Bağışçılarımıza yönelik olarak düzenlediğimiz yeni çevrimiçi etkinlik serimiz Güzel İşler’in ilk buluşmasını Türkiye’de Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele başlığıyla 11 Kasım’da gerçekleştirdik. Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu’ndan Doç. Dr. Volkan Yılmaz ve Derin Yoksulluk Ağı’ndan Hacer Foggo’nun konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, Türkiye’de yoksulluğun durumunu, COVID-19 salgını ve ekonomik krizin yoksulluk üzerindeki etkilerini ve sivil toplum kuruluşlarının yoksullukla mücadele alanındaki çalışmalarını yapılan araştırmalar ve sahadaki deneyimler üzerinden konuştuk.
Etkinlikten öne çıkan başlıkları aşağıda görebilirsiniz:
-
- Temel ihtiyaçlara erişim üzerinden ölçümlenen “mutlak yoksulluk” ile bir toplumda yaygın olarak kabul gören yaşam standardını sürdürememek ile ilişkilendirilen “göreli yoksulluk” arasında fark bulunuyor. Göreli yoksulluk ülkeden ülkeye değişiyor.
-
- Gelir adaletsizliği yoksullukla ilgili durumu değerlendirmede önemli bir ölçüt olarak kabul ediliyor. Türkiye kişi başına düşen ortalama gelir açısından üst-orta gelirli bir ülke ancak 2011-2018 yılları arasındaki ekonomik veriler hem kişi başına gelirin reel olarak düştüğünü hem de gelir adaletsizliğinin arttığını gösteriyor. Türkiye’de en yüksek gelire sahip kesim ile en düşük gelire sahip kesiminin toplam gelirden aldıkları paylar arasında bir uçurum bulunuyor.
-
- Yoksulluğun etkilerini azaltmak için gereken devlet politikaları -gelirden bağımsız olarak- kaliteli eğitim ve sağlık sistemlerine erişim, kapsayıcı sosyal sigortalar ve ekonomik büyümenin hane gelirlerine yansımasıdır.
-
- COVID-19 salgını halihazırda yoksul olan kişileri etkiledi. Ayrıca önceki dönemde orta gelirli olan ancak salgın dolayısıyla işini kaybeden ya da ücretsiz izin verilen kişiler bu dönemin “yeni yoksulları” olarak ortaya çıkıyor.
-
- Kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşları arasında “yapıcı gerginlik” yaklaşımı doğrultusunda hareket etmek gerekiyor. Bu bağlamda, sivil toplum kuruluşlarının odaklanabileceği temel alanlar olarak sosyal sigorta sistemlerinden faydalanamayan bireylere ya da gruplara verilecek destekler ve bu alanda yapılan çalışmalara yönelik izleme-değerlendirme çalışmaları ile desteklenen savunuculuk faaliyetleri önem teşkil ediyor. Sivil toplum aktörlerinin yoksullukla mücadeledeki bir diğer rolü ise, salgın döneminde daha da görünür hale gelen ve özellikle eğitime erişim konusunda internet erişimi problemi gibi, toplumun değişen temel ihtiyaçlarını gözlemlemek ve bu ihtiyaçların giderilmesine katkı sağlamak için yapılacak çalışmalar olarak ortaya çıkıyor.
-
- Mahalle düzeyinde ve farklı kurumları (belediyeler, sivil toplum kuruluşları, okullar vb.) dahil ederek geliştirilecek modeller ve pilot çalışmalar önemli. Yoksullukla mücadele alanında yapılan çalışmalarda merkezi ve yerel düzeydeki kamu kurumlarının dahil edilmesi kritik rol oynuyor.
-
- “Derin yoksulluk” nesilden nesle aktarılıyor ve devamlılık gösteriyor.
-
- Çalışmalarına salgın döneminde başlayan Derin Yoksulluk Ağı (DYA) destekçilerle ihtiyaç sahibi aileleri eşleştirerek 2.000 ihtiyaç sahibi ailenin bebek bezi, mama ve gıda başta olmak üzere temel ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak sağladı. Bu kapsamda, Derin Yoksulluk Ağı ekibi bizzat sahada ziyaretler yaparak ailelerin ihtiyaçlarını tespit ediyor, bu ihtiyaçlar listelenerek destekçilere iletiliyor ve destekçilerin sanal marketlerden yaptığı alışveriş yoluyla ihtiyaç sahiplerine yardım ediliyor.
-
- DYA birlikte çalıştığı ailelerin profiline ilişkin bir araştırma üzerinde çalışıyor. İstanbul’un Ataşehir, Beyoğlu, Çekmeköy, Fatih, Şişli, Ümraniye, Esenyurt ve Avcılar ilçelerinde toplamda 103 hanede gerçekleştirilen araştırmaya göre, hanelerin %64’ü gelirlerini hurda toplayıcılığı, tekstil işçiliği, temizlik görevlisi, seyyar satıcılık gibi güvencesiz günlük işlerden elde ediyor. Ailelerin aylık gelirleri 700-800 TL arasında ve en büyük gider kalemi 400-450 TL ile kira giderleri.
-
- Yerel ve merkezi yönetimlerin salgın sırasındaki destekleri, standart gıda kolisi ile sınırlı. Oysa her hanenin ihtiyacı yaşayanların durumuna göre (bebekler, çocuklar, hastalar, yaşlılar vb.) farklılaşıyor.
-
- Salgının en temel etkisi eşitsizlikleri arttırarak yoksulluğu derinleştirmesi. Salgın sürecince ertelenen faturalar ya da işten çıkartma yasakları sorunu ortadan kaldırmıyor, sadece erteliyor. Salgın sonrasında evsizlik, okul terki ve çocuk işçiliği, gıdaya erişememe gibi önemli sorunların daha da artması bekleniyor.