
Kurumsal Destek Fonu’nun 2018 döneminde desteklediğimiz Yeryüzü Derneği’nden Aytaç Tolga Timur ile 10. yılını geride bırakan derneğin çalışmalarını, Türkiye’de ekoloji hareketinin gelişimini ve kurumsal hibenin derneğin çalışmalarına katkısını konuştuk.
Yeryüzü Derneği, sizin deyiminizle “sürdürülebilir, ekolojik ve şenlikli” bir toplumun mümkün olduğuna inanıyor ve çalışmalarını bu vizyon doğrultusunda yürütüyor. Bu kapsam geliştirdiğiniz yaklaşım ve çalışmalarınız hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Genellikle sivil toplum örgütleri birer çatı olma eğilimindedir. Oysa biz dernekte tam aksini, bir zemin olmayı deneyimliyoruz. İkisi arasında çok temel bir fark var. İlki üstenci, ben bilirimci ve “bilinçlendirme” iddiası taşıyan bir tutum. Oysa ikincisi insanlara alan açan, etkileşimin önemine inanan ve deneyimi öne çıkaran bir yaklaşım. Peki bu nasıl mümkün? Elimizde sağlam matematiksel bir formül yok. Orta yerde bir kaos var ve bunun girdabından nereden çıkılır belli değil. Doğa, el yordamıyla bize yol gösteriyor ama çıkış yolu için garanti asla vermiyor. Doğada hiçbir yerde bir tür, tamamen diğer türlere baskın halde değil. Birlikte varlar. Bu motto yani “birlikte var olmak, kimseyi geride bırakmamak” bizim için çok önemli. İşte bizim Yeryüzü deneyimimiz buradan hareket ediyor. Sürdürülebilir çünkü buna mecburuz. Ekolojik çünkü buna inanıyoruz. Şenlikli çünkü neden sıkıcı olsun ki?
Sizce günümüzün şehir hayatının içerisinde doğa dostu bir yaşam mümkün mü? Yeryüzü Derneği olarak bu konudaki önerileriniz neler?
Bugün ülkemizin yüzde sekseni ve hatta daha fazlası şehirlerde yaşıyor. O halde gezegen için çıkar yol şehirlerden geçiyor. Onu yok sayamaz ya da önemsiz gösteremeyiz. Şehirlerin bu nüfus ağırlığının yanı sıra bizce ikinci önemli noktası yeni fikirlerin %97 oranında şehirlerde ortaya çıkması. Çünkü bir permakültür kavramı ile ifade etmek istersek; şehirlerde kenar etkisi çok yüksek. Yani farklılıklar karşılaşıyor, ilişki ve iletişim kuruyor; işte buradan yaratıcılık fışkırıyor. Bu, şehirlerin gücü. Demek ki bizim başlama noktamız, doğru bir yer. Peki şehirde ekolojik yaşamı başarmak ne kadar mümkün? Bunu belirleyecek ve cevap verecek ise deneyimin kendisi. Orta yere serilen iddianın gerçekleşme ihtimalini, o iddiaya sarılanların çabası belirliyor.
Yeryüzü Derneği yatay bir örgütlenme ve çalışmalarını gönüllülük temeliyle gerçekleştiriyor. Bu tür bir yapılanmayı tercih etmenizin sebebi nedir? Olumlu yanları ve zorluklarını paylaşabilir misiniz?
Yatay bir topluluğun en ayırt edici özelliği, katılımcıların önünü açmasıdır. Kendini ifade etme, sınırlara takılmama ve utangaçlık hissetmeme. Bu saydıklarımız sadece düşüncelerimiz değil, yer yer duygularımız. Belli ki ikisi de sağlıklıysa bir araya gelebiliyoruz. Sadece bir akıl varlığı değiliz, duygularımız ile var oluyoruz. Neticede kendimizi iyi hissettiğimiz alanda yer kaplıyoruz, aksi halde buharlaşıyoruz. Zorlukları sadece alışma sürecinde mevcut. Bu süreç çok kısa çünkü besbelli ki doğamıza uygun olan, kendimizi iyi hissettiğimiz yerde bulunmak.
Vakfımızın Kurumsal Destek Fonu 2018 döneminde aldığınız hibeyi hangi amaçla kullandınız? Bu destek Yeryüzü Derneği’nin kurumsal gelişimi açısından nasıl bir katkı sağladı?
Bizim için insan kaynağı çok önemli. Desteği bu yönde kullandık ve bize kazandırdığı ivmeye biz de şaşırdık. Etkinliklerimizin niteliği ve insani yanı güçlendi. Bize bir şekilde ulaşan; gönüllü olan, sadece ses vermek isteyen ya da etkinliklere katılmak isteyen bütün yurttaşlara sadece cevap vererek dahi, onların gönlünde bir yer açtık.
Yeryüzü Derneği olarak 2019’da 10. yılınızı kutladınız. Bu süreçte hem Türkiye’de hem dünyada çevre hareketi birçok değişimden geçti. Bu değişim sürecini nasıl yorumluyorsunuz? İklim krizinin sonuçlarının daha da görünür hale geldiği bu ortamda çevre ve ekoloji hareketinin geleceğinin nasıl şekilleneceğini düşünüyorsunuz?
Geçtiğimiz 10 yıllık süreçte ekoloji hareket geometrik olarak büyüdü. Sadece bizim ülkemizde değil, dünyada da. Görünür ve hissedilir olan doğal felaketlerin bunun birinci nedeni olduğunu düşünüyoruz. Doğa artık insanlığa sınırlarını hatırlatıyor. Önceleri bunu seve okşaya yaparken şimdi çığlık atıyor. Umuyoruz bu ses, insanlığın kulağında karşılığını bulur. Çünkü insanlık henüz ölmedi. Ama duyulmazsa, bundan sonra yaşayacaklarımız çok daha zorlu olacak. Doğa henüz son sözünü söylemedi.
Önceki sorumuza verdiğiniz yanıt doğrultusunda, Yeryüzü Derneği 2020 yılı itibarıyla çalışmalarında bir değişiklik yapmayı planlıyor mu? 2020 yılı için önceliklerinizi ve planlarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Pekiştirmeye çalıştığımız projelerimiz kent bahçeleri, tohum takas şenlikleri, ileri dönüşüm şenlikleri ve kır kent ağı. Öte yandan gıda kooperatifimizi kurarak 2020’nin hemen başında, 2019’un son dört ayında planlarını yaptığımız önemli bir projeyi başlattık. Bu senenin ikinci yarısında kooperatifimizin çok ses getireceğini ve pek çok insana umut duygusu vereceğini düşünüyoruz. Desteğiniz için çok teşekkür ederiz.