All Posts By

Sivil Toplum için Destek Vakfı

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu’nun 2024 Döneminde Desteklenecek STK’lar Belirlendi

By | Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu

Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini ve kapasite güçlendirme faaliyetlerini desteklemek amacıyla Bir Adım Var Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation işbirliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fonu’nun 2024 döneminde desteklenecek STK’lar belirlendi. Fon kapsamında üç STK’ya toplam 2.100.000 TL hibe desteği sağlayacağız.

Desteklenen STK’lar ve çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bilgileri aşağıda görebilirsiniz:

Çember Sivil İnisiyatif Derneği, (Fortuna Kadın Ağı Projesi, 700.000 TL), Eskişehir
Çember Sivil İnisiyatif Derneği (ÇemberDE), afet ve kadın çalışmaları başta olmak üzere tüm hak alanlarında sivil örgütlenmeleri desteklemek amacıyla çalışmalarını yürütüyor. ÇemberDE, sağladığımız 700.000 TL hibe desteğiyle “Fortuna Kadın Ağı” projesini hayata geçirecektir.

Bu proje kapsamında ÇemberDE, Adıyaman Belediyesi Kadın Hizmetleri çalışanlarının ve Adıyaman Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyelerinin toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve kadın güçlenmesi konularındaki kapasitelerini güçlendirmek amacıyla eğitimler düzenleyecektir. Ayrıca, yerel STK’ların kadın çalışanlarının iş birliği, ağ oluşturma kapasiteleri ve iyilik halleri desteklenerek kadın çalışanların kentteki etki alanlarının genişlemesine katkı sağlanacaktır. Adıyaman’da kadınların inisiyatif alma, çözüm üretme ve harekete geçme kapasitelerini artırmak ve katılım mekanizmalarını güçlendirmek amacıyla bir yerel kadın çalışmaları ağı oluşturulacaktır.

Kadına Özgürlük ve Eşitlik Derneği(Mahalle Elçisi Kadınlar Projesi, 700.000 TL), Adana
Kadın Özgürlük ve Eşitlik Derneği (KÖVED), ulusal ve uluslararası belgeler ışığında toplumsal cinsiyet eşitliği sağlayıncaya kadar, cinsiyete ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılığın giderilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla çalışmalarını yürütüyor. KÖVED, sağladığımız 700.000 TL hibe desteğiyle “Mahalle Elçisi Kadınlar” projesini hayata geçirecektir.

Projenin temelini oluşturan Adana Kadın Yaşam Merkezi (AKYM), dezavantajlı yedi mahallenin tam ortasında yer alıyor. KÖVED proje kapsamında, bu yedi mahallede yaşayan ve AKYM gelen yedi kadından oluşacak mahalle elçilerini belirleyecek. Elçilerin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilgi ve farkındalıklarını artırmak, iletişim ve örgütlenme becerilerini güçlendirmek hedefiyle farkındalık atölyeleri ve eğitimler düzenleyecektir. Elçiler edindikleri bilgi ve birikimleri, kendi takımlarını oluşturarak düzenleyecekleri bilgi paylaşım atölyeleri aracılığıyla yaygınlaştıracaktır. Son olarak, AKYM’nin bilinirliğinin artırılması ve daha fazla kadına ulaşması amacıyla proje tanıtım videosu hazırlanacaktır. Ayrıca etki değerlendirme çalışmaları yürütecek olan KÖVED, proje sonunda bir rapor yayımlayacaktır.

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Derneği, (TOCİKAD Akademi: Eşitlik için Güçlü Adımlar Projesi, 700.000 TL), Ankara
Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Derneği (TOCİKAD), toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları disiplininin görünürlüğünü artırarak yaygınlaşmasını ve güçlenmesini sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. TOCİKAD, sağladığımız 700.000 TL hibe desteğiyle “TOCİKAD Akademi: Eşitlik için Güçlü Adımlar” projesini hayata geçirecektir.

TOCİKAD proje kapsamında; toplumsal cinsiyet eşitliğinin kurumsal kültüre yerleşmesi ve bu alanda sürdürülebilir bir değişim sağlaması amacıyla yerel yönetimler, siyasi partiler, meslek odalar, sendikalar ve ilgili STK çalışanlarına yönelik çevrimiçi eğitimler düzenleyecektir. Dört ay boyunca tekrarlanacak olan eğitimler aracılığıyla 120 kişiye ulaşacak olan TOCİKAD, eğitime katılan kişiler aracılığıyla kamu hizmeti veren kurumlarda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinç ve farkındalığın artmasına, bu konudaki politika ve programların daha etkin bir şekilde uygulanmasına katkı sağlayacaktır.

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği ile Afet Sonrası Dönemde Çocuk Hakları Temelli Psikososyal Destek Çalışması Projesi Hakkında Konuştuk

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) çocuk haklarının korunması ve hayata geçirilmesi amacıyla, çocuk ihmali ve istismarı, çocuk işçiliği, ayrımcılık, çocuk katılımı, çocuk ve göç, engellilik ve eğitim alanlarında proje ve programlar yürütüyor. Mayıs 2019’da FİSA bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Merkezi ise Türkiye’de özellikle çocukların maruz kaldığı hak ihlallerinin görünür kılınmasına, bu ihlal alanlarıyla ilgili bütüncül ve hak temelli politikaların ve uygulamaların geliştirilmesine, bu süreçlere sivil toplumun ve çocukların katılımı ile müdahale becerilerinin güçlenmesine yönelik çalışmalar yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Afet Sonrası Dönemde Çocuk Hakları Temelli Psikososyal Destek Çalışması projesini hayata geçiriyor. Adıyaman’da yürütülen proje kapsamında; yaşanan depremlerin çocuklar üzerinde yarattığı travmatik etkiyi en aza indirmek amacıyla çalışmalar yürütülüyor. Aynı zamanda deprem sonrası çocuklara yönelik yapılan çalışmaları, hizmetleri, politikaları ve hak ihlallerini çocuk hakları odaklı izleyerek, raporlaştıracak amacıyla faaliyetler gerçekleştiriyor.

Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; derneğin çalışmaları, hibe kapsamında yürütülecek çalışmalar, afetler sonrası çocuklarla yapılacak çalışmalarda dikkat edilmesi konular ve derneğin gelecek dönem planları hakkında konuştuk.

Türkiye’de çocuk hakları alanında karşılaşılan zorluklar göz önüne aldığınızdan bahseder misiniz? FİSA olarak, bu sorunların çözümüne katkı sağlamak amacıyla ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?

Türkiye’de çocuk hakları alanında yaşanan sorunlar dünyada yaşanan küresel ve çoklu krizlerin yarattığı sorunlardan maalesef muaf değil, asla da dışında yer almıyor.

Çocuklar bir yandan küresel sorunların etkilerini yaşarken öte yandan da Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-politik, ekonomik, kültürel süreçlerin etkileri ile değişen yaşam pratiklerinin yarattığı algıdan kaynaklı sorunlarla karşı karşıya kalıyor.

Bütüncül, demokratik, çocuğu politik bir aktör ve hak sahibi özne olarak gören, özgürlüklerine saygı duyulan ve her türlü kriz durumlarında onları önceleyecek “hak temelli bir çocuk politikasının” eksikliği ve önemi son dönemlerde daha çok anlam kazanıyor. Çünkü her geçen gün çocukların maruz kaldığı hak ihlalleri, yaşadıkları şiddet, yaşamak zorunda kaldıkları derin yoksulluk, ayrımcılığa maruz kalarak ötekileştirilmeleri, değersizlik ve yok sayılmaları çocukların hayatlarını olumsuz etkiliyor, ciddi hak kayıplarına yol açıyor. Birçok çocuk önlenebilir nedenlerden dolayı yaşamını kaybediyor, birçok çocuk temel haklarına ve ihtiyaçlarına erişmek konusunda engellerle karşılaşıyor ve çok sayıda çocuk mutlu ve gelişimsel özelliklerinin ihtiyaçlarının karşılanabildiği yaşamları maalesef sürdüremiyor. Kısaca Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu bu şekilde değerlendirebiliriz. Bu çerçevede FİSA Çocuk Hakları Merkezi (FİSA ÇHM) olarak bu zor koşullarda çocukların yaşadıkları hak ihlallerini tespit etmeye, önlemeye, görünür kılmaya ve çözüm önerilerine vesile olacak model üretmeye yönelik çalışmalarımıza devam ediyoruz. Özellikle çocuk haklarının ve hak temelli yaklaşımın temel algısını oluşturan “çocuğun katılım hakkını” hayata geçirmeye yönelik planlamalar ve uygulamaları hayata geçirmeye çalışıyoruz. Zor zamanlardan geçerken çocukların seslerinin duyurulmasının ve maruz kaldıkları güçsüzleştirme politikalarının ortadan kaldırmasının yolunun, çocukların birer özne olarak yaşamın her alanına doğrudan katılımlarını sağlamak olduğunu düşünüyoruz. Potansiyellerini ortaya çıkarmak ve deneyimlerini çoğaltmak temel yaklaşım olarak benimsenmesi gerekiyor.

Bu çerçevede özellikle kriz durumlarında, çocukların yaşadıkları travmaların altına çizmeden psikososyal destek süreçlerini işletmek oldukça önemli. Çocukların güçlenerek yaşamlarının kurucu dinamikleri olmaları sağlanmalıdır. Yaşadıkları krizin olumsuz etkilerinden çıkarak seslerini ve ihtiyaçlarını duyurmanın yaşamlarının hızlı bir şekilde normalleşmesine önemli bir katkı sağladığını görüyoruz.

FİSA ÇHM olarak özellikle travmanın altını çizmeden sanat ve medya çalışmaları aracılığıyla psikososyal destek çalışmaları yapmaya; bunu çocuklarla beraber planlama, uygulama ve değerlendirmeye olanak yaratacak modeller geliştirerek sürdürülebilir olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra krizin yarattığı etkilerin düzenli izlenmesine ve raporlanmasına dair çalışmaların sıklıkla yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle yereldeki STK’lar, kişi ve kurumlarla birlikte yaşanan hak ihlallerinin izlenmesi ve raporlanması bu süreç içerisinde oldukça önemli.

Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Afet Sonrası Dönemde Çocuk Hakları Temelli Psikososyal Destek Çalışması projesini hayata geçiriyorsunuz. Projenin amacından ve yürüttüğünüz faaliyetlerden bahseder misiniz?

Saha çalışmasından önce yaptığımız tespitlerin ve öngörülerimizin ne kadar gerçek olduğunu uygulamalar sırasında görmüş olduk. Bu denli büyük bir afetin ardından çocukların seslerinin duyulmasının ihmal edileceğini, çok sayıda çocuğun temel hakları dahil olmak üzere haklarına erişme konusunda engelle karşılaşacağını, çocukların şiddet ve kötü muameleye maruz kalacağını tahmin ediyorduk. Gelinen aşamada bu konularda bazı iyileştirmeler gerçekleşmiş olsa da bunun yeterli olmadığını söyleyebiliriz. FİSA ÇHM olarak karşılaşacağımız tablonun bu olduğunu bilerek sahaya giderken hak temelli ve çocuk odaklı bir programın çocuklara çok iyi geleceğini bilerek gittik ve gerçekten de öyle oldu. Sahadaki en büyük etkilerimizden birisi, temas ettiğimiz yetişkinlerde ve kurumlarda çocuk algısında yarattığımız değişim oldu. Çalışmalarımızın her aşamasında çocukları merkeze alan ve katılımlarını sağlayan bir yaklaşım benimsedik. Başlangıçta bu yaklaşım yerel düzeyde tam olarak anlaşılmasa da zamanla çocuklardaki olumlu değişime tanık oldukça bunun neye hizmet ettiğini kavradılar. Tabii ki, yaptığımız tek şey çocuklar üzerinden değişim sağlamak değildi; aynı zamanda yerelde çocuklarla temas eden ve erişebileceğimiz tüm kişi ve kurumlara çocukları, çocuk haklarını, çocukların insan olduklarını ve neden onların seslerini duyurmaya ihtiyaç olduğunu anlatmamız oldu.

Günün sonunda dönüp geçen bir yıla bakınca hiç tanımadığımız bir ilde geniş bir ağa sahip olduk ve bu ağı hep çocukların desteklenmesi için kullanmaya çalıştık. Küçük bir ekip olarak büyük insani yardım örgütleri gibi belki binlerce çocuğa ulaşmadık ama eriştiğimiz çocuklarla derinlemesine temas kurma ve çalışma şansına sahip olduk. Ekibimizin küçük olmasından kaynaklı eksikliğimizi yereldeki örgütleri de işin içine dahil ederek, ekipten olmayan ama gönüllü çalışmalar yürütme konusunda istekli olan uzmanları sahaya getirerek kapatmaya çalıştık.

Diğer birçok STK’dan farklı olarak çocuklara yönelik destek çalışmalarının yanı sıra Adıyaman’da çocuk haklarının izlenmesi ve raporlanmasına yönelik de çalışarak hak ihlallerinin görünür olmasını sağladık. Hak ihlallerine yönelik çalışmalarımıza diğer örgütleri ve yereldeki demokratik kitle örgütlerini de dahil ederek kurumların gündemlerine çocuk haklarını almalarına vesile olduk.

Yaptığımız tüm çalışmalar, bu çalışmaların çıktıları, kriz ne kadar büyük olursa olsun çocuklarla çalışırken hak temelli bir yaklaşımın mümkün olabileceğine dair inancımızın devam etmesini sağladı.

Afet dönemlerinde birçok kuruluş ve kurum, çocuklarla çalışma konusunda istekli olsa da bu süreç bazen tartışmalara yol açabiliyor. Sizce afet sonrası çocuklarla yapılacak çalışmalarda hangi etik ve profesyonel yaklaşımlara öncelik verilmelidir? Bu konuda doğru bir yol izlemek için nasıl bir desteğe ihtiyaç duyulmaktadır?

Hem afet döneminde hem de afet dışı dönemlerde sivil örgütlenmelerin çocuklara yönelik çalışma motivasyonlarının hep daha yüksek olduğuna sahada şahit olduk. Söz konusu afet olunca ve afetlerden en çok etkilenen gruplar arasında çocuklar bulununca bu motivasyonun daha da arttığını görebiliyoruz. Çocuklarla çalışma yapmadan önce hatta planlamadan önce üzerinde ciddiyetle durulması gereken hususlar var: Öncelikli söz konusu çalışmanın neden yapılmak istendiği başlamadan önce sorulması gereken bir etik sorudur. Bu sorunun cevabının mutlaka çocuğa veya çocuklara fayda sağlamak olması gerekiyor, ancak zaman zaman yapılan çalışmaların temel amacının çocuklara değil kurumlara fayda sağlamak olduğuna şahitlik ediyoruz. Bu türden kurum ve kuruluşların çocukların bulunduğu bir sahada çalışma yürütecek olması çocuklara fayda sağlamayacağı gibi zarar verme olasılığı da bulunuyor. Amacın fayda sağlamak olduğu bir durum da bir kuruluşun veya kurumun çocuklarla çalışabilmesi açısından yeterli değildir. Çocuğa temas edecek, hele de afet gibi bir durum sonrası kırılganlığı ve zarar görebilirliği artmış olan çocuklara temas edecek kuruluşların/kurumların çocuk algılarının hak temelli olması, çocukların değişen kapasiteleri ve gelişim evreleri konusunda uzmanlığının olması, çocukla eşitler arası ilişki kurabilecek bir dünya görüşünün olması, çocuğu hak sahibi bir özne olarak görüyor olmasını bekleriz. Bu beklentiler Türkiye’deki kurum ve örgütler üzerinden düşünüldüğünde tabii ki gerçekçi bir durum yansıtmıyor.

Çocuğun kendisinden çıkalım ve çocukla çalışmaya ekolojik sistem teorisi üzerinden bakalım. Bir çocukla çalışmak demek onun ebeveyneler ile, öğretmenleri ile, çocuğa hizmet sunan yerel veya merkezi otoriteler ile, arkadaşları yani kısaca çocuğu çevreleyen mikrodan makroya sistemin tüm öğeleri ile çalışmak demektir. Türkiye’deki kurumların ve örgütlerin bu konudaki kapasiteleri halen zayıf olmakla birlikte kendisini çocuklarla çalışma konusunda güçlendirmiş pek çok örgütün olduğunu da biliyoruz ki bu da umut verici.

Biz de FİSA ÇHM olarak yaşanan bu krizin hem kendi hacminin büyüklüğü hem de yukarda saydığımız sorun alanlarından kaynaklı zaman zaman zorlanmalar yaşadık. Yapmak istediğimiz çalışmaların hayata geçmesi için alanda olmak, alanı izlemek ve süreci özneleriyle birlikte kurgulamak gerektiğini gördük. Ve bu sürecin çocuk haklarına ilişkin deneyim ve bilgi edinmemiz açısından oldukça öğretici olduğunu söyleyebiliriz. Yaklaşık 14 aydır alanda olan bir kuruluş olarak bazı şeylerin standart bir şekilde akut iyileştirmeler olarak uygulanmasının önemini gördük. Bunun yanı sıra krize özgü olarak, yerelin özelliklerine, nüfusa ve çocuk topluluğuna özgü yeni yaklaşımlar ve gereklilikleri gözlemledik.

En temel yaklaşımın hak ihlallerinin tespiti ve ortadan kaldırılması için çocuk hakları temelli bir yaklaşımın benimsenmesi olduğunu gördük. Bunun yanı sıra örgütlerin gözden kaçırmaması gereken ve kapasiteleri ölçüsünde hayata geçirmeleri gereken unsurlar şöyle sıralanabilir:

  • Bu süreçte krizin özneleriyle dayanışma içinde olmak ve programları beraber kurgulamak (çocuklar, ebeveynler, öğretmenler vb.)
  • Yerel ve merkezi iş birliklerine açık olmak,
  • Süreci farklı disiplinlerden uzmanlarla birlikte kurgulamak,
  • Sürece mutlaka yerel ve merkezi gönüllü ekibini dahil etmek ve gönüllü ekipleri güçlendirmek.
  • Travmanın altını çizmeden yeniden güçlendirmeye yönelik psikososyal destek mekanizmaları kurmak,
  • Yerel sistemde hala işleyen mekanizma var ise ihtiyaca göre yenileyebilmek ve mekanizmayı alanda bulunan her aktör için erişilebilir kılmak.
  • Yerelin ihtiyaçlarını yerinde ve özneleriyle birlikte belirlemek,
  • Tüm sürece yerel örgütlenmeleri dahil etmek ve katılımcı, kapsayan bir yönetişimle dayanışma ağları kurmak,
  • Yapılan çalışmaların ve verilen desteklerin kalıcılığını ve yerelden sürdürülebilir olmasına sağlamak,
  • STK, sendika, yerel özgülenmeler, belediyeler ve kamu idaresiyle iş birlikleri ve dayanışma olanakları kurmak.

FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

FİSA Çocuk Hakları Merkezi olarak çocuk haklarının korunması ve geliştirilmesi yönündeki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde de ne yazık ki kriz durumları ve ihlallerin devam edeceğini öngörüyoruz. Bu nedenle çocukların yaşadıkları hak ihlallerini görünür kılmak için izleme ve raporlama yapmaya ve kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz.

Yine çocuk işçiliğinin önlenmesiyle ilgili çalışmalarımız devam edeceğiz. Bu dönem özellikle çocuk işçilerle görüşmek istiyoruz ve bu süreci olanlarla birlikte değerlendirmeye yönelik çalışmalar yapmayı hedefliyoruz.

Adıyaman merkezde 15 aydır devam ettirdiğimiz çalışmaları bir yıl daha sürdürmeye yönelik planlamalar yapıyoruz. Yeni dönemde sanat ve medya çalışmalarıyla yaptığımız psikososyal destek programlarını geliştirirken daha fazla sayıda çocuğa ulaşmayı hedefliyoruz. Çocukların seslerini duyurmak üzere çocukların ürettiği blok, bülten, kitap, video müzik üretimlerini yaygınlaştırmak ve görünür kılmak istiyoruz. Hukuk yoluyla savunuculuk çalışmalarımız, yani dava takipleri ve stratejik davalamalar sürecine devam ediyoruz.

Özellikle yaşam hakkı, eğitim hakkı ve çocukların örgütlenmesine odaklanmış durumdayız. Çocuklarla daha çok bir araya gelmek, onlarla birlikte olan biteni anlamak istiyoruz. Bu konuda da düzenli bir araya gelişleri kurgulamaya çalışıyoruz.

Çocuk hakları alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli? Yerel Güçlenmeye Destek Fonu’nu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi çocukların ve çocuk hakları hareketinin güçlenmesini sağlayacaktır. Çocukların hak ve özgürlüklerine erişmeleri açından önemli bir güç yaratacağını; çocuk hakları meselesine dair farkındalığın artmasını ve değişim için hareket gücü sağlayabileceğini söyleyebiliriz.

Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation, bizim için her zaman diğer bağışçılardan farklı bir yerde duruyor. Bunun en önemli nedeni, bizimle alan-veren ilişkisi kurmak yerine, hak sahiplerinin güçlenmesi için yan yana gelen ekip arkadaşları gibi bir ilişki kurmaları. Bu, bağışçı ile uygulayıcının aynı amaç için bir araya gelen bir ekibin üyeleri gibi hissedebildiği ender ilişkilerden biri. Bu nedenle, bağışçılarımıza çalışmalarımıza duydukları güven ve kurdukları dayanışma için çok teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da çocukların yaşamlarında değişime yol açabilecek ve onların mutlu bir yaşam sürmelerini sağlayacak çalışmalarımıza devam edeceğimizi söyleyebiliriz.

Gelecek için Dayanışma Fonu’nun 2024 Dönemi Tanıtım Toplantısına Davetlisiniz

By | Gelecek için Dayanışma Fonu

6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli bir şekilde etkileyen depremlerin ardından, depremlerden etkilenen ergenlerin ve gençlerin iyi olma haline katkıda bulunan sivil toplum kuruluşlarının projelerini desteklemek amacıyla Vakfımız koordinasyonunda, Paribu iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Gelecek için Dayanışma Fonu’nun 21 Ağustos Çarşamba günü, 14.00 – 16.00 saatleri arasında gerçekleşecek çevrimiçi tanıtım toplantısına davetlisiniz. 

Tanıtım toplantısında fonun öncelikleri, başvuru koşulları ve değerlendirme kriterleri gibi konularda bilgi paylaşımının yanı sıra katılımcıların fon ve başvuru süreci hakkındaki sorularına yanıt verilecek bir soru-cevap oturumu da düzenlenecektir.

Toplantıya katılmak isteyenlerin kayıt formunu doldurmasını rica ederiz. Toplantının katılım bağlantısı yalnızca kayıt yaptıran kişilere e-posta yoluyla iletilecektir.

 

Turquoise Coast Environment Fund- Turkey’in 2024 Döneminde Desteklenecek STK’lar Belirlendi

By | Turquoise Coast Environment Fund

The Turquoise Coast Environment Fund – Turkey (TCEF) hibe programı, kara ve denizle bağlantılı adalar, kıyısal bölgeler ve sulak alanlar da dahil olmak üzere, Türkiye’nin güney ve batı kıyı bölgelerinde; doğa, biyoçeşitlilik, deniz ve kıyı koruma konularında aktif olarak faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının (STK) çalışmalarını finansal olarak desteklemek amacıyla Vakfımız koordinasyonda hayata geçiriliyor. Fonun bu döneminde Doğu Akdeniz Araştırma Derneği’ne, Hukuk, Doğa ve Toplum Vakfı’na, Sucul Yaşam Derneği’ne ve Yolda Derneği’ne toplam 1.786.000 TL hibe desteği sağlayacağız. 

Desteklenen STK’lar ve çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bilgileri aşağıda görebilirsiniz:

Doğu Akdeniz Araştırma Derneği, (Yangın ve İklime Dirençli Adalar: Bozcaada ve Gökçeada Projesi, 441.000 TL), Antalya
Doğu Akdeniz Araştırma Derneği, biyolojik çeşitliliğin korunması, ekolojik sorunlara çözümler geliştirilmesi ve ekolojik ilkelerle şekillenmiş yaşamın yaygınlaştırılması amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Hibe desteğimizle Yangın ve İklim Dirençli Adalar: Bozcaada ve Gökçeada projesini hayata geçirecek olan dernek; proje kapsamında Bozcaada ve Gökçeada’da bitki ve vejetasyon yapıları sınıflandırıp, haritalandıracak. Aynı zamanda bu yapıların iklim krizi ve yangınlara karşı kapasitesini belirleyerek, adaların ekosistemlerinin korunması ve restorasyonu için doğa temelli çözüm önerileri geliştirecek. 

Hukuk, Doğa ve Toplum Vakfı (HUDOTO), (Deniz ve Kıyıların Korunması Konusunda Kilit Paydaşların Hukuki  Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi, 450.000 TL), İzmir
HUDOTO doğa, çevre ve insan haklarının korunması; ekolojik, sürdürülebilir ekonomi ve kalkınmanın uygulanması ve geliştirilmesi amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Hibe desteğimizle Deniz ve Kıyıların Korunması Konusunda Kilit Paydaşların Hukuki Kapasitesinin Güçlendirilmesi projesini hayata geçirecek olan HUDOTO; proje kapsamında deniz ve kıyı alanlarının korunmasına ilişkin yasal çerçeve hakkında sivil toplum kuruluşları (STK), avukatlar, savunucular, sahil güvenlik memurları gibi kilit paydaşların kapasitelerini güçlendirmek amacıyla Balıkesir, İzmir ve Muğla’da çevrimiçi ve yüz yüze eğitimler düzenleyecek. 

Sucul Yaşam Derneği, (Muğla’da Doğa Koruyan Bir Jenerasyon Projesi, 445.000 TL), Muğla
Sucul Yaşam Derneği, sucul ekosistem araştırmalarına, sucul yaşam/balıkçılık eğitimi ile toplumun bilinçlendirilmesine ve sucul çevre ile kıyı zonu’nun korunmasına yönelik çalışmalar yürütüyor. Hibe desteğimizle Muğla’da Doğa Koruyan Bir Jenerasyon projesini hayata geçirecek olan dernek; proje kapsamında oluşturacağı Yaban Hayatı İzleme ve Doğa Koruma Eğitim Modülü ile Muğla’nın beş farklı bölgesinde yaşayan 750 gence yönelik doğa koruma ve yaban hayatı izleme eğitimleri verecek. Projenin görünürlüğünün artırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması hedefiyle; yapılan eğitim ve etkinliklerden derlenen tanıtım videosu hazırlanacak. 

Yolda Derneği(Denizler ve Toplumlar Arasında Köprü Kurmak: Saros Körfezi Koruma ve Restorasyon Planlama Projesi, 450.000 TL), Ankara
Yolda Derneği (Yolda Girişimi), biyolojik çeşitliliğin korunmak ve iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sunmak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Dernek aynı zamanda göçebe hayvancılık başta olmak üzere geleneksel üretim biçimlerine odaklanıyor. Hibe desteğimizle Denizler ve Toplumlar Arasında Köprü Kurmak: Saros Körfezi Koruma ve Restorasyon Planlama projesini hayata geçirecek olan Yolda Derneği; proje kapsamında Saros Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi’ndeki ve çevresindeki deniz alanları için Koruma ve Restorasyon Eylem Planı geliştirecektir. Bu amaçla, dernek; küçük ölçekli balıkçılık kooperatifleri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, karar vericiler, Birleşmiş Milletler temsilcileri, bağışçılar, özel sektör ve diğer ilgili paydaşların katılımıyla bir çalıştay düzenleyecektir. Çalıştayda, Eylem Planı’nın kapsamı ve vizyonu belirlenerek, kısa, orta ve uzun vadeli hedefler ile göstergeler oluşturulacaktır. Ayrıca, ekolojik, kültürel ve sosyo-ekonomik hedeflerin ve amaçların birbirine nasıl bağlanacağı üzerinde durularak, bütüncül bir yaklaşım benimsenecektir. 

 

Gelecek için Dayanışma Fonu’nun 2024 Dönemi Başvuruları Açıldı

By | Gelecek için Dayanışma Fonu

6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve çevre illeri de şiddetli bir şekilde etkileyen depremlerin ardından, depremlerden etkilenen ergenlerin ve gençlerin iyi olma haline katkıda bulunan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini desteklemek amacıyla Vakfımız koordinasyonunda, Paribu iş birliğiyle hayata geçirilen Gelecek için Dayanışma Fonu’nun 2024 dönemi başvuruları açıldı.  

Fonun bu dönemine yapılan başvuruların odağında, depremlerden etkilenen ergenlerin ve gençlerin iyi olma halini desteklemeye yönelik aşağıda yer alan yaklaşımlardan en az bir tanesinin yer alması beklenir:

  • Eğitim hakkına erişimin artırılması ve okul terkinin önlenmesi, 
  • Gençlerin istihdama katılımının desteklenmesi, 
  • Sağlık hizmetlerine erişimin iyileştirilmesi, 
  • Güvenli barınma imkanlarına ulaşımın sağlanması, 
  • Kültür-sanat faaliyetlerine katılımın artırılması, 
  • Spor faaliyetlerine erişimin kolaylaştırılması,
  • Sosyal hayata katılımın güçlendirilmesi. 

Aşağıdaki başvuru kriterlerine uyan ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar hibe programına başvurabilirler:

  • Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, ​​kâr amacı gütmeyen kooperatifler ve diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşlar,
  • Proje faaliyetlerinin çıkıtları ile doğrudan ergenleri ve gençleri hedefleyen kuruluşlar
  • İlgili alanda deneyim, kurumsal kapasite ve vizyona sahip kuruluşlar,
  • Fon kapsamında karşılıklı belirlenecek ihtiyaç alanları üzerinden kapasite güçlendirme çalışmalarına katılmayı taahhüt eden kuruluşlar

Gelecek için Dayanışma Fonu’nun 2024 dönemi kapsamında STK’lara dağıtılacak hibenin toplam tutarı 2.400.000 TL’dir. Başvuru yapan STK, hibe programından en fazla 600.000 TL talep edebilir.

Fona başvurmak isteyen kuruluşların başvuru formunu eksiksiz şekilde doldurarak 12 Eylül Perşembe günü saat 18.00’e kadar göndermeleri gerekir.

Gelecek için Dayanışma Fonu hakkında detaylı bilgilere (başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve fon takvimi) ve başvuru formuna buradan ulaşabilirsiniz.

Her Yaşta Fonu’nun 2024 Dönemi Tanıtım Toplantısına Davetlisiniz

By | Her Yaşta Fonu

Yaşlılık ve yaşlanma alanlarıyla kadın, sağlık, eğitim gibi bu alanı çevreleyen konularda faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini desteklemek ve paydaşlarla işbirliklerinin güçlenmesine katkı sağlamak amacıyla AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu’nun 2024 döneminin 14 Ağustos Çarşamba günü saat 14:00 – 16:00 saatleri arasında gerçekleşecek olan çevrimiçi tanıtım toplantısına davetlisiniz.

Tanıtım toplantısında fonun öncelikleri, başvuru koşulları ve değerlendirme kriterleri gibi konularda bilgi paylaşımının yanı sıra katılımcıların fon ve başvuru süreci hakkındaki sorularına yanıt verilecek bir soru-cevap oturumu da düzenlenecektir.

Toplantıya katılmak isteyenlerin kayıt formunu doldurmasını rica ederiz. Toplantının katılım bağlantısı yalnızca kayıt yaptıran kişilere e-posta yoluyla iletilecektir.

Her Yaşta Fonu’nun 2024 Dönemi Başvuruları Açıldı

By | Her Yaşta Fonu

Yaşlılık ve yaşlanma alanlarıyla kadın, sağlık, eğitim gibi bu alanı çevreleyen konularda faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini desteklemek ve paydaşlarla işbirliklerinin güçlenmesine katkı sağlamak amacıyla AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu’nun 2024 dönemini başvuruları açıldı. 

Yaşlanma Alanında Ortaklıklar ve Ağlar temasıyla kurguladığımız fonun bu döneminde, STK’ların yaşlılık alanındaki çalışmalarının güçlenmesine ve STK’lar, kamu kurumları, yerel yönetimler gibi farklı paydaşlarla işbirliği modelleri geliştirmelerine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda fona başvuracak kuruluşların en az bir eş başvuran ile ortak başvuru yapması bekleniyor. Eş başvuru sahibinin projenin tasarlanması, uygulanması ve raporlanması süreçlerinde ortak sorumluluk alması bekleniyor.

Öncelikli Proje Konuları:

Fonun bu döneminde aşağıdaki unsurlara sahip projeler önceliklendirilecektir: 

  • Eş Başvuran Katkısı: Ayni destek seviyesine sahip bir ortaklıktan ziyade eş başvuranın proje tasarımı, uygulaması ve raporlanması gibi tüm süreçlerde ortak sorumluluk alması beklenir.  
  • Kesişimsellik: Yaşlanma alanı ile farklı alanlardaki uzmanlık ve deneyimleri birleştiren proje fikirlerine öncelik verilecektir.

Yapılan başvuruların odağında, yaşlılık ve yaşlanma alanlarını desteklemeye yönelik aşağıda yer alan yaklaşımlardan en az bir tanesinin yer alması beklenir:

  • Hizmetlere erişim çerçevesinde teknoloji, finans, vb. alanlarda üretilen ürün ve hizmetlerden eşit yurttaşlık temelinde yararlanılmasını sağlamaya yönelik savunuculuk, işbirliği ve uygulama projeleri,
  • Yaşlıların günlük hayatta karşılaştığı izolasyon, ayrımcılık ve istihdam gibi temel konularda yaşanılan problemlerin çözümlerini teşvik eden, uygulayan ve model haline getirme potansiyeli bulunan çalışmalar,
  • Yaşlılara ve yaşlılığa dair ayrımcı yaklaşımları değiştirmeyi hedefleyen çalışmalar ve kampanyalar,
  • Yaşlılara yönelik oluşturulan dil temelli ayrımcılıkla mücadele eden projeler,
  • Sivil toplum, özel sektör, kamu kurumları ve yerel yönetimlerin işbirliği kapsamında kurumların yaşlıların lehine ortak ve kalıcı çözümler üretmelerini destekleyen faaliyetler,
  • Kamusal hayata katılımı geliştirme temelinde yaşlıları güçlendiren projeler,
  • Yaşlılık alanıyla sivil toplumun toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hakları, engellilik, gençlik gibi diğer alanlarının diyaloğunu ve iş birliğini sağlayarak sivil alan paydaşlarının arasındaki sinerjiyi geliştirme ve yaşlılık alanını genişletme perspektifiyle uygulanan diyalog ve işbirliği projeleri,
  • Yaş dostu şehirler başta olmak üzere yaşlılarla yaşam alanlarının bağını güçlendirme odaklı çalışmalar,
  • Daha iyi yaşlanma konusunu gündem haline getirecek, başta üst orta yaş grubu (ve onların kadınlar, engelliler gibi alt kırılımında yer alan gruplar) olmak üzere toplumun diğer kesimlerinin yaşlılığa hazırlanmasını ve yaşlanma perspektifini desteklemeye yönelik çalışmalar,
  • Yaşlı yoksulluğu konusuna odaklanan çalışmalar,
  • Türkiye’deki yaşlı haklarını geliştirici politikaların ve yasal altyapının oluşması ve gelişmesine yönelik yapılacak savunuculuk faaliyetleri.

Başvuru Kriterleri:

Aşağıdaki başvuru kriterlerine uyan ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar hibe programına başvurabilirler:

  • Türkiye’de kurulmuş dernekler, vakıflar, kooperatifler ve diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşlar,
  • En az bir senedir sahada aktif olarak çalışan kuruluşlar,
  • Yaşlılık alanında çalışmalar yapan ya da toplumsal cinsiyet, sağlık, engellilik, eğitim gibi alanlarda biriktirmiş olduğu tecrübeyi çalıştığı hedef kitle nezdinde yaşlılarla genişletmeyi hedefleyen kuruluşlar,
  • 2022 yılı gelirleri 4.000 TL – 4.000.000 TL arasında olan kuruluşlar (2023 yılı ve sonrasında kurulan kuruluşlar için bir bütçe kısıtı bulunmamaktadır.)
  • İlgili alanda deneyim, kurumsal kapasite ve vizyona sahip kuruluşlar,
  • Başvuran kuruluşların en az bir eş başvuran ile ortak başvuru yapması gerekmektedir.

Her Yaşta Fonu’nun 2024 dönemi kapsamında STK’lara dağıtılacak hibenin toplam tutarı 1.250.000 TL’dir. Başvuru yapan STK hibe programından en fazla 1.250.000 TL talep edebilir.

Fona başvurmak isteyen kuruluşların başvuru formunu eksiksiz şekilde doldurarak 13 Eylül 2024 Cuma günü saat 18:00’a kadar göndermeleri gerekir.

Her Yaşta Fonu hakkında detaylı bilgilere (başvuru koşulları, değerlendirme kriterleri ve fon takvimi) ve başvuru formuna buradan ulaşabilirsiniz. 

Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı ile Afet Sonrası Yaşlılık Çalışmaları Projesini Hakkında Konuştuk

By | Her Yaşta Fonu

Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı (Yöret Vakfı) toplumun her kesimine yönelik eğitim ve hizmet projeleri hayata geçiren Yöret, toplumun yaşam kalitesini artırmak amacıyla çalışmalarını yürütüyor.  AgeSA Hayat ve Emeklilik işbirliği ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Her Yaşta Fonu’nun 2023 döneminde hibe desteği sağladığımız Yöret Vakfı, Yarenlik Yolu Platformu ortaklığında Afet Sonrası Yaşlılık Çalışmaları projesini hayata geçirdi. Proje kapsamında afetlerden etkilenen yaşlıların iyi olma halini desteklemek ve yaşanacak afetlerde yaşlılara yönelik hizmetlerde kullanılabilecek Afet ve Sonrası Yaşlılık kılavuzunu hazırlandı. 

Yöret Vakfı ve Yarenlik Yolu Platformu ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; proje kapsamında yürütülen çalışmalar, afetler sonrası yaşlılara yönelik psikososyal desteklerin önemi, hazırladıkları kılavuzun alana sağladığı katkılar ve gelecek dönem planları hakkında konuştuk. 

Yöret Vakfı olarak, toplumun her kesimine yönelik eğitim ve hizmet projeleri yürütüyorsunuz. Çalışma alanınızın mevcut durumu hakkında neler söylersiniz ve burada nasıl bir boşluğu dolduruyorsunuz? 

1972 yılında kurulan Yöret Vakfı, o tarihten bu yana gençlere, çocuklara ve topluma katkı sağlamak amacıyla çeşitli projeler düzenliyor. Yarenlik Yolu Platformu ile birlikte, toplumun her kesimine yönelik eğitim ve hizmet projelerini harekete geçirerek çalışmalarını sürdürüyor. Üniversite gençlerine, çocuklarla çalışan eğitimciler ve uzmanlara, topluma katkı sağlamak amacını güdüyor, farkındalık kazandırmayı ve fark yaratarak sonuç elde etmeyi hedefliyor. Çocuk hakları, gençlik kapasitesini güçlendirme, kuşaklar arası iletişim gibi konularda farkındalık artırıcı çalışmalar yapılıyor. Bunun yanı sıra, barışçıl iletişim atölyeleri ve çocuklarla oynanan Vurma! Konuş. kutu oyunu gibi etkinliklerle toplumda sağlıklı iletişimi teşvik eden çalışmalar yürütüyoruz. Kendi Projeni Kendin Yap programı ile gençlerin kendi projelerini hayata geçirmeleri ve afet sonrası güçlendirme projeleri de vakfın öncelikleri arasında bulunuyor. Yarenlik Yolu Platformu ise yaşlıların iyi yaşlanmasını sağlamak ve yaş ayrımcılığına karşı mücadele etmek için çeşitli projeler yürütüyoruz. Bu projeler arasında gündüzlü yaşlı evlerinin açılması, afet sonrası yaşlı çalışmaları ve dijital okuryazarlık gibi konular yer alıyor.

Her Yaşta  Fonu kapsamında sağladığımız hibe desteğiyle Afet Sonrası Yaşlılık Çalışmaları (AFYAŞ) projesini hayata geçiriyorsunuz. Projenin amacından ve yürüttüğünüz faaliyetlerden bahseder misiniz?

Projemiz, Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen 65 yaş üstü bireylerin ihtiyaçlarını tespit ederek, sağlık, sosyal ve psikolojik destek meslek elemanlarını bilgilendirerek ve “destek verene destek” anlayışı ile geliştirilmiş yönergelerle depremden etkilenen yaşlı yetişkinlere ve bundan sonraki afetlerde zarar görecek yaşlılara yönelik hizmetlerde rehberlik sağlamak amacıyla hayata geçirildi. AFYAŞ projesi, bölgede yaşlı yetişkinlere hizmet veren profesyonellerinin gereksinimlerine kulak vererek, afet bölgesinde destek sağlamak ve birlikte güçlenmek amacıyla uygulandı. Proje kapsamında yapılan saha çalışmaları ve odak grup çalışmaları, yaşlı yetişkinlerin yaşadıkları zorlukları ve ihtiyaçlarını belirlemeyi hedefledik. AFYAŞ projesinin yürütücüsü Uzman Psikoterapist Refika Yazgaç liderliğindeki eğitim programı, afet bölgesinde yaşayan ve depremlerden etkilenen yaşlıların ihtiyaçlarını belirlemek için yapılan saha çalışmasıyla başladı. Alan profesyonellerine yönelik eğitim programı ve süpervizyon süreciyle devam etti. Eğitim programı ve süpervizyon toplantıları, katılımcıların deprem döneminde yaşlılarla çalışmaya dair yaklaşım ve yöntemlerini geliştirmeyi amaçladı. Ayrıca, Hatay depremi birinci yıl anma etkinlikleri kapsamında uzman söyleşiler ve canlı yayınlar düzenlendi. 

Afet sonrası yaşlıların psikolojik destek ihtiyaçlarına yönelik ne tür bir strateji önerilebilir?

Bu proje ile deprem bölgesinde yaşayan yaşlı bireylerin biyopsikososyal ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bu ihtiyaçların giderilmesine yönelik hazırlanacak eğitimlerle alanda çalışanların afetlerde yaşlılara yönelik hizmetleri planlamaları ve yürütmeleri böylece iyilik hallerinin artırılması hedefleniyor.

Son 30 yılda Türkiye nüfusu hızla yaşlanmakta olduğu ve afetlerin arttığı göz önüne alındığında tüm sağlık çalışanlarının;

  • Yaşlılık ve yaşlı bireylerle iletişim becerilerinin güçlenmesi gerektiği, 
  • Yaşlılarla çalışırken karşılaşılabilecekleri sorunlara çözüm bulma konusundaki becerilerinin gelişmesi,
  • Kendine yardım becerilerinin gelişmesi ve tükenmişlikle ilgili sorunlarının azalmasına yönelik kendine yardım konusunda bilgilenmeleri,
  • Yaşlılık konusunda bilgilerinin ve yaşlılık konusunda farkındalıklarının artırılması,
  • Yaşlılarla çalışmaya dair motivasyonlarının gelişmesi, aralarında dayanışma ve iş birliğinin desteklenmesi stratejileri öneriliyor.

Hazırlanan Afet ve Sonrası Yaşlılık kılavuzunun sivil toplum kuruluşlarına ve diğer paydaşlara yönelik kullanımı nasıl planlanıyor ve bu kılavuzun topluma sağlayacağı katkılar neler olabilir?

Yaşlılara hizmet götüren tüm profesyonel ve gönüllülerin yaşlılık dönemi ile ilgili algılarının pozitif yönde değişmesini sağlamak, bu olumlu sürecin bir sonucu olarak da yaş almış bireylerin de kendileri ile algılarının pozitif anlamda değişmesi öngörülüyor. Proje sürecinde yaşlıların depremler sırasında ve sonrasında süreçten nasıl etkilendiklerini ortaya koymak için yaşlıların iyilik halinin artması ve süpervizyon çalışmalarıyla çalışanların farkındalıklarının artması bekleniyor. Edinilen bilgi ve deneyimi araştırmalarla destekleyerek, afetler sırasında ve sonrasında yaşlılık dijital kılavuzu hazırlanıp alanda çalışan uzman ve gönüllülerin erişimi sağlanacak. Toplumda yaşlı yetişkinlere yönelik negatif algı ve tutumları (ageism) hak temelli yaklaşımla yaşlı savunuculuğu konusunda duyarlılığın artırılacağını bekliyoruz.

Projede edinilen bilgi ve tecrübeler e-rehber olarak hem internet sitelerimizde hem sosyal medya vb. tüm iletişim kanallarıyla STK’lara, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na, Sağlık Bakanlığı’na ve AFAD gibi kamu kurumlarına iletilecek.

Yöret Vakfı ve Yarenlik Yolu Platformu olarak,  gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

Gelecekteki projelerimiz, yaşlı haklarını ve yaş dostu, hak temelli iletişimi toplumda yaygınlaştırmak ve yaş ayrımcılığını ortadan kaldırmak. Her Yaşta Fonu kapsamında sağladığınız destekle hayata geçirdiğimiz AFYAŞ projesi, hızla yaşlanan toplumumuzda doğal afetlerin yanında demografik bir deprem gibi hazırlıksız olduğumuz toplumumuzun yaşlandığı gerçeği konusunda da farkındalık geliştireceğini umuyoruz. Deprem bölgesinde çalışan gönüllü ve profesyonellerle proje bitiminden sonra da geliştirdiğimiz iş birlikleri sayesinde yeni projeler ve çalışmalar yapmayı hedefliyoruz. Bu projede yer alan tüm katılımcıları desteklemeye devam etmek istiyoruz ve yaşlılıkla ilgili, resmi ve STK’larla işbirliği geliştirmeyi amaçlıyoruz.

 

Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği ile Kurumsal Destek Fonu Kapsamında Yürüttükleri Çalışmaları Konuştuk

By | Kurumsal Destek Fonu

Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği (HSO), Hatay ve çevresinde kültür ve sanat alanında bir dönüşüm yaratmak amacıyla çeşitli konserler, projeler ve eğitim atölyeleri gerçekleştiriyor.  Bcause Foundation, Dalyan Foundation, Fondation de France, Karl Kahane Foundation, Kreuzberger Initiative gegen Antisemitismus (KIgA), Turkey Mozaik Foundation, WNS (Holdings) Limited işbirliğiyle ve mali desteğiyle hayata geçirdiğimiz Kurumsal Destek Fonu’nun 2023 dönemi kapsamında desteklediğimiz HSO, kaynak çeşitliliğini artırmak ve finansal sürdürülebilirliğini sağlamak üzere çalışmalar yürütüyor. Bu amaç doğrultusunda iki tam zamanlı çalışan istihdam edecek olan HSO aynı zamanda hibe desteğiyle idari giderleri karşılayacak.

HSO ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; derneğin faaliyetleri, Kahramanmaraş depremleri sonrası bölgedeki kültür-sanat faaliyetleri, hibe kapsamında yürütülen kapasite güçlendirme çalışmaları hakkında konuştuk. 

Okuyucularımızın Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği’ni daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Hatay, Hitit ve Roma medeniyetlerinin yanı sıra Osmanlı hükümdarlığı ve Fransız işgaline de tanıklık etmiş, tarihi izlerle dolu bir şehirdir. Şehrin zengin kültürel geçmişi, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması ve günümüzde devam eden farklı kültürlerin birlikte yaşam dinamiği, Türkiye fotoğrafı bağlamında düşündüğümüzde, Hatay’a özel bir yer kazandırıyor. Ancak, bu zengin geçmişe rağmen Hatay’ın kültür-sanat alanında hak ettiği yerde olmadığını gözlemliyoruz.

Bu eşsiz konum, bir taşra kentinin karşılaştığı yoksunlukları Hatay’ın da paylaşmasının önüne geçememiş. Özellikle kültür merkezi, konser salonu veya sanat merkezi gibi önemli altyapıların eksikliği dikkat çekiyor. Bu durum, gençlerin yeteneklerini geliştirmelerini ve potansiyellerini keşfetmelerini zorlaştırıyor. Kültür-sanatın bir parçası olmak, onunla karşılaşmak ve bu alanı bir yaşam seçeneği olarak görmek önemli bir farkındalık gerektirir. Türkiye’deki taşra kentlerinde bu imkanlara erişmekle ilgili yaşanan zorluklar, yeni nesillerin kültür ve sanat alanındaki gelişimini yavaşlatıyor ve hatta köreltiyor. 

İşte biz bu bağlamda Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın üyeleri olarak 2019’da müzik öğretmenleri, konservatuar mezunları ve öğrencilerinden oluşan bir ekiple Hatay’ın ilk ve tek bağımsız senfonik orkestrasını kurduk. Kuruluş motivasyonumuz ise kentimizin sahip olduğu tarihi ve kültürel arka plandan güç alarak sanatla ve müziğimizle şehre bir dönüşüm getirmek oldu. Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği olarak, şehirdeki anlam arayışını ele alıyor, sanatın ve edebiyatın bu şehri güzel bir şekilde anlatabileceğine inanıyoruzBir akademi olarak, entelektüel üretimimizle tüm şehre ulaşmayı hedefliyoruz. Eğitimler ve paylaşımlar yaparak, yeni sanatsal ekollerin ortaya çıkmasına olanak tanıyor ve kültürü genişletme vizyonunu taşıyoruz. Bu sayede, Hatay’ın zengin kültürel mirasını daha geniş kitlelere ulaştırmayı ve sanatsal gelişimi desteklemeyi amaçlıyoruz. Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği olarak, sadece müzik yapmakla kalmayıp, aynı zamanda şehrin kültürel ve sanatsal zenginliklerini gelecek nesillere aktarmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, toplumsal bir hareketin öncüsü olma idealini taşıyoruz.

Kurumsal Destek Fonu’nun 2023 döneminde sağladığımız hibe ile odaklanacağınız kapasite güçlendirme başlığı ne olacak? Bu kapsamda ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Kurulduğumuz 2019 yılından bu yana sahip olduğumuz motivasyon ve özveri ile projelerimizi hayata geçiriyoruz. Dernek olarak kapasite güçlendirme desteği almadan önce de çeşitli konserler, eğitim faaliyetleri ve atölyeler gerçekleştiriyorduk. Bu projeler şehrimiz için son derece kıymetli adımlar olmakla beraber bu faaliyetlerimizin tamamına yakını, gönüllü emeği ile hayata geçiriliyordu. Bu da yolculuğumuz esnasında pek çok zorlukla karşılaşmamıza, vizyonumuzda yer alan hedeflerimizi, kaynak ve insan kaynağı yetersizliği ile ertelememize neden oldu. 

Kahramanmaraş depremleri ise bizim için yeni bir milat oldu ve hedefimiz şehrimizde yeni yaşamı örme ve şehrimizi sanatla iyileştirme misyonuna dönüştü. Bu süreçte bizler sahne aldığımız her yerde Hatay’ı anlatarak bölgeye dikkat çekmeye ve dayanışmanın bir parçası olmaya özen gösterdik. Tam bu aşamada sahip olduğumuz yeni misyon ile sistemli bir şekilde projeler geliştirerek şehrimizi ayağa kaldırmanın bir parçası olabilmek için bugüne kadar ortaya konan gönüllülük özverisinin ötesinde; kaynak geliştirme, insan kaynağı, profesyonel danışmanlık desteği ve iletişim çalışmaları en temel ihtiyaç kalemlerimiz olarak ortaya çıktı. Kurumsal Destek Fonu’nun yararlanıcıları arasında yer almamız biri olmamız bu ihtiyaçlarımıza bir yanıt oldu ve kuruluşumuzun sağlam temeller üzerine kapasitesini güçlendirmesine olanak yarattı. 

Kapasite güçlendirme desteği kapsamında Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği olarak 3 personel istihdam etmemiz mümkün oldu. Bu sayede derneğin genel koordinasyonu, kurumsal iletişim, sosyal medya çalışmaları ve kaynak geliştirme olmak üzere en temel ihtiyaçlarımıza yönelik düzenli çalışmalar yapmak ve onları takip edebilmemize olanak sağlayan ekip arkadaşları kazanma fırsatımız oldu. Yeni ekip arkadaşlarımızın aramıza katılmasının yanı sıra profesyonel sivil toplum danışmanlığı almamız da mümkün oldu. Buna paralel olarak Sivil Toplum için Destek Vakfı tarafından alanda uzman bir mentor ile buluşturularak sürecimizin geliştirilmesi ile kapasitemizin güçlenmesi de ivme kazandı.

Aldığımız bu destek sayesinde şu an sanata erişim hakkı kapsamında konteyner kentlerde konserler verdiğimiz 2 yeni projeyi daha hayata geçiriyor ve vizyonumuz doğrultusunda sistemli bir şekilde adım adım ilerleyerek yeni projelerimizi şekillendirerek toplumsal iyileşmenin adımlarını sanatla atıyoruz.

Deprem öncesinde çokkültürlülüğü ve kültürel çalışmalarla anılan Hatay’daki son durumdan bahser misiniz? Kültür-sanat faaliyetlerinin desteklenmesi ne tür desteklere ihtiyaç duyuyorsunuz?

Deprem öncesinde çokkültürlülüğü ve kültürel çalışmalarla anılan Hatay, sanat ve müzikle iç içe bir coğrafyaydı. Hatay halkı, sanat duyarlılığı yüksek, entelektüel ve okumuş insanlardan oluşan, çok kültürlü bir topluma sahipti. Özellikle Antakya’da aktif bir sanat hayatı vardı; canlı müzikler ve konserler bu şehri canlı tutuyordu. Hatay Akademi Senfoni Orkestrası ise Hatay’ın ilk ve tek profesyonel senfonik orkestrası olarak bu kültür hayatının önemli bir parçasıydı ve klasik müzik kitlesi oluşturmayı başarmıştı. Ancak, Hatay’da bir kültür merkezi, konser sahnesi veya büyük bir salon yoktu. Biz her konserimizde bu eksiklikten yakınıyorduk.

Kahramanmaraş depremleri sonrası, Hatay büyük bir yıkıma uğradı ve zorunlu göç eden müzisyenlerimizin büyük bir kısmı geri döndü. Ancak, prova salonlarımızın yıkılması nedeniyle müzisyenlerimiz, provalarını düzenli yapabilecekleri ve üretimlerini sergileyebilecekleri bir konser salonuna ihtiyaç duyuyor. Bu eksiklik, müzisyenlerimizin üretkenliğini ve motivasyonunu olumsuz etkiliyor. 

Kültür-sanat aktivitelerinin desteklenmesi için bazı önemli gelişmelere ihtiyaç var. Müzisyenlerimizin düzenli provalar yapabileceği ve üretimlerini sergileyebileceği mekanların inşa edilmesi, eksik enstrümanların temin edilmesi ve çocuklarımız için güvenli ve destekleyici bir ortam oluşturulması gerekiyor. Ayrıca, zorunlu göç eden müzisyenlerimizin Hatay’a geri dönüşünü teşvik edecek istihdam koşullarının sağlanması ve Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın sanat yerleşkesi projesine destek verilmesi önemli. Bu adımlar, Hatay’ın kültürel ve sanatsal zenginliğini yeniden canlandırmak için kritik bir rol oynayacak.

Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

Bu destek sayesinde vizyonumuzda yer alan hayallerimizi somut şekilde gerçekleştirebilmek adına sistematik adımlar atabilmemiz mümkün oldu. Hedeflerimize yönelik projelendirmelerimizi yapıp tohumlarını bu süreçte ektik.  Ancak, Çocuk ve Gençlik Orkestramız ve Koromuz, deprem sonrası faaliyetlerine henüz başlayamadı. Gelecek hedeflerimiz içerisinde çocuklarımız için güvenli bir ortam sağlamak ve onların depremin getirdiği stres ve korku ortamında kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak, çocuk koro ve orkestrasını geliştirerek yeniden hayata geçirmek ilk adım olarak yer alıyor. 

En kapsamlı hedefimiz olarak ise, Hatay Senfoni Orkestrası Kültür ve Sanat Derneği olarak, sadece Hatay için değil, tüm kültür ve sanat dünyası için bir odak noktası olmasını hedefleyen bir sanat yerleşkesi inşa etmek. Bu yerleşke ile sanatın yaşandığı, üretildiği ve yayıldığı bir merkez olarak kültürel bir dönüşümü başlatmayı amaçlıyoruz. Şehirlerin canlılığını ve kimliğini belirleyen insanlar için anlamlı ve sürdürülebilir bir kültürel altyapı oluşturmak, Hatay’ın daha parlak bir geleceğine yol açacaktır. Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation’ın desteği ile hedef projelerimizi gerçekleştirebilmek adına altyapımızı oluşturarak ivme kazandık.

Afet bölgesinde kültür-sanat alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kahramanmaraş depremleri, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde büyük yıkıma ve derin sosyal travmalara yol açtı. Bu felaketin ardından sadece fiziksel altyapının değil, aynı zamanda toplumsal yapının da yeniden inşasına ihtiyacımız var. Bu bağlamda kültür ve sanat, yeniden inşa sürecinde hayati bir rol oynuyor. Kültür-sanat, toplulukları bir araya getirir, travmayı işler ve iyileşme sürecini destekler. Depremlerin yarattığı derin izlerin silinmesi ve insanların yeniden umut ve dayanışma içinde yaşamlarını sürdürmesi için kültür-sanat alanında yapılan sivil toplum çalışmalarının desteklenmesi büyük önem taşıyor. Tiyatrolar, konserler, sergiler ve atölye çalışmaları, afetin etkilerini hafifletmek ve topluluk ruhunu yeniden canlandırmak için etkin bir araç.

Kültür ve sanatın bu dönemdeki önemi, farklı bağışçılar tarafından sağlanan desteklerle daha da belirgin hale gelir. Farklı kaynaklardan gelen maddi ve manevi yardımlar, sivil toplum kuruluşlarının daha geniş bir yelpazede faaliyet göstermesine olanak tanır. Bu destek, projelerin sürekliliğini sağlamak ve daha fazla insana ulaşmak için kıymetli.

Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation gibi kuruluşlar, afet sonrası kültür ve sanat projelerine verdikleri destekle toplulukların yeniden inşa sürecine büyük katkıda bulunuyor. Sadece fiziksel değil, ruhsal iyileşmeyi de önemseyen bu yaklaşım, toplumların daha güçlü ve dirençli olmasına destek oluyor. Bu süreçte sağlanan destekler, geleceğin daha umutlu ve dayanışma içinde şekillenmesine katkıda bulunuyor. Destek olmanın yalnızca gıda ve temel ihtiyaç malzemeleri sağlamaktan farklı yollar ile de mümkün olabileceğini göstermek adına öncü bir örnek oluyor. Hep birlikte, daha güçlü ve dayanıklı bir toplum inşa etmek için çalışmaya devam etmek dileğiyle.

Kadın Merkezi Eğitim, Üretim, Danışma ve Dayanışma Vakfı ile Dayanışma Yaşatır Projesini Konuştuk

By | Yerel Güçlenmeye Destek Fonu

Diyarbakır’da faaliyet yürüten KAMER Kadın Merkezi Eğitim Üretim Danışma ve Dayanışma Vakfı (KAMER), cinsiyetçi değerlerin biçimlendirdiği kültür ve geleneklerin kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalarını tespit etmek, alternatiflerini geliştirmek ve uygulanabilir olmalarına katkı sağlamak amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında Dayanışma Yaşatır projesini hayata geçiren KAMER; Hatay’da  Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi kurdu. Aynı zamanda Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’da çadır kentlerde yer bulamayan ve sokakta barınmak zorunda kalan kadınların ve çocukların gıdaya ve hijyen ürünlerine erişimini destekledi. 

KAMER ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; vakfın faaliyetleri, afet dönemlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle çalışma yürütme prensipleri ve vakfın gelecek dönem planları hakkında konuştuk. 

KAMER, Yerel Güçlenmeye Destek Fonu kapsamında Vakfımızdan ilk kez hibe alıyor. Okuyucularımızın derneğinizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? 

KAMER olarak, Diyarbakır’da cinsiyetçi değerlerin biçimlendirdiği kültür ve geleneklerin kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalarını tespit etmek, alternatiflerini geliştirmek ve uygulanabilir olmalarına katkı sağlamak amacıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz. KAMER olarak amacımızı “yaşadığı şiddetten kurtulmayı başarmış, topluma etkin katılım sağlamış kadınların sayısını çoğaltmak” olarak tanımlayabiliriz. 

KAMER olarak 1997 yılında kurulduk. Her zaman ve her yerde olduğu gibi KAMER aleyhine de pek çok olumsuz yaklaşım söz konusuydu. Bu propagandaların en önemlisi “KAMER’in ve Türkiye’deki diğer kadın kuruluşlarının gizli hedefi Türkiye’deki kültürel yapıyı erozyona uğratmak. Onlar kadınları değiştirerek kültürümüze zarar vermeye, toplumu değiştirmeye çalışıyorlar.”şeklindeki yargılardı. Geliştirdiğimiz yöntemle hem bu tarz olumsuz propagandalar ile baş etmek hem katılımcılığı, kapsayıcılığı ve dolayısıyla toplumsallaşmayı sağladık.  

Bugüne kadar mücadele ettiğimiz alanlar kadınlarla beraber belirlendi. Kadınlar şiddetten yakındığı için şiddete karşı mücadele ettik. Ama elbette ilk çabamız şiddeti, olumsuz etkilerini, şiddetten kurtulmak için çıkarılmış yasaları, mevcut hizmetleri, hiç kimsenin hiçbir sebep ile şiddet uygulama hakkı olmadığı konusunda kadınların farkındalığını artırmak oldu. 

Başlık parası, kuma evliliği, kan bedeli evlilik, kayın evliliği, erken yaşta ve zorla evlilikler, eğitim hakkından yararlanmak ve buna benzer pek çok konu başlığı kadınlarla birlikte tespit edildi, kadınlarla birlikte çalışıldı ve çalışılmaya devam ediliyor. Kadınlar, kendilerine ve çocuklarına zarar veren uygulamaları tespit ediyorlar ve alternatifleri birlikte geliştiriyoruz. Daha sonrasında da uygulanabilir olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bunları yaparken insan haklarını ve Türkiye’nin de imza koyduğu sözleşmeleri baz alıyoruz.

Son iki yıldır ağırlıklı olarak çalıştığımız İklim Etkisi ve Toplumsal Cinsiyet Boyutu ya da Yerinden Yönetimin Önemi gibi çalışmalar da kadınların soruları, talepleri ile gündeme geldi. Kadınların belirlediği konular KAMER tarafından çalışılır, edinilen bilgiler kadınlarla paylaşılır, birlikte mücadele etme süreci başlar.

Hiç kimsenin, diline, inancına, kılık kıyafetine müdahale edilmez. KAMER’de çok dilli bir çalışma yürütüyoruz. Kültürel yapıyı bozmak için değil, kadın ve çocuklara zarar veren uygulamalara karşı mücadele ettiğimiz yıllar sonra anlaşıldı. Ayrıca KAMER toplumsallaşmayı başaran bir kadın kuruluşu oldu. Bu yöntemin etkisi önemli oldu. KAMER’i büyütüp geliştirenler kadınlar oldu. 

Hibe desteği ile Dayanışma Yaşatır projesini hayata geçiriyorsunuz. Projeniz tamamlanma aşamasındayken proje kapsamında yürüttüğünüz çalışmalar, çalışmanın çıktıları ve alana etkisi hakkında bilgi verir misiniz?

KAMER, Bingöl, Van ve Elazığ depremlerinden sonra yaşanan bina felaketlerinde, Batman sel felaketinde afetlerden etkilenenlerde beraber çalıştık. Bu nedenle Kahramanmaraş depremleri sonrası hızlıca aksiyon alabildik.

Depremler sonrası ilk aşamada ihtiyaçlar çok netti: Temel ihtiyaçlara erişim, temiz su, hijyen malzemeleri, kış ise ısınma sağlayacak giysiler vb. Bunlar ihtiyaç tespiti yapılmadan da tespit edilebilecek önceliklerdi. Ancak aradan birkaç ay geçtikten sonra ihtiyaçlar hızla değişti. Bu nedenle depremlerden etkilenenler için sağlanan hibe programlarının belirlenen planlarına ve bütçesine bağlı kalmak oldukça zordur. 

Dayanışma Yaşatır projemiz 2023 Haziran ortasında başladı. Adıyaman’da, Malatya’da, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta, Hatay’da çadır ve konteyner kentlerde çalıştık. Bu da ihtiyaçların yerinden, ihtiyaç sahiplerinden ve hızla belirlenmesini kolaylaştırdı. 

Dayanışma Yaşatır Projesi için öncelikle çok boyutlu yoksulluk yaşayan kadınlara ulaşmaya çalıştık. Daha önce gidilmediğini düşündüğümüz mahallelere ve köylere giderek ihtiyaçları tespit ettik. Projenin kaynakları, hızlı değişen ihtiyaçlar belirlenerek desteklere ulaşma imkanı sınırlı olan kadınlar için kullanıldı. 

Kadınlara yapılan ziyaretler sırasında ihtiyaçları kayıt altına almak üzere bir form kullandık. Bu formda yer alan sorulardan biri de daha önce herhangi bir kurum, kuruluş ya da sivil toplum kuruluşu (STK)  tarafından ziyaret edilip edilmediğini sorduk, ve % 62,8’si daha önce hiç kimse tarafından ziyaret edilmediğini belirtti. 

Sağlanan destekleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Dayanışma Yaşatır projesi kapsamında konteynerlar yaptırdık. Hatay’da Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi olarak kullanılacak bir yerleşke hazırladık.
  • Kadınlara hukuki danışmanlık desteği sağladık. Bu destek sağlanırken iki farklı yöntem kullanıldı. Kadınların almak istediği danışmanlık konusu kendi yaşamlarıyla ilgili ise bireysel danışmanlık sağlandı. Ortaklaşılan konularda danışmanlık desteği gerekli ise grup danışmanlığı sağladık. Belirlenen bu iki yöntem kullanılarak 160 bireysel danışmanlık, 263 kişiye grup danışmanlığı desteği olmak üzere 423 danışmanlık desteği sağladık.
  • Depremlerden etkilenen her birey için 5 kere ile sınırlı olmak üzere, çok dilli çevrimiçi psikolojik danışmanlık desteği sağlandı. 372 kadın ile toplam 1860 görüşme yapıldı. 
  • 5580 kadın Psiko-eğitim gruplarına katıldı. Her biri ortalama 15 kişiden oluşan ve toplam 5 görüşme yapılan bu gruplarda kadınlarla dayanışarak, güçlenmelerine katkı sağlandı. 

Gerçekleştirilen bu çalışmaların elbette alana olumlu etkisi oldu. Proje tamamlandığı halde hem günlük temel ihtiyaçları hem de yasal ve psikolojik danışmanlık desteği için başvuran kadın sayısı oldukça fazla. Projenin kadınlar üzerinde çok belirgin bir etkisi oldu. Hem temel ihtiyaçlara ulaşabildiler hem de güçlendiler. 

Deprem bölgesinde kadınlara yönelik hem temel ihtiyaçlara erişim hem de psikososyal desteği kapsayan bir çalışma yaptınız. Bu ve benzeri çalışmalarda sizce dikkat edilmesi gereken hususlar neler?

Özellikle Dayanışma Yaşatır projesiyle fark ettiklerimizi anlatmaya çalışacağım. COVID-19 sonrası belirginleşen yoksulluk, Kahramanmaraş depremleri sonrası daha da derinleşti.  KAMER olarak hedef grubumuzu “çok boyutlu yoksulluk yaşayan, fırsatlardan, hizmetlerinden yararlanamayan” kadınlar olarak belirledik. Afet dönemlerinde de öncelikle bu hedef gruba ulaşmaya çalıştık. Bu kadınlara ulaştığımız zaman, bir kısmının tamamen durmuş olduğunu fark ettik. Artık ayağa kalkıp bir yudum su, bir lokma ekmek arayacak güçleri, yaşamak için hevesleri kalmamıştı. Bir kısmı ise açıkça şiddet yaşadığı halde bunu önemsemiyor, temel gıdaya erişebilmek için mücadele ediyordu. Zaten zor hayatlar yaşayan kadınlar depremlerle birlikte sahip oldukları her şeyi kaybetmişti. Günlük temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlardı. Yoğun bir çaresizlik ya da öfke yaşıyorladı ve kendileriyle ilgili hiçbir ihtiyacı önemsemiyorlardı. Bu aileler tek tek tespit ettik. Hazırlanan gıda paketleri, hijyen malzemeleri, giysileri doğrudan ulaştırdık. Her aile için bu destekler belli aralıklarla devam etti. 

Bir süre sonra bu durumdaki kadınlarla iletişim kurabildik.

Öncelikle dikkate etmemiz gereken şey; “Kadınlar yaşadıkları kayıplar, zorluklar nedeniyle çaresiz hissediyorlar. Kendileri ile ilgili şiddet, sağlık sorunu gibi sorunları öteliyorlar.”

Sahada çalışan kadın kuruluşlarının bu aileler ile farklı tarzda çalışmaları, insani yardım ve hak temelli çalışmaları birlikte yürütmeleri gerekiyor. Tam bu noktada da dikkat etmemiz gereken şey iki çalışmanın iç içe geçmesini engellemektir. KAMER olarak bunu sağlayabilmek için insani yardım çalışmaları için çeşitli yöntemler geliştirdik. Herşey bir yana, en acil durumlarda bile mümkün olduğu kadar depremlerden etkilenenlerin destek almak için birbiri ile yarıştığı ortamlar yaratmaktan ve izdihama sebep olacak yöntemlerden kaçınmak gerekiyor.

KAMER’in gelecek dönemde yapmayı planladığı çalışmalardan ve önceliklerinden bahseder misiniz? Sağladığımız hibe desteği gelecekteki hedef ve projelerinizi nasıl etkiledi?

Deprem bölgesi ilan edilen 11 ilin 8’inde örgütlüyüz. Yani aslında KAMER olarak bizler de depremlerden etkilendik. Yıkılan ofis binalarımız yerine konteyner ofisler kurduk. Buralarda çalışmaya devam ediyoruz.

Dayanışma Yaşatır projesinin sağladığı kaynak ile Hatay’da Engelli Kadın ve Çocuklara Destek Merkezi olarak kullanılacak bir yerleşke hazırlandık. Hatay’da depremler nedeniyle engelli olmuş kadınlara ve engelli kadınların bakımları ile ilgilenen kadınlara ulaşmaya, durumlarını tespit etmeye, seslerini duyurmaya ve gücümüz yettiğince ihtiyaçlarını karşılamaya çalışacağız.

Kadınların güçlenmesi alanında yapılan çalışmaların farklı bağışçılar tarafından desteklenmesi sizce neden önemli? Fonu destekleyen bağışçılarımızla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kadınlar her şeye rağmen güçlenmeye devam ediyor. Kadınların güçlenmesi, şiddet ile baş etmeye başlaması, topluma etkin katılım sağlamak için çaba harcaması hem Türkiye için hem de dünya için umut yaratıyor.

Kadınların güçlenmesi, değişip dönüşmesi çocukların da değişmesini sağlıyor. Şiddetsiz, eşitlikçi, doğaya dayalı bir yaşam özlemi giderek büyüyor. Bunun devamını sağlamak gerekiyor. Bence bağışçılar bunu görmeli ve desteklemeli. Sağlanmakta olan güçlenme kesintiye uğramadan devam etmelidir.