Sivil Sayfalar ile İzmir Depremi Acil Destek Fonu Kapsamında Hibe Verdiğimiz #SallanmadanHazırlan Projesini Konuştuk

Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği (Sivil Sayfalar), sivil toplum aktörlerinin tecrübesini ve uzmanlığını sivil toplum haberciliği yoluyla medya, kamu yönetimi, kanaat önderleri ve diğer STK’lar arasında görünür kılmak amacıyla çalışmalar yapıyor. İzmir Depremi Acil Destek Fonu kapsamında Turkey Mozaik Foundation ve Kahane Foundation eş finansmanıyla sağladığımız hibe ile #SallanmadanHazırlan projesini hayata geçiren Sivil Sayfalar, hibe desteğini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilen tüm siyasi partilerin ortak iradesi sonucu kurulan Deprem Araştırma Komisyonu’na dair izleme değerlendirme ve farkındalık çalışmaları yapmak amacıyla kullanıyor. Sivil Sayfalar Yayın Yönetmeni Emine Uçak Erdoğan ile röportajımızda sivil toplum haberciliğinin önemini, sivil toplum kuruluşlarının yasa yapımı ve karar alma süreçlerine dahil olmak için kullanabileceği yöntemleri ve #SallanmadanHazırlan projesi kapsamında gerçekleştirdikleri çalışmaları konuştuk.

Sivil Sayfalar, sivil toplum haberciliği yoluyla sivil alandaki tartışmaları ve yapılan çalışmaları görünür kılmayı amaçlıyor. Sivil toplum haberciliğinin kapsamından ve Türkiye’deki medya çalışmaları içindeki yerinden bahseder misiniz?

Sivil Sayfalar’ın Türkiye’de kavramsallaştırmaya katkı sunduğu sivil toplum haberciliği, sivil toplumda biriken tecrübenin görünür kılınması, birbirinden farklı alanlarda ve kimliklerde yapılan savunuculuk faaliyetlerinin ortak bir zeminde buluşabilmesine ve karşılaşmasına imkan sağlamayı amaçlıyor. Biraz daha genişletmek gerekirse, hak haberciliğinin topluma karşı sorumluluk ilkesini içinde barındıran sivil toplum haberciliği; meseleleri sivil toplumun gündemi içinden dile getirip bu konuda farkındalık yaratması olarak tanımlanabilir. Sivil Sayfalar’ın çıkış öyküsünün kaynağında Türkiye’deki sivil toplumun hem kendi içinde hem de etkilemeye çalıştığı aktörler nezdinde görünürlük ve etki kapasitesini güçlendirmek yer alıyor. Bunun için de sivil alandaki birikimi aktörleriyle birlikte görünür kılmaya çalışıyoruz.

Medya, gerek yapısal gerek de baskılarla topluma karşı sorumluluk noktasında amacından çok uzaklaşmış durumda. Hak haberciliği genel anlamda daha çok alternatif medya dediğimiz yeni medya alanında yapılıyor. Araştırmalar geleneksel ve merkezi medyanın sivil toplum kuruluşlarına (STK) daha çok dekoratif olarak yer verdiğini ve çalıştığı alanlardaki birikimini görünür kılacak içerik üretmediğini ortaya koyuyor.

Sivil Sayfalar, sivil toplum haberciliğiyle sivil toplumun tecrübesini medyaya, kamu yönetimine, siyasete, kanaat dünyasına ve diğer STK’lara görünür kılmayı sağlarken sivil toplum dünyasının sözcülerine, tartışmalara katılabileceği ve yeni tartışmalar açabileceği bir mecra olarak hizmet veriyor.

Pandemi Sürecinde Sivil Toplum Almanak/2020’yi yakın zamanda yayınladınız. Bu yayının amacını ve almanakta öne çıkan noktalardan hareketle COVID-19 salgının Türkiye’de sivil alana etkisine dair görüşlerinizi paylaşır mısınız?

Pandemi Sürecinde Sivil Toplum Almanak 2020’yi hazırlama amacımız; her anlamda zor geçen bir yılda sivil toplumun yaptığı çalışmaları kayıt altına almak idi. Halen devam eden sürecin ekonomik, sosyal ve psikolojik yansımaları STK’lar tarafından yoğun şekilde hissediliyor. Özellikle sahada çalışan kuruluşlar için sıkıntılı bir dönem oldu. Salgının sivil alana etkisi iki yönlü. Yani hem çalışanlar hem de çalışılan alanlara etkiler söz konusu. Yereldeki STK’ların kapasite güçlükleri sebebiyle dijital çalışmalara adapte olmakta zorlandığını gözlemliyoruz. Ama sadece yereldekiler değil genel olarak bütün STK’lar bu süreçten etkileniyor. Geçtiğimiz yıldan beri İçişleri Bakanlığı’nın genelgesiyle genel kurullar yapılamıyor. Bu konuda da sorunlar yaşanıyor. Çeşitli alanlarda çalışmalar yapan STK’lar, farklı düzeylerde de olsa ekonomik daralma, hareket kısıtları ve dijitalleşmenin yarattığı bir “yeni normal” düzenle karşı karşıya kaldı diyebiliriz.

Genel olarak; büyük, küçük, yerel yahut ulusal, dezavantajlı gruplara yönelik çalışan yahut hak temelli alanlarda çalışan STK’ların, fark etmeksizin, yaşanan sorunlara yaratıcı ve yeni çözümler bulmaya çalıştığını da söylemek mümkün.

Sivil Sayfalar olarak bu süreçte, sivil toplumun yüzleştiği sorunları, hangi ihtiyaçlarının belirginleştiğini ve ortaya konulan çözüm önerileri ile yeni yöntemleri yakından takip ederken STK’ların hem sorun alanlarının tespiti hem çözüm bulma kabiliyeti açısından krize rağmen güçlü durabildiklerine şahit olduk. Salgın boyunca; bu süreçte yapılan çalışmalara, yeni medya araçlarını kullanarak alan açmaya, düzenlediğimiz çalıştaylarla süreçle ilgili karşılıklı bilgi paylaşımına ve çözüm önerileri geliştirilmesine zemin sağlamaya çalıştık.

Pandemi Sürecinde Sivil Toplum almanağı; sivil toplumun COVID-19 salgını boyunca özveriyle imza attığı çalışmalarının ne kadar önemli ve kapsamlı olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. 2020 yılının Mart ayından itibaren Türkiye’de sivil toplum alanında yapılan çalışmaların, yürütülen projelerin, ortaya konulan araştırmaların küçük bir demosu olan bu almanak, aynı zamanda bu dönemin hafıza kaydı olma işlevini de görecek diye düşünüyoruz.

İzmir Depremi Acil Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe ile ne tür çalışmalar yapacaksınız? Bu kapsamda hayata geçirdiğiniz #SallanmadanHazırlan kampanyasından ve hedeflerinden bahseder misiniz?

Projemiz izleme, savunuculuk ve raporlama alanlarında yürütülen bir çalışma. Hedefimiz STK’ların İzmir depreminin ardından Meclis’te kurulan Deprem Komisyonu’nun çalışmalarını takip etmesini, kendi çalışmalarıyla komisyonu desteklemesini ve böylece depremlerin etkilerini azaltacak önlemlerin alınmasını sağlamak. Hem deprem ve afet üzerine çalışan STK’ların hem de toplumsal hayatın her alanıyla ilgili uzmanlığa sahip olan diğer STK’ların önümüzdeki 4 aylık faaliyet planlarına TBMM Deprem Araştırma Komisyonu ile iletişim kurma, komisyonun faaliyetlerini izleme, bu faaliyetlere katkı sunma konusunda farkındalıklarını artırma ve bu doğrultuda çıktı üretmelerini sağlayacak bir izleme çalışması yapmayı amaçlıyoruz. Bu doğrultuda da #SallanmadanHazırlan başlıklı bir sosyal medya kampanyası yürütüyoruz. Hem kamunun hem özel sektörün hem de sivil toplumun depremler konusunda afet kurtarma çalışmalarının ötesine geçmesi ve depremler yaşanmadan gerekli önlemlerin alınması noktasında takipçi olmasını hedefliyoruz. Komisyon’un görüşmeye çağırdığı STK’lar dışındaki STK’larında ya Komisyon’a davet edilerek ya da dışarıdan katkı sunarak süreçte yer almasını destekleyeceğiz. Proje kapsamında afetler konusundaki sivil toplum – kamu – siyaset iş birliğinin mevcut durumunu, bu konuda yapılabilecekleri ve çözüm önerilerini konuşmak üzere bir çalıştay düzenleyeceğiz. Araştırma Komisyonu raporunu hazırladığında bu raporun değerlendirmesini yapacağız. Bu doğrultuda, Sivil Sayfalar’da depremlerin öncesi ve sonrasında STK’ların yapabilecekleri konusunda içerikler hazırlayacağız. STK’ların bu konuda halihazırda yaptığı, çalışmaları görünür kılmaya çalışacağız.

Depreme Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu’nun çalışma prensipleri ve görevleri neler? Sivil toplum kuruluşları bu çalışmalara nasıl dahil olabilir veya katkı sağlayabilirler?

Bu konuyla ilgili Sivil Sayfalar’da geniş bir haber hazırladık. Kısaca anlatmak gerekirse; “Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” 10 Kasım’da göreve başladı. 3 aylık görev süresine ek olarak gerekli görülmesi durumunda bu süre 1 ay daha süre uzatılabiliyor. Son 17 senede depremle ilgili sayısız araştırma önergesi hükümet tarafından reddedilmiş. İlk defa bütün partilerin ortak kararıyla, tabii ki İzmir Depremi’nin yıkıcı sonuçları ve depremde can kaybına yol açan tedbirsizliklerin yarattığı kamuoyu tepkisinin de etkisiyle bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu fırsatın çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor.

Komisyonun görev süresi en geç 10 Mart 2021’de bitecek ve bir rapor hazırlayacaklar. Komisyonun görevi, bu raporda genel olarak depreme ilişkin sorunların tespit edilmesi ve bu öneriler doğrultusunda hem meclise hem yürütme organına somut önerilerde bulunmak. Bu raporun tozlu raflarda çürümemesi ve içerdiği aksiyon planı ile tavsiyelerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Kısıtlı bir zaman söz konusu olduğu için komisyon her kurumla görüşemeyebilir. Ancak gerek çevrimiçi gerekse de postayla yapılacak başvurulara ve katkılara açık olduklarını belirtiyorlar. STK’lar dilekçe hakkını da kullanarak ve komisyona çalışmalarını göndererek katkı sunabilir, yine aynı şekilde görüşme talep edebilirler.

STK’lar deprem@tbmm.gov.tr adresinden veya 0 (0312) 420 53 88-90 numaraları telefon hattından ya da 0312 420 53 77 faks numaralarından komisyona önerilerini iletebilirler. Biz de Sivil Sayfalar olarak depremle ilgili tüm çalışmalara sayfalarımızda yer vermeye hazırız. O yüzden de komisyona gönderilen bilgileri bizimle de paylaşabilirler.

Sivil toplum kuruluşlarının deprem ve benzeri afetlerle ilgili yaptıkları çalışmalar genellikle depremin hemen ardından gelişen ve sahada yürütülen acil müdahalelere odaklanıyor. Projenizde, sivil toplumun karar alma süreçlerine dahil olmasını da içerecek şekilde daha uzun vadeli bir müdahale yaklaşımını teşvik ediyorsunuz. Bu yaklaşımın önemi ve Türkiye’nin gelecek dönemde yaşanabilecek depremlere daha hazırlıklı hale gelmesi açısından katkılarının neler olacağını paylaşır mısınız?

Sivil Sayfalar olarak STK’ların yasama süreçlerine etkin katılımının önemine inanıyoruz ve bu konuda hem izleme hem de farkındalık çalışmaları yürütüyoruz. Bu kapsamda STK’ların Meclis’te dilekçe hakkı almaya yetkili üç komisyona olan başvurularıyla ilgili bir de rapor hazırladık. Yaptığımız izleme çalışması bu hakkın çok kullanılmamasının sebepleri ve bu konuya ilişkin çözüm önerilerini içeriyor. STK’lar genelde yasaların kabulünden sonra iptali veya düzenleme talepleri noktasında girişimlerde bulunuyorlar. Oysa daha yasalaşma sürecinde Meclis çalışmalarına dahil olma imkanları var. Bu STK’ların karar alma süreçlerine etki etmesi bakımından çok anlamlı. Ancak yasa bir şekilde çoğunluk tarafından kabul edilse de bu yasanın toplumsal etkilerini ölçmek, analiz etmek de önemli.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hem Meclis’in yasama ve denetleme işlevlerini daha önemli hale getirdi hem de güçlü yürütme doğrultusunda Meclis’in etkisini ve gündemdeki yerini azalttı. TBMM’nin yasama ve denetleme süreçlerinde STK’larla bilgi ve deneyim paylaşma ilişkisi de son derece sınırlı bir seviyede ilerliyor. STK’ların TBMM süreçlerine katılımıyla ilgili yapılması gereken çok fazla düzenleme, geliştirilmesi gereken pratik ve aşılması gereken zihinsel ve algısal engel var. Ama tüm yapısal ve algısal sorunlara rağmen bu kanallar istenirse kullanılabilir ve hayvan hakları savunucularının henüz çıkmış olmasa da Hayvan Hakları yasasının oluşmasında ilk günden itibaren süreçlerde yer alması bu anlamda önemli bir örnek teşkil ediyor.

Afet konusu genel itibariyle ancak yaşandıktan sonra gündeme gelen bir konu. Oysa gerekli önlemler alındığı takdirde deprem başta olmak üzere afetlerin vereceği kayıplardan korunmak mümkün. Bu konuda hem yasal mevzuat olarak hem bina iyileştirmeleri hem de gerçek anlamda tüm kurumların içinde bulunduğu bir afet planı oluşturulmasıyla kayıpların azaltılması mümkün. İklim krizinin etkilerini düşünürsek afetlere hazırlıklı olmamızın ehemmiyeti daha da iyi anlaşılıyor. Bu konu genel itibariyle kamunun etki gücüyle ilgili bir konu olsa da sivil toplumun denetleme, sorunları keşfetme, savunuculuk yapma yönleriyle katkılarının büyük olacağı bir durum. Sivil toplumun kapsadığı sosyal ve ekonomik uzmanlık alanlarından ve toplumsal erişiminden faydalanılması gerekiyor. Sivil toplumun afet sonrası süreçlere katılımı öncelediği kadar afetlere hazırlık noktasında da inisiyatif alması bu konuda kurulmuş koordinasyonların içinde yer alması önemli. Afetlerde can kaybının yaşanmasının en önemli nedeni olan kontrolsüzlük ve yönetişime dair sorunlara dikkat çeken STK ve inisiyatiflerin dikkate alınması şart. Burada her siyasi partiye görev düşüyor. Mecliste kararlar çoğunlukla alınsa bile genel görüşmede gündem ve gündem dışı konuşmalar, basın toplantıları, mensubu oldukları Komisyonları toplantıya çağırma baskısı, yazılı önergeler gibi yöntemlerle konunun takipçisi olabilirler.