
Bağışçılarımıza yönelik olarak düzenlediğimiz çevrimiçi etkinlik serimiz Güzel İşler’in son buluşmasını Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Sivil Toplum başlığıyla 10 Mart’ta gerçekleştirdik. Eşitlik İzleme Kadın Grubu – EŞİTİZ aktivisti Selen Lermioğlu Yılmaz ve KAOS GL Derneği Genel Koordinatörü Umut Güner’in konuşmacı olarak katıldığı etkinlikten öne çıkan başlıkları aşağıda görebilirsiniz:
- Toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek olarak sınıflandırılan biyolojik cinsiyetlere atanmış toplumsal normlar ve algılardan oluşuyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyaya göre değişebilen ya da zamanla dönüşen toplumsal cinsiyet kalıpları, bireylere giyebilecekleri kıyafetlerden seçebilecekleri mesleğe kadar uzanan, hayatının bütün kararlarını etkileyebilecek bir çerçeve dayatıyor. Bunun yanı sıra erkeğe ve kadına atfedilen “güçlü” ve “güçsüz” ya da “mantıklı” ve “duygusal” gibi birbirine zıt roller toplumsal hayatta erkeğin kadına üstün geldiği bir hiyerarşi oluşturuyor. Kamusal alana hakim olan ve karar verici olmaya uygun görülen özelliklerin toplumsal cinsiyet rolleri dahilinde erkeklere atanması sebebiyle ataerkil bir sistem yaratılıyor. İkili cinsiyet sisteminin dayattığı kuralların yanı sıra kendilerini kabul gören toplumsal cinsiyet rollerine uygun şekilde tanımlamayanlar görmezden gelme, dışlanma, toplumsal baskı ve hatta fiziksel şiddet ile karşı karşıya kalıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği için çalışan kişiler ve kurumlar ise bu eşitsiz iktidar ilişkisini değiştirmek için sistemsel çözüm taleplerinde bulunuyor.
- Türkiye’deki insan hakları mücadelesinin bir parçası olan LGBTİ+ ve kadın hakları hareketlerinin arasındaki dayanışma ve birlikte çalışma pratikleri yıllar içinde gelişti. Bu iki alandaki hak mücadeleleri tamamen aynı olmasa da LGBTİ+ ve kadın hakları hareketleri zamanla birbirlerinin taleplerini içselleştirdi ve ortak bir söylem geliştirmek noktasında önemli adımlar attı. Özellikle genç nesillerden aktivistler iki hareketin işbirliği ve dayanışma pratiklerine öncülük ediyor.
- Uzun zamandır aktif olarak hak mücadeleleri veren kadın hareketi 2000’li yılların başından itibaren önemli kazanımlar elde etti. Kadın hakları bileşenleri tarafından yürütülen Türk Medeni Kanunu’nda Tam Eşitlik Kampanyası ile erkeklerin evlilik kurumu içindeki üstünlüklerine son verildi ve kadınların aile içindeki yasal statüsüne köklü değişiklikler yapıldı. Türk Medeni Kanunu reformunun ardından hayata geçirilen Toplumsal Cinsiyet Bakış Açısından Türk Ceza Kanunu (TCK) Reformu Kampanyası ile evlilik içi tecavüzün ve iş yerinde cinsel tacizin suç sayılması, namus adı altında işlenen kadın cinayetlerinde ceza indiriminin iptali, ataerkil ve ayırımcı ifadelerin yasadan çıkarılması gibi kazanımlar elde edildi.
- Kadın hareketinin hak kazanımlarının son yıllarda yaşanan gelişmeler ve gerilemeler dolayısıyla bu risk altında olduğunu söylemek de mümkün. Kadınların birey olarak değil aile içindeki rolü ile öne çıkaran politik söylemler, kürtaj hakkına ulaşmanın zorlaştırılması, İstanbul Sözleşmesi* ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı Kanunun uygulanmaması ve tartışmaya çalışması gibi hukuki problemler bu örnekler arasında yer alıyor. Kadın hakları alanında yaşanan bu gerileme ve engeller LGBTİ+ mücadelesi için de söz konusu. Farklı gerekçeler öne sürülerek Onur Yürüyüşü’nün engellenmesi, Ankara Valiliği tarafından LGBTİ+ etkinliklerinin yasaklanması gibi uygulamalar hem kadın hakları hem LGBTİ+ hakları alanındaki mücadelenin önemini de gösteriyor.
- LGBTİ+ ve kadın hakları hareketleri, sivil alanın daralması ve otoriteleşmeye rağmen kamusal alanda sesini duyurmak amacıyla halen eylem yapabilen az sayıdaki hareketler arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra toplumun büyük bir kısmının, özellikle gençlerin, bu hareketlerin talepleri olan toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik bakış açısının olumlu olduğu gözleniyor. Bu alanda verilen hak mücadelelerinin ve savunuculuk çalışmalarının daha verimli olması için bu hareketlerin kendinden farklı olan toplumsal kesimlere ve aktörlere kendini anlatması gerekiyor.
- Kadın hakları ve LGBTİ+ hakları alanındaki mücadelelerin güçlenmesi için verilecek desteklerin farklı paydaşlar (özel sektör, yerel yönetimler, medya kuruluşları) arasındaki diyalog ve işbirliği alanlarını artırmaya yönelik olması gerekiyor. Bununla birlikte, kadın hakları alanında sağlanacak desteklerin, nesiller arası diyalogu ve hak temelli çalışmalar yapan diğer toplumsal hareketler ile olan işbirliklerini kolaylaştırıcı araçlar ve yöntemleri öncelemesi gerekiyor. Ayrıca Türkiye’de yerel örgütlere sağlanan çekirdek hibeler, miktar olarak az olsa da sosyal etki olarak yüksek değere sahip olduğu için desteklenmesi gereken alanlar arasında görülüyor. Kadın hareketinin toplumun daha geniş kesimlerine ulaşması amacıyla dijital araçlara erişimini ve dijital yetkinliğinin artırmak üzere verilen destekler de özellikle salgın koşullarında daha fazla önem kazanıyor.
*İstanbul Sözleşmesi, bu toplantının yapıldığı tarihten sonra 20 Mart 2021’de Cumhurbaşkanı Karar’ı ile feshedilmiştir.