
24 Ocak 2020’de Elazığ, Malatya ve çevre illeri etkileyen depremin ardından Turkey Mozaik Foundation’ın finansal desteğiyle hayata geçirdiğimiz Elazığ Depremi Acil Destek Fonu’nun birinci aşamasında hibe verdiğimiz Hayata Destek Derneği (Hayata Destek), afet müdahalesi alanında yerel aktörlerin kapasitelerini güçlendirmek amacıyla hayata geçirdiği projeyi tamamladı. COVID-19 salgını nedeniyle proje faaliyetlerinde değişiklik yapan Hayata Destek, depremden etkilenen kişilerin acil ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla bölgede yaşayan 165 aileye hijyen kiti dağıttı. Hayata Destek Derneği Saha Koordinatörü Rukiye Çetin Dağhan ile röportajımızda Elazığ’da yaptıkları çalışmaları, Sivil Toplum Kuruluşları Afet Koordinasyon Platformu’nun bu süreçteki rolünü ve acil durumlara müdahalede sivil toplum kuruluşlarının kaynak ihtiyaçlarını konuştuk.
24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ, Malatya ve çevre illeri etkileyen depremin ardından, sahada faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını (STK) ve çalışmalarını desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation finansmanıyla hayata geçirdiğimiz Elazığ Depremi Acil Destek Fonu kapsamında yaptığınız çalışmalardan ve COVID-19 salgını sebebiyle projede yapılan değişikliklerden bahseder misiniz?
Bu proje ile dernek olarak hedefimiz, deprem bölgesinde bir gönüllü bir ağı oluşturmak, oluşturulan gönüllü ağının; afetlerde sunulacak hizmetlere yönelik bilgi ve becerilerini artırmak ve güçlendirmekti. Böylece toparlanma döneminde sunulacak destekleri daha nitelikli hale getirmeyi, bölgede sürdürülebilir, nitelikli bir gönüllü ağının varlığını sağlamayı hedefledik.
Tabii aynı zamanda bölgede yaşanabilecek yeni afetlere yönelik olarak, nitelikli insan gücünün bulunmasına katkı sağlamış olacağımızı değerlendirdik. Gönüllü ağımızı oluştururken, sahada sunmayı hedeflediğimiz hizmetler hakkında temel bilgi sahibi olmaları ve halihazırda bölgede olmalarını göz önünde bulundurarak, Elazığ Fırat Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü ile irtibata geçtik. Gönüllü ağına ağırlıklı olarak üniversitenin Sosyal Hizmet Bölümü öğrencileri katıldı.
Profesyonel meslek yaşantılarında, mesleklerinin gereği olarak afet ve acil durumlarda çalışmak durumunda kalacak olan Sosyal Hizmet öğrencilerinin kapasitesinin güçlendirilmesi, afet ve acil durumlarında sosyal hizmetlere yönelik müdahaleler ile ilgili deneyim kazanmaları, kazandıkları deneyimi meslek yaşantılarında aktif bir şekilde kullanmaları şeklinde özetlenebilecek bir model kurguladık.
Bu kapasiteyi güçlendirirken, bölgedeki acil ihtiyaçlara etkin bir şekilde cevap vermemiz de mümkün oldu. Sosyal Hizmet Bölümü öğrencileri, derneğimiz bünyesinde çalışan Sosyal Hizmet Uzmanlarının süpervizörlüğünde saha çalışmalarına katkıda bulundular. Afetlerde psiko-sosyal destek hizmetinden sorumlu kamu paydaşı konumunda olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Elazığ İl Müdürlüğü’nün yanı sıra, Sivil Toplum Kuruluşları Afet Koordinasyon Platformu ile yürütülen çalışmalara da dahil oldular. Birey odaklı mikro çalışmalar ile toplum odaklı makro çalışma hakkında deneyim kazandılar.
İlk etapta gönüllü öğrencilerimizin, Hayata Destek koruma ekipleri ile birlikte konteyner kentlerde çocuk koruma, psiko-sosyal destek aktiviteleri uygulayabilecek ve koruyucu-önleyici çalışmalar yapabilecek becerileri kazanmalarını sağladık. Hızlandırılmış̧ eğitimler, düzenli süpervizyon desteği ve günlük motivasyon toplantıları birlikte çalışma biçimimizin üç temel dayanağını oluşturdu.
Sosyal hizmet öğrencilerinin sahada kendi yetkinliklerine güvenerek hane/çadır ziyaretleri yapmalarını ve gelen bireysel talepleri değerlendirerek ihtiyaç analizleri gerçekleştirmelerini öngördük. İhtiyaç sahibi aile ve bireylerin tespit edilmesi, bu kişilerin ilgili kurumlara yönlendirilmesi bu gibi afet sonrası acil yardım operasyonlarında kullandığımız yöntemleri oluşturuyor.
Bir yandan bu eğitimleri verirken, yerelde ilgili kamu kurumlarının kapasitesinin bilhassa idari anlamda zorlandığını tecrübe ettik. Bürokratik sürecin tıkanmasıyla saha çalışma iznimizi zamanında alamadık ve gönüllü öğrencilerimizin sahada bağımsız çalışmaktan ziyade, ilgili kamu paydaşlarının saha çalışmalarına eşlik ederek çalışması yönünde bir çözüm geliştirdik. Bu noktada gönüllülerimizin birçok lojistik ihtiyacı da kamu kurumlarından paydaşlar tarafından karşılanmış oldu, dolayısıyla elimizde hala harcayabileceğimiz bir kaynak kaldı . COVID-19 salgını Mart ortası itibarıyla Türkiye’de gündelik hayatı olumsuz etkilemeye başladı. Bunu da göz önünde bulundurarak başta İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) olmak üzere kamu paydaşlarının desteğiyle sahada değişen ihtiyaçları yakından takip ettik. Nisan ayı itibarıyla konteyner kentlerde COVID-19 risklerinin azaltılması için hijyen paketleri ihtiyacı olduğunu tespit ettik. Elimizdeki kaynak ile depremden etkilenen kişilerin kaldığı konteyner kentte 165 aileye hijyen kiti dağıttık.
Yaşanan depremin ardından Hayata Destek Derneği’nin de aralarında yer aldığı sahada çalışan bir grup STK ve bazı kamu kurumları acil durum müdahalesini eşgüdümlü ve verimli bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla Sivil Toplum Kuruluşları Afet Koordinasyon Platformu’nu oluşturdu. Bu platformun çalışmalarından bahseder misiniz? Platform STK’lar arasında ve kamu kurumlarıyla iş birlikleri geliştirmek açısından ne tür katkılar sağladı?
Elazığ’ın Sivrice ilçesinde meydana gelen depremin ardından Elazığ’da buluşan STK’lar; Hayata Destek Derneği, Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), Açık Açık Derneği, Ahbap Derneği, Ahtapot Gönüllüleri Derneği, Birleşmiş Milletler Gönüllüleri, Çorbada Tuzun Olsun Derneği, İhtiyaç Haritası, Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), Nef Vakfı, Nirengi Derneği, Sağlam Kobi, Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) ve Toplum Gönülleri Vakfı (TOG) deprem bölgesinde uzmanlıklarını birleştirmek için “Sivil Toplum Kuruluşları Afet Koordinasyon Platformu”nu kurdu.
Sivil Toplum Afet Koordinasyon Platformu çatısında sorumluluk paylaşımı yapıldı. Her STK kendi uzmanlığı doğrultusunda platforma katkı sağladı. Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası’nın altyapı desteğiyle bir depo kuruldu ve bölgeye gelen ayni destekler bu depo vasıtasıyla dağıtıldı.
Platform, dağıtımların sistemli şekilde ilerleyebilmesi için çevrimiçi olarak günlük ihtiyaçların girileceği bir sistem oluşturdu. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sebebiyle sisteme erişim izni sadece birkaç STK temsilcisine verildi. Sivil Toplum Afet Koordinasyon Platformu’na üye STK’ların sorumlulukları şu şekildeydi:
Hayata Destek Derneği, depremin hemen ardından deprem bölgesinde ihtiyaçları belirlemek için bir ihtiyaç analizi formu oluşturdu. Bu formu koruma ekipleri kendi telefonlarını kullanarak, ilave bir altyapıya ihtiyaç duymadan, danışanlarla yüz yüze görüşüp kolayca doldurabiliyorlardı. Ekipler veri girişlerini yapıp onayladıktan hemen sonra Hayata Destek Derneği’nin oluşturduğu kriz masası temel ihtiyaç taleplerini anlık olarak görüp, platformunun oluşturduğu sisteme anlık olarak giriyordu. Sahada tespit edilen koruma ihtiyaçları da AFAD Koordinasyon Merkezi’ndeki arkadaşımız üzerinden devletin ilgili kurumlarına yönlendiriliyordu.
Ahtapot Gönüllüleri Derneği ise oluşturdukları gönüllü ekiple birlikte; depoya ürün giriş, çıkışları, stok takibi, deponun düzenlenmesi ürünlerin paketlenmesi gibi sorumlulukları üstelendi. TİDER ve İhtiyaç Haritası da depoda stok kontrolünden sorumluydu. Hayata Destek Derneği’nin ve Nef Vakfı’nın sistemden girdiği ihtiyaçlara göre depodan malzemeleri araçlara yükleyip depodan çıkışını sağladılar. İhtiyaç Haritası kendi internet sayfası üzerinden depodan eksilen ve ihtiyaç olan malzemelerin duyurusunu yaparak ihtiyaçların depoya ulaşmasını sağlıyordu. Depoda ihtiyaç olan fakat ulaşmayan malzemeler Nef Vakfı ve diğer STK’ların kendi kanalarında duyurması ve bağış toplaması ile gerçekleşti. AHBAP Derneği ve TOG, depodan çıkışı yapılan malzemelerin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması konusunda destek verdi. Nef Vakfı ve Çorbada Tuzun Olsun Derneği koordinasyon masasında görev aldılar. Okul, camii, misafirhane gibi toplu alanlardan gelen ihtiyaçlara yoğunlaştılar ve yine kurulan sistem üzerinden ihtiyaçları girip bu ihtiyaçların yerine ulaşıp ulaşmadığı teyit edildi.
Birleşmiş Milletler Gönüllüleri temsilcisi Sivil Toplum Afet Koordinasyon Platformu’nun kamu kuruluşları ile olan ilişkilerini koordine ediyordu. Dağıtım süreçlerinde valilik ile sürekli iletişim halinde oldu. Platform üyeleri gün sonunda Elazığ Valiliği’nde düzenlenen AFAD koordinasyon toplantılarına düzenli katılım sağlayarak platformun yaptığı çalışmaları aktarıp AFAD ve valiliğin yaptığı çalışmalarla ilgili kendini güncelliyordu.
Sonuç olarak bu platform sayesinde hem STK’ların kendi arasındaki hem de kamu kurumları ile ilişkilerindeki koordinasyonu sağlayan bir yapı oluşturulmuş oldu. Kurumların enerjilerin koordinasyon içinde doğru yere kanalize edilebilmesi afet yönetiminde çok önemli rol oynuyor.
Elazığ’da depremden etkilenen kişilerin acil ihtiyaçlarının karşılanması konusunda çalışmalarınız devam ederken COVID-19 salgını da olağanüstü koşullar yarattı. Hayata Destek Derneği olarak, bu tür acil durumlarda saha çalışmalarınızı yaparken çalışanlarınız ve faydalanıcılarınız açısından ne tür öncelikleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Özellikle COVID-19 ile ilgili alınan önlemler doğrultusunda saha çalışmalarınızı gerçekleştirirken nelere dikkat ediyorsunuz?
COVID-19 sürecinde operasyonlarımızın sürekliliğini nasıl sağladığımızı ifade edebilmek için güvenlik ve risk yönetimi yaklaşımımızı kısaca tarif edebilirim. Hayata Destek Derneği olarak, yürüttüğümüz tüm faaliyetlerde çalışanlarımızın ve odağımıza koyduğumuz toplulukların güvenliğini esas alıyoruz. Tabii bu, temel insani yardım prensiplerinde de önemli bir konu. Saha çalışmalarımızı yürütürken azami güvenlik önemleri alıyoruz. Bu kapsamda güncel risk analizleri ve alınması gereken önlemler konusunda bize destek olan bir güvenlik uzmanımız da var.
Çalıştığımız alana girmeden önce o alana ait tüm riskleri analiz ediyor, yol haritası çıkarıyor, kimlerle ve hangi kurumlarla görüşeceğimizin listesini yapıyoruz. Ekiplerimizin yanlarında götürmeleri gereken tüm malzemelerden emin olabilmeleri için kontrol listeleri hazırlıyoruz. Bu yalnızca COVID-19 özelinde değil, herhangi bir acil durum sonrasında da önemli bir konu. Bu listeler hava koşullarına, afetin mahiyetine göre büyük değişkenlik gösterebiliyor. Bu doğrultuda, COVID-19 sürecinde artık hepimizin aşina olduğu tulum, siperlik, maske, eldiven, dezenfektan gibi ekipmanlardan yararlandık. Bu tip bir acil durumda göz önünde bulundurulması gereken diğer bir konu, doğru araçla yola çıkmak. Deprem sonrasında Elazığ-Malatya bölgesine ilk 48 saat içinde vardığımızda nasıl bir tabloyla karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Fakat gelen ilk bilgiler, merkez ilçelerde acil ihtiyaçların nispeten karşılandığı, kırsal bölgelere dair ise henüz ihtiyaçların tam olarak belirlenemediği yönündeydi. İklim ve arazi koşullarını da göz önünde bulundurarak, doğru araçla yola çıkmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk, çünkü ilk durum tespitimiz neticede ağırlık olarak kırsal kesimlere yoğunlaştı.
Tabii ihtiyaç sahibi topluluğu doğru anlamak da önemli. Topluluğun analizini yapar, hassasiyetlerini belirleriz. Afetle mi uğraşıyoruz, depremle mi, savaş ya da çatışmadan kaçan bir topluluk mu? İhtiyaçları neler? Hassasiyetleri neler? Bu başlıkların altını doldurmamız şart. Sahaya gitmeden önce çalışacağımız topluluğu çok iyi araştırır, tanır ve hassasiyetlerini biliriz. Danışanlarımıza zarar verme olasılığı olan herhangi bir uygulamaya başvurmaz, onların üstün yararını gözetiriz.
Ekipler arası koordinasyon anlamında takip ettiğimiz süreç de bu gibi acil durumlarda büyük önem taşıyor. Sahaya gidilmeden önce; mutlaka bir iç toplantı yapar, ilgili analiz sonuçlarının paylaşıldığı bir bilgilendirme toplantısı düzenleriz. İlk görev ve sorumluluk dağılımı da bu toplantıda netleşmiş olur. Kimin hangi mahallede, hangi sokakta çalışacağı harita üzerinde gösterilir; bu sayede ekip sahaya çıkmadan alan bilgisine sahip olur. Danışan hassasiyetleri aktarılır. Ekip donatıldıktan sonra tüm güvenlik önlemleri alınarak sahaya çıkılır.
Elazığ depremi özelinde de, sonrasında küresel ölçekte yaşadığımız ve insani yardım çalışanları olarak tüm dünyada büyük zorluklarla karşılaştığımız COVID-19 salgını süresince de bu prosedürlere sadık kalarak, hem çalışanlarımız hem de ihtiyaç sahibi toplulukların yararını gözeterek çalıştık. Tüm engellere rağmen değişen ihtiyaçları uzaktan takip etmek ve zamanında yanıt verebilmek adına, teknolojik olanakları da kullanarak çeşitli çözümler geliştirdik.
Depremin üzerinden 5 aya yakın bir süre geçti. Depremden etkilenen Elazığ, Malatya ve çevre illerdeki ihtiyaçların son durumu hakkında bilgi verir misiniz? Gelecek dönemde bölgedeki çalışmalarınıza devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Hayat Destek Derneği bölgeye dair son durum raporunu 7 Şubat tarihinde yayınladı, meydana gelen maddi hasar Şubat ayı sonunda net bir biçimde ortadaydı. Daha sonra yayınlanan farklı raporlar durumu daha net görmemize yardımcı oldu. Yine Şubat ayı başında yayınlanan AFAD raporuna göre deprem neticesinde 547 yapı yıkıldı, 6270 yapı ağır hasar gördü ve 962 yapının orta derecede, 10,273 yapının ise hafif hasarlı olduğu tespit edildi. Elazığ’ın Aşağı Demirtaş, Kırklar, Doğukent, Hankendi mahalleleri ile Sivrice ilçesinin Gölbaşı mevkinde 5.000’e yakın konteynerin bulunduğu geçici yerleşkeler kuruldu.
İnsani yardım alanında faaliyet gösteren bir dernek olarak, insan eliyle ya da doğal yollardan gerçekleşen afetler sonrasında, başta kamu kurumları olmak üzere yerel kapasitenin yetersiz kaldığı noktalarda acil müdahalede bulunuyoruz. Şu an Elazığ’daki gözlemlerimiz, acil ihtiyaçların karşılandığı yönünde. Tabii gerek COVID-19 bağlamında gerek deprem gibi jeofiziksel riskler bağlamında herhangi bir acil durumla karşılaşırsak, Türkiye’nin 8 farklı şehrindeki ekiplerimizle ortaya çıkabilecek acil ihtiyaçlara cevap vermeye hazırız.
Hayata Destek Derneği, uzun yıllardır depremler gibi acil müdahale gerektiren farklı durumlarda hızlı şekilde sahaya inerek insani yardım çalışmaları yapıyor. Bu tür müdahalelerin yapılabilmesinde finansal kaynaklara erişimin de önemli bir katkısı olduğunu biliyoruz. Bu bakış açısıyla düşündüğünüzde, Elazığ Acil Destek Fonu kapsamında Vakfımızdan aldığınız hibenin çalışmalarınıza ne tür bir katkısı olduğunu paylaşır mısınız? Sizce hibe veren kuruluşlar ve bağışçıların acil durum destekleri özelinde dikkat etmeleri gereken noktalar neler?
STK’ların afetlerden hemen sonra afet alanında olması, kendi ihtiyaç analizini yapması, ihtiyaçları duyurması, afet koordinasyonu içinde yer alması ve hızlı müdahale yapabilmesi çok önemli. Bunları yapabilmek için STK’lar kaynağa ihtiyaç duyuyorlar.
Büyük afetlerde uluslararası fonlara erişim çok daha kolay oluyor ancak görece orta seviyede, ülkelerin kendi kapasitelerinin afete müdahalede yeterli olacağı düşünülen durumlarda STK’ların uluslararası kaynaklara erişimi çok kısıtlı şekilde gerçekleşiyor veya hiç olmuyor. Ülke içinde ise daha çok gıda ve hijyen malzemeleri gibi ayni yardım yapmak isteyen kişiler ve kurumlar derneğimize ulaşıyor. Elazığ Depremi de ikinci sırada saydığım afetlere örnek sayılabilir. Normalde bu tür afetlerde STK’ların koordinasyonu ve yerel kapasitenin güçlendirilmesiyle ilgili hibe bulmak çok zorken, sağladığınız Acil Destek Fonu ile bu alana önemli bir katkı sağlayabildik. Hibenin esnek olması, değişen koşullara adapte olabilmemize ve yeni gelişen ihtiyaçlara cevap verebilmemizi de sağladı.
Genel olarak acil yardım fonlarının hızlı kanalize edilmesi, bürokratik süreçlerinin en aza indirilmesi, değişen duruma ve ihtiyaçlara cevap verebilmek için gerekli değişiklikleri yapabilecek esnek alan tanıması büyük önem taşıyor. Acil durum hibeleri ve projeleri tasarlanırken bunlara dikkat edilmesi gerekir. Sağladığınız hibe bu koşulları karşıladığı için sizlere teşekkür etmemiz gerekir. Bir diğer husus, hibe ve bağışların zamanı. Dünyadaki genel eğilim afetlerden sonra bağış yapmak. Hem afetlerle ilgili risk azaltma çalışmalarının yapılabilmesi hem de sivil toplum kuruluşlarının olası afetlere müdahale için hazırlıklarını tamamlayabilmesi için afetlerden önce de kaynağa ihtiyaç duyulduğu unutulmamalı.