Monthly Archives

Aralık 2019

izev

İZEV’le Kurumsal Destek Programımızı Konuştuk

By | Röportaj

Kurumsal Destek Programımız kapsamında hibe verdiğimiz İstanbul Zihinsel Engelliler için Eğitim ve Dayanışma Vakfı (İZEV) ile zihinsel engelliler için yaptıkları çalışmalar ve kurumsal hibenin derneğe katkılarını konuştuk.

Zihinsel engelli çocukların aileleri tarafından kurulanİZEV 1997 yılından beri çalışmalarına devam ediyor. Vakfın yürüttüğü çalışmalardan ve bu çalışmaların zaman içerisinde nasıl geliştiğinden bahseder misiniz?
Zihinsel engellilerin toplumca farklı bireyler olarak kabul edilmesini sağlayarak, onları bağımsız yaşama hazırlayan ve hayatın her alanında yer almaları için çalışmalar yürüten bir sivil toplum kuruluşuyuz. 1989 yılında dernek olarak kurulan ve 1997 de vakıf tüzel kişiliğinde yapılanan İZEV , evlatları zihinsel engelli olan aileler tarafından kuruldu. İZEV, genç ve yetişkin zihin engelli bireylerin hayata hazırlanması ve sosyal yaşamda yer almalarına yönelik çalışmalar yapıyor. Ayrıca daha fazla kamusal yarar sağlamak üzere birçok proje üretiyor.

Kuruluşundan bu yana İZEV’in çalışmaları, daha çok özel eğitime gereksinim duyan çocuklar, ergen ve yetişkinlerin ihtiyaçları yönünde yönünde gerçekleşti. 0-25 yaş arası zihin engelli çocuklara rehabilitasyon, terapi, ilköğretim ve mesleki eğitim hizmetleri veren Saadet İlköğretim Okulu ve Mesleki Eğitim Merkezi’nin kurucusu ve destekçisi olduk. Bu kurumun rehabilitasyon, terapi merkezi ve korumalı iş yeri binası vakfımız ve vakıf üyelerimiz tarafından yaptırılarak kamuya hibe edildi.

Tüm faaliyetlerimizi, toplumda zihinsel engelli olarak tanımlanan bireylerin hayatın her alanında yer alabileceklerine inanarak, onların aktif görev alacakları şekilde kurguluyor ve zihinsel engelli bireylerin başardıklarıyla toplumda farkındalık yaratmalarını sağlıyoruz.

2019 yılında uzun iki araştırma ve raporlama projesi gerçekleştirdik. 2020 yılında da aynı yoğunlukta araştırma ve raporlama çalışmalarımıza devam edeceğiz. Yönetim Kurulu kararıyla 2020 şubeleşme yılı olarak belirlendi. Hem yurt içi hem de yurt dışında şubeler açarak faaliyetlerimizin kapsamını geliştireceğiz ve erişilebilirliğini artıracağız.

Mottomuz “Hayatın her alanında biz de varız!” ve bu hedefi gerçekleştirmek üzere tekrarladığımız 2018 sloganımız: “Yıkılmak zorunda olan zihinlerdeki duvar!” Her yıl bir motto açıklıyoruz. 2019 yılı mottomuz ise: “Yaşam bir deniz, biz de sizdeniz!”

Bağımsız Yaşam Evi’nde gençlerle ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Yaptığınız çalışmaların gençleri sosyal hayata hazırlamak yönünde ne tür katkıları oluyor?
Vakfımız faaliyetlerine merkez olarak Sarıyer Tarabyaüstü’nde bulunan Bağımsız Yaşam Evi’nde devam ediyor. Bağımsız Yaşam Evi’mizde 35 farklı birey, hafta içi 5 gün tam zamanlı hizmet alıyor. Yogadan mandalaya, şan çalışmalarından aikidoya uzanan verimli bir program yürütüyoruz. Ana hedefimiz, “farklı” genç ve yetişkinleri daha bireysel, daha sosyal ve daha özgür birer birey haline getirebilmek ve kendilerini gerçekleştirmelerine destek olmak. Bağımsız Yaşam Programımızın iki tamamlayıcısı kültür gezileri ve kaynaştırma çalışmalarıyla sosyalleşme ve mesleki eğitim çalışmalarıyla istihdama hazırlık.

Bunun yanında kurumsal firmalar ve eğitim kurumlarıyla yürüttüğümüz iletişim de toplumsal farkındalık odağında ilerliyor. Bağımsız Yaşam Programımız ve destekleyici çalışmalarımızın ülkemiz standartlarının çok üzerinde olduğuna inanıyoruz. Geçtiğimiz ay, Berlin’de gerçekleştirdiğimiz araştırma projesi sonrasında da programımızın (devlet destekleri ve sosyal hizmetlerdeki kısıtlılıklara rağmen) Avrupa Birliği standartlarının dahi üzerinde olduğunu görmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Bugün İZEV Bağımsız Yaşam Evi’nde gün boyu akademik öğretim ve hayata yönelik eğitim programları çerçevesinde gençlerimiz çok çeşitli aktivitelere katılıyor. Geliş-gidişleri servislerle sağlanan gençler, her iş günü 10.00-15.30 saatleri arasında hem eğitim alıyor hem de hayatın içine entegre olma noktasında uygulama imkânları buluyor. Vakfın, istihdam ettiği sürekli hizmet veren öğretmenler ve gönüllü eğitmenler eşliğinde yürütülen programlarda Türkçe, matematik, sosyal bilgiler, İngilizce, bilgisayar gibi akademik kazanımlara ek olarak yoga, nefes terapisi, seramik, sabun üretimi, ebru, heykel, müzik, ritim, yüzme, çeşitli el sanatları ve süsleme çalışmaları yapılıyor. Bunun dışında, sofra hazırlama, kaldırma ve servis uygulamaları gibi mutfak çalışmaları, hep birlikte yenilen yemekler için bir laboratuvar oluşturuyor. Haftada bir düzenlenen gezilerle müzeler, sergiler ziyaret ediliyor; davet alındığında çeşitli restoranlara gidilerek hep birlikte yemek yeniliyor.

Pink Floyd’un eski basçısı ve solisti Roger Waters’ın da desteğiyle “Another Brick in The Wall” şarkısını Türkiye’den birçok ünlü sanatçının seslendirmesi ve zihinsel engelli gençlerin katılımıyla “Yaşam Hakkı- Duvar” adıyla yeniden yorumladığınız kampanyanızdan bahseder misiniz? Başta sosyal medya olmak üzere farklı mecralarda oldukça ilgi gören bu kampanyanın zihinsel engellilerle ilgili farkındalık yaratmada ne tür bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Yaşam Hakkı – Duvar, 5 yıllık sosyal farkındalık projemizin 2. etabı olan Hayvanlar ve Biz’in şarkısı olarak hem ülkemizde hem de dünyada büyük etki yarattı. Projemiz Amerika’da Mercury Ödüllerinden, biri tek onur ödülü olmak üzere 3 ödül; Avrupa’da ise Stevie Ödüllerinde Avrupa’nın en iyi sosyal sorumluluk projesi ödülünü alarak toplamda 17 ödülle yoluna devam ediyor.

Şarkı seçimi, kast seçimi, senaryo gibi ögelerden de anlaşılacağı gibi Yaşam Hakkı-Duvar zihinsel engelli bireylerin ilk manifestosu olma özelliği taşıyor. Video klip, izleyenlerin zihnindeki engelli algısının dönüştürülmesine büyük katkı sunmayı başardı. Toplumun, sivil topluma yaklaşımında da pozitif bir dönüşümü hedefledik. Ajitasyon ve korku temelli bir yardım etme ediminden çok uzakta, empati ve dayanışma duygusu yaratacak bir proje örneği oluşturmaya çalıştık. Projemiz, İZEV’in bilinirliğini artırdı ve marka değerine büyük katkı sundu, engelli olarak tanımlanan bireylerin ve ailelerinin motivasyonlarını da artırdı.

Kampanya henüz yolculuğunu tamamlanmış ve tüm hedeflerine erişmiş durumda değil. 2. versiyonun çekimleri ve kayıtları 6 ay önce tamamlandı, yayın için Roger Waters’dan onay bekliyoruz. Daha geniş kitlelere ulaşmaya ve daha fazla etki yaratmaya ihtiyacımız bulunuyor.

2019 yılında hayata geçirdiğimiz Kurumsal Destek Programı’ndan aldığınız hibe ve mentor desteği ile İZEV’in kurumsal kapasitesini hangi alanda ve hedefler doğrultusunda geliştirmeyi planlıyorsunuz?
Kurumsal Destek Programı’ndan aldığımız hibe ve mentor desteği ile organizasyon şeması ve görev tanımlarını net olarak belirleyerek, raporlama formlarını oluşturarak, etki değerlendirme raporları ve özellikle iş takip formları geliştirerek İZEV’in kurumsal kapasitesini geliştirmeyi planlıyoruz.

Geleceğe dair ana eylem ve hareketlerin planlanmasını; online ve dijital arşiv oluşturarak, evrak ve belge dokümantasyonunu online ve güvenli şekilde yaparak, kişi ve kurum listelerini güncelleyerek, kurum içi iş takibine yarayacak araçlar kullanarak, herkesin erişilebilirliğine açık, online takvim sistemi kurarak, stratejik plan ve kurumsal kimlik oluşturarak yapmayı hedefliyoruz.

Hibe, mentorlarla yapılan çalışmalar ve uzmanlık temelli gönüllü desteklerinden oluşan kurumsal hibe desteğinin İZEV’e ve vakfın çalışmalarına ne tür katkılar sağlayacağını düşünüyorsunuz?
Mentorlarla ve uzman gönüllülerle yapılan çalışmalar ile bu kurumsal hibe desteği, İZEV’e ve vakfın çalışmalarına kurumsal gelişim ile ilgili ihtiyaçların belirlenmesi, kurumsal gelişim odaklı stratejik yönelim dokümanının hazırlanarak uygulanması noktasında katkı sağlayacak. Buna uygun olarak, kurumsal gelişim konusunda bize destek olan mentorlar ile kurumun vizyon ve misyonunu belirleme konusunda çalışmalar yapacağız. Kurumsal anlamda eksik kalınan noktalar ile ilgili ihtiyaç belirleme ve buna uygun yol alarak bilgi alışverişi ile katkı sağlanacak. Şubeleşme yılımız olan 2020’de almış olduğumuz kurumsal desteklerin büyük faydası olacağına inanıyoruz.

Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği ile Kurumsal Destek Programı Kapsamında Aldıkları Hibe Desteğini Konuştuk

By | Kurumsal Destek Fonu

Kurumsal Destek Programımız kapsamında desteklediğimiz Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği ile yavaş yaşam felsefesi kapsamında yaptıkları çalışmaları ve aldıkları kurumsal hibenin derneğe katkılarını konuştuk.

Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği, “hayatı, zamanı, dünyayı tüketme” sloganıyla 2011 yılından beri İzmir’de faaliyetlerini sürdürüyor. Derneğin amaçları arasında olan yavaş yaşam felsefesi ve bu felsefenin yaygınlaştırılması için yürüttüğünüz çalışmalar hakkında bizimle bilgi paylaşabilir misiniz?
Yavaş yaşam felsefesinin birçok alt başlığı ve tanımı var. Yavaş yemek hareketinin iyi, temiz ve adil gıda yaklaşımı var; yavaş şehir hareketinin sürdürülebilir kentler oluşturma vizyonu var; yavaş mimari, yavaş para gibi birçok hareket var. Temel olarak hayatın mevcut hızından memnun olmama ve bir şekilde hayatı yakalamak için herkesin kendi yöntemiyle hayatı yavaşlatmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Bizim açımızda yavaş yaşam, birbirimize iyi gelen karşılaşmaların, sadece tüketmek yerine üretmeyi teşvik edecek girişimlerin olduğu, doğayla barışık, sakin ve huzurlu bir toplumsal yaşamdır. Toplumda farklı kesimlerden insanların karşılaşması, bir araya gelmesi, birbirlerinden haberdar olması, iletişim kurması üzerine bu sene bazı faaliyetlerimiz var. Yavaş Yaşayanlar isimli bir kısa belgesel çalışmamız sonra erdi, 12 Aralık’ta gala gecesini yapacağız. Türkiye’nin farklı yerlerinden 9 kişinin sessiz sedasız yaptığı hak temelli çalışmaları kayıt altına aldık ve bunları yayınlayacağız. 2020 yılında İzmir’de çalışan hak temelli sivil toplum örgütlerinin destekleyecek bir kuluçka merkezi/destek merkezi kurma projemiz var, bunun için İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte çalışıyoruz.

2016 yılında yürüttüğünüz “Yavaş Yaşa” kampanyası farklı kesimler arasında oldukça dikkat çekti. Diğer yandan, “Black Friday Türkiye” olarak bilinen ve tüketimi teşvik eden kampanyalar da Türkiye’nin gündeminde giderek daha fazla yer buluyor. Yavaş Yaşa kampanyasının ortaya çıkışından, kampanyanın ana mesajlarından ve kampanya sonrasında aldığınız tepkilerden bahseder misiniz?
Yavaş Yaşa kampanyası oldukça düşük bir bütçeyle, Sivil Düşün AB Programı desteğiyle gerçekleşti. Biz birçok konuda en büyük “düşman” olarak bilinçsiz tüketimi görüyoruz. Çevrenin kirlenmesi, insanların emeklerinin istismar edilmesi, insanların borç batağına saplanması ve insanlara karşı önyargının yaygınlaşmasının en büyük sebebi tüketim. Biraz daha geniş çerçeveden bakarsak ekonomik krizlerin hatta savaşların bile sebebi tüketim. Eğer tüketicilerin çoğunluğu elektrikli arabaları tercih etse, petrolün değeri düşse, petrol kaynaklarını ele geçirmek için savaş çıkar mıydı? Sonuçta tüketimin azalması lazım, günümüzdeki tüketim miktarı bu dünya kaynakları tarafından karşılanamıyor. İnsanların tüketimlerini azaltmaları ve bilinçli tüketmeleri gerekiyor. Bilinçli derken, Amazon ormanlarını kesen bir firmanın ürününü kullanmak yerine kesmeyen bir firmanın ürününü kullanmak gibi yaklaşımlardan bahsediyoruz. Kampanyamız beklediğimizin çok üstünde ses getirdi. Facebook paylaşımlarımız milyonlarca insana ulaştı, televizyon haberlerinde, radyo programlarında, internet sitelerinde bahsedildi. CNN Türk, TedX Koç Üniversitesi ve TedX Bursa programlarına davet edildik. Hazırladığımız görselleri okullarına asmak isteyen öğrenciler, eğitim vermemizi isteyen öğretmenler, bizi davet eden, üye olmak isteyen yüzlerce insan bize ulaştı.

Uluslararası bir ağ ve yaklaşım olan Cittaslow Birliği’ne de dahilsiniz. Cittaslow’un nasıl bir vizyonu var? Bu vizyonu Türkiye’de uygularken nasıl tecrübeler edindiniz?
Cittaslow, yavaş yaşam hareketini yerel yönetimler ölçeğinde yaymaya çalışan uluslararası bir belediyeler birliği. Biz de dernek olarak Cittaslow Türkiye ağının ortağıyız diyebiliriz. Cittaslow’un amacı yaşam kalitesi yüksek, kendine yeten kentler oluşturmak. Tarımın, yerel üretimin, yerel el emeği ürünlerinin geliştirildiği, kentin tarihine, geleneklerine, doğasına sahip çıkan kentler oluşturmak. Bu vizyonu Türkiye’de uygularken fark ettiğimiz en önemli şey köylerin, kasabaların ve küçük kentlerin her geçen gün ıssızlaşmasıydı. Tarımla ve hayvancılıkla geçinemeyen insanların büyük şehirlere göçmesi aynı zamanda daha az üretim ve kendine daha az yeten bir ülke anlamına geliyor.

2019 yılında hayata geçirdiğimiz Kurumsal Destek Programı’ndan aldığınız hibe ve mentor desteği ile Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kurumsal kapasitesini hangi alanda ve hedefler doğrultusunda geliştirmeyi planlıyorsunuz?
Bu hibe çerçevesinde yaptığımız öz değerlendirme çalışmasında iletişim alanında sıkıntılarımız olduğunu gördük. Üyelerimizle, destekçilerimizle, ortaklarımızla düzenli ve anlamlı bir iletişim içinde olmadığımızı fark ettik. Bu yüzden, hibe sayesinde bir iletişim sorumlusu istihdam etmeye başladık. Amacımız hem kendimizi hem yaptıklarımızı daha çok kişiye ulaştırmak ve halihazırda ilişki içinde olduğumuz şahıs ve kurumlarla daha verimli bir iletişim kurabilmek.

Hibe, mentorlarla yapılan çalışmalar ve uzmanlık temelli gönüllü desteklerinden oluşan kurumsal hibe desteğinin Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği ve derneğin çalışmalarına ne tür katkılar sağlayacağını düşünüyorsunuz?
Derneğimizin kurumsal hibe desteği sayesinde doğru bir iletişim stratejisi oluşturup uygulaması sonucu tanınırlığımızın artmasını, paydaşlarımızla iş birliği imkanlarımızın gelişmesini ve daha fazla sayda gönüllünün bize destek olmasını umuyoruz. Birçok alanda proje bazlı hibelere erişmemize rağmen doğrudan kurumsal kapasitemizin arttırılması için aldığımız bu hibenin çok yararlı olacağını düşünüyoruz. Bir proje veya faaliyet karşılığında değil sadece kendi kurumumuzu daha iyi hale gelmesi için bir hibe alabilmek bizim için çok önemli.

Arada Derneği ile Kurumsal Destek Programı Kapsamında Aldıkları Hibeyi Konuştuk

By | Kurumsal Destek Fonu

Kurumsal Destek Progragımı’nın 2019-2020 dönemi kapsamında hibe verdiğimiz Arada Derneği ile sanat ve sosyal uyum alanlarındaki çalışmalarını ve kurumsal desteğin katkılarını konuştuk.

Arada Derneği farklı sosyo-kültürel grupları bir araya getiren sanat ve sosyal uyum aktiviteleri düzenliyor. Birlikte çalıştığınız gruplar ve bu gruplara yönelik olarak düzenlediğiniz çalışmalardan bahseder misiniz?
Arada Derneği sanat ile sosyal fayda sağlamak amacıyla çalışıyor. Yaptığımız aktivitelerde ‘Herkesle sanat herkese sanat’ sloganıyla sanatta fırsat eşitliği sağlıyoruz. Çalıştığımız bölgenin ihtiyacına göre şiddetsiz iletişim, cinsiyet eşitliği gibi kavramlar üzerine farkındalık arttırıcı etkinlikler düzenliyoruz. Hedef grubumuz yoksul bölgelerdeki çocuklar, engelliler, mülteciler, göçmenler, kadınlar ve LGBTİ+ bireyler gibi dezavantajlı gruplar. Sosyal içerme odaklı projelerde, farklı etnik ve kültürel yapılardan bireyleri bir araya getirerek aralarındaki iletişimi güçlendirecek, varsa çatışmaları en aza indirecek, dışlanmaya maruz kalan grupların görünürlüklerini arttıracak ve kendilerini daha iyi ifade etmelerini sağlayacak sanat etkinlikleri düzenlemekteyiz.

Çalışmalarımızın içerisinde Disiplinler Arası Sanat Atölyeleri, Eğitim Tiyatrosu (Forum ve İmaj Tiyatrosu), dans, ritim, ses ve hareket, koreografi, resim, heykel, endüstri ürünleri tasarımı, beden farkındalığı atölyeleri bulunmaktadır. Genellikle üretim odaklı yaptığımız çalışmalarda tiyatro gösterimi, sergi, film çekimi ve gösterimi gibi etkinlikler düzenleyerek çalıştığımız grubun görünürlüğünü arttırıyoruz ve kendilerini sanatsal bir dille ifade etmelerine destek oluyoruz.

Sivil Toplum için Destek Vakfı: Farklı hedef kitlelerle çalışmalarınızla edindiğiniz deneyimi düşündüğünüzde, sanat faaliyetlerinin sosyal uyum çalışmalarına etkisi ve bu kapsamda yaratılan değişim hakkında bizimle neler paylaşabilirsiniz? Bu yaklaşımı tercih etmenizin nedeni nedir?
Sosyoekonomik ve sosyokültürel olarak dezavantajlı, etnik köken farklılığı vb. nedenlerle dışlanmış gruplar çoğunlukla şehrin merkezinden uzak ya da gettolarda yaşadıkları için sanat faaliyetlerinden yeterince yararlanamıyorlar ve kendilerini toplum içerisinde ifade etmekte zorlanıyorlar. Dezavantajlı bireyleri de içeren (katılımcı ve yönlendirici olarak) sanat çalışmaları yaparak toplum içerisinde daha görünür olmalarını ve kendilerini daha iyi ifade etmelerini sağlıyoruz.

Sanat çalışmaları; farklılıkları renk olarak kullanan, çatışmaları yaratıcı süreçlerle çözen, en hızlı şekilde iletişim kurma ve kaynaşma sağlayan, toplumsal sınıflamaları ve dışlamaları da ortadan kaldıran veya azaltan bir yöntem olduğu için hem sosyal etkisi yüksek hem sürdürebilir bir yöntem olduğunu düşünüyoruz. Özellikle beden üzerine yoğunlaşan sanat atölyeleri, dil engelini kaldırıyor duygusal ifadeleri paylaşma ve ortaklıklar kurarak sosyal iletişimi arttırıyor. Bedensel olarak kendini rahat ifade edebilen ve birbirlerinin hareket alanlarına saygılı etkin bir iletişim halinde olan bireylerin sosyal becerilerini geliştiriyor sözlü ve fiziksel şiddetten uzaklaştırıyor.

Sosyal uyumda sanat daha akıcı, kaynaştırıcı, özellikle dezavantajlı grupların mevcut çalışmalar içerisinde kendilerini daha iyi ifade etmelerini sağlıyor. Dans, müzik, resim gibi evrensel bir dil olan sanat; katılımcıların hem hızlı iletişim kurmalarını hem de eğlenmelerini sağladığı için dışlanmaya maruz kalmadan sosyal ortamlar yaratıyor.

Çocuklarla yaptığımız çalışmalarda disiplinler arası sanat metodunu kullanıyoruz. Farklı alanlara yetenekleri olan çocukların bu yeteneklerini keşfetmelerini ve ailelerinin de bu yönde farkındalığını arttırmalarını hedefliyoruz. Çocukların küçük yaştan itibaren sosyal hayatın içerisine girebilecek ve farklı sosyal ortamlarda kendilerini ifade etmelerini sağlayacak beceriler geliştirmelerinde yardımcı oluyoruz. Özellikle gettolarda yaşadığı ortam itibari ile şiddete maruz kalan ve uyuşturucu madde kullanımına şahit olan çocukların bu becerilerini geliştirmesi kendi sosyal ortamlarını seçmeleri ve okula devamlılıklarının artmasında da etkili oluyor.

Engelliler ile yaptığımız çalışmalarda Türkiye’de uygulanan acındırma ve sosyal dışlama içeren yöntemleri değiştirmek adına daha interaktif katılımcılı çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Sadece engelliler ile çalışmak yerine farklı grupları bir araya getiriyoruz. Acındırma yerine sosyal içerme alanında engellileri güçlendirme ve görünürlüklerini arttırma üzerine odaklanıyoruz. Bu alanda yaptığımız çalışmaları İstanbul Üniversitesi Engelliler Uygulama Araştırma Yüksek Lisans Programındaverdiğimiz seminerlerle pekiştirilerek bilimsel alana da katkı sağlıyoruz.

Kadın ve LGBTİ+ alanındaki derneklere daha çok bedensel farkındalık ve güçlendirme içeren sanat aktiviteleri düzenliyoruz. Bu alandaki ana amacımız bu alanda derneklerin bu tür etkinliklerin sosyal etkilerinin farkına vararak devam ettirmesini sağlamak.

Arada Derneği uluslararası ve disiplinler arası bir sanat festivali olan Arada Festivali’ni de düzenliyor. Arada Festivali kapsamında ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Festivalin farklı alanlarda gerçekleştirdiğiniz çalışmalara nasıl bir katkısı oluyor?
Arada Festivali yaklaşık 10 senedir Arada sosyal çalışmalarının içerik geliştirmesine yardımcı oluyor. Gerçekleştirilen uluslararası iş birlikleri, derneğin ağlarının yurtdışına uzamasını sağlıyor. Farklı ülkelerden genç sanatçıların sosyal sorunlar üzerine düşünüp farklı çözüm yolları üretmesinde öncü oluyor. Son senelerdeki hedefimiz sanatçıları sosyal sorunlar üzerine düşünmeye teşvik ederken diğer yandan da farklı alanlardaki STK’ları sanat alanına çekerek disiplinler arası bir ağ oluşturmak. Aynı zamanda her festivalde hem uluslararası hem de belediyeler arası farklı iş birlikleri oluşturarak kamu, sanatçı, aktivist ve akademisyenler arasından konsolosluklar desteği ile de diplomasiye kadar uzanan bir dayanışma ağı oluşturuyoruz.

Daha önce Viyana-Avusturya, Amsterdam-Hollanda arasında gerçekleşen festivalin bu seneki ayağı ağırlıklı olarak Londra’da olacak. Bu anlamda Londra’ya Ocak ayında yapacağımız gezilerde AB Sivil Düşün desteği ile hem sanatçılarla hem de sosyal içerme üzerine çalışan birçok kurumla buluşacağız.

Sivil Toplum için Destek Vakfı: 2019 yılında hayata geçirdiğimiz Kurumsal Destek Programı’ndan aldığınız hibe ve mentor desteği ile Arada Derneği’nin kurumsal kapasitesini hangi alanda ve hedefler doğrultusunda geliştirmeyi planlıyorsunuz?

Kurumsal Destek Programı, kurumun iletişim stratejilerinin geliştirilmesi, uzun ve kısa vadede fon vb. destek çalışmalarının sürdürebilir ilişkiler üzerinden kurulması, daha çok yararlanıcıya ulaşacak ve daha çok gönüllüyü kapsayacak bir çalışma sisteminin oluşturulması ve diğer kurumlarla kurduğumuz iş birliklerindeki konumumuzun netleşmesi, sürdürebilir finansal kaynaklar yaratmamız üzerine büyük katkılar sağlayacağını düşünüyoruz.

Hibe, mentorlarla yapılan çalışmalar ve uzmanlık temelli gönüllü desteklerinden oluşan kurumsal hibe desteğinin derneğinize ve derneğin çalışmalarına nasıl bir katkı sağlamasını bekliyorsunuz?
Uzman desteğiyle yeni iş birlikleri geliştirilmesi, fon ve sponsorluk desteği aldığımız kurumlara yaklaşımımız ve bireysel bağışçılar ile iletişimlerimizin sürdürebilirliği ve verimliliği, gönüllülerimizin fon ve iletişim stratejisindeki rolleri konularında kurumumuzu geliştiriyoruz. Ayrıca, ekibin bu stratejiler doğrultusundaki çalışma gücünün yönetiminde, mevcut/planlanan kampanyaların ve eğitimlerin kurumun sürdürebilir fon yaratma konusunda daha güçlü stratejiler ile yönetilmesinde ve sosyal medya kanallarının bu anlamda daha etkili ve verimli kullanılmasında bir uzmanla çalışmanın, deneyimli bir bağımsız gözlemci olarak bizi daha etkili çalışmaya motive edeceğini düşünüyoruz.

Galata Rum Okulu Vakfı ile Gerçekleşen Projelerini Konuştuk

By | Proje Destek Fonu

2019 yılında Proje Hibe Desteği Programı kapsamında desteklediğimiz Galata Rum Okulu Vakfı’nın bu destek ile gerçekleştirdiği ‘’206 Odalı Sessizlik: Büyükada Rum Yetimhanesi Üzerine Etüdler’’sergi projesini, proje kapsamında düzenlenen atölye çalışmalarını ve vakfın gelecek planlarını konuştuk.

Vakfımızın sağladığı proje hibe desteği hayata geçirdiğiniz “206 Odalı Sessizlik: Büyükada Rum Yetimhanesi Üzerine Etüdler’’sergi projesi hakkında bilgi verir misiniz?
Sivil Toplum için Destek Vakfı’nın üretim desteği verdiği hibe ile 10 Ekim -10 Kasım 2018 tarihlerinde ‘’206 Odalı Sessizlik: Büyükada Rum Yetimhanesi Üzerine Etüdler’’ sergisi Galata Rum Okulu’nda açıldı. Kültürel mirasın korunmasına yönelik çalışmalarıyla bilinen bir sivil toplum kuruluşu olan Europa-Nostra tarafından 2018 Kültürel Miras Yılı kapsamında “Tehlike Altındaki 7 Dünya Mirası” arasında gösterilen Büyükada Rum Yetimhanesi’ne odaklanan sergi,izleyiciyi kent tarihinin görünmez katmanlarını içinde barındıran bir hayat okulu olan yetimhaneninkoridorlarında gezinmeye ve geçmişe bugünün gözünden bakmaya davet eden çalışmalarla, bilinmeyen bir tarihe ışık tutmayı amaçlamıştır.

Sivil Toplum için Destek Vakfı’nın sağladığı hibe desteğini projedeki hangi çalışmalar için kullandınız?
Vakfın sağladığı hibe, proje ekibinin (editör, çevirmen, asistan) giderleri ve özellikle baskı gibi prodüksiyon kalemlerine destek oldu.

‘’206 Odalı Sessizlik:Büyükada Rum Yetimhanesi Üzerine Etüdler’’ sergisinin nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Sergi sürecinde, sergi ve paralelindeki etkinlikler vesilesiyle bilinmeyen ve hakkında çok fazla araştırma yapılmamış olan bir tarihe ışık tutarak konu ile ilgilenebilecek araştırmacılara, öğrencilere bir başlangıç noktası olabilecek bir alan açıldı. Özellikle toplumsal tarih, mimarlık, mimari tarih ve kültürel miras alanında çalışanlar açısından bir referans noktası oluşturuldu. Paralel etkinlikler ile farklı alanlardan kişiler bir araya gelerek sadece Büyükada Rum Yetimhanesi özelinde değil aynı zamanda kent tarihinde önemi olan benzer örnekler üzerinden kültürel miras kavramının alt katmanlarına indiler. Bu konuşmalardan özellikle yetimhaneyi odağına alanları vesilesiyle Patrikhane ve Europa Nostra’dan ekipler daha sık bir araya gelmeye başladılar. Bu anlamda sergi, yapının geçirdiği süreç içerisinde ufak da olsa itici bir destek görevi görmüş oldu. Sergi sonrasında da, yeni yayınlanan sergi kitabımız da bu çalışmanın kalıcı bir belgesi ve aynı zamanda hakkında daha derinleşmek isteyenler için iyi bir kaynak niteliği taşıyor.

Galata Rum Okulu bu sergiden ne gibi deneyimler kazandı? Kurum olarak bu süreçten neler öğrendiniz?
Sergi süreci daha önceden Galata Rum Okulu’nda alışık olduğumuz üniversite öğrencileri, sanat ve entellektüel çevreler gibi sürekli katılımcıların dışındaki, toplumun farklı kesim ve alanlarından gelen toplulukları ağırlamamıza ve ilişki kurmamıza vesile oldu. Bu anlamda bir kültür ve sanat mekanı olarak bu kent ve kent sakinleri için rolümüzü yeniden sorgulamamızı sağladı. Özellikle toplumsal tarih ve kent araştırmalarını konu alan çalışmaların görsel dili sayesinde genel izleyici ile kurduğumuz bağ bizim için son derece önemli. Bu anlamda serginin insanlarla kurduğu bağ bizim için çok değerliydi.

Galata Rum Okulu , 2019’un ikinci yarısından itibaren çalışmalarına nasıl devam ediyor?
2019’un ikinci yarısında Galata Rum Okulu’nda birkaç farklı grubun çalıştay ve konuşma serileri (Türk ve Yunanlı mimarlık öğrencileri ile yapılan kent analizi atölyeleri, Amazon gibi kimi özel kuruluşların konferans ve çalıştayları gibi) ve son olarak 206 Odalı Sessizlik kitabının tanıtımı gerçekleştirildi. Galata Rum Okulu 2020’nin ilk ayından itibaren onarıma gireceğinden dolayı şu an mimarların mekanda çalışabilmeleri adına binada herhangi bir etkinlik bulunmuyor.

Bilim Kahramanları Derneği ile “Kızlar Bilimle Buluşuyor” Projesini Konuştuk

By | Çocuk Fonu, Röportaj

Bilim Kahramanları Derneği ile Çocuk Fonu kapsamında Turkey Mozaik Foundation’ın hibe desteğiyle hayata geçirdikleri “Kızlar Bilim ile Buluşuyor” projesini ve projenin etkilerini konuştuk.

Bilim Kahramanları Derneği, bilimin çocuklar ve gençler arasında yaygınlaşması için uzun süredir çalışmalar yapıyor. Çocuk Fonu tarafından desteklenen “Kızlar Bilim ile Buluşuyor” projesi kapsamında gerçekleştirdiğiniz çalışmalardan bahseder misiniz?
Şubat ayında başlayan “Kızlar Bilim ile Buluşuyor” projemiz ile 6-10 yaş arasındaki çocuklara bilim, teknoloji, matematik ve mühendislik becerileri (STEM) kazandırmayı, kodlama alanında farkındalık yaratmayı, proje geliştirme, takım çalışması, sunum yapma gibi alanlarda da deneyim kazandırmayı hedefledik.

Bu proje özelinde kendi imkanları ile bu tür STEM projelerine katılma imkanı olmayan devlet okullardan ve tamamı kızlardan oluşan takımlar kurarak Minik Bilim Kahramanları Buluşuyor / FIRST LEGO League Jr. isimli STEM programımıza dahil ettik. Böylelikle hem devlet okulları tarafında fırsat eşitliğini sağlamaya katkı sunduk, hem de kız çocuklarının bilimsel etkinliklere katılımı konusunda onları teşvik etme fırsatı elde ettik.

Proje kapsamında takımlar “Görevimiz Ay” teması kapsamında ayda bir yaşam alanı kurdular ve oluşturdukları ay üssünde havayı, suyu ve enerjiyi nasıl depolayabileceklerine yönelik çözümler ürettikleri bir proje modeli hazırladılar. Lego parçalarından hazırladıkları proje modellerine kodladıkları robotlarıyla hareket kattılar. Tüm bunları yaparken de takım çalışması, problem çözme becerileri, eleştirel düşünme ve sunum becerilerini geliştirecek bir süreç yaşadılar. En önemlisi de ekip olarak bilim yapmanın ve üretmenin keyfine vardırlar.

Proje ile 8 farklı ilden 72 kız çocuğuna ulaştık. Yalnızca kız çocuklarından oluşan 12 Minik Bilim Kahramanları Buluşuyor takımlarının desteklendiği iller ise; Denizli, Diyarbakır, Edirne, Hatay, İstanbul, İzmir, Mersin ve Samsun oldu.

Proje kapsamında neden yalnızca kız çocuklarından oluşan takımlarla çalışmayı tercih ettiniz? Proje sürecini düşündüğünüzde geliştirdiğiniz bu yaklaşımın alanda yaptığınız çalışmalara ne tür katkıları olduğunu düşünüyorsunuz?
Özellikle, kızlardan oluşan takımları kurmaktaki sebebimiz gözlemlerimiz ve deneyimlerimiz oldu.
Çocuklar, Minik Bilim Kahramanları Buluşuyor / FIRST LEGO League Jr. fuarlarına gelip çalışmalarını sergileyene kadar, farklı alanlarda çalışmalar yürütüyorlar: Proje geliştirme, araştırma, hareketli model oluşturma, kodlama, takım çalışması.

Çocuklar ve koçlarıyla yapılan gözlemlerde takım için görev dağılımlarında cinsiyete dayalı bir farklılık olabildiğini gözlemledik. Karma takımlarda; sıklıkla, proje geliştirme ve kodlama ve robotik süreçlerini erkek öğrencilerin üstlendiklerini ve fuar günü de erkek öğrencilerin sunduklarını; öte yandan, süsleme, takımın iyi ve ait hissetmesi için yapılan çalışmalarda öne çıkanların kız çocukları olduğunu gözlemliyoruz.

Toplumsal kalıp yargılarının beslediği bu görev paylaşımını nasıl ortadan kaldırabiliriz diye düşünürken; kız takımlarını destekleme fikri ile ilerlemeyi tercih ettik. Eğer tüm üyeleri kızlardan oluşan takımlar oluşturabilirsek, kodlamadan proje geliştirmeye; robotikten takım çalışmalarına kadar her adımda kız çocukları etkin bir rol benimseyebilir; katıldıkları fuarlarda da diğer takımlara ilham olabilir diye düşündük.

Sonuç ise gerçekten beklediğimiz gibi oldu. Fuar günü farklı takımlar bir araya geldiklerinde tüm kız ve erkek çocukları karşılıklı deneyimlerini paylaştılar. Tüm katılımcılardan, velilerden, öğretmenler ve idarecilerden de olumlu dönüşler aldık.

Ayrıca proje sonunda, 72 kız çocuğunun çalışmalarına rehberlik eden takım koçları ile yaptığımız ankette; takım koçları kız çocuklarının merak duygusunda %100 özgüven ve kendini ifade etme alanlarında ise %90’ın üzerinde artış olduğundan bahsettiler. Bu da, projeyi yazarken amaçladığımız ana hedeflerimiz için oldukça önemli çıktıların gerçekleştiğini ifade ediyor.

Kızlar Bilimle Buluşuyor projesine dahil olan okulların yöneticilerinden, takım koçlarından, öğrenci ya da velilerden projeye dair ne tür geri dönüşler aldınız? Projenin etkisi ve kız çocuklarında yarattığı değişim konusunda bizimle paylaşabileceğiniz bilgiler var mı?
Kızlar Bilimle Buluşuyor projesine katılan okullarda yer alan takım koçları ve idarecilerden önemli ve olumlu birçok geri bildirim aldık. Sıklıkla, kız takımlarının çalışmalarının okulda oldukça ilgi çektiği, çalışmaların takım çalışmasının önemine vurgu anlamında okulda bir kültürün oluşmasına yönelik katkı sunduğundan bahsettiler.

Programın 6-10 yaş arasındaki çocuklara olan katkısının yanı sıra çalışmalara sezon boyunca rehberlik eden takım koçları ve danışmanların da mesleki bilgilerine katkı sunduğu yönünde geri bildirimler aldık. Yaptığımız ankette yer alan geri bildirimlerden birinde bu tespiti açıkça görebiliyoruz: “Böyle fırsat yaratıldığı için kendimi çok şanslı hissediyorum çünkü bizim gibi köy okullarının STEM ve kodlama yapabilmesi imkânsız denilebilir. Bu program sayesinde bildiklerimi uygulamaya dökebildim ve artı-eksilerimi gördüm. Bu program beni STEM ve kodlama alanındaki çalışmalarımın devamı için pekiştirdi.”

Velilerin de çocuklarında gördükleri değişime dair geri bildirimleri, projenin amacını ve misyonunu önemli ölçüde destekliyor. İlk defa ailelerinden ayrı bir şekilde seyahat eden, ebeveynlerinden ayrı sorumluluk aldıkları kendilerine ait çalışmaların olması kız çocuklarının kendilerini birer birey olarak hissetmelerini sağladı.

Bu çok yönlü projenin gerçekleşmesini sağlayan takım koçları ve danışmanlarına, okul idarecilerine, velilere, maddi destekleri için Sivil Toplum için Destek Vakfı’na, Turkey Mozaik Foundation’a en çok da kızlara çok teşekkür ederiz!

Çocuk Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve kaynak geliştirme çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Hibe sürecine dair deneyimlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Sivil Toplum için Destek Vakfı Çocuk Fonu’nun dernek için özel bir yeri oluştu. Derneğin, herkese açık ve başvuru yapılabilen fonlar arasında kazandığı ilk destek. Kurumsal kapasite ve hafızamız açısından da bir ilk olma özelliği taşıyacak bundan sonra bizim için. Ayrıca derneğimizin çok önemsediği toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda da daha görünür bir adım atmasına fırsat sağladı. Bu motivasyonla farklı fon başvurularımız da oldu. Heyecanla sonuçlanmalarını bekliyoruz.

Bilim Kahramanları Derneği’nin gelecek dönemde gerçekleştirmeyi planladığı diğer çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
2019 – 2020 akademik yılında da çalışmalarımızı tüm heyecanıyla sürdürmeye devam ediyoruz. Çocuklar ve gençler için yürüttüğümüz Minik Bilim Kahramanları Buluşuyor, Bilim Kahramanları Buluşuyor, Dünya Robot Olimpiyatı Türkiye ve Merak Makinesi programlarımızı daha fazla çocuk ve gencin katılımıyla devam ettiriyoruz. Ayrıca genç bilim insanlarının çalışmalarını toplumla buluşturmamızı sağlayan Yılın Bilim İnsanı – Genç Bilim İnsanı Ödülleri başvuruları Aralık ayı içerisinde açılacak.

Gönüllülerimizin ve bağışçılarımızın desteğiyle, hedeflerimizi elbette başta kız çocukları olmak üzere devlet okullarında okuyan tüm çocukları bilimle erken yaşta buluşturmaya ve toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yaparak büyüteceğiz.

Çalışmalarımıza dair detaylı bilgi için okuyucuları, web sitemizi ve sosyal medya hesaplarımızı takip etmeye davet ediyoruz.

Bu önemli destek için Sivil Toplum için Destek Vakfı’na ve Turkey Mozaik Foundation’a çok teşekkür ediyoruz. Umuyoruz, işbirliklerimizi artırarak devam ettireceğiz.

Çocuk Fonu 2019 – 2020 dönemi başvuruları başladı

By | Çocuk Fonu, Vakıf Haberi

Çocuk Fonu 2019 – 2020 Dönemi Başvuruları Açıldı

Sivil Toplum için Destek Vakfı olarak, Turkey Mozaik Foundation iş birliği ve bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu’nu 2019-2020 dönemi başvuruları açıldı.

Çocukların ihtiyaçları ve hakları üzerine çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) çalışmalarını desteklemek amacıyla hayata geçirilen Çocuk Fonu kapsamında 0 -15 yaş arası çocukların temel çocuk haklarına erişimlerini tesis etmeye yönelik projeler ya da bu alanda çalışan kuruluşların kapasite gelişim ihtiyaçları desteklenecek.

Çocuk Fonu kapsamında dağıtılacak toplam hibe tutarı en az 250.000 TL’dir. Başvuru yapan STK’lar hibe programından en fazla 12 ay süreyle faydalanabilirler ve en fazla 75.000 TL talep edebilirler.

Aşağıdaki başvuru kriterlerine uyan ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar hibe programına başvurabilirler:

– Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kar amacı gütmeyen,
– En az bir senedir sahada aktif olarak çalışan,
– 2019 gelirleri en az 30.000 TL en fazla 1.000.000 TL olan,
– Çalışmalarının odağı çocuk hakları ya da çocuk alanında yapılan çalışmalar olan kuruluşlar.

Çocuk Fonu’na başvurmak isteyen STK’ların aşağıdaki bağlantıda yer alan formu eksiksiz şekilde doldurarak 8 Ocak 2020 Çarşamba günü saat 10:00’a kadar göndermeleri gerekir.

Program hakkında detaylı bilgiye (başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri, takvim, başvuru formu, vb.) buradan ulaşabilirsiniz. Başvuru formuna ulaşmak için lütfen buraya tıklayın.

CŞMD’nin Çocukların Bedensel Söz Hakları Eğitmen Eğitimi Projesi Tamamlandı

By | Çocuk Fonu

2018 – 2019 döneminde Çocuk Fonu kapsamında Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla 53.400 TL hibe desteği sağladığımız Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği (CŞMD) “Çocukların Bedensel Söz Hakları” Eğitmen Eğitimi projesini tamamladı.

Cinsel istismarla mücadele alanında farklı hedef kitlelerin yanı sıra çocuklar için de çalışmalar yürüten CŞMD, çocukların bedensel söz hakları ve kapsamlı cinsel eğitim haklarına erişmeleri, toplumdaki çocuk algısı ve istismarla ilgili yanlış inanışlardan kaynaklanan sorunların çözümü için çalışıyor. Dernek, çocuklara ve yetişkinlere yönelik hazırladığı içerikleri çocuk alanında çalışanlar, eğitimciler ve ebeveynlere ulaştırarak konuyla ilgili farkındalığın ve doğru bilginin artmasını amaçlıyor.

Dernek, çocukların cinsel istismarına karşı farkındalık yaratmak ve çocuğun bedensel söz hakları konusunda görünürlük sağlamak amacıyla 2018 yılında Şişli Belediyesi ile “Çocuk Anlatır Sen Dinle, İstismarı Önle!” isimli kampanyayı yürüttü. Kampanyanın ardından pek çok yerel yönetimden benzer çalışmalar yapmak için talepler alan CŞMD, bu taleplere cevap verebilmek amacıyla Ocak-Eylül 2019 tarihleri arasında Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla Çocukların Bedensel Söz Hakları Eğitmen Eğitimi projesini hayata geçirdi.

Belediyelerde uygulanmak üzere bir eğitim modelinin hazırlanması, hak temelli yaklaşımın belediye çalışanları ve belediyelerce benimsenmesi ve konunun gündemden düşmemesi amacıyla uygulanan proje kapsamında yetişkinlere yönelik eğitim içeriği ve materyalleri hazırlanarak üç günlük eğitmen eğitimleri düzenlendi. İki eğitmen eğitimine; 9 belediyeden 20 belediye çalışanı ve Mili Eğitim Bakanlığına bağlı Rehberlik Araştırma Merkezlerinden toplam 20 psikolojik danışman ve rehber öğretmen katılım sağladı. Eğitmen eğitimlerini alan toplamda 40 katılımcı, okullarda ve belediyelerde toplam 16 eğitim uygulaması gerçekleştirdi. Belediyelerden gelen talep doğrultusunda, bu eğitmen eğitimi modeli ile 230 kamu çalışanına ve 800 çocuğa ulaşılmış oldu. Ayrıca sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar tarafından çocuk katılımını ve çocuk haklarını merkeze alan “Çocukların Bedensel Söz Hakları” isimli bir uygulama kılavuzu ve örnek bir seminer sunumu hazırlanarak eğitimlerde kullanıldı ve referans kaynak oluşturuldu.

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği ile projeye dair yaptığımız röportaja buradan, oluşturulan rehbere de buradan ulaşabilirsiniz.