Türkiye Tiyatro Vakfı (TTV) kapsayıcı ve bütünlüklü bir tiyatro belleği oluşturarak kültürel mirası gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla çalışıyor. Türkiye Mozaik Foundation iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Kültür Sanat Fonu’un 2024 döneminde desteklediğimiz TTV, “Tiyatro Hazinemizden” Sergisi ve Etkinlik Serisi projesini destekliyoruz. TTV proje kapsamında kaybolma riski taşıyan kişisel arşivlerin yetkin kurumlar tarafından korunmasını teşvik etmek, geniş kitlelere ulaşarak bir tiyatro müzesi fikrini kamuoyuna sunmak ve böylece Türkiye’nin kültürel mirasını sürdürülebilir şekilde korumak amacıyla faaliyetler gerçekleştiriyor.
TTV ile yaptığımız röportajda tiyatro alanında belleğin korunmasının önemini, Vakfın yürüttüğü faaliyetleri ile proje kapsamında hayata geçirecekleri çalışmaları, Tiyatro Müze ve Araştırma Merkezi kurulmasının gerekliliği ve kültür-sanat faaliyetlerinin güncel durumu hakkında konuştuk.
“Türkiye’de tiyatro kültürel mirası alanında uzmanlaşan tek kurumuz.”
Kültür Sanat Fonu’nun 2024 döneminde Vakfımızdan ilk kez hibe alan ve İstanbul’da faaliyetlerini yürüten bir Vakıf olarak, Türkiye Tiyatro Vakfı’nın (TTV) misyonundan ve bugüne dek yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz?
Vakfımız, kültürel geçmişimizin ayrılmaz bir parçası olan ve Türkiye’de yerleşik bir geleneğe sahip tiyatro alanında kapsayıcı ve bütünlüklü bir belleğin oluşturulması için çalışıyor. Yine aynı bağlamda TTV, Türkiye tiyatrosunun arşivini bir arada tutmanın, onu zenginleştirmenin, boyutlandırmanın sürdürülebilir, kalıcı tek çözümünün Türkiye Tiyatrosu Müzesi’nin kurulması olarak tanımlıyor.
Kurulmasını amaçladığımız Türkiye Tiyatro Müzesi ve Araştırma Merkezi’nin tiyatromuzun belleğini tutmasını; geçmişle bağımızı yeniden kurarak tarih içinde kendi yerimizi bulmamızı sağlamasını umuyoruz. Dolayısıyla bugün nerede durduğumuzu gösteren, bizi özgürleştiren, çocuk ve özel ihtiyaç sahibi dahil, kullanıcı dostu bir buluşma noktası olmasını hedefliyoruz.
Kuruluşumuzdan bu yana, beş yılı aşkın süredir gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalar, Türkiye Tiyatro Müzesi’ni yapılandırma amacına yönelik. Müze altyapısı oluşturmak amacıyla arşivleme, sözlü tarih ve literatür veri tabanı çalışmaları yapıyoruz. Bağış ya da satın alma yoluyla edinilen arşivi dijitalleştiriyoruz.
Ayrıca, tiyatromuza önemli katkıda bulunmuş kişilerle, Türkiye’nin tiyatro belleğini boyutlandıracak sözlü tarih görüşmeleri yapıyoruz. Literatür Veritabanı çalışmamız kapsamında da ülkedeki tüm dijitalize edilmiş kitaplıklardaki Türkiye tiyatrosuyla ilgili veriler kayda geçirildi; sıra dijitalize edilmemişlere geldi. Bunları özel koleksiyon ve müze arşivleri izleyecek.
Ayrıca kamuoyunda tiyatro kültür mirası hakkında farkındalık yaratabilmek için her yıl Ocak ve Haziran ayları arasında Türkiye resmi tiyatro tarihinde dile getirilen ve/veya getirilmeyen kimi olguları sorgulayan ve yeniden düşündüren bir konuşma dizisi olan “Tiyatromuzda Tarih Konuşmaları”; usta bir tiyatrocunun kendi ustasını ve/veya usta bildiklerini dile getirdiği sohbet dizisi “Ustalar Ustalarını Anlatıyor”; arşivimizden bir belgeyi ilginç anlatısı eşliğinde paylaştığımız sosyal medya kampanyamız olan Arşiv Salısı adlı içerikler ve etkinlikler yürütüyoruz.
Türkiye’de tiyatro kültürel mirası alanında uzmanlaşan tek kuruluş olarak bu iş birlikleri aracılığıyla kültür-sanat alanına katkı sunan çalışmalar yürütüyoruz. Bunun ilk adımları olarak; 2018 yılında “Bize Bir Tiyatro Müzesi Gerek” başlıklı paneli 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz ve sonucunda Uluslararası Tiyatro Müzeleri Buluşması’nı düzenlediğimiz Avrupa Tiyatro Müzeleri Ziyareti projemizi sayabiliriz.
“Türkiye Tiyatro Müzesi’nin kurulmasının kültürel belleğimizdeki önemi bilinmiyor; müzenin yokluğu kültürel mirasın kaybı”.
Türkiye’nin tiyatro mirasını korumak için “Türkiye Tiyatro Müzesi ve Araştırma Merkezi” kurmak TTV’nin kuruluş amaçlarının başında geliyor. Türkiye’de hala bir Tiyatro Müzesi bulunmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? TTV olarak bu alanda bugüne kadar hangi adımları attınız, ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Türkiye’de tiyatro kişiliğinin kaybı sadece bir insanın kaybı değil, aynı zamanda bir kültür mirasının da kaybı anlamına geliyor. Çünkü kişisel arşivlerde bulunan reji defterleri, kostüm-dekor eskizleri, fotoğraflar, oyun biletleri gibi belgeler yakınları tarafından çoğu zaman sahaflara ya da koleksiyonerlere veriliyor ya da tamamen yok oluyor. Bu, tiyatro kültür mirasının toplumla paylaşılmadan, ona mal edilmeden kaybolması anlamına geliyor.
Bugünkü yoksunluğumuzu, neler yitirdiğimizi ve yitirmekte olduğumuzu düşündükçe bir kez daha de müze yokluğunun toplumun kültür birikiminde nasıl bir boşluk yarattığını, sürekliliği bozduğunu yaşayarak kavrıyoruz. Öte yandan, Türkiye Tiyatrosunun çağdaşlaşmasında çok önemli işlevler üstlenmiş olan dergiler artık yayınlanmamakta geçmişin tanıklıkları olan tiyatro mekânları da büyük bir umursamazlıkla yıkılmakta ya da kendi işlevi dışında kullanıma açılıp dönüştürülmektedir. Bir müzemiz olsaydı bu değerler bu kadar kolay kaybolmaz, harcanmazdı.
Bir müzenin kurulması eğer ki büyük bir sermayeniz yok ise ancak kamu ortak ve iş birlikleri ile gerçekleşmesi mümkündür. Geçtiğimiz beş yıllık süre boyunca, birçok önemli karar alıcı ile görüşmeler gerçekleştirdik fakat maalesef ki olumlu geçen görüşmelerimize rağmen somut bir adım atılmadı.
Türkiye Tiyatro Müzesi’nin kurulmasının kültürel belleğimizdeki önemi birçok kurum ve kuruluş tarafından bilinmiyor ya da sahiplenilmiyor. Biliyoruz ki bir kamuoyu oluşturmak da yerel yönetim ve kamu kurumlarının karar alma süreçlerinde oldukça önemli rol oynuyor. Fakat beş yıllık büyük bir çabanın ardından gün geçtikçe çalışmalarımızın dana görünür olduklarını ve farkındalık yarattığını ve bu çalışmalarımızın yerel yönetimlerce takip edildiğini görüyoruz. Bu da bizi umutlandırıyor, gücümüze güç katıyor.
“Kültür-sanat dünyası ekonomik sıkıntının da ötesinde, varlık-yokluk sorunu yaşıyor.”
Mevcut ekonomik koşulların kültür-sanat alanına ve özellikle tiyatroya etkisini nasıl gözlemliyorsunuz? Tiyatroya olan toplumsal ilgi ve desteği geçmiş yıllarla karşılaştırdığınızda ne gibi farklar görüyorsunuz?
İçinde yaşadığımız ekonomik koşullar herkesi, her kuruluşu kötü etkiliyor ama Türkiye’de hep yaşayageldiğimiz gibi olumsuzlukların ilk yansıdığı alan yine sanat ve kültür oluyor. Bir de şu var tabii, ekonomik koşullar ne olursa olsun sponsor olabilecek kapitalist kurumlar kendi kültür merkezlerini kurmakta, böylece maddi ve manevi olarak kendilerine yatırım yapmaktadır; yani bize bir türlü sıra gelmemekte! Sonuç olarak, kültür-sanat dünyası yalnızca ekonomik sıkıntılarla değil, varlık-yokluk sınavıyla da karşı karşıya.
“Tiyatro Hazinemizden” Sergisi ve Etkinlik Serisi projesi, Türkiye Tiyatro Müzesi’nin bir provası.”
Sözlü tarih, arşivleme ve literatür taraması alanındaki çalışmalarınızla tiyatro alanına sunduğunuz katkıyı nasıl özetlersiniz? Bu katkıyı artırmak için, kamu-yerel yönetimler, özel sektör ile bireysel bağışçıların desteğine ne ölçüde ulaşabildiniz? Hangi kurum ve kuruluşlar ile iş birliği yaptınız?
Tüm bu çalışmaları, Türkiye Tiyatro Müzesi ve Araştırma Merkezi’nin altyapısını kurma hedefiyle yürütüyoruz. Maalesef ki Türkiye’de arşivcilik hâlâ sınırlı bir alanda, çoğu zaman bireysel çabalarla yürütülüyor. Tiyatro gibi güçlü bir kültürel hafızaya sahip bir alanın sistemli, erişilebilir ve güvenilir bir arşive sahip olmaması hem sanatsal üretimi hem de akademik araştırmaları sekteye uğratıyor. Bu nedenle, biz kapsayıcı, şeffaf ve kalıcı bir tiyatro arşivi oluşturarak hem belleği korumayı hem de kapsamlı bir bellek inşa etmeyi amaçlıyoruz.
Bugüne dek 35 koleksiyonerin bağışıyla ve 34 sözlü tarih görüşmesiyle olasılıkla Türkiye’nin en geniş kapsamlı tiyatro arşivlerinden birini oluşturduk. Amacımız, bu arşivi dijitalleştirerek herkesin erişimine açmak, topluma mal etmek ve tiyatro alanındaki tüm akademik çalışmaları içeren bir literatür veri tabanı ile desteklemek. Tiyatro alanında yapılan tüm kaynakların verilerini topladığımız Literatür Veri Tabanı çalışmamız, dijitalleştirilmemiş kaynakların verilerinin toplanması ile devam ediyor.
Kuruluşumuzdan bu yana Atatürk Kitaplığı, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Kadir Has Üniversitesi ve Salt Araştırma gibi kurumlar ile yakın temas halindeyiz. Dijital arşivimizi erişime açmak ve literatür veri tabanımızla entegre etmek için altyapımızı yenilememiz gerekiyor. Bu konuda kaynak yaratma çalışmalarımız devam ediyor.
Sağladığımız hibe desteğiyle “Tiyatro Hazinemizden” Sergisi ve Etkinlik Serisi projesi kapsamında hayata geçireceğiniz faaliyetleri ve yaratmayı umduğunuz katkıyı aktarır mısınız?
Sağladığınız hibe desteğiyle hayata geçireceğimiz “Tiyatro Hazinemizden” Sergisi ve Etkinlik Serisi projesi, aslında Türkiye Tiyatro Müzesi’nin bir provası olarak kurgulandı. Bu projeyle, yıllardır özenle oluşturduğumuz ve koruduğumuz çok yönlü ve zengin arşivimizi ilk kez toplumla paylaşacağız.
20 Kasım – 24 Ocak 2026’da iki ay boyunca Tütün Deposu’nda açılacak olan sergimiz, Türkiye tiyatrosunun hem bilinen hem de şimdiye dek gün yüzüne çıkmamış ilginç belgeleri sunacak. Sergide; oyun afişlerinden sahne tasarımlarına, orijinal dekor ve kostüm eskizlerinden dergilere, Osmanlıca ve Türkçe el yazması oyun metinlerinden nadide fotoğraflara kadar birçok kıymetli belge yer alacak.
Ayrıca, TTV arşivinden yer alan Sözlü Tarih oturumları, Konuşan Fotoğraflar gibi görsel-işitsel öğelerle oluşturulacak interaktif alanlar sayesinde sergimiz, yaşayan bir arşiv deneyimi sunacak. Bu özel sergide, yakın zamanda yitirdiğimiz büyük usta Genco Erkal’a ve tiyatrosuna da özel bir bölüm verilecek.
Bu proje, sanatçılar, sanatseverler, tiyatro izleyicileri, gençler, kültür-sanat kurumları temsilcileri ve yerel yönetimlerle bir araya gelerek tiyatromuzun hem somut hem de soyut kültür mirasının değeri ve vazgeçilmezliği konusunda güçlü bir farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Sonuç olarak, “Tiyatro Hazinemizden”, yalnızca geçmişe ışık tutan bir sergi değil; aynı zamanda Türkiye Tiyatro Müzesi ve Araştırma Merkezi’nin kurulması yolunda atılan en somut adımlardan biri olacak.
Size destek olmak isteyen kişi ve kurumlara, çalışmalarınızı ve yarattığınız etkiyi bir hikayeyle paylaşır mısınız?
Bir ülkede tiyatro müzesi yokmuş ve her ölen tiyatro kişiliğiyle birlikte ciddi bir kültür mirası yok oluyormuş. Uzun yıllar tiyatro sanatına emek vermiş bir kadın bu durumdan çok rahatsız oluyormuş ve ne kadar yazarsa yazsın, konuşma yaparsa yapsın kimsenin umurunda değilmiş. O zaman, adı Esen olan bu kadın “Benim neyim eksik, o zaman ben girişirim bu işe” demiş, öyle de yapmış.
Önceleri kimse inanmamış ona “Yapamazsın”, “Çılgınsın sen” demişler ama bizimki yılmamış çünkü yaptığına inanıyor, çalışmasına güveniyormuş. Önce “Bize Bir Tiyatro Müzesi Gerek” başlıklı bir panel düzenlemiş, özellikle üniversitelerdeki tiyatro öğrencileri arasında heyecan yaratmış bu ve birçok gönüllü çalışmak için vakfa akın etmiş. Ortalıkta bir sponsor olmadığından Esen, kendi akmasa da damlayan bütçesiyle yönetiyormuş kurduğu vakfı, gençlerin desteğiyle yapılıyormuş işler, altyapı giderleri ise AB fonlarıyla karşılanıyormuş.
Ekip küçük hatta işi yerinde öğrenen gençlerden oluşuyormuş ancak yapılanlar büyüdükçe büyümüş, dikkatleri çekmeye başlamış. Her şeyden önemlisi sözünü ettiğimiz vakfın yani TTV’nin adı duyuldukça bağışların artması olmuş, bir başka deyişle vakfa güven artmış ve tiyatro arşivi olan ve çaresizlikten bunu evinde tutan kişiler emanetlerini gönül rahatlığıyla vermeye başlamış.
Gelgelim vakfın merkezi küçük gelmeye başlamış artık bu sefer müze binasıyla birlikte ve/veya onu beklerken yeni bir merkez gereksinimi doğmuş. Bir başka önemli gereksinim de büyük olasılıkla Türkiye’nin en kapsamlı tiyatro arşivine sahip bu kuruluşun elindeki her türlü malzemeyi (dijital arşiv, video, fotoğraf vb.) toplumla paylaşmak için belirli bir bütçeye ihtiyaç duymasıymış.