Yeryüzü Derneği Kurumsal Destek Fonu Kapsamındaki Çalışmalarını Tamamladı

Yeryüzü Derneği, sürdürülebilir yaşam prensiplerinin hayata geçirilmesini, ekolojik, paylaşımcı ve doğayı koruyan bir toplum yaratılmasını sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Dernek bu kapsamda kent bahçeleri ve gıda toplulukları oluşturuyor. Aynı zamanda, tohum takas ve ileri dönüşüm şenlikleri, kampanyalar, çalıştaylar ve eğitim faaliyetleri düzenliyor. Kurumsal Destek Fonu’un 2020 döneminde Turkey Mozaik Foundation finansmanı ile hibe ve kapasite gelişim desteği sağladığımız Yeryüzü Derneği, iletişim alanında kurumsal kapasitesini güçlendirmek için çalışmalar yaptı. Bu kapsamda dernek, bir kurumsal kimlik oluşturarak platform bazlı içerik oluşturmaya başladı. 

Yeryüzü Derneği Gönüllüsü Ayşe Özden ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; gıda krizinin nedenleri ve önlenmesi için yürütülmesi gereken faaliyetler, sürdürülebilir moda sektörü, derneğin 2022 planları ve Kurumsal Destek Fonu kapsamında yürüttükleri çalışmalar hakkında konuştuk. 

Türkiye Ziraat Odaları Birliği yakın zamanda yaptığı bir açıklamada Türkiye’nin 2022 yılında büyük bir gıda krizi ile karşı karşıya olacağını belirtti. Bu krizin nedenlerinden ve etkilerinden bahsedebilir misiniz? Bu krizi önlemede ve mücadelede bizlere nasıl bir görev düşüyor?

Yeryüzü Derneği olarak, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin bu öngörüsüne katılıyoruz. Hatta krizin yaşanmaya başladığını düşünüyoruz. Türkiye neden buğday ithal ediyor, neden saman ithal ediyor? Mercimek, canlı hayvan, nohut neden dışarıdan satın alınıyor? Bunlar ülkemizde tarımsal bir krizin olduğunun göstergesi değil mi? Bu kriz derinleşerek büyüyecek. Küçük köylünün üzerinde büyük bir baskı var. İsteniyor ki köylüler toprağını satıp şehre göçsün, tarımı şirketlere bıraksın. Bu yanlış politika her geçen yıl tarımı bitiriyor. Dövize bağlı artan girdi maliyetleri çiftçiyi borçladırıyor. Bunların üzerine iklim değişikliğine bağlı doğal felaketler ürünü silip süpürüyor. Bu göstergelere bakarak, sadece eleştirmek değil, biz Yeryüzü Derneği olarak çözüm önerileri sunuyor ve iyi örnekleri hayata geçiriyoruz. Göçü tersine çevirmek için, köye dönenlere arazi ve faizsiz işletme kredisi verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Böylece ekilmeden bomboş duran tarlaların yeşereceğini umut ediyoruz. Tarımsal üretimde fosil yakıtlara bağlı üretim metotları yerine geleneksel üretime dönerek gübrenin köyde üretildiği, zehirsiz tarımın öne çıktığı ve girdi maliyetinin azaldığı bir yola girilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Planlı bir üretimden yanayız. Bu nedenle, su havzalarının ekolojik özelliklerine göre sınıflandırıldığı ve ürün teşviğinin bu özelliklere göre yapıldığı bir planlamadan yanayız. Bütün bu üretim sürecini yönetmek için, sürekli ve sivil toplum ile omuz omuza bir eğitim programı uygulamasının hayati olduğunu düşünüyoruz. Yeryüzü Derneği olarak köyde üretilen ürünler için, en yakın kasaba ve şehirler başta olmak üzere yerel pazarların kurulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ürünlerin nakliyesi ve depolanması için yerel yönetimlerin sorumluluk aldığı, köylüyü desteklediği, aracısız bir satış ağından yanayız.

Son dönemlerde sıklıkla ekolojik tekstil ve sürdürülebilir tekstil kavramlarını duyuyoruz. Öncelikle okuyucularımıza bu iki kavramdan bahseder misiniz?  Ekolojik ve sürdürülebilir tekstilin üreticiler ve tüketiciler tarafında tercih edilmesi için neler yapılabilir?

Moda sektörü iki temele dayanıyor; hız ve tüketim. Bu iki dayanak da sürdürülebilir değil. Her yıl dünya ölçeğinde üretilip, hiç kimse giymeden çöpe atılan tekstil miktarı inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Bu mantalite evlerdeki gardroplara da taşınmış, ufak tamiratlarla tekrar giyilebilecek tonlarca giysi çöp olmuştur. Dünyada yine modacılar arasından yavaş moda, ahimsa modası ya da sürdürülebilir moda adıyla yeni akımlar çıkmıştır. Yavaş moda tüketimi değil, tamiratı öne çıkarır. Kimyasal boyalar yerine doğal renklendiricileri över. Herkesin bir parça dikmek eylemine katılmasını özendirir. Dünyanın varlıkları bu kadar kalabalık dünya nüfusunu giydirecek kadar kaynağa sahip değil. Bu sürecin devam edebilmesi ancak yoksul ülkelerde çalıştırılan çocuk işçiler ve insani olmayan çalışma koşulları ile mümkündür. Moda endüstrisine zihnimizi kaptırmak, bu vahşiliğin sürmesine para yatırmak anlamına geliyor. Yeryüzü Derneği olarak Repair Cafe’ler düzenleyerek dikmeyi, paça katlamayı, artık giyilmeyen giysilerden yenilerini üretmeyi katılımcılara öğreterek deneyim kazandırıyoruz.

Kurumsal Destek Fonu’nun 2020 döneminde Vakfımızdan aldığınız  hibe ve kapasite gelişim desteği ile hangi  alanlara odaklandınız? Bu kapsamda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Yeryüzü Derneği daha önce de Sivil Toplum için Destek Vakfı’ndan kurumsal hibe aldı. Bu destek sayesinde arşiv tutulması, gönüllü iletişimi, gıda çalıştayı, Tohum Takas Şenliği ve Kent Bahçeleri gibi projelerin yürütülmesi konusunda ciddi ilerleme kaydettik. Bu süre zarfında gönüllü sayısını %40 artırdık, yıl içerisinde 10’dan fazla gönüllü buluşması düzenledik, Kent Bahçeleri projesini başarıyla tamamladık, tohum takas şenliğinde onbinlerce fide ve tohum dağıttık ve gıda çalıştayına 400’ün üzerinde katılımcı ve 50’nin üzerinde üretici katıldı.

Ancak bu faaliyetlerin sosyal medyada duyurulması ve daha geniş kitlelerce buluşturulması konusunda derneğimizin gelişmeye ihtiyacı vardı. 2020 yılında Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation’dan aldığımız destek bize bu konuda büyük bir ivme kazandırdı. İçeriğimizi sunma biçimlerindeki farklılık ve kurumsal bir kimlik oluşturarak farklı kanallarda yapmış olduğumuz paylaşımlar, SWOT analizi ile  zayıf yönlerimizi belirlememiz ve üzerine çalışmamız, yaptığımız işlerin görünür olmaması sorununu şu an çözmüş görünüyor.

Kurumsal Destek Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza nasıl bir katkısı oldu? Fonu destekleyen bağışçılarımıza  bir mesajınız var mı?

Bu hibe desteği, bir sivil toplum örgütü olarak platform bazlı hedef kitlemizin özelliklerini anlamamıza imkân tanıdı. Yaptığımız çalışmalar sonrasında; Instagram’da daha çok ekolojik uygulamalara odaklı bir hedef kitlemizin olduğunu, Facebook’ta kentleşme pratiği öncesindeki yaşantılarında ekolojiyle bir biçimde ilgilenmiş insanların hedef kitlemiz olduğunu, Twitter’da ekoloji temelli mücadelelere destek veren hesapların hedef kitlemiz olduğunu gördük. Buradan hareketle de yapmış olduğumuz çalışmaları yukarıda tanımladığımız hedef kitlelere göre dönüştürmeye çalıştık. Kent Bahçeleri projesi Instagram’daki kitlemiz için gündelik hayatın değişimi olarak tanımlanırken, Facebook’taki hedef kitlemiz için eski günlere olan özlemi gidermek anlamına geliyor. Twitter’daki kitlemiz içinse; projemiz kentte ekolojik yaşam pratiğini hayata geçirmeyi, ekolojik yurttaşlığı inşa etmeyi ve ekoloji mücadelesinin hak temelli bir mücadele olmasına olanak sağlamayı ifade ediyor. Buradan hareketle vermiş olduğunuz hibe desteği kurumumuzun iletişim stratejilerini daha etkili bir şekilde kullanmasına olanak sağladı.

Yeryüzü Derneği’nin 2022 yılı için önceliklerinden ve yapmayı planladığı çalışmalardan bahseder misiniz? 

Geçen sene olduğu gibi bu sene de ilkbahar ve sonbaharda iki kez Kent Bahçeleri projemizle İstanbul’u baştan sona sebzeye boğacağız. Bu kent bahçeleri projesi kapsamında gönüllülere bahçecilik eğitimi vereceğiz, onlara temel bahçıvanlık becerilerini kazandıracağız.

9 yıldır Sakarya – Pamukova’da başarıyla devam eden eko köyümüzün ikincisini de Egeköy adı altında Ege bölgesinde açacağız. Hazırlık çalışmaları son aşamasına gelen Egeköy, Mayıs ayından itibaren kapılarını gönüllülerine açacak. Yaz aylarında da pandeminin gidişatına bağlı olmak şartıyla eğitimlerimize başlayacağız. Ege Köyümüzün hem ekolojik bir konsepti olacak, hem de bir edebiyat köyü olacak. Böylece yazarların ağırlandığı, söyleşilerin, atölyelerin yapıldığı uluslararası bir görünüm kazanacak.

Termik santral ve insan hakları projemiz pandemi nedeniyle geçen sene sergisini açamamıştı. Amacımız 2022 senesinde termik santrallerin neden olduğu hak ihlallerini belgeleyen görsellerle bir sergi açmak.

Kooperatifimizin desteklediği gıda topluluklarına 2022’de üniversiteleri ve ilköğretim okullarını katmak için çalışmalarımız devam edecek. Üniversitelerde gıda toplulukları kurmayı çok önemsiyoruz.

Alternatif Eğitim Çalıştayı’nı Medeniyet Üniversitesi ile birlikte yapmak için girişimlerimiz sürüyor. Pandemi nedeniyle ara verdiğimiz bu çalıştayı Mayıs ayında yapacağız.Bölgesel gıda çalıştaylarımıza 2022’de Vize ve Yalova’da devam edeceğiz. Bunlardan biri ilkbaharda, biri sonbaharda gerçekleştirilecek. Hayat normale dönerse artık gelenekselleşen Kooperatifler ve Gıda Toplulukları Çalıştayı’nı Beykoz Üniversitesi’nde gerçekleştireceğiz.

2022 senesi içerisinde Muğla ve İzmir’de bir temsilcilik açmayı planlıyoruz. İlkbahar aylarıyla beraber askıya aldığımız hasat zamanı projemizi tekrar hareketlendireceğiz. Kadıköy Belediyesi‘yle birlikte Ekolojik Yaşam Merkezi‘nde gerçekleştirdiğimiz aylık ileri dönüşüm şenliklerine devam edeceğiz.