Monthly Archives

Mayıs 2025

Hatay’da Gençlerle Sanat Hasadı: İyileşme ve İnşası Süren Kente Aidiyet

By | Gelecek için Dayanışma Fonu

Hasat Derneği, katılımcı liderliği ve diyalogu yaygınlaştırarak toplumsal fayda sağlamak; farklı sektör ve paydaşlar arasında iş birliğini ve sivil toplumun etkisini güçlendirmek; dezavantajlı gruplar dahil olmak üzere tüm toplumsal gruplara yönelik güçlendirici ve fırsat eşitliğini sağlayan faaliyetler gerçekleştirmek amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Paribu mali desteği ve iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Gelecek için Dayanışma Fonu’nun 2024 döneminde desteklediğimiz Hasat Derneği, “Sanat Ne İşe Yarar?” Hatay’ı Sanatla Düşünmek projesine devam ediyor. Hatay’ın yeniden inşa sürecinde gençlerin aktif olarak katılımını ve yaşadıkları şehirle sanat yoluyla yeniden bağ kurmalarını desteklemek amacıyla atölye çalışmalar yürütüyor. 

Hasat Derneği ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, derneğin faaliyetlerini, proje kapsamında yürütülen çalışmaları ve Hatay’ın yeniden inşasında kültür-sanatın rolü hakkında konuştuk. 

Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Hasat Derneği olarak, topluluklar ve bireylerle birlikte; dahil etme, kutuplaşma, zor veya travmatik alanlarda diyalog alanları      oluşturmak amacıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz. Aynı zamanda, kişinin kendisinin farkına varması, kendini koruması ve en önemlisi alanı dinleyerek      yolda sürekli değişmeye açık ve hatta değişmeyi arayan araçlarla yol almasını hedefliyoruz. Kuruluş hikayemizde kullandığımız “hasat” kelimesi, yalnızca güvenli alanlar yaratmayı değil, karşılaşmalardan elde edilen deneyimlerin işlenerek sürece dahil edilmesi gerektiğini de vurgular. Bu anlayışla, her karşılaşmanın bir hasadı alınır.

Dernek ekibi olarak; yoksulluk, gençlik, toplumsal cinsiyet, LGBTİ+, katılımcı yapılar, işçi hakları, örgün eğitim, sürdürülebilirlik, organizasyonel gelişim ve çok paydaşlı iş birlikleri gibi çeşitli alanlarda deneyim sahibiyiz. Gençlik katılımını artırmak, sivil toplumu güçlendirmek ve yaratıcı yöntemlerle topluluk oluşturma hedefimizi hem İstanbul’da hem de Hatay’da yürüttüğümüz projelerle yaygınlaştırıyoruz.

“Sanata dair ilgi ve yeteneğimiz olsa da burada kendimizi geliştirecek herhangi bir alan bulamıyoruz. Kültür-sanat faaliyetlerine yeterince önem verilmiyor.” Faydalanıcı

Hatay’ın kültür- sanat odağındaki sorunlarına dair gözleminiz ve izlenimlerinizi paylaşır mısınız?  

Hatay, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve bu çeşitlilik, farklı sanat anlayışlarının bir arada var olmasını sağlamıştır. Şehir, çok kültürlü müzik ve tiyatro gelenekleri, tarihi Antakya evleri, camiler, kiliseler, sinagoglar gibi yapılarla zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Ayrıca, mozaik ve heykelcilik alanlarında birçok önemli esere ev sahipliği yapıyor.

6 Şubat depremleri, Hatay başta olmak üzere birçok ilde büyük yıkımlara yol açarken, kentin tarihi ve kültürel mirasına da ciddi zararlar verdi. Özellikle geleneksel sanatları icra eden atölyeler büyük ölçüde zarar gördü, birçok el sanatları atölyesi ve sanat merkezi ya tamamen yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Sanatçılar, icra alanlarını kaybettikleri için ya şehri terk etmek zorunda kaldı ya da sanatlarını sürdüremez hale geldi.

Depremler sonrası güvenli mekânların yetersizliği, sanatçılardaki motivasyon kaybı ve göç etmek zorunda kalanların sayısının artması gibi nedenlerle, sanata erişim giderek zorlaşıyor. Yeniden inşa sürecinde şehirde kalmayı tercih edenler için de ekonomik koşullar sanata erişimi her geçen gün daha da zorlaştırıyor.

Özellikle 12-18 yaş arasındaki gençler için sanata erişim daha da zor bir hale geldi. Oysa sanatın, gençlerin yaratıcı düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirdiği, öz farkındalıklarını artırdığı, duygusal ifade ve empati kurma yetilerini güçlendirdiği, sosyal becerilerini desteklediği ve aidiyet duygusu ile kimlik inşasında önemli bir rol oynadığı biliniyor. Depremler öncesi müzik, görsel sanatlar ve dans gibi alanlara erişim imkânı, gençler için rahatlatıcı ve ifade alanı sunan önemli bir araçtı.

Bugün ise, geçici barınma alanlarında kültür-sanat etkinliklerine uygun merkezlerin bulunmaması, ulaşım imkânlarının yetersizliği ve ekonomik açıdan erişilebilir olmaması, sanat merkezlerinin yok denecek kadar az olması gibi nedenlerle gençler, kültür-sanat faaliyetlerinden uzak kalıyor. Yaptığımız çalışmalarda gençler, bu durumu şu sözlerle ifade ediyor: “Sanata ilgi ve yeteneğimiz olsa da burada kendimizi geliştirebileceğimiz bir alan bulamıyoruz. Kültür-sanat faaliyetlerine yeterince önem verilmiyor.”

Hatay’daki kültür-sanat faaliyetlerinin deprem sonrası iyileşme sürecindeki rolünden bahseder misiniz? Gençlerin sanatsal üretim yoluyla toplumsal dayanışma ve iyileşme sürecine nasıl katkı sağlayabileceklerini düşünüyorsunuz?

Kahramanmaraş depremleri öncesi Hatay, kültürel mirası ve yerel sanat gelenekleriyle canlı bir kültür-sanat ortamına sahipti. Depremler sonrası birçok sanat mekânının yıkılması veya kullanılamaz hale gelmesi erişimi ciddi şekilde kısıtladı. Afet öncesinde Evvel Temmuz Kültür-Sanat Festivali ve Antakya Film Festivali gibi etkinlikler müzik, tiyatro, halk oyunları ve sinema gibi farklı sanat dallarını kapsayarak geniş bir katılımla gerçekleşiyordu. Ayrıca, şehrin çok kültürlü yapısı – farklı dini ve etnik grupların bir arada yaşaması, kültür-sanat etkinliklerine de yansıyordu.

Depremler sonrası ise kültür-sanat faaliyetleri ağırlıklı olarak iyileşme sürecine yönelik yerel inisiyatifler ve STK’lar tarafından yürütülmeye başlandı. Ancak bu durum faaliyetlerin düzenli ve sürdürülebilir olmasını zorlaştırıyor; çoğu etkinlik tek seferlik ya da kısa süreli programlarla sınırlı kalıyor. Özellikle Hatay’daki sınırlı kültür-sanat çalışmaları belirli ilçelerde yoğunlaşırken, bazı bölgelere hâlâ erişim sağlanamıyor.

“Sanatın iyileştirici gücü vardır; bu nedenle Hatay’da afetten etkilenen bireylerin travmalarını sanat yoluyla ifade etmesi, duygularını açığa çıkarması ve toplumsal destek bulması büyük önem taşıyor.”

Depremler sonrası psikososyal destek ihtiyacının artması ve bu ihtiyacın kurumlar tarafından düzenli ve yeterli şekilde karşılanamaması, birçok sorunu beraberinde getirdi. Sanat; bireylerin stresle başa çıkmasına, kendi hikâyelerini anlatmalarına, ifade alanlarının oluşturulmasına ve duygusal-kolektif iyileşme süreçlerine katkı sağlayarak, bu ihtiyaca cevap verebiliyor.

Hatay’da, özellikle gençler için topluluk temelli, sanat ve hak odaklı çalışmalar; onların potansiyellerini keşfetmeleri ve kimlik inşa süreçlerinde kritik bir eşik oluşturmaları açısından büyük bir değer taşıyor.

Hatay, sahip olduğu kültürel miras ve sanatsal potansiyel açısından oldukça zengin bir şehir olmasına rağmen, afet sonrası süreçte ciddi bir dayanışma ve destek ihtiyacı taşıyor. Şehrin yeniden inşasında, gençlerin katılımıyla ve sanatsal üretim yoluyla “yaratıcı, güvenli ve güçlendirici” bir bağın nasıl kurulacağı sorusuna yanıt arıyoruz.

“Hataylı gençler sanatla üretecek, kentle yeniden bağ kuracak!” 

Hibe desteğimizle Sanat Ne İşe Yarar? Hatay’ı Sanatla Düşünmek projesini hayata geçireceksiniz. Bu projenin amacından ve proje kapsamında yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Sanat Ne İşe Yarar? Hatay’ı Sanatla Düşünmek projesi, Hasat Derneği ve Gençlerle Sanat İnisiyatifi’nin önceki projesinin devamıdır. İlk projede, depremler sonrası gençlerin mekânsal değişiklikler karşısında hayatlarındaki mekanlarla yeniden anlamlı bir bağ kurabilmelerini sanat aracılığıyla keşfetmiştik.

Bu projede ise, Hatay’daki yıkım ve yeniden yapım sürecinde gençlerin şehirle “yaratıcı, güvenli ve güçlendirici” bir bağ kurmasının yollarını arıyoruz. Projemizin iki amacı vardır:

  1. Gençlerin yaşam alanları üzerinden şehri nasıl gördüklerini anlatacak bir alan yaratmak,
  2. Dışavurumcu sanatsal yöntemler kullanarak şehirle ve mekânla yeniden bir bağ kurulup kurulamayacağını araştırmak.

Gençler, bu amaçlar doğrultusunda, Hatay’da ve Hatay dışında uzmanlar ve sanatçılarla çalışarak şehre dair sanat üretimlerine katılacaklar. Bu süreçte, şehrin kültürel mirasını içeren bir rota oluşturulacak ve gençler, bu rota üzerinden mekânsal ilişkiler geliştirecekler. Proje sonunda, sanatçıların rehberliğinde üretilen eserlerden bir sergi hazırlanacaktır.

Lefebvre’in mekânın toplumsal olarak üretildiğini belirttiği gibi, mekânsal aidiyetin, bir kenti yeniden inşa etme sürecinde hayati önemi vardır. Hasat Derneği olarak, 2023 yılında hazırladığımız rapor da; depremlerle birlikte gençlerin yaşam koşullarının değiştiğini, birçok mekanın kullanılmaz hale geldiğini ve mekânsal aidiyet duygusunun zayıfladığını vurgulamıştık.  Bu kayıp, gençler üzerinde stres yaratmakta ve yeniden kurulan bir kentte aidiyet kurmanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

“Gençlerle yapılan çalışmaların azlığı, düzenli ve sürekli olmaması hala gündemde olan ihtiyaçlar arasında.”

Size destek olmak isteyen kişi ve kurumlar için, çalışmalarınızın etkisini katılımcıların geri dönüşleriyle nasıl anlatırsınız?    

Hatay’da, iki yıldır gençlerle yürüttüğümüz çalışmalarla edindiğimiz deneyimlere dayanarak; psikososyal destek ve topluluk oluşturma gibi alanlarda sürdürülebilir adımlar atmaya çalışıyoruz. Temel ihtiyaçlar hâlâ devam etmekte, özellikle gençlerle yapılan çalışmaların azlığı ve sürekliliğinin olmaması ön planda. Erişilebilir ve güvenli mekanların eksikliği, ulaşım ve sosyalleşme gibi sorunlar da çözülmesi gereken önemli meseleler arasında yer alıyor.

Depremin ilk günlerinde, sahadaki ihtiyaçlar hızla değişiyordu. Ancak bazı ihtiyaçlar hâlâ geçerliliğini koruyor ve uzun süre daha devam edecek gibi görünüyor. Afet sahasını bir halı dokuma tezgahına benzetirsek, belirli aralıklarla aynı deseni yeniden dokumak zorunda kalırız, tıpkı burada olduğu gibi.

Depremin 3. yılına girerken, mevcut temel ihtiyaçlar hâlâ güncelliğini koruyor. Gençlerle yapılan çalışmaların azlığı, düzenli ve sürekli olmaması hâlâ gündemdeki önemli sorunlar arasında. Erişilebilir ve güvenli mekanların yok denecek kadar az olması, ulaşım ve sosyalleşme gibi ihtiyaçlar da gündelik hayatta çözülmesi gereken meselelerden birkaçıdır. Bizler, afet sahasında üçüncü yılımıza girerken, bu ihtiyaçları karşılamak için aynı kararlılıkla çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Sanat Ne İşe Yarar? projesi kapsamında yaptığımız çalışmaları ve etkisini paylaştığımız Apaçık Radyo’nun Hikâyenin Her Hali programında, proje katılımcılarımızın paylaştıkları ifadelerle bu soruyu yanıtlamak isteriz: 

“Ben bu proje 7 hafta sürecek ve hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim diye düşünüyordum. Ama öyle olmadı. Mühendislik okuyacağım diye düşünürken sonra ‘Neden sanat okumayayım ki?’ dedim. Bu proje rotamı değiştirdi. Bir de şunu fark ettim ki, sanat çok daha güzel: Özgürsün, gelişime ve değişime açıksın, kuralları yok. Sanat dışında hiçbir alan bu özgürlüğü sağlamıyor. Kendimi buldum buraya gelerek.” Faydalanıcı

Sanat odaklı üretimler yapmak, kendini geliştirmek isteyen bir diğer katılımcımız ise şunları söylüyor: 

“Yeteneğimin olduğunu biliyorum ama bu yeteneğimi geliştirecek bir program, kurs, eğitim bulamıyorum. Bu nedenle bu şehirden gitmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Ama sizin yaptığınız çalışmalar umudumu arttırıyor.” Faydalanıcı

Deprem sahasında gençlerle sanat odaklı çalışma, topluluk olma dinamiği oluşturma çabamızı ve kararlılığımızı inatla koruyoruz. Deprem sahasında çalışanlar olarak; tükenmeden, yapılan sanat programlarının sürdürülebilirliğini sağlamak için Hatay’da dayanışmaya ve desteğe ihtiyaç duyuyoruz. Bu herhangi bir destek olabilir; sıcacık bir tanışma da olabilir, bir kaynağa erişmek de…

Çocuk Fonu’nun 2024 Dönemi Fon Başlangıç Raporu Yayımlandı

By | Çocuk Fonu

Çocukların haklarının tesisi ve ihtiyaçlarının giderilmesi için çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini desteklemek amacıyla Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi ve Türkiye Mozaik Foundation iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu’nun 2024 dönemi Fon Başlangıç Raporu yayımlandı. Fon kapsamında Sulukule Gönüllüleri Derneği’ne, Sporda Adalet ve Haklar için Sahadayız Derneği’ne ve Yerelden Kalkınma Derneği’ne toplam 2.100.000 TL hibe desteği sağlayacağız.

Çocuk Fonu’nun 2024 döneminin yapısı, desteklediğimiz STK’lar ve yapacakları çalışmalara dair bilgilerin yer aldığı raporumuza buradan ulaşabilirsiniz.

Organizasyonel Güçlenme Fonu Kapsamında Desteklenecek STK’lar Belirlendi

By | Organizasyonel Güçlenme Fonu

Dezavantajlı kesimlerin toplumsal katılımını geliştirmek ve/veya sosyal refahını artırmak için çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) insan kaynakları (İK) süreçlerinin güçlenmesine destek olmak amacıyla Vakfımız koordinasyonunda, KRM Yönetim Danışmanlık iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Organizasyonel Güçlenme Fonu kapsamında desteklenen STK’lar belirlendi. Fon kapsamında 2 STK’ya toplam 122.000 TL hibe desteği ve mentorlarla çalışma, uzman destekleri vb. gibi imkanlardan oluşan İK kapasite gelişim destekleri sağlayacağız.

Desteklenen STK’lar ve çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bilgileri aşağıda görebilirsiniz:

Köy Okulları Değişim Ağı Derneği (KODA)(Kapasite Gelişim Desteği, 44.000 TL), İstanbul
KODA, köyde yetişen çocukların eğitim süreçlerini sürdürülebilir şekilde iyileştirmeyi hedefleyerek köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluluğa yayılacak ve kırsal kalkınmayı destekleyecek yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için faaliyetler yürütüyor. Sağladığımız kapasite gelişim desteğiyle, KRM uzmanlarının katkısıyla çalışanların yetkinliklerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesine yönelik çalışmalar yürütülecektir. Bu doğrultuda, derneğin insan kaynakları süreçlerinin uygun bir dijital platform üzerinden yürütülebilmesi ve izlenebilmesi için teknik destek sunulacaktır.

Sınırlı Sorumlu İzmir Başka Bir Okul Mümkün Eğitim Kooperatifi (BBOM İzmir Kooperatifi), (Kapasite Gelişim Desteği, 78.000 TL), İzmir
BBOM İzmir Kooperatifi, çocuk merkezli, ekolojik ve demokratik bir öğrenme ortamı sunarak alternatif bir eğitim modeli geliştirmek amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Sağladığımız kapasite gelişim desteğiyle, KRM uzmanları desteğiyle kooperatifin İK çalışanına; iş kanunu, ücret hesaplamaları, özlük dosyaları ve SGK teşvikleri gibi teknik konularda bilgi aktarımı yapılacak, ayrıca işe alım ve mülakat tekniklerine dair yetkinliğini artırmaya yönelik çalışmalar yürütecektir.

Üreme Sağlığı Fonu Başvuruları Sona Erdi

By | Üreme Sağlığı Fonu

Türkiye’de yaşayan sığınmacı kadınların üreme sağlığı hizmetlerine erişimini artırmak ve güçlendirmek için çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini desteklemek amacıyla hayata geçirdiğimiz Üreme Sağlığı Fonu başvuruları sona erdi.

Fona, teknik kriterlere uyan 28 STK başvuruda bulundu. Başvuruların 19’u dernek, 1’i kooperatif, 7’si vakıf ve 1’I konfederasyon tüzel kişiliğine sahip kuruluşlar tarafından yapıldı. Fona Adıyaman, Ankara, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Mardin ve Van olmak üzere 8 ilden başvuru alındı. Üreme Sağlığı Fonu’ndan talep edilen toplam hibe tutarı 14.343.049 USD oldu.

Deprem Bölgesinde Geleceğin Işığı: Genç Kadın Mühendisler

By | Gelecek için Dayanışma Fonu

Bulgurcu Vakfı (Bavak), üniversitelerin mühendislik bölümlerinde okuyan genç kadınların eğitimlerinin sürekliliğine katkı sağlayarak, kadınların mühendislik alanlarında kalma oranını artırmak amacıyla çalışmalarını yürütüyor.  Paribu mali desteği ve iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Gelecek için Dayanışma Fonu’nun 2024 döneminde desteklediğimiz Bavak, hibe desteğimizle Geleceğin Işığı: Kız Öğrencilerle İyi Yaşam Atölyesi projesini hayata geçiriyor. Buradayız Hatay Derneği iş birliğiyle gerçekleşen proje kapsamında, Hatay’daki lise öğrencisi kız çocuklarının ve deprem bölgesindeki üniversite öğrencisi genç kadınların kariyerlerini STEM (Bilim, teknoloji, matematik ve mühendislik) alanlarında planlayabilmesine katkı sağlıyor.

Bavak ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; proje kapsamında yürütülen faaliyetler, derneğin çalışmaları, depremler sonrası genç kadınların devam eden ihtiyaçları ve kız çocuklarının STEM alanlarına yönlendirilmesinin önemi hakkında konuştuk. 

Okuyucularımızın Bavak’ı daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

BAVAK olarak, mühendislik eğitimi alan kız öğrencilere geniş bir yelpazede destek vermeye gayret ediyoruz. Bursiyerlerimize sağladığımız destek yalnızca finansal yardımlarla sınırlı değil; mentorluk, staj imkânları, teknik geziler ve eğitim materyalleri gibi birçok alanda öğrencilerimizin yanındayız. Lisans düzeyindeki kız mühendislik öğrencilerinin eğitimlerinin sürekliliğine katkı sağlayarak, kadınların mühendislik alanında kalma oranını artırmayı hedefliyoruz. Genç kadın mühendis adaylarını destekleyerek, çevre bilinci yüksek, üretken, yenilikçi ve çağdaş bireyler olmalarını ve toplumun kalkınmasına katkıda bulunmalarını amaçlıyoruz.

Bu doğrultuda, Gözdelerimiz ve Sesini Duyan Var Burs programlarımız ile bursiyerlerimize kesintisiz ve sürdürülebilir burs desteği sağlıyoruz. FemVizyon Mentorluk programımız ile öğrencilerin iş hayatında alacakları önemli kararlarda veya karşılaştıkları zorluklar karşısında rahatlıkla danışabilecekleri bir yapı oluşturuyoruz. Geleceğin Bizde Kariyer Programı kapsamında ise bursiyerlerimizin istek ve ihtiyaçlarına göre, eğitim hayatlarına olumlu katkı sağlayacak iş ve staj imkânları sunuyoruz. BAVAK olarak, bursiyerlerimizin potansiyellerini etkin ve verimli bir şekilde kullanarak, ülkemizin geleceğine katkı sağlayacaklarına inanıyoruz.

“Deprem bölgesindeki kız çocuklarının daha fazla desteğe ihtiyaç var!” 

Deprem bölgesine dair izlenimlerinizi, kız çocuklarının ve genç kadınların devam eden ihtiyaçlarını paylaşır mısınız?

Nüfusun önemli bir kısmı konteyner kentlerde yaşamaya devam ediyor.  Bu tür izole yaşam koşulları, özellikle gelişim çağındaki gençlerde sosyal çekingenliğe yol açabiliyor. Kız çocukları ve genç kadınlar özelinde ise bu koşullar, iletişim becerilerinde zorlanmalara ve yeni ortamlara girdiklerinde sosyalleşme konusunda çekingenlik yaşamalarına neden olabiliyor. Ancak dikkat çekici bir şekilde, bu gençlere sağlanacak küçük bir destek, kendilerini ifade etme becerilerini ve sıcakkanlı yaklaşımlarını geliştirerek, bu engelleri hızla aşmalarını sağlayabiliyor. Dolayısıyla gözlemlerimiz, doğru yönlendirme ve sağlanacak imkanlarla kız çocukları ve genç kadınların potansiyellerinin açığa çıkmasına katkı sağlayabileceğimizi gösteriyor.

Geleceğin Işığı: Kız Öğrencilerle İyi Yaşam Atölyesi projesinin amacından ve proje kapsamında hayata geçireceğiniz çalışmalardan bahseder misiniz?

Bulgurcu Vakfı ve Buradayız Hatay Derneği farklı amaçlarla kurulmuş olsalar da, aslında aynı amaca hizmet ediyorlar: Hep birlikte bir hayata dokunmak. Proje paydaşımız Buradayız Hatay Derneği ile, depremlerden etkilenen kız çocuklarının mühendislik mesleği ile tanışmalarını, mesleki farkındalıklarını keşfetmelerini, kariyer planlamalarını desteklemeyi ve yaşadıkları dezavantajlı durumu iyilik haline dönüştürmeyi amaçlıyoruz.

Hatay ve çevre illerde genç kadınlara yönelik düzenlediğimiz destekleyici oturumlarla, onların mesleki becerilerini güçlendiriyor ve birbirine bağlayacak bir ağ kurarak dayanışmayı artırıyoruz. Bu sayede, onlara hem mesleki hem de sosyal alanda kendilerini geliştirme fırsatları sunuyoruz.

Buradayız Hatay Derneği’nin bölgeyi derinlemesine tanıması, öğrencilerle kolayca iletişim kurabilmesi ve ev sahipliği yapacak bir merkeze sahip olması, çalışmalarımıza önemli katkılarda bulunuyor.

İstanbul’da faaliyet gösteren bir vakıf olarak, diğer illerdeki STK’lar ve STEM alanlarında çalışan farklı kurumlarla geliştirdiğiniz iş birliklerinden bahseder misiniz?

Türkiye’nin farklı bölgelerindeki sivil toplum kuruluşları ve üniversite kulüpleriyle iş birlikleri geliştirmeye büyük önem veriyoruz. Özellikle mühendislik ve STEM odaklı üniversite kulüpleriyle ortak etkinlikler düzenleyerek, kız öğrencilerin bu alanlarda daha fazla temsil edilmesi için projeler yürütüyoruz.

Örneğin, Mardin/Nusaybin’deki sosyal girişim Stardust’ın kurucusu Fatma Dilan Güneş ile gerçekleştirdiğimiz ilk atölye çalışmamız, bu alandaki etkili iş birliklerinin güzel bir örneğini oluşturdu. Bu projeyi Hatay’daki gençler için sürdürülebilir kılmak adına çalışmalarımıza hızla başladık. Bu tür iş birlikleri, yerel topluluklarla daha güçlü bağlar kurmamıza ve STEM alanlarında genç kızların potansiyellerini ortaya çıkarmalarına destek oluyor.

“Deprem bölgesindeki kız öğrenciler, eğitimde sürekliliği sağlamakta büyük zorluklarla karşılaşıyor.” 

İstanbul ile deprem bölgesini kıyasladığınızda, kız çocukları ve genç kadınların eğitimi ile STEM alanına yönlendirilmesi konusunda ne tür farklılıklar gözlemliyorsunuz?

İstanbul’daki öğrencilerle deprem bölgesindeki kız öğrenciler arasında STEM alanına yönlendirme konusunda belirgin farklar gözlemledik. İstanbul’da farkındalık düzeyi ve imkanlar daha yüksekken, deprem bölgesindeki kız öğrenciler, öncelikli olarak temel ihtiyaçlarını karşılamak ve eğitimde sürekliliği sağlamak gibi ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Ancak bu engellere rağmen, deprem bölgesindeki gençler potansiyellerini gerçekleştirmek için büyük bir çaba harcıyor. 

Geleceğin Işığı projesi kapsamında yaptığımız çalışmalarda, bu öğrencilerin STEM alanlarına ilgi duyduklarını ancak nereden başlayacaklarını bilmediklerini gözlemledik. Atölyeler sonrasında ise bu ilginin arttığını, öğrencilerin STEM’i eğlenceli bulduklarını ve bu alanda kendilerine bir gelecek hayali kurmaya başladıklarını fark ettik. Bu da doğru yönlendirme ve destekle, öğrenciler üzerinde büyük bir dönüşüm yaratılabileceğini gösteriyor.

Deprem deneyimi, bölgedeki bireylerin özellikle STEM alanlarında bilimsel çalışmalara yönelme ve çözüm üretme ihtiyacını belirgin şekilde artırdı. Bu nedenle, bölgeye sağlanan destekler, hem bireysel hem toplumsal dönüşüm için çok daha kritik bir etkiye sahip.

Şüphesiz, tüm kız çocuklarının hayalleri çok kıymetli. Ancak deprem bölgesinde yaşayan kız çocuklarının hayallerini gerçekleştirebilmeleri için hâlâ çok daha fazla desteğe ihtiyaçları var.

Projelerinizi yürütürken ve/veya yeni projeler hayata geçirirken karşılaştığınız zorluklardan bahseder misiniz? Vakıf olmak; kaynak yaratma ve faaliyetlerin yürütülmesi gibi konularda, sizi dernek ve diğer sivil kuruluşlarından nasıl ayırıyor?

Bavak olarak, daha geniş çaplı projeler geliştirmek için sürdürülebilir fon kaynakları yaratmak önemli önceliğimizden biridir. Bu önceliğimizi yerine getirmede bağışçılarımız ve kurumsal iş birliklerimiz büyük rol oynuyor. Büyük kurumlar ile çalışmak ve sürdürülebilir kaynak bulmak konusunda çalışmalarımız devam ediyor.

Vakıf olmamız, öncelikle faaliyetlerimizi daha uzun vadeli bir perspektifle planlamamıza olanak tanıyor. Vakıflar, belirli bir amaca hizmet etmek üzere tahsis edilmiş varlıklar ve kaynaklarla çalışır; bu da kaynak yaratma süreçlerimizi daha stratejik ve sürdürülebilir bir yapıya dönüştürüyor. Dernekler veya diğer tüzel kişilikler genelde üyelik tabanlı çalışırken, vakıf olarak biz amacımıza odaklanıyor ve bu doğrultuda projeler geliştiriyoruz. Ayrıca, kaynaklarımızı yönetirken şeffaflık ve kalıcılık ilkeleriyle hareket ediyor böylece sosyal faydayı artırmayı hedefliyoruz. Nihai olarak bu yapı, uzun vadeli etkiler yaratmamız için önemli bir farklılık oluşturuyor.

“Bavak olarak, kadın mühendislerin hayatın her alanında var olduğunu görmek ve onları bu yolda desteklemek amacıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz.” 

Size destek olmak isteyen kişi ve kuruluşlar için, birkaç cümle ile kendinizi nasıl anlatırsınız?   

Kadın mühendislerin, üniversitelerde aldıkları eğitime paralel şekilde iş hayatında da yer aldığını görmek bizim en büyük mutluluğumuz oluyor. Eğitimine destek olduğumuz bir mühendislik öğrencisinden ‘Ailem gibi oldunuz.’ sözünü duyduğumuzda ya da ‘Yıllardır kendimi Bulgurcu Vakfı’ndaymış gibi hissediyorum ve hiç yabancılık çekmiyorum.’ yorumunu aldığımızda yaptığımız işin ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Burs programlarımızdan yararlanan mezun bursiyerlerimizin, yaşadığı finansal zorluklara rağmen mezun olup bir teknoloji şirketinde mühendis olarak çalışması ya da yüksek lisans yaparak eğitim hayatına devam etmesi, Bavak olarak yarattığımız etkiyi gösteriyor.

Turquoise Coast Environment Fund – Turkey Hibe Programının Altıncı Dönem Başvuruları Açıldı

By | Turquoise Coast Environment Fund

6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve çevre illeri de ağır şekilde etkileyen depremlerin ardından, Adana, Hatay ve Mersin kıyı bölgelerindeki çevre sorunlarının çözümüne katkı sağlayan sivil toplum kuruluşlarını (STK) desteklemek amacıyla Vakfımız koordinasyonunda Conservation Collective, Türkiye Mozaik Foundation ve Turkish Philanthropy Funds iş birliğiyle hayata geçirilen Turquoise Coast Environment Fund-Turkey (TCEF) hibe programının altıncı dönem başvuruları açıldı.

Bu doğrultuda, depremlerden etkilenen kıyı alanları ve ekosistemler üzerindeki baskıyı azaltmayı ve iyileştirmeyi amaçlayan; biyolojik çeşitlilik, ekosistem hizmetleri, tarımsal verimlilik, su ve atık yönetimi, denizel alanlar ve kıyı arazilerinin korunmasına odaklanan STK projeleri önceliklendirilecektir. Bu amaç doğrultusunda proje fikirlerinde aşağıda detayları paylaşılan yedi temel öncelik alanından en az bir tanesinin yer alması beklenir:

  • Sürdürülebilir gıda sistemlerinin teşvik edilmesi
  • Biyoçeşitliliğin korunması için ekosistem tabanlı yönetim yaklaşımları
  • Yerel ekonomik kalkınma ve alternatif geçim kaynakları
  • Yerel STK’ların yasal ve kurumsal olarak desteklenmesi ve güçlendirilmesi
  • Doğa ve yaban hayatın korunması
  • Toprak restorasyonu ve rejeneratif tarım
  • Kıyı restorasyonu
  • İklim çözümleri

Aşağıda yer alan başvuru kriterlerine uyan ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar hibe programına başvurabilirler:

  • Adana, Hatay ve Mersin’de aktif olarak çalışan dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşlar (Merkezi başka illerde olan kuruluşlar bu illerde yürütecekleri faaliyetler ile başvuru yapabilirler),
  • En geç 2024 yılı Mart ayı itibariyle kurulmuş olan ve en az bir senedir sahada aktif olarak çalışan kuruluşlar (Daha önce sivil bir inisiyatif biçiminde çalışıp tüzel kişiliğe yakın zamanda sahip olan kuruluşların önceki deneyimlerini başvuruya aktarmaları beklenir.),
  • 2024 gelirleri 30.000 TL ve 6.000.000 TL arasında olan kuruluşlar,
  • İlgili alanda deneyim, kurumsal kapasite ve vizyona sahip kuruluşlar.

TCEF hibe programı kapsamında STK’lara dağıtılacak hibenin toplam tutarı en az 2.750.000 TL‘dir.

Başvuru yapan STK’lar hibe programından en fazla 550.000 TL talep edilebilir. Fona başvurmak isteyen kuruluşların başvuru formunu eksiksiz şekilde doldurarak 16 Haziran 2025 saat 18:00’e kadar göndermeleri gerekir.

Turquoise Coast Environment Fund-Turkey hakkında detaylı bilgilere (başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve proje takvimi) ve başvuru formuna buradan ulaşabilirsiniz.