Category

Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi

Ücretsiz Okul Yemeğiyle Çocuk Yoksulluğu ve Okul Terkini Azaltmak Mümkün

By | Çocuk Fonu, Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi

Sulukule Gönüllüleri Derneği (SGD), çocukların eğitime eşit ve adil erişimini sağlamak amacıyla, bütüncül ve hak temelli bir yaklaşımla çalışmalarını yürütüyor. Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi ve Türkiye Mozaik Foundation bünyesindeki Dr. Hülya Karadoğan Fonu iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu’nun 2024 döneminde desteklediğimiz SGD, çocuk yoksulluğunun olumsuz etkisini azaltmak amacıyla Beslenme Hakkı: Adil Fırsatlar projesini hayata geçiriyor.

SGD ile yaptığımız röportajda: derinleşen ekonomik sorunların eğitim hakkına erişim üzerindeki etkileri, okul terkini önlemek için ücretsiz okul yemeğinin önemi ve proje kapsamında yürütülecek çalışmalar hakkında konuştuk.

“Türkiye’deki çocukların %43,6 yoksulluk koşullarında yaşamını sürdürüyor.”

Derinleşen ekonomik sorunlar eğitim hakkına erişimi ve okul devamlılığını nasıl etkiliyor?  Bu zorlu dönemde okul terkini önlemek için neler yapılabilir?

SGD olarak öncelikli hedef kitlemiz çocuklar. Çocuklarla çalışırken bütüncül bir yaklaşımla, çocukla temas eden bakım verenler, öğretmenler vb. gruplarla da çalışıyoruz.

Derinleşen ekonomik sorunlar, beraberinde çok ciddi bir yoksulluk sorununu da getiriyor. UNICEF’in 2021’de yayımladığı Dünya Çocukların Durumu raporuna göre, 2020 yılında 356 milyon çocuk (tüm çocukların yüzde 17,5’i) aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin 2022 verilerine göre ise Türkiye’deki çocukların %43,6 yoksulluk koşullarında yaşamını sürdürüyor.

Yoksulluk çok boyutlu bir sorun ve birbirine bağlı pek çok başka sorunu da beraberinde getiriyor. Eğitim hakkına erişim açısından baktığımızda, yoksulluk ile eğitim arasında ters yönlü bir ilişki olduğu açıkça görülüyor. Maddi açıdan ele alındığında, temel eğitim her ne kadar “ücretsiz” olsa da bir çocuğun okulda kalabilmesi aileler için sürekli masraf anlamına geliyor. Öğle yemekleri, kırtasiye malzemeleri, okul kıyafetleri ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlar, aileler açısından karşılanması zor harcamalar olabiliyor.

Yoksulluğun bir diğer önemli boyutu da beslenme. Çalıştığımız birçok çocuk okula kahvaltı yapmadan gidiyor ve/veya okulda öğün atlamak zorunda kalıyor. Yetersiz beslenme, çocukların fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkilediği gibi öğrenme süreçlerini de sekteye uğratıyor. Buna ders sırasında odaklanma güçlüğü ve sürekli yorgunluk hâli eklendiğinde, bu çocuklar çoğu zaman “dinlemeyen”, “uyuyakalan” ya da “başarısız” olarak etiketleniyor.

“Okul yemeği gibi programların, çocukların okul ile kurdukları bağı kuvvetlendirdiği ve okulu terk etme riskini azalttığı görülüyor.”

Yoksulluğun bir başka önemli boyutu da duygusal ve sosyal dışlanmayı beraberinde getirmesidir. Yukarıda bahsedilen tüm koşullar, çocukların etiketlenmesine sebep oluyor. Bu etiketler çocukların akran ilişkilerini etkiliyor, okul ile olan bağlarının zayıflamasına neden oluyor ve okuldan uzaklaşma sürecinde önemli bir rol oynuyor.

Tüm bunların yanı sıra, yoksulluk çocuklar için çok ağır bazı rollerin ve sorumlulukların aile içinde üstlenilmesine sebep oluyor. Çocuklar hane bütçesine katkı sağlamak için çalışmak, ev işlerine yardım etmek gibi sorumluluklar almak zorunda kalıyor. Okulda olmayan çocukları sokakta yaşama, suça sürüklenme gibi sokağın diğer riskleri de bekliyor.

Okul terkini önlemek için çocuk odaklı, çocukların değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek, destekleyici ve güvenli okul ortamları yaratmak şart. Okul yemeği gibi programların, çocukların okul ile kurdukları bağı kuvvetlendirdiği ve okulu terk etme riskini azalttığı görülüyor. Yoksulluk yalnızca ekonomik bir sorun değil; çocukların eğitime erişimini, gelişimini ve yaşamla kurdukları bağı derinden etkileyen çok katmanlı bir mesele. Bu nedenle çözümün de çok boyutlu olması gerekiyor.

Türkiye’de çocuk hakları alanında yaşanan temel sorunlardan bahserder misiniz? Çocuk yoksulluğu ile mücadele ve sosyal dışlanmanın önlenmesi konusunda toplumsal farkındalık ne düzeyde? Kamu kurumları ve yerel yönetimlerin politikaları bu sorunlara ne ölçüde yanıt veriyor? SGD olarak, bu sorunları gidermek için geliştirdiğiniz öneriler ve yürüttüğünüz çalışmaları paylaşır mısınız?  

Çocuk hakları alanında çok temel ve katmanlı sorunlar yer alıyor. Bunların başında, çocukların hak öznesi olarak değil, yardım edilmesi gereken bireyler olarak görülmesi geliyor. Bu yaklaşım, çocukları edilgen bir konuma koyuyor; onların kendi hayatlarına dair karar mekanizmalarına katılmasını zorlaştırıyor ve ihtiyaçlarının kamusal bir hak olarak görülmesini engelliyor. Hak temelli bir bakış açısının olmaması, çocukların yaşadığı sosyal dışlanma ve hak ihlallerinin kökenini bireysel ya da kültürel nedenlere bağlanmasına yol açıyor. Bu durum, var olan hak ihlallerinin ve eşitsizliklerin görünmez hâle gelmesine ve zamanla normalleşmesine neden oluyor.

SGD olarak gözlemlerimiz ve tespitlerimiz de hak temelli anlayıştan uzak olmanın yol açtığı sorunlar ile paralel. Yoksulluk genellikle sadece ekonomik boyutu ile tanınıyor fakat çocukların ekonomik, sosyal ve kültürel haklarına olan etkisi yeterince görünmüyor. Sadece ekonomik boyutuyla tanındığı için bir grup, çocukların bir kazancı olamayacağından “çocuk yoksulluğu” kavramını reddedebiliyor.

2023 yılında bakım verenlerle birlikte yürüttüğümüz beslenme hakkı atölyelerinde sıkça karşılaştığımız bir durum, beslenmenin aileye –özellikle de kadına– atanan bir sorumluluk olarak görülmesiydi. Kamunun sorumluluğu çoğu zaman hiç fark edilmiyor; bu sorumluluk hatırlatıldığında ise bakım verenlerin kendilerini eksik ve yardıma muhtaç hissettiklerini gözlemliyoruz. Çocuk yoksulluğu hâlâ kader, ailevi sebepler gibi gerekçelerle açıklanıyor. Bu da yoksulluğun yapısal nedenlerini görünmez kılıyor. Tüm bunlar, hak temelli anlayışın toplumda yerleşmemiş olduğunun bir göstergesi.

“Ücretsiz okul yemeğinin kamu politikası hâline gelmeli!”

Kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin çocuk yoksulluğu ve sosyal dışlanmaya yönelik bazı çalışmaları bulunuyor. Özellikle yerel yönetimlerin yürüttüğü çalışmalar biraz daha öne çıkıyor. İstanbul içinde bazı belediyelerin beslenme desteği gibi uygulamaları olduğunu biliyoruz. Ancak bu çalışmalar ne yazık ki kapsayıcılıktan uzak, geçici ve sınırlı olabiliyor. Bu tür dönemsel uygulamalar elbette önemli; fakat uzun vadeli, sürdürülebilir ve hak temelli bir çocuk politikasına ihtiyacımız var.

SGD olarak, kurulduğumuz günden bu yana, sosyal dışlanmayı ve okul terkini önlemek amacıyla çalıştığımız okullarda beslenme desteği veriyoruz. Aynı zamanda beslenmenin bir hak olduğuna dair söylem geliştiriyor ve bu konuyu anaakım hâline getirmeye çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıl bu konuyla ilgili bir sosyal medya kampanyası yürüttük ve Ücretsiz Beslenme, Eşit Eğitim raporunu yayımladık.

Beslenme desteğinin yanı sıra, okullarda ve derneğimizde düzenli olarak sanat ve spor temelli atölyeler yürütüyoruz. Oğlan-kız dengesine dikkat ederek karma gruplar ile oluşturduğumuz bu atölyeler, çocukların akranlarıyla ilişkilerini geliştiriyor, duygusal öğrenmelerini destekliyor ve okul ile olan bağlarını güçlendiriyor.

Bu sorunların çözümü için atılması gereken en acil adım, ücretsiz okul yemeğinin bir kamu politikası hâline gelmesidir. Bu desteğin, çocukların yaşına ve bireysel ihtiyaçlarına uygun şekilde tasarlanması büyük önem taşıyor.

“Beslenme Hakkı: Adil Fırsatlar projesi çocuk yoksulluğunun olumsuz etkisini azaltmayı amaçlıyor.”

Hibe desteğimizle Beslenme Hakkı: Adil Fırsatlar projesini hayata geçiriyorsunuz. Projenin amacından ve yürütmeyi planladığınız faaliyetlerden bahseder misiniz? 

Beslenme Hakkı: Adil Fırsatlar projesinde en temel hedefimiz, çocuk yoksulluğunun çocukların iyi olma hali üzerindeki olumsuz etkisini azaltmasına katkı sağlamaktır. Özellikle beslenme hakkı ve sosyal dışlanma arasındaki ilişkiyi vurguluyoruz.

Projenin iki temel faaliyeti var. İlki, çocukların beslenme hakkına erişimi arttırmak. Bunun için bir sosyal medya kampanyası yürütüyoruz. Bu sosyal medya kampanyasının ana mesajı “okullarda beslenme hakkının sağlanması için bütüncül bir yaklaşıma ve iş birliğine dayalı bir modele ihtiyaç var.” olacak. Sosyal medya kampanyasının yanında yerel yönetimler de dahil olmak üzere farklı kurumlara ziyarete giderek Ücretsiz Beslenme, Eşit Eğitim raporunda önerdiğimiz ve uyguladığımız modeli yaygınlaştırılması için çalışıyoruz.

İkinci olarak çocuk yoksulluğunun yarattığı sosyal dışlanmanın etkilerini azaltmak amacıyla çocuklara ve bakım verenlere yönelik atölye çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Atölyeler ağız ve diş sağlığı, temel hijyen pratikleri, dengeli beslenme, gıda okuryazarlığı, sağlıklı yaşam ve hareket, duygular ve yemek vb. temalardan oluşuyor. Atölyelerin yanı sıra, çocukların sosyal ve kültürel haklarına erişimini artırmak amacıyla iki gezi yapmayı planlıyoruz.

“Beslenme hakkı politika hâline gelmedikçe sorunu çözemeyiz.”

 Yakın zamanda Ücretsiz Beslenme Eşit Eğitim raporunu yayınladınız. Bu raporun bulguları çerçevesinde, genel olarak beslenme hakkına dair gözlemlediğiniz sorunları ve buna karşı önerdiğiniz çözümleri paylaşır mısınız?

SGD’nin beslenme hakkı kapsamındaki çalışmaları 15 yılı aşkın süredir devam ediyor. Sulukule Mahallesi’nin yıkım döneminde, çocukların okul ile bağlarının koptuğunu gören gönüllülerin evlerinde hazırladıkları sandviçleri okullara götürmeleriyle başlayan beslenme desteği, bugün üç farklı okulda düzenli olarak devam eden bir çalışmaya dönüştü.

Yıllar içinde beslenme desteğinin yöntemi de değişti; rehberlik sistemi devreye girdi. Şu an çocuklar rehberlik servisinden aldıkları fişle kantinden yemek alıyor. Ancak bu sistemin de eksikleri var çünkü çocuklar fiş alırken etiketlenebiliyor, utanabiliyorlar. Tam da bu yüzden diyoruz ki: Bu mesele bir politika hâline gelmedikçe sorunu çözemeyiz. Yukarıda da belirtildiği gibi, beslenmenin “yardım” değil, “hak” olarak görülmesi ve bu doğrultuda hak temelli çalışmalar yapılması çok önemli.

Bunun yanında okullardaki fiziki koşullar da yetersiz. Birçok okulda yemekhane, hatta bazen kantin bile bulunmuyor. Teneffüs süreleri çok kısa ve çocukların beraber yemek yiyebilecekleri ortak alanlar yok. Okulda yemek yemenin bir yandan çocukların akranlarıyla ilişki kurdukları bir alan olduğunu unutmamak lazım. Mesele sadece çocukların karınlarını doyurması değil. Üstelik çocukların erişebildikleri gıdalar da maalesef ki çok yetersiz. Okullarda genellikle paketli ürünlere ulaşabiliyorlar. Sağlıklı, dengeli ve kişisel hassasiyetlere yönelik gıdaya ulaşmak nerdeyse imkânsız.

Hazırladığımız raporda tüm bu sorunlara çözüm olarak her okulun koşullarına göre esnetilebilecek bir model önerdik. Kantini ya da yemekhanesi olan ya da olmayan okullar için farklı uygulama biçimleri geliştirdik.

Bunun yanı sıra, beslenme hakkının ders sistemine de entegre edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu sistemin hayata geçebilmesi için başta Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere; destekleyici kurumlar olarak okullar, yerel yönetimler, lojistik firmaları ve meslek odaları işbirliği içinde çalışmalı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları denetim sürecine dahil edilmeli; merkezi hükümet, özel sektör ve uluslararası fonlar da kaynak sağlamalıdır.

“Bu kantin yardımı, çocukların okula gelme hevesini artırdı”

 Size destek olmak isteyen kurum ve kişiler için vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Bu soruya yaptığımız görüşmelerden alıntılarla cevap verebiliriz.

Çocuk yoksulluğunun boyutunu bir kantinci şöyle anlatıyor:

“600 tane öğrenci var. Daha hiç tanımadığım öğrenciler var. Bazen kantinde görüyorum: ‘Sen bizim okulda mısın?’ ‘Evet.’. ‘Ben seni hiç görmedim.’ ‘Abi hiç kantine gelmiyorum ki.’ ‘Neden gelmiyorsun?’ Gelemiyor… Çocuk muhtemelen parası olmadığı için gelemiyor.”

Beslenme desteğinin okul terkini önlemedeki etkisini ise destek sunduğumuz bir okulda çalışan rehberlik öğretmeni şu sözlerle aktarıyor:

“Bu kantin yardımı, çocukların okula gelme hevesini artırdı.”

Çocuğun okulda beslenmesi hane için bir dert olmaktan çıkınca, çocuklar başka ihtiyaçlarına da erişebiliyor. Bunu da bir bakım veren şöyle anlatıyor:

“Başka ihtiyaçlarını karşılıyorduk yani o parayla; mesela kırtasiye olsun, ondan sonra başka istedikleri bir şey olsun, onları karşılıyoruz.”

Çocuklarda ise okulda ücretsiz yemeğe ulaşabilmenin en sade, en net ifadesi şu oldu:

“Karnım doyuyor. Güzel yani.”

Çocukların okulda beslenme haklarına ücretsiz erişebilmesinin yukarıda bahsettiğimiz tüm sorunlara en hızlı veren doğrudan müdahale yöntemlerinden biri olduğuna inanıyoruz. Geçen sene yaptığımız sosyal medya kampanyamızı şu sözlerle bitirmiştik: “Çocuklar okulda hakkıyla yesin.”

Çocuk Yoksulluğuyla Mücadelede Spor: SAHADAYIZ!

By | Çocuk Fonu, Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi

Adıyaman’da faaliyet yürüten Sporda Adalet ve Haklar için Sahadayız Derneği (SAHADAYIZ), spor alanında temel hak ve özgürlükleri güçlendirmek ve bu alanda ortaya çıkabilecek her türlü hak ihlalini önlemek amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi ve Türkiye Mozaik Foundation iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu’nun 2024 döneminde desteklediğimiz SAHADAYIZ, hibe desteğimizle Çocuklar için Spor ve Ötesi: Belediyelerin Yoksullukla Mücadele Kapasitesini Güçlendirmek için Bir Model projesini hayata geçiriyor. proje kapsamında yerel yönetimlerin spor ve sosyal hizmetler birimlerini bir araya getirecek olan SAHADAYIZ; çocuklar için koruyucu ve destekleyici bir çevre oluşturmasına yönelik bir model geliştiriyor.

SAHADAYIZ ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; Kahramanmaraş depremleri sonrası spor alanlarında karşılaşılan sorunları, toplumsal cinsiyet temelli engelleri ve çocukların iyi olma haline yönelik yürüttükleri çalışmaları konuştuk.

“Sporu aynı zamanda güçlenmenin, sosyal bağ kurmanın ve hak temelli dönüşümün bir aracı olarak görüyoruz.”

SAHADAYIZ’ın kuruluş amacı ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

SAHADAYIZ’ı, sporun bir hak olduğuna inanarak kurduk; herkesin bu haktan eşit şekilde yararlanabilmesi için yola çıktık. Sporu yalnızca fiziksel bir aktivite olarak değil, aynı zamanda güçlenmenin, sosyal bağ kurmanın ve hak temelli dönüşümün bir aracı olarak görüyoruz. Özellikle kız çocukları, kadınlar ve kırılgan gruplar için spora erişimi mümkün kılmayı, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden çalışmalar yürütmeyi ve bu alandaki politika yapım süreçlerine katkı sunmayı öncelikli hedeflerimiz arasında görüyoruz.

 “Kız çocukları için spor hâlâ “ikincil” bir faaliyet olarak görülüyor.”

Çocuklar spora erişebiliyor mu? Bu süreçte ne tür zorluklarla karşılaşıyorlar? Toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde, spora erişimde yaşanan zorluklardan bahseder misiniz? Sizin bu sorunlara çözüm önerileriniz neler?

Çocukların spora erişimi, yaşadıkları coğrafya, sosyo-ekonomik durumları ve toplumsal cinsiyet konumlarıyla doğrudan ilişkilidir. Özellikle kız çocukları için spor hâlâ “ikincil” bir faaliyet olarak görülüyor. Bu,“oğlanlar zaten spor yapar, yapmalı ama kız çocukları için yapmasa da olur gibi bir düşünce”

Biz hem çocuklarla hem de yetişkinlerle çalışarak bu normları dönüştürmeyi hedefliyoruz. Eğitimler düzenliyor, kurumlarla birlikte güvenli ve kapsayıcı spor ortamları inşa etmek için çabalıyoruz.

Çocukların spora erişimini kolaylaştırmak için kamu kurumları ve STK’lar nasıl bir rol üstlenmelidir? Kamu-sivil toplum iş birliği olanaklarına dair ne söylersiniz?

Kamu kurumlarının temel görevi; çocuklara güvenli, kapsayıcı ve erişilebilir hizmetler sunmak. Ancak bu hizmetlerin çocukların çeşitliliğini dikkate alarak tasarlanması gerekir. STK’lar ise sahadan getirdiği bilgi ve deneyimle bu hizmetleri zenginleştirir.

Politika yapım süreçlerine sivil toplumun ve doğrudan çocukların katılımı teşvik edilmelidir. Ortak veri üretimi, izleme ve değerlendirme gibi mekanizmalar güçlendirilmelidir. İş birliği yalnızca uygulamada değil, karar alma süreçlerinde de görünür olmalıdır.

“Deprem bölgesinde çocukların oyun ve spor alanlarına erişimi ciddi şekilde sınırlandı.”

Deprem bölgesinde de yoğun olarak çalıştığınızı biliyoruz. Birçok kurumla ortak çalışmalar yapıyorsunuz. Deprem bölgesinde spor alanındaki durumu ve tespit ettiğiniz sorunları nasıl özetlersiniz? Sporun “hak ve özgürlükleri güçlendirme kapasitesine” sahip olabilmesi için yapılması gerekenler neler? Depremler sonrası, bu konuda hangi gelişmeler oldu?

Deprem bölgesinde çocukların oyun ve spor alanlarına erişimi ciddi şekilde sınırlandı, zaten bazı şehirlerde bu alanlar deprem öncesinde de oldukça kısıtlıydı. Fiziksel alt yapının zarar görmesi, güvenli alan eksikliği, toplulukların psiko-sosyal ihtiyaçlarının önceliği gibi nedenlerle spor, gündemin gerisinde kaldı.

Bir çocuk hakkı olmasının yanı sıra kriz dönemlerinde çocuklar için en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri, oyun ve hareket yoluyla duygularını ifade edebilecekleri, aidiyet hissi kurabilecekleri güvenli alanlardır. Bu nedenle spor, yalnızca rehabilitasyon değil, aynı zamanda temel bir hak olarak ele alınmalıdır. Depremler sonrası yerel yönetimler ve STK iş birlikleriyle geçici oyun alanları kuruldu ancak bu çalışmaların sürdürülebilirliği için uzun vadeli stratejilere ihtiyaç var.

“Spor yoluyla yoksulluğa karşı yerel çözümler üretmeyi hedefliyoruz.”

Hibe desteğimizle “Çocuklar için Spor ve Ötesi: Belediyelerin Yoksullukla Mücadele Kapasitesini Güçlendirmek için Bir Model” projesini hayata geçireceksiniz. Projenin amacından ve proje kapsamında yapmayı planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Bu projede çocuk yoksulluğu ile mücadelenin aciliyeti göz önünde tutuyoruz ve Türkiye’de çocuk yoksulluğu sorununu ele alarak, spor aracılığıyla yerel yönetimlerin kapasitesini güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Bunu sporun güçlendirme, sosyal gelişim ve çocuk koruma açısından güçlü rolünü esas alarak yapıyoruz. Ayrıca, sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerdeki çocukların haklarını ve gelişimlerini desteklemeyi hedefliyoruz.

Proje kapsamında Spor İstanbul ile iş birliği içinde çocuk yoksulluğu ve yoksunluğu ile mücadele kapsamında, çocukların spora katılımını, güvenliğini ve iyi olma hallerini artıracak politikalar geliştirilmesi için farkındalık eğitimleri ve ortak toplantılar düzenleyeceğiz. Spor eğitmenlerine yönelik hak temelli eğitimler, çocuklarla interaktif etkinlikler yürütülecek. Bu modelin uzun vadede diğer belediyelere de ilham vermesini umuyoruz.

“Kız çocuklarının “ben de yapabilirim” dediği anları görmek, inancımızı tazeliyor.”

Size destek olmak isteyen kişi ve kurumlar için kendinizi ve yarattığınız etkiyi nasıl anlatırsınız?

SAHADAYIZ olarak, sahada karşılaştığımız her bireyin hikâyesine kulak veriyoruz. Sporla ilk kez tanıştıklarında yaşadıkları heyecanı, sahada kurdukları dostlukları, kendi sınırlarını zorladıklarında hissettikleri gururu görüyoruz. Kız çocuklarının “ben de yapabilirim” dediği o anlara tanık oluyoruz. Bu yüzden desteğiniz sadece bir bağış değil, aynı zamanda bu hikâyelerin devamını mümkün kılmak için kurulan bir ortaklık.

SAHADAYIZ olarak, sahada karşılaştığımız her bireyin hikâyesine kulak veriyoruz. Sporla ilk kez tanıştıklarında çocukların yaşadığı heyecanı, kız çocuklarının “ben de yapabilirim” dediği anları görmek, inancımızı tazeliyor.

Sahadayız, kimi zaman boğazda kürek çekerken, kimi zaman çocuklarla top oynarken, kimi zaman eğitmenlerle toplumsal cinsiyet eşitliğini tartışırken görülür. Her alanda, sporu bir hak olarak deneyimleyen bir topluluğuz. Desteğiniz yalnızca bir katkı değil, bu hikâyelerin devamı için kurulan bir ortaklıktır.

Sulukule Gönüllüleri Derneği: “Çocuklar Okulda Hakkıyla Yesin!”

By | Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi

Sulukule Gönüllüleri Derneği (SGD), tüm çocukların eğitime adil ve eşit şekilde erişimini sağlamak amacıyla çalışmalar yapan SGD, risk altında, dezavantajlı ve ayrımcılığa maruz kalmış grupların okul terkini önlemek, kadınlara ve çocuklara hakları konusunda farkındalık kazandırmak amacıyla hak temelli çalışmalar yürütüyor. Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi aracılığıyla sağladığımız hibe desteğiyle Beslenmeye Erişim Desteği projesini hayata geçiriyor.

SGD ile yaptığımız röportajda, proje kapsamında beslenme desteğine yönelik yürüttüğü çalışmalar, derinleşen yoksulluğun sivil alanda ve çocuklar üzerinde yarattığı etkiler ile bu alanda edindikleri deneyimle geliştirdikleri çözüm önerilerini konuştuk.

Okuyucularımızın sizi daha yakından tanıyabilmesi için kuruluş amacınızdan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? 

SGD olarak, Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi adıyla gerçekleşen yıkımın psikososyal etkilerini hafifletmek ve bölgedeki okul terkini önlemek amacıyla, 2010 yılında İstanbul Karagümrük’te kurulduk. Her çocuk için adil ve eşit eğitim hedefiyle çıktığımız yolda, onların iyi olma halini destekleyerek okulla bağlarını güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Bakım veren, öğretmen, STK’lar gibi çocukla temas halindeki her paydaşın, bütüncül bir bakışla hareket etmesini önemsiyoruz. Çocuklarla uzun dönemli çalışıyoruz.

“Çocuk yoksulluğu, birbiriyle bağlantılı pek çok soruna yol açıyor
ve çocukların yaşamlarını derinden etkiliyor.”

Çocuk yoksulluğu ve bununla bağlantılı sorunlar, çalışmalarınızda ne ölçüde yer alıyor?

Çocuk yoksulluğu, birbiriyle bağlantılı pek çok soruna yol açıyor ve çocukların yaşamlarını derinden etkiliyor. Yoksulluk, çocukların yeterli ve dengeli beslenememelerine, hatta öğün atlamalarına neden oluyor. Bu durum, çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini yaşıtlarına göre geride bırakıyor. Sağlıksız beslenme, derslere odaklanma ve öğrenme süreçlerini olumsuz etkiliyor.

Tüm bu nedenlerle, çocuk yoksulluğuyla mücadelede bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç duyuluyor.

  • SGD olarak, çocukları merkeze alarak çevrelerindeki yetişkinlerle iş birliği içinde uzun vadeli çalışmalar yürütüyoruz.
  • Çocukların sosyal-duygusal becerilerini geliştiriyor, haklarına erişimlerini engelleyen faktörlerle mücadele etmelerine destek oluyoruz.
  • Bu süreçte beslenme ve eğitim desteği sağlıyor, çocuklar, kadınlar ve öğretmenlerle birlikte okulda ve dernek mekânında hak temelli atölyeler düzenliyoruz.
  • Bu çalışmalar, çocukların okulla bağlarını güçlendirmelerine yardımcı olarak, eğitim süreçlerine devam etmelerini sağlamayı hedefliyor.

“Türkiye’de Çocukların %43,6’sı Yoksulluk Koşullarında Yaşıyor!”

Beslenmeye erişim hakkıyla ilgili yürüttüğünüz çalışmalardan bahser misiniz?

SGD 15 yıldır okullarda beslenme desteği sunuyor. Okul, çocukların ortalama 7 saatini geçirdiği fakat beslenme hakkına erişemedikleri bir yer. Burada beslenmeye erişim hakkından kastımız; çocuğun gelişimi için gerekli sağlıklı, güvenli, doyurucu ve hassasiyetlerine uygun besinlere ücretsiz ulaşması. Bunun için yakında zamanda “çocuklar okulda hakkıyla yesin” sloganıyla kampanya başlattık.

En temelde hepimiz için beslenme bir hak olmalıyken çocuklar için okulda geçirdikleri zaman zarfının uzunluğu da göz önüne alınınca, ücretsiz 1 öğün beslenmenin çok şeyi değiştirebileceğini biliyor ve savunuyoruz. Yine bu kapsamda geçtiğimiz günlerde Ücretsiz Beslenme, Eşit Eğitim raporumuzu yayınladık.

Özetle, SGD olarak bağışçılarımızın desteğiyle bulunduğumuz bölgedeki 3 okulda çocukların beslenme hakkına erişimini sağlıyor; bunun yanında bu hakkın bir kamu politikası olarak tüm çocukların erişebilmesi için kanıt temelli savunuculuk çalışmaları yürütüyoruz.

“Okul, çocukların ortalama 7 saatini geçirdiği, fakat beslenme hakkına erişemedikleri bir yer. Beslenmeye erişim hakkından kastımız; çocuğun gelişimi için gerekli sağlıklı, güvenli, doyurucu ve hassasiyetlerine uygun besinlere ücretsiz ulaşması.”

Çocuk yoksulluğunun bulunduğunuz bölgedeki etkileri nelerdir ve bu konuda gözlemlediğiniz temel ihtiyaçlardan ve sorunlardan bahser misiniz?

Ücretsiz Beslenme, Eşit Eğitim raporumuzun araştırma sürecinde beslenme desteği verdiğimiz okullarda çalışan bir rehberlik öğretmenin şu yorumu çalıştığımız bölgenin fotoğrafını çok güzel çekiyor. “Elimi sallayıp rastgele bir çocuk seçsem onun da ihtiyacı var.

Görüşme yaptığımız çocuklardan biri beslenme desteğinin olumlu yanını şu sözlerle açıklıyor: “Mesela evden para almayı unutursun ya da evde bir şey olmaz, para olmaz. Mesela buradan almak iyi geliyor.”

Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin 2022 verilerine göre Türkiye’de yaşayan toplam çocukların yüzde 43,6’sı yoksulluk koşullarında yaşıyor. Çalıştığımız bölge de yoksulluğun yoğun olarak görüldüğü bölgelerden.

Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi aracılığıyla sağladığımız hibe desteği kapsamında Beslenmeye Erişim Desteği projesini hayata geçiriyorsunuz. Proje kapsamında yürüttüğünüz faaliyetlerden bahseder misiniz?

Sağladığınız hibe desteğiyle Eylül 2024 – Haziran 2025 eğitim-öğretim döneminde derneğin faaliyetlerine katılan 25 çocuğun beslenme ve kırtasiye desteği sağlamayı amaçladık.  Bu kapsamda, 10 ilkokul, 10 ortaokul ve 5 lise öğrencisine kırtasiye paketi hazırladık. Hazırladığımız kırtasiye paketlerini, derneğimizin mekânında çocuklara birebir teslim ettik. SGD’nin halihazırda iş birliği içerisinde olduğu iki ortaokul ve ilkokulda 25 çocuk için beslenme desteği başlattık. Desteğinizle, beslenme desteği, 2024-2025 eğitim-öğretim dönemi boyunca devam edecek.

“Ekonomik Koşullar Beslenme Desteğine Talebi Artırıyor!”

Bu çalışmaları yürütürken zorlandığınız durumlar nelerdir?

Bu çalışmalar kapsamında kısıtlı sayıda çocuğa destek sağlayabiliyoruz. Faaliyetlerimizi yürüttüğümüz Fatih/Karagümrük bölgesi yoksulluğun yoğun olduğu bölgelerden biri. Temas halinde olduğumuz neredeyse her çocuğun kırtasiye ve beslenme desteğine ihtiyacı var. Türkiye’deki ekonomik koşulların bir sonucu olarak da her geçen dönem bu desteklere talep artıyor. Talebi tam anlamıyla karşılayamıyoruz.

Diğer yandan bu ihtiyacı bizim karşılamamız da mümkün değil ve bunun ideal olmadığının farkındayız. Bu sebeple çocuk yoksulluğunun önüne geçmek için bütüncül bir çocuk politikasına ihtiyacın olduğunu savunuyoruz. Çalışmalarımızla bir yandan var olan acil ve zorunlu ihtiyaçları karşılıyor; diğer yandan bunun etkisini takip ediyor ve savunduğumuz bütüncül politika için öneriler geliştiriyoruz.

Sağladığınız beslenme desteğinin etkilerinden bahser misiniz?

Beslenme desteği, çocukların okula düzenli devam etmeleri için teşvik edici bir unsur oluyor. Aynı zamanda çocuklar için yalnızca bir gıda desteği olmaktan öte, onlara değer verildiğini hissettiren bir araç oldu. Destek alan çocukların bakım verenleriyle yaptığımız görüşmeler, bu desteğin bakım veren üzerindeki ekonomik baskıyı kısmen de olsa azalttığını gösteriyor.

Deneyimimiz, raporlarımız ve diğer kurumların raporları gösteriyor ki; çocuklar okulda 1 öğün ücretsiz yemeğe ulaşırsa; odaklanma/ anlama becerisi ve okulla olan bağı güçleniyor, çocuk işçiliği azalıyor, uzun vadede oluşabilecek hastalıklar engelleniyor, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık azalıyor ve sosyal eşitsizliklerin etkisi azalıyor.

Bu gözlemler, beslenme desteğinin uzun vadede eğitimde fırsat eşitsizliklerini azaltma ve çocukların yaşamlarına çok boyutlu katkılar sağlama potansiyelini ortaya koyuyor. Kısaca beslenme desteği çocukların fiziksel, zihinsel ve psikolojik iyi olma hallerine katkı sağlıyor. Beslenme desteğiyle bakım verenler üzerindeki ekonomik yük bir derece azalıyor.

Desteği aldığınız süreçte edindiğiniz deneyimden ve içgörüden bahser misiniz?

Sağladığınız hibe desteği kapsamında yürüttüğümüz projede hem çocuklarla doğrudan çalışmanın hem de onların eğitim ve beslenme ihtiyaçlarına yönelik destek sunmanın önemini bir kez daha deneyimledik. Kırtasiye paketlerini dernek mekanımızda bire bir teslim etmek, çocuklarla daha yakın bir ilişki kurmamıza olanak sağladı.

Proje sürecinde, bu tür desteklerin sürekliliğinin ne kadar kritik olduğunu fark ettik. Özellikle beslenme desteğinin uzun vadede devam etmesi, çocukların okulla bağlarını güçlendirmek için önemli. Bu durum, sürdürülebilir kaynaklara olan ihtiyacı açık bir şekilde ortaya koydu.

SGD’nin çocuk yoksulluğu ve beslenme desteği konusunda edindiği deneyimi ve çözüm önerilerinden bahser misiniz?

Verdiğimiz 15 yıllık beslenme desteğinin çocuklar, bakım verenler ve okul iklimini nasıl etkilediğine dair Ücretsiz Beslenme, Eşit Eğitim raporumuzda dikkatimizi çeken noktalar:

  • Beslenme, çocuğun okula daha düzenli devam etmesini sağlıyor.
  • Okul, beslenme desteği alan çocuğu düzenli olarak takip ediyor.
  • Beslenme desteği hane bütçesine katkı sağlıyor.
  • Artan fiyatlar gıdaların malzeme içeriğini etkiliyor.
  • Kantinde her zaman sağlıklı gıdaya ulaşılamıyor.
  • Beslenme desteği tüm çocuklara sağlanmadığı için çocuklar paketleri alırken utanıyor.
  • Paketler bazı çocuklar için doyurucu olmuyor.
  • Çocuklar paketlerini arkadaşlarıyla paylaşıyor.
  • Yaşa göre gıda içeriği hazırlanmıyor.
  • İstanbul’daki okulların fiziki koşulları tüm çocukların beraber yemek yemesine elverişli değil.

Bu destek tüm okullarda sağlanmadığı sürece etiketlenme gibi sorunları da beraberinde getiriyor. Kısa vadede beslenme desteğinin yaygınlaşması gerekiyor. Uzun vadede ise okullarda ücretsiz bir öğün beslenmenin bir politika haline gelmesi ve tüm okullarda uygulanması gerekiyor.

“Ücretsiz Bir Öğün Beslenme Hak Olarak Tanınmalı”

Türkiye’de sivil toplumda “çocuk hakları” alanındaki sorunlara dair tespit ve acil çözüm önerilerinizden bahseder misiniz?

Türkiye’de sivil toplumun “çocuk hakları” alanında karşılaştığı sorunlar, birden fazla yapısal ve işlevsel engelle şekilleniyor. Çocuklar hâlâ çoğu alanda hak öznesi olarak değil, yardım edilmesi gereken bireyler olarak algılanıyor. Bu yaklaşım, çocukların kendi haklarını savunma ve hayata geçirme süreçlerinde aktif bir rol üstlenmelerini engelliyor.

Çocuk hakları alanındaki sorunlar çerçevesinde çözüm odaklı önerilerimiz şunlar:

  • Çocukların hak öznesi olarak kabul edilmesini sağlamak için eğitim ve farkındalık çalışmaları artırılmalı. Bu doğrultuda çocukların da karar alma süreçlerine aktif katılımını teşvik edecek mekanizmalar kurulmalı.
  • Kamu kurumları ile sivil toplum arasında daha etkin iş birliği modelleri geliştirilmeli. Bu süreçte yerel yönetimlerin ve okulların daha aktif bir şekilde dahil edilmesi önemli.
  • Çocuk hakları odaklı çalışmalar için sürdürülebilir fon kaynakları ve ortaklık modelleri geliştirilmeli. Uzun vadeli planlamalar, projelerin etkisini artıracaktır.
  • Sivil toplumun daralan alanını genişletmek ve özgür bir şekilde çalışmalarını sürdürmelerini sağlamak için ulusal ve uluslararası düzeyde dayanışma ve savunuculuk faaliyetleri artırılmalı.

Eğitim Hakkı İçin Beslenmeye Erişim Raporu’nuzu geçen yıl yayınladınız; geçen yıldan bu yana neler değişti? Neler aynı kaldı?

Önceki yıllara göre Türkiye’de okulda ücretsiz beslenme çok daha sık anılır, gündeme gelir oldu. Bu durum konuyla ilgili çalışan kişi ve kurumların çalışmalarının da artmasıyla ilişkili.

Eğitim Hakkı İçin Beslenmeye Erişim Raporu’nun yayınlanmasından sonra, beslenme hakkıyla ilgili çok daha sistematik şekilde çalışmaya başladık. Türkiye Okul Yemeği Koalisyonunun bir parçası olduk. “Ücretsiz Beslenme Eşit Eğitim” adıyla beslenme hakkına erişimle ilgili bir de saha teşhis raporu hazırladık.

Bu yılın Kasım ayında okulda ücretsiz yemek temasında bir sosyal medya kampanyası gerçekleştirdi. Kampanyayla yaklaşık 40 bin kişiye ulaştık. Bu çalışmalarla beslenmeye erişimin bir hak olduğu konusunda farkındalığın artmasına destek olduk. Ancak sorun, tüm okullarda ücretsiz ve kapsayıcı bir beslenme sistemi olmadıkça sürmeye devam ediyor, edecek.

SGD’nin çocuk yoksulluğu alanında çalışmalarını sürdürmek ve yeni projeleri hayata geçirmek için ihtiyaç duyduğu desteklere dair neler söylersiniz?

Projelerimizin sürekliliğini sağlamak için sürdürülebilir finansman kaynaklarına ihtiyaç duyuyoruz. Derneğimizin insan kaynağı kapasitesini artırmak ve gönüllülerimizin profesyonel gelişimini desteklemek için eğitim ve teknik desteğe ihtiyaç var. Yeni projeler için etkili bir şekilde planlama ve değerlendirme yapabilmek adına, veri altyapısına ihtiyaç duyuyoruz. Çocuk yoksulluğunun toplumsal bir sorun olarak daha geniş kitlelerce anlaşılması ve kabul edilmesi için hak temelli iletişim stratejilerimizi güçlendirmek ve daha geniş kitlelere ulaşacak araçlar geliştirmek istiyoruz.

Size destek olmak isteyen kişi ve kuruluşlar için, birkaç cümle ile kendinizi nasıl anlatırsınız?   

Derneğin faaliyetlerine katılan bir çocukken, bugün 18 yaşını geçmiş bir gönüllüsü olan bir genç, SGD’yi derneği şu şekilde tarif ediyor: “SGD benim için fırsatları temsil ediyor. Birçok şey yapabilirim, birçok şey öğrenebilirim, birçok şey öğretebilirim. Ve hani hep bir parçam olacağını hissediyorum. Ben burada kalsam da kalmasam da.”

Bu sözler, SGD’nin yalnızca destek veren bir yer değil, aynı zamanda bir aidiyet, güçlenme ve dayanışma mekânı olduğunu anlatıyor. Bu devamlılık, derneğimizin en büyük başarısı ve umudumuzun en güçlü kaynağıdır.

Çocuk Fonu’nun 2024 Dönemi Kapsamında Desteklenecek STK’lar Belirlendi

By | Çocuk Fonu, Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi

Çocukların haklarının tesisi ve ihtiyaçlarının giderilmesi için çalışan sivil toplum kuruluşlarının (STK) projelerini desteklemek amacıyla Kırmızı Uçurtma Destek Çemberi ve Turkey Mozaik Foundation iş birliği, bireysel ve kurumsal bağışçıların desteğiyle hayata geçirdiğimiz Çocuk Fonu’nun 2024 döneminde desteklenecek STK’lar belirlendi. Hibe kapsamında Sulukule Gönüllüleri Derneği’ne, Sporda Adalet ve Haklar için Sahadayız Derneği’ne ve Yerelden Kalkınma Derneği’ne toplam 2.100.000 TL hibe desteği sağlayacağız.

Desteklenen STK’lar ve çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bilgileri aşağıda görebilirsiniz:

Sporda Adalet ve Haklar için Sahadayız Derneği, (Çocuklar için Spor ve Ötesi: Belediyelerin Yoksullukla Mücadele Kapasitesini Güçlendirmek için Bir Model Projesi, 700.000 TL), Adıyaman
Adıyaman’da faaliyet yürüten Sporda Adalet ve Haklar için Sahadayız Derneği (Sahadayız), sporda temel hak ve özgürlükleri güçlendirmek ve olası hak ihlallerini önlemek amacıyla çalışmalar yapıyor. Sahadayız, hibe desteğimizle Çocuklar için Spor ve Ötesi: Belediyelerin Yoksullukla Mücadele Kapasitesini Güçlendirmek için Bir Model projesini hayata geçirecek. Dernek proje kapsamında çocuk yoksulluğuyla mücadelenin aciliyetini dikkate alarak; çocuk yoksulluğu ile mücadelede yerel yönetimlerin kapasitesini arttırmak amacıyla çocuk haklarına duyarlı hizmet modeli geliştirecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile pilot olarak uygulanacak projede, 30 belediye çalışanına yönelik eğitim, atölye ve süpervizyon çalışmaları yapacak. 7-14 yaş arası 100 çocuk için güçlendirme atölyeleri düzenleyecek ve 1.000 çocuk ile ailelerine bilgilendirici materyaller ulaştırılacak. Çalıştaylar ve politika geliştirme faaliyetleri ile belediyelerin sürdürülebilir hizmet modelleri oluşturması sağlanacak. Proje, dolaylı olarak 5 binden fazla çocuğun yaşam standartlarını iyileşmesine katkı sağlayacak.

Sulukule Gönüllüleri Derneği, (Beslenme Hakkı: Adil Fırsatlar Projesi, 700.000 TL), İstanbul
Tüm çocukların eğitime adil ve eşit şekilde erişimini sağlamak amacıyla çalışmalar yapan Sulukule Gönüllüleri Derneği (SGD); risk altında, dezavantajlı ve ayrımcılığa maruz kalmış grupların okul terkini önlemek, kadınlara ve çocuklara hakları konusunda farkındalık kazandırmak amacıyla çalışmalar yürütüyor. Turkey Mozaik Foundation ve bünyesindeki Dr. Hülya Karadoğan Fonu kapsamında desteklediğimiz SGD, Beslenme Hakkı: Adil Fırsatlar projesini hayata geçirecek. Çocuk yoksulluğunun çocukların iyi olma hali üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve çocukların beslenme hakkına erişimini arttırmak amacıyla çalışmalar yapacak. Bu doğrultuda sosyal medya kampanyası yürütecek, hak temelli adımlar için farkındalık çalışmaları yapılacak ve yerel yönetimler ile özel sektörle iş birlikleri kurulacak. Aynı zamanda çocuk yoksulluğunun sebep olduğu sosyal dışlanmanın etkilerini azaltmak amacıyla okul içindeki çocuklara yönelik atölyeler ve sosyal etkinlikler organize edecek.

Yerelden Kalkınma Derneği(Mevsimlik Tarım İşçisi Öğrencilere Yönelik Yeni Bir Eğitim Modeli Projesi, 700.000 TL), Şanlıurfa
Şanlıurfa’da faaliyet gösteren Yerelden Kalkınma Derneği (YERKAD), yerel ve bölgesel potansiyelin harekete geçmesi amacıyla bütüncül kalkınmayı hedefliyor. Ekonomik ve sosyal gelişimin yanı sıra kültürel ve çevresel sürdürülebilirliği destekleyen, teşvik eden ve bu alanlarda politika üretimine katkı sağlayan çalışmalar yürütüyor. YERKAD hibe desteğiyle, Mevsimlik Tarım İşçisi Öğrencilere Yönelik Yeni Bir Eğitim Modeli projesini hayata geçirecek. Şanlıurfa’nın Eyyübiye ilçesindeki bir ortaokulda yürütülecek proje kapsamında, tarım sezonunda aileleriyle tarlalara gitmek zorunda kalan ve bu süreçte eğitimden uzak kalan 60 öğrenciye yönelik hızlandırılmış eğitim müfredatı uygulayacak. Aynı zamanda öğrencilerin sosyal gelişimini ve eğitim motivasyonunu arttırmak için sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleyecek.