Yücel Kültür Vakfı, 1969 yılından beri gençler arasında ayırım yapmaksızın, 16-33 yaş grubu arasındaki istekli gençlere kendilerini geliştirmeleri için olanaklar sunuyor. Kültür Sanat Fonu’nun 2021 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla sağladığımız hibe desteği ile Yücel Kültür Vakfı ev sahipliğinde, bağımsız bir genç dans insiyatifi olan Improdancefest tarafından yürütülen Uluslararası Doğaçlama Dans Festivali projesi ile doğaçlama kavramının dans ve performans sanatları ile ilişkilendirilmesine odaklanan 2. Uluslararası Doğaçlama Dans Festivalini düzenledi. 10-19 Haziran 2022 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşen festival kapsamında çevrimiçi ve yüz yüze atölye çalışmaları, performanslar, açık doğaçlama dans seansları, dans filmi gösterimleri, konferans ve performatif sunumlar sergilendi.
Festival Direktörü Damla Durman ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; değişen ekonomik koşulların dans ve performans sanatlarına etkisi, Festival kapsamında yürütülen faaliyetler, Improdancefest’in gelecek dönem faaliyetleri ve uluslararası işbirliklerinin dans ve performans sanatlarına katkıları hakkında konuştuk.
COVID-19 salgının, ekonomik krizin ve toplumsal sorunların kültür-sanat alanını ciddi anlamda etkilendiğini biliyoruz. Salgının ve yaşanan bu krizlerin dans ve performans sanatları üzerindeki etkilerine dair gözlemlerinizden bahsedebilir misiniz?
Festivalimiz 2021 yılının Mayıs ayında tam da salgın sürecinin devam ettiği bir dönemde doğdu. Ne bir araya gelip üretecek motivasyonumuz ne de pandemi dönemindeki yasaklara bağlı olarak alınan tedbirler ve tecritler ile üretmeye halimiz kalmıştı. Üzerinde çalıştığımız performansların nerede sahneleneceği, bu sahnelemelerden gelir elde edip edemeyeceğimiz ve benzeri bir dolu belirsizlik içinde yaşadığımız bir süreçti. O dönemde çevrimiçi platformlarını aktif kullanan kurumlar ve festivaller farklı yöntemlerle seyirci ile buluşuyorlardı. Örneğin, Moda Sahne bilet aldığınız oyunu canlı bir şekilde seyircisiz oynatıyordu. Bilet alan seyircilerde ekranlarından oyunu canlı bir şekilde izleyebiliyordu. Bir diğer örnek olarak Berlin Senfoni Orkestrası verilebilir. Orkestra konser kayıtlarını çevrimiçi platformlardan paylaşarak, ücretsiz olarak müziğin izleyiciyle buluşmasını sağladı. Bizler de festivalimizin ilk senesini ücretsiz ve çevrimiçi multimedya platformları aracılığıyla gerçekleştirdik. Çevrimiçi platformlar performanslarımızı tasarlarken üzerine çalışmamız gereken yeni araçlar sundu. Bu araçlar ile seyirci deneyimini ve performansların engellere rağmen yaratıcı çözümlerle geliştirilebileceğini deneyimlemiş olduk. Festivalde gerçekleştirilen iki çevrimiçi performanstan örnek olarak sizlere bahsetmek isterim.
Festival kapsamında performanslarını sergileyen dans sanatçılarından Sabina Andre Allen Atina’daki evinin terasından canlı yayınla bağlanarak performansını gerçekleştirdi. Andriana Plessa ve Sabina Andrea Allen’nın ‘’Rising From the Ashes’’ adlı performanslarıyla, iki farklı terasta dans eden iki kadın dans sanatçısının performansını izledik. Performansta dansçılar iki farklı mekânda birbirlerini görmeden ancak seyircinin iki dansçıyı seyrettiği bir konumdan performanslarını gerçekleştirdiler. Kamola Rashidova’nın performansı ‘’Where The Heart Leaves’’ de ise Belgrad Ormanı’nda farklı kameralar kullanılarak, seyirciye farklı açılardan performansı izleme deneyimi yaratıldı. Bu iki performansta festivalin altyapısına uygun olarak geliştirildi. YouTube hesabımız üzerinden bu performansları izleyebilirsiniz. Bu verdiğim örnekler pandeminin etkilerinin ağır olarak hissedildiği dönemdeki performans ve festival tasarımı sürecine dair örneklerdi. Günümüzden örnekler verecek olursak; son dönemlerde gelişen yeni yazılım programları ile farklı ülkelerden birbirlerine sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik teknolojileri ile bağlanan avatar dans sanatçıları tasarlayan projeleri takip ediyoruz.
Dans sanatçılarının, mühendisler, deneyim tasarımcıları ve farklı disiplinlerden sanatçılarla bir arada çalıştığı bir dönemdeyiz. Bu yeni dönem etrafımızda hızla gelişen yazılımlar ve dönüşen sergileme pratikleri bizlere şu soruları sorduruyor: Performans sanatlarının, dansın sanal mekanlarda icra edilmesi deneyimimizi nasıl etkiliyor? ya da yeni sergileme biçimleri ile çalışırken hangi donanımlarımızı geliştirmemiz gerekiyor? ve bu yeni sergileme biçimleri, seyirciyi ile olan iletişimi ve bundan elde edilecek gelir modellerini geliştirebilmeyi sağlayabilmenin metotları nelerdir? gibi sorular performans sanatlarının ülkemizdeki yeni açılımlarını ve gelişimlerini düşünmemize olanak sağlıyor.
Hibe desteğimizle hayata geçirdiğiniz Uluslararası Doğaçlama Dans Festivali projesi kapsamında yürüttüğünüz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Festivalimiz 2022 yılında 10-19 Haziran tarihleri arasında ilk defa yüz yüze İstanbul’da gerçekleşti. Festivale hazırlanma sürecinde ara dönem eğitim ve performans sergileme faaliyetlerimiz oldu. Koreograflar, dans sanatçıları, akademisyenler, dans heveslileri ve profesyonelleri de dahil eden şehrin iki yakasına yayılan festivalimiz kapsamında uluslararası 40 performans, 27 atölye, 4 yaratım projesi ve 3 dans film gösterimi gerçekleşti. Performanslar kamusal alanlarda ve sahne üzerinde gerçekleşirken, atölyelerimiz HemZemin dans adı altında herkese açık atölyeler tecrübesini geliştirmek isteyen profesyonellere ve 65+ yaş üstü bireylere yönelikti. Atölyelerimiz farklı dans türlerinden oluşuyordu. Yaratım atölyelerinde Amerika Birleşik Devletleri’nden,İsveç’den, Almanya’dan ve İngiltere’den gelen misafir koreografların, profesyoneller ve amatörlerle birlikte eser ürettikleri ve kendi ürettikleri eserleri sergiledikleri bir proje oldu. Dans filmleri Onur Topal Sümer tarafından kürate edildi ve Müze Gazhane’nin açık hava sahnesinde gösterildi. Festival ana faaliyetimiz ile inşa etmeye devam ettiğimiz platformumuz dans atölyeleri buluşmalarına, yurt dışı projeleri ile partnerlik başvurularına ve yeni işbirlikleri adımlarını atmaya devam ediyor.
Uluslararası Doğaçlama Dans Festivali projesi kapsamında çeşitli kurumlar ve paydaşlarla işbirlikleri gerçekleştirdiniz. Türkiye’de ya da uluslararası boyutta gerçekleştirdiğiniz bu işbirliklerinin Türkiye’deki dans ve performans sanatları çalışmalarına ve kurumunuza katkılarından bahsedebilir misiniz?
Dans alanında çalışan toplulukların, bireylerin ve kurumların temsiliyet ve yeni proje geliştirme, uluslararası arenada görünür olma ihtiyaçlarının karşılanmadığı kurak bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde geçmişin tozunu üzerimizden atarak festival ile tekrar her bir dans sanatçısı ve dans heveslisini bir araya getirmek için kollarımızı sıvadık.
Bu bir araya geliş uzun zaman sonra ilk defa birlikte proje üreten dansçılar için temas ve karşılaşma ortamı yaratabildiğimizi gösterdi. Çevremizden aldığımız geri bildirimler doğrultusunda şunu da rahatlıkla söyleyebilirim ki bu alanda yılmadan tutku ve idealleri ile iş üreten dans sanatçılarına festival yeni bir soluk getirdi. Dans alanını filizlendiren genç kuşak sanatçılar olarak alanda attığımız adımların umut verici olduğunu işittik ve gözlemledik. Bu yaratılan momentum ile uluslararası alanda fark edildik ve bu da bize İtalya’daki Company Area’nın Go Towards adlı projesine partner olma imkânı sağladı. Uluslararası platformların, bağlantıların parçası olmak için başvurularımızı oluşturmaya başladık. Aynı zamanda yerelde geliştirdiğimiz kurumsal ve mekânsal işbirliklerimizle yıl içerisine yayılan etkinliklerimizi planlamaya devam ediyoruz. Dans kası zayıf olan kurumların alanda aktif üreten dansçılar ve yeni işler ile karşılaşması kurum içi etkinlik programlama dinamiklerini ve kurumların yapısı dışında yeni projelere açık olabilme hallerini pekiştirdiğini düşünüyoruz.
Kültür Sanat Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Dans ve performans sanatları alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli?
Ülkemizde dans alanı maalesef göz ardı edilen bir alan ve örgütlenmeler az; ancak hayata geçirdiğimiz bu platform ve festival ile alanın geliştirilmesine yönelik talebin ve potansiyelin yüksek olduğunu deneyimledik. Yaratılan fonlar ve destekler ülkemizde ağırlıklı olarak görsel sanatlar, müzik ve tiyatro disiplinlerine yönelik oluyor. Bu sebeple dans alanına yapılan fon aktarımlarının alanın görünürlüğü ve çalışmalarının devamlılığı için çok etkili olduğunu gözlemliyoruz. Festivalde katılımcılar sadece izleyici değil aynı zamanda etkinliklerde etkin rol aldıkları bir süreç yaşadılar. Dans alanında yapılan faaliyetlerin bireyler üzerinde arındırıcı, iyileştirici ve dönüştürücü etkilerinin olmuş olduğunu gözlemledik. Festivalin farklı kurumlar ve sponsorlar tarafından desteklenmesi tüm etkinliklerin ücretsiz olmasına olanak sağladı. Böylelikle çağdaş dans alanı ile yeni kitlelerin buluşmasına ve bireylerin dansı hayatlarına dahil edebilmelerine olanak sağladı.
Improdancefest’in gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz?
Öncelikle her ay Hope Alkazar’da ‘’Prop Jam’’ buluşmaları yapmaya başladık. Festival sürecine kadar da üç ana faaliyet alanı belirledik. Dans alanında daha önce konuşulmamış başlıklar altında tartışmaların, akademik sunumların ve ağ oluşturma paylaşımlarının olacağı bir buluşma yapmak öncelikli hedefimiz. İkinci çalışma alanımız yeni teknolojiler ve dans alanındaki gelişmeleri yakaladığımız bir projeler geliştirmek. Bu faaliyetlere ek olarak yurtdışından gelen dansçılar ile atölyeler gerçekleştiriyoruz. Yerelde aktif faaliyet gösteren sanatçılar ile görüşmeler gerçekleştirerek alanın ihtiyacını tespit ederek çalışmalarımıza devam ediyoruz.