Argüden Yönetişim Akademisi Vakfı (Argüden Yönetişim Akademisi), Kamu, sivil toplum, özel sektör ve uluslararası kurumlarda yönetişim kalitesini arttırmak; ‘iyi yönetişim’ kültürünün gelişmesi ve yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla çalışmalarını gerçekleştiriyor.
Turkey Mozaik Foundation iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Kahramanmaraş Depremleri Doğrudan Destekler Fonu kapsamında desteklediğimiz Argüden Yönetişim Akademisi, Afetten Kalkınmaya Sivil Etkileşim projesini hayata geçirdi. Vakıf proje kapsamında depremden etkilenen 11 şehrin iyi yönetişim kültürüne dayalı yeniden inşası konusunda sivil izleme ve katılımı kolaylaştırmak amacıyla çalışmalarını yürüttü.
Argüden Yönetişim Akademisi’yle gerçekleştirdiğimiz röportajda; vakfın faaliyetleri, iyi yönetişim kültürü, proje kapsamında yürüttükleri faaliyetler, Sivil Etkileşim Değerlendirme Modeli’nin afetler sonrası iyileşmedeki rolü ve vakfın gelecek dönem planları hakkında konuştuk.
Argüden Yönetişim Akademisi, Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın sizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Argüden Yönetişim Akademisi kamu, sivil toplum, özel sektör ve uluslararası kurumlarda yönetişim kalitesini artırmaya adanmış bir vakıf. Akademi, yaşam kalitesini geliştirmek ve sürdürülebilir bir gelecek oluşturma amacıyla çıktığı yolculukta, yönetişim kalitesini geliştirerek kurumlara duyulan güveni artırmayı görev ediniyor. İyi yönetişim kültürünün gelişimi ve yayılımında “mükemmeliyet ve ilk başvuru” adresi olmak ülküsüyle; 7’den 77’ye her yaş grubu ve özellikle kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının liderleri için eğitim programları düzenliyor, araştırmalar gerçekleştiriyor, iyi yönetişim modelleri, rehberleri hazırlıyor ve iyi uygulamaların teşvik edilmesi için burs ve ödül sistemleri geliştiriyor. İyi yönetişim konusunda çalışan ulusal ve uluslararası çeşitli kurumlarla iş birlikleri gerçekleştiriyor, bu konudaki küresel çalışmalara entelektüel katkılar sağlıyor.
Akademi, etki yaratan çalışmalarla dolu 10 yılı geride bıraktı. Bütünsel ve entegre bir yönetişim anlayışıyla kurumlara duyulan güveni geliştirmek için içerik geliştirerek, eğitim programları hazırlayarak ve iyi uygulamaları teşvik ederek bu on yılda;
- 100’den fazla eğitim programı düzenledi, yaklaşık 6.000 mezun verdi.
- Tamamladığımız 25 projede yaklaşık 1.500 kurumun yönetişim kalitesini araştırdı.
- Yönetişimin gelişimine entelektüel anlamda yön veren 100’den fazla yayın, rapor, makale yayınladı.
- 350’den fazla etkinlikte 100.000’den fazla kişiyle yüz yüze temasa geçerek iyi yönetişim kültürünün hem bireylerde hem de kurumlarda içselleştirilmesine katkı sundu.
- Çalışmalarını her sektörde faaliyet yürüten 350’den fazla kurumla işbirliği yaparak gerçekleştirirken yarattığı değeri artırdı.
- Her yıl aldığı nakdi bağışlara ek olarak ayni katkılardan maksimum seviyede yararlandı, kendisine emanet edilen her 1TL’lik bağışı 1,5TL’lik ayni bağış ile kaldıraçladı. Böylelikle her 1TL’lik bağış ile 2,5TL’lik ekonomik maliyeti olan faaliyetleri hayata geçirdi.
- Sürdürülebilir bir gelecek için iyi yönetişimin önemine inanan yüzlerce gönüllü ve 40.000 gönüllü çalışma saati ile Akademi’nin çalışmalarına destek verdi.
Bu çerçevede Akademi, Sürdürülebilirlik Yönetişim Karnesi©, Belediye Yönetişim Karnesi©, gibi etki araştırmaları, Yerel Kalkınma Rehberi, Entegre Belediye Yönetişim Modeli©, Entegre ve Kapsayıcı Stratejik Plan Hazırlama Rehberi gibi çalışmalar ve Kamu, STK ve Özel sektör liderleri için eğitim programları geliştiriyor.
Aynı zamanda 7’den 77’ye her kesim için birlikte yaşama kültürünü geliştirmek üzere Öğrenen Çocuk: Sorumlu Birey, üniversite gençleri için YÖN101, Aristo, Sürdürülebilirlik 101 gibi iyi yönetişim eğitim programları geliştirip, uyguluyoruz. Bu programlara katılan birçok ildeki 40’ı aşkın üniversiteyi kapsayan aktif bir Gençlik Ağımız bulunuyor.
İyi uygulamaları teşvik etmek ve yaygınlaştırmak üzere Avrupa Konseyi tarafından yetkilendirilen Akademi, Türkiye’de yerel yönetimler için Avrupa Yönetişim Mükemmelliği Markası (ELoGE) sürecini geliştiriyor, Katılımcı Demokrasi Okulu’nun uygulanmasını sağlıyor ve iyi yönetişim konusundaki akademik çalışmaları destekleyen burs programları gerçekleştiriyor.
Ayrıca, Türkiye’de ilk Entegre Rapor yayınlayan kurum olarak Entegre Raporlama anlayışının yaygınlaşmasına öncülük yapıyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana faaliyetlerimizi Entegre Rapor olarak yayınlayarak dünyada öncü bir sivil toplum kuruluşu olarak, entegre düşüncenin kamu, sivil toplum ve özel sektör kurumlarınca benimsenmesi konusunda çalışmalar yürütüyoruz.
Argüden Yönetişim Akademisi yakın zamanda 10. yaşını kutladı. Aradan geçen zamanı değerlendirdiğinizde, çalışma alanınız ve buna paralel olarak Akademi’nin yaşadığı değişime dair öne çıkan noktalardan bahseder misiniz?
Yaşam kalitelerini geliştirmek üzere insanların kurdukları tüm kurumların iki temel nedeni var: (i) kaynakların daha etkin kullanımı ve (ii) daha iyi risk yönetimi. Ancak kurumlara paydaşları tarafından güvenilmiyorsa ve/veya güvenmiyorsa, kurumlar bu hedeflere ekonomik bir şekilde ulaşamazlar. İyi yönetişim, yönetim kalitesini ve paydaşların güvenini artırır. Güven eksikliği, yüksek bir sürtünme katsayısı gibidir; yaptığınız her faaliyet daha pahalıya mal olur. İyi yönetişim, kurumlara olan güvenin yeşerdiği bir kültür ve iklimdir. Argüden Yönetişim Akademisi’ni, toplumun her kesiminde yönetişim kalitesini artırarak kurumlarına güven duyulan bir toplum ve dolayısıyla kaliteli yaşam ve sürdürülebilir bir gelecek oluşturulabilmesi amacıyla kurduk. Hedefi kitlemiz ise sadece özel sektör şirketlerinin liderleri değil, aynı zamanda sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve uluslararası örgütlerin liderleri ile 7’den 77’ye tüm bireyler.
Geçtiğimiz 10 yılda “Ölçmediğinizi iyileştiremezsiniz” anlayışıyla yönetişimin etkinliğini ölçmek için özgün metodolojiler geliştiriyoruz. Böylelikle, iyi örneklerin belirlenmesi ve teşvik edilmesiyle, akranlardan öğrenmeyi hızlandırmaya yardımcı olacak küresel anlamda ilgi çeken araştırmalar gerçekleştiriyoruz.
Demokraside genel olarak oy verme hakkı, düşünceleri ifade etme özgürlüğü ve benzeri haklarla tanımlanır. Oysa artık insan hakları da demokrasi de bunların ötesine geçiyor. Artık esas olan, insanların geleceklerini biçimlendirmede söz sahibi olmasıdır, kendilerini ilgilendiren konularda karar alma süreçlerine katılabilmesidir. Modern çağın insan hakları ve demokrasi kavramlarının içeriği budur.
Bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 sonuna kadar ulaşılması amaçlanan Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde henüz istenildiği düzeyde ilerleme kaydedilemedi. Bu hedeflere ulaşabilmemiz için birlikte yaşam kültürünü benimsememiz gerekiyor. Kurumlar karar alırken yalnızca finansal odaklı değil, aynı zamanda toplumsal ve ekolojik boyutları da dahil ederek değerlendirme yapmalılar.
İki sene önce Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) ‘Güvenin tekrar inşa edilmesi ve demokrasinin güçlendirilmesi’ üzerine yeni bir çalışma alanı belirledi. Bu sene de Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nun temel konusu ‘Güvenin tekrar inşası’ idi. Özetle, demokrasiyi güçlendirmek için güveni oluşturmak gerektiği küresel anlamda da öncelik kazanıyor. Tam da bu nedenle 10 senedir faaliyet gösteren Argüden Yönetişim Akademi’sinin yaklaşımının ve çalışma alanlarının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
İyi yönetişim kültürü nedir? Bu kültürü yaygınlaştırmak ve sivil katılımı artırmak için yapılması gerekenlerden bahseder misiniz?
İnsanlar, özlemlerini gerçekleştirebilmek, yaşam ile ilgili risklerini yönetebilmek üzere topluluklar halinde yaşamaya başladığından bu yana kamusal, özel ve sivil toplum kurumları kurmaya ve bunların yönetsel hak ve sorumluluklarını tanımlamaya çalışıyor. Yönetişim, toplumların, faaliyetlerini yönetmek amacıyla kullandığı politik, ekonomik ve yönetsel iradedir. Yurttaşların, grupların ve toplulukların, ortaklaşa karar alma ve uygulamada, çıkarlarını dile getirmede, yükümlülüklerini karşılamada ve çatışma noktalarının çözümünde kullandıkları mekanizmaları, süreçleri ve kurumları kapsar. Kurumlarda yönetim erkini kullananların nasıl yönlendirileceği (‘guidance’) ve gözetileceği (‘oversight’) yönetişim kavramının temelini oluşturur. İyi yönetişim, paydaşlarının güven duyduğu kurumlar ve sürdürülebilir bir gelecek için gerekli bir kültürdür. Yönetişim, yönlendirme ve gözetim kavramlarını içerir. Etimolojik olarak, “governance” kelimesi, eski Yunancada yönlendirme ve kontrol/gözetim anlamına gelen “kybernao” kelimesinden geliyor.
Yönetişim, toplumda karar vericilerin toplumsal faydayı geliştirecek şekilde yönlendirilmesi ve uygulamaların gözetilmesini sağlayan bir süreçtir. Kolektif denetleme ve yönlendirme mekanizmasının oluşturulması, kurumlara duyulan güveni artırır.
Güvenmek ve güvenilmek insan mutluluğunun temel taşlarındandır. Ancak, güven kazanmak emek ve özen gerektirir. İyi yönetişim kurumlara duyulan güveni artırmanın anahtarıdır. Güvenilir olabilmek, uzun bir zaman içinde elde edilebilen, ancak çok kısa sürede yitirilebilen bir değerdir. Güvenilirlik, sözlerin ötesinde davranışların da tutarlılığı ile kazanılır. Çünkü davranışlar öncelikleri ve tercihleri kelimelerden daha etkili olarak gösterirler.
Güvenin özünde özgürlük vardır. Özgürlük ise yaratıcılığı, mutluluğu getirir. Bu nedenle güven, gelişmenin de temelidir. Ancak, güven yanılma ve aldatılma riskini de içerdiğinden kırılgandır. Buna rağmen, güvene dayalı ilişki ne kadar geçici olursa olsun, güce dayalı ilişkiden daha sağlıklıdır. Güveni kurumsallaştırabilen toplumlar karşılıklı bağımlılığı ve iş birliği olanaklarını artırarak girişimciliği ve gelişmeyi mümkün kılarlar.
Her karar bir maliyet içerir. Bu nedenle, özellikle önemli stratejik karar alınmadan önce neyi hedeflediği, nasıl uygulanacağı; ekonomik, sosyal, çevresel ve dağıtımsal etkileri ve uygulama maliyetleri de katılımcı bir anlayış ile değerlendirilmelidir. Bu nedenle, iyi yönetişim, karar kalitemizi ve dolayısıyla yaşam kaynaklarının daha etkin kullanımını ve yaşam kalitemizi artırmanın en temel yöntemidir.
Yaşam kalitemizi geliştirmek istiyorsak kurumlara duyulan güveni artırmak üzere Tutarlılık, Sorumluluk, Hesap Verebilirlik, Adillik, Şeffaflık, Etkinlik ve Katılımcılık ilkelerini hayata geçirmek üzere her alanda, her fırsatta, her platformda toplumsal öncülüğünü yapmalıyız.
Yaşam kalitesinin en yüksek olduğu toplumlar, kurumlarına en çok güven duyulan toplumlardır. Yönetişim kavramını, kurumlara duyulan güven olarak özetleyebiliriz.
İyi yönetişim kültürünü yaygınlaştırmak ve sivil katılımı artırmak için kurumların, tüm faaliyetlerini açık ve şeffaf bir şekilde yürütmesi, paydaşlarına karşı hesap verebilir olması gereklidir. Bu, güvenin temelini oluşturur. Karar alma süreçlerine sivil toplumun ve vatandaşların aktif katılımını sağlamak da yönetişim sürecini daha demokratik ve kapsayıcı hale getirir.
Öte yanda kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında iş birliği ve ortaklıklar teşvik edilmelidir. Bu, kaynakların daha verimli kullanılmasını ve daha geniş bir etki alanı oluşturulmasını sağlar. Son olarak, elde edilen sonuçlardan öğrenmek ve süreçleri düzenli olarak geliştirmekle bu kültürün yaygınlaşmasına katkıda bulunulur.
Kahramanmaraş Depremi Doğrudan Destekler Fonu kapsamında sağladığımız destekle Afetten Kalkınmaya Sivil Etkileşim projesini hayata geçirdiniz. Bu proje fikri nasıl ortaya çıktı? Proje kapsamında yürüttüğünüz çalışmalardan ve alana etkisinden bahseder misiniz?
Afetler kaçınılmaz, ancak afete hazırlık, dayanıklı bir gelecek için yatırımdır. Fikri hazırlık, eğitim ve tatbikat hayat kurtarır, gelecek için bugün yapılacak çalışmalarla yeniden yapılanmanın hızı ve kalitesi artar. Tüm bu süreçlerde kapsayıcı ve anlamlı bir katılımcılık anlayışını hayata geçirmek ise toplumsal güveni artırır; kaynak oluşturma ve uygulama etkinliğini geliştirir. Bu doğrultuda Afetten Kalkınmaya Sivil Etkileşim (AKSE) adlı projemizi 6 Şubat 2023 depreminden etkilenen on bir şehirde iyileştirme ve yeniden yapılanma çabalarını iyi yönetişim kültürüne dayalı, bütünsel bakış açısı ve toplumu temel alan bir yaklaşımla sürdürülebilir kalkınmaya katkı vermek amacıyla hayata geçirdik. Proje ile farklı paydaşların çabalarının daha etkin sonuçlar üretmesi için sivil izleme, değerlendirme ve katılım süreçlerinin güçlendirilmesini hedefledik. Kamu yetki ve kaynaklarının kullanımının iyi yönetişim kültürüne dayalı ve toplum temelli işlemesine katkı veriyoruz. İyileştirme ve yeniden yapılanma süreçlerinde yer alan kamu, özel sektör ve sivil toplum aktörlerinin bütünsel bakış açısıyla ve iyi yönetişim kültürüne dayalı olarak daha fazla uyum ve eşgüdüm içinde hareket etmelerini desteklemeyi öngörüyoruz. Böyle bir çaba daha nitelikli kararlar alınmasına ve kaynakların daha etkin kullanılmasına yardımcı olacaktır. Nihai olarak, hem zaman ve kaynak kayıplarının azalması ve daha iyi sonuçlar elde edilmesini hedefliyoruz; hem de afetten etkilenen şehirlerde daha dayanıklı, kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınmanın hızlıca tesis edilmesine katkı vermeyi öngörüyoruz.
Bu vizyondan hareketle, afetten etkilenen şehirlerde devam eden iyileştirme ve yeniden yapılanma işleyiş düzeninin kalitesine odaklanan bir yaklaşım ve bunu işlevsel kılan Sivil Etkileşim Değerlendirme Modelini© geliştirdik. Söz konusu yaklaşım ve model ile mevcut işleyiş düzeni ve iş yapış biçimlerinde iyi yönetişim kültürünün güçlendirilmesini amaçlıyoruz. Bunun için de başta vatandaşlar ve sivil toplum aktörlerinin mevcut işleyiş düzeninin kalitesini iyi yönetişim açısından ölçmesi, değerlendirmesi ve sürekli gelişmesine katkı vermelerini sağlamayı öngörüyoruz. Geliştirilen model ile iyileştirme ve yeniden yapılanma süreç ve adımlarında risklerin azaltılarak dayanıklılığı, katılım yoluyla kapsayıcılığı ve bütünsel bakış açısıyla karar ve kaynakların daha etkin kullanımını desteklemeyi ümit ediyoruz.
Proje kapsamında ilk olarak on bir şehirde devam eden iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarını inceledik. Özellikle, yürütülen çalışmaların işleyiş düzeni ve iş yapış biçimlerini iyi yönetişim ilkeleri açısından gözden geçirdik ve çıkarımlar yaptık. Mevcut durum incelemesinde tespit ettiğimiz gelişim alanlarını mevzuat ve On İkinci Kalkınma Planı (2024-2028) gibi kamu düzenleyici çerçeve ile eşleştirdik. Bu eşleştirmeden yola çıkarak, iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarına dair ulusal kalkınma vizyonu, amaçları ve tedbirleri ile kendi yaklaşımımız arasında uyum kurduk. Kamu kurumları ve diğer paydaşları yönlendirmek için belirlenen kalkınma planı, politikalar ve mevzuatın ancak iyi yönetişim kültürünün güçlendirilmesiyle gerçekleşebileceği sonucuna vardık. Dünyada ve Türkiye’de mevcut olan afet yönetim yaklaşımlarını gelişim odaklı olarak gözden geçirdik. Bunlardan yola çıkarak, iyi yönetişime dayalı bir çerçeve geliştirdik. Bu çerçeveyle tüm toplumu temel alan ve farklı paydaşların daha etkili istişare, iş birliği ve eşgüdüm içinde çalışmasını sağlayacak bir işleyiş düzeni kalitesi gerektiğini iddia ediyoruz. Bunun için iyileştirme ve yeniden yapılanma süreçlerinde yer alan farklı paydaşların rol ve işlevlerini hem incelemeler yaparak hem de düzenlediğimiz istişare çalıştayından aldığımız görüşler ile belirledik. Temel amacımız ise bu paydaşların ortak çabasıyla işleyiş düzeni ve iş yapış esasları ile usullerinde iyi yönetişim kültürünün kim tarafından, ne yönde ve nasıl güçlendirilebileceğini değerlendirmekti. Nihai olarak, tüm çalışmalar sonucunda entegre bir yaklaşım ve AKSE kapsamında geliştirilen Sivil Etkileşim Değerlendirme Modelini afetten etkilenen şehirlerde ilgili alanlarda pilot olarak uygulayarak Modelin kullanımını test ettik.
Sivil Etkileşim Değerlendirme Modeli’nin afet sonrası iyileştirme ve yeniden yapılanma süreçlerinde risklerin azaltılması ve toplumun dayanıklılığının artırılması üzerindeki etkilerinden bahseder misiniz? Hangi yönetişim prensipleri bu amaçlara ulaşmada kilit rol oynuyor?
“Ölçmediğini geliştiremezsin” anlayışı ile geliştirilen ve sivil toplum başta olmak üzere tüm paydaşlar tarafından kullanılabilecek Sivil Etkileşim Değerlendirme Modeli© ile afet öncesinden sonrasına tüm karar ve uygulama süreçlerinde şeffaflık, kapsayıcı ve anlamlı bir katılımcılık anlayışının etkin olarak uygulanmasına yardımcı olmayı hedefliyoruz.
Bu doğrultuda Sivil Etkileşim Değerlendirme Modeli© ile aşağıdaki hedeflere katkı vermeyi amaçlıyoruz.
- Afet yaşanan şehirlerde sürdürülebilir kalkınmanın ve yaşam kalitesinin hızlı ve etkin şekilde tesis edilmesine katkı vermek,
- İyi yönetişim kültürü ile iyileştirme ve yeniden yapılanmanın işleyiş düzeni ve iş yapış esasları ile usullerinin kalitesinin sürekli gelişmesine destek olmak,
- Başta vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, kent konseyleri gibi sivil aktörlerin iyileştirme ve yeniden yapılanma süreçlerine güven düzeyini artırarak katılım yoluyla katkı vermelerini güçlendirmek,
- Kamu yetki ve kaynaklarının kullanımının daha fazla iyi yönetişim kültürüne dayalı ve toplum temelli işlemesine katkı vermek,
- İyileştirme ve yeniden yapılanma sürecinde yer alan farklı paydaşların kararları, faaliyetleri ve kaynaklarıyla ortak vizyona doğru daha uyumlu, eşgüdüm içerisinde ve etkin şekilde çalışmasını desteklemek,
- Gelecekte olası afet risklerini azaltmak ve gerçekleşecek afetlerden sonra kullanılabilecek bir iyi uygulama örneği geliştirmek ve hayata geçirmek,
- Tüm toplumu ülke genelinde bütünsel afet azaltma anlayışı ve iyi yönetişim kültürü ile daha dayanıklı, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir geleceğin inşasına katkı vermeye teşvik etmek.
İyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarının işleyiş düzeninin güçlendirilmesi ise aşağıdaki iyi yönetişim ilkelerinin her yönetim süreci ve yönetişim adımında hayata geçirilmesiyle sağlanabilir:
- Temsil ve katılım: başta vatandaşlar ve STK’lar olmak üzere, tüm ilgili (etkileyen ve etkilenen) paydaşların istişare ve katılım yoluyla alınacak kararlara etki etmelerini,
- Sorumluluk ve duyarlılık: her kesimin sorun, ihtiyaç, talep ve önerilerini bütünsel olarak değerlendirerek ve gelecek nesillerin menfaatlerini gözeterek, sorumlu ve duyarlı şekilde hareket edilmesini,
- Etkililik ve verimlilik: alınan kararlar, kullanılan kaynaklar, yürütülen faaliyetler ve elde edilen sonuçlarda zamanın, mali kaynakların, iş gücünün ve fırsat maliyetlerinin gözetilerek mümkün olan en ekonomik/verimli şekilde kullanılması ve istenilen hedeflere en etkin şekilde ulaşılmasını,
- Adillik ve kapsayıcılık: başta dezavantajlı sosyal gruplar (kadın, çocuk, yaşlı, engelli, göçmen ve diğer) olmak üzere tüm kesimlerin ihtiyaç ve taleplerinin hak temelli bir şekilde her yönetim sürecinde gözetilmesini,
- Şeffaflık: alınan tüm kararlar, kullanılan kaynaklar, yürütülen faaliyetler ve bunların sonuçlarının farklı kesimlere etkilerine dair veri ve bilgilerin anlaşılır ve erişilebilir kılınmasını,
- Hesap verebilirlik: seçilmiş ve atanmış kamu aktörleri başta olmak üzere, ilgili tüm aktörlerin iyileştirme ve yeniden yapılanma sürecinde aldığı kararlar, kullandığı kaynaklar, yürüttüğü faaliyetler, elde ettiği sonuçlar ve ortaya çıkan sapmalar hakkında kamuoyunu aktif olarak, anlaşılır ve erişebilir şekilde bilgilendirmesini,
- Tutarlılık: mahalle, ilçe, il, bölge, ulusal ve küresel ölçekteki planlar, hedefler ve faaliyetler arasında; kamu, özel ve sivil toplum sektörleri bağlamında; kısa, orta ve uzun vade kapsamında; çevre, ekonomi, sosyal ve yönetim alanları arasında uyum ve eşgüdüm içinde olunmasını tanımlıyor.
Kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum alanında faaliyet yürüten aktörlerin hem kendi kurumlarında hem de birbirleriyle ilişkilerinde iyi yönetişim kültürüne dayalı, bütünsel ve toplum merkezli bir çerçevede işleyiş düzenlerini şekillendirmeleri mevcut kaynaklar ile daha bütünsel, kapsayıcı ve etkin sonuçlar üretmesine yol açacaktır. Aynı zamanda, sivil toplum aktörlerinin toplum adına bu süreçleri izleyebilmesi ve değerlendirmesi güven düzeyini artırırken katılım yoluyla katkı vermesini de kolaylaştıracaktır. Böyle bir çerçevede işletilen iyileştirme ve yeniden yapılanma süreçleri tüm toplumsal kesimler ile farklı paydaşların kendi imkânlarıyla kalkınmaya güç ve ivme katmasını sağlayacaktır.
Kahramanmaraş Depremi Doğrudan Destekler Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin Akademi’ye ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Yönetişim kültürünün geliştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli?
Akademinin kuruluş amacı doğrultusunda gerçekleştirdiği araştırmalar, model geliştirme faaliyetleri ve bu çalışmaların topluma en yüksek faydayı sağlayacak şekilde yaygınlaştırılması belli bir kaynak çerçevesinde gerçekleşiyor. Ülkemizde proje destekleri ile ayakta kalmaya çalışan sivil toplum aktörlerinin, bir fikri geliştirmesi için hibe alması iyi yönetişim kültürünün geliştirilmesi için iyi bir örnek. Sivil Etkileşim Değerlendirme Modeli’nde de belirttiğimiz gibi, afet sonrası yapılan çalışmalar tek başına yeterli olmayacaktır. Toplumun her kesimini kapsayan ve önleyici çalışmaları hayata geçiren anlamlı katılım süreçlerini geliştirmek için fon çeşitliliğinin sağlanması kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, farklı bağışçılar tarafından sağlanan destekler, iyi yönetişim kültürünün yerleşmesi ve sürdürülebilir bir geleceğe katkı sunması açısından hayati rol oynuyor.
Argüden Yönetişim Akademisi’nin gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz?
Akademimizin 10. Yılında Türkiye’de ve Dünya’da yönetişimi daha iyi ölçmek için araçlar geliştirerek, birlikte yaşam kültürünü yaymak üzere toplumun tüm kesimlerini kapsayan modelleri sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Hayata geçirdiğimiz Afetten Kalkınmaya Sivil Etkileşim Projesi ile ortaya koyduğumuz modelin yaygınlaştırılmasıyla kaynakların çeşitlendirilerek proje bazlı anlayıştan çıkılıp, vizyon temelli çalışmaların artacağını umuyoruz. Özellikle bu model ile yakın gelecekte şu adımları gerçekleştirmeyi hedefliyoruz:
- Platform Kurulması: Modelin kullanımının yaygınlaşmasını desteklemek amacıyla bir çevrimiçi platform kurmayı planlıyoruz. Bu platform, modelin kullanımıyla ilgili iyi örnekleri, eğitim materyallerini ve kullanıcıların deneyimlerini paylaşacak bir ortam sağlayacak.
- Pilot Çalışmaların Yaygınlaştırılması: Bu projenin başarısını temel alan, pilot çalışmaların farklı kurumlara uyarlanarak yaygınlaştırılması için çaba sarf edeceğiz.
- Kaynak Yaratılması: Modelin yaygın kullanımını desteklemek için pilot uygulama süreçlerine ilişkin mali kaynaklar ayrılmasını öneriyoruz.
Son söz olarak: ‘Güven iyi yönetişimin özü, sürdürülebilir kalkınmanın temelidir’ anlayışı çerçevesinde yaşam kalitemizin ve demokrasinin gelişimi, sürekli öğrenme ve birlikte barış ve refah içerisinde yaşamanın anahtarı olarak gördüğümüz iyi yönetişim kültürünün toplumda daha iyi anlaşılması ve uygulanması için araştırma, eğitim ve savunuculuk faaliyetlerim ile ülkemizde ve dünyada fayda üretecek çalışmaları daha nice 10 yıllarda da sürdürebilmeyi umuyor, bu çabalarımıza destek sağlayan tüm kurum ve kişilere teşekkürlerimizi sunuyoruz.