Monthly Archives

Temmuz 2024

Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği ile Kurumsal Destek Fonu Kapsamında Yürüttükleri Çalışmaları Konuştuk

By | Kurumsal Destek Fonu

Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği (HSO), Hatay ve çevresinde kültür ve sanat alanında bir dönüşüm yaratmak amacıyla çeşitli konserler, projeler ve eğitim atölyeleri gerçekleştiriyor.  Bcause Foundation, Dalyan Foundation, Fondation de France, Karl Kahane Foundation, Kreuzberger Initiative gegen Antisemitismus (KIgA), Turkey Mozaik Foundation, WNS (Holdings) Limited işbirliğiyle ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kurumsal Destek Fonu’nun 2023 dönemi kapsamında desteklediğimiz HSO, kaynak çeşitliliğini artırmak ve finansal sürdürülebilirliğini sağlamak üzere çalışmalar yürütüyor. Bu amaç doğrultusunda iki tam zamanlı çalışan istihdam edecek olan HSO aynı zamanda hibe desteğiyle idari giderleri karşılayacak.

HSO ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; derneğin faaliyetleri, Kahramanmaraş depremleri sonrası bölgedeki kültür-sanat faaliyetleri, hibe kapsamında yürütülen kapasite güçlendirme çalışmaları hakkında konuştuk. 

Okuyucularımızın Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği’ni daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Hatay, Hitit ve Roma medeniyetlerinin yanı sıra Osmanlı hükümdarlığı ve Fransız işgaline de tanıklık etmiş, tarihi izlerle dolu bir şehirdir. Şehrin zengin kültürel geçmişi, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması ve günümüzde devam eden farklı kültürlerin birlikte yaşam dinamiği, Türkiye fotoğrafı bağlamında düşündüğümüzde, Hatay’a özel bir yer kazandırıyor. Ancak, bu zengin geçmişe rağmen Hatay’ın kültür-sanat alanında hak ettiği yerde olmadığını gözlemliyoruz.

Bu eşsiz konum, bir taşra kentinin karşılaştığı yoksunlukları Hatay’ın da paylaşmasının önüne geçememiş. Özellikle kültür merkezi, konser salonu veya sanat merkezi gibi önemli altyapıların eksikliği dikkat çekiyor. Bu durum, gençlerin yeteneklerini geliştirmelerini ve potansiyellerini keşfetmelerini zorlaştırıyor. Kültür-sanatın bir parçası olmak, onunla karşılaşmak ve bu alanı bir yaşam seçeneği olarak görmek önemli bir farkındalık gerektirir. Türkiye’deki taşra kentlerinde bu imkanlara erişmekle ilgili yaşanan zorluklar, yeni nesillerin kültür ve sanat alanındaki gelişimini yavaşlatıyor ve hatta köreltiyor. 

İşte biz bu bağlamda Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın üyeleri olarak 2019’da müzik öğretmenleri, konservatuar mezunları ve öğrencilerinden oluşan bir ekiple Hatay’ın ilk ve tek bağımsız senfonik orkestrasını kurduk. Kuruluş motivasyonumuz ise kentimizin sahip olduğu tarihi ve kültürel arka plandan güç alarak sanatla ve müziğimizle şehre bir dönüşüm getirmek oldu. Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği olarak, şehirdeki anlam arayışını ele alıyor, sanatın ve edebiyatın bu şehri güzel bir şekilde anlatabileceğine inanıyoruzBir akademi olarak, entelektüel üretimimizle tüm şehre ulaşmayı hedefliyoruz. Eğitimler ve paylaşımlar yaparak, yeni sanatsal ekollerin ortaya çıkmasına olanak tanıyor ve kültürü genişletme vizyonunu taşıyoruz. Bu sayede, Hatay’ın zengin kültürel mirasını daha geniş kitlelere ulaştırmayı ve sanatsal gelişimi desteklemeyi amaçlıyoruz. Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği olarak, sadece müzik yapmakla kalmayıp, aynı zamanda şehrin kültürel ve sanatsal zenginliklerini gelecek nesillere aktarmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, toplumsal bir hareketin öncüsü olma idealini taşıyoruz.

Kurumsal Destek Fonu’nun 2023 döneminde sağladığımız hibe ile odaklanacağınız kapasite güçlendirme başlığı ne olacak? Bu kapsamda ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Kurulduğumuz 2019 yılından bu yana sahip olduğumuz motivasyon ve özveri ile projelerimizi hayata geçiriyoruz. Dernek olarak kapasite güçlendirme desteği almadan önce de çeşitli konserler, eğitim faaliyetleri ve atölyeler gerçekleştiriyorduk. Bu projeler şehrimiz için son derece kıymetli adımlar olmakla beraber bu faaliyetlerimizin tamamına yakını, gönüllü emeği ile hayata geçiriliyordu. Bu da yolculuğumuz esnasında pek çok zorlukla karşılaşmamıza, vizyonumuzda yer alan hedeflerimizi, kaynak ve insan kaynağı yetersizliği ile ertelememize neden oldu. 

Kahramanmaraş depremleri ise bizim için yeni bir milat oldu ve hedefimiz şehrimizde yeni yaşamı örme ve şehrimizi sanatla iyileştirme misyonuna dönüştü. Bu süreçte bizler sahne aldığımız her yerde Hatay’ı anlatarak bölgeye dikkat çekmeye ve dayanışmanın bir parçası olmaya özen gösterdik. Tam bu aşamada sahip olduğumuz yeni misyon ile sistemli bir şekilde projeler geliştirerek şehrimizi ayağa kaldırmanın bir parçası olabilmek için bugüne kadar ortaya konan gönüllülük özverisinin ötesinde; kaynak geliştirme, insan kaynağı, profesyonel danışmanlık desteği ve iletişim çalışmaları en temel ihtiyaç kalemlerimiz olarak ortaya çıktı. Kurumsal Destek Fonu’nun yararlanıcıları arasında yer almamız biri olmamız bu ihtiyaçlarımıza bir yanıt oldu ve kuruluşumuzun sağlam temeller üzerine kapasitesini güçlendirmesine olanak yarattı. 

Kapasite güçlendirme desteği kapsamında Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği olarak 3 personel istihdam etmemiz mümkün oldu. Bu sayede derneğin genel koordinasyonu, kurumsal iletişim, sosyal medya çalışmaları ve kaynak geliştirme olmak üzere en temel ihtiyaçlarımıza yönelik düzenli çalışmalar yapmak ve onları takip edebilmemize olanak sağlayan ekip arkadaşları kazanma fırsatımız oldu. Yeni ekip arkadaşlarımızın aramıza katılmasının yanı sıra profesyonel sivil toplum danışmanlığı almamız da mümkün oldu. Buna paralel olarak Sivil Toplum için Destek Vakfı tarafından alanda uzman bir mentor ile buluşturularak sürecimizin geliştirilmesi ile kapasitemizin güçlenmesi de ivme kazandı.

Aldığımız bu destek sayesinde şu an sanata erişim hakkı kapsamında konteyner kentlerde konserler verdiğimiz 2 yeni projeyi daha hayata geçiriyor ve vizyonumuz doğrultusunda sistemli bir şekilde adım adım ilerleyerek yeni projelerimizi şekillendirerek toplumsal iyileşmenin adımlarını sanatla atıyoruz.

Deprem öncesinde çokkültürlülüğü ve kültürel çalışmalarla anılan Hatay’daki son durumdan bahser misiniz? Kültür-sanat faaliyetlerinin desteklenmesi ne tür desteklere ihtiyaç duyuyorsunuz?

Deprem öncesinde çokkültürlülüğü ve kültürel çalışmalarla anılan Hatay, sanat ve müzikle iç içe bir coğrafyaydı. Hatay halkı, sanat duyarlılığı yüksek, entelektüel ve okumuş insanlardan oluşan, çok kültürlü bir topluma sahipti. Özellikle Antakya’da aktif bir sanat hayatı vardı; canlı müzikler ve konserler bu şehri canlı tutuyordu. Hatay Akademi Senfoni Orkestrası ise Hatay’ın ilk ve tek profesyonel senfonik orkestrası olarak bu kültür hayatının önemli bir parçasıydı ve klasik müzik kitlesi oluşturmayı başarmıştı. Ancak, Hatay’da bir kültür merkezi, konser sahnesi veya büyük bir salon yoktu. Biz her konserimizde bu eksiklikten yakınıyorduk.

Kahramanmaraş depremleri sonrası, Hatay büyük bir yıkıma uğradı ve zorunlu göç eden müzisyenlerimizin büyük bir kısmı geri döndü. Ancak, prova salonlarımızın yıkılması nedeniyle müzisyenlerimiz, provalarını düzenli yapabilecekleri ve üretimlerini sergileyebilecekleri bir konser salonuna ihtiyaç duyuyor. Bu eksiklik, müzisyenlerimizin üretkenliğini ve motivasyonunu olumsuz etkiliyor. 

Kültür-sanat aktivitelerinin desteklenmesi için bazı önemli gelişmelere ihtiyaç var. Müzisyenlerimizin düzenli provalar yapabileceği ve üretimlerini sergileyebileceği mekanların inşa edilmesi, eksik enstrümanların temin edilmesi ve çocuklarımız için güvenli ve destekleyici bir ortam oluşturulması gerekiyor. Ayrıca, zorunlu göç eden müzisyenlerimizin Hatay’a geri dönüşünü teşvik edecek istihdam koşullarının sağlanması ve Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın sanat yerleşkesi projesine destek verilmesi önemli. Bu adımlar, Hatay’ın kültürel ve sanatsal zenginliğini yeniden canlandırmak için kritik bir rol oynayacak.

Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

Bu destek sayesinde vizyonumuzda yer alan hayallerimizi somut şekilde gerçekleştirebilmek adına sistematik adımlar atabilmemiz mümkün oldu. Hedeflerimize yönelik projelendirmelerimizi yapıp tohumlarını bu süreçte ektik.  Ancak, Çocuk ve Gençlik Orkestramız ve Koromuz, deprem sonrası faaliyetlerine henüz başlayamadı. Gelecek hedeflerimiz içerisinde çocuklarımız için güvenli bir ortam sağlamak ve onların depremin getirdiği stres ve korku ortamında kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak, çocuk koro ve orkestrasını geliştirerek yeniden hayata geçirmek ilk adım olarak yer alıyor. 

En kapsamlı hedefimiz olarak ise, Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği olarak, sadece Hatay için değil, tüm kültür ve sanat dünyası için bir odak noktası olmasını hedefleyen bir sanat yerleşkesi inşa etmek. Bu yerleşke ile sanatın yaşandığı, üretildiği ve yayıldığı bir merkez olarak kültürel bir dönüşümü başlatmayı amaçlıyoruz. Şehirlerin canlılığını ve kimliğini belirleyen insanlar için anlamlı ve sürdürülebilir bir kültürel altyapı oluşturmak, Hatay’ın daha parlak bir geleceğine yol açacaktır. Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation’ın desteği ile hedef projelerimizi gerçekleştirebilmek adına altyapımızı oluşturarak ivme kazandık.

Afet bölgesinde kültür-sanat alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kahramanmaraş depremleri, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde büyük yıkıma ve derin sosyal travmalara yol açtı. Bu felaketin ardından sadece fiziksel altyapının değil, aynı zamanda toplumsal yapının da yeniden inşasına ihtiyacımız var. Bu bağlamda kültür ve sanat, yeniden inşa sürecinde hayati bir rol oynuyor. Kültür-sanat, toplulukları bir araya getirir, travmayı işler ve iyileşme sürecini destekler. Depremlerin yarattığı derin izlerin silinmesi ve insanların yeniden umut ve dayanışma içinde yaşamlarını sürdürmesi için kültür-sanat alanında yapılan sivil toplum çalışmalarının desteklenmesi büyük önem taşıyor. Tiyatrolar, konserler, sergiler ve atölye çalışmaları, afetin etkilerini hafifletmek ve topluluk ruhunu yeniden canlandırmak için etkin bir araç.

Kültür ve sanatın bu dönemdeki önemi, farklı bağışçılar tarafından sağlanan desteklerle daha da belirgin hale gelir. Farklı kaynaklardan gelen maddi ve manevi yardımlar, sivil toplum kuruluşlarının daha geniş bir yelpazede faaliyet göstermesine olanak tanır. Bu destek, projelerin sürekliliğini sağlamak ve daha fazla insana ulaşmak için kıymetli.

Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation gibi kuruluşlar, afet sonrası kültür ve sanat projelerine verdikleri destekle toplulukların yeniden inşa sürecine büyük katkıda bulunuyor. Sadece fiziksel değil, ruhsal iyileşmeyi de önemseyen bu yaklaşım, toplumların daha güçlü ve dirençli olmasına destek oluyor. Bu süreçte sağlanan destekler, geleceğin daha umutlu ve dayanışma içinde şekillenmesine katkıda bulunuyor. Destek olmanın yalnızca gıda ve temel ihtiyaç malzemeleri sağlamaktan farklı yollar ile de mümkün olabileceğini göstermek adına öncü bir örnek oluyor. Hep birlikte, daha güçlü ve dayanıklı bir toplum inşa etmek için çalışmaya devam etmek dileğiyle.

Kadın Merkezi Eğitim, Üretim, Danışma ve Dayanışma Vakfı ile Dayanışma Yaşatır Projesini Konuştuk

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Diyarbakır’da faaliyet yürüten KAMER Kadın Merkezi Eğitim Üretim Danışma ve Dayanışma Vakfı (KAMER), cinsiyetçi değerlerin biçimlendirdiği kültür ve geleneklerin kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalarını tespit etmek, alternatiflerini geliştirmek ve uygulanabilir olmalarına katkı sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında Dayanışma Yaşatır projesini hayata geçiren KAMER; Hatay’da  Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi kurdu. Aynı zamanda Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’da çadır kentlerde yer bulamayan ve sokakta barınmak zorunda kalan kadınların ve çocukların gıdaya ve hijyen ürünlerine erişimini destekledi. 

KAMER ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; vakfın faaliyetleri, afet dönemlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle çalışma yürütme prensipleri ve vakfın gelecek dönem planları hakkında konuştuk. 

KAMER, Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? 

KAMER olarak, Diyarbakır’da cinsiyetçi değerlerin biçimlendirdiği kültür ve geleneklerin kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalarını tespit etmek, alternatiflerini geliştirmek ve uygulanabilir olmalarına katkı sağlamak amacıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz. KAMER olarak amacımızı “yaşadığı şiddetten kurtulmayı başarmış, topluma etkin katılım sağlamış kadınların sayısını çoğaltmak” olarak tanımlayabiliriz. 

KAMER olarak 1997 yılında kurulduk. Her zaman ve her yerde olduğu gibi KAMER aleyhine de pek çok olumsuz yaklaşım söz konusuydu. Bu propagandaların en önemlisi “KAMER’in ve Türkiye’deki diğer kadın kuruluşlarının gizli hedefi Türkiye’deki kültürel yapıyı erozyona uğratmak. Onlar kadınları değiştirerek kültürümüze zarar vermeye, toplumu değiştirmeye çalışıyorlar.”şeklindeki yargılardı. Geliştirdiğimiz yöntemle hem bu tarz olumsuz propagandalar ile baş etmek hem katılımcılığı, kapsayıcılığı ve dolayısıyla toplumsallaşmayı sağladık.  

Bugüne kadar mücadele ettiğimiz alanlar kadınlarla beraber belirlendi. Kadınlar şiddetten yakındığı için şiddete karşı mücadele ettik. Ama elbette ilk çabamız şiddeti, olumsuz etkilerini, şiddetten kurtulmak için çıkarılmış yasaları, mevcut hizmetleri, hiç kimsenin hiçbir sebep ile şiddet uygulama hakkı olmadığı konusunda kadınların farkındalığını artırmak oldu. 

Başlık parası, kuma evliliği, kan bedeli evlilik, kayın evliliği, erken yaşta ve zorla evlilikler, eğitim hakkından yararlanmak ve buna benzer pek çok konu başlığı kadınlarla birlikte tespit edildi, kadınlarla birlikte çalışıldı ve çalışılmaya devam ediliyor. Kadınlar, kendilerine ve çocuklarına zarar veren uygulamaları tespit ediyorlar ve alternatifleri birlikte geliştiriyoruz. Daha sonrasında da uygulanabilir olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bunları yaparken insan haklarını ve Türkiye’nin de imza koyduğu sözleşmeleri baz alıyoruz.

Son iki yıldır ağırlıklı olarak çalıştığımız İklim Etkisi ve Toplumsal Cinsiyet Boyutu ya da Yerinden Yönetimin Önemi gibi çalışmalar da kadınların soruları, talepleri ile gündeme geldi. Kadınların belirlediği konular KAMER tarafından çalışılır, edinilen bilgiler kadınlarla paylaşılır, birlikte mücadele etme süreci başlar.

Hiç kimsenin, diline, inancına, kılık kıyafetine müdahale edilmez. KAMER’de çok dilli bir çalışma yürütüyoruz. Kültürel yapıyı bozmak için değil, kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalara karşı mücadele ettiğimiz yıllar sonra anlaşıldı. Ayrıca KAMER toplumsallaşmayı başaran bir kadın kuruluşu oldu. Bu yöntemin etkisi önemli oldu. KAMER’i büyütüp geliştirenler kadınlar oldu. 

Hibe desteği ile Dayanışma Yaşatır projesini hayata geçiriyorsunuz. Projeniz tamamlanma aşamasındayken proje kapsamında yürüttüğünüz çalışmalar, çalışmanın çıktıları ve alana etkisi hakkında bilgi verir misiniz?

KAMER, Bingöl, Van ve Elazığ depremlerinden sonra yaşanan bina felaketlerinde, Batman sel felaketinde afetlerden etkilenenlerde beraber çalıştık. Bu nedenle Kahramanmaraş depremleri sonrası hızlıca aksiyon alabildik.

Depremler sonrası ilk aşamada ihtiyaçlar çok netti: Temel ihtiyaçlara erişim, temiz su, hijyen malzemeleri, kış ise ısınma sağlayacak giysiler vb. Bunlar ihtiyaç tespiti yapılmadan da tespit edilebilecek önceliklerdi. Ancak aradan birkaç ay geçtikten sonra ihtiyaçlar hızla değişti. Bu nedenle depremlerden etkilenenler için sağlanan hibe programlarının belirlenen planlarına ve bütçesine bağlı kalmak oldukça zordur. 

Dayanışma Yaşatır projemiz 2023 Haziran ortasında başladı. Adıyaman’da, Malatya’da, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta, Hatay’da çadır ve konteyner kentlerde çalıştık. Bu da ihtiyaçların yerinden, ihtiyaç sahiplerinden ve hızla belirlenmesini kolaylaştırdı. 

Dayanışma Yaşatır Projesi için öncelikle çok boyutlu yoksulluk yaşayan kadınlara ulaşmaya çalıştık. Daha önce gidilmediğini düşündüğümüz mahallelere ve köylere giderek ihtiyaçları tespit ettik. Projenin kaynakları, hızlı değişen ihtiyaçlar belirlenerek desteklere ulaşma imkanı sınırlı olan kadınlar için kullanıldı. 

Kadınlara yapılan ziyaretler sırasında ihtiyaçları kayıt altına almak üzere bir form kullandık. Bu formda yer alan sorulardan biri de daha önce herhangi bir kurum, kuruluş ya da sivil toplum kuruluşu (STK)  tarafından ziyaret edilip edilmediğini sorduk, ve % 62,8’si daha önce hiç kimse tarafından ziyaret edilmediğini belirtti. 

Sağlanan destekleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Dayanışma Yaşatır projesi kapsamında konteynerlar yaptırdık. Hatay’da Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi olarak kullanılacak bir yerleşke hazırladık.
  • Kadınlara hukuki danışmanlık desteği sağladık. Bu destek sağlanırken iki farklı yöntem kullanıldı. Kadınların almak istediği danışmanlık konusu kendi yaşamlarıyla ilgili ise bireysel danışmanlık sağlandı. Ortaklaşılan konularda danışmanlık desteği gerekli ise grup danışmanlığı sağladık. Belirlenen bu iki yöntem kullanılarak 160 bireysel danışmanlık, 263 kişiye grup danışmanlığı desteği olmak üzere 423 danışmanlık desteği sağladık.
  • Depremlerden etkilenen her birey için 5 kere ile sınırlı olmak üzere, çok dilli çevrimiçi psikolojik danışmanlık desteği sağlandı. 372 kadın ile toplam 1860 görüşme yapıldı. 
  • 5580 kadın Psiko-eğitim gruplarına katıldı. Her biri ortalama 15 kişiden oluşan ve toplam 5 görüşme yapılan bu gruplarda kadınlarla dayanışarak, güçlenmelerine katkı sağlandı. 

Gerçekleştirilen bu çalışmaların elbette alana olumlu etkisi oldu. Proje tamamlandığı halde hem günlük temel ihtiyaçları hem de yasal ve psikolojik danışmanlık desteği için başvuran kadın sayısı oldukça fazla. Projenin kadınlar üzerinde çok belirgin bir etkisi oldu. Hem temel ihtiyaçlara ulaşabildiler hem de güçlendiler. 

Deprem bölgesinde kadınlara yönelik hem temel ihtiyaçlara erişim hem de psikososyal desteği kapsayan bir çalışma yaptınız. Bu ve benzeri çalışmalarda sizce dikkat edilmesi gereken hususlar neler?

Özellikle Dayanışma Yaşatır projesiyle fark ettiklerimizi anlatmaya çalışacağım. COVID-19 sonrası belirginleşen yoksulluk, Kahramanmaraş depremleri sonrası daha da derinleşti.  KAMER olarak hedef grubumuzu “çok boyutlu yoksulluk yaşayan, fırsatlardan, hizmetlerinden yararlanamayan” kadınlar olarak belirledik. Afet dönemlerinde de öncelikle bu hedef gruba ulaşmaya çalıştık. Bu kadınlara ulaştığımız zaman, bir kısmının tamamen durmuş olduğunu fark ettik. Artık ayağa kalkıp bir yudum su, bir lokma ekmek arayacak güçleri, yaşamak için hevesleri kalmamıştı. Bir kısmı ise açıkça şiddet yaşadığı halde bunu önemsemiyor, temel gıdaya erişebilmek için mücadele ediyordu. Zaten zor hayatlar yaşayan kadınlar depremlerle birlikte sahip oldukları her şeyi kaybetmişti. Günlük temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlardı. Yoğun bir çaresizlik ya da öfke yaşıyorladı ve kendileriyle ilgili hiçbir ihtiyacı önemsemiyorlardı. Bu aileler tek tek tespit ettik. Hazırlanan gıda paketleri, hijyen malzemeleri, giysileri doğrudan ulaştırdık. Her aile için bu destekler belli aralıklarla devam etti. 

Bir süre sonra bu durumdaki kadınlarla iletişim kurabildik.

Öncelikle dikkate etmemiz gereken şey; “Kadınlar yaşadıkları kayıplar, zorluklar nedeniyle çaresiz hissediyorlar. Kendileri ile ilgili şiddet, sağlık sorunu gibi sorunları öteliyorlar.”

Sahada çalışan kadın kuruluşlarının bu aileler ile farklı tarzda çalışmaları, insani yardım ve hak temelli çalışmaları birlikte yürütmeleri gerekiyor. Tam bu noktada da dikkat etmemiz gereken şey iki çalışmanın iç içe geçmesini engellemektir. KAMER olarak bunu sağlayabilmek için insani yardım çalışmaları için çeşitli yöntemler geliştirdik. Herşey bir yana, en acil durumlarda bile mümkün olduğu kadar depremlerden etkilenenlerin destek almak için birbiri ile yarıştığı ortamlar yaratmaktan ve izdihama sebep olacak yöntemlerden kaçınmak gerekiyor.

KAMER’in gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

Deprem bölgesi ilan edilen 11 ilin 8’inde örgütlüyüz. Yani aslında KAMER olarak bizler de depremlerden etkilendik. Yıkılan ofis binalarımız yerine konteyner ofisler kurduk. Buralarda çalışmaya devam ediyoruz.

Dayanışma Yaşatır projesinin sağladığı kaynak ile Hatay’da Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi olarak kullanılacak bir yerleşke hazırlandık. Hatay’da depremler nedeniyle engelli olmuş kadınlara ve engelli kadınların bakımları ile ilgilenen kadınlara ulaşmaya, durumlarını tespit etmeye, seslerini duyurmaya ve gücümüz yettiğince ihtiyaçlarını karşılamaya çalışacağız.

Kadınların güçlenmesi alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kadınlar her şeye rağmen güçlenmeye devam ediyor. Kadınların güçlenmesi, şiddet ile baş etmeye başlaması, topluma etkin katılım sağlamak için çaba harcaması hem Türkiye için hem de dünya için umut yaratıyor.

Kadınların güçlenmesi, değişip dönüşmesi çocukların da değişmesini sağlıyor. Şiddetsiz, eşitlikçi, doğaya dayalı bir yaşam özlemi giderek büyüyor. Bunun devamını sağlamak gerekiyor. Bence bağışçılar bunu görmeli ve desteklemeli. Sağlanmakta olan güçlenme kesintiye uğramadan devam etmelidir. 

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu’nun 2024 Dönemi Başvuruları Sona Erdi

By | Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu

Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini ve kapasite güçlendirme faaliyetlerini desteklemek amacıyla Bir Adım Var Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu’nun 2024 dönemi başvuruları sona erdi.

Bu yıl fona teknik kriterlere uyan 101 STK başvuruda bulundu. Başvuruların türleri şu şekilde dağıldı:

  • 86 Dernek
  • 8 Kooperatif
  • 6 Vakıf
  • 1 Vakıf Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Merkezi

Fona Adana, Adıyaman, Ankara, Antalya, Batman, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Erzincan, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kırıkkale, Manisa, Mardin, Mersin, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Şırnak ve Van olmak üzere 26 farklı ilden başvuru alındı.

2024 döneminde talep edilen toplam hibe tutarı 61.053.865 TL oldu.

Dem Derneği ile Sesimi Duyan Var Mı? Projesi Hakkında Konuştuk

By | Her Yaşta Fonu, Her Yaşta Fonu

Toplumsal zıtlıklar arasında diyalog alanları yaratmayı ve bu alanlarda sürdürülebilir çözümler üretmeyi hedefleyen Dem Derneği (Dem), işiten toplum ile sağır toplum ve işitme engelliler arasında acıma duygusundan uzak ve istihdamı destekleyen diyalog alanları yaratmak amacıyla çalışmalar yapıyor.  AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu’nun 2023 döneminde hibe desteği sağladığımız Dem, Sesimi Duyan Var Mı? projesini hayata geçirdi. Dem proje kapsamında Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta bulunan toplam 30 çadır kenti ziyaret ederek başta yaşlılar olmak üzere işitme kaybı yaşayan bireylerin ihtiyaçlarını tespit ederek, işitme cihazına erişimlerini destekledik. 

Dem Derneği ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; derneği faaliyetleri, hibe kapsamında yürüttükleri faaliyetler, afet dönemlerinde sağır ve işitme engelli bireylerin karşılaştıkları zorluklar hakkında konuştuk. 

Dem Derneği olarak, işiten toplum ile sağır toplum ve işitme engelliler arasında acıma duygusundan uzak diyalog alanları yaratmak için çalışmalar yapıyoruz. Bu alandaki mevcut durum hakkında neler söyleyebilirsiniz? Siz bu alanda nasıl bir boşluğu dolduruyorsunuz?

Evet, Dem Derneği olarak 2014 yılından bu yana işitme engelli ve sağır toplum ile işiten toplumun her alanda bir arada yaşamasını sağlamak için çalışıyoruz. Çalışmalarımıza başladığımız günden bu yana 10 yıl geçti ve bu süre zarfında alanda çok şey değişti ve gelişti. Bunlardan en belirgini, Türk İşaret Dili (TİD) farkındalığındaki artış ve TİD ile bilgiye ve hizmete erişimin yaygınlaşmasıdır. Biz de Dem Derneği olarak, bir arada yaşamı savunan ve gündem belirleyici bir rol oynayan bir sivil toplum aktörü olarak bu alanda önemli bir yer tutuyoruz.

Her Yaşta  Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Sesimi Duyan Var mı? projesini hayata geçiriyorsunuz. Projenin amacından ve yürüttüğünüz faaliyetlerden bahseder misiniz?

Sesimi Duyan Var Mı? projesinde, depremlerden etkilenen Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş illerinde, işitme kaybı yaşayan yaşlılar başta olmak üzere işitme kaybından etkilenen ve işitme cihazı ihtiyacı olan kişileri tespit etmeyi hedefledik. Bu doğrultuda, Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta 23 geçici yaşam alanını ziyaret ettik ve toplam 134 işitme kaybından etkilenen kişiyi tespit ettik.

Detaylara bakacak olursak:

  • Adıyaman’da 10 geçici yaşam alanını ziyaret ederek, toplam 44 işitme kaybından etkilenen kişiyle tanıştık ve bunların 39’unun işitme cihazı yoktu.
  • Gaziantep’te beş geçici yaşam alanını ziyaret ederek, toplam 32 işitme kaybından etkilenen kişiyle tanıştık ve bunların 29’unun işitme cihazı yoktu.
  • Kahramanmaraş’ta sekiz geçici yaşam alanını ziyaret ederek, toplam 58 işitme kaybından etkilenen kişiyle tanıştık ve bunların 56’sının işitme cihazı yoktu.

Tespit ettiğimiz 134 kişiden ikisine işitme cihazlarını ulaştırarak cihazlandırma sürecine başladık. Diğer cihazlar için yaklaşık 6.5 milyon TL fona ihtiyacımız var.

Deprem sonrası engelli bireylerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları engelleri azaltmak ve erişilebilirliklerini artırmak için neler yapılabilir? Bunun sürdürülebilirliğini sağlamak için ne tür önerileriniz olur?

İşitme engelli bireyler ve sağır toplum ile çalışan bir sivil toplum kuruluşu (STK) olarak, olası bir deprem anı ve sonrasında gerekli olabilecek arama ve kurtarma çalışmalarına işitme engelli ve sağır bireyleri de kapsayacak şekilde hazırlık yapılmasını öneriyoruz. Projemizin adı olan ve arama kurtarma çalışmalarını hatırlatan “Sesimi Duyan Var Mı?” sorusu, işitme engelli ve sağır bireyler için bir anlam ifade etmiyor.

Diğer engel grupları için de kentlerin yeniden yapılandırılması sürecinde erişilebilir tasarımlar yapmak, sürdürülebilir ve kapsayıcı şehirler yaratmak açısından büyük önem taşıyor. Yeniden yapılandırılacak kentlerde eşit erişimi en baştan düşünmek, bu süreci bir fırsata dönüştürebilir.

Sesimi Duyan Var Mı? projesinin temel hedefleri nelerdir ve hangi ihtiyaçlara odaklanmayı planlıyorsunuz? Projeyi başlatmaya ne ilham verdi?

Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu projede deprem bölgesindeki işitme kaybı yaşayan yaşlılar başta olmak üzere, işitme kaybından etkilenen ve işitme cihazı ihtiyacı olan kişileri tespit etmeyi hedefledik. İşitme cihazı ihtiyacını karşılamaya odaklandık çünkü deprem sırasında kaybolan veya zaten daha önce de hiç alınamamış işitme cihazları pahalı olduğundan, devlet desteği yetersiz veya hiç olmadığından bu ihtiyaç önceliklendirilemiyor. Çift kulak işitme cihazı ihtiyacı olan bir kişi, yaklaşık 3 aylık emekli maaşını vererek bir çift cihaz satın alabilir. Kısaca, biz bu projeyle “böyle bir ihtiyaç da var” demek istedik.

İşitme engelli bireylerin topluma katılımı konusunda nasıl bir etki bekliyorsunuz?

İşitme kaybına erken tespit ve erken müdahale, yani cihazlandırma, toplumdaki bir aradalık halini destekler ve bir arada olabileceğimiz diyalog alanlarının sayısını artırır. Özellikle yaşa bağlı işitme kaybının erken teşhisi ve sürekli cihaz kullanımı, sadece duymayı değil, aynı zamanda aktif iletişimi ve sosyal bir yaşamı beraberinde getirir.

Örneğin; ilk cihazlandırdığımız 2 kişiden biri olan Cemile Teyze, hepsi şehir dışında olan çocukları ile ancak cihazı varken telefonda konuşabiliyor. Cemile Teyze sadece çocuklarının sesini duymuyor, aynı zamanda bu sayede ilişkilerini, iletişimini ve sosyal yaşamını de koruyor.

Bu şekilde, işitme engelli bireylerin erken müdahale ve cihaz kullanımıyla topluma daha aktif katılım sağlayabileceği ve sosyal yaşamda daha etkin olabileceği bir ortamın oluşacağını öngörüyoruz.

Dem Derneği’nin gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

Dernek olarak ilk hedeflerimizden biri kısa vadede bu proje kapsamında tespit ettiğimiz tüm işitme kaybı olan bireylere ihtiyaç duydukları cihazları ulaştırmak olacak. Ancak cihazlandırma özellikle yaşa bağlı işitme kayıplı bireylerde sadece deprem bölgesinde bir ihtiyaç değil. Türkiye genelinde pahalı olmasından ötürü önceliklendirilemiyor. Kurum olarak bunu gündemimize alacağız. 

Bağış kültürünün yeniden yapılanmaya başladığı bu dönemde bağışçılara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Bağışçıları hedef kitlesi ile birebirde iletişimde olan bizim gibi küçük ölçekli sivil toplum aktörleri ile de birlikte hareket etmeye davet ediyoruz.