Category

Çocuk Fonu

Roman Hakları Derneği ile Hayal Ev Projesini Tamamladı

By | Çocuk Fonu

Roman Hakları Derneği (ROMHAK), Romanlara karşı toplumda yaygın biçimde görülen ayrımcı tutumlar ve önyargıların sebep olduğu eğitim, istihdam ve barınma konularında eşitsizliğin giderilmesi amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Çocuk Fonu 2020 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanı ile hibe desteği sağladığımız dernek Hayal Ev projesinin sürdürülebilirliği sağlandı. Ankara’nın Kale mahallesinde risk altındaki ve ayrımcılığa maruz kalan çocukların temel haklarına erişimlerini güçlendirmek ve sosyal içermelerini destelemek amacıyla kurulan Hayal Ev Çocuk Merkezi (Hayal Ev), çocukları örgün eğitim sistemine dahil olmaya teşvik etmek ve yaşadıkları hak ihlallerine karşı hukuki olarak desteklemek amacıyla çeşitli çalışmalar hayata geçiriyor ve psiko-sosyal alanda destekleyici atölyeler yürütüyor. Hibe desteği kapsamında ROMHAK, COVID-19 salgını nedeniyle durma noktasına gelen Hayal Ev’in temel faaliyetlerine ve psiko-sosyal atölye ve eğitim çalışmalarına devam etti.

Roman Hakları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Tutal ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; çocuk işçiliğinin ve okul terkinin önlenmesine yönelik geliştirilebilecek öneriler, normalleşmenin birlikte çalıştıkları gruplar üzerindeki etkisi, derneğin 2022 planları ve Hayal Ev projesi kapsamında yürüttükleri faaliyetler hakkında konuştuk. 

Eğitim İzleme Raporu 2021: Öğrenciler ve Eğitime Erişim raporuna göre 2004 doğumlu çocukların 2020 yılında net okullulaşma oranları %92,3 iken; 2021 yılında bu oran %88,5’e düştü. 15 yaşın yasal olarak çalışmaya başlama yaşı olması bu düşüşün nedenlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Çalışma yürüttüğünüz grupta da benzer bir sonucu gözlemliyor musunuz? Okul terkinin ve çocuk işçiliğinin önlenmesi için neler yapılması gerekiyor?

Salgın sürecinin insanlar üzerinde bıraktığı olumsuz etkilerle beraber derinleşen yoksulluk ve ekonomik yetersizlik okullaşma oranlarının düşmesinde rol oynamaktadır. Okullaşma ve çalışma oranlarını etkileyen bir diğer neden ise ailelerin çocuk bakımı ve gelişim sürecine yönelik bilinç düzeylerinin düşük olmasıdır. Yukarıda belirtilen çalışma kapsamında çocuk işçiliği tanımladığımızda, alana dair gözlemlerimizle beraber şunu söyleyebiliriz ki çocuk işçiliği yaş sınırı 15 yaşın altında seyretmektedir ve ne yazık ki her geçen dün giderek düşmektedir. 

Okul terkinin önlenebilmesi için öncelikli olarak çocuğun çevresi içinde değerlendirilmesi ve temel yaşamsal gereksinimlerinin sağlanması gerekiyor. Aynı zamanda, çocuk-aile-okul başlıkları altında değerlendirmelerin yapılması ve birçok alanda müdahale geliştirerek çocuk refahının sağlanmasına yönelik adımların atılması gerekiyor. Aileler ve dezavantajlı alanda görevini yapan öğretmenlerin farkındalık kazanması ve bilinçlenmesine yönelik eğitim çalışmalarının önemli bir noktada olduğunu düşünüyoruz.

Çocuk işçiliğinin önlenmesi noktasında yukarıda verilen önerilere ek olarak; çocukların haklarının savunulması ve hak korunumunun sağlanabilmesi için dava süreçlerinin takibi, alanda polis, zabıta vb. çalışan meslek gruplarına yönelik hak temelli yaklaşım, bilgilendirme ve farkındalık edindirici eğitimler düzenlenebileceği düşünüyoruz.

Türkiye’de Mayıs 2021 itibari ile salgın sonrası kademeli normalleşme süreci başladı. Normalleşmenin birlikte çalıştığınız çocuklar ve aileleri üzerindeki etkisinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yeni ortaya çıkan ya da derinleşen ihtiyaçlarla karşılaştınız mı?

Salgın sürecinden alınan önemler çeşitli iş yerlerinin kapanmasına ve özellikle gündelik işlerde çalışan bireylerin olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Bu durum var olan yoksulluğu daha da derinleştirmiştir. Bu doğrultuda; ekonomik gereksinimlerin karşılanamaması bireylerin hak kayıpları yaşamasına sebep olmuştur. Salgın sürecinde çevrimiçi sistem ile derslerin verilmesi, hanesinde internet, televizyon, tablet vb. teknolojik araçlar bulunmayan çocuklar için eğitime erişimde olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Normalleşme süreciyle beraber okula dönem çocukların akranları ile aralarında seviye farkı oluştuğu gözlenmektedir. Aynı zamanda, çeşitli sebeplerle akran zorbalığı ile karşılaştıkları gözlenmiştir. Pandemi sürecinde en temel ihtiyaçlarına bile ulaşmakta sorun yaşayan aileler pandemi sonrasında da bu zorlukla mücadele etmeye devam etmek zorunda kalıyor. Çocukların eğitimde akranlarından daha da fazla geride kaldıkları hatta okula devam etme oranlarının düştüğü de görülmektedir. Derin yoksullukla mücadele eden ve temel gıdaya erişimi öncelikli hedef haline getiren aileler, çocuklarının eğitimini daha arka plana atmak zorunda kaldı.

Hibe desteğimizle gerçekleştirdiğiniz Hayal Ev projesini yakın zamanda tamamladınız. Projenin amacından ve gerçekleştirdiğiniz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Hayal Ev projesini Ankara’nın Kale mahallesinde yürütüyoruz. Bu bölgede çocukların en önemli problemlerinden biri güvenli alan eksikliği. Çocukların gidebileceği güvenli bir park, kütüphane ve benzeri bir yer bulunmuyor. Dernek olarak bu proje ile çocuklara kitap ve oyuncak kütüphanesi oluşturmayı amaçladık. Böylece çocukların hem kitap okumalarını sağlamayı ve oyuncaklarla oynayabilecekleri bir alan yaratmayı hem de bunları değiş tokuş etmelerini sağlamaya çalıştık. Bunları yaparken de güvenli bir alan oluşturmayı önceliklendirdik. Bu faaliyetlerin yanında farklı etkinlikler düzenledik, geziler yaptık (Park, bahçe vb.), müzelere, üniversitelere ziyaretler gerçekleştirdik. Mentörlük çalışmasını hayata geçirerek çocukların daha özel gereksinimlerini karşılamaya çalıştık.

Çocuk Fonu’nun 2020 döneminde aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Çocuk Fonu’nu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesaj var mı?

Roman Hakları Derneği olarak 2018 yılında başlattığımız Hayal Ev projesi; 2020 yılında sizden aldığımız desteğe kadar tamamen gönüllü yürüyen ve imkanları bir hayli sınırlı olan bir çalışmaydı. Sizden aldığımız destek sayesinde imkanlarımız oldukça genişledi ve iyileşti. Özellikle malzeme desteği ve koordinatör atamamız işimizi kolaylaştırdı, en önemlisi de görünürlüğümüzü arttırdı. T.C. Ankara Büyükşehir Belediyesi ile yaptığımız görüşmeler sonucunda faaliyetlerimizi yürüttüğümüz Ankara kalesi içinde bir yer verilmesi konusunda anlaştık.  Bu verilecek yerin dış tadilatı tamamlandı.  Mayıs ayında iç düzenlemesinin de tamamlanıp bize teslim edilmesini bekliyoruz. Çocuk Fonu destekçilerine şu mesajı vermek isterim: Bu fon bize can suyu oldu! Bundan sonra yapacağımız çalışmaların önünü açtı. Bundan sonra yapacağımız daha güzel şeylere de vesile oldu. Bu desteği hiçbir zaman unutmayacağız.

ROMHAK 2022 yılında ne tür çalışmalar yapmayı planlıyor?  Önümüzdeki dönemde öncelik     vereceğiniz çalışmalardan bahseder misiniz? 

Mayıs 2022 itibari ile T.C. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin derneğimize hibe ettiği mekâna geçiş yapacağız. Kale mahallesinde, Ankara Kalesi içinde bir alan tahsis edildi. Bu yeni alan çalışma yürüttüğümüz alanın geliştirmeye, birbirinden farklı gruplara yönelik oluşturulmuş etkinliklerin çeşitliliğinin arttırılmasına katkı sağlayacak. Aynı zamanda yeni alanımız, derneğimizin yürütmekte olduğu Hayal Ev projesi kapsamında çocuklarla olan faaliyetler için de çocuk dostu bir alan oluşturulmasında bizlere ortam hazırlıyor. 

Bu sürecin dışında alandaki çocukların refahı için çalışmalarımızı bütüncül bir çerçevede gerçekleştirmek istiyoruz. Bu doğrultuda; çocukların çevresi içinde değerlendirmeye tabi tutulması ve ilişki içinde olduğu gruplar ile çalışma gerçekleştirmesi amaçlanıyor. Çocuğun ailesi ve öğretmenleri ile olan ilişkilerini ele alarak aile üyelerine ve öğretmenlere farkındalık ve bilinçlendirme çalışmaları planlamaktayız. Aile üyeleri ile ilgili olarak; gençlere ve genç annelere öncelik tanınması gerektiği çeşitli koşullar sebebi ile kararlaştırılmıştır. 

Alanda daha etkili çalışmalar geliştirmek, düzenli gelişim ve sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için dönem içinde kamu kurum ve kuruluşları ile iletişimin arttırılması ve ilişkilerin güçlendirilmesi adına adımlar atılması da planlanmaktadır.

 

Önemsiyoruz Derneği Kurumsal Hibe Sürecini Tamamladı

By | Çocuk Fonu

Risk altındaki çocukların ve çevresindeki yetişkinlerin; sosyal, kültürel ve ekonomik alanda nitelikli ve sürdürülebilir gelişimlerini sağlamak, psiko-sosyal iyi oluş hallerini desteklemek ve bu alanlardaki ihtiyaçlarını tespit etmek amacıyla çalışmalarını yürüten Önemsiyoruz Derneği, Çocuk Fonu 2020 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanı ile sağladığımız kurumsal hibe desteği kapsamında derneğin kurumsal kapasitesini güçlendirmek amacıyla bir çalışan istihdam etti. Aynı zamanda, hibe desteği kapsamında Matters Dijital İstihdam Platformu projesi kanalı olan dijitalistihdam.org internet sitesini tamamlanarak faaliyete geçirdi.

Önemsiyoruz Derneği Genel Koordinatörü Melike Çorlak ve Proje Koordinatörü Hilal Ilgaz Saçar ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; risk altındaki çocuklar, yakın zamanda yayımladıkları Yetişkinler ve Çocuklar için Afet Rehberi ve hibe sürecinde yürüttükleri faaliyetler hakkında konuştuk.

COVID-19 salgının etkisi ile risk altında yaşayan çocuklar tanımlamasına uyan çocuk sayısı her geçen gün artıyor. Çocukların risk altında olarak değerlendirilmesine neden olan etkenler nelerdir? Türkiye’de yaşayan risk altındaki çocukları desteklemek amacıyla ne tür çalışmalar yürütülüyor?

COVID-19 küresel çapta bir salgın olmasına rağmen en çok “kırılgan grupları” etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Kırılgan grup olarak adlandırdığımız habitatta çocuklar da yer alıyorlar. Salgın sürecinde bir başkasının bakımına, desteğine ihtiyaç duyan çocuklar biz yetişkinlerin dahi anlam veremediği bir gerçekliğin içinde kaldı. Neden maske takıldığı ya da neden evlerde kalmak zorunda olduğumuza ilişkin basit soruları bile yanıtlamakta zorlandık. Çünkü yetişkinler olarak bu bizim de hazırlıklı olmadığımız bir durumdu. Bu duruma adaptasyonda bireylerin sosyo-kültürel seviyelerinin de oldukça etkili olduğunu söyleyebiliriz. Yani bakım verenlerin farkındalık seviyeleri çocukların salgın şartlarından etkilenme derecelerini de belirledi. Bu durum çocuğun ihtiyaçlarının görülemediği noktaları doğurdu. Çocukların parkta, okulda sosyalleşmelerinin yanı sıra temel ihtiyaçlarının karşılanamadığı durumlar da meydana geldi. Bu da sosyo-ekonomik seviyeye bağlı olarak salgının boyutunun farklı şekillerde hissedilmesine sebep oldu. Evlerde yaşanan karantina süreci bakım verenin eve ekonomik getirisini etkilerken bu getirinin düşmesi beslenme ögelerinin kalitesini de etkiledi. Çocuk, ihtiyacı olan temel besin kaynaklarından mahrum kaldı. Bu durum çocuğun risk altında olarak değerlendirilmesinin nedenlerinden biri olarak kabul edilebilir. Aile içi ihmal ve istismara maruz kalan çocuğun istismarcısı ile pandemi öncesine göre görece daha fazla aynı ortamda kalması gibi durumlar da yine çocuğun risk altında olarak değerlendirilme nedenleri arasında yer alabilir. Yukarıda belirttiğimiz örnekler risk altındaki çocuk tanımlanmasına neden olan etkenlerden bazıları. Bu örnekler elbette çoğaltılabilir. Fakat genel itibari ile toparlayacak olursak; çocuğun temel ihtiyaçlarından yoksun bırakılması, gereksinimlerinin göz ardı edilmesi; ihmal ve istismara maruz kalma oranının görece daha fazla olması bu tanımlamaya girmeye neden olabilir.

Sadece pandemi süreci içinde değerlendirecek olursak; yerel yönetimler risk altındaki bu grubun ihtiyaçlarını karşılamak için birtakım hamlelerde bulundu. Bu hamlelerden birisi de Süt Kuzusu Projesi. Projenin hedef kitlesi 1-5 yaş arası çocuklar. Proje kapsamında, 1-5 yaş çocuk bulunan hanelere aylık 8 litrelik süt dağıtımı yapılıyor.  Sivil toplum kuruluşları (STK) ise pandemi şartları nedeni ile çocuğa doğrudan ulaşma imkânı bulunmadığı için, çocuk ile temasta olan kilit aktörlerin güçlenmesine yönelik faaliyetler yürütmeyi tercih etmek zorunda kaldı. Ebeveyn ve bakım verenlerin bilgi ve farkındalık seviyelerini arttıracak ve salgın döneminde iyi oluş hallerini destekleyecek faaliyetlere yöneldiler. Özellikle sosyal medya platformları aracılığı ile ebeveynlere ulaşan uzmanlar, bilgilerini daha fazla erişime sunmaya başladılar.

Geçtiğimiz dönemde Yetişkinler ve Çocuklar için Afet Rehberi’ni yayımladınız. Rehberin öne çıkan başlıklarından ve sunduğunuz çözüm önerilerinden bahsedebilir misiniz?

Kasım ayında yayımladığımız Yetişkinler ve Çocuklar için Afet Rehberi’nde öncelikle doğal afetlerden ve doğal afetlerin nedenlerinden bahsettik. Arkasından rehberimizi yetişkinlere ve çocuk/ebeveynlere yönelik olarak iki kısma ayırdık. Yetişkinler için sunulan rehberin ilk kısmında; afetlerin yaratacağı travma etkisinden ve travmanın ruhsal olarak organizmada nasıl karşılandığı konusunda uzmanlarımız detaylı bilgiler verdi. Bu bilgiler içerisinde travmanın her zaman her koşulda olumsuz yönde etkili olmayacağı, bazı durumlarda “travma sonrası büyüme”nin de gerçekleşebileceği bilgisi oldukça dikkat çekiciydi. Bu sayede insanlara travma sonrasında ruhsal organizmanın krizi fırsata çevirme işlevinden de bahsedilmiş oldu. Aynı zamanda, travma bilgisinden sonra psikolojik ilk yardımın nasıl yapılacağı ve afete maruz kalmış insanlara, afetin travma sonrası stres bozukluğuna sebep olmaması için olay anında ve hemen sonrasında yapılması gerekenler listelendi. Rehberde bu bilgiye detaylı şekilde yer verilmesinin sebebi, kriz durumlarına maruz kalanın yanında bulunanları, yani ikincil kişileri bilgilendirerek neler yapılabileceklerini hap bilgi şeklinde sunmaktı.
Çocuklar için düzenlenen rehberin ikinci kısmı ise üç ayrı bölüme ayrıldı: Afet öncesi, sırası ve sonrası. Bu kısımda oyun ve etkinlik önerilerine ve süreci çocuklara anlatılırken nelere dikkat edilmesi gerektiğine yer verdik. Özellikle somut ve net davranış örneklerine yer verilmiş olması ebeveynlerin konuyu özümsemesi için oldukça önemliydi.

Çocuk Fonu’un 2020 döneminde Vakfımızdan aldığınız kurumsal hibe ve kapasite gelişim desteği ile hangi alanlara odaklandınız? Bu kapsamda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Fon sayesinde Matters Dijital İstihdam Platformu projesine başladık. Proje kapsamında kadın istihdamına ve kadınların istihdama giden yolda iyi oluş hallerinin desteklenerek mesleki bilgi ve becerilerinin arttırılmasına odaklandık. Projeyi biraz daha detaylandıracak olursak; Matters ile bağlayıcı nedenlerden dolayı evlerinden çıkmayan/çıkamayan kadınların hane içinde kendi belirledikleri zaman dilimlerinde çalışabilecekleri işlere erişimlerinde köprü görevi görmeyi ve bu yolda onların iyi oluş hallerini desteklemeyi amaçladık. 3 ayaklı olan proje, dijitalistihdam.org internet sitesi üzerinden katılımcı kadınların kayıtlarının alınması ile başlıyor. Kayıtlar alındıktan sonra, kadınların çağrı merkezlerinde çalışabilmesi için gerekli olan mesleki bilgi ve beceriler kazanması amacıyla eğitimler düzenleniyor. 6 modüllük içerikleri kapsayan bu eğitim serisi sonunda katılımcılar modül sonu sınavlara tabi tutuluyor. Bu sınavlardan geçer not alan kadınlar projenin 2. ayağı olan psiko-sosyal desteğe yönlendiriliyor. Burada hem bireysel hem de grup süpervizyonu alan kadınlar; istihdama giden bu süreçte karşılaştıkları güçlükleri ve yaşadıkları duyguları aynı yolu yürüyen diğer kadınlarla paylaşıyor. Böylelikle hem kadınların bir araya geldiği bir deneyim ağı yaratılmış olunuyor hem de doğrudan profesyonel destek sağlanıyor. Bu süreç Proje Koordinatörü Uzman Psikolojik Danışman Hilal Saçar Ilgaz tarafından yürütülüyor. Psiko-sosyal destek aşaması tamamlandıktan sonra kadınlar istihdama hazır bir noktaya gelmiş oluyor. Şu anda projenin 3. ayağı olan, katılımcıları istihdam edecek kurum ve kuruluşlarla işbirliği sağlama çalışmalarımıza devam ediyoruz. Fakat şunu da belirtmeliyiz ki proje sadece iş veren ile istihdama hazır personelin bir araya getirilmesini amaçlamıyor aynı zamanda kadınların istihdama katılım konusunda güçlendirerek, var olan potansiyellerini keşfetmelerine hizmet ediyor. Proje kapsamında aldıkları eğitim ve süpervizyon desteği sonrası kadınlar kendilerinin daha güçlü ve motive olmuş hissettiklerini dile getirdiler. Kendilerinde buldukları güç ile istihdamda yer alan kadınların var olduğunu bilmek projeye ve projenin sürdürülebilirliğine olan inancımızı arttırdı.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi paydaşlığında gerçekleştirdiğimiz bu proje ile kadın istihdamına ve güçlenmesine odaklanmanın yanı sıra, yerel yönetimlerle olan işbirliğini arttırmaya yönelik hedefimize de yönelmiş olduk. Kadınların güçlenmesi gibi sivil toplum ile yerel yönetimlerin dirsek temasında olmasını da önemsiyoruz.

Çocuk Fonu’ndan aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesaj var mı?

Matters Dijital İstihdam Platformu Projesi için proje koordinatörü istihdam ederek kurumsal insan kaynağı kapasitemizi arttırmış olduk. Aynı zamanda hibe desteği ile projenin iletişim kanalı olan dijitalistihdam.org internet sitesini tamamlayarak faaliyete geçirdik. İnternet sitesinde yer alacak modüller ve modüllere bağlı eğitim içeriklerinin hazırlanması, eğitmen videoların çekilmesi ve prodüksiyon ile ilgili işlerin yapılması da aldığımız fon desteği sayesinde tamamlandı. Pilot projesini Çocuk Fonu sayesinde gerçekleştirdiğimiz bu proje pek çok kadının hayatına dokundu. Çok yönlü gerçekleşen içeriklerimizle yaratmayı amaçladığımız çarpan etkisi kadınların yanı sıra kadınların temas halinde olduğu kişilere de (aile bireyleri, komşular, akrabalar vb.) pozitif etki sağladı. Kendilerini iyi ve güçlü hisseden kadınlar bu hissiyatlarını temas halinde oldukları kişilere de yansıtabildiler. Pilot uygulama olarak gerçekleşen bu projenin başlangıç tohumunda bizleri destekleyen tüm destekçilere teşekkür ederiz.

Önemsiyoruz Derneği’nin 2022 yılı için öncelik vereceği alanlar ve çalışmalar neler olacak? Derneğin önümüzdeki dönem için planlarından bahseder misiniz?

Topluluk oluşturma ve ekip çalışması başlıkları üzerinde yoğunlaşmak öncelikli hedeflerimiz arasında olacak. Önemsiyoruz gönüllü koordinasyonunu komiteler aracılığı ile sağlıyor. Komitelerin nasıl daha iyi işleyebileceğine ve topluluğun çevrimiçi platformda nasıl daha aktif ve etkin kılınabileceğine yoğunlaşmaya gayret edeceğiz. Kurumsal yapının yanı sıra yerel kurumlarla işbirliği kurma konusuna daha fazla ağırlık vermeyi planlıyoruz. Yerel yönetimleri sivil toplum ile işbirliğe daha fazla dahil ederek paydaşlarımız arasına katmak hedeflerimiz arasında. Böylelikle kadın ve çocuk odaklı gerçekleşen faaliyetlerimizle yerel yönetimlerin bu alandaki farkındalığı arttırarak kadın odaklı ve çocuk dostu belediyecilik anlayışını benimsemelerine teşvik etmek istiyoruz. Sadece yerel yönetim değil, finansal sürdürülebilirliğimizin sağlanması için özel sektörle de ortaklık kurma konusunda çalışmalarımıza başladık. Hedeflerimiz arasında yer alan bu işbirliklerini daha kurumsal kılabilmek adına kurumsal prosedür ve politika belgelerimizi oluşturmaya devam edeceğiz. Çocuk Fonu sayesinde pilot uygulamasını gerçekleştirdiğimiz Matters Dijital İstihdam Platformu projemizin de yeni dönem katılımcıları ile uygulamaya devam edeceğiz.

KALBEN Derneği Kurumsal Hibe Sürecini Tamamladı

By | Çocuk Fonu

Devlet koruması altındaki çocuklar ve koruyucu aileler arasındaki bağı güçlendirmek ve koruma altında yaşayan çocukların hak ve fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla çalışan Korunma Altında Yetişen Gençler ve Koruyucu Aile Derneği’ne (KALBEN) Çocuk Fonu’nun 2020 döneminde Turkey Mozaik Foundation bünyesindeki Meltem Göçer Fonu’nun eş finansmanı ile kurumsal hibe desteği sağladık. Hibe desteğini derneğin organizasyon yapısını ve finansal sürdürülebilirliğini güçlendirmek için kullanan KALBEN, bu süreçte derneğin dijitalleşmesi ve daha fazla sayıda bireysel bağışçıya ulaşması için çalışmalar yaptı.

KALBEN Derneği Proje Koordinatörü Seda Dokuzkardeş ile yaptığımız röportajda; koruyucu ailelik ile evlat edinme arasındaki fark, 18 yaşını doldurmuş ve daha önce koruma altında yaşayan gençler için sağlanan destekler, derneğin 2022 planları ve hibe kapsamında yürüttükleri çalışmalar hakkında konuştuk.

Korucuyu ailelik ve evlat edinme arasındaki fark nedir? Koruyucu aile hizmet modelinin Türkiye genelinde yaygınlaştırılması için ne tür çalışmalar yapılması gerektiğinden bahseder misiniz?

Evlat edinme hizmetinde aile, evlat edinme yolu ile hukuksal bir süreci tamamlayarak velayet hakkını alır. Koruyucu aile sisteminde ise aile, çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğunu devlet ile paylaşır ve bu sistemde çocuğun velayeti öz ailesinde kalır. Bu iki modelin bazı ortak özellikleri olsa da en önemli ayırıcı özellik çocuğun velayeti hususudur. “Koruyucu Aile” işleyişinde velayet çocuğun biyolojik ailesindedir ancak çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğunu devlet belli esaslar çerçevesinde koruyucu aileyle paylaşır. Durumu evlat edindirilmeye uygun bir çocukla, durumu evlat edinmeye uygun kişi/eşler arasında hukuki bağlar sağlanarak çocuk ebeveyn ilişkisinin kurulduğu “Evlat Edinme” işleyişinde ise çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğu tamamen aileye aittir.

Koruyucu aile hizmet modelinin Türkiye genelinde  yaygınlaştırılması için yapısal düzenlemeler yapılmalı. Medeni Kanun başta olmak üzere koruyucu aile ve biyolojik ailenin haklarını belirleyecek yapısal düzenlemelere yer verilmeli. Çocuk koruma yönetmeliği ve diğer yönetmeliklerde partiler üstü bir anlaşma yapılarak yapısal değişimlere gidilmeli ki koruyucu aile sayısı artsın.

Aynı zamanda derneğimiz çeşitli platformlarda; üniversitelerle, topluluklarla, İl Müdürlükleri ve Valiliklerle işbirliği yaparak koruyucu aile üzerine çeşitli seminerler düzenliyor. Gerçekleştirdiğimiz seminerlerde koruyucu aileliğin önemi, şartları ve süreç içinde karşılaşılanlar üzerinde duruyoruz.

Koruma altında yaşayan çocuklar 18 yaşını doldurduktan sonra kurumlarından ayrılmak zorunda kalıyor. Kurumlarından ayrıldıktan sonra bu gençlerin karşılaştığı zorluklardan bahsedebilir misiniz? 18 yaşını dolduran ve daha önce koruma altında yaşamış olan gençler için bir destek sistemi bulunuyor mu?

18 yaşını dolduran ve daha önce koruma altında yaşamış olan gençlerin hayatla ilgili donanımları yetersiz kaldığı için (maddi, manevi, akademik) 18 yaşında kurumdan çıktıklarında kendi hayatlarını idame ettirecek geliri maalesef zor sağlıyorlar. Devlet koruması altında yaşayan gençlerin memur olma hakları bulunuyor. Ancak atama süresini beklerken altyapı olarak da gençlerin  desteklenmesi gerekiyor. Bu şekilde güçlü bir destek sisteminin bulunmamasının gençleri bir hayli zorladığını görüyoruz.

Çocuk Fonu’nun 2020 döneminde Vakfımızdan aldığınız kurumsal hibe ile hangi alanlara odaklandınız? Bu kapsamda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Kurumsal kapasitemizi geliştirmek için kullandığımız hibe ile daha çok organizasyon yapımız ve sürdürülebilir finansal bir model için fonlar ve kurumsal desteklerle birlikte bireysel bağışçılarımıza yönelik bir sistem geliştirme üzerinde çalıştık. Böylelikle derneğimizin projeleri için uygun kaynak yaratımı üzerine proje döngüsü eğitimi aldık. Aynı zamanda kurumsal iletişim çalışmalarını da eş güdümlü olarak yürüttük.

Ayrıca dernek personeline, gönüllülere ve yönetim kuruluna yönelik yapılan finansal okuryazarlık eğitimleri ile dernek kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanılması üzerine çalıştık. COVID-19 sürecinde ortaya çıkan finansal kaynaklara erişimin zorluğu salgın döneminin oluşturduğu kriz sonlanana kadar bertaraf edilmeye çalışıldı.

Çocuk Fonu’nun 2020 döneminde aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Çocuk Fonu’nu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesaj var mı?

COVID-19 sürecinde ortaya çıkan finansal kaynaklara erişimin zorluğu salgın döneminin oluşturduğu kriz sonlanana kadar bertaraf edilmeye çalışıldı. Bu sayede derneğimiz salgın krizini finansal olarak daha az etkilenerek geçirmiş oldu. Böylece finansal sürdürülebilirliğe katkı sağlandı.

KALBEN’nin 2022 yılı için öncelik vereceği alanlar ve çalışmalar neler olacak? Derneğin önümüzdeki dönem için planlarından bahseder misiniz?         

Devlet koruması altında yaşayan çocuklarımızın nitelikli tatil yaparak her yıl gelecekleri ve aidiyet hissedecekleri bir köyleri olmasını sağlayacak KALBEN ÇOCUK KÖYÜ’nü kurmaya karar verdik. 2022 projemiz olan KALBEN ÇOCUK KÖYÜ ile çocuklarımıza ait olan bir köy kurmayı hedefledik. Amacımız; ‘Bizim Köyümüz’ diye sıfatlandırabilecekleri, anılar biriktirebilecekleri ve en önemlisi kendilerini ait hissedecekleri bir tesis oluşturmak.

“Bir çocuk yuva veya yurt yerine aile içinde yetişmeli!” mottosuyla çıktığımız bu yolda, Kalben olarak, eğitmenlerimiz ve gönüllülerimizle beraber futbol, basketbol, zumba, ebru, resim, takı, yaratıcı okuryazarlık, okuma yazma, dışavurumcu sanat, satranç, seramik, halk oyunları dallarında atölyeler düzenlemeye devam edeceğiz. Devlet koruması altında yaşayan çocuklarımıza verdiğimiz kültür sanat eğitimlerine çocuklardan ve yönetimden çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Dört senedir beraber çalışma yürüttüğümüz bir kurumdan aldığımız yıl sonu raporlarında, çocukların %35’inin davranış bozukluğu ve yaşadıkları travmaların etkisiyle psikiyatrik ilaçlar kullandığı görülmekte. Ancak KALBEN olarak yaptığımız çalışmalarla, korunma altında yetişen çocuklarımızın ve gençlerimizin birçoğu sosyal ve gelişimsel açıdan yaşıtlarından geri olma durumlarını en aza indirmeye hatta aradaki bu farkı kapatmaya odaklanıyoruz.  Yaşıtları ile aynı şartlar altında gelişim sağlayamayan çocuklarımızın, sağlıklı ve güvenli bir aile ortamı içerisinde sosyal, psikolojik akademik olarak gelişimlerine katkıda bulunarak bir fırsat ve eğitim eşitliği sunuyoruz. Her çocuğun aile ortamında yetişmesi gerektiğini savunarak, devlet koruması altında yaşayan çocuk sayısını en aza indirmek için çalışıyoruz.

Nirengi Derneği İstismar Mağduru Destek Hattı Projesini Tamamladı

By | Çocuk Fonu

Çocuk Fonu‘nun 2020 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanı ile hibe verdiğimiz Nirengi Derneği(Nirengi) istismar, akran zorbalığı ve flört şiddetinin önlenmesi ve sonuçlarıyla baş edilmesi için daha sistematik ve bütüncül bir anlayışın yaygınlaşması ve bu konuda uygulanabilir politika önerilerine dayalı adımlar atılması amacıyla çalışıyor. Dernek hibe kapsamında hayata geçirdiği İstismar Mağduru Destek Hattı projesi ile istismar mağduru 20 çocuğa ve/veya onların bakım verenlerine psiko-sosyal danışmanlık desteği verdi.

Nirengi Derneği Başkanı İdil Türkmen Ayaydınlı, Programlar Koordinatörü ve Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Sanduvaç ile yaptığımız röportajda; istismar türleri, çocukların ve bakım verenlerin “onay” “bedensel söz hakkı” gibi sınır belirleyici kavramlar ile ilgili farkındalığı ve proje kapsamında yürüttükleri faaliyetler hakkında konuştuk.

Çocukların karşı karşıya kaldığı farklı istismar türlerinden ve belirtilerinden bahsedebilir misiniz?

İnsanın 0-18 yaş aralığını kapsayan “çocukluk dönemi”, gelişmeye ve öğrenmeye en yatkın olduğu dönemdir. Ancak bu dönem; aynı zamanda fiziksel, duygusal ve sosyal risklere de en açık olunan, yetişkinler ve diğer çocuklar karşısında en savunmasız kalınan bir dönemdir.

Çocuğun iyi olma halini ve gelişimini tehdit eden olguları içeren istismar kavramı; fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik istismar olmak üzere dört boyutta ele alınmaktadır. Kimi durumlarda istismarın farklı türleri birlikte görebilmekte, kimi zaman da ayrı olgular olarak karşımıza çıkabilmektedir.

İstismar türleri:

İstismar türlerini fiziksel, duygusal, ekonomik ve cinsel istismar olarak dört grupta ele almak mümkündür. İstismar türlerine ait özellikler ve her bir istismar türünün fark edilmesi için sunulan önemli ipuçları aşağıda yer almaktadır:

-Fiziksel istismar: Çocuğun kaza dışı fiziksel açıdan zarar görmesi ve bedensel bütünlüğünün bozulmasıdır. Çocuğa/gence; tokat, yumruk veya tekme atmak, ısırmak, yakmak, saç ve kulak çekmek, çocuğu sarsmak, çocuğa belli nesnelerle zarar vermek (bıçak, kemer vb.), çocuğa eşya fırlatmak fiziksel istismar örnekleri arasındadır.

Duygusal istismar: Çocuğun, kendini olumsuz etkileyen tutum ve davranışlarla karşılaşması ya da gereksinim duyduğu ilgi, sevgi ve bakımdan yoksun bırakılması, toplumsal ve bilimsel standartlara göre psikolojik zarara uğraması durumudur. Duygusal istismar, çocuğun duygusal bütünlüğüne ve kişilik gelişimine zarar veren her türlü davranıştır.

Cinsel istismar: Çocuğun bir yetişkin veya cinsel açıdan olgun ergen tarafından cinsel uyarım ve doyum için kullanılmasıdır. Cinsel istismar, temas içeren ve temas içermeyen şekillerde olabilir. Temas içermeyen cinsel istismar örnekleri arasında; kişinin izni olmadan izlenip röntgenlenmesi, teşhircilik yapılması, çocuk/ergene pornografik öğeler içeren fotoğraf/video gösterilmesi, çocuğun/ergenin cinsel içerikli fotoğraf/videolarının çekilmesi veya pornografik amaçlı kullanılması yer almaktadır. Buna ek olarak karşıdaki üzerinde bıraktığı etkiye dikkat etmeden sözlü olarak taciz etme ve cinsel içerikli konuşmalar yapma da temas içermeyen cinsel istismar örnekleri arasındadır. Temas içeren cinsel istismar örnekleri arasında da cinsel dokunma/özel bölgelere temas içeren her türlü davranış, pornografi ve fuhuş yolu ile yapılan cinsel sömürü ve tecavüz yer almaktadır.

Ekonomik istismar: Çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük ücretli iş gücü olarak çalıştırılması veya çalışması ekonomik istismardır. Diğer bir deyişle, çocuk emeğinin istismar edilmesidir. İlköğretimi tamamlamamış ve 14 yaşını bitirmemiş çocukların çalıştırılması yasaktır. Ekonomik istismar olarak değerlendirilebilecek örnekler: Çocuğun çalışmak için okula gitmemesi, çocuğun dilendirilmesi, çocuğun Yönetmelikte yaş gruplarına göre belirtilen işlerde çalışmaması, çocuğun güvenlik, sağlık, bedensel, zihinsel ve psikolojik gelişimlerini olumsuz etkileyen işlerde çalışması, çocuğun çalıştığı işteki risklere karşı korunmaması, çocuğun kanunda belirtilen sürelerin üzerinde çalışması.

İstismar belirtileri:

Türü ne olursa olsun, istismar psikolojik, sosyal ve bilişsel gelişimi olumsuz etkiler.

ÖNEMLİ: Öğretmenlerin/sosyal çalışmacıların/ebeveyn ve bakım verenlerin ilk aşamada fark edebileceği belirtiler arasında; belirgin düzeyde üzgün, kaygılı, isteksiz, donuk veya öfkeli, saldırgan, tepkili ve huzursuz duygu durum yer alabilir. Huy değişimi ve çocuğun tanınan/

alışılagelen mizacının dışında davranması da ipuçları arasındadır.  Günlük faaliyetleri sırasında uyuklama, günlük faaliyetlere karşı ilginin ciddi düzeyde azalması ve arkadaşlıklarda geri çekilme, bedenini gizleyecek şekilde mevsim şartlarına uygun olmayan giysiler giyme de dikkati çekecek belirtiler arasındadır.

Belirtileri somutlaştırmak gerekirse şu örneklere yer verebiliriz:

◊ Depresif duygu durum (aşırı üzüntü, değersizlik ve yetersizlik hissi, enerji kaybı, isteksizlik vb.)

◊ Kendine zarar verme, intihar düşünceleri ve/veya girişimleri (kesme, yakma gibi davranışlar sergileme) veya bu davranışları sergilemeye yönelik planlar yapma

◊ Travma sonrası stres bozukluğu (kaygı, panik, suçluluk, utanç duyguları, aşırı tetikte olma durumu, olay anını yeniden oluyormuş gibi hissetme ve tepkiler gösterme vb.)

◊ Odaklanma ve dikkati sürdürmede belirgin bozulma, öğrenme zorlukları yaşama

◊ Öfke nöbetleri ve davranış sorunları sergileme

◊ Aşırı uyku veya hiç uyumama

◊ Aşırı yeme veya az yeme/hiç yememe

◊ Kilo/beden görünümüyle ilgili takıntılı düşüncelere sahip olma ve kilo kontrolüne yönelik yeme sonrası kusma, aşırı spor, ilaç kullanımı gibi davranışlar sergileme

◊ Takıntıların oluşumu ve belirli konular özelinde (cinsellik, temizlik vb.) sürekli tekrarlayan düşünceler ve davranışlar oluşması

◊ Dissosiyatif bozukluklar (unutkanlık, amneziler (bellek kaybı), aşırı hayal kurma, andan kopmalar)

◊ Kişiler arası ilişkilerde bozulma (arkadaşlık, aile/bakım veren, öğretmenler vb.)

◊ Huy değişimi sergileme (içe dönük/sakin bir öğrencinin ani şekilde dışa dönmesi, çocuğun alışıldık yapısı ile örtüşmeyen ve bu yönüyle dikkat çeken bazı davranışlar sergilemesi, ilişkilerinde belirgin çatışmalar yaşama, olumsuz/riskli davranışlar sergileme durumu veya dışa dönük, hareketli bir çocuğun ani şekilde suskunlaşması, kendisini iletişime kapatması)

◊ Alkol veya uyuşturucu/madde bağımlılığı, sigara bağımlılığı oluşması

◊ Suç işlemeye yatkınlık, riskli davranışlarda artış gösterme

Sizce Türkiye’de çocuklar ve bakımverenleri “onay”, “bedensel söz hakkı” gibi sınır belirleyici kavramlar konusunda farkındalık ve bilgi sahibi mi? Çocukların bedensel söz haklarının ihmal edilmesinin ve istismara maruz bırakılmasının önlenmesi amacıyla ne tür çalışmalar yapılıyor?

Hem Türkiye’de hem de dünyada “onay”, “bedensel söz hakkı” ve hatta “kişisel alan farkındalığı” konuları başta olmak üzere sınır belirleyici kavramlar konusunda olumlu kazanımlar olsa da atılması gereken pek çok adım bulunuyor. Nirengi Derneği olarak çocuk koruma alanındaki çalışmalarımızın teorik arka planı sosyo-ekoloji modeline göre şekillenmiştir. Bütüncül bir çerçeve sunan bu modele göre çocuk merkez çekirdek halkada bulunuyor, bu halkanın hemen üzerinde okul ve aile, çevreleyen halkada toplum, bir üstünde çocukla ilgili kurum ve kuruluşlar ve onun üzerinde ise politikalar ve yasalar geliyor. Çocuk koruma alanındaki çalışmalarımızı bu beş halkanın da güçlenmesi ve bütüncül bir koruma sağlaması için koruyucu- önleyici aktiviteler, izleme ve değerlendirme aktiviteleri ve müdahale aktiviteleri şeklinde üç ana başlık altında sürdürüyoruz.

Koruyucu önleyici olarak onay, bedensel söz hakkı, kişisel alan farkındalığı konularını da içeren Çok Geç Olmadan, Çocuk İstismarına Dur De ve Pozitif Gençlik Gelişimi başlıklı eğitimler düzenleyerek eğitim ve sosyal hizmet alanında çalışan profesyonel meslek elemanlarına, bakım verenlere, konuya ilgi duyan her kesimden kişiyle bir araya geliyoruz. 2021 yılı sonuna dek söz konusu eğitimleri 15.000’in üzerinde kişiye küçük gruplarla aktardık. Eğitimlerde teorik bilgilerin yanı sıra hazırladığımız Çocuklar için Pozitif Gelişim Etkinlik Kılavuzu ile meslek elemanlarının ve bakım verenlerinin çocuklara istismar, zorbalık vb. başlıkları aktarırken faydalanabilecekleri aktivite örneklerine de yer veriyoruz. Eğitimlerin yanı sıra toplumun her kesimine yönelik bilgilendirici içerikler üretmeye ve sosyal medya, internet sitesi gibi mecralarda yaygınlaştırmaya devam ediyoruz. İçeriklerimize internet sitemiz, youtube.com/nirengidernegi ve instagram.com/nirengidernegi hesaplarından ulaşılabilinir.

Ayrıca savunuculuk alanında çalışmalar yürüterek paydaş toplantılarının çıktıları olarak oluşturduğumuz politika raporları ile ulusal ve uluslararası mevzuatların çocuk koruma bakış açısı ile güçlenmesine katkı sağlıyoruz.

Hibe desteğimizle gerçekleştirdiğiniz İstismar Mağduru Destek Hattı projesini yakın zamanda tamamladınız. Salgın sürecinde projede çeşitli değişiklikler yapmak zorunda kaldığınızı biliyoruz. Projenin amacından ve bu değişiklikler sonrasında gerçekleştirdiğiniz faaliyetlerden bahseder misiniz?

Çocukların her türlü şiddete karşı korunması uluslararası insan hakları anlaşmaları ve standartları tarafından güvence altına alınan temel bir haktır. Yine de şiddet, ekonomik ve sosyal durumları, kültürleri, dinleri veya etnik kökenleri ne olursa olsun, dünyanın dört bir yanındaki çocuklar için hem acil hem de uzun vadeli sonuçlarıyla hayatın fazlasıyla gerçek bir parçası olmaya devam ediyor. Ülkemizde şiddete maruz kalan çocuklar ve bakım verenleri için hem yasal danışmanlık hizmeti hem de eş zamanlı psikososyal destek hizmeti alabilecekleri sistematik bir mekanizma konusunda ciddi bir boşluk bulunuyor.

Mağduriyetin oluşmasını takiben şiddet mağduru çocuklar ve bakım verenleri yasal ve psiko-sosyal koruma hakları için nereye ve nasıl başvuracakları, başvuruyu takiben sürecin nasıl işleyeceği vb. konularında danışmanlık alma ihtiyacı içinde. Ayrıca, mağdur çocuk ve ailesinin özellikle adli süreçte karşılaştıkları sistemin işletilmemesinden kaynaklanan zorluklara karşı sağlam durmalarını desteklemek için de psiko-sosyal destek ihtiyaçları çok belirgin oluyor.

Nirengi Derneği olarak istismara uğrayan bir çocuğa ve bakım verenine ne kadar erken yasal ve psikososyal koruma desteği sağlanabilirse, çocuğun fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne gelecek zararların o ölçüde azaltılabileceğine, istismarın yarattığı olumsuz etkileri onarmanın ve şiddet döngüsünü kırmanın mümkün olabileceğine kuvvetle inanıyoruz. Bu çerçevede Türkiye’de istismara ve şiddete maruz kalan çocuklara yönelik hem yasal danışmanlığın hem de psikososyal desteğin eş zamanlı aynı çatı atında ücretsiz olarak sunulduğu tek destek hattı olan İstismara Karşı Destek Hattı’nı kurduk.

Çocuk Fonu desteği ile istismara maruz kalmış olan 20 çocuğa ve bakım verenine ücretsiz psiko-sosyal destek sağlandı. Ayrıca, psiko-sosyal destek verdiğimiz çocuklar ve bakım verenlerinin yanı sıra, toplumda istismar ve şiddet konularında bilgi ve farkındalık yaratmak, hak arama anlayışını güçlendirmek amacıyla çeşitli bilgilendirme içerikleri üreterek yaygınlaştırdık. Söz konusu içeriklere Nirengi Derneği sosyal medya hesaplarından ulaşılabilir. Destek hattımızdan desteğe ihtiyaç duyan tüm çocuk ve bakım verenlerin haberdar olması amacıyla medya kanallarında (gazete, radyo, sosyal medya vb.) hattı tanıtan yayınlar gerçekleştirdik. Ek olarak, hattı tanıtan posterlerimizi gönüllülerimiz aracılığıyla tüm Türkiye’de yaygınlaştırmaya ve hattan tüm ihtiyaç sahiplerini haberdar etmeye çalışıyoruz.

Çocuk Fonu’nun 2020 döneminde aldığınız hibe desteğinin derneğinize ve çalışmalarınıza ne tür katkıları oldu? Çocuk Fonu’nu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesaj var mı?

Çocuk Fonu’nun 2020 döneminde aldığımız hibe desteğinin derneğimize ve çalışmalarımıza katkıları:

  • Nirengi’nin çocuk koruma konusundaki çabalarının İstismara Karşı Destek Hattı ile görünür olmasına katkıda bulundu.
  • İstismara maruz kalan çocuklar ve bakım verenleri için güçlü bir koruma merceğine sahip ölçeklenebilir ve tekrarlanabilir bir Destek Yardım Hattı’nın tasarlanmasına ve uygulanmasına katkıda bulundu.
  • İstismara Karşı Destek Yardım Hattı aracılığıyla kamuoyunun çocuk istismarına olan ilgisinin artmasına katkıda bulundu.
  • Değişen koşulların ve ihtiyaçların değerlendirilmesi, çok sektörlü bir sevk mekanizmasının geliştirilmesi dahil olmak üzere ilgili personel kapasitelerinin ve becerilerinin geliştirilmesine ve güçlendirilmesine katkıda bulundu.

Çocuk Fonu’nu destekleyen bağışçılarla paylaşmak istediğimiz mesajlar:

  • Öncelikle Çocuk Fonu’nu destekleyen bağışçılara deniz yıldızı[1] örneğindeki gibi Nirengi’nin bu fon ile 20 istismara maruz kalmış çocuğa ve bakım verenine ulaşmasını sağladığı için teşekkür ederiz.
  • Nirengi Derneği olarak, istismara maruz kalan çocukların ve bakım verenlerin adalet ve psikolojik desteğe ve bütüncül iyi olma hallerine ilişkin diğer hizmetlere erişiminde ciddi bir boşluk olduğuna inanıyoruz.
  • Nirengi çocuk haklarına ilişkin kamu müdahale mekanizmalarındaki boşlukları dolduran ve uygulanabilir, ölçeklenebilir bir model öneren bir dernek olarak finansal desteğe ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle, projemiz kapsamında sunduğumuz hizmetleri şiddete ve istismara maruz kalan çocuklara ve bakım verenlerine  devam etmek için  bağışçı desteği almayı umuyoruz. 

Nirengi Derneği’nin 2022 yılı için öncelik vereceği alanlar ve çalışmalar neler olacak? Derneğin önümüzdeki dönem için planlarından bahseder misiniz?

Nirengi Derneği olarak 2022 yılı için öncelikli alanlarımızı geçmiş yıllarda olduğu gibi Çocuk Koruma, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Afet ve Acil Durumlar, Kapasite Geliştirme ve Farkındalık alanları olarak belirledik. Ek olarak pandemi ve iklim değişikliği alanlarını da bu alanlar ile kesişen alanlar olarak belirledik.

Öne çıkan çalışmalarımızdan, istismar ve şiddete maruz kalan çocuklara ve bakım verenlerine yönelik ücretsiz yasal danışmanlık ve psiko-sosyal destek sunduğumuz İstismara Karşı Destek Hattı Programımızın bilinirliğini ve kaynaklarını arttırarak daha çok ihtiyaç sahibine ulaşmak için hiç bir çocuğu geride bırakmama ilkesi ile 2022 yılında da devam edeceğiz.

[1] Gelgit sırasında kıyıya vuran ve yaşam savaşı veren her deniz yıldızını deniz ile buluşturarak, denize attığı deniz yıldızı için ‘fark yaratan’ kişinin öyküsü.

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği ile Çocuk Hakları Krizi Değil! Yerel Yönetimler İçin Çocuk Hakları Temelli Kriz Yönetimi Projesini Konuştuk

By | Çocuk Fonu

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) bir yandan maddi yetersizlikler nedeniyle öğrenimini tamamlayamamış, şehir ya da öğrenim kurumu değiştirmiş veya kayıt yaptırmaktan imtina etmiş öğrencilere burs kaynağı sağlarken, öte yandan çocuk haklarının korunması ve hayata geçirilmesi amacıyla, çocuk ihmali ve istismarı, çocuk işçiliği, ayrımcılık, çocuk katılımı, çocuk ve göç, engellilik ve eğitim alanlarında proje ve programlar yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle bireysel ve kurumsal bağışçıların finansal desteği ile hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu“nun 2021 döneminde sağladığımız hibe desteği ile Çocuk Hakları Krizi Değil! Yerel Yönetimler İçin Çocuk Hakları Temelli Kriz Yönetimi projesini hayata geçirecek. Proje kapsamında dernek, yerel yönetimlerin olağan koşulların yanı sıra yangın, salgın, sel gibi çeşitli kriz durumlarında da çocukların yaşam, sağlık, eğitim, barınma, beslenme, katılım hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerinin yerine getirilmesini sağlayacak ve ihlalleri önleyecek yerel politikalar ve uygulamalar geliştirilmesine destek olacak bir rehber hazırlayacak. FİSA; Çiğli Belediyesi, Sultanbeyli Belediyesi ve Fındıklı Belediyesi ile de bu rehber üzerinden eğitimler düzenleyerek, çocuk hakları temelli bir stratejik plan hazırlayacak.

FİSA Proje Koordinatörü Ezgi Koman ile yaptığımız röportajda proje kapsamında yürüttükleri çalışmalar, kriz ve afet anlarında çocukların karşılaştığı zorluklar, yerel yönetimlerin çocuğa duyarlı stratejiler geliştirmesinin önemi ve Türkiye özelinde çocukların afet ve benzeri alanlardaki politika üretim süreçlerine ne kadar dahil olabildiği hakkında konuştuk.

Vakfımızı takip edenler FİSA’nın çocuk haklarının korunması ve hayata geçirilmesi amacıyla yaptığı çalışmaları yakından tanıyor. Derneğinizin öncelik alanları doğrultusunda, 2022 yılında  ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

FİSA Çocuk Hakları Merkezi olarak çocuk haklarının korunması ve geliştirilmesi yönündeki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde de ne yazık ki kriz durumları ve ihlallerin devam edeceğini öngörüyoruz. Bu nedenle çocukların yaşadıkları hak ihlallerini görünür kılmak için izleme ve raporlama çalışmaları yapacağız. Çocuk işçiliğinin önlenmesiyle ilgili bir alan araştırması kurguluyoruz. Bir yandan da Turkey Mozaik Foundation ve Sivil Toplum için Destek Vakfı (STDV) desteğiyle gerçekleştireceğimiz yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çalışması devam edecek. Hukuk yoluyla savunuculuk çalışmalarımız yani dava takipleri ve stratejik davalamalar sürecek. Özellikle yaşam hakkı, eğitim hakkı ve çocukların örgütlenmesine odaklanmış durumdayız. Çocuklarla daha fazla bir araya gelmek, onlarla birlikte olan biteni anlamak istiyoruz. Bu konuda da çocuklarla düzenli olarak nasıl bir araya gelebileceğimizi kurgulamaya çalışıyoruz.

COVID-19 salgını, 2020 yılında yaşanan depremler ve son olarak Temmuz – Ağustos aylarında yaşadığımız orman yangınları toplum olarak özellikle kriz ve afet durumlarında çocuk hakları alanında çok fazla bilgiye sahip olmadığımızı gösterdi. Kriz ve afet anlarında çocukların karşılaştıkları zorluklardan bahsedebilir misiniz?  Çocukların doğal afetler, salgınlar, kriz anlarındaki hakları hakkında genel bir çerçeve çizebilir misiniz?

Evet gerçekten de küresel olarak zor zamanlardan geçiyoruz. COVID-19, iklim krizi kaynaklı yangınlar, seller ve ekonomik kriz gibi pek çok olağanüstü durumla karşı karşıyayız. Savaşlar, çatışmalar gibi kriz durumları da en çok çocukları etkiliyor. Çünkü kriz durumlarında çocukların ihtiyaçları çoğunlukla görünmez olabiliyor. Yetişkinler bu krizleri kendi bakış açıları ile çözmeye çalışıyor ve bunu yaparken de ne yazık ki çocuklar odağa alınmıyor ve bunun için pek çok gerekçe üretilebiliyor.

Tabii bir de bu tür kriz durumlarında çocukların ne kadar etkileneceğini belirleyen şey, çocuk koruma mekanizmalarının var olup olmadığı.  Var olduğu taktirde de ne kadar etkili olduğu. Çocuk koruma mekanizmaları yeteri kadar işlemeyen, sosyal devlet uygulamaları güçsüz olan, eşitsizliğin derin olduğu ülkelerdeki çocuklar, kriz durumlardan çok daha fazla etkileniyor.

Evet krizler olağanüstü durumlar ancak çocukların bu dönemlerde de hak ve özgürlükleri devam ediyor. Birleşmiş Milletler  Çocuk Hakları Sözleşmesi (BM ÇHS) de bunu öngörüyor. BM ÇHS’ye göre kriz yönetme, krizle baş etme politikalarının çocuk haklarına saygılı olması gerekiyor.  Politikaların çocukları krizin doğrudan etkilerinden koruması, etkilenenleri yeniden güçlendirmesi, kriz müdahale süreçlerine onların da katılımlarını sağlaması ve çocukların doğru bilgi edinmesine yardımcı olması gerekiyor.  Türkiye’de de çocuklar salgın sebebiyle ortaya çıkan durumlardan etkileniyor. Özel gereksinime ve potansiyele sahip farklı çocukları da dikkate alacak şekilde -örneğin; kapalı kurumlarda kalanlar, kronik rahatsızlığı olanlar, ebeveynlerinde gelir kaybı oluşanlar, mülteciler, temel haklarına erişemeyen gruplar, derin yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşayanlar, çalışmak zorunda kalanlar gibi- uygulamalar yürütülmeli. Tabii bunun için önceden hazırlıklı olmak şart. İşte bu yüzden de bütüncül, hak temelli yerel ve merkezi çocuk politikaları oldukça gerekli.

Vakfımızın sağladığı hibe desteği ile Çocuk Hakları Krizi Değil! Yerel Yönetimler İçin Çocuk Hakları Temelli Kriz Yönetimi projesini hayata geçireceksiniz. Bu proje fikri nasıl ortaya çıktı ve proje kapsamında ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Küresel ölçekte yaşadığımız krizlerin insan haklarına dayalı olmayan, çocuğu odağa almayan politikalar ile çözülmeye çalışılması nedeniyle bir çocuk hakları krizine dönüştüğüne tanık oluyoruz. Bir raporlama çalışması içerisindeyiz. Son dönemlerde Türkiye’de yaşanan çeşitli kriz durumlarının çocuklara olan etkisine bakıyoruz. Aslında her biri hak temelli politikalarla önlenebilir nitelikte. Bu yüzden de kriz anlarında ilk müdahaleyi yapabilen / yapması beklenen kurumsal yapılar olan yerel yönetimlerin bu anlamda güçlenmesi çocukların yaşamını doğrudan etkileyecek diye düşünüyoruz.  Aslında bu bir zorunluluk ve BM ÇHS’ye göre de bu bir  yükümlülük.

Bu destek kapsamında öncelikle bir rehber hazırlayacağız. Bu rehber kriz durumlarında çocuk hakları temelinde uyulması gereken asgari standartları içerecek. Ardından İzmir, İstanbul ve Rize’deki üç ilçe belediyesi ile bu rehber üzerinden eğitimler yapacağız ve stratejik planlar hazırlayacağız. Umarız ki bu üç belediye ile yapacağımız çalışma diğer belediyeler açısından da ilham verici olur.

Dernek olarak yaptığınız birçok çalışmada yerel yönetimlerle işbirlikleri geliştirmeye öncelik veriyorsunuz. Yerel yönetimlerin çocuğa duyarlı stratejiler geliştirmesinin öneminden bahsedebilir misiniz? Yerel yönetimlerin çocuklara yönelik politikalar geliştirirken nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Yerel yönetimler merkezi idareye oranla tüm çocuklar için çok daha yakından hizmet üretebilen yapılar. Ayrıca ihtiyaçları ve potansiyelleri yerinde tespit edebilme olanağına sahip oldukları için çocuk hakları açısından da etkili politikalar üretebilme, uygulamalar gerçekleştirebilme gücüne sahipler. Bu yüzden yerel yönetimlerde insan haklarına dayanan, çocuk merkezli stratejilerin geliştirilmesi, çocukların hak ve özgülüklerinin korumasında ve geliştirilmesinde önemli bir role sahip. Türkiye gibi nüfusu ve coğrafyası büyük ülkelerde yerel yönetimlerin bu rolü, bu çocuk hakları ve özgülükleri açısından çok daha büyük önem kazanıyor.

Yerel yönetimler çocuklara yönelik politikalar geliştirirken öncelikle bu yaptıklarının bir lütuf değil bir yükümlülük olduğunu unutmamalı. Bu bir insan hakları yükümlülüğü. Bunun yanı sıra yerel yönetimler öncelikle hizmet ürettikleri çocukları nasıl algıladıklarına ilişkin bir çalışma yapmalı. Hak ve özgürlüklerin önünde engel olan ezber ve ön yargılarla yüzleşmeli ve bunları dönüştürmeli. Hem kendisinin hem de toplumun… Yani yerel yönetimler çocuğa hak temelli yaklaşmalı, çocukları hak ve özgürlük sahibi bireyler, özneler olarak görmeli.

Yerel yönetimler hizmetlerine; hizmet ürettiği çocuk grubunun ihtiyaçlarını, potansiyellerini bilerek ve onları tanıyarak başlamalı. Bu hizmetleri bütüncül, çocuk odaklı ve çocuğun yüksek yararını gözeten bir anlayışla planlamalı ve uygulamalı. Ve uygulamalarını da aynı yaklaşımla izlemeli ve değerlendirmeli. Gerekiyorsa değiştirmeli, dönüştürmeli. Yerel yönetimler çocuğun katılımını esas almalı. Çocukların karar alma mekanizmlarında sahici bir katılımı esas alacak şekillerde  uygulamalı ve bunun için çeşitli araçlar, mekanizmalar oluşturmalı. Ve bunu elbette çocuklarla beraber yapmalı. Yerel yönetimler, BM ÇHS’i kendisine temel bir dayanak olarak kabul etmeli.  Çocuklara ilgili çalışmaları izleme ve değerlendirme konusunda mekanizmalar kurmalı ve bunları uygulanabilir hale getirmeli. Gerçekleştirdiği tüm uygulamaların bağımsız taraflarca izlenebilmesi için izlemeye açmalı.

Çocuklarla ilgili yaptığı çalışmaları çocuklara duyurmalı ve sık sık bu konuda çocukları bilgilendirmeli, onların görüşlerini alacağı, katılımını sağlayacağı mekanizmalar oluşturmalı. Çocukların hızlıca ve kendi başlarına da erişebilecekleri güven duyacakları başvuru mekanizmaları kurmalı, destek ya da dayanışma süreçlerinden yararlanabilecekleri kurgular yapmalı. Tüm bunlar için çocuklar başta olmak üzere çocuk hakları hareketiyle işbirlikleri geliştirmeli.

Greta Thunberg’in başlattığı iklim krizi eylemleri kısa sürede tüm dünyaya yayılarak Türkiye dahil olmak üzere 139 farklı ülkeden çocukların katıldığı büyük bir eyleme dönüştü. Bu eylemler ile çocuklar ilk kez iklim krizi hakkında bu denli güçlü ses çıkarabildi. Türkiye özelinde düşündüğümüzde çocuklar afet ya da benzeri alanlardaki politika üretim süreçlerine ne kadar dahil olabiliyor? Türkiye’de çocukların katılımını garanti altına alan mekanizmalar bulunuyor mu?

Evet Greta’nın başlattığı eylemler tüm dünyaya yayıldı çünkü düşünülenin aksine çocuklar yaşamda olan biten her şeyle oldukça ilgililer ve hepimiz gibi onların da görüşleri ve talepleri var.

Greta ve yüzlerce çocuk iklim krizine karşı bir adalet talebi örgütlediler. Üstelik bunu yetişkinlerin pek çoğunun sessiz kaldığı, hatta değişmez diye düşündüğü, belki de umudun küresel olarak bittiği bir dönemde yaptılar. Türkiye’de de pek çok çocuk iklim adaleti aktivisti olarak çalışmalar yürütüyor. Fakat e yazık ki genel olarak afet ya da benzeri alanlarda -önleyici ya da iyileştirici politikalarda- çocuklara yer açıldığını söyleyemeyiz. Ancak biz yetişkinler ne yaparsak yapalım çocuklar kendi alanlarını yaratmak konusunda oldukça yetkinler.

Türkiye’de yapısal olarak çocuk katılımını garantiye alan çok fazla mekanizma yok. Her ne kadar Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre bu bir yükümlülük olsa da ne yazık ki bir lütufmuş gibi düşünülüyor ve yetişkinlerin keyfiyetine bağlı kalıyor. Ama çocuk hakları hareketi katılım konusunda çocuklarla birlikte hareket ettikçe bu tür yapısal mekanizmalar da gelişecektir. Her geçen gün bu yönde bir değişim, dönüşüm olduğunu söylemek sanırım yersiz olmaz.

Sulukule Gönüllüleri Derneği ile Kurumsal Hibe Desteğimizle Yapacakları Çalışmaları Konuştuk

By | Çocuk Fonu

Tüm çocukların eğitime adil ve eşit şekilde erişimini sağlamak amacıyla çalışmalar yapan Sulukule Gönüllüleri Derneği (SGD), risk altında, dezavantajlı ve ayrımcılığa maruz kalmış gruplarla, öncelikli olarak okulu terki önlemek, kadınlara ve çocuklara hakları konusunda farkındalık kazandırmak amacıyla hak temelli çalışmalar yapıyor. Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle  bireysel ve kurumsal bağışçıların finansal   desteği ile hayata geçirdiğimiz  Çocuk Fonu’nun 2021 döneminde hibe desteği sağladığımız SGD, finansal sürdürülebilirliğini geliştirmek ve bireysel bağışçılara erişimini artırmak amacıyla çalışmalar yapacak. Bu kapsamda, kaynak geliştirme çalışmalarından sorumlu olacak bir kişiyi istihdam edecek.

SGD Proje Koordinatörü Aytül Özcan ile yaptığımız röportajda; kademeli normalleşme ile beraber faaliyet yürüttükleri bölgede ortaya çıkan ihtiyaçları, uzun bir süreden sonra yeniden başlayan yüz yüze eğitimin çocuklara ve bakımverenlere etkileri ile derneğin 2022 yılı için önceliklerini konuştuk.

Vakfımızı takip edenler derneğinizin risk altında, dezavantajlı ve ayrımcılığa maruz kalmış gruplarla, öncelikli olarak okulu terki önlemek, kadınlara ve çocuklara hakları konusunda farkındalık kazandırmak amacıyla  çalışmalar yürüttüğünü biliyor. Bu öncelikler doğrultusunda, 2022 yılında ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

2022 yılında faaliyetlerimizi, çocukların iyi olma hallerini destekleyecek şekilde planladık.  Aynı zamanda çocuklarla ilgili paydaşların güçlendirilmesi amacıyla bakım verenlerin dahil olacağı faaliyetler kurguladık. Bu kapsamda;

Çocuklar ve gençlerle, dernek mekanında ve okul alanında yıl boyunca sürecek oyun temelli öğrenme yöntemleri kullanacağımız atölyeler ve psikososyal destek çalışmaları gerçekleştireceğiz.  Aynı zamanda vaka çalışmalarıyla salgın döneminde okulu terk eden ve bağı zayıflayan çocukları tespit edip, faaliyetlere dahil edeceğiz.

Bakımverenlerle, dernek mekanında ve telefon yoluyla okuma yazma derslerine ve salgın döneminde başladığımız  psikososyal destek çalışmalarına devam edeceğiz. Bunların yanında, kimlik, okul kayıt, suça itilme gibi hallerde hukuki destek mekanizması sağlayacağız.

Eğitim dönemi boyunca, Milli Eğitim Bakanlığı’nın organize ettiği veli buluşmalarında, bakımverenlere yönelik, özellikle pandemi sonrasında okula devam konusunda çocuklarını nasıl destekleyeceği ile ilgili atölyeler düzenleyeceğiz. Ayrıca SGD’nin gelir kaynakları içinde bireysel bağışların oranını artırmaya yönelik, bireysel bağışçılık sistemini güçlendirmek üzerine sistemli bir şekilde çalışacağız.

Türkiye’de Mayıs 2021 itibari ile kademeli normalleşme süreci başladı. Normalleşme ile beraber faaliyet yürüttüğünüz bölgede yaşanan değişikliklerden bahsedebilir misiniz?  Bu değişiklikler ne tür ihtiyaçlar ortaya çıkardı? SGD olarak ortaya çıkan bu ihtiyaçları karşılamak için geliştirdiğiniz ya da geliştirmeyi planladığınız projeleriniz var mı?

Normalleşme sürecinin yaptığımız çalışmalarla  en ilgili yanı okulların yüz yüze eğitime geçmesi oldu. Fiziken okul ortamından uzakta kalan çocukların okula alışması ve akranları ile uyum elde etmesi süreçlerinde desteklenmesi gerekliliği ortaya çıktı. Diğer yandan uzaktan eğitim sürecinde okul ile bağı zayıflayan, bağı kopan çok fazla çocuk oldu. SGD olarak okul ile bağı zayıflayan ya da kopan çocukların tespiti ve bu durumun sebeplerini araştırmak amacıyla vaka çalışmaları gerçekleştireceğiz. Faaliyetlerimizin içeriklerini bu durum özelinde sürekli olarak güncelleyeceğiz. Ayrıca, her ne kadar okullar yüz yüze eğitime geçse de çocuklar ve bakımverenler için COVID-19 hala ciddi bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Diğer yandan hanelerde gelir kayıpları oldukça sık görülüyor. Bu durum, SGD’nin, çocukların fiziksel, sosyal ve bilişsel anlamda güçlendirilerek, iyi olma hallerinin destekleyeceği  faaliyetler düzenlemesine yol açtı.

Salgın sürecinde uygulanan uzaktan eğitim ve farklı sorunlar nedeniyle  birçok çocuğun okula ara vermek veya terk etmek zorunda kaldığını biliyoruz. Yüz yüze eğitimin Eylül ayı itibarıyla başlaması ile birlikte okula terkiyle ilgili gözlemlerinizi paylaşabilir misiniz? Bu süreç ile ilgili olarak birlikte çalıştığınız çocuklardan ve bakım verenlerden nasıl geri bildirimler alıyorsunuz?

Pandemi öncesinde öğretmenleriyle, akranlarıyla yani genel olarak okulla bağı kuvvetli olmayan çocukların, pandemi döneminde okulla bağları koptu ya da ciddi anlamda zayıfladı. Bu dönemde, bu grupta yer alan çocukların tespit edilmesi, ihtiyaçlarının belirlenmesi ve desteklenmeleri için gerekli çalışmalar yeterli şekilde yapılmadı. Akademik olarak  başarılı olmadığını hisseden çocuklar, bir yandan da akran ve öğretmen desteğinden uzak kalanca  yüz yüze eğitimin başladığı bu dönemde uyum sorunları yaşamaları kaçınılmaz oluyor. Ayrıca, bakımverenlerin ve okul içerisindeki çocukların COVID-19 riski nedeniyle endişe yaşadıkları, alınan önlemlerin yeterli olmadığını düşündükleri yönünde geri bildirimler alıyoruz.

Vakfımızın Çocuk Fonu kapsamında sağladığı kurumsal hibe desteği ile SGD’nin finansal sürdürülebilirliğini güçlendirmek için çalışmalar yapacaksınız. Bu kapsamda gerçekleştireceğiniz çalışmalardan ve bu hibenin derneğinize ne tür  katkılar sağlamasını beklediğinizden bahseder misiniz?

Destek kapsamında, SGD’nin bireysel bağışçılık sisteminde iyileşme gerçekleştirmeyi     hedefliyoruz. Bu yolla SGD’nin proje, hibe ve fonlardan bağımsız öz kaynaklarını arttırmasını sağlayacağız. Kurumun faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanması için; profesyonel çalışanlarının uzun dönemli çalışma yapması, mevcut mekanını koruması, kaynak geliştirme endişesi olmaksızın etkili içerik ve faaliyet planlamasına zaman ayrılması gibi olanaklar yaratmayı hedefliyoruz.

 SGD mahalle düzeyinde çalışan bir dernek ve toplum merkezi. Türkiye’de yerel ölçekte çalışmalar yapan dernekler kaynak geliştirme açısından ne tür zorluklarla karşılaşıyor? Hibe desteğimizle uygulayacağınız kaynak geliştirme çalışmalarının benzer çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları için bir model oluşturabileceğini düşünüyor musunuz?

SGD, çalışmalarıyla hedeflediği değişimleri gerçekleştirebilmek için uzun dönemli ve farklı paydaşların dahil edildiği  çok yönlü bir çalışma yöntemini benimsemiştir. Kaynak geliştirme çalışmaları sırasında, nitelikten bağımsız şekilde beklenen hedef sayıların yüksek oluşu, yalnızca hedef kitle ile doğrudan ilişkili faaliyetlerin destekleniyor oluşu, kısa dönemli hibeler, maaş, kira gibi idari giderlere harcamaların yapılamıyor oluşu karşılaşılan zorluklardandır.

Kurumsal gelişim alanında verilen hibeler, SGD gibi mahalle bazlı ve az sayıda insan kaynağı ile çalışan kurumların güçlenmesine imkan sağlıyor. Bu yolla hibe desteğinin sona ermesinin ardından kurumun yol haritasız, hazırlıksız ve kaynaksız kalmasının önüne geçilmesi için fırsat yaratılıyor.

 

Çocuk Fonu 2021-2022 Dönemi Fon Başlangıç Raporu Yayımlandı

By | Çocuk Fonu

Çocukların ihtiyaçlarının giderilmesi ve haklarının tesis edilmesi için 0-15 yaş arası çocuklarla çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini ve kurumsal gelişimlerini desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonunun 2021-2022 dönemi fon başlangıç raporu yayımlandı. Fon kapsamında; Bilim Kahramanları Derneği, Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği, Sulukule Gönüllüleri Derneği ve Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği’ne toplam 359.000 TL hibe desteği sağlıyoruz.

Çocuk Fonu 2021-2022 döneminin yapısı, desteklediğimiz STK’lar ve yapacakları çalışmalara dair bilgilerin yer aldığı raporumuza buradan ulaşabilirsiniz.

Çocuk Fonu’nun 2021-2022 Döneminde Yapılan Başvurulara Dair Değerlendirme Metnimiz Yayınlandı

By | Çocuk Fonu

Çocukların ihtiyaçlarının giderilmesi ve haklarının tesis edilmesi için 0-15 yaş arası çocuklarla çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini ve kurumsal gelişimlerini desteklemek amacıyla Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonunun 2021-2022 döneminin başvuru ve seçim süreçleri tamamlandı.

STK’ların bu süreçte öne çıkan ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla Fonun bu dönemi için yapılan başvuruların yoğunlaştığı konulara, başvuru yapan kuruluşların genel durumu ve ihtiyaçlarına dair değerlendirmelerimizin yer aldığı açıklama metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği ile Çocuğun Sesi Ortaklık Ağı Projesini Konuştuk

By | Çocuk Fonu

2008 yılından beri engelli bireylerin karşılaştığı hak ihlallerinin giderilmesi üzerine çalışmalar yapan Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD), bu çerçevede 2015 yılından beri engelli çocuklarının sorunlarını görünür kılmak ve engelli çocukların katılım hakkını desteklemek amacıyla faaliyetler yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle bireysel ve kurumsal bağışçıların finansal desteği ile hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu’nun 2021 döneminde TOHAD, Çocuğun Sesi Ortaklık Ağı – Çocuk Bakışıyla İnsan Hakları projesini hayata geçirecek. TOHAD proje kapsamında en az %30’u engelli ve dezavantajlı gruplardan oluşacak 30 çocuk ile Boğaziçi Üniversitesi’nde 5 gün sürecek 2 ayrı kış okulu düzenleyecek. Kış okulu kapsamında düzenlenecek atölyelerde buluşacak olan çocuklar yaratıcı drama ve felsefe gibi eğitimlerin yanı sıra ev, sokak ve mahalle gibi çevrelerde yaşadıkları sorunları ve güncel insan hakları konularını tartışacak. Projenin ikinci ayağında ise atölyeye katılan çocuklar en az 6 farklı okulu ziyaret ederek, edindikleri bilgi ve deneyimleri akranlarına aktaracak.

TOHAD Yönetim Kurulu üyesi İdil Seda Ak ile yaptığımız röportajda, Türkiye’de engelli çocukların ve bakımverenlerinin karşılaştıkları zorlukları, Engelliler için Dilekçe internet sitesi üzerinden sağladıkları hizmetleri ve proje kapsamında yürütecekleri çalışmaları konuştuk.

Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği, Çocuk Fonu kapsamında vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

TOHAD kurulduğu 2008 yılından bugüne engelli bireylerin hak ihlalleri üzerine çalışmalar yürütüyor. 2015 yılından bu yana ise çocuklar özelinde de çalışmalar yürütmekte. Bu bağlamda engelli çocuklarının sorunlarını görünür kılmak ve engelli çocukların katılım hakkını desteklemek için çalışmalar yapıyoruz.

TOHAD, alanda çalışan sivil toplum örgütlerine (engellik, çocuk, kadın, mültecilik vb.) engelli hakları üzerine eğitimler veriyor, gençlere yönelik ayrımcılık ve engelli hakları özelinde sivil toplum akademisi düzenliyor, engelli hakları (eğitim, sağlık, erişilebilirlik, istihdam, rehabilitasyon/habilitasyon ve şiddet) üzerine izleme ve raporlama çalışmaları yürütüyor, hak ihlallerine yönelik idari ve hukuki başvuru süreçlerini yürütüyor. 2016 yılında Engelli Çocuk Hakları Ağı’nı (EÇHA) kuran kurucu üyelerden biri olan TOHAD, aynı zamanda EÇHA kapsamında engelli çocuk öz savunucu grubunun kurulmasını sağlayarak çocukların hakları bakımından güçlenmesi için çalışmalar yapıyor. TOHAD ayrıca, 2016 yılından itibaren Çocuğa Karşı Şiddeti Önleme Ortaklık Ağı yönetim kurulu üyesi. Bu ağ içerisindeki STK’ların engelli hakları ve engelli çocuklara yönelik şiddet konularında bilgilenmelerine destek oluyor.

Yakın zamanda 2020 Engelli Hakları İzleme Raporunu yayınladınız. Raporun içeriğinden bahsedebilir misiniz? Türkiye’de engelli çocukların ve bakım verenlerinin en sık karşılaştığı zorluklar neler? Bu zorluklar ile mücadelede STK’ların ve kamu kurumlarının rolü nedir? 

Hrant Dink Vakfı’nın desteği ile yürüttüğümüz 2020 tarihli Engelli Hakları İzleme Çalışması kapsamında, engellilerin maruz kaldığı fiziksel-cinsel şiddet, kötü muamele ve istismar olaylarının yanı sıra, engellilerin bağımsız yaşam, toplum yaşamına dâhil olma ve sosyal korunma haklarından ne derece yararlandıkları ve kendilerine sağlanan hizmetlerin kalite ve yaygınlığı araştırıldı. Engelli bireyler her ne kadar yasalar önünde eşit olarak görülse de fiili duruma bakıldığında hayatın pek çok alanında ayrımcılığın ve kendilerini hayata katılımdan mahrum bırakan eksikliklerin var olduğunu görmekteyiz. Fiziksel-cinsel şiddetten mevzuatın eksik yönlerine ve uygulanmasındaki sıkıntılara, kişisel hareketlilik ve rehabilitasyon haklarına kadar yaşam standartlarının kötü etkilendiğini araştırmamızda gördük. Hem devlet hem de toplum nezdindeki sağlamcı bakış açısının da sorunların temelini oluşturduğu araştırmamızın önemli bulgularından birisi. Türkiye’deki kurum ve kuruluşların, Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi ’nin ve 5378 Sayılı Engelliler Hakkında Kanun hükümlerinin bir gereği olarak engelli bireyleri bir hak öznesi olarak benimsemesi sağlanmalı. Bu amaca ulaşmak, konuyu ana akımlaştırmak, sorunları sahiplenmek ve farkındalığı artırmak için sivil toplum kuruluşlarının (STK) ve kamu kurumlarının çalışmaları mevcut olmakla birlikte, hak öznesi olma bilincini geliştirmek için daha fazla işbirliğine ihtiyaç duyuyoruz. 

Engelli Hakları Savunuculuk Bilgilendirme Modül projesi kapsamında Engelliler İçin Dilekçe internet sitesini hayata geçirdiniz. Bu internet sitesinin kapsamından ve engelli bireylere sağladığı desteklerden bahseder misiniz? 

Engelli Hakları Savunuculuk Bilgilendirme Modül projesi, engelliler konusunda faaliyet gösteren STK’lara ve hak mağduriyeti yaşayan engellilere haklara nasıl erişebilecekleri konusunda bilgilendirme olanağı sağlayan, internet ortamında yarı interaktif bir internet sayfası projesi. Bu proje, söz konusu özelliği ile alanında bir ilk niteliğinde. Engelli hakları, engellilere yönelik ayrımcılık kavramı gibi temel bilgiler ve engelli hakları mevzuatına erişim yöntemleri, engellilerin haklarının kazanımı için STK’ların kullanacağı savunuculuk yöntemleri, bu yöntemlerin kullanılmasındaki koşul, usül ve takip yöntemleri sitemizde yer alıyor. İnternet sayfasında savunuculuk, bilgi edinme ve idari başvuruları, kamu denetçiliği kurumuna başvuru, idare mahkemelerine başvuru ve (özellikle ayrımcılık başta gelmek üzere) kamu suçlarında savcılığa başvuru yöntemleri ele alınıyor.

Vakfımızın sağladığı  hibe desteği Çocuğun Sesi Ortaklık Ağı projesini hayata geçireceksiniz. Bu proje fikri nasıl ortaya çıktı? Proje kapsamında ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

​Projemiz, TOHAD ve Boğaziçi Üniversitesi ekibi ile 5 aylık bir süre için planlandı. Ekip üyelerimiz Zeynep Erdiller Yatmaz, Seran Demiral, İdil Seda Ak, Ersoy Erdemir ve Serpil Açıkalın. Projemiz üç aşamadan oluşuyor, bunlar:

  1. Çocuk alanında çalışan STK’lar ve kamu kurumları ile görüşerek onlarla temasta olan çocuklarla iletişime geçmek ve bu çocuklarla hak odaklı görüşmeler yapmak. Bu çalışmanın amacı çocuk hakları denildiğinde çocukların aklına gelenleri öğrenmek, onların bu konudaki gündemini anlamak ve bir sonraki aşamada düzenleyeceğimiz kış okulunun içeriğini belirleyebilmek. 
  2. İkinci aşamada 7-16 yaş grubuna giren ortalama 30 çocuğun katılımcı bir perspektifle iki ayrı grup halinde belirleyeceğimiz mekanda kış okuluna katılması hedefleniyor. Proje kapsamında en az %30 oranında engelli veya mülteci çocukların da dahil edilmesi planlanıyor. Kış okulu dahilinde hem öğrenme hem de tartışma zemininde buluşan çocuklar, yaratıcı drama ve felsefe gibi eğitimlerin yanı sıra düzenlenecek atölye oturumlarında ev, sokak ve mahalle gibi çevrelerde yaşadıkları sorunları ve güncel insan hakları konularını tartışacaklar. 
  3. Projenin üçüncü aşamasında; kış okuluna katılan çocuklar, bu yoğun etkileşim süreci sonunda öğrendiklerini, bilgi ve deneyimlerini diğer okullarda yayma faaliyetleri yürütecekler. Böylece projenin daha geniş çocuk çevrelerine ulaşmasını sağlayacaklar. Bu öğrenilen ve paylaşılan deneyimler, farklı okullar ile kurulan bağlantılarla diğer öğrencilere bizzat çocuklar tarafından aktarılacak. Hazırlanan videoların sosyal medya platformlarından da paylaşılarak bu alanda toplumsal farkındalığın artırılması  planlanıyor. 

Bu proje, 2020 senesinde Boğaziçi Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen ve çocuk katılımının ve hak temelli savunuculuğun somut anlamda hayata geçirilmesini hedefleyen projenin daha kapsamlı bir hale getirilmesi, sürdürülebilirliğinin ve yaygınlaştırılmasının sağlanması amacıyla  ortaya çıktı. Burada öncelikli hedefimiz, “çocuktan çocuğa” bir ortaklık ağının oluşturulması, farklı çocukluk deneyimleri ışığında çocuk haklarının güncel hayattaki karşılığının paylaşılması ve çocukların hayatlarıyla ilgili söz hakkı olan öznelere dönüşümünün desteklenmesi. Aslında projemizin ilhamı yine çocukların talebine dayanıyor. 2018 Aralık ayında Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen Çocuğun İnsan Hakları etkinliği esnasında katılımcı çocukların çocukluk meselesinde “neden hep yetişkinlerin konuştuğunu” sorgulaması ve “başka çocuklarla” iletişim kurmak, onların deneyiminden yararlanmak arzusunu dile getirmeleri neticesinde, çocuk hakları ve çocukların katılım hakkı konusunda sürekliliği olan ve yaygınlaştırılmasının kıymetli olduğu bir çalışma hazırlamamız gerektiğine karar verip, bu yola koyulduk. Şimdiyse hak temelli atölyeler, ilgili konularda eleştirel düşünmeyi destekleyici uygulamalar, çocukların yaratıcılığıyla şekillenecek ve onların yaratıcılığını ortaya çıkaran etkinlikler ile bu çalışmaları genişletmeyi amaçlıyoruz.

Proje kapsamında öncelikle STK’lar aracılığıyla farklı semtlerden, engelli ve mülteci grupları kapsayacak şekilde bir planlamayla çeşitli çocuklara ulaşarak; onların arzularını, meselelerini ve ilgi duydukları konular bağlamındaki düşüncelerini öğrenmek niyetindeyiz. Ardından çocukların taleplerine ve yaratıcılıklarına bağlı olarak, onlarla birlikte düzenleyeceğimiz Kış Okulu faaliyeti için etkinlik içerikleri hazırlayacağız. Bu aşamada yaratıcı drama, çocuklarla felsefe gibi branşlarda uzmanlığı olan yetişkin ekibimiz çocuklarla birlikte içerik geliştirecek ve nihayetinde iki farklı yaş grubuyla Kış Okulu düzenleyecek. Sonraki aşamada ise çocukların liderliğinde çocuk katılımının yaygınlaşması için çocukların okul ve diğer çeşitli kurumlarda atölyeler gerçekleştirmesi, kendi seçtikleri araçlar ve uygun buldukları yöntemlerle başka çocuklarla iletişime geçerek Kış Okulu’nda çocuk haklarının güncel hayatta karşılık bulması ve hak temelli savunuculuk konularında edindikleri deneyimleri paylaşmalarını desteklemek hedefleniyor.

Projenin daha geniş çocuk çevrelerine ulaşması amacıyla eğitimlere katılan çocuklar, bu süreçte edindikleri bilgileri farklı okullardan ve kurumlardan çocuklarla paylaşacak. Projenin yaygınlaştırılması için bu yöntemi tercih etme nedeniniz nedir? Bu yöntemin nasıl bir etki yaratmasını bekliyorsunuz? 

Çocuk katılımının öznesinin bizzat çocuk olması çok önemli. Bizim bu ortaklık ağının kurulmasındaki rolümüz kolaylaştırıcılık, sorumluluğumuz ise çocuğun üstün yararının sağlanması için elimizdeki araçların kullanımı. Biz projenin başlangıcından sonuna kadar çocuklarla birlikte yürütücülük faaliyetimize devam edeceğiz fakat çocukların kendi haklarını birbirleriyle konuşmalarını sağlamak  esas amacımız. Dolayısıyla projenin yaygınlaştırma aşamasını tamamen çocuk liderliğine, onların inisiyatifine bırakmak istedik. Kış Okuluna katılacak 30 çocuğun çocuk hakları konusundaki bilgi ve deneyimlerine dair farkındalık kazanmalarının yanı sıra, kendine güven ve inisiyatif alma gibi alanlarda belirgin değişimler göstermesini bekliyoruz. Çocukların aktif uygulayıcılar olmasının ve çocuk katılımı konusunda etkin bireylere dönüşümlerinin ancak bu şekilde mümkün olacağı düşüncesindeyiz. Projenin dolaylı faydalanıcısı olacak çocuklarda, yani Kış Okulu’na katılan 30 çocuğun deneyimlerini paylaşmak amacıyla ulaşacağı, yaygınlaştıracağı diğer çocuklarda ise çocuk hakları konusunda bilgi ve farkındalık alanlarında değişim bekliyoruz. Çocuk haklarının insan hakları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve çocuk haklarının kendi hayatlarındaki somut yansımalarını görmeleri ve ayrıca bu konuda talepkâr olmaları konusunda cesaretlendirilmeleri projenin bu grup için amaçladığı değişimler arasında yer alıyor. Böylece ilerleyen senelerde çocuklar arası bir iletişim ve güçlendirme ağı üretme olanağından  söz etmek mümkün olacak. Çocuklar yaşları büyüdükçe bu ağda sorumluluk alabilir, kendilerinden daha küçük çocuklara deneyimlerini aktarabilir ve çocuktan çocuğa bir ağın inşası bu sayede gerçekleştirilebilir.

 

Bilim Kahramanları Derneği Kızlar Bilimle Buluşuyor Projesinin 4. Fazına Başladı

By | Çocuk Fonu

Bilim Kahramanları Derneği (Bilim Kahramanları), bilimsel düşünce ve bilimsel farkındalığın toplumun her kesiminde yayılması ve teşvik edilmesi amacıyla çalışmalar yapıyor, çocukların ve gençlerin erken yaşta bilimle buluşmalarını sağlıyor. Çoçuk Fonu’nun 2021 döneminde Turkey Mozaik Foundation eş finansmanıyla hibe desteği sağladığımız Bilim Kahramanları, uluslararası bir program olan Minik Bilim Kahramanları Buluşuyor (FIRST LEGO League Jr) kapsamında Kızlar Bilimle Buluşuyor projesinin 4. dönemini hayata geçirecek. Projenin bu fazında dernek, kız çocuklarının bilim, teknoloji, matematik ve mühendislik becerileri (STEM) kazanması; kodlama, proje geliştirme, takım çalışması, sunum yapma gibi alanlarda deneyim elde etmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalıklarının arttırılması için faaliyetler yürütecek. 

Bilim Kahramanları Derneği Proje Koordinatörü Özlem Özel ile yaptığımız röportajda; Kızlar Bilimle Buluşuyor projesinin 4. fazında gerçekleştirecekleri faaliyetleri, projenin sürdürülebilirliğinin  önemini ve beraber çalıştıkları kız çocuklarının yaşadığı dönüşümü konuştuk. 

Yapılan çalışmaların devamlılığını sağlayabilmenin ve etkisini arttırmanın STK’lar açısından oldukça önemli bir ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Bilim Kahramanları olarak Vakfımızın desteğiyle 2018 yılından beri devam ettirdiğiniz Kızlar Bilimle Buluşuyor projesi bu anlamda sürdürülebilirlik açısından önemli bir örnek. Bu süreçteki deneyimlerinizden de yola çıkarak projeye uzun dönem devam edebilmenin katkılarını ve bu devamlılığı sağlamak için faydalanıcılar ve destekçilerle kurduğunuz ilişkinin öne çıkan noktalarını paylaşır mısınız?

Bilim Kahramanları Derneği olarak Sivil Toplum için Destek Vakfı’nın Çocuk Fonu ile desteklenen Kızlar Bilimle Buluşuyor projemizle 3 yıldır Türkiye’nin farklı şehirlerinde yaşayan ve devlet okullarında eğitim gören kız çocuklarını STEM uygulamaları ile buluşturuyoruz. Fon desteği ile 3 yılda toplam 20 şehirden 52 takıma, 309 çocuğa ve 100 öğretmene ulaştık.

Kızlar Bilimle Buluşuyor projemizi ilk kez 2018 yılında hayata geçirdik. Proje ile kız çocuklarının Minik Bilim Kahramanları Buluşuyor adıyla yürüttüğümüz FIRST LEGO League Explore programına katılmasını destekliyoruz. Projenin ilk fazında 12 kız takımını destekledik. Projenin 2. fazında, 20 takım desteğinin yanı sıra, Bahçeşehir Üniversitesi BAUSTEM Merkezi işbirliğinde öğretmen ve öğrenci görüşmeleri ve ölçek uygulaması  ile etki raporu hazırladık. Etki raporunun sonuçlarına göre, öğrenciler STEM alanlarına ilgileri başta olmak üzere STEM kimliği, STEM anlayışları ve STEM kariyerlerine olan ilgilerini geliştirme imkanı buldular. Öğretmenler ise aldıkları eğitimlerden sonra sınıf yönetimine daha az zaman harcadıklarını ve özellikle programla ilişkilendirilebilecek uygulamaları daha çok gerçekleştirdiklerini belirttiler.

2. fazda takım çıkartan devlet okullarının %50’sinin projenin 3. fazında da devamlılık gösterdiği ve verilerin toplandığı koç ve danışmanların %55’nin aynı kişilerden oluştuğunu gördük. Böylece, projemizin 3. fazının desteklenmesi ile katılımcı devlet okullarının sürdürülebilirliği güçlendirilmiş oldu. İlk başvurularında temel malzemeleri fonlanan devlet okullarının, gelecek yıllarda yaptıkları başvurularda giderlerinin azalması, desteklenme oranlarını yani katılım devamlılığını arttırdı.

Projenin 3. fazında daha önceki fazlarda yer alan öğretmenlerden de aldığımız geri bildirimler sonrasında, projeye öğretmen eğitimi ekledik. Takım koçlarına (öğretmenlere) yönelik proje detaylarına, programın uygulama süreçlerine, programın kazanımlarına ve  genel süreçlere ilişkin bilgilendirme toplantısı, takım koç ve danışmanlarının alandaki yetkinliklerini ve farkındalıklarını arttırmaya yönelik robotik, kodlama, proje yönetimi, STEM uygulamaları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konulu katılımcı metotlar içeren çevrimiçi eğitimler düzenledik.

STEM uygulamalarının yaygınlaştırılması, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi ve eğitimle değişimin gerçekleşebilmesi için sürdürülebilirliğin çok önemli olduğunun farkındayız. Bu sebeple her yeni başvurumuzda kapasitemizi genişletmeye ve kazandığımız tecrübeler ile uygulamalarımızı geliştirmeye çalışıyoruz. Amacımız daha fazla kız çocuğuna, daha etkili şekilde erişebilmek. Bu amaç doğrultusunda, yıllar içerisinde projemizin içeriklerini geliştirdik, öğretmen eğitimleri ekledik, nitel ve nicel yöntemler kullanarak projemizin etkisini ölçüp, raporladık. Her yıl benzer devlet okullarının ya da koçlarının başvurusu ile bilimsel farkındalık konusunda tecrübe kazanan ve tecrübe kazandıkça daha etkili eğitimler veren öğretmenlerimizi desteklemeye ve projemizin etkisini artırmaya çalışıyoruz. 

Projenin 4. fazına başvurmamızın en önemli sebebi; önceki yıllarda  ortaya çıkan etkinin sürdürülebilirliğini sağlamak oldu. Devamlılığı sağlarken uyguladığımız adımların esas amaçları, daha fazla kız takımını bilim ve mühendislik alanları ile ilgilenmeleri konusunda teşvik etmek, fırsat eşitliği ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin savunuculuğunu devam ettirmek. Aynı zamanda, sahada edindiğimiz tecrübeler ile projemize kız takımı eğitimleri, STEM seti hazırlığı ve dağıtımı ile görünürlüğün, bilinirliğin arttırılması adına dijital gazete hazırlanması gibi adımlar ekleyerek projenin çocuklar üzerindeki etkisini ve  niteliğini artırmayı hedefliyoruz..

Bilim Kahramanları Derneği olarak yürüttüğümüz uluslararası ve ulusal proje ve programlarda devlet okullarını destekliyoruz. %30’luk bir payı desteklediğimiz devlet okullarına ayırıyoruz. Bu sayede fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Tahmin edebileceğiniz üzere kız takımlarının STEM kariyerlerine ilgi duymaları, dijital becerilerini geliştirmeleri ve geleceğin liderleri arasında yer alabilmeleri sürdürülebilir projelerle mümkün kılınabiliyor. Bu sebeple Kızlar Bilimle Buluşuyor projesinin yeri bizim için çok ayrı.

Her yılın sonunda proje kapsamında bir araya geldiğimiz kız çocuklarının ve takım koçlarının geri bildirimleri ve hikayelerini siz değerli bağışçılarımız ve dernek iletişim ağımız ile paylaşarak projenin görünürlüğünü arttırmaya ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Yarattığımız etkiyi çoğaltmaya dair gayretimizi görüp, bu yolculukta yıllardır bizimle birlikte yürümeniz gerçekten çok kıymetli. 4. yılımızda, daha fazla kız çocuğuna ulaşma, eğitimde fırsat eşitliğini destekleme ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılmasına katkı sağlama fırsatını bize sağladığınız için   Sivil Toplum için Destek Vakfı’na, Turkey Mozaik Foundation’a ve tüm  bağışçılarına çok teşekkür ediyoruz.

Kızlar Bilimle Buluşuyor projesinin önceki dönemlerini de göz önüne aldığınızda; desteklediğiniz takımlardaki kız çocukları, STEM kavramı ve bu alana dahil olan meslek grupları hakkında ne kadar bilgiye sahipti? Geçmiş dönem çalışmalarınıza baktığınızda beraber çalışma yürüttüğünüz kız çocuklarının bu anlamda nasıl bir dönüşüm yaşadığını gözlemliyorsunuz?

Her sezon tamamlandıktan sonra programa katılan kız takımlarından aldığımız geri bildirimlerde, yapılan desteğin sağladığı değişim etkisini ve bu etkinin kızlar üzerindeki değerini görme fırsatını yakaladık. Aynı zamanda projenin 2. fazı sonrasında Bahçeşehir Üniversitesi BAUSTEM Merkezi’nin desteği ile hazırlanan etki raporunda, yapılan ön ve son testler kıyaslandığında kız çocuklarının bilim, teknoloji ve mühendislik alanlarındaki kariyer olanaklarına olan ilgilerinin %6-%34 oranlarında artış gösterdiğini gördük. 

2. faz sonunda takım koçları ile iletişime geçerek, proje süresince edindikleri kazanımları, projeden memnuniyetleri ve deneyimlerini öğrenmek amacıyla takım üyelerinden ve kendilerinden geri bildirimler talep ettik. Geri bildirimler yazılı (teşekkür mektubu ve geri bildirim mektubu), görsel (video ve fotoğraf) ve farklı iletişim araçlarıyla (blog yazısı ve yerel haber sitelerinde çıkan demeçler) bizlere ulaştı. Bu bildirimler baz alınarak, kız çocuklarının kendilerine güvenlerinin arttığı, pes etmediklerinde başarıya ulaştıklarını gördükleri, ekip çalışmasından keyif aldıkları ve gelecek hayallerinin mühendislik ve pozitif bilim alanlarına yönelmek olduğunu açıkça gördük. Sezon teması kapsamında çevrelerine karşı daha duyarlı oldukları ve yaşamlarının ilerleyen kısımlarında engellilik alanında (sezon teması kapsamında) çalışmak istediklerini belirten takım üyeleri vardı. Geri bildirimler doğrultusunda, takım koç ve danışmanları ile idari kadro yetkilileri, çocukların gelişim gösterdiklerini, dahil oldukları süreçten birçok şey öğrendiklerini ve hayallerinin değiştiğini belirttiler.

Kız çocuklarının gelişimlerine olan inançlarının ve öz güvenlerinin arttığı ve STEM alanında, doğuştan gelen özelliklerin başarıları konusundaki belirleyiciliğine olan inançlarının azaldığı sonucuna hem kız çocuklarının geri bildirimlerden, hem etki raporu sonuçlarından hem de kendi deneyimlerimiz üzerinden ulaştık.

3. faz sonunda, kız çocuklarının ve  bir takım koçunun geri bildirimlerini sizlerle paylaşmayı çok isterim:

Sakarya’dan projeye katılım sağlayan bir kız çocuğu ‘’Festivale hazırlık sürecinde arkadaşlarımla beraber yeni bir şeyler yapmak, LEGO parçalarıyla hayal ettiğimiz parkı düzenlemek çok güzeldi. Bazen yaptıklarımız olmadı ve biz üzüldük. Ama yeniden yaptık. Bazen yaptığımız parçalar dağıldı. Her şeyi bozup yeniden yaptık. Ve sonunda başardık. Sunumlarımıza günlerce çalıştık. Annem ve babam da çok heyecanlıydı. İkisi de sunumumu ezberledi.‘’ diyerek yaşadığı süreci anlattı.

Kastamonu’dan programa katılan bir diğer kız çocuğu ‘’Bilim Harikaları takımının bir üyesiyim. Engelliler için yaptığımız bu proje bana çok iyi geldi. Büyüyünce mucit ya da bilim insanı olmayı düşünüyorum. Engelliler için bir yerler yapmayı düşünüyorum.’’ diyerek hayallerindeki değişimi paylaştı. 

Sakarya’dan bir kız çocuğu ise ‘’Köy okulu öğrencileri olarak bu çok gurur verici bir başarıydı.‘’ diyerek duygularını paylaştı.

İzmir’den takım koçu çocukların ve kendi deneyimini bizlerle şu şekilde paylaştı:Tamamı kızlardan oluşan bir takımla çalışmak gerçekten güzel bir deneyim. Haftalar ilerledikçe öğrencilerdeki değişimi gözlemledim. İlk başlarda yapmam diyen öğrenciler zamanla çok güzel ürünler çıkardı. Kendilerine güvenleri geldi. Her gün ne zaman çalışma yapacağız, Robotik-Kodlama yapacağız diye sorular artarak devam etti. Öğrenciler çalışmalara hevesle geliyor, LEGO’larla bir şeyler tasarlayınca mutlu oluyorlardı. Özellikle mühendislik defterine çizim yapmayı çok seviyorlar ve daha sonra LEGO’larla hayallerindeki tasarımı gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bu öğrencilerin hayal gücünün gelişmesine katkı sağlıyor. Ayrıca takım çalışması birbirlerinin ufuklarını açıyor. Herkes tasarımı bir tık daha üst noktaya taşıyor. Özellikle festival günü çok farklı oluyor. Birilerinin  karşında konuşmak, yaptıklarını anlatmak onları çok mutlu ediyor. Başkalarından takdir görmek sonraki çalışmalar için onlara en büyük destek. Aslında bu süreç iletişim, takım çalışması, özgüven, yaratıcılık ve kodlama becerilerinin gelişmesine çok büyük katkı sağlıyor. Öğrencilerin meslek tercihlerinde büyük değişimler oldu. 2. sınıf olan öğrencilerimden biri büyünce mucit olmak istiyorum diyerek süreçlerini aktardı.”

Son olarak, 2. fazın sonunda hazırlamış olduğumuz Etki Raporu’nu incelemek için internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz.

Vakfımızın sağladığı hibe desteği ile Kızlar Bilimle Buluşuyor projesinin 4. dönemini hayata geçireceksiniz. Projenin bu döneminde ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Kızlar Bilimle Buluşuyor Projesinin 4. fazı ile şimdiye kadar oluşturduğumuz tüm etkinin sürdürülebilirliğini sağlamanın yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliği temalı kız takımı eğitimleri, kız çocuklarına aynı temada (toplumsal cinsiyet eşitliği ve STEM temalı) malzeme seti hazırlığı ve dağıtımı, görünürlüğün ve bilinirliğin arttırılması için dijital gazete hazırlanması ve ölçme – değerlendirme çalışmaları için etki raporu hazırlanması gibi hedeflerimizi gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Öncelikle 20 kız takımının programa katılımı destekleyeceğiz. Takım koç ve danışmanlarını programın uygulama süreçleri, çocukların tarafındaki kazanımlar ve süreçlere dair   bilgilendireceğiz. Sezon temasına uygun keşif setlerinin gönderimini sağlayacağız. Daha önceki fazlarda takımlar için alınan tabletler ve robot setlerini de düzenleyerek, eksikleri tamamlayıp takımlara iletileceğiz. 

Bu senenin teması “CARGO CONNECT” olacak. Türkçe’de “Bir Kargonun Yolculuğu” olarak çocuklarla buluşturduğumuz Minik Bilim Kahramanları Buluşuyor programında kız takımları lojistik ve taşımacılık üzerine araştırmalar yapacak; kargoların nasıl taşındığını, nasıl ayrıştırıldığı ve teslimat noktalarına güvenli nasıl aktarıldığını keşfederek bu alanlardaki farklı sorunlara çözüm üreten proje fikirleri geliştirecekler. Takımlar, proje kapsamında göndereceğimiz Keşif Seti’ndeki LEGO parçalarından bir proje model oluşturacak, aynı zamanda hazırladıkları modellerine “LEGO Education” robot setlerini kullanarak hareketli bir parça da ekleyerek, kodlama becerilerini de geliştirecek. Bu süreçte farklı disiplinlerden uzmanlarla görüşme yapmaları için kızları teşvik etmeyi ve çevrelerinden proje geliştirme sürecinde destek almaları konusunda onları yönlendirmeyi planlıyoruz. Bu sayede, sorunlara çözüm ararken daha bütüncül ve disiplinler arası düşünmenin önemini kavramalarını bekliyoruz. Yapılacak çevrimiçi sezon toplantıları ile takımların sorularını yanıtlayacak ve tüm program boyunca e-posta ve telefon yoluyla uygulama süreçlerini takip ederek takımları, koç ve  danışmanları  her adımda destekleyeceğiz.

Projenin geçen yıllardaki uygulamalarına ek olarak, kız çocuklarının mühendislik ve temel bilim alanlarına ilgilerinin ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki farkındalıklarının artırılması için STEM alanında aktif çalışan bir uzman yardımı ile Kızlar Bilimle Buluşuyor Seti hazırlamayı ve bu setleri kız çocuklarına göndermeyi planlıyoruz. Bu setin içerisine, ilham verici iletişim malzemelerini (ilham verici hikâye kartları vb.) dahil etmeyi planladık. STEM seti tanıtımı ve kız çocuklarına cinsiyet eşitliği, ayrımcılık ve çocuklara toplumsal cinsiyet eşitliği alanlarında farkındalık kazandırabilmek için tek seferlik atölyeler gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Kız çocuklarının desteklenmesi sürecinde hem sezon teması ile ilişkili hem de STEM alanında kariyer yapan kadınların ilham verici hikayelerini kız çocuklarıyla buluşturabileceğimiz etkinliklerin de projeye dahil edilmesini planlıyoruz. 

Projenin son aşamasında ise takımlar, kendi yaşadıkları şehirde ya da yakın kentlerde gerçekleşecek festivallere katılım sağlayabilecek, çalışmalarını akranları,  bağımsız gözlemciler ve gönüllülerle paylaşabilecekler. Yarım gün süren festivallerde keyifli etkinliklere katılım sağlayacak çocuklar festival sonunda bireysel olarak madalya; takım olarak ise en güçlü oldukları alanlardan birinde (hareketli model, proje ya da takım çalışması) ödül alacaklar. 

Yapılan çalışmaların görünürlüğünün ve bilinirliğinin arttırılması için proje sonunda kız çocuklarının ve öğretmenlerinin de katılımıyla bir dijital gazete hazırlamayı hedefliyoruz. Belirlenecek format doğrultusunda STEM çalışmalarına katılan kız çocuklarını tanıyacağımız ve takım olarak yürüttükleri çalışmaları (projeler, kodlama ve öz değerler) takip edebileceğimiz bir yayın olmasını planlıyoruz. Bu kataloğu alanda çalışan STK’lar, destekçilerimiz ve gönüllülerimizle de paylaşarak hem farkındalık yaratmayı hem de proje sonunda ortaya çıkacak bilgi ve deneyimlerin yaygınlaşmasını amaçlıyoruz. 

 Son olarak, 2. faz sonunda hazırladığımız, kız çocuklarının, takım koç ve danışmanlarının proje tamamlandıktan sonra STEM alanındaki tecrübelerinin değişimine dair etki raporuna benzer bir rapor hazırlayacağız. Ayrıca, kız çocuklarından ve takımlara rehberlik eden öğretmenlerden etkinlik sonundan yazılı ya da görsel geri bildirim alarak faz sonu raporumuzu hazırlayıp  Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation’a ileteceğiz. 

 Projenin bu döneminde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda kız çocuklarının farkındalığını arttırmak için  atölye ve etkinlikler düzenlemeyi planlıyorsunuz. Bu çalışmayı projeye dahil etmenizin nedeninden ve bu kapsamda yapacaklarınızdan bahseder misiniz?

UNICEF’in 2020 yılında gelişmekte olan ülkelerdeki kız çocuklarını, STEM alanında destekleme çalışmalarının sonuçlarından yararlanarak hazırladığı raporda (Towards an Equal Future: Reimagining Girls’ Education Through STEM) kız çocuklarının STEM uygulamalarına erişimlerinin gelecekte toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitimde fırsat eşitliği, ekonomi ve teknoloji alanlarında büyük gelişmeler sağlayacağı belirtiliyor. Ancak mevcut durumda da kızların her ne kadar STEM konularında daha iyi performans gösterseler de erkeklere göre STEM işgücü alanında yetersiz temsil edildiğinin altı çizilerek, önemli bir yetenek ve insan potansiyeli kaybı yaşandığı vurgulanıyor. Ayrıca COVID-19 kaynaklı okul kapanışları ve karantinaların kız çocuklarını daha çok etkilediği de paylaşılıyor.

 Kız çocuklarının STEM uygulamalarında geride kalmalarının nedenlerine baktığımızda da iki sebep öne çıkıyor. Birincisi yoksulluk, yani eğitim araçlarına erişimde yaşadıkları kısıtlılık. Diğeri ise, toplumsal cinsiyet rollerinin kız çocukları üzerinde bıraktığı etki. Bu iki sebebin etkilerini en aza indirgemek için çalışmalar yürütüyoruz. 

STEM uygulamalarının yaygınlaştırılması, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi ve

eğitimle değişimin gerçekleşebilmesi için sürdürülebilirliğin yeri çok ayrı. Bu sebeple her yeni başvurumuzda kapasitemizi genişletmeye ve kazandığımız tecrübeler ile uygulamalarımızı geliştirmeye çalışıyoruz. Daha fazla çocuğa, daha etkili şekilde erişebilmek için yıllar içerisinde projemizin içeriklerini geliştirdik, öğretmen eğitimleri ekledik, nitel ve nicel yöntemler kullanarak projemizin etkisini ölçüp, raporladık. Her yıl benzer devlet okulları ya da koçların başvurusu ile bilimsel farkındalık konusunda tecrübe kazanan ve tecrübe kazandıkça daha etkili eğitimler veren öğretmenlerimizi desteklemeye ve projemizin etkisini geliştirmeye çalışıyoruz. Bu yıl toplumsal cinsiyet eşitliği temalı atölyeler ve set gönderimlerini projemize dahil etmemizin sebebi, kız çocuklarında yarattığımız farkındalığı güçlendirmek ve toplumsal cinsiyetten bağımsız olarak STEM uygulamalarında başarılı olabileceklerine dair inançlarını arttırmak.

Görüldüğü üzere kız çocuklarının cinsiyete duyarlı STEM eğitimi almaları hem cinsiyete dayalı toplumsal kalıp yargıları ve cinsiyet normlarını ortadan kaldırmayı destekleyecek hem de kaliteli ve çağına uygun eğitime erişen kız çocukları gelecekte dijital dünya üzerine kurulu iş yaşamından ayrı tutulmayacak. Bildiğiniz üzere ülkemizdeki STEM uygulamaları sınırlı erişime ve düşük bir sürdürülebilirliğe sahip. Tüm bu sebepler ışığında, devlet okullarında okuyan ve kızlardan oluşan takımların desteklenmesini, kız çocuklarının STEM uygulamaları ile buluşturulmasını ve bu çalışmaların sürdürülebilirliğini önemsiyor ve destekliyoruz. 

Sonuç olarak projenin bu döneminde daha fazla kız takımını bilim ve mühendislik alanları ile ilgilenmeleri konusunda teşvik etmeyi ve aynı zamanda fırsat eşitliği ve toplumsal cinsiyet eşitliği savunuculuğunu devam ettirmeyi amaçlıyoruz. Son olarak proje kapsamında, geçmiş dönemlerde sahada edindiğimiz tecrüber ile kız takımlarının eğitimi, STEM seti hazırlığı ve dağıtımı ile projenin çocuklar üzerindeki etkisini ve projenin niteliğini arttırmayı amaçlıyoruz.