında konuştuk.
Sivil Toplum için Destek Vakfı’nı takip edenler Derin Yoksulluk Ağı’nı ve çalışmalarını yakından tanıyorlar. Derneğinizle ilk kez tanışacak olan okuyucularımız için Derin Yoksulluk Ağı’nın kuruluş hikayesinden ve çalışmalarından kısaca bahseder misiniz?
Derin Yoksulluk Ağı, İstanbul’da sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı çeşitli mahallelerde ve Çimenev Bilim ve Sanat Merkezi’nde hem kadın hem de çocuklara yönelik çeşitli atölyeler yürüten, bu mahallelerde artan yoksulluğu, günlük ve güvencesiz işlerde çalışan, sistematik olarak ayrımcılık ve dışlanmaya maruz kalmış kişilerin içinde olduğu yoksulluk döngüsünü araştırmak isteyen bir grup gönüllü tarafından kuruldu.
Artan ekonomik kriz ve 2020 Mart ayında başlayan pandemi ile birlikte yaşam koşulları zorlaştı. Hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulamaları, sokakta seyyar satıcılık yapmanın yasaklanması ya da kısıtlanması, pandemiden ötürü alınan önlemler günlük ve güvencesiz işlerde çalışan kişilerin işlerini, dolayısıyla da günlük gelirlerini kaybetmelerine sebep oldu. Bahsettiğimiz işler temizlik, fabrika, inşaat ve tekstil işçiliği, seyyar satıcılık, hurda ve kâğıt toplayıcılığı, bıçak bileyiciliği gibi işlerdir.
Biz de tam bu dönemde en temel ihtiyaçların karşılanamadığını, atölyelere devam eden kişilerin gıda, fatura ve kira desteğine ihtiyaç duyduğunu fark ettik ve evden değiştir isminde bir dayanışma kampanyası başlattık.
Derin yoksulluk alanında çalışmaya başlarken dayanışma kampanyası acil durum müdahalesi olarak önemliydi. Ancak yoksulluğun boyutlarını ve neden olduğu insan hakları ihlallerini araştırmak ve yoksulluğun insan hakları ihlali olarak ele alınması için veriye dayalı bir savunu yapmak da oldukça gerekliydi. Bunun yanı sıra, dayanışma ağının bir parçası olan ve yoksulluğu bizzat deneyimleyen kişilerin güçlendirilmesi ve ihtiyaç duyduğu alanlarda diğer kamu kaynaklarına ve STK’lara erişebilmesi için bir sosyal hizmet desteği sağlamanın da önemini fark ettik.
İki yılda kurumsal kapasitemizi geliştirerek üç ana faaliyet alanı oluşturduk: Evden Değiştir Dayanışma Kampanyası, Araştırma & Savunu ve Sosyal Hizmet ile Güçlendirme. Bu doğrultuda; hak temelli yaklaşım, dayanışma, sürdürülebilirlik, acil müdahale, insan onurunun korunması, katılım, açık alan, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleri doğrultusunda faaliyetlerimizi yürütmeye başladık.
Geçtiğimiz iki yıl içerisinde dayanışma kampanyası ve sosyal hizmet güçlendirme çalışmaları dışında 2 Araştırma Raporu, 6 Bilgi Notu, 2 Acil Çağrı, 1 Hikâye Kitabı ve 1 Kuşlu Takvim yayımladık.
Kuruluşumuzdan bu yana yürüttüğümüz faaliyetlere dair bilgi almak için Ocak 2022’de yayımladığımız 2020-21 Faaliyet Raporu’nu inceleyebilirsiniz.
Sahadaki deneyimlerinizden de yola çıkarak, Derin Yoksulluk Ağı’nın pandeminin başından beri ulaştığı ve birlikte çalıştığı kişilerin durumu, öne çıkan ihtiyaçları, sağladığınız yardımların kapsamı ve etkisi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kasım 2020’de yayımladığımız Pandemi ve İnsan Haklarına Erişim araştırması Derin Yoksulluk Ağı olarak çalışmalarımızın temelini oluşturdu. Bu rapora göre hanelerin %66’sında yetişkinlerin günlük işini ve gelirini kaybettiği, %6’sında sadece çocukların, %13’ünde ise yetişkinler ile birlikte çocukların da çalıştığı görülüyor. Hanelerin %82’si yeterli miktarda gıdaya erişemediğini, %87’si bebek bezi ve maması alamadığını dile getiriyor. Benzer şekilde, pandemi döneminde bu hanelerin %67’sinin maske ve dezenfektana erişemediği görülüyor. Okula devam eden çocukların %57’si dijital eşitsizlik, bilgisizlik ve takip eden bir yetişkin olmaması nedeniyle uzaktan eğitimi takip edemediğini ve %11’i okula devam etmeyeceğini söylüyor. Elektrik ve su faturalarının ödenememesi nedeniyle kapandığını, kiraların ödenememesi nedeniyle insanların evden çıkarıldığını biliyoruz.
Güncel verilerimize göre hanelerin %20’si çadır ve barakada, %41’i fiziksel koşulları uygun olmayan gecekondularda yaşıyor. %55’inde en az bir kronik hastalık bulunuyor. Hanelerin %39’unda barınma koşullarına bağlı erken yaşta astım ve KOAH hastalığı, beslenme biçiminin tetikleyebildiği diyabet hastalığının olduğunu görüyoruz. Talep edilen ihtiyaçların sıralamasına baktığımızda öncelikle gıda ve bebek maması, ardından bebek bezi, kıyafet ve beyaz eşyalar geliyor. Hanelerin %42’sinde yetişkinler okuma yazma bilmiyor, %18’i hiç okula gitmemiş, lise mezunu olanların oranı ise sadece %2. Okul öncesi çağındaki çocukların %70’i kreş ya da anasınıfına gitmiyor ve bunun en önemli sebebi mahallede ücretsiz anasınıfı/kreş olmaması.
“Evimiz karantina altında. Ben, annem, çocuklarım korona. Yiyecek yok. Bize diyorlar ki, dışarı çıkmayın. Çıkmıyoruz. Diyorlar ki, bağışıklık sisteminizi güçlendirin. Nasıl yapacağız, koronadan mı açlıktan mı ölelim?”
“Bebeğim 3 yaşında. Çok zayıf; 5 yerine 3 numara bez yollayın. Oğlumsa 8 yaşında ama 6 yaş gibi.”
Tüm bu verilere bakıldığında öne çıkan ihtiyaçların aslında çok kapsamlı olduğu, kişilerin neredeyse tüm haklarına erişmekte güçlük çektiği görülüyor. Biz de bu doğrultuda politika bazlı değişimler olması için araştırma ve savunuculuk faaliyetleri yürütürken, Evden Değiştir kampanyası ve sosyal hizmet çalışmaları ile doğrudan yoksulluk yaşayan kişilere destek oluyoruz.
İstanbul Çekmeköy, Sancaktepe, Ümraniye, Beyoğlu, Fatih ve Şişli odağında olmak üzere her ay 300’den fazla haneye 400 TL (2021) / 500-600 TL (2022) bakiyeli market kartı ulaştırıyoruz. Ayrıca Mobil Gıda Bankası aracılığı ile 150 haneye temel ihtiyaç desteği sağlıyoruz. Dönemsel olarak yapılan kampanyalar ya da işbirlikleri ile kıyafet, kırtasiye, hijyen kitleri, oyuncak, kitap destekleri de sağlıyoruz. Yakın zamanda belirlediğimiz bir mahallede TOKTUT işbirliği ile haftalık sıcak yemek desteklerine de başladık.
Bu süreçte kişilerin DYA’dan gelecek desteklere bağımlı kalmaması için nasıl güçlendirilebileceği üzerine de kafa yoruyor, sosyal hizmet uzmanları aracılığı ile yüksek risk altında olan kişilerin ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirme ve takip yapıyoruz. Fakat ekonomik krizin ve enflasyonun etkileri nedeni ile süreç geçtikçe dayanışma ağına dahil olmak isteyen, bize ulaşan hane sayısı artıyor.
Salgın koşullarının yanı sıra ekonomik kriz de birlikte çalıştığınız aileleri olumsuz şekilde etkiledi. Derin Yoksulluk Ağı’nın çalışmalarına başladığı dönemden bugüne geldiğimizde Türkiye’de derin yoksulluk nasıl değişti? Bu çerçevede, birlikte çalıştığınız ailelerin ihtiyaçlarında yaşanan değişimlerden ve mevcut durumdan bahseder misiniz?
Pandemi döneminde insanlar ellerindeki kısıtlı ve günlük parayı idare edebilmek için bakkaldan veresiye alışveriş yapmak, birbirlerine destek olmak, 1 litre sıvı yağ almak yerine bir bardak almak ya da bebek bezini paket halinde almak yerine 3-4 adet almak gibi çeşitli yöntemler geliştirmek zorunda kaldı. Ancak artan enflasyon, düşen alım gücü ve fiyat artışları artık insanların geliştirdiği bu yöntemleri de boşa çıkarıyor. Beslenme yetersizliği nedeniyle sütü yetersiz olan anneler, mama alamadığı için çocuklarını şekerli suyla beslemeye başladı. Bakkaldan taneyle alınan bezler, bardakla alınan sıvı yağlar artık lüks oldu. Uzaktan eğitimi internet ve tablete erişimi olmadığı için takip edemeyen çocuklar, yüz yüze eğitimin başlamasıyla okula geri dönmediler. Çalışmaya başlayan çocukların sayısı arttı. Nesilden nesile devreden yoksulluk döngüsü, hiç olmadığı kadar çok kişiyi kıskacına aldı. Bütün bunların yanı sıra kira ödemekte zorlanan aileler sürekli olarak evsiz kalma, sokakta kalma korkusu yaşıyor. Bu konuyla ilgili olarak beraber çalışma yürüttüğümüz ailelerden gelen geri bildirimleri sizlerle paylaşmak isteriz.
“Kiramı ödeyemedim. Oturduğum ev fare ve böcekle doluydu. Yarı yıkıktı. Şimdi sokağa attılar. Hurda topladığım arabada geçirdik geceyi çocuklarla. Arabanın üstünü kapatmayı düşünüyorum.”
“Okul çantası varmış 49 TL markette. Sabah saat 9 olmadan gittim, kapısında kuyruk vardı. Erkenden sıraya girmiş insanlar. İçeri girdim kasiyer çanta bitti dedi. Ne yapacağız bilmiyorum.”
Tüm bu verileri ve gözlemleri analiz ettiğimizde; derin yoksulluk koşullarında yaşayan kişilerin beslenmeden barınmaya, eğitim hakkından sağlık hizmetlerine erişime ve sosyal katılıma kadar her alanda haklarına erişmekte zorluk yaşadığını görüyoruz. Aynı zamanda, yoksulluk döngüsünün nesilden nesle aktarıldığını ve bu durumun sistematik bir tarafı olduğunu da gözlemliyoruz.
Mahallelerde park ve kreşlerin olmaması, çocukların uzaktan eğitime geçişle birlikte okuldan kopması, yetişkinlerin zamanında okulu bırakıp çalışmak zorunda kalmış olması ve buna bağlı olarak okuma yazma bilmiyor olmalası, düzenli ve güvenli bir istihdama katılamıyor olması, sağlık ve sosyal güvencelerinin olmaması yoksulluk koşullarında yaşayan bireylerin sorumluluğu değildir. Bu sorun son 2 yılda derinleşen ekonomik krizin de sonucu değildir. Uzun yıllardır süregelen sistematik ayrımcılığın ve yoksulluğa karşı hak temelli, önleyici ve bütünsel politikaların geliştirilmemesinin bir sonucu.
Oysa Türkiye devletinin de taraf olduğu Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı Madde 30 yoksulluk ve sosyal dışlanmaya karşı korunma hakkını tanıyor: “Akit Taraflar, toplumsal dışlanma ve yoksulluğa karşı korunma hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla; toplumsal dışlanma ve yoksulluk durumunda yaşayan ya da bu duruma düşme tehlikesinde olan kişilerin ve ailelerinin, özellikle istihdam, konut, eğitim, öğrenim, kültür ile sosyal ve tıbbi yardım olanaklarına fiilen ulaşmalarını teşvik edecek genel ve eşgüdümlü bir yaklaşım çerçevesinde önlemler almayı taahhüt ederler”.
Bizler yoksullukla mücadelenin partiler üstü bir hak mücadelesi olduğunu düşünüyor ve bu kapsamda bir savunu yürütüyoruz. Ne yazık ki toplumda, medyada ve siyasal düzlemde yoksulluğa bakış açısı ön yargılarla dolu. Ama bu ön yargıların hem medya dilinde hem de siyasal söylemde kırılmaya başladığını görmek, yoksulluğun insan hakları çerçevesinde ele alınmaya başlanması ve bu doğrultuda bir dil geliştirilmesi umut verici.
Derin Yoksulluk Ağı, 30 Kasım 2021’de ilk kez çevrimiçi olarak düzenlediğimiz Destekle Değiştir etkinliğinde yer alan STK’lardan biri oldu. Destekle Değiştir sürecindeki deneyimlerinizi ve bu sürecin derneğinize kattıklarını bizimle paylaşır mısınız?
DYA olarak ilk defa böyle bir etkinliğine katıldık. Destekle Değiştir etkinliği sırasında 6 dakika içerisinde hem faaliyetlerimizi hem birlikte neler değiştirebileceğimizi hem de destekçilerin neden bize güvenebileceğini anlatmamız gerekiyordu. Yoksulluk hakkında konuşmak acıma, çaresizlik ve umutsuzluk hislerini tetikleyen, aynı zamanda çokça istismar edilmiş bir alan. Sunum sırasında, insan onurunu koruyan bir dil ile kısa bir süre içerisinde sorunu aktarıp değişim yolları için umut yaratmak aşmamız gereken zorlu bir görev oldu. Bu süreçte hem İletişim Uzmanımız Damla Özlüer’in hem de Sivil Toplum için Destek Vakfı (STDV) ekibinin verdiği geribildirimler, o dili kurmamız konusunda bize çok yardımcı oldu. Aslında Destekle Değiştir etkinliği sunumuna hazırlanmak destekçiler ile ilişkilenirken kurduğumuz dili de yeniden şekillendirmemizi sağladı.
Gayet profesyonel bir şekilde yürütülen etkinlik süreci, genç ve yeni bir ekip olan bizim için kapasite geliştirme desteğine de dönüşmüş oldu. Destekle Değiştir etkinliği sayesinde dayanışmaya ve mücadeleye katılıp harekete geçebilecek bir kitlenin varlığını görmek bizim için umut vericiydi.
Destekle Değiştir etkinliğinde katılımcılara Derin Yoksulluk Koşullarında Yaşayan Yalnız Annelere Temel İhtiyaç Desteği projesini sundunuz. Projenin amacından ve bu kapsamda yapacağınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Yoksulluğu ele alırken her bireyin yoksulluğunu ayrı ele almak gerekiyor çünkü neden olduğu insan hakları ihlalleri her bireyi ayrı etkiliyor. Kadınlar da bu hak ihlallerini çok katmanlı bir şekilde yaşıyor. Çoğu zaman toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin getirdiği roller nedeniyle hanenin tüm yükü kadınlarda oluyor. Özellikle hanede bakım gerektiren yaşlı, çocuk, hasta birey ya da bireyler varsa kadın tüm ihtiyaçları karşılayan, sosyal desteklere ulaşmaya çalışan, bu sürecin fiziksel ve psikolojik yükünü taşıyan kişi oluyor. Derin Yoksulluk Ağı olarak destek olduğumuz hanelerdeki bireylerin %32’si okula hiç gitmemiş, %30’u ise ilkokul terk etmiş. Hanelerde okulu ilk bırakmak zorunda olanlar ise kız çocukları.
Bu durumun yanı sıra kadınlar sağlık, temel bakım veya hijyenik ürünlere erişim noktasında birçok sıkıntı yaşıyorlar. Görüşme yaptığımız kadınların %82’si pandemi döneminde hijyenik ped ürünlerine erişemediğini belirtti. Benzer şekilde, ped harcamasının lüks olarak görüldüğü hanelerde, kadınların ped almak yerine çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamayı tercih ettiği gördük. Ev içi temizlik malzemelerine de erişemeyen birçok kadın sadece su kullanarak temizlik yapabildiğini belirtti.
Pandemi Döneminde Derin Yoksulluk ve Haklara Erişim Araştırması kapsamında görüşme yaptığımız hanelerin %66’sında kadınlar çalışmıyordu. Hanelerdeki çalışmayan yetişkinlerin %55’i çocuk bakımı yükümlülüğü sebebiyle çalışmadığını belirtti.
Önümüzdeki dönemde İstanbul’da ikamet eden 60 yalnız kadını bütünsel yöntemlerle desteklemeyi hedefliyoruz. Sağladığınız hibe desteği ile temel gıda ihtiyacının yanı sıra kadınların psikolojik, sosyal ve ekonomik gelişimlerini ve temel hayat becerilerini destekleyecek ihtiyaca yönelik atölyeler de düzenleyeceğiz. Bir sosyal hizmet uzmanı, projeye dahil olan 60 kadın için bireysel sosyal hizmet vaka planlaması hazırlayıp takibini yapacak. Bu planlama kadınları istihdama yönlendirmek, kamu kurumlarından alabilecekleri kaynaklardan faydalanmalarını sağlamak, özel eğitim ve bakım hizmetlerine erişimlerini sağlamak gibi çeşitlenen hizmetleri kapsayacak.
Son Yorumlar