Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği (Uçan Süpürge Derneği) ile Turkey Mozaik Foundation’ın desteğiyle sağladığımız şartlı hibe kapsamında gerçekleştirilen Benim STEAM Ağım projesini, kadının ve kız çocuklarının insan hakları alanındaki çalışmaları ve 2020 yılı için önceliklerini konuştuk.
Kadınların ve kız çocuklarının insan hakları alanında çalışan Uçan Süpürge Derneği nasıl kuruldu ve ne gibi çalışmalar yapıyor?
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği 2008 yılında Ankara’da kuruldu. Derneğin temelde kuruluş amacı feminist ilke ve politikaları yaygınlaştırmak, kadının ve kız çocuklarının insan hakları alanında savunuculuk faaliyetleri yürütmek ve hak temelli çalışma yürüten sivil toplum kuruluşları arasında kadının insan haklarına duyarlı bir diyalog zemini oluşturmaktır. Dernek 2008 ve 2010 yılları arasında İstanbul Sözleşmesi savunuculuk grubunda ve CEDAW sözleşmesi tanıtma grubunda sekretarya faaliyeti yürüttü.
Kurumumuz, kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet alanında yürüttüğü çalışmaların bir parçası ve geleceği olarak kız çocuklarının insan haklarını iyileştirmek ve güçlendirmek için çalışıyor. Bu bağlamda kız çocuklarının erken/zorla evlendirilmesinin önlenmesi, kız çocuklarının toplumsal cinsiyet eşitliği ilkeleri temelinde eşit ve ayrımcılıktan uzak bir eğitime ulaşması öncelikli konularımız arasında.
Kız çocuklarının güçlenmesi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik çabaların, savunuculuk faaliyetlerinin sürdürülebilir bir zemin oluşturulmasını sağlaması sebebiyle de kadın hareketinin bugünü ve yarını için çok önemli bir noktada duruyor.
2009 yılında Sabancı Vakfı’nın desteğiyle başlayan ve ulusal-uluslararası değerli ortaklıklarla devam eden erken/zorla evlilikleri önlemeye yönelik faaliyetlerimiz şimdi Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ortaklığında mülteci kız çocuklarını da kapsayacak şekilde devam ediyor. Derneğimiz kız çocuklarına yönelik erken/zorla evlilikler ile ilgili Türkiye haritasının çıkarılması ve savunuculuk materyalleri geliştirilmesi, kamu-sivil toplum arasında diyalog zemininin oluşturulması, sağlığa erişimin iyileştirilmesi, gölge raporlar oluşturulması, ulusal-uluslararası ortaklıklar kurulması gibi çalışmalar yürüttü. Derneğimiz alandaki mevcut bilgi birikimi ve deneyimlerini mülteci ve göçmen kadınları da içerecek şekilde revize ederek çalışmalarına devam ediyor.
Kadının insan hakları alanında yürütülen çalışmalar zamanla değişen savunuculuk ve yayıncılık biçimleriyle birlikte -bir fırsat olarak değerlendirilerek- internet yayıncılığına taşındı. 2009’dan beri devam eden “Uçan Haber” zamanla kendini kadın muhabirlerin doğrudan kendi haberlerini kendilerinin yazdığı, editör olarak yine kadınların görev aldığı bir çalışmamızdı. “Kırmızı Kalem Medya İzleme” çalışması özellikle medyadaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair haberlerin tarandığı ve toplumsal cinsiyet eşitliği gözetilerek, barış haberciliği formatında tekrar oluşturulduğu bir platformdu. Derneğimiz akabinde “Kadınların Postası” web projesi ile toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yaygınlaştırmak için medyayı etkin bir araç olarak kullanmayı, medyanın da bu bakış açısıyla içerik üretmesini; kadın dostu bir medya anlayışının teşvik edilmesi amacıyla 2015-2016 yılları arasında Free Press Unlimited desteğiyle bu çalışmayı uyguladı. Free Press gibi kurumlarla iş birliği yapmak alternatif bir yayıncılık anlayışının kurumumuz içinde gelişmesine ciddi bir katkı sağladı. Kurumun bu çalışmalarda amacı günümüzde hızla tüketilen bir şey haline gelen habercilik anlayışının eşitlikçi ve ayrımcılıktan uzak bir örneğinin mümkün olduğunu göstermekti.
Kız çocuklarının insan hakları alanında hali hazırda yürütülen projelerimizde erken/zorla evliliklerin önlenmesi için eğitimin önemli bir işlevi olduğunu düşünüyoruz. Ancak özellikle okullarda cinsiyet eşitsizliğine dayalı köklü bir ataerkil kültürle bezenmiş müfredatın ve uygulamaların da kız çocukların geleceğinde, meslek seçiminde ve kariyer planlarında hala eşit fırsatlara ulaşmasının önünde bir engel oluşturduğu aşikâr. 2010 itibariyle başlayan kız çocukların eğitim hakları ile ilgili faaliyetlerde kurumumuz temelde kız çocuklarının STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanına yönlendirilmesi için faaliyet yürüttü. Çalışmalarda çocukların bu alana meraklarının, isteklerinin artması; bu alanda kadın görünürlüğünün öne çıkarılması ve eşitsizliklere dayalı normların azaltması temel hedeflerdi. “Benim Madame Curie’m” projesi ile başlayan çalışmalar şu sıralar “Benim STEAM Ağım” eğitim girişimiyle devam ediyor.
Dernek bünyesinde kurulan Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kolektifi’nin (GEN-DER) misyonu nedir? Ne gibi hedefler doğrultusunda çalışıyor?
Dernek bünyesinde 2017’de doğan “GEN-DER Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kolektifi”, dernek kendi faaliyetlerine bir yandan devam ederken, öte yandan özelleşmiş bir kol olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akımlaştırılması için çalışacak kolektif bir ekibin kendini sürdürmesi için oluşturulan bir çalışma grubu. Kolektifin misyonu toplumsal cinsiyet eşitliği alanında ortaklıklar kurarak eşitsizliklere dayalı sorunlara birlikte çözüm üretmek. Bu anlamda kolektifin ilk çalışması o dönem kendini sürdüremeyen pek çok paydaşla bir araya gelerek, birlikte çözüm yolları aradığı “Alternatif Karşılaşmalar Festivali” oldu. Öte yandan toplumsal cinsiyet alanında bir bellek oluşturmak ve tüzel kişiliği olmayan ve olmayacak bir oluşum olarak deneyimlerini sürekli kılan örnek bir model olarakkalmak kolektifin amaçları arasında.
Sivil Toplum için Destek Vakfı’nın Turkey Mozaik Foundation ile iş birliği kapsamında desteklenen Benim STEAM Ağım projesinin amacı nedir? Proje kapsamında neler yapmayı planlıyorsunuz?
“Benim STEAM Ağım” eğitim ağı girişimi ile toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan bir eğitim, meslek seçiminde kız çocukları Bilim (Science), Teknoloji (Technology), Eğitim (Education), Tasarım (Art) ve Matematik (Math) alanlarının birleşiminden oluşan kesişimsel bir eğitim modeline yönlendirme ve meslek seçiminde eşitlikçi bir kariyer anlayışının ilk adımlarını atmayı amaçlıyoruz.
Aslında ağımızı bir proje olarak değil; pek çok paydaşın rol aldığı bir eğitim girişimi olarak görüyoruz artık. Sürecin başlangıcında zaman planlaması ve kız çocuklara ulaşmakla ilgili bir sıkıntımız oldu; dolayısıyla çalışma öngördüğümüz takvimle ilerlemedi. Örneğin, MEB müfredatından ve politikaları arasından ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ ilkesinin çıkarılması ve bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının protokollerinin iptali/yenilenmemesi, eğitim alanında çalışanlar (eğitimciler ve okullar) ile sivil toplum alanında çalışanlar arasında bir iletişim problemini ortaya çıkardı. Yöntem olarak projeyi bir sivil toplum örgütünün başı-sonu belli bir projesi olarak konumlandırmak ve yapılacak işten önce sivil toplum örgütünü anlatmak yerine yapılan işi özerk bir yerde tutmak, o işin marka değerini ön planda tutmak bizim için süreci hızlandırdı. Yani bu bir projeden ziyade bir ortaklık ağı girişimi ve pek çok bileşenin söz hakkı olan kendini sürdürmek isteyen bir eğitim platformu.
Çocuklara ulaşmak için başta veliler ve eğitimcileri referans alan ekolojik bir model ile çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu modelin içinde yer alan eğitim alanında çalışan farklı bileşenleri ağın içinde bir destekçi olarak konumlandırarak hem ağın görünürlüğü hem de çalışmaların etkisinin sürdürülebilirliği için çalışıyoruz. Girişimin dışardan bir göz olarak bu gibi çeşitli bileşenleri izlemesi, desteklemesi ve üretilen işlerde bir yönlendirici olması ağın gücünü ve etki alanını genişletiyor!
Girişime dair daha fazla bilgi için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz: www.benimsteamagim.com
Uçan Süpürge Derneği’nin daha önce de kız çocuklarının bilim ve teknoloji eğitimi alarak güçlendirilmesi ile ilgili projeler gerçekleştirdiğini biliyoruz. Bu projelerden ve alandaki deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz?
Eğitim alanında kız çocukları STEM alanlarına yönlendirme çalışmalarımız 2010’dan bu yana devam ediyor. İlk olarak ilkokul 4. sınıfa devam eden çocuklarla başlayan toplumsal cinsiyet eşitliği (o yaş grubu toplumsal cinsiyetin şekillenmeye başladığı yaş grubu olduğu için seçildi) ve meslek seçiminde ön yargıları kırmak üzere başlayan “Benim Madame Curie’m” projesi Türkiye’de yaşayan rol model kadınlarla okulları buluşturdu. Ankara’nın merkez dışındaki ilçelerinden dezavantajlı 10 okulda gerçekleşen buluşmalarda öğretmenler, rehberlik servisleri, okul içi eğitim personelleri ve saha ziyaretlerine davet edilen velilerin toplumsal cinsiyet eşitliği ve meslek seçimine dair bakış açılarının değiştirilmesi ve iyileştirilmesi hedeflendi. Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Araştırma Merkezleri (RAM) ile iş birliği içinde gerçekleşen bu çalışmanın sonunda Türkiye’den 4 kadın bilim insanının filmi hazırlanarak proje esnasında gidilmeyen ve daha sonradan seçilen okullarda fen bilimleri derslerinde izletilmesi üzere okullarla paylaşıldı. Bu projenin sonrasında gerçekleşen çalışmalardan biri de periyodik olarak 4 eğitim-öğretim dönemini kapsayan ve Ford Otosan Türkiye iş birliğinde 2015-2017’de gerçekleşen “Bal Arıları Mühendis Oluyor” projesiydi. Proje kapsamında 81 ilde ortaokullarda (mesleki bilginin şekillenmeye başladığı bir yaş grubu olduğu için bu grup seçildi) 9000’i aşkın kız çocukla buluşuldu. Bu buluşmalarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin meslek seçimine etkisine dair yapılan atölye çalışmalarında Ford Otosan Türkiye’de hali hazırda çalışan mühendisler de saha ziyaretlerine katılarak; çocukların ve eğitimcilerin sorularını yanıtladı. Projenin ana amacı kız çocukları mühendislik alanına yönlendirmek ve var olan kalıpları dönüştürmekti. Projenin özel amacı ise Ford Otosan ile yapılan protokol sonucunda çocukların eğitim takibi yapılarak, ilerleyen zamanda mühendislik alanından mezun olan kız çocukların Ford Otosan bünyesinde istihdamını sağlamaktı.
2017’de literatürde STEM olarak tanımlanan kesişimsel alanda yaşanan eşitsizlikler ve bu eşitsizliklere dair çözüm odaklı çalışmaların yapılmaması sonucu eşitsizliklerin çözülemeyecek kadar artacak olması bizi ilk olarak ABD eğitim sisteminde ortaya çıkan STEM çalışmalarına yönlendirdi. ABD Büyükelçiliği iş birliğinde 2017-2019 yılları arasında sürdürülen “Bilim ve Teknolojide Kız Çocuklar/Girls Can STEM” projesi, 9. sınıf kız çocukları (alan seçiminden önceki son yıl olduğu için bu grupla çalışıldı) endüstriyelleşmiş toplumlarda cinsiyetlendirilmiş olan bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında eşitsizliği ortadan kaldırmayı ve özellikle kız çocukları pozitif bilimlere yönlendirmeyi hedefledi. Proje, kız çocuklarını bu alanlarda üretim yapmaya teşvik ederken, onları yenilikçi düşünmeye sevk ediyordu. Toplam 42 ilde gerçekleşen saha ziyaretine dâhil ettiğimiz ve gidilen ilde çalışmalarına devam eden rol model kadınlar, kız çocukları için hayallerini gerçekleştirmiş ve güçlendirici bir örnek oluşturuyordu. Bunun yanı sıra bu isimler okullardaki eğitimcilerin iletişimde kalacağı ve iş birliğine gideceği kişiler de oluyordu. Bu ziyaretlerde kız çocuklarından elde ettiğimiz ihtiyaçlar ve test sonuçları şu sıralar bir yayın olarak alanda çalışanlara kılavuz olması açısından hazırlanıyor.
Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik eğitimi STEM (Science, Technology, Engineering ve Math) uluslararası alanda çok kullanılan bir kavram. Sizin projenizde STEAM kavramı kullanılıyor ve sanat (Arts/Tasarım) da dahil ediliyor. Bunun nedeninden bahsedebilir misiniz?
STEAM kavramı Türkiye’de yeni olmasının yanı sıra Dünya’da da çok yeni bir kavram. 2017-2018 yıllarında eğitimde ve literatürde çok yaygınlaştığını biliyoruz. Aslında bizim bu sıralarda gerçekleştirdiğimiz çalışmalar STEM üzerine olsa da çocuklarla ve eğitimcilerle çalışmalarımız esnasında A (Arts-Sanat/Tasarım) sürecine de hep değindik. Yapılan çalışmalarda tasarım ve sanat kısmının üretilen işler ve çalışmalar esnasında biricikliğin oluşması ve empatiye dayalı bir anlayışın gelişmesi için önemli olduğunu düşünüyoruz. Tamamen mekanik olarak tasarlanan bir iş, alanında ne kadar öncü olursa olsun türler arasında sürdürülebilirliği önemsemiyorsa, çevreye ve insanlara duyarlı değilse o işin tartışmaya açılması gerektiğine inanıyoruz. Üretilen bir işin sosyal alanı, sosyal bilimleri yok saydığı bir anlayışla üretildiği takdirde kapsayıcı bir STEM alanından bahsedebilir miyiz? STEM eğitimlerinde kız çocuklara ve eğitimcilere aktardığımız grup çalışması, birlikte üretim pratiğiyle bu süreç kendi içinde çok çelişiyordu. Örneğin, bir ürün ürettiğimizde ya da fikir aşamasındayken söz gelimi engelli bir bireyin de o üründen faydalanmasını sağlamamız, buna dair düşünmemiz aslında fark yaratacaktır. O kişiyi ve ihtiyaçlarını tanımak, doğanın ihtiyacını tanımak ancak karşılıklı bir anlayışın gelişmesi ile mümkün olabilir. Örneğin bilimi ele alırsak temelde iki türlü bir bilim anlayışından bahsedebiliriz: İlki savaş araçlarını üreten, bunun için bütün sermayesini kullanan bir bilim anlayışı; ikincisi ise türler arasındaki işleyişe duyarlı, ürettiği işlerde insan ve doğa dostu daha onarıcı, rehabilite edici bir bilim anlayışı. Yaptığımız çalışmalarda ikinci anlayışın benimsenmesi için bir motivasyon geliştiriyoruz. Bu nedenle tasarımın yapılacak işlerde benimsenmesi, üreten kişinin çevresini tanıması, ihtiyaçlara cevap vermesi ve tasarım boyutunun diğer alanları içerecek şekilde kurgulanmasının, üretilen işleri/fikirleri besleyecek bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz.
Uçan Süpürge Derneği’nin 2020 yılı için planları neler? Özellikle savunuculuk alanında yapacağınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Kadınlar ve çocukların insan hakları alanındaki faaliyetlerimiz 2020 yılında da devam edecek. Kadının insan hakları alanında CEDAW, İstanbul Sözleşmesi’nin izleme ekibindeyiz; Pekin 25 ortaklığında ise raporlama ekibindeyiz ve bu sözleşmelerin uygulanması için izleme faaliyetlerine, gölge raporlama sürecine katkı vermeye devam edeceğiz. Sözleşmeleri ve özellikle 6284’ün uygulanması esasında yaşanan problemleri ve sözleşmeyi takiben kadınları koruyan mevcut yasaları riske atabilecek süreçlerde ortağı olduğumuz ağlar üzerinden katılım sağlamaya ve kampanya süreçlerinde etkin olmaya ve yine aynı şekilde tartışma grubunda yer aldığımız yoksulluk nafakasına dair kazanımları korumaya, savunuculuğunu yapmaya devam edeceğiz.
Küresel iklim krizinde de pek çok eylemlilik alanında olduğu gibi kadınların ve çocukların en önde yer aldığını görüyoruz. Türkiye’de bu alanda yapılan çalışmaları yakından takip ediyoruz; mümkün olduğunca katılım sağlamaya ve karşılıklı iş birliği geliştirmeye, medya kanallarımızda konuya destek olmaya ve bir kampanya varsa etkisini büyütmeye gayret ediyoruz. Dünyanın çeşitli bölgelerinden iklim kriziyle mücadele eden kadın aktivistlerle yaptığımız iyi örneklerden oluşan bir yayın hazırlığı içindeyiz.
Son yirmi yılda kadının insan hakları alanında Türkiye’de ve Dünyada yaşanan önemli adımları görmek ve bir bellek çalışması oluşturmak için 2020 yılının ilk çeyreğinde dijital bir adım sayar oluşturmak istiyoruz: 20 yılda kadın alanında yaşanan gelişmeler, fırsatlar ve engeller sürekli kendini güncelleyen bir dijital bellek olarak konumlanacak.
2016’da Uçan Süpürge Derneği’nin kurumsal değişiminin bir parçası olarak yönetim, üye ve çalışan pozisyonlarına ilişkin bir düzenlemeye giderek dernek içinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği özelinde bir iyileştirme süreci başlattık. Bunun sonucu olarak LGBTİ+ aidiyetlerin dernek içinde temsilinin sağlanması, karar alma mekanizmalarında yer alması ve kurumsal politika gereği belli oranların sağlanmasını sağladık. Son aylarda tüm Dünyada olduğu gibi Türkiye’de süregelen ve özellikle trans kadınları hedef alan radikal feminist oluşumların trans kadınların gerçek kadın olmadığı yönündeki trans dışlayıcı söylem ve politikalarına karşı şimdi olduğu gibi 2020’de de savunuculuk faaliyeti yürüteceğiz. Özellikle bu alanda özelleşen, bilgi üreten ve ayrımcılığa karşı farkındalık oluşturan sivil toplum kuruluşlarıyla ortak politika geliştirmeye ve çalışmalarına destek olmaya devam edeceğiz. Kurumumuz şu sıralar Batı Balkanlar ve Türkiye için LGBTİ Eşit Haklar Derneği (ERA) ile üyelik konusunda yazışmalarını sürdürüyor. Amacımız kadının insan hakları alanında faaliyet yürüten kurumlar arasında konuya dair ortak bir diyalog zemini oluşturmak.
Çocuk hakları bağlamında 2021 yılına kadar yürütme kurulunda olacağımız Çocuğa Karşı Şiddeti Önlemek için Ortaklık Ağı’nda çeşitli kurumlarla birlikte şu sıralar şiddet durum raporu üzerinde çalışıyoruz. Bu raporun çeşitli başlıklarının çalışması 2020 yılının ilk çeyreğinde de devam edecek. Ağ içinde üyelerle belirli periyotlarda bir araya geliyoruz; bu buluşmalar yine 2020’de de sürecek. Kamu kurumlarıyla, yasa koyucularla ve küresel ortaklarla belli dönemlerde buluşarak, çocuğa yönelik şiddete karşı iş birliğine gitmeye, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Erken/zorla evliliklerle mücadele alanında Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ile 2020’de de çalışmalarımız sürecek. Şu an devam eden ve odağında Suriyeli kız çocukların erken/zorla evlendirilmesinin önlenmesi olan çalışmamızdan 3 bilgi notu hazırladık. Çocukların eğitimde kalması için Suriyeli veliler, Türkiyeli öğretmenler ve Suriyeli öğretmenlerle yaptığımız odak görüşmeler sonrasında ortaya çıkan raporu 2020 yılının ilk periyodunda yayınlayacağız. Bu rapor ve 3 bilgi notunun (Eğitimciler için eşitlikçi sınıf rehberi, hukuk rehberi ve bilgi seti) 2020 yılında dağıtımı yapılacak. Ayrıca medya kanallarımız üzerinden yaygınlaştırılmasını sağlayacağız.
STEM&STEAM alanında çocuklarla uzun zamandır gerçekleşen çalışmaların bizden sonra da sürdürülebilir ve etkin bir şekilde devam etmesi için kadın eğitimcilere yönelik 7 bölgede 8 noktaya yayılan bir STEM elçileri programı yürüteceğiz. Benim STEAM Ağım eğitim girişiminin sürdürülebilirliğini sağlamak ve etkisini büyütmek için çalışmalara devam edeceğiz.
2019 yılı ortalarında Ankara’da konuk ettiğimiz Uluslararası Kadın Sağlığı Koalisyonu (IWHC) ile bir görüşme gerçekleştirdik. Yaptığımız görüşmeden elde ettiğimiz veriler ışığında geride bıraktığımız 1 Aralık Dünya HIV Farkındalık Günü’nü fırsat bilerek Çankaya Belediyesi Halk Sağlığı Merkezi, Kaos GL Derneği, Kırmızı Şemsiye Derneği ve Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği ortaklığında bir atölye çalışması gerçekleştirdik. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Türkiye HIV/AIDS Kontrol Programı 2019-2024” raporunu incelediğimiz çalışmada, aralarında hiv ve sağlık alanında çalışan sivil toplum örgütü temsilcileri ve sağlık hukukçuların da olduğu bir grupla raporun avantajı ve risklerine ilişkin alternatif bir rapor hazırladık. Rapor şu sıralar hazırlık aşamasında. Odağımız olan kadınlar ve kız çocukların insan hakları bağlamında sağlığa erişim ve HIV (korunma yöntemleri, tanı öncesi-tanı sonrası süreç, başvuru süreçleri) başlıklarında 2020 yılında savunuculuk faaliyetleri yürüteceğiz.
Son Yorumlar