Kırkayak Kültür ile Kurumsal Hibe Desteğimizle Yürütecekleri Çalışmaları Konuştuk

Kırkayak Kültür Sanat ve Doğa Derneği (Kırkayak Kültür), Gaziantep’te faaliyet yürüten Kırkayak Kültür, toplumsal kaynaşmaya ve bir arada yaşam kültürüne katkıda bulunmak amacıyla farklı sosyo-ekonomik koşullara sahip grupların ve bireylerin bir araya gelebileceği gönüllü temas alanları oluşturmak ve var olan temas alanlarını genişletmek amacıyla faaliyetlerini yürütüyor. Toplumsal gelişmeyi arttırmak, demokratik değerleri teşvik etmek ve kültürel açıdan zengin yaşam koşulları yaratmak amacıyla da faaliyetlerini yürüten Kırkayak Kültür; dezavantajlı gruplar, mülteciler ve göçmelerle birlikte çalışıyor. Kültür Sanat Fonu’nun 2022 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla kurumsal hibe desteği sağladığımız Kırkayak Kültür, Kurumsal hibe desteği ile insan kaynağı giderlerini karşılayacak olan dernek, Sanat Merkezi çalışmalarının ve kültür-sanat programı kapasitesinin güçlenmesi amacıyla faaliyetlerini yürütecek. Bu doğrultuda hibe kapsamında yarı zamanlı istihdam edilecek Program Koordinatörü istihdam edecek.

Kırkayak Kültür Genel Koordinatörü Kemal Vural Tarlan ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; derneğin faaliyetleri, Zeugma Film Festivali, Öznenin Sesi: Pandemi Döneminde Göçmen Kadın Emeği projesi, dezavantajlı sanatçıların Türkiye’deki üretim alanları ve hibe kapsamında yürütecekleri çalışmalar hakkında konuştuk.

Kırkayak Kültür Sanat ve Doğa Derneği, Kültür Sanat Fonu’nun 2022 döneminde vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Kırkayak Kültür; 2008 yılında Gaziantep’te bir grup akademisyen, sanatçı, avukat, doktor ve gazeteci tarafından bir kültür-sanat inisiyatifi olarak çalışmalarına başladı.   Kültür-sanat çalışmalarının toplumu oluşturan tüm kesimlerin bir arada yaşaması, toplumsal uyumu kolaylaştırıcı etkisi ve farklı kesimlerinin birbirlerine temas ettiği ortak alanlar olduğunu düşüncesiyle yola çıkan inisiyatif, bu temas noktalarını genişleten alanlarda çalışmalar yapmanın öneminin bilinciyle, Gaziantep’te kültürel çalışmalar yapmak için 2011 yılında Kırkayak Kültür Sanat ve Doğa Derneği adıyla bir sivil toplum kurumuna (STK) dönüştü ve kentin film festivali olan Zeugma Film Festivali’ni ve kültür-sanat etkinlikleri organize etmeye başladı.

Kırkayak Kültür 2012 yılından sonra, kente gelen yeni komşu ve hemşerileri olan Suriyeli mülteci topluluğunu da kapsayacak şekilde dezavantajlı gruplar, mülteciler ve göçmenlerle birlikte çalışarak toplumsal uyum ve bir arada yaşama kültürüne katkıda bulunmak için çalışmalarını yeniden düzenledi.  Kırkayak Kültür bugün de faaliyetlerine hak temelli bir yaklaşımla, demokratik değerleri desteklemek ve çoğulcu bir birlikte yaşamın koşullarını yaratmak için devam ediyor.

Kırkayak Kültür şu anda, Sanat Merkezi ve Göç ve Kültürel Çalışmalar Merkezi olmak üzere Gaziantep iki ayrı merkezde Göç, Kentsel Çalışmalar, Mutfak || Matbakh Atölye (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği), Birlikte Yaşam için Medya ve Dom Araştırmaları olmak üzere 6 program altında kültürel çoğulculuğu teşvik eden bir anlayışla çalışmalarını sürdürüyor.

Kırkayak Kültür zengin kültürel mirasa sahip Anadolu kentlerinde kültürel hayatın canlanması, kent aidiyetinin de modern vatandaşlık kavramına uygun biçimde gelişmesine yol açacağı düşüncesiyle kültür-sanat programları yürütüyor. Kültürün, kentsel gelişmeyi biçimlendirmesinin, sanat alanında kurulacak karşılıklı ilişkilerin, toplumsal uyumun, kültürler arası iletişimin ve ilişkilerin gelişmesinin, Türkiye’nin kendi içinde olduğu kadar dünya ile de bütünleşmesi ve ilişki kurması açısından önemli olduğunu düşünmektedir.

Gaziantep’te, Kültür-sanat alanında, Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’daki sanatçılar, kültür-sanat aktivistleri ve STK’lar arasındaki işbirliğini geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Bu doğrultuda, kadınlar, gençler, çocuklar, göçmenler, mülteciler ve diğer dezavantajlı gruplarla kültürel – sanatsal ve sosyal çalışmalar yürütmektedir.

Kırkayak Kültür – Göç ve Kültürel Çalışmalar Merkezi’nde ise; göçle yeni gelenle – yerleşik olanın, kentin yeni hemşerilerini ve onların kültürel birikimlerini bir zenginlik olarak düşünmekte, bunu kentin kültür-sanat hayatına yeni bir katkı olarak ele almaktadır. İki toplumun bir arada yaşamayı öğrenme sürecinde kültür-sanat faaliyetlerinin önemine vurgu yaparak, “Birlikte Yaşam” eksenli göç çalışmaları yapmak amacıyla kurulmuştur.

Dezavantajlı, mülteci ve göçmen sanatçılarla çeşitli çalışmalar yürütüyorsunuz. Birlikte çalıştığınız sanatçıların Türkiye’de üretimlerine devam edebilmek için ne tür ihtiyaçları bulunuyor? Kırkayak olarak sanatçılara kendi üretimlerini yapmalarını ve sunmaları için nasıl alan yaratıyorsunuz?

Kırkayak Kültür kültür-sanatın toplumsal gelişme odaklı, katılımcı ve çok sesli bir yaklaşımla yaygınlaşmasını hedefleyen bir sivil toplum girişimi olarak, kültürel çalışmalar ve kültür-sanat etkinlikleri düzenlemek amacıyla kuruldu. Kırkayak Kültür, kültür paylaşımı ve sanat üretimi yapmak için çalışmalarına başladığında kurucuları arasında sanatçılar da vardı. Kurucularının deneyimlerine de dayanarak sanatın ve kültürel alanın paylaşılmasıyla karşılıklı anlayış ve duyarlılıkların artacağına, sosyo-ekonomik farklılıkların ve önyargıların aşılabileceğine olan inanç kuruluş belgemizde de yer alıyor. Zengin kültürel mirasa sahip Anadolu kentlerinde, kültürel hayatın canlanması, kent aidiyetinin de modern vatandaşlık kavramına uygun biçimde gelişmesine yol açacağı düşünüyoruz. Bu doğrultuda kültür-sanat programlarının içeriğinde önemli bir gönüllü temas alanı yer alıyor. Kültürün kentsel gelişmeyi biçimlendirmesinin ve sanat alanında kurulacak karşılıklı ilişkilerin toplumsal uyumu da kolaylaştıracağı düşünüyorduk.

Yukarıda da bahsettiğim gibi, 2012 yılından itibaren kente yeni gelen komşularımız bu düşüncelerimizin pratik hayatta nasıl uygulayacağımız konusunda bizlere yeni deneyimler sağladılar. Göçle birlikte şunları gördük aslında, her ne kadar aynı kentte birbirimizle temas etmeden ayrı ayrı cemaatler olarak birbirimize paralel yaşamlar sürüyor gibi görünsek de birbirimize temas ettiğimiz, bir araya geldiğimiz alanlar vardı. İşte bu alanlardan biri kültür-sanattı. Kültür-sanat mekanları insanların farklı dilleri konuşsalar da bir araya geldikleri mekanlardır. Bu nedenle Kırkayak Kültür olarak, kültür-sanat alanında, Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’daki sanatçılar, kültür-sanat aktivistleri ve STK’lar arasındaki işbirliğini geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı hedefleyen çalışmalar yapmaya hız verdik. Bu doğrultuda kadınlar, gençler, çocuklar, göçmenler, mülteciler ve diğer dezavantajlı gruplarla kültürel- sanatsal ve sosyal çalışmalar yürütmek için projeler oluşturmaya ve ortaklıklar kurmaya başladık. Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa şehirleri arasında kültürel değişim projeleri yürütmeye ve bu çalışmalar sonucunda kültürel – sanatsal ve sosyal etkinlikler düzenlemeye başladık. O günden bugüne bütün basılı materyallerimizi Arapça dilinde de basmaya başladık. Özellikle Avrupa’da kuruduğumuz ortaklıklarla o ülkelerin göç deneyimlerine baktık, onların deneyimlerini kendi koşullarımıza nasıl uyarlayabiliriz diye sık sık diğer ülkelere ziyaretlerde bulunduk. Göçlerin nedenleri, süreç ve sonuçları, uluslararası göç hareketlerinin sosyal, ekonomik ve kültürel boyutları konusunda okumalar yapaya başladık.

Tüm bu çalışmalar sonucunda şunu gördük ki hem eski hem de göçle yeni gelenler birbirlerinin kültürlerine oldukça ilgi gösteriyorlar. Çünkü göçle gelen sadece bir et parçası bir beden olarak sınırı aşıp gelmiyor. O, binlerce yıllık bir kültürel mirasla birlikte geliyor. Türküleriyle, şarkılarıyla, masallarıyla, ninnileriyle, müziğiyle, yemeğiyle, diliyle, tarihiyle yani binlerce yıllık bir kültürel mirasla geliyor. Ve o gelen, eskinin kültürüyle karşılaşıyor ve zamanla birbirine karışıyor. Tam da böyle bir yerden Kırkayak Kültür olarak, gönüllü bir araya geliş alanlarını nasıl genişletebiliriz diye düşündük. Biraz da şanslıydık çünkü kültür-sanat alanında deneyim sahibiydik ve kültür-sanat bu karşılaşma ve karışma alanların başında geliyordu. Yaklaşık 2 yıl boyunca film gösterimlerimize ve diğer kültür-sanat etkinliklerimize pek çok mülteci izleyici geldi. Zamanla Kırkayak Kültür, onlar için bir toplanma alanı halini aldı. Yeni gelenlerin sanatçıların üretim alanı ve ürettiklerini sergileme alanı konusunda yaşadığı sıkıntılar, bizlerin kendi mekanımızı bu sanatçılar için “açık alan” haline getirmemize de sebep oldu. Kapılarının yeni gelenlere açan Kırkayak Kültür; 2014 yılında Beklemek adıyla mülteci genç sanatçıların ilk sergilerini açmaları için onları destekledi. Çünkü, mülteci sanatçıların temel sorunların başında ekonomik olarak ayakta kalmak geliyordu. Bu sebeple pek çok sanatçı, atölyelerde ya da işliklerde, kayıt dışı alanlarda işçi olarak çalışıyor ve yaratım ya da üretim yapacakları alanlardan yoksundular, evlerinde ürettikleri işleri ise sergileyecek olanaklardan yoksundular. Bu günde bu temel sorunlar sürmektedir. Bu sebeple birlikte çalıştığımız sanatçılar buraları bırakıp batı ülkelerine göç ediyor. O ilk sergiyi ziyaret eden Türkiyeli ve Suriyeli pek çok ziyaretçi bu tür etkinliklerin iki toplum açısından ne denli önemli olduğunu dile getirdi.

Bu etkinlik, Kırkayak Kültür açısından bir ilk oldu. Mülteciler bundan önce pek çok etkinliğimize katılımcı olarak katılmıştı, ama ilk kez bir etkinlikte mülteci sanatçılar eserleri için Türkiyelilerle bir araya gelmişlerdi. Bu çok büyük bir değişim anıydı. Bu etkinlikten sonra fotoğraf sanatçıları, müzisyenler, tiyatro sanatçıları hatta zanaatkârlar ürünlerini sergilemek için bizden destek istediler ve mekanlarımızı kullandılar. Bu tür etkinlikler Kırkayak Kültür açısından da bir değişimin ve yeni fikirlerin ortaya çıktığı bir sürecin başlangıcı olmuştur. Bu bir araya gelişler bizde de “Bir arada nasıl yaşayabiliriz?” sorusunu sordurmaya başladı.

Ama yukarıdan da belirtiğim gibi, o sanatçıların büyük kısmı Avrupa’ya geçmek zorunda kaldılar çünkü biz o insanlara, yeterince üretim yapacakları alanlar sunamadık bu ülkede. Misafirlik ve geçicilik insanlarda yavaş yavaş bıkkınlığa sebep oluyor. O nedenle birçoğu Avrupa’ya gitti.

O günden bu güne Kırkayak Kültür, iki merkezini de açık alan olarak tanımlamayı sürdürmektedir. Ayrıca mülteci sanatçıların ürünlerinin sergilenmesi, gösterimi, ulusal ve uluslararası kültür-sanat ağlarından tanıtımı ve ilişkiler kurulması konusunda da destekler verilmektedir.

4-11 Aralık tarihlerinde Uluslararası Zeugma Film Festival’ini 10. Kez hayata geçireceksiniz. Festivalin amacı, bu yılki teması ve gerçekleştirmeyi planladığınız faaliyetlerden bahseder misiniz?

Pandeminin ile beraber fiziksel etkinliklerimizi durdurmak zorunda kalmıştık. Yaz aylarında Kırkayak Kültür Teras ’da Fransız Film Günleri ve birkaç etkinlik daha gerçekleştirdik.  Pandemi döneminde Zeugma Film Festivali’ni dijital ortamda gerçekleştirdik, ama artık insanlar bir salonda birlikte film izlemeyi özlediler. Aynı havayı solumak, birlikte konuşmak çok ayrı bir şey. Fakat artık izleyicinin yüz yüze etkinliklerle ilgili talepleri var. Biz de önümüzdeki ay yeniden Çarşamba film gösterimlerimize başlayacağız.

Geçen yıl hem Kırkayak Kültür’ün resmî olarak kuruluşunun onuncu yılı hem de Zeugma Film Festivali’nin ve Suriyeli mültecilerin ilk gelişinin onuncu yılıydı. Bu vesileyle geçen yılı bir arada yaşam etkinliklerinin yapılacağı bir yıl gibi düşündük. Suriyeli sanatçılar ve uluslararası kurumların da katkılarıyla etkinlikler yapacaktık, fakat ne yazık ki salgın buna izin vermedi.

Kırkayak Kültür tarafından bu yıl 10.su düzenlenecek olan Zeugma Film Festivali, bu yıl da Ortadoğu’dan Avrupa’ya dünya sinemasının ve Türkiye sinemasının en nitelikli ve bol ödüllü filmlerini Gaziantep’te sinema severlerle buluşturacak. Uluslararası Zeugma Film Festivali, önceki yıllarda olduğu gibi bu yılda, Türkiye sinemasına büyük emek vermiş, hemşerimiz,  Onat Kutlar ’ın  “Sinema Bir Şenliktir” sözlerini kendine şiar edinerek, planlanıyor.

Festival, Gaziantep’te sinema kültürünün yerleşmesine katkıda bulunmak, sinemanın bir sanat olarak yaygınlaşmasını ve daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak amacıyla düzenleniyor.  Festival sinemaseverlere ulusal ve uluslararası festivallerde ödül alan bağımsız filmlerden bir seçki sunuyor.

Bu yıl da festivalde geçen yıllarda olduğu gibi, “birlikte yaşam” teması kapsamındaki filmler Arapça ve Türkçe altyazılı olarak gösterilecek. Bu yıl film festivaline, eğer yeterince destek bulabilirsek, Gaziantep’in tüm hemşerilerini katmayı hedefleyen bir çalışma yürüteceğiz.

Kırkayak Kültür göç çalışmalarında; Gaziantep’in yeni hemşerilerini ve onların kültürel birikimlerini bir zenginlik olarak düşünmekte ve kentin kültür-sanat hayatına yeni bir katkı olarak ele almaktadır. İki toplumun bir arada yaşamayı öğrenme sürecinde kültür-sanat faaliyetlerinin önemine vurgu yapmaktadır. Festival yeni gelenleri de kapsayacak şekilde planlanmaktadır.

Öznenin Sesi: Pandemi Döneminde Göçmen Kadın Emeği projesiyle göçmen kadınların pandemi döneminde iş hayatlarında yaşadıkları zorlukları anlattıkları video serileri yayımladınız. Salgın koşullarının yanı sıra yaşanan ekonomik kriz birlikte çalıştığınız göçmen kadınların iş hayatlarını nasıl etkiledi? Bu grupların ihtiyaçlarında yaşanan değişimlerden bahseder misiniz?

Öznenin Sesi: Pandemi Döneminde Göçmen Kadın Emeği projesiyle, Kırkayak Kültür olarak çevremizde gördüğümüz bu ihtiyaca bir cevap üretmek istedik. Bu doğrultuda zaten kendileri ve emekleri görünmez kılınan göçmen kadınlara söz vermek ve kamusal alanda görünürlüklerini arttırmak düşüncesiyle yola çıktık. Hepimizin bildiği gibi kadınlar, özellikle de mülteci ya da göçmen kadınlar hem medyada hem de mevcut egemen söylemde sıkça mağdur ve/veya suçla ilişkilendirilen kimlikleriyle anılıyor. Biz de bu projeyle göçmen işçi kadınların kendi gerçekliklerini üretebilmelerinin önünü açmayı hedefledik.

Öznenin Sesi: Pandemi Döneminde Göçmen Kadın Emeği video projesinde kadınları merkeze alan ve bu kadınlarla dayanışma içinde olduğumuz bir çalışma yaptık. Göçmen kadınların kimliklerinin ve emeklerinin görünmezleştirilmesine karşı, bu kadınların sözünü kamusal alana taşıyarak bir dayanışma pratiği ürettik. Bu kapsamda, Gaziantep’te yaşayan farklı etnik gruplardan, farklı mahallelerden ve farklı sektörlerden 10 kadınla görüşmeler yaptık. Bu görüşmeler sonucunda kadınların ortak sorunlarının başında güvencesizlik ve geleceğe dair belirsizliklerin yer aldığını gördük. Aynı zamanda mesleklerine ve/veya ekonomik durumlarına özgü sıkıntıların da göçmen kadınların hayatlarını zorlaştırdığına şahit olduk. Fakat hem raporda hem de videolarda açıkça ortaya çıkıyor ki yaygın söylemde dile getirilen güçsüz göçmen kadın imajına karşı zorluklarla baş edebilen ve direnç gösteren kadınlar hayatlarımızda ve bu kadınlar kendi hayatlarını yeniden kurmakta.

2011 yılından bu yana sahada bulunan bir kurum olarak, saha deneyimlerimizde hep şunu görüyorduk: Göç süreci ve sonrası, toplumların gündelik hayatından geleneksel kodlarına kadar pek çok toplumsal kural ve statüyü değiştirmekte ve/veya bu geleneksel kodlarda kırılma meydana gelmekte.  Türkiye’ye sığınan Suriyeli kadınlar, içinden çıkıp geldikleri iç savaş ve çatışmalı süreç boyunca toplum içerisinde en çok zarar gören toplumsal kesimlerden biridir. Bu iç savaş süresince yine en çok zararı kadın ve çocukların gördüğü, cinsiyete dayalı şiddetin bir savaş silahı olarak kullanıldığı yönünde pek çok  haber, anlatım ve raporlar bulunuyor. Diğer yandan son 9 yıllık göçmen kadın hikayelerine bakıldığında yaşanan toplumsal altüstün kadını gündelik hayat içerisinde daha da görünür kıldığını, göçmen kadınların çalışmak için evden dışarı çıktıklarını, fabrikalarda, atölyelerde, tarlalarda, sokakta, ev içi işlerde, hizmet sektöründe, STK’larda ve daha pek çok işte – kayıt dışı da olsa – çalışmaya başladıklarını gösteriyor. Sanılanın aksine evini geçindirmek için emek piyasasına dahil olmuş sayısız göçmen kadın her gün üretim süreçlerinin içinde yer alıyor ve daha da güçleniyor.

Vakfımızın sağladığı kurumsal hibe desteği ile hangi kapasite gelişim alanında ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz? Bu desteğin derneğinize nasıl bir katkı sunmasını bekliyorsunuz?

Kırkayak Kültür olarak programlarına göre hedef kitlemiz ve çalışma alanlarımız değişse de daima “birlikte yaşam” odaklı bir yaklaşımı savunuyoruz.

Önümüzde ki dönem Kültür- Sanat Programı kapsamında, kültür-sanata erişimin temel bir insan hakkı olduğu gerçeğinden yola çıkarak kentte kültür-sanat aktivitelerini devam ettireceğiz. Bu açıdan Zeugma Film Festivali başta olmak üzere, film gösterimleri, sergiler, kültür-sanat atölyeleri gibi aktiviteleri başta kente yeni gelen mülteci ve göçmenler olmak üzere, dezavantajlı grupların erişebileceği bir perspektifle sürdüreceğiz.

Kırkayak Kültür, kentte yaşayan sanatçıları ve kültür-sanat aktörlerini, Ortadoğu ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, kültürel değişim programlarıyla bir araya getirmeyi ve ürettikleri eserlerin topluma erişimi konusunda destekler sunmaya devam edecek. Diğer yandan Kırkayak Sanat Merkezi binasının kapılarını başta gençler olmak üzere kentte yalayan sanatçılara “açık alan” olarak tutulmaya devam edilecek.

Kırkayak Kültür-Sanat Programı, hem kentin kültür-sanat açısından hareketliliğine katkı sunacak hem de sanatçıların üretim yapacakları ve de ürettikleri eserleri kitlelere ulaştıracakları bir alan sağlama etkisi açısından oldukça önemlidir. Diğer yandan Gaziantep’e dışardan gelen sanatçı ve kültür-sanat aktörlerinin çalışmalarını ve toplantılarını yapacakları bir “açık alana” ulaşımları açısından da Merkezimiz oldukça önemlidir. Bu fonksiyonunu da sürdürmeye devam edeceğiz.

Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle hayata geçen Kültür Sanat Fonu’ndan aldığımız destek ilk olarak Kırkayak Kültür-Sanat Merkezi, Kültür – Sanat Programının kapasitesinin geliştirilmesidir. Bu kapsamda Vakfınızdan alacağımız uzman desteğiyle Kırkayak Kültür – Sanat Merkezi’nin sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefliyoruz. Ayrıca Merkez ve program için 2 yıllık bir yol haritası ve çalışma perspektifi oluşturulacak. Bu doğrultuda Kültür-sanat Strateji Belgesi hazırlanacak.

Ayrıca kurumsal sürdürülebilirlik için, kurumun geçmiş ve mevcut birikimi ile gelecek stratejisinden oluşan, kültür-sanat kurumlarıyla iletişimi sağlayacak ve de işbirliği olanakları için bir iletişim stratejisi oluşturulacak. Aynı zamanda proje faaliyetleri içeresinde pek çok kültür-sanat etkinliği gerçekleştirilecek.