
Bağışçılarımıza yönelik olarak düzenlediğimiz yeni çevrimiçi etkinlik serimiz Güzel İşler’in Aralık ayı buluşmasını Deprem, Dayanışma ve Sivil Toplum başlığıyla 9 Aralık’ta gerçekleştirdik. Hayata Destek Derneği Direktörü Sema Genel Karaosmanoğlu’nun ve İhtiyaç Haritası Kurucu Ortağı Ali Ercan Özgür’ün konuşmacı olarak katıldığı etkinlikten öne çıkan başlıkları aşağıda görebilirsiniz:
- Hayata Destek Derneği ve İhtiyaç Haritası, Elazığ ve İzmir’de yaşanan depremlerin ardından sahaya ilk ulaşan ve müdahale eden sivil toplum kuruluşları (STK) arasında yer aldı. Afetler sonrasında etkili şekilde müdahale edebilmek için hızlı bir şekilde afet bölgesine ulaşmak ve sahada ihtiyaç tespiti yapmak önem taşıyor.
- 24 Ocak 2020’de Elazığ’da gerçekleşen deprem sonrasında STK’lar sahadaki çalışmalarına hızlı bir şekilde başladılar ve önemli bir dayanışma örneği göstererek STK Afet Platformu’nu kurdular. Platform, bölgede faaliyet gösteren kamu kurumları ile de koordineli şekilde çalışmalar yürüttü. Platformun Elazığ depreminde kazandığı deneyim ve birlikte çalışma pratiği, 30 Ekim 2020’de yaşanan ve İzmir’in Bornova ile Bayraklı ilçelerinde yıkıma sebep olan deprem sonrasında yapılan çalışmalara da olumlu şekilde yansıdı. STK Afet Platformu üyesi olan kuruluşlar her iki deprem bölgesinde de ihtiyaç tespit çalışmaları, gönüllülerin organizasyonu ve toplanan ayni bağışların dağıtımı konularında aktif olarak çalıştı.
- Elazığ Depremi’nden sonra gelen 170 tır ayni bağışın düzenlenmesi ve Elazığ Valiliğinin belirlediği 56 noktadaki çadır/konteynır alanlara ulaştırılması için depolarda ve sahada STK gönüllüleri ve çalışanları görev aldı. Depremin akut dönemi olan ilk üç günde kamu kurumları enkaz arama kurtarma faaliyetlerinde etkin olarak çalışırken, yardımların dağıtımı ve afetzedelere yönelik psiko-sosyal çalışmalarda STK’lar aktif olarak yer aldı. STK’ların esnek yapısı ve saha deneyimleri afet bölgelerinde hızlı şekilde organize olmalarına ve çalışmalarını etkin şekilde yürütmelerine olanak sağlıyor.
- Türkiye’deki bireysel ve kurumsal bağışçılar afetlerin ardından oluşan ihtiyaçların giderilmesine katkı sağlamak için hızlı ve yoğun şekilde destek veriyorlar ve bu desteklerin önemli bir bölümü ayni yardımlar (gıda, ısınma, hijyen malzemeleri vb. ) olarak gerçekleşiyor. Bununla birlikte, afet bölgelerinde kapsamlı bir iyileşme yaşanması için orta ve uzun vadeli projelerin ve müdahalelerin de düşünülmesi ve desteklenmesi gerekiyor. Bu tür müdahalelerin yerel ekonomiyi ve diğer unsurları destekleyecek şekilde tasarlanması kalıcı etki yaratabilmek için önemli. Örneğin 2011 yılında Van’da yaşanan depremden önce 120 işletmeyi bünyesinde barındıran Van Organize Sanayi Bölgesi’nde, depremden iki yıl sonra sadece 27 işletme çalışmalarını sürdürebildi.
- Afetlerden sonra yapılan yardımların deprem bölgesindeki esnaf ve küçük işletmelerden sağlanmıyor olması halihazırda depremden etkilenmiş olan yerel ekonominin daha da fazla zarar görmesine neden oluyor. Bu sorundan hareketle, İhtiyaç Haritası tarafından geliştirilen, Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation tarafında Elazığ Depremi Acil Destek Fonu kapsamında desteklenen İhtiyaç Haritası Sosyal Pazar Yeri projesi ihtiyaçların yerel esnaftan alındığı dijital harita temelli bir modeli hayata geçirmek için çalışmalar yapıyor. İhtiyaç Haritası’nın bu kapsamda yaptığı çalışmalar Mastercard Impact Fund’dan da destek almaya hak kazandı ve hazırlanan platformun teknolojik alt yapısının geliştirilmesi için yapılan çalışmalar devam ediyor.
- İzmir depreminin ardından Afet Platformu ismini alan dayanışma temelli bu oluşumun kurumsal bir yapıya kavuşması ve çalışmalarının sürdürülebilir bir hale gelmesi için de çalışmalara başlandı. Platform, üyesi olan kurumların alandaki tecrübelerinden de yola çıkarak afet müdahale alanında STK’ların örgütlenme, koordinasyon, kapasite gelişim, gönüllülerle çalışma ve savunuculuk alanlarında güçlendirilmesi için nasıl daha etkin çalışmalar gerçekleştirebileceği konusunda da fikir alışverişinde bulunuyor.
- Afetlere ve insani krizlere müdahale öncelikli olarak devletin sorumluluğu olsa da kaynakların etkin ve verimli şekilde kullanılması için STK’ların deneyim ve bilgileri doğrultusunda yapılan çalışmalara dahil olması ve kamu kurumları ile iş birlikleri geliştirmesi önem taşıyor. Kamu kurumları ve STK’lar arasında bu tür iş birliklerinin kurulmasını sağlamak için Afet Platformu örneğinde olduğu gibi STK’ların uzmanlık temelli bir şekilde dayanışma içinde çalışması ve toplumu ilgilendiren konularda ortak bir söz üretmesi gerekiyor. Bu tür bir yaklaşım STK’ların yarattığı katma değerin daha görünür hale gelmesini sağlamanın yanı sıra kamu kurumları nezdinde eşit bir paydaş olarak kabul edilmelerine de katkı sağlayacaktır.
- Kamu kurumları ve STK’lar arasında diyalog alanları yaratarak afet müdahalelerine dair planlama yapılması gerekiyor. Afet Platformu’nun alt komisyonlarından biri olan “Kamu ile İlişkiler Komisyonu” afet öncesinde, afet anında ve sonrasında görev paylaşımı ile ilgili konuları belirlemek ve sivil toplumun aktif katılımını sağlamak amacıyla kuruldu. Örneğin, AFAD tarafından hazırlanan ve şu an yürürlükte olan Türkiye Afet Müdahale Planı’nda STK’ların görev ve sorumlulukları çok kısıtlı bir şekilde tanımlanıyor. Kamu kurumları ile STK’lar arasındaki diyalog güçlenirse STK’lar afet müdahalelerinde daha kolay rol üstlenebilir ve daha verimli şekilde çalışarak sosyal fayda yaratabilir.
- Son yıllarda uluslararası insani yardımların hacmi yıllık olarak 28 milyar doların üzerine çıkıyor. Ülkeler insani yardımlarını Birleşmiş Milletler (BM) ajanslarına aktarıyor. BM ajansları ise sahada faaliyet gösteren uluslararası STK’lar aracılığıyla sahada yapılan çalışmaları destekliyor. Bu sistem içerisinde harcanan paranın önemli bir bölümü uluslararası kurumların ayakta kalması için gerekli olan idari giderlerin karşılanması için kullanılıyor. Buna bağlı olarak, ülkelerin insani yardım için ayırdığı kaynağın görece az bir kısmı sahadaki ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor. Bu sistem önemli ölçüde verimsizliğe yol açıyor.
- Uluslararası insani yardım mekanizmasının mevcut yapısı ve fonların büyüklüğü tek taraflı bir güç ilişkisi yaratarak ulusal ya da yerel düzeyde çalışan STK’ların kaynak bağımlığını arttırıyor ve bu kurumlar arasındaki rekabeti güçlendiriyor. Böylece uzun vadede sivil alana zarar verme ihtimali olan bir yapı hayata geçmiş oluyor. Bu sebeple, gerek sahada yürütülen afetle müdahale çalışmalarının gerekse bu çalışmalara aktarılan kaynakların bağımsızlığını ve sürdürülebilirliğini sağlamak için yerelde yapılan çalışmaları desteklemek büyük önem taşıyor. Özellikle afet durumları gibi acil desteğe ihtiyaç duyulan zamanlarda, yerelde bireyler ve kurumlar hızla organize olarak kaynakları harekete geçirebiliyor. Bu tür yerel kaynak yaratma mekanizmalarının ve yerelde faaliyet gösteren STK’ların kapasitelerinin güçlenmesini destekleyen çalışmalar çok değerli.