Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği (TTM) yoksulluk, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığın azaltılmasını amacıyla Beyoğlu, Tarlabaşı’nda koruma, güçlenme ve savunuculuk faaliyetleri yürütüyor. Kurumsal Destek Fonu’nun 2020 döneminde Kahane Foundation finansmanıyla hibe ve mentorluk desteği sağladığımız TTM, finansal sürdürülebilirlik ve iletişim alanlarında kurumsal kapasitesini güçlendirmek için çalışmalar yaptı.
Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği Kapasite Geliştirme Koordinatörü Naci Emre Boran ile yaptığımız röportajda; 15.yılını kutlayan TTM’in alan ile ilgili tecrübelerini, normalleşmenin birlikte çalıştıkları gruplar üzerindeki etkisini, derneğin 2022 yılı için planlarını ve hibe kapsamında yürüttükleri çalışmaları konuştuk.
Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği yakın zamanda 15.yaşını kutladı. Aradan geçen 15 yılı değerlendirdiğinizde, çalışma alanınız ve buna paralel olarak TTM’in yaşadığı değişime dair öne çıkan noktalardan bahsedebilir misiniz?
2007’de dernekleşen TTM’nin kuruluş amacı İstanbul’un oldukça merkezi bir yerinde olmasına rağmen çok çeşitli sebeplerle, temel olarak da göç ve yoksulluk sebepleriyle kent yaşamına eşit erişemeyen grupların güçlenmesi ve desteklenmesini sağlamaktı. Tarlabaşı’nda çok boyutlu yoksunluklar yaşayan gruplar arasında bir arada yaşamayı güçlendirmeyi, barışçıl bir diyalog ortamı ve güvenli alanlar yaratabilmeyi amaçladık. Bu amacı halen de sürdürüyoruz.
2011 yılından bu yana Suriye’den gelen büyük göç dalgasıyla; haklara erişim, göç çalışmaları, koruma faaliyetleri, sosyal uyum, bir arada yaşam ve çocuk güvenliği konularına odaklandık. Çocuklarla yürüttüğümüz çalışmalar; çocuk katılımı, çocuk gelişimi ve insan hakları perspektifinde çocuklarla oyun temelli ve sosyal aktivitelerken, yetişkinler için özellikle kadınlarla beraber yürüttüğümüz çalışmaları kendilerinin ve çocuklarının güçlenmesi ve gelişimi amacıyla iletişim, sağlık, psikolojik destek alanlarında gerçekleştirdik. TTM, felsefe, sirk, sanat gibi çocuk atölyelerini kurulduğu ilk yıllardan bugüne sürdürmeye devam ederken, 2017-2020 arasında yürütülen Suriye ve Türkiye’den çocukların bir arada katıldıkları Çok Güzel Atölye ile çocuk çalışmaları alanı için örnek bir çalışma ortaya koydu.
TTM 2016-2021 yılları arasında hedef kitlesi çocuk ve kadınlar olan 25’ten fazla proje gerçekleştirdi. Bu yıllarda güçlenme faaliyetlerini sürdürürken bir yandan da koruma ve savunuculuk alanındaki kurumsal kapasitemizi güçlendirdik. Salgın döneminin başlamasıyla uzaktan çalışmaya geçişte faaliyetlerimize hiç ara vermeden dönüştürebilmemizdeki en önemli neden faydalanıcıların değişen ihtiyaçlarına her zaman cevap vermeye çalışmış olan TTM’nin örgüt deneyimidir. Psikolojik danışmanlık ve atölyeler gibi faaliyetlerimizi sürdürürken internet erişimi desteği, çocukların haklarına erişimine ilişkin yayınladığımız raporlar ve doğru bilgiye erişimlerini desteklemek için hazırladığımız animasyon gibi faaliyetler ile koruma ve savunuculuk alanında da faydalanıcılarımızın haklarına erişimini güçlendirebildik. 2019 döneminde başlayan kurumsal çalışmalar ile bir yandan çocuk güvenliği başta olmak üzere ilkesel duruşumuzu yansıtan kurumsal politikalarımızı diğer yandan da önceliklendirdiğimiz toplumsal sorunlar, hedef kitle ve faaliyet programlarımızı uzun vadeli bir perspektifle hak temelli toplum merkezi modeli olarak somutlaştırdık. Kadın ve çocukların eşit önem verildiği koruma, güçlenme ve savunuculuk programlarımızı toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ayrımcılık ve yoksulluğun azaltılması için sürdürmeye devam edeceğiz.
Türkiye’de Mayıs 2021 itibari ile kademeli normalleşme süreci başladı. Normalleşmenin birlikte çalıştığınız gruplar üzerindeki etkisinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yeni ortaya çıkan ya da derinleşen ihtiyaçlarla karşılaştınız mı?
2020 Mart ayından itibaren salgının etkileri Tarlabaşı’ndaki var olan yoksulluğun derinleşmesine neden oldu. Hanelerdeki işsizlik arttı. Temel haklara erişimde sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Bu bağlamda normalleşmenin olumlu bir etkisinin olduğunu söylemek oldukça güç. Diğer taraftan okulların açılması ve yeniden yüz yüze eğitime geçilmesi, uzaktan eğitime erişemeyen çocukların yaşadığı sorunların sonuçlarını daha da görünür kılmaya başladı. Faydalanıcımız olan çocuklar, okula adaptasyonda önemli güçlükler yaşıyor ve eğitim haklarına erişimin desteklenmesine yönelik büyük eksiklikler mevcut. Salgının seyrindeki ve önlemlerin yönetimindeki belirsizlik de bu sorunları derinleştiriyor.
Kurumsal Destek Fonu’nun 2020 döneminde Vakfımızdan aldığınız hibe ve kapasite gelişim desteği ile TTM’nin kurumsal gelişimi için hangi alanlara odaklandınız? Hibe desteğimizle yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Fon kapsamında odaklandığımız kurumsal gelişim alanı finansal sürdürülebilirlikti. Bu bağlamda hem kurumsal kapasitemizi güçlendirecek çalışmalar yapma fırsatı bulduk hem de fon süresi içinde yeni kaynaklar geliştirebildik. Özel gün sertifika tasarımı, kurumsal sosyal medya yönergesi, bireysel bağışçı geliştirme için yönergeler, yıllık faaliyet raporu, kurumsal internet sitesinin güvenli hale getirilmesi gibi çıktıları olan iletişim çalışmaları ile kaynak geliştirme faaliyetlerimizi uzun vadede destekleyebileceğiz. Diğer taraftan mentörümüzün desteği ile farklı kaynak geliştirme yöntemlerine ilişkin kurumsal bilgimizi arttırdık. Aynı zamanda da farklı uzmanlık alanlarında bizi destekleyebilecek yeni gönüllülere de ulaşabildik. Aylık e-bültenlerimizin açılma oranında ve sosyal medya takipçi sayımızdaki artış iletişim çalışmalarımızın göstergeleriydi. Düzenli bireysel bağışçılarımızla iletişimimizi güçlendirdik ve bireysel bağışçı sayımızda önemli bir artış sağladık. Fon veren kurumlarla iletişim çalışmalarımızı da sistematik hale getirdik. Hibe süresince gerçekleştirdiğimiz kurumsal ve proje fon başvurularının olumlu sonuçları finansal sürdürülebilirlik açısından önemli etkileri oldu.
Kurumsal Destek Fonu kapsamında aldığınız desteğin derneğinize ve çalışmalarınıza nasıl bir katkısı oldu? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?
Türkiye’de özellikle hak temelli çalışmalar yürüten STÖ’lerin erişebileceği kurumsal destekler oldukça sınırlı. Bu alanda Sivil Toplum için Destek Vakfı (STDV) önemli bir rol oynuyor. STDV’den aldığımız destek, faaliyetlerimiz için ihtiyacımız olan finansal sürdürülebilirliğimizi kurumsal stratejimize uygun olarak devam ettirebilmemize olanak tanıdı. STDV’nin farklı STÖ’lerin bir araya gelmesini sağladığı eğitimlerle deneyim paylaşımı imkânı bulduk. Bu kurumsal destek programının hem hibe miktarının hem de örgütleri desteklediği bağlamların güçlendirilmesi yaratacağı etkiyi de büyütecektir.
Salgın koşulları ve ekonomik krizin etkisi TTM’nin 2022 yılı için planlarında bir değişikliğe neden oldu mu? Önümüzdeki dönemde yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Bu dönemde bir taraftan hali hazırdaki faaliyetlerimizi sürdürürken diğer taraftan TTM’nin stratejisinde önceliklendirdiği yoksulluğun azaltılmasını yönelik faaliyetlerimize ve projelerimize yoğunlaşmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda kurguladığımız dezavantajlı kılınmış kadınların istihdama erişiminin desteklenmesini amaçlayan ve bir model oluşturmayı hedeflediğimiz projemize başladık. 2022-2023 sürecinde devam edecek olan ve Hollanda Büyükelçiliği tarafından desteklenen projede, dezavantajlı kılınmış kadınlara odaklanan bir saha raporu ve bu rapora bağlı savunuculuk faaliyetleri yapacağız. Projenin amaçlarından biri de yerel yönetimlerin bu konuyu gündemleştirmelerini sağlamak. Diğer taraftan koruma programımız kapsamında yaptığımız kurum yönlendirmelerine ilişkin bir ağ oluşturabilmek ve bu yolla ayni/nakdi destek yönlendirmeleri başta olmak üzere Tarlabaşı’nda yaşayanların kamu hizmetlerine ve bu yolla da temel haklara erişimlerini desteklemeyi hedefliyoruz.